74 yıllık hayatını ilme ve İslama adayan, tarihte iz bırakan bir şahsiyet, 'Kahramanlık', 'Cesaret',
'Fedakârlık', 'Yiğitlik' abidesi; Kafkas Kartalı Şeyh Şamil.
Şeyh Şamil, 30 yaşına kadar tefsir, hadis, fıkıh ilimlerinin
yanında felsefe ve edebiyat tahsili yapan bir ilim adamı. Bir defasında savaşta
yaralandıktan sonra 25 gün yoğun bakımda kalan Şamil, gözlerini ilk açtığında
annesine “namazım geçti mi?” diyecek kadar arif bir şahsiyet.
Şeyh Şamil, Dağıstan’ın Gimri köyünde dünyaya geldi. Babası Avarlar’dan Muhammed, annesi Avar beylerinden Pîr
Budak’ın kızı Bahu Mesedu’dur. Doğduğunda kendisine dedesinin ismi verilmiş ancak
sürekli hasta olduğundan isim değiştirmenin iyi geleceğine dair geleneksel
inancın etkisiyle ailesi adını Şâmil (Şâmûîl, Şemûîl) olarak
değiştirilmiştir.
Kısa bir süre sonra sağlığına kavuşan Şâmil, ilk eğitimini dayısından almıştır. Ardından arkadaşı Molla Muhammed ile
birlikte Harakinili Said ve ileride kayınpederi olacak olan mutasavvıf Cemâleddin Gazi-Kumukī’den dinî ilimleri tahsil etmiş ve yirmi yaşlarında ileri seviyeye ulaşmayı başarmıştır.
Şeyh Şamilin arkadaşları ile ilim öğrenmek üzere Bağdad’a gidip, Mevlana Halid Hazretlerinden ders aldığı da
rivayet edilir. Ondan tefsir, hadis, fıkıh, edebiyat, tarih gibi zahirî ilimleri ve tasavvuf ilminin inceliklerini öğrenmiştir.
Bağdadî, bu kıymetli talebesini tebliğ ve irşad çalışmaları için
memleketi olan Kafkasya‘ya göndermiştir. Memleketine döndüğünde Şeyh Şamil,
30 yaşlarına gelmiş, iki metreyi aşkın boyu, geniş omuzu, levend endamı, güreş,
koşu, atlama, nişancılık gibi maharetleri ve ilmî kudreti, sarsılmaz imanı, keskin
bakışları ile muhteşem bir şahsiyet olmuştur. Son derece sade ve kanaatkâr olan
hayatı boyunca Kuran ve sünnet yolunda yaşamaya gayret etmiştir.
39 yaşına geldiğinde Şamil, Kafkas halklarının imamlığına
seçilir. Kafkasya’da ayrı ayrı hanlıklar halinde olan müslümanları bir bayrak altında toplamak için köy köy, kasaba kasaba dolaşmaya başlar. Gayet zor ulaşım şartları altında dağları, yaylaları aşarak hedefine ulaşır. Kabileleri bir araya toplayarak, onlara, esaretin kötülüğünü anlatır.
Tesirli hitabetiyle halkı cezp eder, insanların kalplerindeki iman ateşini alevlendirir. Gerçek hürriyeti anlatır ve herkesi etkiler.
Şeyh Şamil, gecesini gündüzüne katarak, kısa zamanda kısmen de olsa hedefine ulaşır. Bu gayretleri ile Dağıstan’da ve bütün Kafkasya’da hem
idarî hem dinî otorite olarak kabul edilir, bundan dolayı da yazışmalarında imam ve emîrü’l-mü’minîn unvanlarını kullandığı görülür.
Şâmil, lider (imam) seçildikten sonra güçlü hitabeti, kararlı tutumu, askerî ve siyasî dehasıyla Dağıstan’da ve bütün
Kafkasya’da öne çıkmış hem idarî hem de dinî otorite haline gelmiştir.
Yönetimine tabi olan bölgelerde idarî sistemi yeniden düzenlemiş, siyasî, idarî, dinî ve adlî görevlerde kendisine yardımcı olan bir
divan oluşturmuştur.
Şeyh Şamil, 25 yıl boyunca yüzlerce mücadeleye girmiş ve bu
süre zarfında göstermiş olduğu istikrar, zeka, liderlik ve duruş düşmanlarında
hayranlık uyandırmıştır.
Bütün bir yaşamını Kafkasya’nın birliği ve özgürlüğü için geçiren Şeyh Şamil tüm dünyada büyük bir saygıya nail olmuş ve Kafkasya tarihinin mümtaz bir şahsiyeti olarak günümüze kadar bu özelliğiyle anılmıştır. Yaşadığı dönemde Osmanlı,
kendisine Dağıstan Serdar-ı Ekremi unvanını vermiştir.
Şeyh Şamil, düşmanın askeri gücünün
çokluğu ve ellerindeki imkanlara rağmen kurduğu düzenli orduyla 25 sene
destansı bir mücadele sürmüştür.
1859’de Şeyh Şamil’in kaderini belirleyen önemli bir gelişme
olur.
Düşman kuvvetleri Şeyh Şamil’in karargâhının bulunduğu yeri kuşatmış,
ailesi ve 400 arkadaşını köşeye sıkıştırmıştır. 1,5 ay düşman ordusuyla mücadele ederler fakat olumlu bir sonuç
çıkmaz. Düşman kuvvetleri Şeyh Şamil’i canlı olarak ele geçirmek ister.
Şamil’in tek şartı; kadınlara, çocuklara ve yerli ahaliye dokunulmamasıdır. Bu şartlarda Şeyh Şamil ve oğulları düşman
kuvvetlerine teslim olur.
Gösterdiği olağanüstü kahramanlık ve başarılar sebebiyle hakkında birçok menkıbeler söylenmiş olan Şeyh Şamil’in
rakiplerini bile kendisine hayran bırakan bir hali vardır.
Şeyh Şamil aynı zamanda yaşadığı dönemde düşmanı olan subay, bürokrat ve Çar üzerinde de büyük saygı uyandıran tarihsel
şahsiyettir. Bu durumu kendi rızası ile teslim oluşundan sonraki esir ediliş serüveninde görmek mümkündür.
Oldukça yaşlanan ve esaret hayatının iyice çökerttiği Şeyh Şamil, Rus Çarına hacca gitmek istediğini bildirir. Rus Çarı Şeyh Şamil’in bu
isteğini, oğlu Muhammed Şefi’yi burada rehin bırakmak kaydı ile kabul eder. Şamil, 31 Mayıs 1869 da İstanbul’a hareket eder.
İstanbul’a geldiğinde Sultan Abdülaziz tarafından kabul edilir. Yedi ay İstanbul’da kalan Şamil, hac vazifesi için Mekke’ye geçer, ardından
Medine’de en sevdiğinin yanında misafir edilir. Hastalığının artması neticesinde 4 Şubat 1871 tarihinde, 74 yaşında Medine’de vefat eder ve Cennetül Baki kabristanına defnedilir.
Hayatta olduğu dönemde bile Avrupa’nın ve tüm İslâm dünyasının dikkatlerini üzerine
çeken Şeyh Şamil hakkında romanlar, makaleler, tiyatro ve araştırma eserleri kaleme alınmıştır.