İlke ve Değerlerinden Ödün Vermeden
Özgür Yayın Platformu Olarak Kalsın Diye
Akşam20:08 Yatsı21:41 İmsak04:15 Güneş05:54 İşrak06:39 Öğle13:06 İkindi16:57
Hava - Hava durumuÇok Bulutlu 14°C Nem %72
Türkçe
4 Zilka'de 1446 2 Mayıs 2025 Cuma
4 Zilka'de 1446
İMSAK GÜNEŞ İŞRAK ÖĞLE İKİNDİ AKŞAM YATSI
04:15 05:54 06:39 13:06 16:57 20:08 21:41
Giriş Yap

034.Bakara (61)

Tefsir Sohbetleri

es-Selâmü aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtüh!

Kur'ân-ı Kerîm sohbetimize devam ediyoruz. Bakara suresinin 61. uzun âyet-i kerîmesi.

Bismillâhirrahmânirrahîm.

Ve iz kultüm yâ Mûsâ len nasbire alâ taâmin vâhıdin fed'ulenâ rabbeke yuhriclena mimmâ tünbitü'l-ardu min baklihâ ve kıssâihâ ve fûmihâ ve adesihâ ve besalihâ. Kâle etestebdilûne'llezî hüve ednâ bi'llezî hüve hayr. İhbitû mısran fe inne leküm mâ seeltüm. Ve duribet aleyhimü'z-zilletü ve'l-meskenetü ve bâû biğadabin mina'llâhi zâlike biennehüm kânû yekfürûne biâyâti'llâhi ve yaktülûne'n-nebiyyîne biğayri'l-hakkı zâlike bimâ asav ve kânû ya'tedûn.

Sadaka'llâhü'l-azîm.

Rabbimiz Tebâreke ve Teaâlâ hazretleri Bakara sûre-i şerîfesinin bu okuduğum 61. âyet-i kerîmesinde, yine yahudilere hitaben buyuruyor ki;

Ve iz kultüm. "Hani demiştiniz ki." Yâ Mûsâ len nasbire alâ taâmin vâhıdin. "Ey Musa, biz tek bir yemeğe sabredemeyeceğiz." Fed'u lenâ rabbeke. "Sen rabbine dua et." Yuhriclenâ mimmâ tünbitü'l-ard. "Yerin çıkardığı nebâtâttan bizim için." Min baklihâ. "Topraktan, sebzelerinden çıkarsın." Ve kıssâihâ. "Acurlarından çıkarsın." Ve fûmihâ. "Sarımsağından çıkarsın." Ve adesihâ. "Mercimeğinden." Ve besalihâ. "Ve bunlardan -toprağın çıkardığı bitkiler içinden- çıkarsın. Rabbine dua et, bize bunları çıkarsın." dediler.

Onun üzerine Musa aleyhisselam onlara tembih yoluyla azarlamak, yaptıkları isteklerin doğru olmadığını belirtmek üzere;

Etestebdilûne'llezî hüve ednâ bi'llezî hüve hayr. "Siz daha hayırlı olanı vererek, bırakarak onun yerine, daha aşağı olanını mı değiştirmek istiyorsunuz?"

Etestebdilune. "Değiştirmek mi istiyorsunuz, değiştirilmesini mi istiyorsunuz?" Ellezî hüve ednâ. "Daha aşağı olanı." Bi'llezî hüve hayr. "Daha hayırlı olanın mukabilinde... Elinizdeki daha hayırlı iken daha aşağı olanıyla mı değiştirilmesini istiyorsunuz, talep ediyorsunuz?" İhbitû mısran. "O zaman bir şehre, bir beldeye inin. Buradan bir beldeye gidin." Fe-inne leküm mâ seeltüm. "Çünkü orada sizin istediğiniz şey olur. Aradığınız, talep ettiğiniz şey orada mevcut olur. Orada ona sahip olabilirsiniz." diye, onlara tevbih yoluyla böyle dedi.

Ve duribet aleyhimü'z-zilletü ve'l-meskenetü. "Ve onların üzerine zillet yazıldı, gönderildi ve miskinlik gönderildi." Ve bâû biğadabin mina'llâh. "Ve Allah'tan bir gazaba döndüler, mâruz oldular. Allah'ın gazabına uğradılar." Zâlike biennehüm. "Bütün bu hallerin, kötü durumların, Allah'tan kendilerine verilen bu cezalara uğramalarının sebebi." Kânû yekfürûne biâyâti'llâh) "Çünkü onlar, Allah'ın ayetlerine kâfir oluyorlardı." Ve yaktülûne'n-nebiyyîne biğayri'l-hakk. "Haksız yere peygamberleri öldürüyorlardı." Zâlike bimâ asav ve kânû ya'tedûn. "Ve isyan etmiş oldukları için. Ve çizgiyi, haddi aşmış olduklarından dolayı idi."

Bu âyet-i kerîme, daha önceki haftalarda konuştuğumuz, anlattığımız konularla, âyet-i kerîmelerle ilgili. Biliyorsunuz Allahu Teâlâ hazretleri nimetlerini hatırlatıyor. "Hani hatırlayın şu olayları" diye... İsrailoğullarına, kendi tarihlerinden, kendi sevdikleri mazilerinden, ecdatlarından, peygamberlerinden o devirdeki olayları hatırlatıyor:

"Bak bunları hatırlayın. Mü'min kavimler imanlarına uygun hareket edince ne nimetlere nâil oluyorlar, tarihinizden görün. Eğer imanlarının gereğini yapmazlarsa ne felaketlere uğruyorlar, tarihlerinizdeki olayları göz önüne getirin, hatırlayın." diye onlara mazilerini, iyi bildikleri kitaplarında yazılı olan alimlerinin, hahamlarının kendilerine anlattıkları olaylardan ibretli olanlarını hatırlatıyor.

Burada da yine öyle bir hatırlatma var. Biliyorsunuz Allahu Teâlâ hazretleri, İsrailoğulları'nı Mısır'da Firavun'un zulmune uğramaktan kurtardı. Kendi içlerinden bir peygamber çıkardı; Musa aleyhisselam... O peygamber oldu. Mısır'dan onları Firavunun zulmünden kurtardı. Ve bunlar o diyardan çıkıp kaçarken arkalarından Firavunun ordusu kovaladı. O esnada bunlar denizi geçtiler.

Allahu Teâlâ hazretleri; "Âsan ile denize vur." deyince on iki yol açıldı, geniş, cadde-i kübrâ, bulvar gibi. Onlar karşıya geçtiler kurtuldular; kendilerini kovalayan Firavun ve ordusu gözlerinin önünde boğuldu.

Ondan sonra geçtikleri taraf susuz, gıdasız, şehirsiz, gölgesiz bir çöl. Ama orada da Cenâb-ı Hak Musa aleyhisselam'ın duasıyla, bereketiyle onlara lütfetti. Allahu Teâlâ hazretleri onları orada bulutlarla gölgelendirdi. Güneşin altında cayır cayır yakmadı. Ve kudret helvasıyla bıldırcın eti yemelerini nasip etti.

Su istediler; "Taşa vur." diye, Musa aleyhisselam'a emir buyurdu. Musa aleyhisselam âsasıyla taşa vurunca on iki tane pınar fışkırdı. Oradan su ihtiyaçlarını karşıladılar. Bunlar türlü türlü nimetler ve Allah'ın âyetleri.

Bir taraftan mukaddes kitapların cümlelerine "âyet" deniliyor, bir taraftan da "İnansınlar." diye insanlara gösterilen olağanüstü lütuflara, mucizelere de "âyet" deniliyor.

Bütün bunları gördüler. Gözlerinin önünde cereyan etti. Ama yine de içlerindeki kötü duygulular, bazı edepsizlikler ettiler. Burada o anlatılıyor.

"Hani ne demiştiniz? Sizin ecdadınızdan, sizin mensup olduğunuz inançtan, Musa aleyhisselam'a bağlı insanlar arasından birileri ne demişti? Hatırlayın tarihinizi! 'Biz bir yemeğe sabredemeyiz artık, bıktık.'"

Bu bir yemek neydi?

Yeknesak, batı dillerinde "monoton" dedikleri. Her gün sabah akşam bıldırcın eti, kudret helvası. Bıkmışlar artık.

Len nasbire. "Sabredemeyeceğiz buna! Aynı cins yemek yemeye sabredemeyeceğiz. - Rabbine dua et de; bize, şu şu şu nimetleri yerden bitirsin.-"

Bir taraftan biliyorlar, Cenâb-ı Mevlâ'nın neler verdiğini görüyorlar.

"Bitirsin." diye neler istediler?

Mimmâ tünbitü'l-ard. "Yerin bitirdiği sebzelerden, mahsullerden."

Neyi istediler?

Min baklihâ. Bakl, "yeşillik" demek. "Sebze" dediğimiz. Sebze de Farsça yine "yeşillik" mânasına geliyor. Her çeşit sebzeye bakl deniliyor.

Min baklihâ. Ha zamiri arza gidiyor. "Arzın yeşilliklerinden."

İstedikleri türleri sayıyorlar:

Ve kıssâihâ. Kaf ve peltek se ile, elif-i memdûde ile, elif arkasından hemze ile. Kıssa, bizim "acur" dediğimiz "salatalık veya kabak." Aynı familyadan, aileden, belki ona benzer, belki bizim bildiğimizden biraz farklı kabak gibi şeyler istediler.

Ve fûmihâ. Fûmihâ, yerin fum'undan, bazı rivayetlerde bazı alimlerin rivayetlerinde fum buradaki f peltek s ile değişebilen bir telaffuzdur. Sum'uhâ, sum da "sarımsak" demek. Buradaki sûmiha, "yerin sarımsağından" istiyorlar.

Bazı alimler de demişler ki; "Bu ben-i Hâşim lügatında, Arabistan'ın bazı yerlerinde fum, 'buğday' mânasında kullanılır. "Ekmek yapılan buğday" demektir. "Ekmek" istiyorlar demek ki "buğdayından" demiş oluyorlar. Ya da sarımsak da zaman zaman isteniyor, şifalı bir ot. "Sarımsağından."

Ve adesihâ. Ades, "mercimek" demek. Büyütece adese diyorlar biliyorsunuz, yuvarlak olduğu için. "Mercimek istiyorlar."

Ve besalihâ, "soğan" demek.

"Rabbine dua et de Allah yerden, toprağın bitirdiği bu sebzelerden; kabaktan, salatalığından, sarımsağından, mercimeğinden, soğanından çıkarsın. Biz bunları yemek istiyoruz." dediler.

Tabi olağanüstü bir devre geçiriyorlar, Allahu Teâlâ hazretleri koruyor, yardımcı oluyor ama sabretmeleri lazım. Mü'minin edep sahibi olması lazım, sabretmesi lazım. Bunlar hayatlarının kurtulmasından, düşmanlarının gözlerinin önünde helâk olmasından sonra edeplerini takınıp sabretmeleri gerekirken bu sefer; "Buna tahammül edemeyiz." demeye başladılar.

Halbuki tahammül edemedikleri şey, insanın beslenmesi için yeterli, her türlü besleyici malzemeyi ihtiva eden bıldırcın eti. Gayet güzel, kıymetli. Öteki soğan, sarımsak onun yanında daha aşağı. Onların böyle sabırsızlık göstermeleri dolayısıyla...

Bir de söyleyiş tarzı ilginç! "Rabbimiz'e dua et" dememişler. Fe'd'ulenâ rabbeke. "Bizim için sen Rabbine dua et." demişler.

Musa aleyhisselam'ın Rabbi de onların Rabbi değil mi? "Rabbimize dua ediver; affetsin, bağışlasın." tarzında söylemeyip de kendilerini geri çekip;

"Sen Rabbine dua et!" diye söylemeleri de tatsız bir zihniyetin ifadesi oluyor.

Bütün bu istedikleri şeyler; salatalık, kabak, sarımsak, soğan, sebzeler, mercimek, eski hayatlarını özlediklerini gösteriyor. Mısır'daki yaşantılarında vardı. Oranın toprağı bu gibi şeyleri bitiriyordu. Ama orada da hürriyet yoktu. Zulüm vardı, ölüm vardı. Allah'ın onları kurtardığına şükretmeleri gerekirken sabırsızlık göstermeleri doğru bir hareket olmadığından Musa aleyhisselam dedi ki;

Kâle etestebdilûne'llezî hüve ednâ bi'llezî hüve hayr. "Hayırlı olanı terk ederek, Allah'tan daha aşağı olanı değiştirmesini mi istiyorsunuz?"

Diyelim ki bu sefer bunları verse soğan, sarımsak, sebze, kabak, salatalık verse...

Türkçede de; "Bu iş kabak tadı verdi artık." diye bir söz vardır. İnsanın sabrı olmayınca ondan da bıkar. Aynı cins yemek. Bu menn ve selvâ, bıldırcın eti ve kudret helvası. Burada saydıkları dört çeşit; insan ondan da bıkar.

İnsanoğlu çeşit ister. Bir zaman gelir acı ister, acı biber arar. Bir zaman gelir tuzlu ister. Bir zaman gelir canı ekşi ister; limon ister, erik ister. İnsanoğlunun nefsinin, arzularının, isteklerinin sonu yoktur. Halbuki onların hepsini istediği anda da bulmak kolay. Cenâb-ı Hak dilerse verir ama herkesin her zaman her istediği olmaz.

Hatta biz düşünelim ki kendi çocuğumuzu bile terbiye ederken her şeyi istediği zaman kaşlarımızı çatarız.

"Hem simit istiyorsun, hem şeker istiyorsun, hem kağıt helva istiyorsun, hem arkasından bütün satıcıların yanından geçerken ne satıyorlarsa hepsini istiyorsun. Vitrinlerde gördüğün her oyuncağı istiyorsun. Evde var. O oyuncaklarla oyna, hepsini alma." deriz.

Aşırı istekler hoş karşılanmaz. İnsanoğlunun nefsine hakim olması lazım. Çünkü nefsinin her arzu ettiğini verirse nefis şımarır ve o şımarıklığı da onu kötü noktaya götürür.

Onun için İmam Gazâlî rahmetullahi aleyh;

"Çocuklarınızı terbiye ederken, zengin de olsanız ara sıra çocuklarınıza kuru ekmek veriniz veya biraz aç bırakınız da o halleri öğrensinler, yemeğin kıymetini bilsinler."

Yorulan insan yatağın kıymetini bilir ama hep yatakta yatan insan da;

"Of, belim ağrıdı, butlarım acıdı, sırtıma ağrı girdi, kalksam biraz gezsem." der.

Yorulan insan yatmak ister, çok yatan da yatmaktan yorulur.

Onun için o kadar badireden geçtikten sonra;

"Çok şükür yâ Rabbi, canımızı, hayatımızı kurtardın!" demeyip bir de yeni istekler ileri sürüp bir de sabırsız olduklarını, istikbale doğru sabredemeyeceklerini,tahammül edemeyeceklerini söylüyorlar.

Halbuki din, özellikle iyi kulluk sabırla yürür. Dinin yarısı da sabırdır. Büyük ölçüde sabır duygusuyla insanın dindarlığı sürer, Allah'ın rızası öyle kazanılır. Yarısı da şükürdür. Bir de verilen nimetlerin kıymetini bilince Allah sever.

"Yâ Rabbi, şu kardeşime vermediğin bunca nimeti bana vermişsin, ona da ver yâ Rabbi! Ama bana verdiklerine de çok şükürler olsun." demek güzel.

Teşekkür edince, şükran duygusunu hatırlayınca, Rabbinin kendisine verdiği nimetleri bilince Allah nimeti arttırır. Nimetin kadrini bilmeyen küfrân-ı nimette bulunanın elinden de mevcut nimeti çeker, alır.

"Sen bunun kıymetini bilmedin, alayım da gör!" diye, Cenâb-ı hak terbiye eder.

Onun için mü'minin ne yapması lazım?

Nimete şükretmesi lazım, Allah'a şükran duygularıyla dolu olması lazım. Başına bir şeyler geldiği zaman da sabretmesi lazım. Sabır da sevap şükür de sevap. Sabırsızlık da fena şükürsüzlük de fena.

Burada anlaşılıyor ki; len nasbire, "Sabretmeyeceğiz." diyorlar, sabırsızlık gösteriyorlar, fena bir iş yapıyorlar. Ondan sonra da Allah'ın verdiği nimete şükretmeyip başka nimet istemek... Var ya işte, aç değilsin, açıkta değilsin.

Bugün dünyada yirminci yüzyılda yaşadığımız halde nice aç millet var. Aç. Yağmur yağmıyor, susuz, kurak, kuraklıktan bitkiler bitmiyor, hayvanlar ölüyor, çocuklar hasta oluyor. Hem verilen nimete şükretmek lazım hem de olmayana da mahrumiyet olduğu zaman da sabretmek lazım.

Ondan dolayı Musa aleyhisselam onları azarladı.

Sonra Cenâb-ı Hak aceleciliği sevmiyor. "Acele şeytandandır." diyor. dua ettiğiniz zaman sabretmek Peygamber Efendimiz'in tavsiyesi:

"Dua ettim, dua ettim de hani Allah dualara icabet edermiş, bak benim istediğim olmadı!"

Sabret; kabulünün bir hikmeti, bir zamanı vardır. Cenâb-ı Hak zamanı gelince verecek. Sen niye böyle acele ediyorsun?

Sonra Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

"Rızkınızın helalden gelmesine dikkat ediniz. Helalden rızk isteyiniz. 'Rızk gecikti.' diye düşünerek harama sapmayınız."

"Gecikti bak, gelmiyor, vermiyor." diye insan çalma, çırpma tarafına sapmamalı. Hâsılı sabretmeli. Bazen insanın verilenle iktifa etmesi gerekir. O haller de geçer. Bir zaman gelir, öteki güzel hallere de erişir.

Mısır'dayken belki bıldırcın etini hiç bulamıyorlardı:

"Elinizdeki güzel nimetleri vererek, onların karşılığında böyle daha aşağı olan şeyleri mi istiyorsunuz, onlarla mı değiştirmek istiyorsunuz?" diye azarladı. Ve herhalde tehdit yollu dedi ki;

Öyleyse;

İhbitû mısran. Mısran, mısr kelimesi Arapçada özel isim de olur, cins isim de olur. Özel isim olduğu zaman mısr gayrı munsarif olur. Sonuna elif almaz. O zaman şu bizim İcp dediğimiz; "Akdeniz'in güneyinde, ortasından Nil'in aktığı, bir kenarında Kızıl Deniz'in yer aldığı ülke" demek. Mısr o zaman gayrı munsarif olur.

Üdhulû misra inşâallâhü âminîn.

Yusuf aleyhisselam'ın babasına ve kardeşlerine söylediği cümlede o mânasıyla geçiyor.

Eğer cins isim ise mısran, tenvin almış. Burada cümlenin yerine göre üstün tenvin'i almış. O zaman "herhangi bir şehir, herhangi bir belde" demek olabilir. Bunun çoğulu emsar gelir. Mısr, emsar.

Ne demek?

"Ülke, belde, beldeler, ülkeler" demek.

İhbitû mısran. "O zaman bir beldeye gidin!" "Madem öyle, istediğiniz hepsi var." mânasına. "Bir kasabaya, bir beldeye gidin bakalım!"

Fe inne leküm mâ seeltüm. "O vakit, istediğiniz şeyler sizin olur. Orada vardır. Bir şehre gidin." dedi. Bu; "Herhangi bir beldeye gidin." demek olabilir. Halbuki o zaman beldeler, düşmanların elindeydi. "Zaten oralarda idiniz. Düşmanlardan kaçıp da bu çöle gelmediniz mi?" demek de olabilir.

Bir de mısr kelimesi tenvinli olmasına rağmen alimler arasında bu görüş de var. İcp mânasına, "o mâruf belde" mânasına gelme ihtimali var. O zaman da "Hadi bakalım, madem bu kadar şeyleri istiyorsanız o kadar istiyorsanız o işkence çektiğiniz, ölümü tattığınız Mısır'a geri dönün." mânasına gelebilir.

Her ikisinde de bir azarlama var. Sabırsızlıklarından dolayı Musa aleyhisselam hoşnut olmamış.

Ondan sonra;

Ve duribet aleyhimü'z-zilletü ve'l-meskenetü. "Bu tavırlarından dolayı zillet ve meskenet onların üzerlerine yapıştırıldı, kuruldu, vuruldu." deniliyor.

Zillet ve meskenet damgası onların üstüne basıldı. Hakarete mâruz bir duruma düştüler. Başka milletlerin idaresi altında onlara ağır cizye, vergi verme durumuna düştüler, -bir rivayete göre- fakr u zarurete düştüler. Çünkü nimetin kadri bilinmeyince elden alınıyor, ilâhî kâide böyle. Kadri bilinmeyen nimet alınır. O zaman fakr u zarurete düştüler.

Ve bâû biğadabin mina'llâhi. Bâe, bi harf-i ceri ile "bir şeye dönüp varmak" mânasına geliyor. "Allah'tan bir gazaba avdet ettiler. İyi halden bu hâle mâruz kaldılar. Allah'ın gazabına muhatap hâle geldiler, müstahak oldular. Şevketleri, devletleri gitti, toplumları perişan oldu."

Ondan sonra Fâtiha sûresinde hani "Yahudilerden bahsediliyor." diyor peygamber Efendimiz.

Mağdûbi aleyhim. "Kendilerine gazap edilen"

Edepsizliklerinden, sabırsızlıklarından dolayı Allah'ın gazap ettiği insanlar hâline geldiler.

Bu nedendi?

Zâlike bi ennehüm. "Çünkü onlar." Kânû yekfürûne biâyâti'llâh. "Allah'ın bu kadar açık seçik âyetlerine rağmen imana, insafa gelmiyorlar, bu âyetleri görmüyorlar, bu âyetlere karşı kâfir oluyorlar, yine kâfirlik ediyorlardı."

Şöyle bir teslim olup iyi bir mü'minlik göstermiyorlardı. Allah'ın gerek kevni âyet denilen mucizeleri, olağanüstü iltifatları, ikramları, olayları karşısında insaf etmeleri gerekirken; ya da Tevrat'ta Musa aleyhisselam'a indirilen âyetlerde onların ibret alacakları nice nice hükümler varken ibret almadıklarındandı." diye izah ediyor Cenâb-ı Hak. Gazaba uğramaları bunları yapmadıklarındandı. Tabi bütün bunlar birer ibrettir.

Allah'ın ayetlerine inanmayanlar, her zaman, her yerde Allah'ın gazabına uğrar. Her millet de uğrar. O halde Allah'ın âyetlerini ibret gözüyle incelemek, ibret almak ona göre hareketini Cenâb-ı Hakk'ın razı olacağı şekle döndürmek lazım. O devrin âyetleri anlamaz, insafa gelmez insanları daha başka şeyler de yapmışlar.

Ve yaktülûne'n-nebiyyîne biğayri'l-hak. "Haksız yere peygamberleri öldürmüşlerdi, öldürüyorlardı"

Neden bu hal başlarına geldi, niye bu gazab-ı ilâhîye uğradılar, zillet ve meskenete duçar oldular?

Çünkü peygamberlerini haksız yere öldürüyorlardı. Öldürdükleri peygamberlerin bazılarının isimlerinin bileceksiniz. Mesela Zekeriya aleyhisselam'ı öldürmüşler, Yahya aleyhisselam'ı öldürmüşler, şehit ettiler. Şa'ya isimli peygamberi öldürmüşler.

Bir yerde okudum -hangi kitaptaysa- "Şuayb aleyhisselam'ı da öldürdüler." diyor ki herhalde bu, Şa'ya'yı Şuayb sanmalarından olsa gerek. Yanlış tercemeden, yanlış görmekten kaynaklanmış olabilir.

Şuayb aleyhisselam, Musa aleyhisselam'ın zamanındaki başka bir peygamber. Musa aleyhisselam'n Kenan iline gittiği zaman koyunları, sürüyü sulayıp kızlarından biriyle evlendiği bir peygamber. O değil. "Şa'ya" denilmiş; onu da düzeltmiş olalım.

Zaten biğayri'l-hak, hak etmemişken Allah'ın herhangi bir kulunu öldürmek fena.

Nasıl hak eder?

Başkasını öldürür. O zaman "Sen onu niye öldürdün?" diye cezalandırılır. Haksız yere birini öldürmek zaten fena iken bir de peygamber öldürmek... Allah'ın en mübarek kulunu hem de hakkı söyleyen, insanları hakikate çağıran peygamberi öldürmek çok büyük bir vahşet! Çok büyük bir sapıklık! Çok büyük bir suç! Günahın en büyükleri.

Öldürmüşler.

Ve yaktulûne'n-nebiyyîne biğayri'l-hak.

Onların tarihlerinde var. Bu peygamberlerin hayatları okunursa nasıl haksızlıkla bu işi yaptıkları görülür. Onları şehit etmişler. Şehit etmiş olduklarından dolayı bu sonuca uğruyorlar, bu cezaya uğruyorlar.

Zâlike bimâ asav. "Çünkü bunlar isyan ediyorlardı. İsyan ettiklerindendi." Ve kânû ya'tedûn. "Haddi tecavüz ediyorlardı, sınırı aşıyorlardı."

Yapılmaması gereken işi yapıyorlardı, taşkınlık gösteriyorlardı, çizgiden öteye geçiyorlardı.

Cenâb-ı hak kimseye zulmetmiyor, fakat insanlar çok zulmediyorlar. İnsanların zulmü çok fazla. Şöyle bir insaf ile tarih incelenirse, günümüz incelenirse, dinler tarihi, peygamberler tarihi incelenirse bu insanların çok acayip mahluklar olduğu görülüyor. Çok zalim, çok gaddar, hunhar oldukları görülüyor.

Allah cümlemizi zalimlerin şerrinden korusun, zalimlere fırsat vermesin. Eskilerden de ibret alsınlar. Şimdiki insanlar bir daha, yine Allah'ın gazabına uğramamak, yine zillete, meskenete duçar olmamak için eski milletlerin başına gelenlerden ibret alsınlar da bu yanlışlıkları yapmasınlar.

Ama nedense böyle olmuyor. Tabi biz bunları söylüyoruz da dinleyen dinliyor. Dinlemeyince de aynı hatalar tekrar ediliyor.

Hani rahmetli Mehmet Akif Ersoy bir manzumesinde diyor ki;

Tarihten adam ibret alırmış, ne masal şey.

Tarihten ibret almak masal, hikâye. Olmaz böyle şey!

Bunca kıssa, yarım hisse mi verdi?

Tarihi tekerrür diye tarif ediyorlar.

Hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi?

Tarihi "tekerrür" diye tarif ediyorlar: Tarih tekerrürden ibarettir.

Niye tekerrür etmiş?

İbret alınsaydı tekerrür etmeyecekti işte.

Milletlerin yükselmesi neden oluyor? Duraklaması neden oluyor? Çökmesi neden oluyor?

Ahlâk gidince, aşk, şevk, edep, ahlâk gidince çöküyor. Aşk şevk olduğu zaman, birlik beraberlik olduğu zaman başarı oluyor. İşte bundan ibret alması lazım.

Hele şimdi bizim çok ibret almamız lazım. Ülkemizin hâline bakın. Başka ülkelerin hâline, başka ülkelerin başarılarına, o ülkelerdeki düzene, insan haklarına, anlayışa bakın.

Sonra çevrenizdeki başka ülkelere, Ortadoğu ülkelerine bakın. Çeşit çeşit milletler var; ortada hiç ibret yok. Hatalar devam edip duruyor. İyiler örnek alınmıyor. İyilere bakarak ötekilerin kendini düzeltmesi gerekirken maalesef böyle şeyler yapılmıyor. Allahu Teâlâ hazretleri iyilere kuvvet versin, kötüleri de şöyle kenara çeksin. İyilerin sözü hakim olsun.

Hz. Ömer radıyallahu anh bir münasebetle şöyle söylemiş:

İlallâhü eşkü da'fe'l-emin ve hıyânete'l-kavîm. "Güvenilir, iyi insanın, emniyetli insanın zayıf olmasından; kuvvetli insanın da hainlik etmesinden, -ne yapayım artık başka çarem yok- Allah'a sığınırım. Allah korusun, böyle bir durum olmasın." diyor.

Kavim hain olursa çok fena; güvenilir insan da zayıf olursa o da bir felaket!

Allah iyilere kuvvet versin; kötüleri de dizginlesin, frenlesin, ıslah etsin. Tarihten ibret alınsın, çevreden örnek alınsın. Yirminci yüzyılda insanlar insanlıklarını bilsinler, insanca yaşasınlar, dünyayı birbirlerine zehir, cehennem etmesinler. Huzur içinde yaşarken bakın şu Balkanlar'da "Bir arada yaşarken, aynı şehirde yaşarken komşularımız bize saldırdı." diyorlar. Bosna'daki kardeşlerimiz; Kosova'da da öyle, başka yerlerde de öyle. Allah ondan sonra da başlarına başka felaketler veriyor. Ama ibret almaz. Onların gözleri kör, kalpleri mühürlenmiş olduğu için bunlardan ibret almıyorlar. Kim bilir ne biçim yorumlarla yorumluyorlar.

Kânû yekfürûne biâyâti'llâhi ve yaktülûne'n-nebiyyîne biğayri'l-hak.

Buradaki nebî kelimesini hatırlatalım. Nebee, nebe, "haber" demek. Hatta amme sûresinin bir adı da Nebe sûresidir.

Amme yetesâelûn. Ani'n-nebei'l-azîm. Nebe kelimesi, "haber" kelimesi, orada geçtiği için ona "Nebe sûresi" de derler. "Amme sûresi" de derler.

Bu kökten nebî, faîl vezninde sıfat-ı müşebbehe veya faîl vezninde, mübalaga sîgası da olabiliyor. "Haber getiren veya çok haber getiren" mânasına gelir.

Tam, doğru telaffuzu nasıl olacaktır?

Nebi' diye hemzeli olacaktır. Fakat hemze, y harfine dönüyor. "Ya kayboluyor." derler Araplar. Ye, nebiyyün diye şeddeleniyor. Kur'ân-ı Kerîm kıraatleri içinde Nebîün diye de kıraat var.

Nebî, "haber getiren" demek. Farsçası da peygamber. Peygam, "haber" demek. Ber de bürden masdarından gelme bir kök. Peygamber, "haber getiren" demek. Nebî kelimesinin Farsçası olmuş oluyor. Türkçede yalvaç diyorlar.

Çünkü Allahu Teâlâ hazretlerinin emirlerini, haberleri insanlara duyuruyorlar. bu mübarek kullar, salih kullar, vazifeli kullar, Allah'ın seçtiği kullar. Bu peygamberlik kesbî değil. Çalışmakla, diploma almakla elde edilecek bir şey değil.

Cenâb-ı Hak peygamberlerini seçiyor. Peygamberlerin içinden de en seçkini Peygamber Efendimiz'i seçmiş. Muhtar sıfatı var, Mustafâ, Müctebâ sıfatları var. Bunlar "seçme" mânasını gösteriyor. Bu seçkin kullar Allah'ın emirlerini meleklerden alabilip, Allah'ın vahyi ile bildirmesi ile öğrenip, yükümlü olup, vazifeli olup, insanlara anlatıyorlar.

Türkçede güzel bir söz vardır. Türk örfünde, töresinde, mertliğinde; "Elçiye zeval yok." derler. Elçi, karşı taraftan haberi getiriyor. Onun için elçiye bir şey yapılmaz. Eğer elçi gönderilen insanlar alçaksa uluslar arası terbiyeden mahrumsa o zaman elçiyi öldürürler. Halbuki elçinin bir yaptırımı yok.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, İslâm'a davet etmek için Sasani imparatoruna; "Orayı biliyor, o dilden anlıyor." diye, ashaptan bir zâtı vazifeli olarak gönderdi.

Onları İslâm'a davet etti, Kur'an'a davet etti. Aya, güneşe, aydınlığa, karanlığa, iyilik tanrısı, kötülük tanrısı, zulmet tanrısı, aydınlık tanrısı gibi safsatalara, düalizme, seneviyyeye sapmamalarına ikaz için...

Peygamber Efendimiz'in mektubunu parça parça yırttı alçak! Ve elçisini öldürdü! Peygamber Efendimiz bunu Medine-i Münevvereden, Allahu Teâlâ hazretlerinin bildirmesiyle, nübüvvet nuruyla, peygamberane görüşle gördü.

Dedi ki:

"Elçimizi öldürdü, hain! Mektubumu parçaladı. Mektubumu parça parça ettiği gibi Allah da onun ülkesini parça parça parçalasın. Saltanatını, devletini mahvetsin. Elçimi öldürdüğü gibi Allah da onu kahretsin!" diye mukabele etti. Suçun cezası suça uygundur.

Öyle ceza almasını talep edince, verilmesini talep edince, Cenâb-ı Hak tarafından yakın zamanda oğlu tarafından öldürtüldü. O peygamber Efendimiz'in elçisini öldüren kişinin hayatı sona erdi. Memleketi de İslâm orduları tarafından fethedilip devleti parça parça parçalandı, saltanatı kalmadı. İnsanların peygamberlere saygı göstermesi lazım. Doğru sözü söyleyene de saygı göstermesi lazım. Küçük de olsa büyük de olsa, rütbeli de olsa rütbesiz de olsa, doğru söyleyene saygı göstermek lazım.

Nebî kelimesinin çoğulu enbiyâ gelir. "Peygamberler" demek. Nebiyyîn diye de gelir. Peygamber Efendimiz'in sıfatlarından birisi, Kur'ân-ı Kerîm'de tescil sıfatıdır ki Peygamber Efendimiz Hâtemü'n nebiyyîn'dir, peygambelerin sonuncusudur. Kur'ân-ı Kerîm'le sabit.

Burada mugalata edip safsata ileri sürmeye lüzum yok!

Peygamberlerin sonuncusudur da resullerin sonuncusu değil midir?

Resullerin de sonuncusudur. Peygamber Efendimiz aynı zamanda Hâtemü'r rusül'dür.

Ve kendisi çok açık seçik bir şekilde;

Lâ nebiyye ba'dî.

"Benden başka peygamber gelmeyecektir. Artık kıyamete kadar benim şeriatim hâkim olacaktır." diye buyurmuştur.

Onun için sonra peygamberlik davasıyla ortaya çıkanlar; "Ben Allah'tan haber alıyorum, ben peygamberim." diyenlerin sözlerinin hepsi boş iddiadır, yalandır ve büyük bir suçtur.

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem hadis-i şeriflerinde buyurmuştur ki;

"Eski peygamberlerden hiçbir peygamber yoktur ki Deccal'in çıkacağını ümmetine bildirmesin, Deccal'den müteyakkız olmalarını ikaz etmesin. Her peygamber; 'Aman, deccal çıkarsa gözünüzü açın! Deccalin aldatmacalarına kanmayın! Ben de sizi ikaz ediyorum: Deccal muhakkak çıkacaktır. Onun vasıfları şöyledir, böyledir. Ama asıl deccal çıkmazdan önce, ümmetin içinden yalancılar çıkacaktır. Bir de deccal bozuntuları gelecektir. Otuza yakın veya daha fazla. Bunlardan dört tanesi de kadın olacaktır. Halbuki benden sonra peygamber gelmeyecek, bunların sözlerinin hepsi hilâf-ı hakikattir, yalandır." diye bildiriyor.

Ama milletin ne Deccal'in haberinden haberi kaldı ne de dinin aslından, esasından... Kur'an'ı okumuyorlar.

Hadîs-i şerîflere sımsıkı sarılmak lazım. Çünkü Kur'ân-ı Kerîm'in en güzel tefsiri, hadîs-i şerîflerle oluşan manzaradır. Hadîs-i şerîfler teferruatı bildirdiği için hiç kaçamak noktası bırakmaz. Hiç açık kapı, delik, gedik bırakmaz. Her şeyi tam tamir eder, tam anlatır.

Onun için hadîs-i şerîf Müslümanlığı, sahabe Müslümanlığıdır. Hadîs-i şerîfi okuyan kurtulur. Hadîs-i şerîfi hiçe sayan, arkaya atan, yan bakan; "Hadîs-i şerîf gerekmez, bana Kur'an yeter." diyen, fitnelere uğrar. Deccalin fitnesine de uğrar. Aldanır, yanılır, sapıtır, şaşırır. Başkasını da sapıttırır, şaşırttırır. Böyle şeylerden haberdar olmayan milletler de yanlış inançlara düşerler, yanlış insanların peşinden koşarlar. Şeytanın oyununa düşerler, âkıbetlerini mahvederler. Âhiretlerini mahvederler, âkıbetleri hüsran olup sonra cehennemde ebediyen yanarlar.

"Yanılmasınlar." diye, "Bu durumlara düşülmesin." diye, Peygamber Efendimiz hadîs-i şerîflerinde çok ikaz etmiş ama eskiden beri insanların içindeki zalimler, böyle mübarek peygamberleri de öldüregelmişler. Nice nice salih insanları da hâlen nice ülkelerde hapislere atıp öldüren sözde İslâm ülkeleri var. Duyuyoruz, görüyoruz.. Nice nice zulümlere şahit oluyoruz.

Allahu Teâlâ hazretleri bizi zulmetmekten korusun. Kendimiz zalim olma durumuna düşmeyelim. Zulme uğramaktan da korusun. Cahillerle iş yapmaktan korusun. Cahilane muameleye mâruz kalmaktan korusun. Ayağımızın kaymasından, yanlış yollara gitmesinden korusun. Kendimizin dalâlete düşmemizden korusun. Başkalarını dalâlete düşürmekten, başkaları tarafından kandırılmaktan korusun. Ayağımızı yere sağlam basalım. Sırat-ı müstakîmde sapa sağlam dosdoğru yürüyelim.

Cenâb-ı Hakk'ın rızasına uygun yaşıyalım. Kur'ân-ı Kerîm müslümanı olalım. Zamane müslümanı değil, sahabe müslümanı olalım. Asr-ı saadet müslümanı olalım, ehl-i sünnet olalım. Ehl-i hadîs olalım. Hadîs-i şerîflere göre yaşayalım. Hadîs-i şerîflerin bize verdiği altın gibi, cevher gibi bilgilerden istifade ederek münakaşaların kesin sonuçlarını bulup doğru yolda yürüyelim. Şaşıranın, şaşırtmak isteyenin gayretleri bize zarar vermesin.

Cenâb-ı Hak bizi ve zürriyetimizi, kıyamete kadar bizden gelen nesilleri, sırat-ı müstakîmde yürütsün. Hakkı tutan, hakkı destekleyen, dine mü'min tarzda, İslâm'a en güzel tarzda hizmet eden kullarından eylesin. Kur'an'ı sevmeyi nasip etsin. Peygamber Efendimiz'i candan sevip sünnetine sımsıkı sarılıp ümmetine en güzel hizmetler yapmayı nasip eylesin. Böylece cennetini cemalini nasip eylesin. Rıdvan-ı Ekber'ine cümlenizi cümlemizi vâsıl eylesin.

es-Selâmü aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtüh!

Diğer Kayıtlar
Başlık Eklenme Tarihi Paylaş Oku Ekle Süre Beğen
playlist play 001.Kur an-ı Kerim in Faziletleri 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 34 playlist like
playlist play 002.Kur an-ı Kerim Tefsirine Giriş 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 50 playlist like
playlist play 003.Kur an-ı Kerim Tefsirine Giriş, Besmele 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 50 playlist like
playlist play 004.Euzü Besmele 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 28 playlist like
playlist play 005.Fatiha (1 - 2) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 50 playlist like
playlist play 006.Fatiha (3) 16.04.2020 playlist oku playlist ekle 40 playlist like
playlist play 007.Fatiha (4) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 45 playlist like
playlist play 008.Fatiha (5 - 7) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 53 playlist like
playlist play 009.Bakara Giriş 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 31 playlist like
playlist play 010.Bakara (1) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 30 playlist like
playlist play 011.Bakara (2) 05.11.2019 playlist oku playlist ekle 50 playlist like
playlist play 012.Bakara (3) 05.11.2019 playlist oku playlist ekle 48 playlist like
playlist play 013.Bakara (4 - 5) 05.11.2019 playlist oku playlist ekle 45 playlist like
playlist play 014.Bakara (6 - 7) 05.11.2019 playlist oku playlist ekle 46 playlist like
playlist play 015.Bakara (8 - 10) 05.11.2019 playlist oku playlist ekle 33 playlist like
playlist play 016.Bakara (11 - 13) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 50 playlist like
playlist play 017.Bakara (14 - 22) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 49 playlist like
playlist play 018.Bakara (23 - 24) 16.04.2020 playlist oku playlist ekle 57 playlist like
playlist play 019.Bakara (25) 16.04.2020 playlist oku playlist ekle 39 playlist like
playlist play 020.Bakara (26 - 27) 16.04.2020 playlist oku playlist ekle 56 playlist like
playlist play 021.Bakara (28 - 29) 16.04.2020 playlist oku playlist ekle 46 playlist like
playlist play 022.Bakara (30) 16.04.2020 playlist oku playlist ekle 46 playlist like
playlist play 023.Bakara (31 - 33) 16.04.2020 playlist oku playlist ekle 36 playlist like
playlist play 024.Bakara (34) 16.04.2020 playlist oku playlist ekle 28 playlist like
playlist play 025.Bakara (35 - 36) 16.04.2020 playlist oku playlist ekle 35 playlist like
playlist play 026.Bakara (37 - 39) 16.04.2020 playlist oku playlist ekle 32 playlist like
playlist play 027.Bakara (40 - 43) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 51 playlist like
playlist play 028.Bakara (44 - 46) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 52 playlist like
playlist play 029.Bakara (47 - 48) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 41 playlist like
playlist play 030.Bakara (49 - 50) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 49 playlist like
playlist play 031.Bakara (51 - 54) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 58 playlist like
playlist play 032.Bakara (55 - 57) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 50 playlist like
playlist play 033.Bakara (58 - 60) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 39 playlist like
playlist play 035.Bakara (62) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 55 playlist like
playlist play 036.Bakara (63 - 66) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 45 playlist like
playlist play 037.Bakara (67 - 73) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 45 playlist like
playlist play 038.Bakara (74 - 77) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 48 playlist like
playlist play 039.Bakara (78 - 82) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 46 playlist like
playlist play 040.Bakara (83) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 55 playlist like
playlist play 041.Bakara (84 - 86) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 38 playlist like
playlist play 042.Bakara (87 - 88) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 40 playlist like
playlist play 043.Bakara (89) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 38 playlist like
playlist play 044.Bakara (90) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 42 playlist like
playlist play 045.Bakara (91 - 96) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 47 playlist like
playlist play 046.Bakara (97 - 98) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 46 playlist like
playlist play 047.Bakara (99 - 101) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 33 playlist like
playlist play 048.Bakara (101 - 103) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 45 playlist like
playlist play 049.Bakara (104 - 105) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 43 playlist like
playlist play 050.Bakara (106 - 107) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 44 playlist like
playlist play 051.Bakara (108) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 33 playlist like
playlist play 052.Bakara (109 - 110) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 42 playlist like
playlist play 053.Bakara (111 - 112) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 32 playlist like
playlist play 054.Bakara (113) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 49 playlist like
playlist play 055.Bakara (114 - 115) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 51 playlist like
playlist play 056.Bakara (116 - 117) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 46 playlist like
playlist play 057.Bakara (118 - 119) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 40 playlist like
playlist play 058.Bakara (120 - 121) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 46 playlist like
playlist play 059.Bakara (122 - 123) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 31 playlist like
playlist play 060.Bakara (124) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 54 playlist like
playlist play 061.Bakara (125) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 42 playlist like
playlist play 062.Bakara (126) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 44 playlist like
playlist play 063.Bakara (127 - 128) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 37 playlist like
playlist play 064.Bakara (129) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 46 playlist like
playlist play 065.Bakara (130 - 132) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 54 playlist like
playlist play 066 Bakara (133 - 134) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 35 playlist like
playlist play 067.Bakara (135) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 39 playlist like
playlist play 068.Bakara (136 - 138) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 33 playlist like
playlist play 069.Bakara (139 - 141) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 24 playlist like
playlist play 070.Bakara (142) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 37 playlist like
playlist play 071.Bakara (143) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 49 playlist like
playlist play 072.Bakara (144 - 147) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 37 playlist like
playlist play 073.Bakara (148 - 150) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 32 playlist like
playlist play 074.Bakara (151 - 152) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 40 playlist like
playlist play 075.Bakara (153 - 154) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 31 playlist like
playlist play 076.Bakara (155 - 157) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 47 playlist like
playlist play 077.Bakara (158) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 46 playlist like
playlist play 078.Bakara (159 - 162) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 50 playlist like
playlist play 079.Bakara (163 - 164) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 47 playlist like
playlist play 080.Bakara (165 - 167) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 45 playlist like
playlist play 081.Bakara (168 - 171) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 51 playlist like
playlist play 082.Bakara (172 - 173) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 39 playlist like
playlist play 083.Bakara (174 - 176) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 27 playlist like
playlist play 084.Bakara (177) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 61 playlist like
playlist play 085.Bakara (178 - 179) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 29 playlist like
playlist play 086.Bakara (180 - 182) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 37 playlist like
playlist play 087.Bakara (183 - 184) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 40 playlist like
playlist play 088.Bakara (185) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 50 playlist like
playlist play 089.Bakara (186) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 55 playlist like
playlist play 090.Bakara (187) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 66 playlist like
playlist play 091.Bakara (188) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 44 playlist like
playlist play 092.Bakara (189) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 33 playlist like
playlist play 093.Bakara (190 - 192) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 50 playlist like
playlist play 094.Bakara (193 - 195) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 55 playlist like
playlist play 095.Bakara (196) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 57 playlist like
playlist play 096.Bakara (197) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 39 playlist like
playlist play 097.Bakara (198 - 199) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 44 playlist like
playlist play 098.Bakara (200 - 202) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 43 playlist like
playlist play 099.Bakara (204 - 207) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 48 playlist like
playlist play 100.Bakara (208 - 210) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 41 playlist like
playlist play 101.Bakara (210 - 212) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 45 playlist like
playlist play 102.Bakara (213) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 54 playlist like
playlist play 103.Bakara (214) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 40 playlist like
playlist play 104.Bakara (215 - 216) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 42 playlist like
playlist play 105.Bakara (217 - 218) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 33 playlist like
playlist play 106.Bakara (219-220) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 32 playlist like
playlist play 107.Bakara (221) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 38 playlist like
playlist play 108.Bakara (222 - 223) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 47 playlist like
playlist play Ali İmran 92 - Furkan 74 - İnfak, Gıpta Edilecek Kimseler, Sadaka Vermek 19.03.2025 playlist oku playlist ekle 14 playlist like
playlist play Ali İmran 98 - 101 - Hristiyanların Allahın Ayetlerine Tutumları 05.02.2025 playlist oku playlist ekle 28 playlist like
playlist play Bakara 104 - Rahman 1- 4 - Kuranı Öğrenmek, Kıymet Bilmek 05.02.2025 playlist oku playlist ekle 19 playlist like
playlist play Bakara 146 - Hicr 2 -3 - Doğru İnançın Önemi 05.02.2025 playlist oku playlist ekle 19 playlist like
playlist play Hac 73 - 76 - Müminun 14 - İnsanın Yaratılışı Süreci 05.02.2025 playlist oku playlist ekle 37 playlist like
playlist play İnsan 1 - 31 - Dünya Sevgisi 05.02.2025 playlist oku playlist ekle 25 playlist like
playlist play Rahman 5 -13 - Herşeyin Dengeli Olması ve Her Varlığın Secde Etmesi 05.02.2025 playlist oku playlist ekle 25 playlist like
playlist play Tekvir 1-14 - Kıyamet Günü Alametleri, Mahşer Anı, Pişmanlıklar 05.02.2025 playlist oku playlist ekle 31 playlist like
Kabe
Canlı Yayın
Şuan Canlı Yayın
Mehmed Zahid Kotku Sohbetler
AKRA CANLI
 / 
player image icon close icon
AKRA CANLI
Mehmed Zahid Kotku Sohbetler
Mehmed Zahid Kotku Sohbetler Add Icon volume up
 / 
Canlı Yayın
fast rewind
fast forward
Playlist
Bu özelliği kullanabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir
  
Fikrini Paylaş
TAAHHÜTNAME

Hazırlamış olduğum ve sitenize gönderdiğim/ teslim ettiğim, tamamen orjinal ve bana ait olan, projemin/görüntü veya kaydımın, AKRA MEDİA tarafından kendisine ait kablolu/karasal/uydu, şifreli/şifresiz, free/paralı TV, video, DVD, VCD,VHS ,radyo, kaset, sinema ve sair mevcut yada ortaya çıkacak her türlü İşaret, ses ve /veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletim hakkı ve tüm internet siteleri ve sosyal medya platformlarında yayınlamasına, çoğaltma hakkı, yayma hakkı, işleme hakkı ve temsil hakkının kullanılmasına süresiz olarak müsaade ediyorum.

Projemin/görüntü veya kaydımın, bant, CD, VCD, DVD, GSM, MP3 Player, dijital kayıt vb. tüm yollarla kayıt, çoğaltma ve dağıtım haklarını, bilişim veya iletişim ortamında görüntülenmesini, iletilmesini, okunmasını, izlenmesini, dinlenmesini vb. interaktif veya normal CD, VCD, DVD, GSM, MP3 Player vb. şekilde basılarak veya ses kayıtlarının metin haline getirilip kitap olarak piyasaya sunulmasını sağlayacak her türlü materyal üzerine kaydı ile çoğaltılması, kullanılması, işlenmesi, yeniden ve genişletilmiş şekilde sesli, yazılı ya da görüntülü yayın haklarını, bu suretle de çoğaltılarak kullanılması, dağıtılması, pazarlanması vb. fikri, mali ve manevi haklarımın tamamını, programda gerekli görülen değişiklikleri yapma haklarımı bila bedel olacak şekilde, AKRA.MEDİA sitesine ve bu site'nin yetkilisi ve sahiplerine devir ve temlik ettiğimi, beyan, kabul ve taahhüt ederim.

Şehir Seçin
Close