Bismillâhirrahmânirrahîm.
Elhamdülillahi hakka hamdihî nahmedühû bi-cemî'i mahâmidihî lehü'l-hamdü kemâ yenbeğî li-celâli vechihî ve li-azîmi sultânihî vessalâtü vesselâmü alâ hayri halkıhî tâci ruûsinâ ve kurretü uyûninâ ve üsvetüne'l-haseneti muhammedini'l-Mustafâ ve âlihî ve sahbihî ve men tebi'ahû bi-ihsânin ecmaîn.
Aziz, muhterem ve sevgili cemaat-i müslimîn, değerli kardeşlerim!
Kadir geceniz, ramazanınız, evkâtınız, zamanınız mübarek olsun. Allahu Teâlâ hazretleri böyle fevkalade müstesna, fevkalade nurlu, fevkalade sevaplı, hayırlı, feyizli gecelere, zamanlara erdirsin. Allahu Teâlâ hazretleri her zamanınızı, her gününüzü kadir eylesin.
Şairin birisi diyor ki;
Vücûd cûd-i ilahî hayât bahş-i kadîm
Bu kârhânede bilmem neyim, benim nem var.
Biraz eski bir dille söylendiği için açıklamak gerekir. "Şu varlığım Allah'tan, vücut Allah'ın cûdundan."
Cûd, "cömertlik, ikram" mânasına.
Şu benim varlığım dünyada mevcut oluşum, yok değilim varım şu anda, şu benim varlığım Allah'ın cûdunun, cömertliğinin, sehâsının, kereminin, ihsanının eseri, yoksa olur muydum?
Olsaydım bile yaşar mıydım?
Ölürdüm.
Yani cûdu olmasaydı, ihsanı ikramı olmasaydı bir an duramayız. Bir an, O yarattığı halde bir an duramayız.
Vücûd cûd-i ilahî hayât bahş-i kadîm. "Hayat da O'nun ezelden bize ikramı; bunlar yaşasınlar, hayat sürsünler diye takdir kalemi ile ezelde yazmış; hayatımız O'ndan, varolan her şeyimiz de O'ndan."
Şair şaşırmış gibi soruyor kendisine, yani "Bu dünyada ben neyim? Bilmem ki neyim var, hiçbir şeyim yok, her şey Allah'ın." Yani her şeyimiz Allah celle celalühü Hazretlerinin.
Neyi hak ettik de bu nimetleri kazandık? Yani çok matah varlıklar mıyız da mükafatlar aldık da mı böyle oldu?
Hayır, Allahu Teâlâ hazretlerinin cûd u keremi gökten yağmur gibi yağıyor, güldür güldür sağnak yağmur gibi yağıyor, layık olanı olmayanı hepsini sırılsıklam ıslatıyor, hatta rahmeti deryasına gark ediyor. Onun için Şeyh Sa'dî Şîrâzî demiş ki;
Ey Kerîmî ki ez hâne gayb
Gebr u tersâ vazife hûr dârî
Dûstân râ koça konî mahrum
Tu ki bâ düşmenân nazar dârî.
"Ne Kerîmsin yâ Rabbi! Ki, gayb hazinelerini açmışsın, değil müslümanlara ateşperestlere, hristiyanlara, kafirlere, putperestlere bile veriyorsun. Açmışsın hazineni hepsine veriyorsun. Sen böyle seni tanımayan, seni bilmeyen, nimetine şükretmeyen, ihsanına karşı kulluk etmeyen, bilakis isyan eden, kâfir olan, müşrik olanlara bile böyle cûd u kereminle muamele ederken yâ Rabbi!" Dûstân râ koça konî mahrum "Dostlarını bu kereminle, hiç aklımdan geçmiyor olur mu ki, dostlarını mahrum eder misin yâ Rabbi?" Düşmanlarına bile veriyorsun, hasımlarına bile veriyorsun. Aduvvallah, Allah düşmanlarını bile rızıksız bırakmıyor, onlara bile veriyorsun dostlarını mahrum eder misin yâ Rabbi?
Güzel bir mana yakalamış. Etmez... Düşmanına bile verecek kadar cûd u keremi coşkun olan Allahu Teâlâ hazretleri dostlarını mahrum etmez. Bir mücrim, âsi, kâsî kalp, katı kalpli kul, günahkâr zalim kul, hatasını anlayıp içine pişmanlık ateşi düştüğü zaman daha estağfirullah demeden affediyor Allah! "Pişman oldu kulum, içinden duyguları değişti." diye o zaman affediyor. Söylemeye lüzum bırakmıyor çünkü söylemeye lüzum yok, içimizi de dışımızı da O biliyor.
Umarız ki has kulları hürmetine, dostları hürmetine, karınca kararınca yürüyen kullarını da rahmetine erdirir, rahmetinden mahrum bırakmaz. Çünkü bir de emretmiş, hani kimisi utanır, kimisi bilemez, kimisi şaşkınlığından aklına getiremez diye buyurmuş ki;
"Ve kâle rabbükümüd'ûnî estecib leküm"
Bana dua edin. [diye] emri var. "Üd'ûnî"
Bana dua edin.
"Estecib leküm"
Size mutlaka karşılık veririm, vereceğim.
Dua ettiniz mi karşılık vereceğim. Onun için Karadenizli bir samimi müslüman açmış elini;
"Yâ Rabbi! Madem vereceksin niye beklettiriyorsun, versene çabuk da!.." filan diyormuş. Demişler ki;
Nereden bildin vereceğini?
"Sus! Cahil! Eğer vermeyecek olsa istetir mi?" demiş. Vermeyecek olsa istetir mi? Ve kâle rabbükümüd'ûnî estecib leküm. dedi. Dua edince vereceğine vaadi var, madem dua ediyorum verecek ama çabuk versin diye ben O'nu sıkıştırıyorum." demiş.
Karadenizlinin samimiyeti, Allah razı olsun.
Dua da Allahu Teâlâ hazretlerinin emri olduğundan;
"Ed-du'âu hüve'l-ibâdetü"
Dua da ibadettir.
Namazımız ibadet elhamdülillah, teravih ibadet, tesbih ibadet, oruç ibadet, itikâf ibadet, hac umre ibadet.
Dua ne?
Canım dua da açıyorsun elini "ver" diyorsun, Allah'tan bir şey istiyorsun.
Hayır, o da ibadet, neden?
Allah emretmiş, vazife. Yapmadığın zaman;
Men lem yed'ullâhe ğadibellâhu aleyhi. Peygamber Efendimiz; "Kim Allah'a dua etmezse Allah ona gazap eder." diyor.
O kereminin büyüklüğüne bak ki dua etmeyene gazap ediyor. Çok istedi diye dünya zenginleri;
"Ee! Yeter artık verdik ya! Dün verdik bugün ne geliyorsun kapıma? Başka kapı mı yok? Başka mahalleye git, başka eve git!" der ama Allah celle celâlühû istemeyi teşvik ediyor ve istemeyene kızıyor. Kereminin büyüklüğüne bakın ki istemeyene kızıyor.
Sonra bir de buyurmuş ki;
Bismillâhirrahmânirrahîm.
Kul yâ ibâdiyellezîne esrafû alâ enfüsihim lâ taknetû min rahmetillâhi innellâhe yağfiru'z-zünûbe cemî'â innehû hüve'l-ğafûru'r-rahîmü.
Şimdi bir yerde emretmiş ki; "Bana dua edin ben duanıza karşılık vereceğim." Âmennâ ve saddaknâ. Emretmiş, emir ferman O'nundur, baş üstüne dua edeceğiz, dua var. Bir de insan utanabilir, diyebilir ki;
"Yani evet, 'dua et' demiş ama erhamurrahimin olan ekremü'l-ekremîn olan Rabbimiz 'dua edin' demiş ama ben çok günahkarım, benim yüzüm çok kara, benim çevrem çok kirlendi, benim evim çok simsiyah oldu, kalbim karardı. Ben öyle günahlar işledim ki söylemeye dilim varmıyor, hatırıma geldikçe tüylerim diken diken oluyor ben utanıyorum." diyebilir kullar.
Hakikaten de böyle diyenlere de rastlıyoruz, rastlamışsınızdır, belki içinizden böyle diyenler de böyle düşünenler de vardır. Onlara karşı da, hani böyle bir mahçup, yoksul, şöyle uzakta biraz durdu mu, zengin der ki;
"Sen de gel!"
Ötekiler geliyorlar istiyorlar kendisinden de berikisi utancından kenarında duruyor, o utananı da mahcup olanı da gördü mü, "Sen de gel!" diye onu da çağırır ya. Rabbimiz buyuruyor ki;
Gul;
"Ey benim Resûl-ü zîşânım, ey Habîb-i Edîbim! Bu müslümanlara bildir, bu insanlara bildir." Yâ ibâdiyellezîne esrafû alâ enfüsihim. "Böyle günahlar işleyip de nefsine karşı aşırı işler yapmış olupta kendisini tehlikeye düş[ür]müş olanlara de ki." "Lâ taknetû min rahmetillâhi"
Allah'ın celle celâlühû ve amme nevâlühû velâ ilâhe ğayruhû, rahmetinden sakın ümidinizi kesmeyin, me'yüs olmayın. Affetmez beni, çünkü benimki çok büyük.[demeyin.]
"Allah'ın rahmetinden de mi büyük?" diyor ârifin birisi.
Fatih devrinin büyük âriflerinden, vezirlik, sadrazamlık da yapmış Sinan Paşa diye bir kimse diyor ki;
Allah'ın lütfundan da mı büyük senin günahın?
Yani beceremez mi affedemez mi? Yani yetmez mi affı senin günahını affetmeye? Yetmez mi sanıyorsun? Allah'ın lütfundan da mı büyük cürmün, senin günahın? Yani öyle bir şey bahis konusu değil.
"Lâ taknetû min rahmetillâhi"
Ne kadar günahkar olursan ol, Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin.
Onun için;
"Ve men yaknetu min rahmeti rabbihî ille'd-dâllûne"
Ancak sapıtmış, şaşırmışlar Allah'tan rahmetinden ümidi keserler me'yüs olurlar.
Yoksa Allah'ın rahmetinden ümit kesmek de yasak. Bakın Allah celle celâlühû nasıl yasaklar koymuş! Yani ümit kesmek yok! Duvarı çekmiş önüne;
"Geriye kaçma, gel buraya!" Şöyle bir duvar çekmiş;
"O tarafa gitme, istemekten de çekinme iste." Susmaya da bir yasak koymuş;
"İste dua et, bak istemezsen kızarım." da buyurmuş.
Rabbimiz'in cûduna, keremine, ikramına, ihsanına [sınır yok...] Artık bizim dillerimiz anlatamaz, akıllarımız yetmez de fakat kıyısından köşesinden, herhalde az çok bu âyetlerden anlıyoruz ki Allahu Teâlâ hazretleri;
Rahmeteşrâ bahâne mi hoyet
Belki urâ bahâ nemî cuyet
Allah rahmetinin karşılığını bizden istemiyor, nasıl vereceğiz?
Veremeyiz zaten, Allah'ın rahmetini hak edecek bir şey, O'nun dergahına layık bir güzel ameli, bir güzel fiili, tam O'nun dergahına götürülmeye layık bir ameli kimse yapamaz. Allah'ın dergâh-ı izzetine layık olan ameli beşer yapamaz, takat getiremez, güç yetiremez; o kadar güzeli yapmak mümkün değil.
Namaz kılarız aklımıza bakkal gelir. Oruç tutarız günah gelir, zekât veririz şurasında kusur işleriz, hatim indiririz burasında böyle şey olur, yani kusursuz mümkün değil. Ama Allahu Teâlâ celle celâlühû ve amme nevâlühû hazretleri, işte şunlardan anlaşılıyor ki rahmetine paha, karşılık istemiyor, bahâne, bahâneler arıyor. Yani affedecek, verecek, lütfedecek, cennetine sokacak da [bahâneler arıyor.] Hem de [cennetine] davet etmiş.
Niye Arapça öğrenmiyorsunuz mübarekler?
İnsan ana dilini bilmez mi? Ana dilini bilmez mi bir insan? Bir evlat ana dilini bilmez mi? Bilmezse ayıp olmaz mı? Ana dilini bilmeyen bir evlat olursa ayıplanmaz mı? Ana dilini bilmez mi bir insan?
Arapça bizim ana dilimiz.
Nereden? Nereden ana dilimiz?
Çünkü Peygamber Efendimiz'in zevceleri;
Ve ezvâcühû ümmehâtüküm.
Peygamber Efendimiz'in hanımları neyimiz?
Annelerimiz.
Ne konuşurlardı?
Arapça konuşurlardı.
O halde Arapça ana dilimiz olduğundan öğreneceğiz. Annemizin dilini hepimiz öğrenmek zorundayız. Bugünden tezi yok öğreneceğiz.
Arapçayı öğrenin.
Allahu Teâlâ hazretleri cennetine davet ediyor;
"Vallâhu yed'û ilâ dâri's-selâmi" Cennetine davet ediyor, cennetini hazırlamış.
"Mâ lâ aynün ra'et ve lâ üzünün semi'at ve lâ hatara alâ kalbi ehadin" Kimsenin görmediği yani gözlerin bu dünyada emsalini görmediği, kulakların menkıbesini, efsanesini, şânını işitmediği, hatta hiç kimsenin gözünün kapayıp da hayal ettiği zaman bile tasavvur edemeyeceği kadar büyük güzellikleri sekiz cenneti hazırlamış celle celâlühû.
Ondan sonra da;
"Vallâhu yed'û ilâ dâri's-selâmi"
Yed'û, (da'vet) kelimesinden, yani ananızın, mübarek analarınızın dilini bilseydiniz [anlardınız.]
"Vallâhu yed'û"
Allah davet ediyor.
"İlâ dâri's-selâmi"
O selamet yurdu olan cennete Allah sizi davet ediyor.
Ben şimdi şuraya dikileyim;
"Ey Müslümanlar! Yürüyün, Allah sizi cennete davet ediyor." diyeyim ne yaparsınız?
Nâra atarsınız, kiminiz bayılır, aşka gelir şuralarda, bu ne biçim söz derler;
"Allah celle celâlühû bizi davet mi etmiş, öyle mi hocam?" diye aşka gelir nâra atar.
Hani kardeşimiz namaz bittikten sonra da güzel ilahiler okuyor bazıları "Allah!" diye coşuyor, yerinde duramıyor nâra atıyor.
"Vallâhu yed'û ilâ dâri's-selâmi"
O selamet yurduna hepiniz davetlisiniz.
Allahu Teâlâ hazretlerinin daveti var. Bakın, mü'min kulları için cenneti hazırlamış, davetiye çıkarmış; utanıp da ben günahkarım istemeye yüzüm yok diyenlere, "Allah'ın rahmetinden ümit kesmek yasak." demiş. Yani, "Onu affeder ama belki beni affetmez." filan düşünür diye de biraz sert bir hüküm koymuş; Allah'ın rahmetinden ümit kesmek haram!
İçki haram, faiz haram, zina haram, hırsızlık haram, Allah'ın rahmetinden ümidi kesmek?
O da haram. Ümit kesmek yok, Allah'ın rahmetinden ümit kesmek yok.
Sonra ne okudu kardeşlerimiz?
"Ve sâri'û ilâ mağfiretin min rabbiküm ve cennetin arduhe's-semâtü ve'l-ardü"
Sâri'û; Yarışın, süratle, birbirinizle o sizden süratli sen ondan daha süratli koşuşun!
"Sâri'û ilâ mağfiretin min rabbiküm" Allah'ın afv u mağfiretine ve sizin için hazırladığı cennete koşuşun.
Yani düdük çalıyor, dırrrrrt... Yani bir yarış, koşuşun diye bir de davet etmiş de kimisi sallanır, kimisi oyalanır, kimisi gecikir [diye];
"Ve sâri'û ilâ mağfiretin min rabbiküm"
Allahu Teâlâ hazretlerinin afv u mağfiretine kavuşmaya koşuşun ve cennetine girmeye koşuşun.diyor.
Ramazan ne ayıdır?
Ramazan mâh-ı ğufrân, "affolma ayıdır."
Ramazan ne ayıdır?
Tilâvet-i kur'ân, "Kur'ân-ı Kerîm okuma ayıdır."
Peygamber Efendimiz Cebrail aleyhisselam ile mukabele edermiş. Bu mukabeleler o âdetin devamı. Mukabele okuyan cemaat Peygamber Efendimiz ile Cebrail aleyhisselam'ın işini devam ettiriyor.
Yaşlı bir amca var ak sakallı, ön tarafta oturuyor. Tabii farzı kıldıktan sonra kimseye söz söylenmez. Yani farzı kılmış, farzı edâ etmiş işi vardır gider, hastalığı vardır gider, hastası vardır gider, treni kaçacaktır uçağı kaçacaktır gider kimseye söz söylenmez. [İmam,]
Esselamu aleyküm ve rahmetullah, esselamu aleyküm ve rahmetullah dedi mi giderse bir şey denmez, ayıplanmaz da. Mazereti vardır diye hüsn ü zan edilir. Yaşlı amca diyor ki;
"Yahu Kur'an okuyorlar kalkıyor bunlar, nasıl şey!"
Çünkü yaşlı, işin sevabını biliyor, "Yahu Kur'an okunacak, mukabele olacak cemaat kalkıyorlar." diyor. Yavaşça konuşuyor burada, kimseye bir şey demiyor, ben önden duyuyorum, "Nasıl kalkar?" diyor, yani şaşırıyor.
[Ramazan] mâh-ı ğufrân, mağfiret ayı; mâh-ı tilâveti'l-kur'ân, Kur'ân-ı Kerîm'in okunma ayı.
Aziz ve muhterem kardeşlerim!
Bu güzel mevsim bu güzel zaman... Tabii güzellikler, güzellikler anlayana. Yani güzellikten anlayana bir şey güzel gelir; anlamayana bir şey ifade etmeyebilir. Kimisi güzel bir şey görünce güzellikten anlıyorsa mest olur; güzel bir sesten, güzel bir bilgiden, güzel bir hediyeden, güzel bir manzaradan... Güneş doğuyor güneş batıyor, bahar gelmiş sabahleyin güneş bir taraftan doğuyor, sabâ rüzgarı esiyor püfür püfür, tatlı tatlı, ağaçlar tepeden tırnağa çiçek açmış, hulle giymiş donanmış, kuşlar cıvıl cıvıl, cıvıl cıvıl ötüyor... Evliyaullahtan birisi o güzel manzaranın karşısında dayanamamış bir nâra atmış bayılmış.
Şeyh Sa'dî-i Şîrâzî diyor ki;
"Bir gün Halep mescidinde vaaz ediyordum"
(E Şeyh Sa'dî bu! Dünyanın tanıdığı hakîm şairlerden, İran'ın en büyük şahsiyetlerinden, yani çok yüksek bir şahsiyet, çok ârif, çok kâmil, çok gün görmüş, çok bilgili bir şahsiyet. Gülistan isimli kitabı yazmış)
"Vaaz veriyorum ama herkes böyle kuzu kuzu dinliyor. Marifetullahtan, ince manalardan bahsediyorum herkes böyle duruyor. Baktım kapıdan birisi geldi, hal ehli bir kimse. Şöyle benim sözlerime bir kulak verdi, konuşulan mevzuyu, benim sözlerimi bir duydu, bir nâra attı. Onun o nârasından artık bizim cemaat de cûşa geldi, artık nâra atan atana bir hal oldu." diyor. Yani halden, sözden anlayan nasıl şey yapıyor, [etkileniyor.]
Bu güzel ayda bu güzel sevaplar ve bu güzel fırsatlar... Bunlar, bunlar büyük fırsatlar.
Hocaefendiler bunu her zaman söylerler. Geçen sene aramızda olup da bu seneye çıkamamış nice tanıdıklarımız var. On bir ayın sultanı Ramazan'a erişememiş nice nice tanıdıklarımız var.
Bir dahaki Ramazan'a çıkabilir miyiz bu güzel günleri tekrar idrak edebilir miyiz?
Allah'ın sevdiği razı olduğu bir halde yine böyle uzun yıllar Allahu Teâlâ hazretleri bu güzel aylara, bu güzel günlere, gecelere, kandillere cümlemizi eriştirsin ve istifade ettirsin boşa kaçırttırmasın. Azamî derecede istifade etmeden gafil olarak bunları geçirmeyenlerden [eylesin.] Allah'ın rahmeti bu kadar böyle cûşa gelmişken, isteyene verecekken, yeter ki istesin, istemesini bilsin, yeter ki istememe durumuna düşmesin. Yeter ki rahmetinden uzak yerlerde, gafiller, cahiller arasında olmasın diye bu kadar göğün kapıları açılmışken, sekiz cennet bezenmişken, yedi cehennemin kapıları kapanmışken, gökler melekler tarafından tezyin olunmuşken, Allahu Teâlâ hazretlerinin rahmeti müminlerin üstüne yağıp dururken ve nice nice sevaplar kazananlar kazandığı zaman Allahu Teâlâ hazretleri bizi de istifade edenlerden eylesin.
Hele hele Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in şu mübarek lihye-i saadetinden, o sakal-ı şerîfinden bohçaların içine birkaç şeyi koymuşlar, onu açalım. Kendisini, inşaallah Allahu Teâlâ hazretleri cemalini rüyalarda sık sık göstersin, fenâ fi'r-rasûl makamlarına erdirsin, fenâfillah, bekâbillah makamlarını göstersin, gözünden Resûlullah'ın siması hiç ayrılmayanlardan eylesin.
Allahu Teâlâ hazretleri sakalını ziyaret ettiğimiz gibi âhirette de Firdevs-i Âlâ'da da komşusu olmayı nasip eylesin.
Daha sözlerimizi söyleriz, inşaallah şu [sakal] ziyareti[ni] bir an evvel yapalım.
Burada sakalı şerifini (lihyesini) öpmek nasip olduğu gibi ruh-i pakini ziyaret etmek, mescidinde namaz kılmayı nasip etsin ki; O'nun mescidinde kılınan bir namaz başka başka yerde kılınan namazdan 1000 kat daha sevaptır. Ahirette de yanında olmayı, komşu olmayı, havzu kevserinden doya doya cûş etmeyi Allah hepimize nasibi müyesser eylesin.
Kısaca böyle mübarek bir geceyi ihya etmenin şekli nasıl olur.
Aklınızda kalsın geceyi ihya etmenin şekillerinden birisi; yatsı ile sabah namazını camide cemaatle kılmaktır. İnsan yatsı namazını camide kılmışsa, sabah namazını da camiye gelip cemaatle kılabilmişse, bu iki namazı camide cemaatle kılmış olmak suretiyle; Allahu Teala Hazretleri sadece geceyi değil, bütün geceyi ve gündüzü ihya etmiş gibi sevap verir.
Onun için sabah namazında da sahurdan sonra; yiyivereyim, yatıvereyim, evde kılıvereyim vesaire demeyin. Sabah namazını camide kılmaya gayret edin.
Hadis-i şeriflere göre geceyi ihya etmenin şekillerinden ikincisi; bir kimse geceleyin abdest alıp, abdestli olup yatarsa bütün geceyi ibadet etmiş gibi sevap alır. Onun iç çamaşırıyla, bedeni arasında bir melek bulunur.
Allahu Teâlâ Hazretleri'ne der ki:
" Ya Rabbi bu kulun temiz yattı, temiz uyudu, sen bunu affı mağfiret eyle" diye o melek ona dua eder. Ayrıca hafaza melekleri de (sevaplarını yazan meleklerde) onu sabaha kadar ibadet etmiştir diye yazarlar.
Gökten melekler onun vücudunu, abdestli olması dolayısıyla yıldız gibi parlar şekilde, nuraniyetini gördükleri için inerler. Etrafında melekler ve huri kızları; izdihamlı bir şekilde toplanırlar, izdiham ederler, yığılırlar ve sabaha kadar kendisine sevap yazılır. Ölecek olsa imanla göçmesine sebep olur.
Bunların yapılmasını mutlaka tavsiye ederiz. Hiç uyumayacak ve sabah namazına kadarda evde ibadet etmek durumunda olan kardeşlerimiz için o daha iyi olur. Allahu Teala Hazretleri; namazlarla, Kur'an-ı Kerim'le, tesbihle, dualarla (duanın da ibadet olduğunu söylemiştik) bu geceyi ihya etmeyi nasip eylesin.
Sübhane Rabbiye'l aliyyel âlil vehhab. Elhamdülillah elhamdülillah sümme elhamdülillah hamden kesiran tayyiben mübareken fîh. Alâ külli hâlin ve fî külli hîn. Kemâ yenbeğı licelâli vechihî veli azîmi sultanih. Allahümme lekel hamd-ü küllü ve lekel küllü şükruhü ve lekel mülkü küllüh.
Allahümme hamden kesîra. Alâ âlâike ve neğmâike ve alâ lütfike ve ihsânike bi adedi zerrâ bi elfi elfe kerrât.
Allahümme şükran kesira. Alâ âlâike ve neğmâike ve alâ lütfike ve ihsânike bi adedi kerratin elfi elfe kerrât. Ve sallellalahü ala seyyidina Muhammedin ve âlihi ve sahbihi ve men tebiahû bi ihsânin ecmeîne't-tayyibîne't-tâhirîn.
Emmâ ba'd
Ya Rabbena Ya Rabbena Ya Rabbe'l âlemin. Ya Erhamerrahimin, ya zel esmâü'l yüsnâ, ya ekrame'l ekramin.
Ya men hüve latîfün bi ıbâdih. Ya men ehabbe me deâhu. Ya ekrame'l ekramîn. Ya ganiyyü ya mûğnî ya karîbü ya mûcib.
Acizane, nacizane yapmış olduğumuz; cümle hayırlarımızı, hasenatımızı, ibadatü taatımızı, okunmuş olan bunca hatmi Kur'an-ı Kerimleri, çekilmiş olan üç aylar tesbihlerini, vesair ibadet ve taatlerimizi, oruçlarımızı, zikirlerimizi, tesbihlerimizi, hatme haceganlarımızı, Peygamber sallallahu aleyhi vesellem Efendimizin lihyeyi şerifini ziyaretlerimizi, vesair hayrat ve hasenatlarımızı lütfunla kereminle kabul eyle yarabbi.
Duaları kabul edicisin Yarabbi. Hatim indirildiği vakit; yapılacak olan duaları kabul ettiğini, hatmin yapıldığı zaman mutlaka makbul dua olduğunu Peygamber sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz bildirmiş. Bunca hatimin hürmetine, Peygamber sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz'in hürmetine, o hadis-i şerifteki vaadin hürmetine, şu bizim dualarımızı reddetme Yarabbi.
Ahsen ve ethem olarak kabul eyle Yarabbi. Havzu kereminden, gayb hazinelerinin kapılarını aç Yarabbi.
Bizlere hadsiz hesapsız rahmetleri, lütufları, ihsanları, ikramları, bağışları saç Yarabbi.
Ya Rabbel alemin bu hasıl olan ucûru mesrûbâtı bizler severek, sayarak evvelen Hazreti Peygamber Efendimizin, Muhammedi Mustafa aleyhi efdalü's-salevât ve ekmelü't-tahiyyât ve't-teslîmât Hazretlerimizin, o Medine-i Münevverede ki o ravza-i mutahharasına acizane, nacizane, muhibbâne, fakîrâne arz ve hibe, ve hediye, ve visal eyledik vasıl eyle Yarabbi.
Ruhi peygamberiyyelerini şu hediyelerimizden haberdar, hoşnut ve razı eyle Yarabbi.
Peygamber Efendimiz'in sevgisine şefaatina, rızasına, teveccühüne, iltifatına cümlemizi ve bu hatimleri okuyan,bu salat-ü selamları getiren, bu tesbihleri çeken, bu ibadetleri yapan kardeşlerimizi hassaten nail eyle Yarabbi.
Peygamber sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz'in ahirette komşusu olmayı cümlemize, cümlesine nasip eyle Yarabbi.
Peygamber Efendimiz'in cemalini şu dâr-ı dünyada da sık sık görmeyi nasip eyle. Tasavvuf erbabı büyüklerimizin bahsettiği; fenafirresul, fenâbillah, bekâbillah makamlarını ihsan eyle Yarabbi.
Cemali Resulullah'ın, gözümüzde daima nümâyân olmasını bizlere nasip eyle Yarabbi. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin o mübarek âlinin, ashabının, etbâının, zevcâti tahirât, ümmühâtı mü'minin validelerimizin, evlatlarının, zürriyetlerinin, ehl-i beytinin, ashabın, ensarın, muhacirinin ve hassaten hulefa-i rasulullah'ın ve aşere-i mübeşşerenin ve amcalarının vesair sahabe-i güzinin ve bütün sahabe-i kiramın ruhlarına; dereceleri üzerine ayrı ayrı hediye eyledik vasıl eyle Yarabbi.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in; hakiki ve manevi varisleri ve ümmetin hakiki ve manevi halifeleri, mürşidin-i kirâm, sâdât ve meşayih turûk-i aliyyemizin cümlesinin ruhlarına hediye eyledik dereceleri üzerine hepsine ayrı ayrı ikram eyle Yarabbi.
Ebubekir Sıddık ve Aliyyi Murteza Efendilerimiz'den müteselsilen bu günümüze kadar ve kendisinden feyz aldığımız çok kıymetli, çok muhterem hocamız Muhammed Zahidi Bursevi'ye kadar turûk-i aliyyelerimizden güzerân eylemiş olan cümle sâdât ve meşayahımızın ve esâtizemizin ve tarikat büyüklerimizin, kardeşlerimizin ve onların halifelerinin ruhlarına hediye eyledik vasıl eyle Yarabbi.
Cümle evliyaullah mukarrebininin ruhlarına hediye eyledik vasıl eyle Yarabbi. Evliyaullah, mürşidini kiram büyüklerimizin; himmetlerine, teveccühlerine, manevi yardımlarına ve iltifatlarına cümlemizi nail eyle Yarabbi.
Bizi o sevdiğin kullarınla beraber eyle Ya Rabbi. Onlarla beraber haşreyle Yarabbi. Onlara verdiğin o marifetullahtan, o muhabbetullahtan, aşkullahtan bizlere de ihsan eyle Yarabbi. Onların yolunda yürümeyi, Peygamber Efendimizin sünnetini şu asırda ihya etmeyi cümlemize nasip eyle Yarabbi.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in yolunda yürüyen, sünnet-i seniyyeyi canlandıranlara; yüz şehit sevabı verileceği hadis-i şerifte müjdelenmiş. Bizi o yüzlerce şehit sevaplarını kazananlardan eyle Yarabbi.
Giyimimizde, kuşamımızda, ahlakımızda, yaşayışımızda, davranışlarımızda, hareketlerimizde, ibadetlerimizde, taatlerimizde bizi bidatların her çeşitlerinden koru Yarabbi.
Sünnet-i seniyyeyi nebeviyyeyi yaşamayı, yaşatmayı, ihya etmeyi, tatbik etmeyi nasip eyle Yarabbi.
Böylece Peygamber Efendimizin sevgisine, iltifatına ermeyi nasip eyle Yarabbi.
İbadetleri kabul olan kullarından eyle Yarabbi. Bidat ehlinin; ibadetlerini, namazını, niyazını, orucunu, haccını, farzını, nafilesini, sadakasını kabul etmeyeceğini Peygamber Efendimiz hadisi Şerif'te bildirmiş. Bizi bidat ehli olmaktan koru Ya Rabbi.
Çalışıp çalışıp da, ibadeti boşa gidenlerden eyleme Ya Rabbi. İbadetleri kabul olanlardan eyle Yarabbi. Azı çoğa sayılanlardan eyle Yarabbi. Eksiğine kusuruna bakılmayanlardan eyle Yarabbi. Makbul kullarından eyle Yarabbi.
Yarabbi şu beldemizin medar-ı iftiharı, enbiyaullahın ve adını bildiğimiz Yuşa Aleyhisselam'ın ve buralara Peygamber Efendimiz'in müjdesine ermek maksadıyla ordularla; zahmetler çekerek, cihatlar ederek gelmiş ve buralarda kalmış olan beldemizin medar-ı iftiharı sahabe-i kirama ve hassaten mihmandar-ı peygamberi Ebu Eyüp el Ensari Halid bin Zeyd Efendimiz Hazretlerinin ruhi paklerine hediye eyledik vasıl eyle Yarabbi.
Cümle evliyaullahı mukarrebinin ve salihlerin ruhlarına hediye eyledik vasıl eyle Yarabbi. Şu beldelere senin rızanı kazanmak için cihad ederek, asırlarca ter dökerek, can vererek, kanlarını topraklara saçarak, kara topraklara karalara şehit olarak, gazi olarak feth etmiş ve bize emanet ve yadigar bırakmış olan o ecdadı gaziyatımızın, şehitlerimizin mücahitlerin ruhlarına hediye eyledik vasıl eyle Yarabbi.
O şühedanın şefaatlerine de nail eyle. Şu beldeleri onlardan emanet intikal ettirdin, bize hüsnühal nasip eyle. Bizim kötü halimizden ve içimizde ki süfehânın, beyinsizlerin hatalarından dolayı şu ecdat yadigarı emanetleri, elimizden kâfirlere geçirttirme Yarabbi. İslam beldelerini kafirlerin eline geçirme Yarabbi. Buraları düşman çilesine uğratıp da düşmana çiğnetme Yarabbi.
Şu ezanlar okuduğumuz, namazlar kıldığımız, camiler bina ettiğimiz; her taşının altıda bir şehidin yattığı diyarları kafirlere çiğnetme yarabbi. Başımıza zalimleri, fasıkları, facirleri kâfirlerin yardakçılarını, onları beğenip, onların yolundan gidenleri musallat etme Yarabbi. Sana muttaki kullarını nasip eyle Yarabbi.
Beldelerimizi, mallarımızı, ırzlarımızı, şereflerimizi, namuslarımızı payumâr ettirme Yarabbi. İstilaya uğramış islam beldelerini kurtar ya Rabbi. Biz burada rahatsız Yarabbi. Hürriyet içinde olduğumuz için; camimizde namaz kılıyoruz, duamızı ediyoruz, oruç tutuyoruz, aç kalsak da akşam yemek olduğunu biliyoruz. Akşam üstü sevine sevine iftar sofrasına oturuyoruz. Dünyanın başka yerlerinde bunları bulamayan nice kardeşlerimiz var.
Yarabbi onlar belki bizden -manevi makam bakımından- daha yüksek ama takdir-i ilahi düşmanların arasında kalmışlar, onlara yardım eyle Yarabbi. Onları galip eyle Yarabbi. Onları kâfirlere ezdirme Yarabbi. Mallarını, ırzlarını, topraklarını kafirlere çiğnettirme Yarabbi.
Katillerden, zalimlerden, kafirlerden Müslümanların ahını, intikamını al Yarabbi. Kâfirleri kahreyle Yarabbi. Zalimlerin bir gün perişan olduğunu yakın zamanda şu gözlerimize göster. O kardeşlerimize her yönden her türlü yardımlar yapmayı da bizlere nasip eyle Yarabbi.
Kullarının cennete girip, cennet nimetleri ile mütebessim olduğu zaman, onları huzuruna çağırıp;
"Size bir şey daha izhar edeceğim ey kullarım" dediğinde Yarabbi
"Bize her şeyi verdin, daha ne olabilir" dediği zaman
"Size cemalimi göstereceğim" diye cemalini gösterdiğin zaman, cemalini gören kullarından eyle Yarabbi.
Sevdiklerimiz cennete gider de, bazılarımız da hesap kötü olur da cehenneme atılan insanlar arasında olursak, aman Yarabbi ne kadar büyük hasret olur. Bizi cehennemden azad eyle Yarabbi. Şu mübarek gece hürmetine azad eyle Yarabbi. Cehennemlik hallerden, yollardan döndür Yarabbi. Cehenneme düşme tehlikesi meydana getiren işlerden sıyır, çıkar, kurtar Yarabbi.
Tevbe-i nasuh ile şu anda dönüş nasip eyle Yarabbi. Bundan sonra cehenneme düşmeye sebep işlere bizi bulaştırma Yarabbi. Haramlardan ve günahların her çeşidinden koru Yarabbi. Cennetin nimetlerini elden kaçırttırma Yarabbi. Cennetin yakınına gelip de; uzaktan köşklerini, güzelliklerini görüp de, kokusu burnuna gelip de, mest olup ta melekler tarafından döndürülenlerden etme Yarabbi. Sıratı hevesle geçmek isterken ayağı kayıp düşenlerden etme Yarabbi. Cehennemin çengellerine takılıp aşağıya uçanlardan etme Yarabbi. Katranların, alevlerin içinde azap görenlerden etme Yarabbi. Cehennemin azabı tahmin edilecek gibi değil Yarabbi, bir kibrit yakılsa parmağımızı tutamıyoruz Yarabbi.
Yarabbi cennetlik kulların cennete girdiği zaman; mürşidi kamiller, ariflere "siz burada durun" diyeceksiniz Yarabbi. İstediklerine şefaat eyleyin diyeceksin Yarabbi, bizi şefaate erenlerden eyle Yarabbi.
Cennete girenlerden eyle Yarabbi.
Gücümüz yok, amelimiz yok, elimiz boş, işimiz güç ama hesaba da takatimiz yok; mahşer günü defterimiz açılıp günahlar ortaya saçılırsa mahşer halkına mahcup oluruz Yarabbi. Bizi defter divan açmadan, hesabı, günahları ortaya dökülmeden, teraziye konulup tartılmadan, bi gayri hisab cennetine giren o bahtiyarlardan eyle Yarabbi.
Bi gayri hisab, duhuli evvelin ile Firdevsi âlâna dahil eyle Yarabbi.
Verimli çalışmalar yapmalarını nasip eyle Yarabbi. Başlattığımız hizmetleri söndürme Yarabbi. Yaktığımız meşaleleri elden düşürme Yarabbi. Yetiştirdiğimiz kardeşlerimizin ayaklarını kaydırma Yarabbi.
Birken bin olalım Yarabbi.
Halleri günden güne artanlardan eyle Yarabbi.
"Lâ tezâlü tâifetün min ümmeti zâhirine ale'l hakka lâ tegûme's-sâa"
Kıyamet kopuncaya kadar hakkı tutan, hakkı söyleyen, dobra dobra, dürüst, sağlam, mücahit "velâ yehâfüne levmete lâim" kınayanın kınamasından korkmayan, ölümden çekinmeyen has kulların mevcut olacak, bizi onlardan eyle Yarabbi. Bizi o sevdiğin taife-i merdiyelerden eyle Yarabbi.
"La yedurru men hazele"
Onlara yardım etmeyenler çatlayacak lar, onlara zarar veremeyecekler, onlar kale gibi sağlam olacaklar. Aslan gibi sağlam yürüyecekler, bizi onlardan eyle Yarabbi.
Elimizden İslam'a, müslümanlara çok faydalar hasıl eyle Yarabbi. Enbiyadan, evliyadan -Hızır aleyhisselamdan başka- kim kalmış Ya Rabbi. Herkes gelmiş geçmiş bu ömür bize de geçecek Yarabbi. Sevdiği bir hal üzereyken, abdestliyken, oruçluyken canımızı al Yarabbi. Günaha üzere alma Yarabbi. Günah üzere yakalananlardan etme Yarabbi. Haram üzerine iken yakalananlardan etme Yarabbi. Meyhanede, kerhanede ölenlerden etme yarabbi.
"Temûtü kemâ teîşûn"
Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz buyrulmuş. Güzel yaşatıp güzel öldür Yarabbi.
"Ve ravhun ve reyhânün ve cennetü Naîm"
Melekler güzel kokularla müjdeleyerek, gözden perdeler kalkıp cennetteki makamları gözlerimiz göre göre, evliyadan büyüklerimiz yanımıza gelerek "korkma evladım" diye teselli ede ede Resulullah efendimizin cemalini göre göre şu emaneti vermeyi nasip eyle.
Sevdiklerimizle Firdevsi Âla'da buluştur Yarabbi. Birbirimize kavuştur Yarabbi.
Bi hurmeti esmâike'l hüsnâ ve bi hurmeti hatamâti'l Kur'âni'l azîm ve bi hurmeti tesbihâtı'ş-şerîfe ve bi hurmeti şehri's-sıyâmi Ramazan ve bi hurmeti leyleti'l kadr ve bi hurmeti esrâri sûreti'l fatiha