Bismillâhirrahmânirrahîm.
El-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîne hamden kesîran tayyiben müberaken fîh.
Kemâ yuhibbu … yenbeğî li-celâli vechihî ve li-azimi sultanih. Ve's-salâtu ve's-selâmu alâ seyyidinâ ve senedinâ ve mededinâ ve üsvetine’l haseneti Muhammedini'l-Mustafâ ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ecmaîne’ttayyibîne’t-tâhirîn
Emmâ ba'dü:
Fekale Nebiyyi sallallahu aleyhi ve sellem.
مَنْ أَحَبَّ قَوْمًا عَلَى أَعْمَالِـهِمْ، حُشِرَ يَوْمَ الْقِيَامَةِ مِنْ زُمْرَتِهِمْ، فَحُوسِبَ بِحِسَابِهِمْ، وَإِنْ لَمْ يَعْمَلْ أَعْمَالَـهُمْ. خط عَنْ جَابِرٍ.
Men ehabbe kavmen alâ a’mâlihim huşira yevme’l-kıyâmeti min zümratihim fe-hûsibe bi-hisâbihim ve in lem ya’mel a’mâlehüm.
Hatîb El-Bağdâdî,Câbir radıyallahu anh rivayet eylemiş ki, Peygamber sallallahu aleyhi vessellem hazretleri şöyle buyurmuşlar:
Men ehabbe kavmen.Kim birtakım insanları seviyorsa;
Alâ a’mâlihim. İşlediği işlerden dolayı beğeniyor, hayran kalıyor, seviyorsa;
Huşira yevme’l-kıyâmeti min zümratihim.Kıyamette, o sevdiği insanların zümresinde haşr olunur, onlarla beraber haşrolunur.
Fe-hûsibebi-hisâbihim.Onların hesabıyla hesaplanır, hesabı onlarla beraber görülür, onların aldığı neticeyi alır, onların gideceği yere gider.
Ve in lem ya’mel a’mâlehüm.Onların amellerini işlemese bile, amelleri işlemedi ama.
Ehabbea’mâlehüm. Amellerini sevdi, yaptığı işleri sevdi. Eğer bu topluluk, onun beğendiği insanlar, şer işliyorlarsa bu adam hapı yuttu. Durduğu yerden onların işlediği şerri beğendiği için, işlememiş olduğu halde beğendiği için, o şerri işleyenlerle bir araya getirilecek kıyamet gününde, onlarla beraber hesabı görülecek, onlarla beraber cezayı yiyecek.
Hayır işlemişlerse, hayır işleyen bir kavmi seviyorsa o zaman da Allah, o hayır işleyen insanların yanına onu katacak, hesabı onlarla beraber görülecek, onlarla beraber onların gideceği mübarek yere cennete gidecek.
Neden?
Onları seviyor da ondan, işlemedi onların yaptığı kadar güzel şeyler, işlemesin.
Biz Allah’ın muttaki kullarını seviyor muyuz?
Evliyâullahı seviyor muyuz?
Çok seviyoruz, hayranız, bayılıyoruz hepsine, o zaman onlarla beraber haşredecek Allah bizi.
Bu nefis arzusu yerine getirildikçe arzusu, kuvvetlenen acayip bir mahluktur. Yani deşarj olmaz, daima onu ister, senede bire razı olmaz, ona razı olmaz, her gün olmayı, deliye her gün bayram, öyle ister. Nefsi bilmiyorlar. Nefis öyle bir acayip mahluktur ki, arzusu verildikçe daha çok ister. Doydum artık yeter istemiyorum demez nefis, kesinlikle demez nefis.
Bana gelen özel mektupları size göstersem hayret edersiniz. Öyle yani insan tabiatı böyledir yani. Ay ne güzel deşarj oluyorlarmış, hapı yuttun. Türkiye’de o karnavala gitmediğin halde, o fashinglere katılmadığın halde, onların günahı kadar günahı yüklendin, onlarla beraber âhirette aynı gruba tıkılacaksın, aynı zümreden hesaba çekileceksin, aynı zümrenin hesabının sonucu neyse ona göre, sana da aynı muameleyi yapacaklar.
Onun için insanın; kimleri seveceği, kimlerin kimlere özeneceği, üzerinde çok ciddiyetle durması lazım. Eğer Allah’ın sevmediği bir kimseleri seviyorsa, kendisini düzeltmesi lazım. Bana ne oluyor yav, ben acaba haram lokma mı yedim, ne oldu bana, eyvah ben Allah’ın sevmediği şeyleri sevmeye başladım filan diye kendisinin bozuk noktasını bulması lazım. Kendisinin cihazında bir şeylik var diye düzeltmesi lazım.
Seveceğimiz insanlar, seveceğimiz ameller, seveceğimiz hareketler, seveceğimiz davranışları bir düşünelim.
Allah’ın sevdiği cinsten mi?
Allah hiç sevmez.Tamam sen de onu sevmeyeceksin.Allah çok sever tamam. İnsanlar tenkit ediyor da, bu asırda bu olur mu diyor? Olur. Yaparsan olur, her asırda olur, yaparsan olur. Neden olmazmış?
Bu asırda beş vakit namaz olur mu?
Bal gibi de oluyor, gayet de kolay oluyor, sabah namazını evde kılıyorsun, öğle namazını öğle tatilinde kılıyorsun, ikindiyi bir arada kılıyorsun, akşam eve gelince elini yüzünü yıkayıp kılıyorsun, gece yatmadan önce kılıyorsun, pek de münasip vakitlerde, Elhamdûlillah, gayet tatlı. Efendim işte olur muymuş da işte biz onların hepsi hikaye. Askerlik de filan olmaz bu. Vallahi billahi de olur. Hem de yaptık da oldu da, pekala oluyor, hiçbir şey aksamıyor,askerliğin bütün vazifelerini en güzel yaptık,askerlikten en güzel notları da aldık, yüz yüz yüz, beş vakit namazı da camide kıldık. Yani imtihan.
Bizden önceki devreler, cami yaptırmış Tuzla piyade okulunda, kubbeli, minareli, yakışıklı, yeni, kesme taştan, anlı şanlı, süslü püslü güzel cami yaptırmışlar. Namaz kılmaya başlamışlar bizden iki üç devre öncekiler.
Camiyi açan, sevabı kazandı. Hangi paşa izin verdiyse caminin yapılmasına, onun izin verdiği zamanda kılınan, bütün namazlardan sevabı kazandı.
Olur, yaparsan, meram edersen olur. Millet geceleyin saat 2 de 3 de Muhammed Ali’nin maçı var deyince uykuyu bırakmıyor mu hacı kardeşim? Bırakıyor. Sen de bıraktın. Allahualem şampiyon olacak, dünya birincisi olacak diye bırakıyor.
Demek ki meram edince oluyor, uyku sırasında olmazmış, bilmem neymiş, hepsi hikaye. Canı istedi mi sabaha kadar poker oynuyor, canı istedi mi tatil yapıyor, canı istedi mi denize gidiyor, canı istedi mi sörf yapıyor, her şeyi yapıyor. Namaza gelince bahane, beynamaz, özürlü. Yok böyle şeylerin aslı.
İyi insanları seveceğiz, iyi insanların iyi amellerine özeneceğiz, yapamasak bile beleşten o sevapları alırız. Evliyaullâhı seviyoruz, onların fikirlerini seviyoruz, ilahilerini seviyoruz, menakıbını, hayatlarını dinledikçe hoşumuza gidiyor.Mübarek Eşrefoğlu Rûmî diyoruz, Yunus Emre diyoruz, Erzurumlu İbrahim Hakkı hazretleri diyoruz filan, tamam, yaşadık,beleşten, bedavadan onların amellerini tam yapamasak bile, işleyemesek bile onları sevdiğimiz için, onlarla beraber haşredecek.
Sen o evliyâullahımı mı seviyordun? Gel bakalım, haydi onların arasına katıl, beraber, ne güzel.
Sen o kâfirleri mi seviyordun? Haydi bakalım onların yanına.
Allahu Teâlâ hazretleri bizi, zevk-i selîm sahibi eylesin. Herkesin bir zevki var, var tabi, herkes bir zevkinin peşinde koşuyor da kimin zevki iyi. Nasreddin hoca demiş ki; soğanla yoğurt yemeyi ben buldum dünyada, soğanla yoğur yiyormuş, ama ben de beğenmedim demiş, buldum ama beğenmedim demiş. Herkes bir şeyi yapıyor ama yenilik bilmem ne falan. Güzel mi değil mi? Mühim o.
Allah zevk-i selîm versin, güzel bir zevk, hissi selim versin,akl-ı selim versin.
Selim ne demek?
Hastalıksız demek. Sağlam. Bozuk bir zevki olursa adam, olmadık şeyleri seviyor,fashingi seviyor kadın. E biz de otobüsün arkasına bir küçücük çocuğun başörtülü resmini koymuşlar bayılıyorum. Kızcağız böyle örtünmüş, aman küçüğe ne kadar yakışıyor başörtü, bayılıyorum. Biz de öyle şeyleri seviyoruz, zevk meselesi.
İkinci hadîs-i şerîf.
مَنْ أَحَبَّ أَنْ تَسُرَّهُ صَحِيفَتُهُ، فَلْيُكْثِرْ فِيهَا مِنَ الِاسْتِغْفَارِ. هب ض عَنِ الزُّبَيْرِ.
Men ehabbe en tesürruhû sahîfetühû fe’l-yüksir fîhâ mine’l-istiğfâri.
Zübeyir radıyallahu anh dan rivayet edilmiş buyuruyor ki, Peygamber efendimiz;
Mahşer günü, Mahkeme-i kübra kurulduğu zaman,Cenâb-ı Hak Teâlâ, kâdı olduğu zaman, kullar hakkın divanında diz çöküp, boynu bükük, yerde korkudan tir tir titrediği zaman, melekler kenarda terazinin haşmetine bakıp titrediği zaman, büzüldüğü zaman, o Mahkeme-i kübrada senin defterin açıldığı zaman, defterin içine yazılan şeylerin seni sevindirmesini istiyorsan, okunacak şeylerin, orada yazılan şeylerin, seni memnun etmesini, sevindirmesini, o zaman senin hoşuna gitmesini istiyorsan, orada istiğfar etmeyi.
Allahüm mağfirli, Estağfirullah el azim gibi tevbe ve istiğfar etme çok yazılı olsun oraya, onu çok yap, o defterde senin tevbe ve istiğfarın çok olsun. Günde 100 defa Estağfurullah derdi veyahut şöyle seher vakitlerinde kalkardı yana yakıla aman Ya Rabbi!Aman Ya Rabbi!diye.
Vel mustağfirine el ezhâr.
Seher vakitlerinde, gözyaşları döke döke seccadesine kapanırdı, affet beni Allah’ım, sana layık kulluk edemedim,Ya Rabbim affet beni, affet beni, tamam. Sahifesindeki, defterindeki yazılan şeylerin yarın kendisini memnun etmesini temenni eden, isteyen kimse; Estağfirullahı çok söyleyecek.
Estağfirullah ne demek veya Allahüm mağfirli?
Estağfirullah ne demek?
Ya Rabbi! Ben senden beni mağfiret etmeni istiyorum demek.
Estağfirullah istiyorum demek.
Allahüm mağfirli ne demek?
Ya Rabbi! Beni mağfiret et demek. İfade değişikliği ama, aynı şey isteniyor yani beni bağışla Ya Rabbi! Benim günahlarımı şöyle örtüver, kapatıver, toprağın içine ıvır zıvır vs döküyorlar grayder geliyor üstünü toprağı örtüyor, aşağıda kalıyor, çöpler o toprağın altında çürüyor, üstüne de biraz ağaç filan dikiyorlar.Allah Allah ben on sene önce bu şehre geldiğim zaman burada böyle bir tepe yoktu. Şimdi bir ağaçlık tepe çıkmış, bu çöp tepesi, Almanya’da falan böyle yapıyorlar. Burada nasıl yaparlar bilmem, bir sıra çöp, bir sıra toprak, bir sıra çöp, bir sıra toprak, ova dümdüz, Münih ovası kocaman bir tepe, bir de ağaçlık, çöp tepesi, hem de o çöplerden ağaçlar gıdalanıyor, iyi oluyor, kirli şeylerin örtülmesi iyi.
Allahüm mağfirli ne demek?
Ya Rabbi! Benim günahlarımı ört demek, kimse görmesin, kapansın bu iş demek.
Estağfirullah ne demek?
Ya Rabbi! Ben senden, beni mağfiret etmeni istiyorum demek. Bunu çok söyleyecek. Niye?
Çünkü Allah isteyene, istediğini veriyor.Cenâb-ı Hak, Ekremü’l ekremin olduğundan, cömertlerin cömerti olduğundan, duaları kabul edici olduğundan, hatta bana dua edin, ben duanızı kabul edeceğim diye kendisi emrettiğinden, Allah kabul edecek.
Ud’unî.
Bana dua edin.
Estecib leküm.
Ben size icabet ederim. Edeceğim. Kesin, vaadi var. O halde tevbeve istiğfarı çok yapacağız.
Kendimize mi sırf ?
Tabi kendine de yap.
Estağfirullah el âzim ve etubuileyh. Kendine de yap.
Allahüm mağfirli veli vali deyye velil müminine vel müminat. Anne babana da dua et, müminlere de dua et, şeyhime dua et, şeyhime de dua et, dedeme, nineme de dua et, filanca arkadaş dua etmemi istemişti, rica edivermişti ona dua et. Çünkü müminin, mümine duası en hızlı kabul olunan dualardan, en çabuk icabet olunan dualardan bir tanesi; müminin, mümine duasıdır. Onun için birbirimize dua edelim, ben size edeyim, siz bana edin,sen ona et o sana etsin, böyle karşılıklı çünkü ret edilmiyor. Müminin mümine duası reddedilmiyor, gıyabında, yüzüne karşı değil. Seven arkasından dua eder. Yüzüne karşı, yüzüne karşı belki vaziyeti idare etmek için ne yapalım idarece edeceğiz bu deliyi gibilerden, bazen böyle şeyler oluyor, arkasından ediyorsa, Ya Rabbi onu affet filan, sevdiğinden kesin, arkasından dua edince daha şey oluyor.
Evet çok tövbe ve istiğfar edeceğiz.
Büyüklerimiz onun için bize ne dediler?
Biz de size naklettik. Günde yüz defa Estağfirullah diyeceksiniz,hadîs-i şerîflerde de var.
Üçüncü hadîs-i şerîf.
مَنْ أَحَبَّ للهِ، وَأَبْغَضَ للهِ، وَأَعْطَى للهِ، وَمَنَعَ للهِ، فَقَدِ اسْتَكْمَلَ الْإِيمَانَ. د طب هب ض عَنْ أَبِي أُمَامَةَ.
Men ehabbe lillâhi ve ebğada lillâhi ve a’tâ lillâhi ve mene’a lillâhi fe-kadi’s-tekmele’l-îmâne.
Taberânî ve diğer kaynaklar, Ebû Ümâme hazretlerinden rivayet olmuş. Efendimiz buyuruyor ki; Bu her yere uygulanabilecek, mühim bir şeyi bildiriyor bize.
Men ehabbelillâhi. Kim sevdiğini Allah için severse, seviyorsa,Allah için sever.
Ve ebğadalillâhi. Kızdığına da Allah için kızarsa. Ben ona kızıyorum. Neden?
Günahkâr, kepaze, hiç doğru yola gelmiyor, ondan kızıyorum. Yoksa iyi çocuk, sınıf arkadaşım, mahallede beraber büyüdük, biraz da uzaktan akrabam da olur,amma ne yapayım kızıyorum kerataya, bir türlü alnı secdeye gelmiyor, bir türlü hizaya girmiyor, bir türlü günahı bırakamıyor, kızıyorum ha.Allah için seven,Allah için kızan.
Ve a’tâlillâhi. Verdiğini ,Allah için veren. Al kardeşim. Allah için veriyorum. Başkası görsün, alkışlasın, beğensin, reklam olsun veya müessesimizin namı duyulsun veyahut işte seçimlerde oy alırım vs veya adam beni beğenirse kızını bana verir filan, öyle art niyet, başka şey yok,Allah için verirse.
Ve mene’a lillâhi.Vermediğini de Allah için vermez. Adam geliyor diyor ki; Ali Bingöl bana bir 50 dolar ver verse.Verecek Ali Bingöl. Sevap, olsa verecek. Adama bakıyor, tanıdığı ayyaşlardan birisi. Diyor ki; benim kasamda kaç tane 50 dolar var, bir fukara gelse o, 50 doları ona da verebilirdim ama sana vermeyeceğim.Allah için vermeyeceğim. Çünkü sen bu 50 doları alırsan köşeyi dolanır oradaki puba gidip kaç tane bira yuvarlarsın gövdene, içersin sen bu parayı, içkiye harcarsın, onun için vermem. Aferin Allah için vermiyor.
Verdiğini Allah için veren, vermediğini de Allah için vermemiş olan, sevdiğini Allah için seven, kızdığına da Allah için kızan nasıl bir insandır? Tam kâmil, imanlı bir insandır.
Fe-kadi’s-tekmele’l-îmâne.İmanı tamamlamış demektir.
Demek ki; kısacası, uyuyanlar, uyanıklar, hepiniz iyice bilin ki, her yaptığımız işi niçin yapacağız?
Allah için yapacağız.
Bunu anlamak için ne yapmamız lazım?
Benim bu yaptığımı Allah sever mi, sevmez mi? diye soracağız.
Allah’ın seveceğine kani olduğumuz işi yapacağız, sevmeyeceği sandığımız işten vazgeçeceğiz. Ya öyle sevmeyeceği bir iş değilse ?
Olsun şüpheliden kaçmak da sevap, ihtiyat etmek de sevap, şüpheliden bile kaçmak sevap.
Sahabe-i kirâm öyle derlerdi. Yani biz birçok helali acaba mahzurlumudur diye korktuğumuzdan yapmazdık helal olan şeyi bile. Acaba mahsuru var mı diye. İhtiyat etmek iyidir.İhtiyat eden kurtulur, ihtiyat etmeyen çürük tahtaya basar, aşağı yuvarlanır, o kadar kenara yanaşırsa olmaz.
O Wollongong’un altında üfüren bir delik vardı; aşağıdan okyanusun dalgası geliyor, kayaların altından bir çarpıyor, bir hava, bir tazyik, yukarıya deniz suları delikten kaç metre yukarıya çıkıyor, ondan sonra yeniden bir gidiyor blowınghole. Kıyama’da, deniz kenarında bir kayalık da bir delik var. Arada bir puf bir deniz suyu çıkıyor ta minare boyu havalara üfürüyor yukarıya. Çünkü deniz aşağıdan, kayanın altından usturuplu gelip dalga bir bastırdığı zaman, bu taraftan fışkırtıyor, onun çok geniş bir alan böyle kayalık, onun bir yerlerine böyle parmaklıklar yapmışlar buradan daha öteye gitmesinler diye. Çünkü Pakistanlı bir iki kişi gitmiş yakınına, bu oradan aşağıdan suyu üfürüp de yukarıya püskürttüğü gibi geri çekmede de enjeksiyonun şeyi çektiği gibi, hani kumlarda daldırıyorlar da kumu çekiyorlar pub yapıyorlar oradan balık yemi alıyorlar ya, nasıl alıyor onu? Oradan geri çektiği zaman o kocaman boru gibi şeyden hava boşluğundan içeriye çamurlu su giriyor, onu puf yaptığı zaman böcek açıkta kalıyor, yakalıyor kovaya, kovadan sonra kancaya,kancadan sonra balığın ağzına, balık yakalıyorlar adamlar, o iş için kullanıyorlar.
Bir çekmiş geriye bunlar oraya yanaştığı sırada, bir üfürmüş bir geri çekmiş. Ben aşağıya usturuplu bir yerden baktım, aşağısı öyle kayalar otuz metre filan gidiyor aşağıya, artık oraya düşen gitti, yani nereye gittiği de bulunmaz. İki tane Pakistanlının veya Hintlinin öldüğünü söylediler,öyle parmaklık yapmışlar buradan ileriye gitmeyin, tehlikelidir falan diye.
Şüpheliye yanaşan, çekilip okyanusa düşer. En iyisi harama yanaşmamaktır.
Allahu Teâlâ hazretleri mesela buyuruyor ki;
وَلَا تَقْرَبُوا الزِّنَا إِنَّهُ كَانَ فَاحِشَةً وَسَاءَ سَبِيلًا
Velâ takrabû-z zinâ(s) innehu kâne fâhişeten ve sâe sebîlâ. [1]
Zinaya yaklaşmayın.
Ne kötü bir yoldur. O çok pis bir iştir. Ne kötü bir yoldur; zina etmek, diye bildiriyor.
Niye zinaya yaklaşmayın diyor?
Çünkü bazı işler insanı zinaya yaklaştırır. Neye yaklaştırır? Bakar, baktığı zaman da kaş göz işaretleri olur, el kol işaretleri olur, ondan sonra peşine düşer, ondan sonra şöyle olur, ondan sonra böyle olur. Yaklaştı mı çeker. En iyisi yaklaşmamak. Meyhanenin olduğu sokaktan gitmezse kurtulur ama meyhanenin sokağından geçerlerse canı ister orayı hop kendisini, nefsini engelleyemez, içkiyi gene içer.
Allah bizi günahlardan uzak duranlardan eylesin.Allah hepinizden razı olsun.
Sübhâneke lâ ilme lenâ illâ mâallemtenâ inneke ente’l-alîmü’l-hakîm. Sübhâne rabbinâ rabbi’l-izzeti ammâ yasifûn ve selâmün alel mürselîn ve’l-hamdü lillâhi rabbi’l-âlemîn.
el-Fâtiha.
[1] (İsrâ Suresi 32. Ayet)