HZ. NUH’UN UYARICI OLMASI VE KAVMİNİN ONU YALANLAMASI
Araf 59.
Andolsun ki Nuh’u kavmine (peygamber olarak) gönderdik, (o da): “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin, sizin için O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Doğrusu ben, size (inecek), büyük bir günün azabından korkuyorum.” dedi.
Hud 27.
Kavminin inkârcı ileri gelenleri de: “Biz, seni, ancak bizim gibi bir insan olarak görüyoruz. Basit ve dar görüşlü aşağı (insan)larımızdan başkasının sana uyduğunu da görmüyoruz. Sizde, bize karşı bir üstünlük olduğunu da görmüyoruz. Aksine biz, sizin yalancı olduğunuzu düşünüyoruz.” dediler.
Yunus 71.
…o kavmine şöyle demişti: “Ey kavmim! Benim (aranızda) durmam ve Allah’ın âyetleriyle öğüt vermem size ağır geliyorsa, (bilin ki) ben ancak Allah’a güvenip dayandım. Haydi siz ortaklarınızla birlikte (bana yapacağınız) işiniz hakkında ittifak edip karar verin! Sonra yapacağınız işiniz, size bir tasa olmasın. Sonra (o hükmünüzü) bana uygulayın ve bana mühlet de vermeyin.”
Yunus 72.
“Eğer (benim imana dâvetimden) yüz çeviriyorsanız (ne diyeyim), zaten ben sizden hiçbir karşılık istemedim. Benim mükâfatımı ancak Allah verecektir ve bana müslümanlardan olmam emredildi.”
Yunus 73.
Yine de (halkı) onu yalanladılar. Biz de hem onu hem de gemide onunla beraber bulunanları kurtardık ve bunları, onların yerine (yeryüzünde) hükümran kıldık. Âyetlerimizi yalanlayanları da (suda) boğduk. Bak, (Allah’ın azabıyla) uyarılan (fakat inanmayan)ların sonu nasıl olmuştur?
Müminun 24.
Kavminden ileri gelen inkârcılar da dedi ki: “Bu (Nuh) sizin gibi bir insandan başka bir şey değildir. Size üstün gelmek istiyor. Eğer Allah (peygamber göndermek) isteseydi elbette melekleri indirirdi. Nitekim biz atalarımızdan da böyle bir şey işitmedik.”
Araf 60.
Halkından ileri gelenler şöyle dedi: “Biz seni hakikaten apaçık bir sapıklık içinde görüyoruz.”
Müminun 25.
“O kendisinde delilik bulunan birinden başkası değildir. Bu yüzden onu bir zamana kadar gözetleyin.”
Araf 61.
(Nuh) dedi ki: “Ey halkım! Bende hiçbir sapıklık yoktur. Ben sadece, âlemlerin Rabbi tarafından gönderilmiş bir peygamberim.”
Araf 62.
“Size Rabbimin vahyettiklerini duyuruyorum, size (iyiliğiniz için) öğüt veriyorum ve Allah’tan (gelen vahiy sayesinde) sizin bilmediklerinizi biliyorum.”
Hud 28.
(Nuh) dedi ki: “Ey kavmim! Söyleyin bana, ya ben Rabbim’den (dâvâmı ispat için verilen) açık bir delil üzerinde isem ve (Rabbim) bana katından bir rahmet (peygamberlik) vermiş, size de bu gizli bırakılmışsa, siz ondan hoşlanmadığınız halde, biz sizi on(u kabul)e zorlayabilir miyiz?” (Asla!)
Hud 31.
“Ben size: ‘Allah’ın hazineleri benim yanımdadır.’ demiyorum. (Ben kendiliğimden) gaybı da bilmem. Doğrusu ben bir meleğim de demiyorum. Gözlerinizin hor gördüğü (mü’min) kimseler için: ‘Allah onlara asla bir hayır vermeyecek.’ de diyemem. Allah onların içlerinde olan şeyleri çok iyi bilir. (Eğer onları, siz iman edeceksiniz diye kovarsam) o takdirde ben mutlaka zalimlerden olurum.”
Hud 32.
Dediler ki: “Ey Nuh! Gerçekten bizimle (dinine davette) mücadele ettin; üstelik bizimle mücadelende çok ileri gittin. Şâyet doğru söyleyenlerden isen, haydi bizi tehdit ettiğin (o acıklı azâb)ı bize getir!”
Hud 33.
(Nuh:) “Onu size, dilerse ancak Allah getirir, (O’nu) aciz bırakacak değilsiniz.”
Hud 34.
“Eğer Allah, sizi (bu âsî halinizden dolayı) sapıklıkta bırakmak isterse, ben size öğüt vermek istesem de öğüdüm size fayda vermez. O sizin Rabbinizdir ve ancak O’na döndürüleceksiniz.”
Şuara 115.
“Ben sadece apaçık bir uyarıcıyım.”
Şuara 116.
Dediler ki: “Ey Nuh! (Bu işe) son vermezsen muhakkak recmedilenlerden olacaksın (taşlanarak öldürüleceksin).”
Şuara 117.
(Nuh:) “Ey Rabbim! Muhakkak ki halkım beni yalanladı.”
Şuara 118.
“Artık, benimle onlar arasında hükmünü sen ver. Hem beni hem de beraberimdeki inananları kurtar.”
Şuara 119.
Biz de onu ve onunla beraber olanları o dolu geminin içinde kurtardık.
Şuara 120.
Sonra (onların) ardından geride kalanları (suda) boğduk.
Araf 63.
“Yoksa siz, ‘Allah’ın emirlerine uygun yaşayıp’ da bu sayede merhamete erişesiniz diye uyarmak için, içinizden bir kimse vasıtasıyla Rabbinizden size bir vahiy (ve ihtar) gelmesine (inanmayıp da) şaştınız mı?”
Şuara 121.
Şüphesiz bunda elbette bir ibret vardır. (Ama) yine de çokları iman etmediler.
Şuara 122
Şüphesiz Rabbin, elbette, mutlak galiptir, çok merhametlidir.
Hud 36.
Nuh’a vahyolundu ki: “Kavminden iman etmiş kimselerden başkası (artık asla) inanmayacak. O halde sen, onların yapmakta olduklarına üzülme!”
Hud 37.
“Gözetimimiz (altında) ve vahyimizle gemiyi yap! Zulmedenler hakkında da (kurtulmaları için) benden bir istekte bulunma! Çünkü onlar (suda) boğulacaklardır.”
Hud 38.
(Nuh) gemiyi yapıyordu; kavminin (inkârcı) birtakım ileri gelenleri de ona uğradıkça, onunla alay ediyorlardı. (O) dedi ki: “Bizimle alay ediyorsanız edin (bakalım!) Biz de sizinle, sizin alay ettiğiniz gibi alay edeceğiz.
Hud 39.
Kendisini rezil (ve perişan) edecek bir azabın kime geleceğini ve dâimî bir azabın kimin üzerine ineceğini yakında görüp öğreneceksiniz.”
Müminun 27.
Biz ona vahyettik ki: “Bizim nezaretimizde ve vahyimizle gemiyi yap. Bizim emrimiz gelip de tandır kaynadığı (yeryüzünde suların kaynayıp fışkırdığı) zaman ona, (hayvanların) her birinden (erkek ve dişi) birer çift ile aile halkını koy. Yalnız onlardan aleyhine söz geçmiş (kendileri cezayı hak etmiş) kimseler hariçtir.
Hud 41.
(Nuh) dedi ki: “Binin (geminin) içine. Onun akıp gitmesi de, (demir atıp) durması da Allah’ın adıyladır. Şüphesiz ki Rabbim çok bağışlayan, çok merhamet edendir.”
Hud 42.
O (gemi) onlarla dağlar gibi dalgalar içinde seyrederken, Nuh, bir kenara çekilmiş durmakta olan oğlu (Yam’)a: “Ey oğulcuğum! Bizimle beraber (gemiye) bin, kâfirlerle beraber olma!” diye seslendi.
Hud 43.
(Oğlu) dedi ki: “(Hayır!) Beni sudan koruyacak (yüksek) bir dağa sığınacağım.” (Nuh da): “Bugün Allah’ın (azap) emrinden kendisinin esirgediğinden başka hiçbir korunacak yoktur.” dedi. Ve aralarına dalga girdi, o da boğulanlardan oldu.
Hud 44.
(Nihayet:) “Ey yeryüzü! Suyunu yut! Ey gök! Suyunu tut!” denildi. Su çekildi, (helak olmaları için) iş bitirildi, (gemi de) Cûdî (dağının) üzerine oturdu ve zalimler topluluğu için: “Uzak olsunlar (yok olup gitsinler!)” denildi.
Hud 45.
Nuh Rabbine şöyle seslendi: “Ey Rabbim! Benim oğlum da elbette benim ailemdendir. Elbette ki senin (ailemi kurtarma) vaadin haktır ve sen hâkimlerin hâkimisin.”
Hud 46.
(Allah) buyurdu ki: “Ey Nuh! O (oğlun, inanmayıp âsî olduğundan) senin ailenden değildir. Doğrusu o(nun yaptığı), iyi bir iş değildir. O halde, bilgin olmayan şeyi benden isteme! Doğrusu ben, sana cahillerden olmamanı öğütlerim.”
Hud 47.
(Nuh) dedi ki: “Ey Rabbim! Bilgim olmayan şeyi senden istemekten sana sığınırım. Eğer beni bağışlamaz ve bana merhamet etmezsen ziyana uğrayanlardan olurum.”
Müminun 28.
Artık sen ve beraberindekiler gemiye çık(ıp yerleş)ince: “Bizi o zalimler (kâfirler) güruhundan kurtaran Allah’a hamdolsun.” de.
Hud 48.
Denildi ki: “Ey Nuh! Sana ve beraberinde olanlardan (gelecek nice mü’min) ümmetlere bizden selamet ve bereketlerle (gemiden) in. (Onların bir kısmından da gelecek) öyle birtakım (kâfir) ümmetler vardır ki biz onları da (dünyadan bir müddet) faydalandıracağız, sonra onlara tarafımızdan acıklı bir azap dokunacaktır.”
Hakka 11.
(Bilesiniz ki) sular (tûfanla yükselip) taştığı zaman, (onların nesilleri olan) sizi akıp giden (gemi)de biz taşıdık.
Ankebut 15.
Biz onu da, gemide bulunanları da kurtardık ve bunu âlemlere bir ibret yaptık.