“Benim sizden farkım ne? Ben de, kurutulmuş et yiyen bir kadının çocuğuyum.”
Bu sözler, sevgili Peygamberimiz’e ait. O, hiçbir zaman ayrıcalıklı bir konumda bulunmak istememiş, kendisiyle konuşurken heyecanlanıp çekinen bir Müslüman’a, bu cümleyi söylemişti. Hayatı, bunun apaçık bir örneğiydi.
Bir gün, Medine çarşısında yürürken, bir bedeviye denk geldi. Bedevi, çölde çadır içinde yaşamını sürdüren kimse demekti.
Medine’ye gelen bedevi de, pazarda getirdiği malları satıyordu. Karşısında birden Hz. Muhammed’i görünce şaşırdı, heyecanlandı. Hatta o heyecanla, titremeye başladı.
Allah Rasulü yanına gelerek, onun heyecanını şu sözlerle yatıştırdı:
“Kendine gel! Ben kaba ve sert bir adam, bir kral değilim. Senin gibi biriyim. Uzat ellerini.”
Adam, ellerini uzatmak şöyle dursun, ellerini iyice saklamaya çalıştı. Efendimiz:
“Neden ellerini uzatmıyorsun?” diye sorunca, endişesini şöyle anlattı:
“Ey Allah’ın Rasulü! Ellerim nasırlı. Sizin elleriniz ise temiz ve narin. Ellerinizi incitirim diye korkuyorum.”
Hz. Peygamber:
“Uzat ellerini avucuma.” deyince, bedevi bu kez ellerini uzattı. Allah Rasulü, onun nasırlı ellerini avucunun içine aldı. Tokalaştı.
“Allah, bu elleri sever. Bu ellerin sahibini sever.” buyurdu.
İşte bu müjde, başta bedevi olmak üzere, rızkını helalinden kazanan tüm Müslümanların içini sevinçle doldurdu…
Efendimiz, hayatı boyunca Müslümanlara büyük bir sevgi ve ilgi gösterdi. Özellikle; garip, kimsesiz ve el emeğiyle geçinen kimselerle, özel olarak ilgilendi.
Çocuklara ve hanımlara karşı da, çok hassastı.
Bir yolculuk sırasında, yanına eşi Hz. Aişe’yi de almıştı. Hz. Aişe’nin bindiği devenin kontrolü, Enceşe isimli bir sahabi tarafından sağlanıyordu. Yolculuk sırasında, sesi çok güzel olan Hz. Enceşe, yüksek sesle şiirler ve ezgiler mırıldanmaya başladı. Söylediği nağmeler o kadar güzeldi ki, Hz. Aişe’yi taşıyan deve etkilendi. Deve birden, söylenen nağmeye ayak uydurmaya, yürürken ayaklarını ustaca kaydırmaya başladı.
Nağmeler hızlanıyor, deve yukarı aşağı, sağa sola doğru silkeleniyordu. Öyle ki, Hz. Aişe neredeyse, deveden düşecek gibi oldu. Peygamberimiz durumu görünce endişelendi, hemen Hz. Enceşe’ye seslenerek:
“Ey Enceşe! Kristalleri taşırken yavaş ol.” dedi. Allah Rasulü, hanımları kristallere benzeterek, bu güzel sesli sahabisine, onların nazlı ve nazenin olduğunu hatırlatmak istedi.