Asri değişimler insanlarımızı “Babana bile güvenme!” öğüdünü verecek ve buna özenle uyacak duruma getirmiş bulunuyor. Oysa güveni hem kazanmak hem de telkin etmek dini ve içtimai bir zorunluluk. Güvenin, itimadın olmadığı yerde birlik ve beraberliği, toplumu inşa etmek mümkün değildir. Resulullah Efendimizin yeni bir toplum inşa etmek için hicret ettiği, bir İslam devleti kurduğu Medine’de neredeyse ilk icraat sayılabilecek iş muahat yani kardeşlik anlaşmasıdır. Bu kardeşlik karşılıklı yardımlaşmaya ve sevgiye dayanıyordu.
Anadolu'da artık çok çok daha az duymaya başladığımız bir kardeşlik anlaşması var, ahret anlaşmasına dayalı. İki Müslüman arasında Allah rızası için, dünyada ve ahirette birbirlerine yardım etmek ve dua etmek üzere kurulan kardeşlik, dostluk demek aslında ama Anadolu'daki ad “ahiretlik”. Ahretlik, ne arkadaşlığa, ne kan kardeşliğine, ne de kankalığa benziyor. İslam kardeşliği içinde ileri bir kardeşlik durumu, daha çok, Ashab-ı Kiram arasındaki muâhat’a benziyor.
Ahretlik yöresel bir gelenek değil. Uzun zaman birbirini görmeyen ahretlerin bir araya gelip hasretle kucaklaştıklarında peygamberimize salavat getirmeleri boşuna değil… Allah’ın elçisi, "Birbirlerini seven iki kul karşılaşıp kucaklaştıklarında Resulullah'a (sav) salavat getirirlerse, ayrılmadan önce Allah'ın affına ermiş olurlar” buyuruyor.
Ahiret kardeşliği iki erkek veya iki kadın arasında yapılıyor, ölüme kadar hatta ahirette de devam eden bir kardeşlik kurulduğuna inanılıyor. Arkadaşını seçebilecek yaşa geldiği çağdan itibaren gençler kendilerine bir ahretlik kardeşi seçebiliyorlardı.
Ahret kardeşliği ahlak, kişilik ve huy benzerliği olan kişiler arasında kurulurdu. İnsanlar ahretliklerini iyi huylu, dindar, aklı selim sahibi kişiler arasından seçmeye dikkat etmişlerdir. Yoksa aşı tutmazmış. Ahretliğin “tutması”, tarafların iyilik ve kötülüğün ne olduğu konusunda ortak anlayışa sahip olmaları ve bu sorumlulukları hayat boyunca taşımalarıyla belli olurmuş.
Hemen her şeyi törenleştiren, bu vesile ile toplum nezdinde kabulünü hızlandıran ve nesilden nesle nakledilmesini sağlayan Osmanlıda Ahretlik olmanın da bir merasimi vardı elbette. İki genç birbirini ahret kardeşi seçeceği zaman önce aralarında anlaşırlar, sonra da ailelerini haberdar ederlerdi. Aileler çocuklarının arkadaşlığı için komşulara ve akrabalara haber verir, mevlit ve dua yapılacağını duyururlardı. Ailelerinden kimin durumu müsaitse merasim onun evinde yapılır, merasime gelenler yanlarında küçük hediyeler getirirlerdi. Gençlerin aileleri de ahret seçilen arkadaşa, içinde basma, yazma, çorap, terlik, seccade, patik vb. eşyalar olan birer bohça hazırlar ve takdim ederlerdi.
Merasim başladığında Kur’an-ı Kerim, Mevlit ve ilahiler okunur sonra da iki genç davetlilerin huzuruna çağırılırlardı. Davetlilerin en büyüğü “Sizleri ahretlik yapacağız, rızanız var mı?” diye sorarak son bir kez daha rızalarını alırdı. Genç tasdik ettikten sonra üç defa “Ömrü billah ahretlik olacağınıza, birbirinizi gücendirmeyeceğinize ve kollayacağınıza buradaki herkes şahit olsun mu?” diye sorardı. Onlar da üç kez “Evet.” cevabını verdikten sonra iki tane kırmızı tülbent getirilir, gençlere verilirdi. Eğer ahretlikler kızlar ise tülbentleri birbirlerinin başlarına bağlar, orada bulunanların ellerini öper ve ahretlik olurlardı. Daha sonra dualar edilir; bazlamalar, pişiler, un helvaları yenilip cemiyet dağılırdı.
Ahretlikler sonraki hayatlarında sevinçli ve üzüntülü zamanlarında birbirlerinin yanında yer alırlar, Birbirlerine hayrı tavsiye eder, kötülüklerden sakındırırlar, Kötü ve tehlikeli yollara düşmekten korurlardı. Hayattayken birbirlerine yardımcı olan ahiret kardeşlerinden birisi vefat ettiği zaman, sağ olan vefat edenin ruhu için hayır ve hasenat yapar, ailesine ve çocuklarına yardımcı olurdu. Onların sıkıntılarını gidermeye çalışır. Ahiret kardeşi olan kimselerin aileleri de aynı münasebetleri devam ettirmeye çalışırlardı.
Ahret olan kızlar birbirlerine “Ahretim, ahretliğim, kardeşim, bacım vb.” şekillerde hitap ederler, ölünceye dek birbirlerini kardeş, sırdaş, haldaş olarak bilirlerdi. Bu ortaklık sadece ikisi arasında kalmazdı. Ahretliğinin anne ve babasına “ahret anne”, “ahret baba” derlerdi. Babaları veya anneleri vefat ettiğinde, onun ahretliğini Hakk’ın rahmetine kavuşuncaya kadar ziyarete devam ederler. Sık sık ararlar, hatır sorarlar. Eşine hürmet gösterirlerdi.
Evliliklerinden sonra ahretliklerin eşleri birbirlerine “bacanak”, çocuklar da annelerinin ahretliğine “teyze” ya da “ahret teyze” derlerdi. Bu durum böylece torunlarına kadar devam ederdi. Böyle bir yakınlık hâsıl olduğu için ahretliklerin çocuklarının evlenilmesine hoş bakılmaz, onlar kardeş olarak görülürdü. Ahret olanların kavillerinden döndükleri nadir görülmekle birlikte bu toplumda hoş de hoş görülen bir durum değildi.
Ahretlikler düğün, dernek gibi bir cemiyete davet edildiği zaman aynı elbiseleri giyerler, kol kola girerek gezerlerdi.
Ahretliklerin ömürlerinin her anında birbirlerine yardım etmelerinin yanında düğünlerinde çok özel bir de vazifeleri vardı. Bir kızın ahretliği nişanlandığı zaman o kız hemen bir çiçek dikerdi. O çiçeğe gözü gibi bakar, ahretliğinin düğününe kadar yetiştirirdi. Düğün günü gelince çiçeği güzel bir saksıya aktarır, saksının dışını süsler ahretliğinin evine getirirdi. O çiçek gelinin odasında bulunur, genç kızlar özellikle bu çiçeğe bakmaya gelirler “Ahretliğinin çiçeği de pek güzelmiş”, “Aman, ben pek beğenmedim” fısıltıları kulaktan kulağa dolaşırdı.
Tasavvufta içinde de bir yol kardeşliği, bir muhabbet, bir ahiret kardeşliği vardır. Ve hatta bazısı bazısına samîmî hitap etmek istiyorsa, "Nasılsın ahretlik?" der. Yâni, "Ey benim ahiret yönünden kendisini kardeş seçtiğim, nasılsın?" demiş olurdu.
Osmanlıda ahretlik kelimesini ifade eden bir başka kelime daha kullanılmıştır “şerik” ortak demek olur. Ahretlikler uzak düştüklerinde birbirlerine mektup yazarlarken şerîk sözcüğünü birinci satırda yer alan hitap cümleciğinde kullanırlarmış:
"Hakîrin şerîki karındaşım, cânım efendim…" derlermiş mesela. Yahut:
"O benim rahle şerîkim ve elli yıllık dostumdur…"
Ahretlik yol arkadaşın, bekçin, koruyucun, seni denetleyen yanlış yapmanı önleyen iyilik meleğindir. Ahretseniz birbirinizi düzeltir, iyiliğe sevk edersiniz. Birbirinizi uyarırsınız. Birbirinizi bilgilendirir, haberdar edersiniz. Ahretseniz askerlikte biriniz uyuyan, diğeriniz nöbet tutandır. Yolcuysanız dertleşen, zamanın nasıl geçtiğini birbirinize unutturan; köylüyseniz birbirinizin imece eri, şehirliyseniz iyi ve kara gün dostusunuzdur.