Güneşin, sıcaklığıyla hem çölü hem de yürekleri ısıttığı bir gündü. Genç bir delikanlı olan Ebu Mahzûre, on arkadaşıyla birlikte, gezmek için Mekke dışına çıkmıştı.
Cirane denilen mevkiye gelince yoruldular ve biraz soluklandılar. İşte ne olduysa, orada oldu.
Bu sırada Peygamber Efendimiz de, arkadaşlarıyla birlikte Taif’ten dönüyordu. Cirane’ye gelince, dinlenmek üzere mola verildi. Namaz vakti geldiği için, Peygamberimiz ezan okunmasını istedi.
Ebu Mahzûre ve arkadaşları, o zamanlar Müslüman değildi. Bir süre Müslümanları izledikten sonra, ezanı alaya aldılar ve kıkırdayarak müezzini taklit etmeye başladılar.
Peygamberimiz durumu fark edince, arkadaşlarından birini onlara gönderdi ve gençleri yanına davet etti. Gençler, öyle korktular ki, o keyifli ve sıcak ortamları bir anda buz kesti.
Kaçmaya niyet edip, korku dolu bakışlarla etrafı izlediler. Fakat Hz. Peygamber’in çevresi çok kalabalık olduğu için, buna cesaret edemediler…
Allah Rasulü’nün yanına geldiklerinde, korkuları yerini şaşkınlığa bıraktı. O’nun güler yüzü ve samimiyeti karşısında, hayretler içinde kaldılar. Cezalandırılmayı beklerken, hiç beklemedikleri bir soruyla karşılaştılar:
“Sesi gür olan hanginiz bakayım?”
Efendimiz’in sorusuna, hepsi ağız birliği etmişçesine aynı cevabı verdiler, parmaklarıyla Ebu Mahzûre’yi gösterdiler.
O an yaşadığı duyguları, Ebu Mahzûre şöyle tarif eder:
“Bir an nefessiz kaldığımı hissettim. Kan beynime hücum etmiş, kıpkırmızı olmuştum. Korku ve endişeyle terledim. Arkadaşlarıma öyle kızmıştım ki, kaşlarımı çatıp her birine ayrı ayrı öfkeli bir bakış attım.”
Allah Rasulü, sıranın en başındaki gençten başlayarak, istisnasız hepsine ezan okuttu. Biraz önce ezanın kelimeleriyle, makamıyla dalga geçen gençler, şimdi ciddiyetle ezan okuyorlardı. Sanki, ezanı güzel okuma yarışmasındaymış gibi, tüm hünerlerini sergiliyorlardı.
Herkes ezan okuduktan sonra, en son sıra Ebu Mahzûre’ye geldi. Ezanı bitirdiğinde, Peygamberimiz “sesini çok beğendiğini” söyledi ve onunla özel olarak ilgilendi. Ezanın sözlerini, sözleri hangi sırayla kaçar kez söylemesi gerektiğini, sesini nasıl kullanacağını öğretti.
O gün, Peygamberimiz’in samimiyetini gören ve güzel ahlakından etkilenen gençler, Müslüman oldular.
Aralarından sesi en gür ve güzel olanı ise, Peygamberimiz’den bir müjde duydu ve hayal dahi edemeyeceği bir nimete kavuştu.
Ebu Mahzûre, Mescid-i Haram’ın müezzini oldu.