İlke ve Değerlerinden Ödün Vermeden
Özgür Yayın Platformu Olarak Kalsın Diye
Öğle13:06 İkindi16:56 Akşam20:05 Yatsı21:36 İmsak04:20 Güneş05:58 İşrak06:43
Hava - Hava durumuÇok Bulutlu 12°C Nem %54
Türkçe
1 Zilka'de 1446 29 Nisan 2025 Salı
1 Zilka'de 1446
İMSAK GÜNEŞ İŞRAK ÖĞLE İKİNDİ AKŞAM YATSI
04:20 05:58 06:43 13:06 16:56 20:05 21:36
Giriş Yap

07.12.2000 - Oruc Tutmak, İftar Ettirmek

Ramazan Sohbetleri

Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

Elhamdü lillâhi Rabbi’l-âlemîn. Hamden kesîran tayyiben mübâreken fîhi alâ külli hâlin ve fî külli hîn. Ve’s-salâtu ve’s-selâmu alâ seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi’d-dîn.

Emmâ ba’d:

Fe-kale Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, kemâ revâ Ebû Hureyre radıyallahu anh:

Men sâme yevmen fî sebîlillâhi zahzahallâhü vechehû ani’n-nâri  bi-zâlike’l-yevmi seb’îne harîfen.

Sadaka Resûlullah fîmâ kâl ev kemâ kâl.

Ebû Hüreyre radıyallahu anh’ten İmam Neseî’nin rivayet ettiği hasen bir hadîs-i şerîf.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyuruyor ki;

Men sâme yevmen fî sebîlillâhi. “Kim fî sebîlillah, yani Allah yolunda, Allah rızası için bir gün oruç tutarsa...” Zahzaha’llâhu vechehû ani’n-nâri bi-zâlike’l-yevmi. “Bu tuttuğu bir gün oruç sebebi ile, buna mukabil olarak Allah onun yüzünü, zâtını, kendisini uzaklaştırır.” Ani’n-nâri. “Cehennemden.” Seb’îne harîfen. “Yetmiş onbahar.”

Yani “Yetmiş yıl” demek istiyor.

Burada oruç tutmanın sevabı ile ilgili hadîs-i şerîfler çok. Onlardan sadece bir tanesi olmuş oluyor bu. Alimlerin bir kısmı fî sebîlillah sözünü “Savaşa gittiği zaman, cihada gittiği zaman oruçlu olarak cihat ederse zâtını cehennemden yetmiş yıl mesafe uzaklaştırır.” mânasına diye düşünmüşler, anlamışlar. Fî sebîlillah, “cihada gittiği zaman tuttuğu oruç” mânasına.

Diğer bazı alimlerin görüşüne göre ise fî sebîlillah “Allah rızası için, Allah yolunda” demektir. İlle “savaşta” demek değildir. “Hangi oruç olursa olsun Allah rızası için tutuldu mu, o zaman kişiyi cehennemden yetmiş yıl uzaklaştırır. Cehenneme girme, düşme, atılma, cezalandırılma ihtimali o kadar uzaklaşıyor, o kadar kurtuluş imkânı çoğalıyor.” demek oluyor.

Harîf, Arapça’da mevsimlerden birisinin adıdır. Araplar ilkbahara rebî’ derler. Rebî’ çayı filan da var, satılıyor, çok güzel, kutu ile alınıyor. R-b-y-ayın. Sonunda ayın var. Rebîu’l-evvel, Rebîu’l-âhir ayları var.

 Rebî’ “ilkbahar” demek. Arapça’da yaza sayf, yazın gidilen yere de sayfiye diyorlar. “Sayfiye bir ev tuttu.” Yani “Yazlık bir ev tuttu.” mânasına... “Sayfiyede bir evimiz var. Yazlıkta bir evimiz var.”

Kışa ne diyorlar? Şitâ diyorlar. Kureyş sûresinde Rıhlete’ş-şitâi ve’s-sayf diye geçiyor.

Kaldı bir mevsim. O mevsimin adı ne?

Sonbaharın Arapça’daki adı harîf.

“Yetmiş sonbahar cehennemden uzaklaştırır.” ne demek?

“Yetmiş yıl” demek. Çünkü her yılda bir tane harîf var, bir tane sonbahar var. Bu Araplar’ın bir tabiri, söyleyiş usûlü. “Yetmiş yıl” demek. Yetmiş yıllık [mesafe] cehennemden uzaklaştırır.

Mesafenin büyüklüğünü anlatan başka ifadelerde, o mesafenin büyüklüğünü insanlar anlasın diye şöyle ifade edilmiş.

 Bu yetmiş yıl ne demek?

Bir yolcu yola çıkacak. Gitmeye başlayacak, bütün sene yolculuğu devam edecek, bir sene bitecek. Böyle yetmiş yıl gidecek. Yani “çok” demek.

Arapça’da bir de yetmiş kelimesinin 69’dan sonra gelen rakam olmasından başka bir kullanımı daha var; “çok” mânasına.

 Babası çocuğa bağırıyor;

“Bin defa sana söyledim bu lafı, niye yapmıyorsun hâlâ”

Çocuk;

“Bin defa söylemedin baba, üç defa söyledin.” [Diyor.]

“Bin defa söyledim” ne demek?

Yani “çok söyledim” mânasına…

Arapça’da da yetmiş, çokluğu ifade eden bir söz. Yetmiş yıl; çok yıllar demek mânasına da olabilir. Arapça’da “yetmişden de fazla sürebilir” gibi bir kullanımı var.

Bu mesafeyi Arap’ın, Müslümanın, bir insanın kendi hayatından anlaması için söylenmiş bir söz. Bir yolcu yola çıkıyor. O zaman Şam’a ne kadar zamanda gelirlermiş. Mesela kervan yolculuğu bir ay sürermiş. Kolay değil... Oradan kalkıp Şam’a gidip mal almak, dönmek bir ay gidiş, bir ay geliş, iki ay filan sürermiş. O kısa mesafeyi şimdi biz araba ile bir günde alıyoruz. Uçakla daha da kısa bir zamanda alıyoruz.

“İyi cins bir yarış atının bin sene koşarak aldığı mesafe kadar cehennemden uzaklaşır.” Böyle bir rivayet de var. Yüz sene veya bin sene rivayetleri var. “Yüz yıllık mesafe kadar uzaklaşır.” rivayeti var. Başka bir rivayette de onunla cehennem arasında, yerle gök arası kadar bir hendek meydana gelir. “Cehenneme düşmesi, gitmesi uzak bir ihtimal oluyor” mânasına.

Demek ki başka rivayetlerde ille “Allah yolunda cihat” şartı da yok.

Ama yine ileride Allah nasip ederse gelince okuyacağız. Ramazan ayında yapılan bütün ibadetler, Ramazan’ın dışında yapılmasına göre kazanacağı sevaba göre kat kat daha fazla mükâfatlandırılır. Mesela bir insan Şaban ayında zekâtını hazırladı, verecekti. Şaban ayında verseydi tabii zekâtını verdi diye Cenâb-ı Hak bir sevap ihsan edecek. Ama Ramazan’da verirse sevabı daha çok oluyor. Ramazan’da yapılan ibadetlerin, hayrât u hasenâtın mükâfatı kat kat fazlalaştırılıyor, artırılıyor. Orucu bir de Ramazan’da tutarsa tabii, o zaman mükâfatı Ramazan’ın dışına göre daha fazla olur.

Diğer hadîs-i şerîf:

An Abdillah ibni Amr ibni’l-Âsi radıyallahu anhümâ kâle: Kâle Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

İnne li’s-sâime inde fıtrihî le-da’veten mâ türeddü.

Semi’tü Abdallâhi yekûlü inde fıtrihî: Allahümme innî es’elüke bi-rahmetike’lletî vesiat külle şey’in en tağfirelî zünûbî.

Abdullah b. Amr İbni’l-Âs’dan, yani Mısır’ı fetheden Amr İbni’l-Âs’ın oğlu, dört meşhur Abdullah’dan birisi olan Abdullah b. Amr İbni’l-Âs. Kabri Mısır’da. Orada kabrini ziyaret etmek de bize nasip oldu. Kabrini ziyaret ettiğimiz gibi Allah cümlemize âhirette de o mübareklerin iltifatlarına, şefaatlerine ermek, kavuşmak nasip eylesin. Çünkü onlar Peygamber Efendimiz’in ashâbı, dereceleri yüksek insanlar. Allah cümlemize cenneti de nasip eylesin.

Onun rivayet ettiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki;

İnne li’s-sâimi inde fıtrihî le-da’veten mâ türeddü. “Hiç şüphe yok ki oruç tutana iftar ettiği esnada bir dua etme hakkı vardır ki o dua reddolunmaz.”

Mutlaka kabul olan bir dua. Cenâb-ı Hakk’ın “kabul etmedim” demeyeceği, reddetmeyeceği bir dua hakkı vardır. Yani iftar zamanında oruç bitmiş, açıyor. O sırada yapılan dua reddolunmaz kıymetli bir duadır.

O halde bundan çıkartılacak ders nedir?

Sofranın başına oturduğumuz zaman ve hemen ilk lokmalarla orucumuzu açmaya başladığımız zaman dua ile meşgul olalım. Cenâb-ı Hakk’tan neler isteyeceksek o vakitte isteyelim. Çünkü bu zamanlar duanın kabul olduğu, reddolunmayacağı zamandır.

Bu hadîs-i şerîfi nakleden kişi, râvi Abdullah b. Amr radıyallahu anhümâ’dan da şöyle dua ettiğini duymuş:

Allâhümme innî es’elüke bi-rahmetike’lletî vesiat külle şey’in en tağfirelî.

Bazı rivayetlerde zünûbî de var. En-tağfirelî’de de bitiyor. En- tağfirelî zünûbî diye ilaveli rivayet de var.

Bu dua ne demek? Abdullah radıyallahu anh’ın iftar vaktinde yaptığı bu kısa duanın mânası ne?

Allâhümme. “Ey benim Rabbim!” İnnî es’elüke. “Ben senden istiyorum.” Bi-rahmetike’lletî vesiat külle şey’in. “Her şeyi kuşatan rahmetinin karşılığı, sonucu olarak senden istiyorum.” En-tağfirelî. “Beni mağfiret etmeni.” Yahut; en-tağfirelî zünûbî. “Benim günahlarımı bağışlamanı istiyorum.” diye dua ederdi.

Tabii, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz’in tam iftar edeceği zamanda yaptığı dualar var, “yapın” diye tavsiye ettiği, öğrettiği dualar da var. Onlardan bir tanesi nedir?

Tam ilk lokmayı ağzına alırken;

Allâhümme leke sumtü ve bike âmentü ve aleyke tevekkeltü ve alâ rızkıke eftartü.

Leke sumtü. “Yâ Rabbi! Bu orucu senin için tuttum.” Ve bike âmentü. “Ve sana iman ettim yâ Rabbi!” Ve aleyke tevekkeltü. “Sana tevekkül eyledim, sana dayandım, seni vekil edindim yâ Rabbi!” Ve alâ rızkıke eftartü. “İşte nasip ettin, şu rızık da senin gönderdiğin rızık; bununla da orucumu açıyorum işte yâ Rabbi!” diye dua.

Dualardan bir tanesi bu. Başka dualar nasıl olur?

Rabbena’ğfirlî ve li-vâlideyye ve li’l-mü’minîne yevme yekûmü’l-hisâb. “Beni, ana babamı ve mü’minleri hesap gününde afv u mağfiret eyle yâ Rabbi!” diye dualar var.

Allâhümme inneke afuvvün kerîmun tuhibbü’l-avfe fa’fu annî duası var. “Yâ Rabbi! Sen çok affedicisin, çok kerem sahibisin; beni afv u mağfiret eyle. Affetmeyi seversin; beni affet yâ Rabbi!” diye af dilemek... Bunları ihmal etmeyelim ve duanın o vakitte kabul olunduğunu bilelim.

Dua bâbına gelince bir hadîs-i şerîf daha okumak istiyorum. Bu hadîs-i şerîfin rivayeti de yine Ebû Hüreyre radıyallahu anh’ten.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki:

Selâsetün lâ türeddü da’vetühüm: es-sâimu hîne yuftiru ve’l-imâmü’l-âdilu ve da’vetü’l-mazlûmi yerfeuha’llâhü fevka’l-ğamâmi ve yüftehu lehâ ebvâbu’s-semâi ve yekûlü’r-Rabbu tebâreke ve teâlâ: ve izzetî ve celâlî le-ensuranneke velev ba’de hîn.

Bu hadîs-i şerîfi Ahmed b. Hanbel, Tirmizî rivayet etmiş, “hasen” demiş. İbn Mâce, İbn Huzeyme, İbn Hibbân Sahih’lerinde rivayet etmişler. Bezzaz da rivayet etmiş.

Şimdi bunun mânasını verelim. Ne buyurmuş Peygamber Efendimiz?

Selâsetün. “Üç insan vardır.” Lâ türeddü da’vetühüm. “Onların duası reddolunmaz.”

Davet, Türkçe’de “bir toplantıya çağırmak” mânasına, “çağrı” mânasına kullanılıyor. “Yarın akşam bizim iftar var, seni de davet ediyorum. Sen de buyur. Hanımını da al gel, çocukları da al getir. Hepinizi davet ediyorum.” diyoruz. Davet, “bir toplantıya, bir merasime, ziyafete çağırmak” mânasına geliyor. Bir de “dua etmek” mânasına geliyor. Arapça’da iki mânası da var. Burada “Üç kişi vardır ki davetleri reddolunmaz yani duaları reddolunmaz.” demek. Buradaki, “merasime çağırmak” mânası değil, “dua” mânası olduğu kesin. Lâ türeddü duâuhüm demek.

Kimmiş bu duası reddolunmayan, mutlaka kabul olan üç kişi?

Bir tanesi sizsiniz ve ben. Çünkü ne diyor?

Essâimu hîne yüftiru. Bütün oruç tutanlar...

“Oruç tutanın iftar ettiği zaman duası reddolunmaz.”

O halde insan başka şeyle oyalanmamalı, gaflet etmemeli, fırsatı kaçırmamalı; o vakti dua ile geçirmeye çalışmalı.

“Elhamdülillah. Çok şükür yâ Rabbi! Bizi hep yolunda eyle. Hep ibadetini yapmayı nasip eyle. Ramazanlar’da oruçlar tutup, teravihler kılıp, hayırlar yapıp, hac vakti geldiğinde haclara gidip her türlü ibadet ve taati vaktinde senin rızana uygun yapmayı biz seviyoruz, bize kolaylaştır, yardım et, yapmayı nasip et yâ Rabbi! Şeytana kandırma. Nefse aldatma. Nefsi galip etme. İbadetinde dâim olalım, hizmetinde kâim olalım. Yâ Rabbi! Bizi sevdiğin şekilde ömür sürmeye muvaffak eyle.”

İkincisi kim?

Ve’l-imâmü’l-âdilu. Onun da duası kabul oluyor. O “imâm-ı âdil” ne demek? Adil ismindeki mahalle imamı mı demek?

Hayır, “adaletli hükümdar” demek. Arapça’da imam sözü bizim şu anda kullandığımızdan çok daha izzetli, kıymetli mânada. İmam; devlet başkanı, önder demek. “Sayın başkan” demek. Yani oyuncak değil. Ama bizde iş iyice yıpranmış, küçülmüş, önemsizleşmiş. Hatta “imam” deyince millet burun kıvırıyor.

“Sen nesin?”

“Mühendis..”

“Oo!.. Ne mühendisisin?”

“İnşaat mühendisi.”

O da kasılıyor; “Makine mühendisiyim. Bilgisayar mühendisiyim. Uçak mühendisiyim.” Mühendisim dediği zaman havalarda uçuyor.

“Sen nesin?”

“Doktor.”

“Oo!.. Vay... Ne doktorusun?”

“Kesiciyim, biçiciyim.”

Yani operatör, cerrah… Kesiyor, biçiyor; adam yine seviniyor, hayret yani! Allahu ekber!

Doktorlar makbul, mühendisler makbul...

“Senin mesleğin ne?”

“Ben sanayiciyim, fabrikam var.”

“Oo!..”

“Senin mesleğin ne?”

“İhracatçı.”

“Oo!..”

“Senin mesleğin ne?”

“İmam.”

“Haa...”

“Senin mesleğin ne?”

“Müezzin.”

“Hıım.”

Bu mesleklerin artık havası, itibarı kalmamış. Ama aslında öyle değil! Aslında imamlık çok kıymetli, çok şerefli ve de çok sevaplı bir meslek! Ve müezzinlik de öyle!

Hz. Ömer radıyallahu anh halife iken ne diyor?

“Ben halife olmasaydım müezzin olurdum.” diyor, çok sevaplı olduğundan!

Allah rızası için müezzinlik yapmanın sevabı çok fazla. Ama sevabı âhirette alınacağından, millet burada paraları, banknotları deste deste görmediğinden onun kıymetini anlayamayan anlayamıyor. Ama işin doğrusu çok kıymetli!

Şimdi duası makbul insanlar sayılıyordu. Bir oruçlunun duası makbul, bir de adaletli başkanın, önderin, devlet reisinin duası makbul. Hz. Ömer gibi adaletli olduktan sonra, Ebû Bekr-i Sıddîk gibi olduktan sonra, Hz. Ali Efendimiz gibi, Osman Efendimiz gibi olduktan sonra çok güzel!..

Ve da’vetü’l-mazlûmi. “Bir de mazlumun duası makbul.”

O da hiç reddolunmaz.

Ne yapar Cenâb-ı Hak?

Yerfeuha’llâhu fevka’l-ğammî. “Mazlumun duasını Allah-u Teâlâ hazretleri bulutların üstüne yükseltir.” Ve tüftehu lehâ ebvâbu’s-semâi. “Ve bu dua gelsin diye göğün kapıları açılır.”

Halbuki göğün kapıları önemli geçit yerleri. Herkese her zaman açılmaz oradan kolay geçilmez. Gümrük kapısından çok daha önemli, geçişler çok daha zor... Kaçış imkânı yok. Melekler çünkü bekliyor. Önemini nereden biliyoruz?

Cebrail aleyhisselam’la Peygamber Efendimiz mirâca çıkarken bile melekler durdurdu. Şu heybete, şu manzaraya, şu dehşete, şu ciddiyete bakın! Peygamber Efendimiz Cebrail aleyhisselam’la beraber mirâca çıkarken melekler durduruyorlar, semanın kapısında diyorlar ki;

“Kimsin sen?”

Ene Cibrîlu. “Ben Cebrailim.”

Bu ifadeler, bu bilgiler beni çok etkiliyor...

“Pekâlâ, sen Cebrailsen tamam, geçebilirsin. Demek ki iznin var, geçebilirsin.”

Ve men meake? “Peki yanındaki kim?”

“Yanımdaki âhir zaman peygamberi Muhammed-i Mustafâ... Habibullah, Allah’ın en sevdiği kul, en yüksek dereceli kul...”

Diyor ki;

“Peki bu tarafa geçmesine ona izin verildi mi?”

Bak, bak! Cebrail aleyhisselâm’a bir de belge soruyor. Beşer o daha, hayatta, dünya ehli… Dünya ehlinin bu tarafa geçmesi hiç olmuş bir şey değil, olağan bir şey değil.

“Peki ona bu tarafa geçmesine izin verildi mi?”

“Evet, izin verildi.”

“Öyle mi, pekâlâ. Ey peygamber, ey salih peygamber hoş geldin, merhaba...” diyor, o zaman semanın kapıları açılıyor.

Mazlumun duasına, semanın kapıları kendiliğinden açılıyor.

Ve yekûlu’r-Rab. “Allah-u Teâlâ hazretleri, Rabbü’l-âlemîn Tebâreke ve Teâlâ hazretleri buyurur ki;”

Ve izzetî ve celâlî. “İzzetime ve celâlime yemin ederim ki, and olsun ki...”

Büyük yemin! Çok ciddi, çok önemli yemin! Dinleyenin tir tir titremesi lazım... Başka kimin titremesi lazım?

En çok zalimin titremesi lazım! Cenâb-ı Hakk’ın bu yeminini duyan zalimin; “Allah-u Teâlâ hazretleri izzetine, celâline yemin ediyor. Benim hakkımda çok büyük yemin ediyor!” diye, korkudan ödü patlaması lazım!

Ve izzetî ve celâlî le-ensuranneke velev ba’de hîn. “Ey mazlum kulum! Sana mutlaka yardım edeceğim! İzzetime celâlime yemin olsun ki sana yardım edeceğim!”

Kime karşı?

Zalime karşı.

Cenâb-ı Hak zalime karşı mazluma yardım edeceğine izzeti ve celâli üzerine and içerek, yeminle söylüyor.

Velev ba’de hîn. “Azıcık beklesen bile, biraz zaman geçse bile muhakkak böyle olacak. Muhakkak sana yardım edeceğim, ey mazlum kulum!”

Mazlum kulun, hatta Müslüman olma mecburiyeti bile yoktur. Mazlum mazlum oldu mu, gayrimüslim de olsa Müslüman da olsa mazluma Allah yardım eder. Zulme uğradığı için, zalime karşı mazluma mutlaka yardım eder. Ama Müslüman olunca, hele hele mü’min kul olduğu zaman mutlaka ve mutlaka yardımı süratle gelir.

Bu hadîs-i şerîfin başka bir rivayetine gelelim, onu da okuyalım.

Selâsün hakkun ala’llâhi en lâ yerüdde lehüm da’veten. “Üç kişi vardır ki onların duasını reddetmemek Allah’ın üzerine haktır.”

Yani ne demek?

“Allah’a hiçbir şey mecburiyet getirmez, Allah hiçbir şey yapmaya zorunlu, mecbur değil ama mutlaka bu üç kişinin duasını kabul eder. Allah üzerine haktır, kanûn-u ilâhîsi böyledir; reddetmez, mutlaka kabul eder.”

Nedir bu üç kişi?

Es-sâimu hattâ yüftıra. “Orucunu bozuncaya kadar oruçlunun duası makbuldür.”

Burada hîne yerine hattâ gelince mâna biraz değişti. Bu rivayeti okuduğumuz zaman ne kazandık?

“Oruçlu olduğu saatler boyunca yaptığı dualar hep makbul. Sadece iftar ettiği saatte değil, iftar ederkenki duası değil; gündüz boyunca, oruçlu olduğu zaman boyunca yaptığı dualar makbul.” mânası çıkıyor buradan. Hattâ yüftıra. “İftar edinceye kadar duası makbul.”

Bu neye benziyor, bana şahsen neyi hatırlatıyor?

Kadir gecesindeki o sevaplar, o feyizler, o mükâfatlar ne zamana kadar?

Hiye hattâ matlai’l-fecr. Fecr-i sâdık doğuncaya kadar.  Yani imsak kesilinceye kadar. Bütün gece. Sadece o kesilme anında değil gibi.

Bu da önemli! Demek ki oruçlu olduğumuz zaman zamanımızı boşa geçirmeyelim. Dua edelim, zikredelim, tesbih eyleyelim, Cenâb-ı Hak’tan hayırları, dünya ve âhirete ait muratlarımızı isteyelim, isteyelim, isteyelim…

Ve’l-mazlûmu hattâ yentasıra. “Mazlumun duası da makbul”

Ne zamana kadar?

Cenabı Hakk’ın ona yardımı gelinceye kadar. Cenâb-ı Hakk’ın yardımı ona ulaşıncaya kadar o esnada yaptığı dualar hep makbul, reddolunmaz.

Bizim köyde muhtarın birisi -çok ibretli bir olay- bir muhtarlık icraatı yapmış. Bir kadının malını, mülkünü istimlak etmiş. Ondan sonra kadın da; “Gözlerin önüne aksın!” diye beddua etmiş. Muhtar da, kendisine beddua ediliyor; “Âmin âmin...” demiş. Arkasından da demiş ki; “Köpeğin duası kabul olsa gökten kemik yağar.” Öyle cevap veriyor. Ama Cenâb-ı Hakk’ın işleri şakaya gelmez. Son zamanında gözlerine bir hastalık geldi, gözleri yuvalarından şişti, söylenmeyecek durumlar oldu...

İşin şakası yok. Öyle Allah’ın kelâmı ile, dualarla, namazlarla, ‘âmin’lerle karşılaştığı zaman insanın hemen hizaya gelmesi lazım. Oyuncak değil.

Mazlum, yardım alıncaya kadar duası makbul.

Üçüncüsü; ve’l-müsâfiru hattâ yercia. Bu üçüncüsü ötekisinden farklı oldu. Birinci rivayette imâmü’l-âdil demişti. Adaletli hükümdarın duası makbul. O tamam! Ama burada bir başka şeyi öğrenmiş oluyoruz: “Misafir, yolcu...” Hattâ yercia. “Evine dönünceye kadar.”

Evinden çıkmış, “Hadi Allah’a ısmarladık hanım, ben şöyle bir dolaşıp geleceğim, 15 gün sonra inşallah eve geleceğim.” dedi, kalktı gitti. Şuraya gitti, buraya gitti. Döndü geldi. Yolcu, misafir... Yolculuğa çıkınca namazı da iki rekât kılıyor. Yolcu yola çıkıp tekrar evine dönünceye kadar duası makbul.

Misafir kelimesini de biz Türkçe’de biraz farklı kullanıyoruz. Evimize gelen kimseye misafir diyoruz. Karşı komşu haber gönderiyor, “Bu akşam size ziyarete geleceğim, çayı sizinle içeceğim.” diyor. Hanıma diyoruz ki; “Misafir gelecek, çayları hazırla, kekleri pişir, börekleri çörekleri yap, poğaçaları hazırla, fırına sür, ısıt. Misafir gelecek.” diyoruz. O misafir değil, o karşıdaki. Misafir Arapça’da “sefere çıkmış” demek. Misafir, “namazı iki rekât kılma durumuna gelecek yolculuğa çıkmış kimse” demek. Peki o karşıdan gelenin, yakın olanın adı ne Arapça’da?

Dayf.

Dat harfi ile.

“Eve konuk geldi.”

Tamam. Ama misafir; yolcu, sefere gurbete çıkmış olan demek. Çünkü evinden uzaklaştı mı artık zorluklar başlar. Odası yok, masası yok, imkânları yok, birtakım sıkıntılar var. İşte onun da duası makbuldür.

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri duaları makbul olan kullarından eylesin. Makbul dua olan zamanları da değerlendirip, ona göre dualar edip sevapları kaçırmamayı da nasip eylesin.

El-Fâtiha.

Diğer Kayıtlar
Başlık Eklenme Tarihi Paylaş Oku Ekle Süre Beğen
playlist play 00.00.0000 - İyi ve Kötü Huy, Toplum Ahlakı, Kullara İyilik, Kullara Kötülük 25.10.2019 playlist oku playlist ekle 28 playlist like
playlist play 00.00.0000 - Kuranı Kerimin Anlayarak Okunması, Akra 25.10.2019 playlist oku playlist ekle 29 playlist like
playlist play 00.00.0000 - Peygamber Efendimiz (SAS) 25.10.2019 playlist oku playlist ekle 26 playlist like
playlist play 00.00.1999 - Güzel Ahlak, Münafığın Alametleri 25.10.2019 playlist oku playlist ekle 22 playlist like
playlist play 00.00.1999 - Ramazan, Orucun Faydaları 25.10.2019 playlist oku playlist ekle 22 playlist like
playlist play 00.00.2000 - İftar Ettirmek, Oruçlunun Yanında Yemek Yemek 25.10.2019 playlist oku playlist ekle 16 playlist like
playlist play 00.00.2000 - Ramazan, İftar Ettirmek 25.10.2019 playlist oku playlist ekle 42 playlist like
playlist play 00.00.2000 - Ramazanda Sahura Kalkmak, Hilalin Görünmesi 25.10.2019 playlist oku playlist ekle 14 playlist like
playlist play 00.12.2000 - Cennetin Ramazan Ayında Süslenmesi 02.10.2020 playlist oku playlist ekle 35 playlist like
playlist play 00.12.2000 - İftarı Suyla Açmak, Sahura Kalmak, Yalan Yere Yemin, Gıybet 25.10.2019 playlist oku playlist ekle 22 playlist like
playlist play 00.12.2000 - Orucun Önemi, Orucu Zedeleyen Şeyler, Oruçlunun Mükafatı 25.10.2019 playlist oku playlist ekle 22 playlist like
playlist play 02.11.2000 - Ramazanın İlk Gecesinin Fazileti, Kadir Gecesi, İftar Ettirmek 05.11.2019 playlist oku playlist ekle 42 playlist like
playlist play 03.01.2000 - Kadir Gecesi 05.11.2019 playlist oku playlist ekle 50 playlist like
playlist play 03.02.1995 - Ramazanın İlk Haftası, İlk Cuması, Ramazanı Değerlendirmek 07.04.2022 playlist oku playlist ekle 23 playlist like
playlist play 03.12.2000 - Orucun Mükafatı, Oruç Adabı 05.11.2019 playlist oku playlist ekle 24 playlist like
playlist play 04.00.0000 - Allahın Seveceği Kullar 05.11.2019 playlist oku playlist ekle 43 playlist like
playlist play 04.05.2000 - Takva Sahibi Olmak, Zikir, Evde Kuranı Kerim Okumak 18.04.2023 playlist oku playlist ekle 17 playlist like
playlist play 05.01.1998 - Ramazanda Takva Sahibi Olmak 05.11.2019 playlist oku playlist ekle 21 playlist like
playlist play 05.02.1992 - Güzel Ahlakın Önemi 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 15 playlist like
playlist play 07.01.2000 - Ramazanın Son Günü 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 31 playlist like
playlist play 07.02.1997 - Ramazanın Son Cuması ve Bayram, Niyetin Önemi, Allah Yolunda Para, Aileye Masraf 28.04.2022 playlist oku playlist ekle 35 playlist like
playlist play 08.01.1999 - Kadir Gecesinin Önemi 29.03.2024 playlist oku playlist ekle 30 playlist like
playlist play 08.12.2000 - Ramazan, Sıcak Günlerde Oruç, Tevhidi Yaymak 14.03.2025 playlist oku playlist ekle 31 playlist like
playlist play 10.01.2001 - Güzel Ahlak Sahibi Olmak, Zikir 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 23 playlist like
playlist play 11.01.1998 - Ramazandan Sonra Hali Muhafaza Etmek 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 32 playlist like
playlist play 12.03.1999 - İtikafın Sevabı, Allahı Zikretmek, Çocuklar Arasında Adalet 02.04.2024 playlist oku playlist ekle 24 playlist like
playlist play 13.01.1999 - İslamda Kardeşlik 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 35 playlist like
playlist play 13.12.2000 - Cennet ve Oruç 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 33 playlist like
playlist play 14.01.1999 - Kadir Gecesi 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 39 playlist like
playlist play 15.07.1990 - Tevhid, Namaz, Zekat 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 23 playlist like
playlist play 15.12.1999 - Müminin Güzelliği, Hikmet, Kardeşinin İhtiyacını Görmek 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 39 playlist like
playlist play 15.12.2000 - İtikaf Fazileti 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 23 playlist like
playlist play 16.01.1999 - Sabah ve İkindi Namazlarının Önemi 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 22 playlist like
playlist play 17.12.2000 - Gece Namazı, Ramazandan Sonra Alışkanlıkların Devam Etmesi 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 37 playlist like
playlist play 19.06.2000 - Kuran Kıraati 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 16 playlist like
playlist play 21.12.2000 - İtikaf, Eşlerin Birbirine Olan Hakları 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 25 playlist like
playlist play 23.12.2000 - Kadir Gecesinin Önemi, Kuran-ı Kerim 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 34 playlist like
playlist play 24.01.1997 - Takva Ehli Olmak, Cehennemden Korunmak 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 17 playlist like
playlist play 25.12.1992 - Hasta Ziyareti, Misafir Bereketi, Ramazanda Tevbe Etmek 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 28 playlist like
playlist play 25.12.1997 - Ramazanın İlk Günü, Ramazanda Yapılması Gerekenler 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 33 playlist like
playlist play 26.12.2000 - Ramazan Sonrası, Allahın Adını Anmak 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 24 playlist like
playlist play 27.11.2000 - Ramazan Ayının Başı, Sahur Vakti İbadet 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 18 playlist like
playlist play 28.12.1999 - İtikafın Önemi 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 44 playlist like
Kabe
Canlı Yayın
Şuan Canlı Yayın
Canlı Yayın
AKRA CANLI
 / 
player image icon close icon
AKRA CANLI
Canlı Yayın
Canlı Yayın Add Icon volume up
 / 
Canlı Yayın
fast rewind
fast forward
Playlist
Bu özelliği kullanabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir
  
Fikrini Paylaş
TAAHHÜTNAME

Hazırlamış olduğum ve sitenize gönderdiğim/ teslim ettiğim, tamamen orjinal ve bana ait olan, projemin/görüntü veya kaydımın, AKRA MEDİA tarafından kendisine ait kablolu/karasal/uydu, şifreli/şifresiz, free/paralı TV, video, DVD, VCD,VHS ,radyo, kaset, sinema ve sair mevcut yada ortaya çıkacak her türlü İşaret, ses ve /veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletim hakkı ve tüm internet siteleri ve sosyal medya platformlarında yayınlamasına, çoğaltma hakkı, yayma hakkı, işleme hakkı ve temsil hakkının kullanılmasına süresiz olarak müsaade ediyorum.

Projemin/görüntü veya kaydımın, bant, CD, VCD, DVD, GSM, MP3 Player, dijital kayıt vb. tüm yollarla kayıt, çoğaltma ve dağıtım haklarını, bilişim veya iletişim ortamında görüntülenmesini, iletilmesini, okunmasını, izlenmesini, dinlenmesini vb. interaktif veya normal CD, VCD, DVD, GSM, MP3 Player vb. şekilde basılarak veya ses kayıtlarının metin haline getirilip kitap olarak piyasaya sunulmasını sağlayacak her türlü materyal üzerine kaydı ile çoğaltılması, kullanılması, işlenmesi, yeniden ve genişletilmiş şekilde sesli, yazılı ya da görüntülü yayın haklarını, bu suretle de çoğaltılarak kullanılması, dağıtılması, pazarlanması vb. fikri, mali ve manevi haklarımın tamamını, programda gerekli görülen değişiklikleri yapma haklarımı bila bedel olacak şekilde, AKRA.MEDİA sitesine ve bu site'nin yetkilisi ve sahiplerine devir ve temlik ettiğimi, beyan, kabul ve taahhüt ederim.

Şehir Seçin
Close