İlke ve Değerlerinden Ödün Vermeden
Özgür Yayın Platformu Olarak Kalsın Diye
Akşam20:04 Yatsı21:35 İmsak04:22 Güneş05:59 İşrak06:44 Öğle13:07 İkindi16:56
Hava - Hava durumuAçık 12°C Nem %41
Türkçe
29 Şevval 1446 28 Nisan 2025 Pazartesi
29 Şevval 1446
İMSAK GÜNEŞ İŞRAK ÖĞLE İKİNDİ AKŞAM YATSI
04:22 05:59 06:44 13:07 16:56 20:04 21:35
Giriş Yap

29.05.1987 - Ramazandan Sonraki Halimiz

Özel Gün Ve Geceler

Allah’ın selamı, rahmeti, bereketi, ihsanı, ikramı, in’amı cümlenizin üzerine olsun.

Ramazan ayının arkasından mübarek Fıtır bayramına bizi sıhhat, âfiyetle ibadet ve taati yolunda gücü yettiğince çalışarak eriştiren, ibadethanesinde toplayan Allahu Teâlâ hazretlerine hamd ü senâlar olsun. Eğer bize hidayet etmeseydi biz buraya gelemezdik, ibadetine muvaffak olamazdık, yolunda sebat gösteremezdik, hayırlı işler yapamazdık. Bize bahşettiği sonsuz nimetlerin en önde geleni, şüphesiz ki yolunda hidayet üzere olmamızdır.

Bir bayramdır; Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri methetmiştir, Allahu Teâlâ hazretlerinin ikramının, ihsanının cûşa geldiği mübarek bir gündür. İkinci bir bayramdır, üzerine güneşin doğmuş olduğu günlerin en hayırlısı olan cuma günüdür. İki güzel mübarek zaman üst üste gelmiştir.

Araplar, “bayram” kelimesine iyd diyorlar, iyd, iydi’l-fıtr, iyd-i ethâ. Kurban bayramına iyd-i ethâ derler. Ramazan bayramına iydi’l-fıtr diyorlar. Bu kelime avdet kelimesi ile ilgili, oradan iştikak etmiş oradan çıkmış. Çünkü müslümanlar, insanlar belirli zamanlarda bu günlerle tekrar tekrar karşılaşıyorlar. Her sene zaman dönüp dolaşıyor, yine oraya geliyor. Yine bir karşılaşılıyor, dönüyor, insan yine karşılaşıyor.

Yine dönüyor, yine karşılaşıyor ama bazı insanlar da karşılaşamıyor!

İlk ibreti herhalde buradan almamız lazım ki bu dünya hayatı hiçbir kula bâki değil! Allah’ın sevgili kulları da; büyük âsi, cebbâr, günahkâr, zalimler de [gidiyor]. Bu dünya kimseye kalmıyor, herkes burayı bırakıp gidiyor.

Geçen sene bu bayrama yetişip de bu arada hayatını terk etmiş, âhirete göçmüş olan ihvanımıza, kardeşlerimize, dostlarımıza, akrabamıza, cemaatimize, cemaatimize muntazaman devam etmiş olan gelmiş gitmiş olan kardeşlerimize, cümle mevtamıza Allah’tan rahmet ve mağfiret dileriz. Allah u Teâlâ hazretleri cümlesinin kabirlerini pürnûr eylesin, ruhlarını memnun ve mesrur eylesin. Biz bu dünyada Ramazan’ın arkasından bayram ettiğimiz gibi, Rabbimiz de şu dualarımızla fazl u keremiyle büyük ikramlar ile ikram eyleyip onlara kabirlerinde bayram ettirsin.

İyd sözü; ikinci bir rivayet veya izah tarzına göre “bağış” ve “ihsan” kelimesi ile ilgili oluyor. Çünkü bir zenginin başkasına çıkartıp; cömertliği cuşa gelerek ,verdiği şeylere avâid derler, câize derler. İkramların, hediyelerin, bağışların yapıldığı bir gün olmuş oluyor. Tabii bu bağışların bizce en önemlisi, en kıymetlisi Rabbimiz’in bize bağışıdır.

Allahu Teâlâ hazretleri; geçtiğimiz gufran ayında, mübarek Ramazan ayında, âcizane naçizane nice kusurlarla bilerek bilmeyerek zedeleyerek yaptığımız ibadetlerimizi kabul eylesin. Reddetmesin, yüzümüze çalmasın da onlara da fazl u kereminden gayp hazinelerinden sonsuz ikramlarla, caizelerle, hediyelerle, mukabele buyursun. Allahu Teâlâ hazretleri, şu günde kendisinin ikramına, ihsanına, rahmetine erenlerden eylesin. Tabii o Rabbimiz’in bileceği bir şey; biz boynumuzu bükeriz, tevbe ve istiğfar ederiz, Rabbimiz’den rahmetini dileriz ama bizim kendi yapacağımız bir şey var:

Madem ki bağış ve hediye günüymüş. Biz de o zaman çevremize gücümüzün yettiğince bağışımızı, ihsanımızı saçalım. Çoluğumuza çocuğumuza, akrabamıza yakınlarımıza komşularımıza elimizin yettiğine, gücümüzün yettiğine; onu sevindirmek için neler yapmak gerekiyorsa onları yapmaya gayret edelim. Kesemizin ağzını açalım ki Allahu Teâlâ hazretleri;

لَنْ تَنَالُوا الْبِرَّ حَتّٰى تُنْفِقُوا مِمَّا تُحِبُّونَۜ

Len tenâlü’l-birre hattâ tünfikû mimmâ tuhibbûn. [1] “Canınız gibi sevdiğiniz, bağlandığınız, gönlünüzü çekmiş, aklınızı çelmiş olan, peşinden koşup durmuş olduğunuz çeşit çeşit maddî zenginlikler imkânlar… İşte onlardan vazgeçemedikçe, onları hak yolda veremedikçe, Allah için elinizden çıkartmayı göze alamadıkça birr ü takvâya nail olamazsınız.”

İnsanın Müslümanlığının haslığı; Allah yolunda yaptığı fedakârlığa bağlıdır ve ibret gözü ile dinimiz incelenirse, Allahu Teâlâ hazretleri her şeye kâdir!

وَلَوْ شَٓاءَ رَبُّكَ لَاٰمَنَ مَنْ فِي الْاَرْضِ كُلُّهُمْ جَم۪يعًاۜ

Velev şâe rabbüke le âmene men fi’l-ardı küllühüm cemiâ. [2]

“Eğer Allahu Teâlâ hazretleri dileseydi, yeryüzündeki insanların hepsi toptan eksiksiz iman ederdi!”

Kâfirin küfür içinde kalması mümkün mü?!..

Kâfirin küfrü kendisindendir.

Allahu Teâlâ hazretleri eğer isteseydi, onun küfre mecali mi olurdu, inkâra mecali mi olurdu?..

Mümkün değil, o bile mümkün değil, hiçbir şey mümkün değil. Allahu Teâlâ hazretleri imtihan dünyası olarak serbest bırakmış, meşakkatleri müslümanların başına yağdırmış ki; imandaki ihlâsı, salâbeti belli olsun.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz’e bir zât geldi, dedi ki;

“Yâ Resûlallah! Sana şunu ifade etmek isterim ki, seni seviyorum. Seni gördüğüm zaman yüreğim dayanamıyor, seviyorum. Ne diyeyim, çok seviyorum.” Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz;

“Hakikaten seviyor musun?” dedi.

“Seviyorum, hakikaten seviyorum.”

“O hâlde imtihanlara, sıkıntılara, meşakkatlere hazırlıklı ol.” dedi.

Neden?

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem; “Çünkü beni seven kula imtihanlar; bir azgın yağmur yağdığı zaman, dağdan aşağıya inen, paldır küldür kayaları sürükleyerek inen selden daha süratli gelir!” dedi.

Biz Allah’ın âciz kullarıyız, bizim büyük imtihanlara tahammülümüz yok. Biz o kadar aciziz ki pamuk ipliğiyle bağlıyız. Biz öyle büyük imtihanlara gelemeyiz, ama dinin ruhu içinde imtihan vardır, İslâm’ın mânasının mayasının içinde imtihan vardır. Fedakârlığı nispetinde insanın Müslümanlığı anlaşılacak, derecesi yükselecek, sevabı artacak.

“Hadi, namaza kalk bakalım…”

Talebeler bilirler. Talebe, arkadaşlarını yurtlarda uykuyu seven bir insanı sabah namazına kaldıracak: Dürtersin dürtersin uyanmaz. Başına gidersin gidersin uyanmaz… Uykuyu seviyor. Delikanlı geç yatmış, uykusunu alamamış filan ama neticede uykuyu seviyor. Hadi kaldır bakalım. Üç defa beş defa gidersin, bir o tarafa döner bir o tarafa döner. Eğer karşısındakini biraz zayıf görürse bağırır:

“Çekil başımdan!”

Neden?

Uykudan vazgeçemiyor. Ama Allahu Teâlâ hazretleri uykuyu terk etmemizi emrediyor, uyku zamanında uykuyu terk etmemizi emrediyor. Rahat zamanında, rahatı terk etmemizi emrediyor, bolluk zamanında yemememizi içmememizi emretti de yemedik içmedik. Sıcak da olsa soğuk da olsa ihtiyacımız da olsa hâlsizde düşsek gözümüz de kararsa Rabbimiz; “Yeme!” dedi.

“Başında çeşit çeşit yemekler var yesene…”

Yiyemez. Allah’tan korkan insan yiyemez çünkü Rabbimiz “Yeme!” dediği zaman yenmez.

“Hadi bakalım, cihat edin!” dediği zaman ortada ne mal kalıyor ne can kalıyor. O zaman da gitmemek olmaz.

 الفرار يوم الزحف

el-Firâru yevme’z-zahfi.

Savaştan kaçmak, savaş esnasında düşmandan kaçmak veyahut cihada çağırıldığı zaman cihattan i’raz etmek, yüz döndürmek, geri kalmak da en büyük günahlardan biridir.

“Yâ Rabbi! Tam evimi yaptırmıştım, işimi yoluna koymuştum, maddî durumum da düzelmişti, keyfim de yerine gelmişti. Tam şu dünyadan kâm alacak bir durumdaydım. Sen cihadı emrettin, karşıma düşman çıktı…”

Gideceksin!

Can sevmek ile müyesser olmaz cânân

Ya bundan ümît ya tamaından kes

“Canı sevmekle sevilene ulaşılmaz, sevilenin rızasına ermek için ya candan geçeceksin ya da sevilenin rızasına ulaşmaktan ümidini kes!”

Olmaz, tembellikle, yatmakla olmaz. Para ister, fedakârlık ister; onu yapacaksın. Can ister, canı vereceksin. Çünkü can da senin değil ki! Sen canın emanetçisisin, canın emanetçisi olduğun için, onu korumakla vazifelisin. Kendi kendine onu tahrip ettiğin zaman -Allah korusun- en büyük günaha girip cehenneme gidersin!

İntihar eden cehenneme gider.

Neden?

Allah’ın verdiği can emanetine hıyanet ettin, canını korumadın. Can senin değil!

Cânı cânân dilemiş vermemek olmaz ey dil

Allah, sahibi, emanetin sahibi; “Ver bakalım.” dediği zaman, vermemek olur mu?

O zaman verecek, imtihandır. Allahu Teâlâ hazretleri biz âciz, nâçiz, bîçare ve zayıf ümmetleri [imtihan eder].

Bizden büyükler, dedelerimiz, ecdadımız, büyüklerimiz, selef-i sâlihînimiz çok kuvvetli insanlardı. O mübareklerden bir tanesi; rahle üzerinde sabırdan bahis açmış, vaaz ediyormuş da gelmiş ayağını akrep sokmuş. Sabırdan konuşurken ayağını gelmiş akrep sokmuş, gık dememiş. Dişini sıkmış, gözünden yaş damlamış ama gık dememiş.

“Aman, ayağınızı akrep soktu! Ses çıkartmadınız…” diyorlar. Diyor ki;

“Sabırdan bahsederken, akrepten şikâyet etmekten Allah’tan utandım!” diyor. Onlar öyle insanlar.

Biz?!..

Biz onların arkasından gelmiş böyle insanlarız. Allahu Teâlâ hazretleri bizi onlara hayru’l-halef eylesin, o selef-i sâlihîne halef-i sâlih eylesin.

O hâlde biz de Allah celle celâlühü ve amme nevâlühû ve lâ ilâhe gayruhû hazretlerinin yolunda fedakârlık yapmayı öğreneceğiz. Maddî fedakârlık yapmayı öğreneceğiz.

Utanıyorum, şurada vaaza çıkıyorum, önüme kâğıdı koyuyorlar:

“Filanca cami için para, falanca yer için pul, filanca yer için yardım…”

Ya ben dilenci miyim, bu benim başıma nereden geldi?..

Allah’a hamd u senâlar olsun, benim paraya ihtiyacım yok.

Cemaatin karşısına çık, gittiğin yerde para iste, gittiğin yerde para iste; “Şu iş yapılacak para verin, bu iş yapılacak para verin…” Ama böyle oluyor.

Mü’minler Allah’ın dostları zırnık vermiyor! Bu da olmaz, bu da İslâm’a yakışmaz!

Mü’min, avucunu sımsıkı kapatmış; cihan pehlivanları, demir kuşaklı pehlivanlar parmaklarını açamıyor.

“Aç bakalım içinde ne var, şu parayı ver.”

Açamaz, avucunu öyle kuvvetli sıkmış ki… Hadi bakalım bir pehlivan gelsin de müslümanın elini, parmakları para için açsın!

Para vermeye alışacağız, fedakârlık etmeye alışacağız.

“Vallahi, billahi ve tallahi vermekten mal azalmaz, vallahi azalmaz!”

Hem eski kitaplarda okunmuş, biliniyor, görülüyor, yazılmış, kaidedir mâlum bir şeydir ki Allahu Teâlâ hazretleri;

مَا مِنْ يَوْمٍ يُصْبِحُ العِبَادُ فِيهِ، إِلَّا مَلَكَانِ يَنْزِلاَنِ، فَيَقُولُ أَحَدُهُمَا: اللَّهُمَّ أَعْطِ مُنْفِقًا خَلَفًا، وَيَقُولُ الآخَرُ: اللَّهُمَّ أَعْطِ مُمْسِكًا تَلَفًا

Allahümme a’tı münfiken halefen ve a’tı mümsiken telefen. “Münfik olana, infak edene verdiğinin fazlasını verir.”

Çimenleri biçtiğin zaman ne oluyor?

Çimenler daha gür çıkıyor.

Biçmediğin zaman ne oluyor?

Çimenler yozlaşıyor.

Ağacı budadığın zaman ne oluyor?

Meyve, daha boy geliyor.

Budamadığın zaman ne oluyor?

Ağaç kuruyor, bozuluyor.

“Vallahi sadaka ile hayır ile mal azalmaz!”

Allahu Teâlâ hazretleri sana, senin verdiğinden senin şuuruna göre daha fazlasını verir, daha üstününü, daha güzelini verir.

“Hocam, acaba âhirette mi verir?”

Hem dünyada verir, hem âhirette verir. Âhirette verse yeter de bize Kur’ân-ı Kerîm’de kendisi öğretmiş ki;

يَقُولُ رَبَّنَٓا اٰتِنَا فِي الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِي الْاٰخِرَةِ حَسَنَةً وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ

Rabbenâ âtinâ fi’d-dünyâ haseneten ve fi’l-âhireti haseneten ve kınâ azâbe’n-nâr. [3]

“Yâ Rabbi! Biz zayıf kullarız; dünyada da iyilik ver, âhirette de iyilik ver.”

Madem öyle istememizi istiyor: Yâ Rabbi! Sen bize dünyada da ver âhirette de ver. Dünyada da hiç kimsenin önünde, hor zelil etme. Kimsenin karşısında boyun büktürme, el pençe divan durdurma, kimseye el açtırma, kimseye yüzsuyu döktürme. Alnının akıyla, yüzünün beyazlığıyla, şerefiyle, haysiyetiyle has halis müslüman olarak yaşamayı nasip eyle. Müslümanların fedakârlıklarıyla İslâm’ı, gayrinin yardımından müstağni eyle yâ Rabbi!..

Müslümanlar fedakârlık yapacak, İslâm müstağni olacak. Dua ediyorlar:

 اللّهمَّ أعز الإسلام و المسلمين , اللّهمَّ أعز الإسلام و المسلمين

Allahümme eizze’l-islâme ve’l-müslimîn…

İslâm zaten aziz, İslâm zaten aziz!

“Yâ Rabbi! İslâm’ı ve müslümanları aziz eyle…”

İslâm’ın kendisi aziz!

Yere düşmekle cevher sâkıt olmaz kadr ü kıymetten

İslâm, bugün ayaklar altında kalmışsa bir yakut, bir zümrüt, bir zebercet, bir pırlanta çamurun içine düşmüş.

“Tamam, çamurlandı; at onu!” der misin?

“Elmastır, ne olacak hocam, bir siliverirsin pırıl pırıl, ışıl ışıl ışıldar…”

Yere düşmekle cevher sâkıt olmaz kadr ü kıymetten

Bu devrin nâdanları,bu zamane cahilleri,bu zamane edepsizleri, Allah’ın nimetlerini yiyip de utanmadan Allah’a âsi gelen insanlar; Allah’ın bize en büyük ikramı olan İslâm’ın, kadrini kıymetini bilmiyorlarsa İslâm’ın izzetine bir eksiklik gelir mi?

Hâşâ, hâşâ sümme hâşâ! İslâm pırıl pırıl orada durur. Güneş balçıkla sıvanmaz. Ona küfreden ona âsi gelen ona karşı gelen ona şirk koşan o zelil olur, hem dünyada zelil olur hem âhirette zelil olur. Karun gibi zengin olsa konağı başına yıkılır, Firavun gibi orduların başı olsa denizin dibini boylar.

وَنَادٰى فِرْعَوْنُ ف۪ي قَوْمِه۪ قَالَ يَا قَوْمِ اَلَيْسَ ل۪ي مُلْكُ مِصْرَ وَهٰذِهِ الْاَنْهَارُ تَجْر۪ي مِنْ تَحْت۪يۚ اَفَلَا تُبْصِرُونَۜ

Eleyse lî mülkü misra ve hâzihi’l-enhâru tecrî min tahtî. “Şu mülk-ü Mısır, Mısır’ın uçsuz bucaksız koca arazileri benim değil mi? Şu alt tarafından şaldır şaldır akan Nil nehri kolları vs. benim hükmümde değil mi?” [4] dedi.

Tanrılık davasında iddiasında bulundu.

“Size, benden daha uygun ilah olmaz, o Musa –aleyhisselam-ın iman edin dediği şeyin birtakım tasvirleri olması lazım değil mi, heykelleri olması gerekmez mi? Görünmeyen şeye mi tapılır, görünse ya!..” dedi.

Mantığa bak!

Muhterem kardeşlerim!

İki tane mantık var: Bir iman mantığı var, bir küfür mantığı var. Eskiden de vardı, şimdi de var, kıyamete kadar da var olacak.

İman mantığı: Allah insana hakiki iman gözlüğü vermişse hakkı görür. Kâfir de görür ama çarpık görür, ters görür. Allahu Teâlâ hazretleri bir kavmi doğru yola hidayet etmek için peygamber gönderiyor. Kavim ona diyor ki;

“Sen cahilsin, sende sefahat görüyoruz, akıl noksanlığı görüyoruz. Sende dalalet görüyoruz.”

Sübhanallah! Kavim dalalette! Allah Peygamber göndermiş, kavim peygamberlerine diyor ki;

“Biz seni ancak dalalet üzeri görüyoruz, sen sapıtmışsın!”

Bugün de müslümanlara aynı şeyi diyorlar. Tarih tekerrürden ibaret, değişen hiçbir şey yok! Adam bugün Müslümanlara, kurnaz kurnaz gülüyor. Çok bilgiç gibi, tahsil yapmış, Avrupa görmüş filan bir kimse olarak gülüyor; kendisini doğru yolda sanıyor, ötekisini yanlış yolda sanıyor. Dünya için çalışıyor, anlayacak. Temenni ederiz ki; bizim de çalışmamız lazım, İslâm’ı öğrenecek bir zaman gelecek, inşaallah anlayacak.

Madem ki Allahu Teâlâ hazretleri bayram gününde lütfunu, ihsanını, rahmetinin kapılarını açmış, deryâ-yı keremi cûşa gelmiş, müslümanları bağışlıyor, dünya ve âhiretin hayırlarını müslümanlara ihsan ediyor; o hâlde biz müslümanlar da;

تخلقوا بأخلاق الله

Tehallekû bi-ahlâkillâh.

“Allah’ın o güzel ahlâkı ile ahlâklanması lazım.”

Müslümanların da Allahu Teâlâ hazretlerinin işaret ettiği tarzda olması lazım. Kesesini açacak, Allah yolunda fedakârlık yapacak. Bedenen koşturacak, malî bakımdan yardım yapacak. Müslümanları, aziz edecek.

İslâm zaten aziz, müslümanlar zelil! Çalışmamışlar, müesseselerini kurmamışlar, asra intibak edememişler. Mehmet Akif’in şiirlerini alın, geçtiğimiz asrın İslâm mütefekkirlerinin konuşmalarını alın: Hepsinin aklı fikri; asrın ilmine, müslümanların intibak etmesi! “Yahu âhiret de lazım ama şu dünyanın şu tekniğini de teknolojisini de öğrenin!” filan diye boyuna bunu söylemişler.

Bir asırdır, iki asırdır konuş konuş konuş; bu millete tesir etmemiş, hâlâ iptidâi. Türkiye’yi demiyorum. İslâm sadece Türkiye’den ibaret değil ki! Birçok diyarlar var: Afrika var, Asya var, Hindistan, Pakistan, Endonezya, Malezya var… Her yerde müslümanlar zelil, her yerde mağdur, her yerde aldatılmış, her yerde ezilmiş,her yerde sömürülmüş, her yerde zulme uğratılmış! Tarih boyunca yaşadıkları ülkelerde; nereye gitsen, çoğunluk oldukları ülkelerde bile- baskı altında! Azınlık olduğu ülkelerde zaten tozunu çıkartıyorlar, canını çıkartıyorlar.

Müslümanlar için bir rahat, bir tek rahat yol var: İslâm’dan vazgeçti mi, İslâm’dan ayrıldı mı rahat! Müslüman İslâm’dan vazgeçti mi rahat! Komünist ülkede, komünizme razı oldu mu rahat! Komünist partisine kaydoldu mu şerefli, itibarlı! Camiden kesildi mi, imanından koptu mu alkışlanıyor. Bayraklaştırılıyor, radyolarda konuşturuluyor. Başka ülkelerde, mevcut emperyalist şeylere ayak uydurdu mu rahat!..

İslâm için çalıştı mı, Allah’ın yolunu sevdi mi, Resûlullah’ın muhabbetti gönlüne yerleşti mi dağdan aşağı güldür güldür inen seller gibi belalar üstüne yağıyor!

صدق رسول الله فيما قال او كما قال

Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl.

Ne yapacağız?

“Yâ Rab!” diyeceğiz.

Ne yapacağız?

“Yâ Rab!” diyeceğiz, bir de yardımlaşacağız. Mü’minler, birbirleriyle yardımlaşacak. Çünkü Allah bu dünyayı imtihan dünyası yapmış.

وَلَوْ شَٓاءَ رَبُّكَ لَاٰمَنَ مَنْ فِي الْاَرْضِ كُلُّهُمْ جَم۪يعًاۜ

Velev şâe rabbüke le âmene men fi’l-ardı küllühüm cemîân. [5]

Şu âyet-i kerîmedeki tekitlere bakın:

Velev şâe rabbüke le âmene men fi’l-ardı. “Eğer Rabbin isteseydi muhakkak ki yeryüzünde ne kadar akıllı mahlûk, akıl sahibi varsa hepsi iman ederdi!” Küllühüm cemîân. “Eksiksiz, hepsi, toptan mutlaka iman ederdi!”

Rabbimiz öyle yapmamış, imtihan için serbest bırakmış. İmtihan oluyoruz. İmtihan oluyorsunuz, imtihan oluyorlar...

Parayı saklarsan, hesabını verirsin. Gayretten geri durursan, tembellik edersen hesabını verirsin. Orada müslümanlar mağdur, sen burada rahat. Senin burada yediğin yemekler, buzdolaplarına sığmıyor. Fazlaları çöp tenekelerine atılıyor, çöp tenekeleri az geliyor. Bidonlar konuluyor, bidonlar yemek artıklarıyla dolu. Öbür tarafta Afrika’daki insanların, derileri kemiklerine yapışmış. Açlıktan susuzluktan kırılıyor…

Kim?

Müslüman! Zaten hristiyan olsa misyonerler oraya yardımı yağdırıyorlar.

Neden?

Hristiyanlar, yahudiler birbirlerine yardım ediyor;  Allah’ın dostu olan Müslümanların, birbirinden haberi yok!

Böyle dostluk olur mu, böyle kardeşlik olur mu?!.. Allahu Teâlâ hazretleri;

 اِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ اِخْوَةٌ

İnneme’l-mü’minûne ihvetün. [6] “Müslümanlar ancak ve ancak kardeştir!” buyurmadı mı? Biz birbirimizin kardeşi değil miyiz?

“Hocam, ben ne bileyim dünyanın öteki ucundaki insanlar ne hâldedir?..”

Bugün dünya ,senin eskiden sandığın kadar büyük değil! Sabah namazı Mekke-i Mükereme’de kılıyorsun, öğle namazını İstanbul’da! Eskiden üç ayda gidilir, üç ayda gelinirdi; altı ay! Gittikten sonra geride [mağdur] olmasın diye hacca gidecek insanın, ailesinin bir yıllık nafakasını bırakması gerekirdi. Çöllerden geçilirdi. Deveyle gitse deveye ot lazım, su lazım; yaya gitse ayaklar patlar, topuklar yarılır, insanlar çöllerde hac yollarında telef olurlardı. On sekiz saat yürümek zorunda oldukları yerler olurdu.

Ak aksakallı kambur, ihtiyar amcalar oralardan nasıl geçecekler?

Su yok!

Bazı yerleri anlatıyorlar: “Kazarsın su çıkar ama tuzlu su, havyan bile içmez!” Beyaban çölden on sekiz saat hadi bakalım, yürü!

حَسْبُنَا اللّٰهُ وَنِعْمَ الْوَك۪يلُ

 توكلت على الله

Hasbünallâhü ve nime’l-vekîl.

Tevekkeltü alallâh.

Yürüyecek yürüyecek yürüyecek de hac edecek!

Şimdi öyle mi?

Uçağa atlıyorsun. Önüne meşrubat geliyor, onu içiyorsun; su geliyor, onu içiyorsun; canın sıkılırsa yürüyorsun, abdestin sıkışırsa abdest alıyorsun; yemek getiriyorlar, etli mi istersin sütlü mü istersin tatlı mı istersin; hepsi üzerinde… Sonra aşağı iniyorsun, her türlü konfor hazır. Uçaktan indikten sonra insanı, serin bir yere sokuyorlar. Körüklü yoldan iki katlı otobüse geçiyorsun. Otobüsün altı makaslı, ikinci kata kadar çıkmış. Seni oradan aldıktan sonra makası, toprak seviyesine iniyor. Oradan püfür püfür serin [hava] esiyor.

Dışarıda çok korkunç sıcak var ama içerde üşüyorsun. Serin hava esiyor. Hava soğutuluyor. Oradan Harem-i Şerîf’e gitsen, Harem-i Şerif’te her köşede buzlu zemzem. Hizmetçiler, harıl harıl çalışıyor. Bidonların içine boyuna buz atıyorlar, oraya bedava bardaklar koymuşlar. Altından düğmesine basıyorsun, buz gibi zemzemi içiyorsun.

Bu hac, bu umre nerede, dedelerimizin yaptığı haclar umreler nerede?..

Cihattan üstün, cihat yapmamış insan için bir hac ve umre cihattan daha sevaplı! Cihat yapmış, hac vazifesini yapmamış bir insan için hac önemli oluyor. Hac vazifesini yapmışsa tabii cihada gitmek harp varsa harbe gitmek daha sevaplı oluyor. Çünkü, meşakkat bakımından yakın! Düşmanın karşısında o vadi senin bu tepe benim; ineceksin, çıkacaksın çarpışacaksın, kılıç savuşturacaksın, vuruşturacaksın, ok atacaksın, yaralanacaksın, inleyeceksin. Aman yâ Rabbi, diyeceksin…

Hac yollarında geceleri meşaleleri yakıp ya Allah diye diye yollara revan olacaksın, kumlara batacaksın, tozlara bulaşacaksın, terleyeceksin, soğuyacaksın. Saçların keçeleşecek, hacca varacaksın, döneceksin, Arafat’larda yanacaksın, yakılacaksın, geleceksin…

İkisinin meşakkati denk gibi imiş.

Şimdi her şey rahat! Bu zamane Müslümanlığı kolay ama müslümanlar öyle bir hâlde ki!.. Yahu biz senden canını istemiyoruz, malının kökünü de istemiyoruz, gıdanın kesilmesini de istemiyoruz; şu fazlasından versene!

“Sen o fazlayı nereden gördün, ben onu götürüp bankaya saklayacaktım, geldin benim fazla malıma göz dikiyorsun. Paranın fazlasını nerden gördün?..”

Ne yapacaksın?

Karnın tok, evin var, imkânın yerinde; niye bunu Allah yolunda vermiyorsun?

Demek ki; madem bayramda Allahu Teâlâ hazretlerinin ikramı, ihsanı cûşa geliyormuş, üstümüze saçılıyormuş, zengin fakir herkes istifade ediyormuş. Hepimiz de istiyoruz ki bize de isabet etsin!

“Ben zenginim.” deyip de geri durmak isteyen var mı?

Herkes Allah’ın rahmetinden, fazlından, kereminden bol bol almak istiyor. O hâlde sen de cömert ol. Hem de gelip geçici yaz yağmuru gibi değil! Bu tarafa yağar, öbür tarafa yağmaz. Şaldır şaldır biraz yağar. Ondan sonra bir geçer, yine yağmur yağdığı yağmadığı anlaşılmaz.

Devamlı ol, aşağıdaki toprağı besle, bitkiler büyüsün, ortalık yeşillensin, hayrını daimi yap! Ramazan’da müslüman ol, Ramazan’dan sonra müslümanları yakalayabilirsen aşk olsun! Hadi bakalım.

“Camiler sabaha kadar dolar taşardı,

Koca camileri diyorum, “Burası dolardı, nerede o cemaat?..”

“Hocam, okullar tatil olunca hepsi yazlığa gidecekler. Okullar da tatil oldu, yoruldular. Yazlığa gidecekler. Denize girecekler. Deniz şifalıymış hocam doktorlar öyle söylüyor. Güneşin ultraviyole ışınları varmış, vücuda çok faydalıymış…”

Kömür gibi bir o tarafa bir o tarafa, ızgarada kebap yapar gibi vücutlar dönecek; vücut sıhhat kazanacak. Millet onu hiç kaçırmıyor!

Müslüman, camide zor müslüman. Tam değil. Camide zor müslüman!..

Birazcık aralık görür de; “ben de şuraya sığıyım. Kalabalık safı Allah sever, Peygamber Efendimiz tavsiye etmiş. Şuraya sığayım…” dediğin zaman, bir sağdaki bir soldaki hışımla bir bakıyor ki eriyorsun. “Aman nemelazım en arka safta kılayım, yeter ki bu kardeşim bana darılmasın.” diyorsun.

Ne oldu muhabbet?

Müslüman camide bile müslüman değil! Zar zor müslüman! Anadan-babadan, dededen görme âdetleri yaparsa yapıyor. Tespihi çekiyoruz, duaları yapıyoruz vs.

Muhabbet yok! Caminin o cemaati ona dargın, bu cemaati buna dargın, müezzin imama dargın, iki tane üç tane imam varsa o imam, o imama küskün, vaiz geldiği zaman selamlaşmaz… Müslümanlar caminin içinde böyle, dışarıda Müslümanlık yok!

Hâlbuki bir müslüman camide de müslümandır. Caminin kapısından çıktığı zaman, İslâm’dan soyunulmaz ki! Bu, camideki imam cübbesi değil ki! Çıkart çengele as, insanın dışarıda imam olduğu belli olmaz. Başa takılan sarık ve kavuk değil ki dolaba koyduğun zaman kapıdan çıkarken cemaatten bir fert gibi anlaşılmasın!

Müslümanlık insanın kalbinde olacak, kalbinde olmazsa kıymeti yok, dilinde olsa kıymeti yok! Kalbinde olacak, insanın kalbine kökleşmiş, temellenmiş, yerleşmiş olacak. Kapıdan çıktığı zaman da müslüman, ticarethanesine gittiği zaman da müslüman, sokakta yürürken de müslüman, otobüse bindiği zaman da müslüman, ailesinin yanına vardığı zaman da müslüman! Her işinde; bir İslâm’ca olmak var bir de küfürce olmak var!

İki ihtimal:

Bir imanın mantığı var bir küfrün mantığı var. Bir menfaat kaygısı var bir iman endişesi var. Bir Allah’ın rızasını kazanma çalışması var bir de dünyanın sonu, ardı arkası gelmez kesilmez endişeleri, hesapları, kaygıları vs. var.

Allah bizim imanımızı, hakiki iman eylesin.

Gelinin yüzünü, gelin süsleyiciler allıkla süslemiş. Gözünü boyamış, kirpiklerini sürmelemiş. Saçlarını taramış, üstüne elbiseleri giymiş, vs. Ama bu yıkandı mı gider. Yüzünü yıkadığı zaman yüzünün ziyneti gider.

Allah insana; yıkandığı zaman gitmeyen, hakiki, tabii güzellik versin.

İnsanın; içinden kazınmayan, silinmeyen, hakiki bir müslüman olması lazım, has müslüman olması lazım!

Muhterem kardeşlerim!

Tirmizî’nin “hasen” hadîs-i şerîfi. Hadis alimleri incelemişler; “Bu hadîs-i şerîf sağlamdır.” demişler. Başka hadîs-i şerîfler de var.

“Kim sabah namazından sonra oturur da Allahu Teâlâ hazretlerinin zikriyle, fikriyle meşgul olursa…”

Neden?

Vaktinin bir kısmını Rabbine tahsis etmeyi öğreniyor, Rabbiyle tanışmayı öğreniyor. Rabbimiz Kur’ân-ı Kerîm’de buyuruyor ki;

وَنَحْنُ اَقْرَبُ اِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَر۪يدِ

Ve nahnü akrabu ileyhi min habli’l-verîd. [7] “Biz kullarımıza onların şah damarından bile daha yakınız.”

İnsan bunun mânasını doğru düzgün düşündüğü zaman divane olur, ayağa dolaşır, ne yapacağını şaşırır!

وَهُوَ مَعَكُمْ اَيْنَ مَا كُنْتُمْۜ

Ve hüve meaküm eyne mâ küntüm. [8]

“Ey kullar! Nerede olursanız olun, Allah sizin yanınızda!”

Nerede olursanız olun; sahilde, dağda, plajda, denizde, ovada, çarşıda, pazarda, dükkânda, insanların gördüğü yerde, görmediği yerde, her yerde… Allahu Teâlâ hazretleri hazır ve nâzır, görüyor.

فَإِنْ لمْ تَكُنْ تَرَاهُ فَإِنَّهُ يَرَاكَ

Fe in lem tekün terâhü fe innehû yerâke. “Sen onu görmüyorsun o seni görüyor!”

Allahu Teâlâ hazretleri bize bu kadar yakın, Sübhanallah! Biz de O’ndan fersah fersah fersah uzak!

Ne bilmecedir ki ne acayip iştir ki Rabbimiz bize şah damarımızdan daha yakın, biz de ona Kaf dağından daha uzağız! Akıl almaz bir bilmece! O bize yakın, biz ondan uzağız.

Neden?

Tanımıyoruz ki! Tanışmıyoruz ki, düşünmüyoruz ki, bakmıyoruz ki!.. Dünya bizi aldatmış, tutturmuşuz bir yol, binmişiz bir alamete gidiyoruz kıyamete! Hepimizin işi bu! Sabah bir telaş.

Nereye, ne tarafa, hayrola?

“Memuriyete gidiyorum, mesai var, imza var. Geç kaldım mı maaş gider. Hocam, biz senin gibi aylak adam değiliz, maaş gider…”

“Peki, hadi bakalım. Sen nereye gidiyorsun?”

“Benim dükkânım var.”

“Biraz ibadet etsen…”

“Hocam, bütün dükkâncılar açıyorlar. Ben geç açarsam; müşterilerin hepsini onlar kaparlar, çoluk çocuk var evde para kazanacağız…”

O oraya gidiyor, herkes bir tarafa gidiyor.

Bir insanı, bir camiye biraz kapatsan baş başa yapayalnız kaldı mı ne yapacağını şaşırıyor! Sohbete alışmamış ki! Konuşmasını bilmiyor ki!

Senin ülfetten, sohbetten hiç nasibin yok mu, hiç ülfet, muhabbet bilmez misin, sohbet bilmez misin, muarefe bilmez misin?..

İşte insan onu öğrenmeli. Çünkü O bize yakın. Çünkü biz çalışırsak O’na yaklaşırız.

“Bir insan sabah namazından sonra oturursa, Allah’ı zikrederse…”

Zikretmek ne demek?

Zikrin, derece derece kademe kademe mertebeleri vardır. Kelime mânası “anmak, hatırlamak” demektir.

Rabbini zikrederse ne demek?

“Rabbini anarsa, yâdında tutarsa, hatırlarsa” demek.

Rabbini anmak, Rabbi hatırında olmak, Rabbinin kendisini gördüğünün idrakinde olmak, Rabbinin kendisine şah damarından daha yakın olduğunu bilmek, Rabbinin söylediği sözü duyduğunu, yaptığı işin hesabını ona vereceğini bilmek, bir gün kendisinin onun huzurunda bu dünyada işlediği her şeyden sorgu ve suale çekileceğini düşünmek… Mahkeme-i Kübrâ’da; “Ey kulum! Sen bunu niye böyle yaptın, ey kulum niye böyle yaptın…” diye her şeyden sorgu açılacağını ve hepsine terleye terleye alnından boncuk boncuk terler şakaklarından aşağı döküle döküle, çare bulmak cevap vermek zorunda olduğunu düşünmek!..

Allahu Teâlâ hazretleri, o şuurda olmamızı istiyor. Müslümanların o şuurda olması lazım, alışmamışlar. O da olmayınca, o iman insanın içinde iyice yerleşmiş olmayınca o insan iyi insan olmuyor, iyi müslüman olmuyor. Onun için düşündüm taşındım:

Müslümanların toplu hâlde bulundukları yerlerde hallerine bakıyorum. Sübhanallah! Peygamber Efendimiz’in sallallahu aleyhi sellem’in muvacehe-i saadetinde, şebeke-i saadetinin, türbesinin parmaklarının önünde kavga ediyor!

Kendine gel, kimin huzurundasın!

Adam farkında değil ki! Resûlullah Efendimiz’in karşısında kavga ediyor. Bari incirin çekirdeğini doldursa kavga ettiği şey!.. Beytullah’da kavga ediyor. Tavafta kavga ediyor. Tavaf namaz, namazdan daha kıymetli! Tavafta, kavga ediyor.

Şuur yok! Anladım ki şuur olması lazım.

Şuur nasıl gelir?

Muhterem kardeşlerim!

Şuur insana ilm-i tasavvuf ile gelir.

Kimler?

Müslümanlar.

Kimler?

Arapça okumuşlar.

Kimler?

Mektep medrese görmüşler.

Kimler?

Arap diyarlarına gitmişler, gelmişler.

Kimler?

Kur’ân-ı Kerîm’in biraz âyetlerinden, ibaresinden anlayanlar…

Nasıl bucak bucak kaçıyorlar?!.. Olmaz.

Kalbin ahvalini ıslah etmeden olmaz.

Hz. Âdem aleyhisselam’ın iki tane oğlu ,Allahu Teâlâ hazretlerine kurban takdim ettiler:

فَتُقُبِّلَ مِنْ اَحَدِهِمَا وَلَمْ يُتَقَبَّلْ مِنَ الْاٰخَرِۜ

Fe tukubbile min ehadihimâ ve lem yutekabbel mine’l-âhar. [9]

Allah birisinden kurbanını kabul etti, ötekisinin ki kabul olmadı.

Neden?

İkisi de kurban takdim etti.

اِنَّمَا يَتَقَبَّلُ اللّٰهُ مِنَ الْمُتَّق۪ينَ

İnnemâ yetekabbelullâhu mine’l-müttekîn. [10]

“Allah celle celâlüh amelleri ancak müttakî kullardan kabul eder, başkasından kabul etmez.”

Boşuna uğraşma.

“Boşuna uğraşma, diyorsun hocam. Ben ibadetten mi kesileyim?..”

O da olmaz. Nereye kaçarsan kaç, Allah’tan nereye kaçacaksın?

فَفِرُّوا إِلَى اللَّهِ

Fe firrû ilallâhi. “Allah’tan Allah’a kaçacaksın!”

أَعُوذُ بِعَفْوِكَ مِنْ سَخَطِكَ أَعُوذُ مِنْكَ اِلَيْكَ

Eûzü bi-afvike min sehatike eûzü minke ileyke.

“Yâ Rabbi! Senden sana sığınırım. Senin azabından, ikâbından senin rahmetine sığınırım.”

Allah’tan yine Allah’a sığınacağız.

“Yâ Rabbi! Bilirim ki okumuşum ki kahrın, gazabın, celalin var. Kahredersin, kavimleri kahretmişsin, helâk etmişsin. Dilersen beni de helâk edersin. Senin rahmetine sığınırım yâ Rabbi!”

Başka bir çare yoktur, kaçmakta bir fayda yoktur.

Nereye kaçacaksın?

 أَيْنَ الْمَفَرُّ

Eyne’l-meferr. “Firar ne tarafa, ne tarafa kaçacaksın?”

Mülk, her taraf Allah’ın mülkü, nereye kaçacaksın? Cahil, nereye kaçıyorsun, Allah’tan ne diye kaçıyorsun?..

Utanmıyor musun; Allah’ın nimetlerini yiyorsun, yine ondan kaçıyorsun! Nimetini yeme, mülkünden çık!

“Mümkün değil!”

O zaman kul ol. Terbiyeni, edebini takın, o zaman verdiği nimetlere şükret!

Senin varlığın senden mi?

“Ne bileyim hocam, ben küçücük bir bebekken hiçbir şeyden haberim yokken nasıl dünyaya geldiysem gelmişim. Sonra kendimi bu hâlde buldum…”

Varlık senden değil.

Nimet?

Nimetler de senden değil. Verirse; sevine sevine alıyorsun, vermediği zaman; kıvrım kıvrım kıvranıyorsun; çare yok! Kimisi nimetleri bulmuyor da de ölüyor. Sana da vermese sen de ölürsün.

Nimet de senden değil varlık da senden değil!

Akıl?

Akıl da senden değil ve pamuk ipliğiyle bağlı sana! Rabbimiz birazcık rahmetini, tecellisini kısıverse, aklın birazcık bir gitse o koca vücudun dağ gibi vücudun, pazıların, adalelerin, kilon, gücün kuvvetin beş para etmez! Seni seven yakınların, akraban, anan baban, kardeşlerin, evlatların seni gözyaşları içinde dört taraftan sararlar, ellerinden ayaklarından tutarlar, zincirlere vururlar.

Neden?

Aklı gitti. Ne yapacağı belli olmaz.

“Aman hocam, bu akıl sağlam dursun, kafanın etrafına sımsıkı bağlayalım…”

Etrafına sarık sarmakla akıl orada durmaz. Allah’ın bir lütfu, bir tecellisi; bir anda gitti mi vücut varlık, bilgi…

“Hocam, üç tane fakülte bitirmişti, ne alim adamdı ama eskidendi. Allah bir cünun verdi, mecnun olarak dolaşıyor…”

Bir işe yaramaz!

Akıl senin değil, nimet senin değil, varlık senin değil, istikbal senin değil!

“Yarın ne yapacaksın?”

Ne bileyim, yarının sahibi Allah! Yarının sahibi de Allah, bugünün sahibi de Allah, dünün sahibi de Allah! Lafı ne geveleyip duruyorsun:

Her şeyin sahibi Allah! Sen Allah’ın âciz naçiz bir kulusun. Karınca gibisin. Karıncadan biraz büyüksün ama dünyaya nispet edildiğin zaman yine küçüksün. Mikroptan biraz büyüksün ama arada bir fark yok. Sen de Allah’ın bir yaratığısın, o da Allah’ın bir yaratığı. Bazen sivrisinek karşısında âciz kalıyorsun. Bazen bir küçücük mikrop karşısında âciz kalıyorsun.

Vücuda mikrop girmiş.

Nereden girdi kim bilir; ağızdan mı, burnundan mı… Koca dağ gibi adam, devriliyor.

Mademki senin değil, o hâlde mülkün sahibine teslim ol! Edebi takın, edepsizliği bırak. Allahu Teâlâ hazretlerine kulluk etmeyi, Ramazan’da öğrenmedin mi? Hiç kimse kimseye bakmıyor, görmedin mi? Camiler de kalabalık görmedin mi, nasıl namaz kılınıyor, görmedin mi nasıl Allah’a ibadet ediliyor, bazı şuurlu kullar Kur’an okurken nasıl ağlıyorlar, gözyaşı döküyorlar; görmedin mi? Nasıl yana yakıla Allah’a, has halis ibadet eden insanlar var?..

İşte onu devam ettireceksin. Alıştığını bırakma, tuttuğunu kaçırma.

Çekmişsin, karşına bir balık gelmiş. Oltayı tam kaldırırken, aman ne kadar güzel balık filan derken tekrar elinden kaçtı.

Olmaz.

Madem ki Allahu Teâlâ hazretleri takvâ ehlinden kabul ediyormuş, o hâlde hepimizin takvâyı öğrenmemiz lazım mı?

Lazım. Çünkü takvâ ehlinden kabul ediyor, şartı o!

Üniversiteye girişin şartı nedir?

Lise diploması almış olmak.

Kıldığımız namazların, tuttuğumuz oruçların, verdiğimiz sadakaların, yaptığımız hayırların kabul olma şartı neymiş?

Takvâ, şartı takvâymış!

“Kabul edeceğim ama takvân var mı göster. Şahadetnameni çıkar, vesikanı ibraz et, takvân varsa şu namazını kabul edeceğim, şu orucunu kabul edeceğim, şu ibadetini kabul edeceğim. Seni lütfuma, ihsanıma erdireceğim.”

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا كُتِبَ عَلَيْكُمُ الصِّيَامُ كَمَا كُتِبَ عَلَى الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِكُمْ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَۙ

Yâ eyyühellezîne âmenû kütibe aleykümü’s-sıyâmu kemâ kütibe alellezîne min kabliküm Lealleküm tettekûn. [11] “Ey iman edenler, ey Allah’a inancı olanlar, ey böyle bocalamayıp da Allah’ın varlığını anlayıp da ona bağlanmış olan insanlar! Sizin üzerinize oruç farz kılındı, yazıldı. Vazife olarak, şerefli, şahane, nefis bir ibadet olarak, sizin üstünüze boynunuza oruç yazıldı.” Lealleküm tettekûn. “Ola ki ,oruç tutarsınız da [takvâyı öğrenirsiniz].

Bu bir ay içinde; bir değil, iki değil, üç, dört, beş değil; otuz gün çalışa çalışa mümarese yapa yapa ola ki, takvâyı öğrenirsiniz.

Ey cemaat-i müslimîn!

Geçtiğimiz bir aylık Ramazan içinde takvâyı öğrendiniz mi?

اِنَّمَا يَتَقَبَّلُ اللّٰهُ مِنَ الْمُتَّق۪ينَ

İnnemâ yetekabbelüllâhu mine’l-müttekîn. [12] “Allah sadece takvâ ehlinden kabul eder.”

Takvâ ne demek?

Takvâ; “bir insanın sakınması, çekinmesi, titizlenmesi” demek.

Allah yaptığı işi; düşüne taşına, sakına çekine yapan, Allah’ın kahrından, azabından, mekrinden korkan [kulların ibadetini kabul eder].

 وَمَكَرُوا وَمَكَرَ اللّٰهُۜ

Ve mekerû ve mekerallah. [13]

Allah kulların münafıklığını, edepsizliğini, fâsıklığını ne yapar?

Bilir, görür. Onun edepsizliğinin durumuna göre, ona muamele yapar. Zengin ve cebbar bir zalim o ceberutluğunu ve zalimliğini yaparken ilk başta ona sopanın ucunu göstermez. İlk başta sopa, küt başına inse yola gelecek:

“Aman yâ Rabbi! Ben acizim, her şey senden!..”

Salıverir salıverir salıverir… O da sanır ki;

“Ben yeryüzünde her şeye kâdirim, her şeyi yaparım. Asarım, keserim…”

Sonra kafasına, Allahu Teâlâ hazretlerinin hışmı bir iner, tuzla buz olur. Mühlet verir, fırsat verir, sonra müdafaaya mecal bırakmaz:

“Ben sana o kadar fırsat verdim!”

Muhterem kardeşlerim!

Firavunun kavminin hâlini Kur’ân-ı Kerîm’de okuyoruz. Rabbimiz’in rahmeti o kadar geniş ki; hilmi, halimliği o kadar engin ki ben hayret ediyorum!

Musa aleyhisselam’ın kavmine azap pattadak mı gelmiş?

Hayır!

وَلَقَدْ اَخَذْنَٓا اٰلَ فِرْعَوْنَ بِالسِّن۪ينَ

Ve lekad ehaznâ âle fir’avne bi’s-sinîn. [14]

Seneler senesi!

Bir kere ne olmuş?

Bir kere Allah, Musa aleyhisselam’ı göndermiş:

“Harun aleyhisselam’la beraber git, Firavun’a git, yaptığı işin doğru olmadığını anlat.”

Gönderilen şahıs; “Ben tanrıyım, Mısır ahalisinin bana tapması lazım. Ben Mısır’ın ilahıyım!” diyor. Allahu Teâlâ hazretleri;

“Git ona nasihat et!” diyor.

Dilese kahreder. Bundan bize ders çıkıyor.

Muhterem kardeşlerim!

Biz Kur’ân-ı Kerîm âyetlerini paldır küldür okumayalım, mânasına nüfuz edelim. Sen de evlâdına müşfik davran, sen de komşuna müşfik davran!

Firavun tanrılık davasında bulunuyor da Allahu Teâlâ hazretleri Musa ve Harun aleyhisselam’ı onlara gönderdiği zaman buyuruyor ki;

 فَقُولَا لَهُ قَوْلًا لَيِّنًا لَعَلَّهُ يَتَذَكَّرُ أَوْ يَخْشَى

Fe kû lâ lehû kavlen leyyinan. “Buna yumuşak yumuşak söyleyin!”

Allah; “Bre zalim, bre hain, bre Allah’tan korkmaz, utanmaz, alçak, edepsiz! Sen âciz bir kulken nasıl tanrılık iddiasında bulunursun, ben senin hakkından gelirim!..” deyin, demiyor.

Fe kû lâ lehû kavlen leyyinan. “Yumuşak söz söylesin.”

Leallehû yetezekkeru ev yahşâ. “Ola ki belki, gerçekleri hatırlar!”

Çünkü iman insanın fıtratında vardır, mayasında vardır. Akıl, mantık, hilkat ve yaradılış insanı doğru yola götürmeye, sevk etmeye göre ayarlıdır. Belki gerçekleri hatırlar ve Allah’tan korkar:

“Ya ben ne ettim! şu dünya menfaati için Allah’ı darıltmaya değer mi, edepsizlikler yapmaya değer mi?..” diye tevbe etse, azap olmayacak.

Hayır, Musa aleyhisselam ile karşılıklı konuşuyorlar. Musa aleyhisselam’ın durumunu anlayınca etrafındakilere diyor ki;

وَقَالَ فِرْعَوْنُ ذَرُون۪ٓي اَقْتُلْ مُوسٰى

Zerûnî aktü’l-Musa. [15]

“Ben şu adamı öldüreyim.” diyor. Musa aleyhisselam sıradan adam değil, sarayda yetişmiş görgülü adam. Allah; dostunu, düşmanına yetiştirmiş!

 إن الله ليؤيد هذا الدين برجل فاجر

İnnellâhe leye yueyyidi hâze’d-dîne bi-racülin fâcir.

Sen Allah’ın dinine ister yardım et, ister etme, Allah dilerse bu dine kâfiri de hizmet ettirir,  zalimi de hizmet ettirir sen hizmet etmediğinle, mahrum kalırsın. Fırsatı kaçırmış olursun. Fâcir insanla bile, bu dine Allah dilerse hizmet ettirir, sen kendini ne sanıyorsun?!..

Allah Musa aleyhisselam’ı Firavun’a beslettirdi. Öyle ibretler var öyle ibretler var ki!..

Anası doğurduğu zaman;

“Bunu da öldürecekler! Erkek çocukları öldürüyor, bunu da öldürecekler!”

وَلَا تَخَاف۪ي وَلَا تَحْزَن۪يۚ اِنَّا رَٓادُّوهُ اِلَيْكِ وَجَاعِلُوهُ مِنَ الْمُرْسَل۪ينَ

Ve lâ tehâfî ve lâ tahzenî innâ raaddûhü ileyke ve câilûhü mine’l-mürselîn. “Korkma ey Musa’nın anası, mahzun olma! Biz o evladını götürüp, senin kucağına sana yine getireceğiz ve onu peygamberlerden kılacağız!” [16]

 وَاصْطَنَعْتُكَ لِنَفْس۪يۚ

Vestana’tüke li-nefsî. [17]

Allah, Musa aleyhisselam’ı peygamberliğe bebekliğinden hazırlamış.

Tesadüf mü, tesadüf var mı?

Çocukluğundan hazırlamış, suyun üstüne bırakıyorlar. Su, kabın içinde götürürken Firavun, hanımı bahçede. Bakıyorlar ki bir çocuk, bağırarak çağırarak suyun üstünde akıp gidiyor. Alıyorlar.  Anası babası öldürülmesin diye korktuğu için suya salıvermişler, belli. Çünkü erkek çocuklar öldürülüyor. Allah celle celâlüh o kadına bir şefkat veriyor, diyor ki;

“Öldürme şunu, öldürme şunu. Bakarız, evlat ediniriz.”

Tamam, öldürmüyorlar.

Hanımın nazı; Firavun’u, Musa aleyhisselam’ı öldürmekten alıkoyuyor ama Allah öldürtmüyor!

Neden?

Yaşatan ve öldüren Allah da ondan!

Kurşun mu öldürüyor, mikrop mu öldürüyor, katil mi öldürüyor?

Hayır, yaşatan ve öldüren Allah, ama Allah kâinatın sahibi olduğu için Müsebbibü’l-esbâb olduğu için sebepler âleminde o öyle oluyor bu böyle oluyor. Sen sonucu görüyorsun, öyle sanıyorsun. Öldüren yaşatan Allah, Musa aleyhisselam’ı yaşatmayı murad etmiş. Firavun boşuna çırpınmasın! Hem de Allah’ın mekrine bakın ki, ibrete bakın ki Firavun’a beslettiriyor!

Neden?

Nasıl bir asil kimse olduğunu, tanısın diye! Yanında yetişmiş kimse. Bir de Allah’ın dostu, peygamberi, Allah’ın düşmanı hangi şartlar altındadır, onu bilsin diye o muhitte yetiştiriyor, o da bir ibret!

وَحَرَّمْنَا عَلَيْهِ الْمَرَاضِعَ

Ve harremnâ aleyhi’l-merâdıa. [18]

Çocuk süt emmiyor. Allah Musa aleyhisselem’a sütü, sütannelerini sevdirtmiyor; hiçbir memeyi almıyor. Hiç kimseden süt emmiyor. Diyorlar ki;

“Biz bir kadın tanıyoruz,  ona delalet edelim, kılavuzluk edelim. Belki onun sütünü alır.”

Çünkü o zaman bebe mamaları vs. yok ki! Bu çocuk doyacak. Öldürülmemesine de karar verilmiş. Hiçbir memeden de süt almıyor.

Ne yapacaklar?

“Peki, çaresine bakın.” deniliyor, çocuğu alıp Musa aleyhisselam’ın annesinin kucağına getiriyorlar.

Allah’ın vadi hak mı?

Amennâ ve saddaknâ.

Allah; “Biz onu sana geri döndüreceğiz.” demedi mi?

İşte döndürdü. Musa aleyhisselam tekrar annesinin kucağında! Annesi besliyor, annesi büyütüyor. Musa aleyhisselam, onların içinde yetişiyor. Ondan sonra peygamber olarak gönderiliyor.

Peygamber olarak gönderildiği zaman, Allah’ın varlığını birliğini onlara tebliğ ettiği zaman Firavun da kendi tezini söylüyor. Musa aleyhisselam mucize gösteriyor, [Firavun] mucizeye “sihir” diyor.

İnsan haklı her şeye bir bahane bulur, bir kulp takar. Allah için gönderilmiş peygambere, menfaat [iftirası] yapıştırırlar. Bir kara çalarlar. Çünkü bu insanlar edepsizdir, Allah’a bile dil uzatmışlardır da şirk koşmuşlar. Bunlardan her şey umulur!

Allah bizi zalimlerin şerrinden korusun.

“Tamam, bu yaptığı şey sihir olabilir.” diyorlar, bütün sihirbazlar toplanıyor. Şu kadar sihirbaz toplanmış, bu kadar âlet edevat düzen getirmişler…  

Allah, sihirlerini de iptal ediyor. Sihirleri de boşuna! Allahu Teâlâ hazretleri, ihtimalleri bir bir çürüttürüyor. Ta ki imana gelsinler. Ta ki rûz-u mahşerde; bir delil söyleyecek, bir mazeret uyduracak hâlleri kalmasın!

Onun için senin karşına bir delil geldiği zaman, sen burnunu havaya kaldırıp reddederken neyi reddettiğini düşün! Bir tutamağı reddediyorsun, bir fırsatı kaçırıyorsun. Sen bir kuyudasın, bir denize düşmüşsün, boğulmak üzeresin; sana atılan cankurtaran simidini, reddediyorsun. Bir hücceti, bir delili reddetmek; başka bir şey değil ki! Mucizeler gösteriyor, sihirbazlar bile bakıyorlar ki bu iş başka bir iş!

وَاُلْقِيَ السَّحَرَةُ سَاجِد۪ينَۚ

Ve ulkiye’s-saharatü sâcidîn. [19] “Hepsi secdeye kapanıyor.”

Azameti görünce, kendi sihirlerinin hepsini iptal olduğunu ve Musa aleyhisselam’ın asasının onları [yuttuğunu] görünce secdeye kapanıyorlar.

قَالُٓوا اٰمَنَّا بِرَبِّ الْعَالَم۪ينَۙ

Kâlû âmennâ bi-rabbi’l-âlemîn. [20] “Musa ve Harun âlemlerin Rabbine iman ettik!”

Bu peygamber işi, bu mucize. Âlemlerin Rabbinin varlığına, birliğine iman ettik.

Musa’nın ve Harun’un aleyhimesselam onun tarafından gönderildiğini kabul ediyoruz. Onun bahsettiği imana, biz de dâhil olduk, diyorlar.

Firavun ne diyor?

قَالَ فِرْعَوْنُ اٰمَنْتُمْ بِه۪ قَبْلَ اَنْ اٰذَنَ لَكُمْۚ

Amentüm bihî kable en ezâne leküm. [21] “Ben, daha size izin vermeden siz iman mı ettiniz?”

Ne olacak, iman senin müsaadene mi tâbi?! Bre Firavun, mel’un! İmanı biz senin müsaadenle mi yapacağız?!.. İman müsaadeye tabii olur mu, iman gönül işi! Onlar anladılar, Allah’tan korktular. Hem de öyle bir korkunç korkuyorlar ki Firavun;

لَاُقَطِّعَنَّ اَيْدِيَكُمْ وَاَرْجُلَكُمْ مِنْ خِلَافٍ ثُمَّ لَاُصَلِّبَنَّكُمْ اَجْمَع۪ينَ

Le ukattianne eydiyeküm. [22]

İşin şakası yok!

“Bir işe yaramasın diye ellerinizi, ayaklarınızı çaprazlama kopartırım. İki ayağınızı kessem iki elinizle yine hayatınızı sürdürürsünüz. Bir elinizi keserim, bir de karşı taraftaki ayağınızı keserim, sizi yamuk bir adam yaparım.”

Diyorlar ki;

قَالُوا لَا ضَيْرَۘ اِنَّٓا اِلٰى رَبِّنَا مُنْقَلِبُونَۚ

Lâ dayre innâ ilâ rabbine münkalibûn. [23]

فَاقْضِ مَٓا اَنْتَ قَاضٍۜ اِنَّمَا تَقْض۪ي هٰذِهِ الْحَيٰوةَ الدُّنْيَاۜ

Fakdi mâ ente kât innemâ takdî hâzihi’l-hayâte’d-dünyâ. [24]

“Ne yaparsan yap, ne yaparsan bu dünyada yaparsın!”

Sonu ölüm mü?

Ölüm.

Ödükten sonra öldükten sonra bize cennet var, sen derdine yan!

Fakdi mâ ente kât. “Ne yaparsan yap!” diyorlar.

Bir insanı, bir grubu, böyle bir devletin başkanına, otoritesine bu tarzda [kavi] getiren nedir?

İmandır!

Ellerinin ayaklarının kesilmesinden korkmayacak hâline getiren nedir?

Onlar menfaatçi insanlardı.

اِنَّ لَنَا لَاَجْرًا اِنْ كُنَّا نَحْنُ الْغَالِب۪ينَ

İnne lena le ecran in künnâ nahnü’l-gâlibîn. [25]

İlk önce Firavun’la pazarlık yaptılar. Dediler ki;

“Eğer biz galip gelirsek bize bir ecir, ücret, bir mükâfat bir şey var mı?”

قَالَ نَعَمْ وَاِنَّكُمْ لَمِنَ الْمُقَرَّب۪ينَ

Kâle neam ve inneküm le mine’l-mukarrabîn. “O zaman sizi has hizmetlerime tayin ederim, bol paralar alırsınız.”

İlk önce menfaatçi adamlardı. İşin [maddî düşüncesindelerdi]. Maaşları olacaktı, mevkileri makamları olacaktı ama iman geldi. İmanın gerçekliğini anladılar. Ellerinin, ayaklarının kesilmesinden değil derilerinin, etlerinin lime lime doğranmasından korkmaz hâle geldiler! İşte iman odur, gerisi laftır!

“Senin imanın, benim imanım, onun imanı…”

Öyle; lafla iman, olmaz! İman olduğu zaman, insanı bu hâle getirir. Eğer müslümanlar böyle imana sahip olsalar, müslümanlar o zaman aziz olur. Dünya üzerinde her ülkede o zaman müslümanlar aziz olur. O zaman müslümanlar Rusya’da, Rusların esareti altında kalmaz, Bulgaristan’da esaret altında kalmaz. Bu imanda olsalar, şurada burada sıkıntı çekmezler. Demek ki; müslümanların çektikleri zilletlerin sebebi; illetleriymiş, kendi kalplerindeki hastalıkmış!

Allah maddî ve mânevî cümle hastalıklarımızdan bizi berî eylesin, şifayâb eylesin.

Yâ Rabbi! Biz itiraf ediyoruz ki senin çok âciz nâçiz kullarınız, biz nerede has Müslümanlık nerede! Yâ Rabbi! Sen bizim kusurlarımıza bakma, sen bizi lütfunla kereminle ıslah eyle! Kahrına gazabınla ıslah eyleme, azabını gönderme! Ad kavmi gibi, Semûd kavmi, Firavun kavmi gibi helâk eyleme yâ Rabbi!

Sonra ne oldu?

Musa aleyhisselam’ın peygamberliği anlaşıldı, sihirbazlar bile müslümanlar oldular. “Biz inandık!” dediler.

İki topluluk Mısır’da beraber yaşamaya başladı: Mü’minler; müşrikler, kâfirler. Beraber yaşamaya başladılar.

Sonra ne oldu?

Ve ehaznâhüm bi-sinîn.

Seneler geçti, çeşitli felaketlere uğradılar. Ne zaman başlarına bir felaket gelirse, uğursuzluğun kaynağını Musa aleyhisselam ve ashâbı olarak düşündüler: “Başımıza bu uğursuzluk bu adamlardan geliyor, bizim dinimizi değiştirdiler, bizim içimize fesadı soktular, ondan dolayı!..” dediler. Ne zaman sıkışmışlarsa baktılar, çare bulamadıkları zaman;

“Yâ Musa! Rabbine dua et, başımızdan bu belayı açsın, kaldırsın; o zaman sana iman edeceğiz.” dediler.

Biliyorlar, kâfirlikleri sağlam değil, çürük! Kâfirlikleri sağlam değil!

Kardeşlerim!

Küfür sağlam olmaz ki! Zaten kendisi çürük!

Pamuk ipliğinden, gemi bağlanacak halat yapılır mı? Boğaziçi’nin asma köprüsünü asacak çelik halatın yerine pamuk iplik kullanabilir misiniz?..

Küfür zaten çürüktür. Küfür zaten kendisi ne ki?!.. Küfürleri, kâfirlikleri bile çürük olduğundan mütereddit bir dünya menfaati, bir âhiret endişesi; orta yerde sallanıp duruyorlar. Baktılar çare bulamadılar mı; “Galiba bu peygamber…”

Musa aleyhisselam’ın yanına gidiyorlar, diyorlar ki;

“Yâ Musa! Dua et, başımızdan bu bela def olsun, o zaman sana iman edeceğiz.” Musa aleyhisselam;

“Yâ Rabbi! Bu kavmin başından bu belayı def eyle, gelen musibeti izale et, bu sıkıntı gitsin, bu felaket bu musibet def ve ref olsun.” diye dua ettiği zaman -peygamber, Allah’ın sevgili kulu, ulu’l-azm peygamber- [felaket] kalkıyor.

Kalkınca ne oluyor?

Kavim, yine yan çiziyor!

Hani demin söz vermiştiniz, hani inanacaktınız! Felaket kalktı mı yine;

“Canım, o kendiliğinden kalktı; onun duasıyla kalktığı ne mâlum?..”

Peki, bir sefer böyle olabilir. İkinci bir felaket, üçüncü bir felaket, dördüncü bir felaket, belki on tane –Allahu alem- çeşitli imtihanlar oluyor da ondan sonra Firavun helâk oluyor!

Muhterem kardeşlerim!

İbret alın: “Ben inanmadım.” deyince başına felaket topuzu, balyozu birden inip, birden helâk olmuyor.

Allahu Teâlâ hazretleri kullarına zulmedici değildir.

فَمَا كَانَ اللّٰهُ لِيَظْلِمَهُمْ وَلٰكِنْ كَانُٓوا اَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ

Velâkin kânû enfüsehüm yazlimûn. [26] “Kullar, kendi kendilerine zulm ediyorlar!”

Rabbimiz Vedûd’dur, Rahîm’dir, Erhamu’r-râhimîn’dir. Kullarının doğru yola gelmesi için peygamberler göndermiştir, kitaplar, ârifler göndermiştir, nasihatler göndermiştir, insana dosttan düşmandan, oradan, buradan;

سَنُر۪يهِمْ اٰيَاتِنَا فِي الْاٰفَاقِ وَف۪ٓي اَنْفُسِهِمْ

Senurîhüm âyâtinâ fi’l-âfâki ve fî enfüsihim. [27] “Zahirî, batınî nice deliller gelir.”

Allah, her şahsa ayrı delil gönderir!

Sen sanki rüyalar görmedin mi?

Sen kendin kendini düşün! Hocalardan duyduğun lafları, sözleri, vaazları, nasihatleri bırak!

Allah, sana sırf senin öz zat-ı şerîfin için sanki delil göndermedi mi?

Binlerce delil gönderdi. Binlerce ibretli hadiseyle karşılaştın: “İman doğruymuş.” dedin de ondan sonra yine unutuyorsun! Çünkü insan rahata geldi mi unutur, sıkıntıya geldi mi Allah’ı anar; tabiatı bu. Bu alçak tabiattır!

Allah bizi, alçak tabiatlardan kurtarsın, temiz tabiatlı müslümanlar eylesin. Halis müslüman, safî müslüman eylesin. Edîb, zarif Müslüman eylesin, salih müslüman eylesin. Sevdiği kul eylesin.

Kendisi ihsan ediyor biz isyan ediyoruz. Ayıp yahu, çok ayıp! İnsan utanır. “Bu kadar da edepsizlik olmaz ki!” diye insan, Allahu Teâlâ hazretlerine severek kulluk etmeli.

Severek kulluk etmeli!

Allah böyle mükâfatlara, ecirlere, sevaplara cümlemizi nail eylesin. Bizi has Müslüman eylesin, daimî müslüman eylesin. Ateşböceği gibi bir yanıp, bir sönenlerden eylemesin. Daima fener gibi sirac gibi her tarafı aydınlatıcı, devamlı nurlu eylesin, devamlı müslüman eylesin. Sevdiği işleri, amelleri yapmaya cümlemizi, daima muvaffak eylesin. Zikrinde şükründe ve hüsn-ü ibadetinde bize tevfîkini refîk eylesin. Bizim üzerimizde, sevmediği ne gibi hâl, ne gibi huy, ne gibi iş, ne gibi sıfat varsa bizi onlardan şu mübarek cuma sabahı, bayram sabahında pak eylesin. Bizi has, halis, safî müslüman eylesin. İmanımızı kavi eylesin. Sağlam kavi imandan sonra tereddüde, şekke, şüpheye asla düşürmesin. İman-ı kâmil ile bir abd-i sâlih olarak yaşayıp salih ameller [işlemeyi nasip etsin].

Sonunda bir gün gelip de biz de bir bayrama erişemeyeceğiz, o da muhakkak!

Cümlemize son nefesimizde Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz’in cemalini göre göre, cennetteki makamlarımızı seyrede ede dilimizde Kur’ân-ı Azimüşşan ve kelime-i şahâdet ve; Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve resûlühû diye diye iman-ı kâmil ile can emanetini; Azrail aleyhisselam’a güzel bir hâl üzere, teslim etmeyi nasip eylesin. Secdelerde, namazlarda, oruçlu hâllerde, ibadethanelerinde ruhumuzu teslim etmeyi nasip eylesin. Kabrimizi cennet bahçeleri eylesin. Günahlarından dolayı kabri cehennem çukuru olanlardan eylemesin.

Kabirden kalktığımızda, bizi şu camide şu bayram günü caminin içinde dışında avlusunda topladığı gibi Peygamber Efendimiz’in Livâü’l-hamd’i altında peygamberlerle, sıddîklarla, şehitlerle, salihlerle beraber haşr u cem eylesin.

İnsanların hesabı görüldüğü, sıkıntılara düştüğü, mahşer halkının diz çöküp korku ile titreştiği zamanda, bizi korktuklarımızdan emin eyleyip, Arş-ı Âlâ’nın gölgesinde gölgelenenlerden eylesin. Bi-gayri hisâb ve itâb ve ikâb cennetine duhul-u evvelîn ile dâhil olmayı nasip eylesin. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz’in Havz-ı Kevser’i başında da bizi haşr u cem eylesin.

Bazı kullar günahlarından dolayı Havz-ı Kevser’e doğru gelip dururken, melekler tarafından yoldan çevrilecekler, Rabbimiz bizi onlardan eylemesin. Efendimiz’in sevgisine, teveccühüne, iltifatına nail eylesin. Sünnet-i seniyyesine ittiba eyleyip Ümmet-i Muhammed’e hizmet eyleyip, şehit sevapları kazanmayı nasip eylesin. Allahu Teâlâ hazretlerinin cemâlini müşahede eden has, halis, bahtiyar kulların arasına Rabbimiz bizi de ıslah eyleyip lütfuyla keremiyle dâhil eylesin.

Bi-hürmeti Esmâihi’l-hüsnâ ve bi-hürmeti habîbihi’l-müctebâ Muhammedini’l-Mustafâ ve bi-hürmeti iydi’l-fıtr ve bi-hürmeti yevmi’l-cumua ve bi-hürmeti sâatilletî tüstecâbu fî hedaavâtü fî yevmi’l-cumua ve bi-hürmeti esrâr-ı sûreti’l-Fâtiha.



[1] 3/Âl-i İmrân, 92.

[2] 10/Yunus, 99.

[3] 2/Bakara, 201.

[4] 43/Zuhruf, 51.

[5] 10/Yunus, 99.

[6] 49/Hucurat, 10.

[7] 50/Kâf, 16.

[8] 57/Hadîd, 4.

[9] 5/Mâide, 27.

[10] 5/Mâide, 27.

[11] 2/Bakara, 183.

[12] 5/Mâide, 27.

[13] 3/Âl-i İmrân.

[14] 7/Â’raf, 130

[15] 40/Mü’min, 26.

[16] 28/Kasas, 7.

[17] 20/Tâhâ, 41.

[18] 22/Kasas, 12.

[19] 7/Â’râf, 120.

[20] 7/Â’râf, 121.

[21] 7/Â’râf, 123.

[22] 7/Â’râf, 124.

[23] 26/Şuarâ, 50.

[24] 20/Tâhâ, 72.

[25] 7/Â’râf, 113.

[26] 9/Tevbe, 70.

[27] 41/Fussilet, 53.

Diğer Kayıtlar
Başlık Eklenme Tarihi Paylaş Oku Ekle Süre Beğen
playlist play 00.00.0000 - İyi Ve Kötü Huy, Toplum Ahlakı, Kullara İyilik, Kullara Kötülük 28.11.2023 playlist oku playlist ekle 28 playlist like
playlist play 00.00.1987 - Berat Kandili, Berat Kandilini İdrak Etmek 04.06.2020 playlist oku playlist ekle 27 playlist like
playlist play 00.00.1999 - Güzel Ahlak, Münafığın Alametleri 28.11.2023 playlist oku playlist ekle 22 playlist like
playlist play 00.00.1999 - Ramazan, Orucun Faydaları 28.11.2023 playlist oku playlist ekle 22 playlist like
playlist play 00.00.2000 - İftar Ettirmek, Oruçlunun Yanında Yemek 28.11.2023 playlist oku playlist ekle 16 playlist like
playlist play 00.00.2000 - Ramazan, İftar Ettirmek 28.11.2023 playlist oku playlist ekle 42 playlist like
playlist play 00.00.2000 - Ramazanda Sahura Kalkmak, Hilalin Görünmesi 28.11.2023 playlist oku playlist ekle 14 playlist like
playlist play 00.12.2000 - Cennetin Ramazan Ayında Süslenmesi 28.11.2023 playlist oku playlist ekle 35 playlist like
playlist play 00.12.2000 - İftarı Suyla Açmak, Sahura Kalmak, Yalan Yere Yemin, Gıybet 28.11.2023 playlist oku playlist ekle 22 playlist like
playlist play 00.12.2000 - Orucun Önemi, Orucu Zedeleyen Şeyler, Oruçlunun Mükafatı 28.11.2023 playlist oku playlist ekle 22 playlist like
playlist play 01.07.1990 - Arefe Günü, Arafatta Dua, Hac, Kalb Temizliği 04.06.2020 playlist oku playlist ekle 30 playlist like
playlist play 02.11.2000 - Ramazanın İlk Gecesinin Fazileti, Kadir Gecesi, İftar Ettirmek 28.11.2023 playlist oku playlist ekle 42 playlist like
playlist play 03.01.2000 - Kadir Gecesi 04.06.2020 playlist oku playlist ekle 50 playlist like
playlist play 03.12.1998 - Berat Kandilinde Duaların Kabul Oluşu 04.06.2020 playlist oku playlist ekle 36 playlist like
playlist play 03.12.2000 - Orucun Mükafatı, Oruç Adabı 28.11.2023 playlist oku playlist ekle 24 playlist like
playlist play 04.00.0000 - Allahın Seveceği Kullar 28.11.2023 playlist oku playlist ekle 43 playlist like
playlist play 04.05.1985 - Berat Kandilinin Faziletleri 04.06.2020 playlist oku playlist ekle 38 playlist like
playlist play 05.01.1998 - Ramazanda Takva Sahibi Olmak 28.11.2023 playlist oku playlist ekle 21 playlist like
playlist play 05.02.1992 - Güzel Ahlakın Önemi 28.11.2023 playlist oku playlist ekle 15 playlist like
playlist play 05.04.1992 - Ramazandan Sonra, Ramazanın Mükafatı, Sünneti Seniyye 28.11.2023 playlist oku playlist ekle 40 playlist like
playlist play 05.04.1992 - Ramazandan Sonra, Ramazanın Mükafatı, Sünneti Seniyye, Ahmet Ziyaüddin Gümüşhanevi 28.11.2023 playlist oku playlist ekle 56 playlist like
playlist play 05.04.1998 - Kurban Bayramı, Ziyaretleşme, Hediyeleşme 04.06.2020 playlist oku playlist ekle 23 playlist like
playlist play 05.07.1990 - Hac, Mazlumun Günahını Almak, Dürüst Olmak, Güvenilir Olmak, Sözünde Durmak 28.11.2023 playlist oku playlist ekle 16 playlist like
playlist play 06.00.0000 - Receb, Şaban, Ramazan, Regaip Kandili, Recebin İlk Günü ve Cuma Gecesi 04.06.2020 playlist oku playlist ekle 43 playlist like
playlist play 06.04.1986 - Mirac Kandilinin Önemi, İsra Hadisesi, Oruç ve Nefis Terbiyesi 04.06.2020 playlist oku playlist ekle 33 playlist like
playlist play 06.05.1990 - Bayram Eğlenceleri, Cumanın Önemi, Peygamber Efendimiz 28.11.2023 playlist oku playlist ekle 27 playlist like
playlist play 06.05.1990 - Bayramda Def Çalınması, Cumaya Temiz Gitmek, Peygamber Sevgisi 04.06.2020 playlist oku playlist ekle 28 playlist like
playlist play 06.11.1997 - Recebin Önemi, Tevbe Etmek, Regaip Kandili 04.06.2020 playlist oku playlist ekle 48 playlist like
playlist play 07.01.2000 - Ramazanın Son Günü 28.11.2023 playlist oku playlist ekle 31 playlist like
playlist play 07.07.1983 - Dua 04.06.2020 playlist oku playlist ekle 32 playlist like
playlist play 07.12.2000 - Oruç Tutmak, İftar Ettirmek 28.11.2023 playlist oku playlist ekle 26 playlist like
playlist play 08.01.2000 - Bayram Tebriği, Bayramdan Sonra Oruç Tutmak 04.06.2020 playlist oku playlist ekle 21 playlist like
playlist play 08.08.1995 - Mevlid Kandili 04.06.2020 playlist oku playlist ekle 42 playlist like
playlist play 08.12.1994 - Regaib Kandili, Recebin Önemi, İlk Cuması 04.06.2020 playlist oku playlist ekle 38 playlist like
playlist play 09.01.1992 - Recep Ayının Faziletleri, Üç aylar 04.06.2020 playlist oku playlist ekle 34 playlist like
playlist play 09.02.1997 - Bayram Tebriği, Sadaka Vermek, Şevval Oruçları, Bayram Sonrası 04.06.2020 playlist oku playlist ekle 28 playlist like
playlist play 10.01.2001 - Güzel Ahlak Sahibi Olmak, Zikir 28.11.2023 playlist oku playlist ekle 23 playlist like
playlist play 10.10.1989 - Peygamber Sevgisi, Sünnete Uymak 04.06.2020 playlist oku playlist ekle 63 playlist like
playlist play 10.11.2000 - Berat Kandili 04.06.2020 playlist oku playlist ekle 60 playlist like
playlist play 10.11.2000 - Berat Kandili, Allahı Zikretmek, Tevbe Etmek 04.06.2020 playlist oku playlist ekle 28 playlist like
playlist play 11.01.1998 - Ramazandan Sonra Hali Muhafaza Etmek 28.11.2023 playlist oku playlist ekle 32 playlist like
playlist play 11.03.1990 - Berat Kandilinin Önemi, İhyası ve Ramazana Hazırlık 04.06.2020 playlist oku playlist ekle 51 playlist like
playlist play 13.01.1999 - İslamda Kardeşlik 28.11.2023 playlist oku playlist ekle 35 playlist like
playlist play 13.03.1986 - Recep Ayı 04.06.2020 playlist oku playlist ekle 33 playlist like
playlist play 13.11.1992 - M.Zahid Kotku Hocaefendi ve Teslimiyet 04.06.2020 playlist oku playlist ekle 39 playlist like
playlist play 13.11.1993 - M.Zahid Kotku Hocaefendi Anma Programı 04.06.2020 playlist oku playlist ekle 31 playlist like
playlist play 13.11.1994 - Alimlerin Önemi 04.06.2020 playlist oku playlist ekle 42 playlist like
playlist play 13.11.1999 - Hak Din İslam, Sünnete Uygun Müslümanlık, Tasavvuf 04.06.2020 playlist oku playlist ekle 44 playlist like
playlist play 13.11.2000 - M. Zahid Kotku Hocaefendinin Özellikleri, Şemaili, Kerametleri 04.06.2020 playlist oku playlist ekle 28 playlist like
playlist play 13.12.2000 - Cennet Ve Oruç 28.11.2023 playlist oku playlist ekle 33 playlist like
playlist play 14.01.1999 - Kadir Gecesi 28.11.2023 playlist oku playlist ekle 39 playlist like
playlist play 14.01.1999 - Kadir Gecesinin İhyası 04.06.2020 playlist oku playlist ekle 40 playlist like
playlist play 14.06.2000 - Mevlid Kandili 04.06.2020 playlist oku playlist ekle 18 playlist like
playlist play 14.09.1999 - Recebin İlk Cuma Gecesi 04.06.2020 playlist oku playlist ekle 47 playlist like
playlist play 14.11.1986 - Mevlid Kandili, Peygamberimizin Hadis Yolu Oluşu 04.06.2020 playlist oku playlist ekle 43 playlist like
playlist play 14.12.1997 - Berat Kandili, Affedilecek ve Edilmeyecek Olanlar 04.06.2020 playlist oku playlist ekle 38 playlist like
playlist play 15.02.1981 - Peygamberimizin İsra ve Mirac, Miraçta Gördükleri 04.06.2020 playlist oku playlist ekle 22 playlist like
playlist play 15.02.1996 - Kadir Gecesinin Ramazanın 27.Günü Olması 04.06.2020 playlist oku playlist ekle 28 playlist like
playlist play 15.06.1985 - Kadir Gecesi, Halis Niyet 04.06.2020 playlist oku playlist ekle 38 playlist like
playlist play 15.07.1990 - Tevhid, Namaz, Zekat 28.11.2023 playlist oku playlist ekle 23 playlist like
playlist play 15.07.1997 - Mevlid Kandili, Mekke 04.06.2020 playlist oku playlist ekle 58 playlist like
playlist play 15.12.1999 - Müminin Güzelliği, Hikmet, Kardeşin İhtiyacını Görmek 28.11.2023 playlist oku playlist ekle 39 playlist like
playlist play 15.12.2000 - İtikaf Fazileti 28.11.2023 playlist oku playlist ekle 23 playlist like
playlist play 16.01.1999 - Sabah Ve İkindi Namazlarının Önemi 28.11.2023 playlist oku playlist ekle 22 playlist like
playlist play 16.04.1997 - Arafat Duası 20.06.2024 playlist oku playlist ekle 26 playlist like
playlist play 16.05.1997 - Aşure Günü 28.11.2023 playlist oku playlist ekle 28 playlist like
playlist play 16.05.1997 - Muharrem, Aşure Gününün Önemi, Orucun Fazileti, Muharremde Neler Yapılmalı 28.11.2023 playlist oku playlist ekle 23 playlist like
playlist play 17.03.2000 - Kurban Bayramı, Kurban Kesmenin Fazileti 04.06.2020 playlist oku playlist ekle 25 playlist like
playlist play 17.04.1998 - Hac Sonrası, Büyük Mescitlerde İbadet, Avrupa Ülkeleri 04.06.2020 playlist oku playlist ekle 36 playlist like
playlist play 17.12.2000 - Gece Namazı, Ramazandan Sonra Alışkanlıkların Devam Etmesi 28.11.2023 playlist oku playlist ekle 37 playlist like
playlist play 18.04.1997 - Kurban Bayramı, Salatu Selam, Ziyaret Etmek, Sadaka Vermek 04.06.2020 playlist oku playlist ekle 27 playlist like
playlist play 18.04.1997 - Kurban Bayramı, Yardımlaşma, Hac Manzaraları 28.11.2023 playlist oku playlist ekle 30 playlist like
playlist play 19.01.1993 - Mirac Kandili 04.06.2020 playlist oku playlist ekle 51 playlist like
playlist play 19.06.2000 - Kuran Kıraati 28.11.2023 playlist oku playlist ekle 16 playlist like
playlist play 19.09.1991 - Mevlid Kandili, Peygamberimizin Dünyaya Teşrifi 04.06.2020 playlist oku playlist ekle 37 playlist like
playlist play 19.11.1989 - Mescidden Kalkarken Okunacak Dua, Peygamber Efendimizin Bayram Namazına Ailesini Getirmesi 28.11.2023 playlist oku playlist ekle 26 playlist like
playlist play 19.12.1995 - Mirac Hediyeleri 04.06.2020 playlist oku playlist ekle 52 playlist like
playlist play 20.03.1993 - Kadir Gecesinin ve Ramazanın Önemi, Rahmetten Ümit Kesmemek 04.06.2020 playlist oku playlist ekle 41 playlist like
playlist play 20.06.1985 - Bayram Kutlamaları, Ramazandaki Sevaplar, Ramazan Sonrası, Şevval Orucu 04.06.2020 playlist oku playlist ekle 31 playlist like
playlist play 20.06.1985 - Bayram Namazı Öncesi, Ramazandan Sonra, Şevval Orucu, İmanın Tadı, Ramazan Bayramı 28.11.2023 playlist oku playlist ekle 34 playlist like
playlist play 20.11.1988 - Berat Kandili, Sevap Kazanmak 04.06.2020 playlist oku playlist ekle 24 playlist like
playlist play 21.01.1990 - Peygamber Efendimizin Yemin Etmesi, Bayram Namazına Gitmesi, Hutbesi, Zemzemin Faziletleri, Ailenin Önemi 28.11.2023 playlist oku playlist ekle 23 playlist like
playlist play 21.01.1990 - Zemzemin Taşınması, Peygamber Efendimizin Özellikleri 04.06.2020 playlist oku playlist ekle 23 playlist like
playlist play 21.12.2000 - İtikaf, Çocuk Yetiştirme 28.11.2023 playlist oku playlist ekle 15 playlist like
playlist play 22.11.1999 - Berat Kandili 28.11.2023 playlist oku playlist ekle 40 playlist like
playlist play 22.11.1999 - Berat Kandili, Duhan Suresi 04.06.2020 playlist oku playlist ekle 40 playlist like
playlist play 23.12.2000 - Kadir Gecesinin Önemi, Kuran-ı Kerim 04.06.2020 playlist oku playlist ekle 34 playlist like
playlist play 24.03.1993 - Ramazanda Kazanılan Mükafatlar, Aileye Verilen Önem, Ramazan Sonrası İbadetler 28.11.2023 playlist oku playlist ekle 31 playlist like
playlist play 24.10.2000 - Mirac, İsra Hadisesi, Kandili İdrak Etmek 04.06.2020 playlist oku playlist ekle 48 playlist like
playlist play 25.01.1998 - Kadir Gecesi 04.06.2020 playlist oku playlist ekle 30 playlist like
playlist play 25.10.1995 - M. Zahid Kotku Hocaefendinin Hayatı 04.06.2020 playlist oku playlist ekle 57 playlist like
playlist play 25.12.1996 - Berat Kandilinin Önemi, Affedilemeyenler 04.06.2020 playlist oku playlist ekle 31 playlist like
playlist play 26.04.1990 - Ramazandan Sonra İbadetlere Dikkat, Mümin Kardeşine Memnun Etmek, Bayram, Ariflerin Özellikleri 28.11.2023 playlist oku playlist ekle 29 playlist like
playlist play 26.05.1995 - Aşure Günü, Nafile Oruçlar 28.11.2023 playlist oku playlist ekle 18 playlist like
playlist play 26.11.1997 - Mirac Hadisesi 04.06.2020 playlist oku playlist ekle 37 playlist like
playlist play 26.12.2000 Ramazandan Sonrası, Allahın Adını Anarak Birşey İstemek, Münafığa Efendi Demek, İyilik 20.04.2023 playlist oku playlist ekle 24 playlist like
playlist play 27.05.2000 - Mirac Gecesinde Görülenler, Faiz, Namaz 04.06.2020 playlist oku playlist ekle 19 playlist like
playlist play 27.07.1996 Peygamber Efendimizin Soyu, Peygamber Özellikleri 06.10.2022 playlist oku playlist ekle 47 playlist like
playlist play 27.11.2000 - Ramazan Ayının Başı, Sahur Vakti, İbadet 28.11.2023 playlist oku playlist ekle 18 playlist like
playlist play 28.04.1984 - Miraçta Peygamberimizin Yaşadıkları 04.06.2020 playlist oku playlist ekle 52 playlist like
playlist play 28.04.1996 - Kurban Bayramı, Kurban Kesmenin Fazileti 04.06.2020 playlist oku playlist ekle 26 playlist like
playlist play 28.05.1999 - Fatih Sultan Mehmed'in Kişiliği, Fetih Ruhu 28.11.2023 playlist oku playlist ekle 50 playlist like
playlist play 28.05.1999 - Fatih Sultan Mehmet'in Çevresi,Fetih Ruhu 04.06.2020 playlist oku playlist ekle 47 playlist like
playlist play 28.09.2000 - Regaip Kandili, Receb Ayının Faziletleri 04.06.2020 playlist oku playlist ekle 29 playlist like
playlist play 28.12.1999 - İtikaf 28.11.2023 playlist oku playlist ekle 44 playlist like
playlist play 29.05.1987 - Ramazan Bayramı, Takva, İman, Ramazandan Sonraki Halimiz 04.06.2020 playlist oku playlist ekle 33 playlist like
playlist play 29.05.1990 - Vatan, Fatih ve Fetih 04.06.2020 playlist oku playlist ekle 45 playlist like
playlist play 29.05.1995 - Fatih ve Fetih Ruhu 04.06.2020 playlist oku playlist ekle 37 playlist like
playlist play 29.05.1998 - Fetih 04.06.2020 playlist oku playlist ekle 50 playlist like
playlist play 29.06.1985 - Bayram Kutlamaları, Ramazan Sonrası, Şevval Orucu 28.11.2023 playlist oku playlist ekle 32 playlist like
playlist play 29.08.1993 - Peygamber Efendimiz, Mevlid Kandili 04.06.2020 playlist oku playlist ekle 35 playlist like
playlist play 29.12.1999 - Kul Hakkı, Deccal, Veda Haccı 28.11.2023 playlist oku playlist ekle 16 playlist like
playlist play 30.09.1990 - Peygamber Efendimizin Son Peygamber Oluşu, Peygamber Sevgisi 04.06.2020 playlist oku playlist ekle 39 playlist like
playlist play 31.01.1992 - Mirac Kandilinde Oruç Tutmanın Sevabı 04.06.2020 playlist oku playlist ekle 18 playlist like
playlist play Mahmud Esad Coşan Hocaefendinin Çeşitli Sohbetlerinden Mehmed Zahid Kotku 18.09.2020 playlist oku playlist ekle 29 playlist like
Kabe
Canlı Yayın
Şuan Canlı Yayın
Canlı Yayın
AKRA CANLI
 / 
player image icon close icon
AKRA CANLI
Canlı Yayın
Canlı Yayın Add Icon volume up
 / 
Canlı Yayın
fast rewind
fast forward
Playlist
Bu özelliği kullanabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir
  
Fikrini Paylaş
TAAHHÜTNAME

Hazırlamış olduğum ve sitenize gönderdiğim/ teslim ettiğim, tamamen orjinal ve bana ait olan, projemin/görüntü veya kaydımın, AKRA MEDİA tarafından kendisine ait kablolu/karasal/uydu, şifreli/şifresiz, free/paralı TV, video, DVD, VCD,VHS ,radyo, kaset, sinema ve sair mevcut yada ortaya çıkacak her türlü İşaret, ses ve /veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletim hakkı ve tüm internet siteleri ve sosyal medya platformlarında yayınlamasına, çoğaltma hakkı, yayma hakkı, işleme hakkı ve temsil hakkının kullanılmasına süresiz olarak müsaade ediyorum.

Projemin/görüntü veya kaydımın, bant, CD, VCD, DVD, GSM, MP3 Player, dijital kayıt vb. tüm yollarla kayıt, çoğaltma ve dağıtım haklarını, bilişim veya iletişim ortamında görüntülenmesini, iletilmesini, okunmasını, izlenmesini, dinlenmesini vb. interaktif veya normal CD, VCD, DVD, GSM, MP3 Player vb. şekilde basılarak veya ses kayıtlarının metin haline getirilip kitap olarak piyasaya sunulmasını sağlayacak her türlü materyal üzerine kaydı ile çoğaltılması, kullanılması, işlenmesi, yeniden ve genişletilmiş şekilde sesli, yazılı ya da görüntülü yayın haklarını, bu suretle de çoğaltılarak kullanılması, dağıtılması, pazarlanması vb. fikri, mali ve manevi haklarımın tamamını, programda gerekli görülen değişiklikleri yapma haklarımı bila bedel olacak şekilde, AKRA.MEDİA sitesine ve bu site'nin yetkilisi ve sahiplerine devir ve temlik ettiğimi, beyan, kabul ve taahhüt ederim.

Şehir Seçin
Close