Es-Selâmüaleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtüh!
Aziz ve sevgili kardeşlerim, değerli izleyiciler ve dinleyiciler!
Allah cümlenizden razı olsun. Cümlenizi Kadir Gecesine isabet edip, Kadir Gecesini idrak eyleyip, onu mükâfat alacak şekilde değerlendirmeye muvaffak eylesin. Kadir Gecesini ihyâ edip, vaad edilen sevapları almayı, Allah cümlenize nasib eylesin.
Kadir Gecesi hakkında Kur’an-ı Kerim’de, müstakil Sûretü’l-Kadr var:
İnnâ enzelnâhü fî leyleti’l-kadr diye bir müstakil süre var.
Bu sûrenin tefsirinde, tefsir kitaplarında meselâ, İbn-i Kesîrin tefsirinde, bu hususla ilgili hadîs-i şerîfleri almış, bu hadislerin ravilerini ve değerlendirmesini yapmış, kuvvet derecelerini karşılaştırmalar yapmış. O bakımdan güzel bir bilgi topluluğu var, İbn-i Kesir’de...
Bu Kadir Gecesi ile ilgili sûreden, Kadir Gecesinin mahiyeti anlaşılıyor. Leyletü’l-kadri hayrun min elfi şehrin kısmından, yâni üçüncü âyet-i kerimesinden. “Öyle bir gece ki, içinde bu gece olmayan bin aydan daha hayırlı...” Bin ay peş peşe gelip de, içinde Kadir Gecesi oldu mu, bu ondan daha büyük olur muhakkak... İçinde Kadir Gecesi olmayan bin ay kadar, ondan daha hayırlı bir gece.
İnnâ enzelnâhü fî leyleti’l-kadri diye başlıyor sûre: “Biz onu Kadir Gecesinde indirdik.”
Neyi?
İnnâ enzelnâhü,Hû zamiri o demek, Biz onu Kadir Gecesinde indirdik. Bu hû zamirinin, tabi neye delâlet ettiğini incelemek lâzım!
İbni Kesir’in görüşüne göre, hû zamirinde anlatılmak istenen, Kur’an-ı Kerim’dir. Yâni:
İnnâ “Ben Azimüşşan, alemlerin Rabbi,Rabbınız Allah u Teala onu, yâni Kur’an-ı Kerîm’i Kadir Gecesi’nde indirdim..”
Demek ki, Kadir Gecesi’nin; Kur’an tarihinde, dinimizin tarihinde böyle bir sıfatı da var.
Vemâ edrâke mâleyletü’l-kadr. “Kadir Gecesi’nin ne olduğunu biliyor musun?” diye tercüme edebileceğimiz, nakledebileceğimiz bir ayet-i kerime... Ama, aslında tam ibâre Ve mâ edrâke “Ne sana bildiriyor, Kadir Gecesi’nin ne olduğunu?..” Yâni, “Hangi bilgi sana Kadir Gecesi’ni anlatıyor?
Bu hususta bir kaynak, bir malzeme var mı?..” gibi. Tabii kestirme yoldan, “Kadir Gecesinin ne olduğunu biliyor musun?” gibi bir noktaya geliyor, bu ayet-i kerime...
Ondan sonraki üçüncü ayet-i kerimede de, Kadir Gecesi bin aydan daha hayırlıdır.
Ondan sonra da, Kadir Gecesi’nde olan olaylar anlatılıyor: Tenezzelü’l-melâiketü ve’r-rûhu fîhâ bi-izni rabbihim. “Melekler ve Rûhu Azam, Cebrâil aleyhisselam olduğu söyleniyor ruhun, veyahut başka melekler topluluğu olduğu rivayeti de var. Bunlar yeryüzüne iniyorlar. Yâni, o Kadir Gecesi’nde olan olaylar...
Selâmün hiye hattâmatlai’l-fecr. Tanyeri atıncaya kadar, imsak kesilinceye kadar olduğu bildiriliyor.
Demek ki, bir tarihi var Kadir Gecesinin, özelliği var; Kur’an-ı Kerim inmiş. Eğer hû zamiri Kur’an-ı Kerîm’i kastediyorsa, başka bir şeyi kastetmiyorsa... Ulemanın kanaati Kur’an-ı Kerîm.
İbn-i Abbas radıyallahu anh’nın bildirdiğine göre, Kur’an-ı Kerîm Kadir Gecesi’nde Levh-i Mahfuz’dan semâ-ı dünyaya topluca indirildi. 23 senede de, olayların gelişmesi üzerine, ondan bölümler bölümler indirildi.
Böylece Cenâb-ı Hakk’ın, mukadderatının yazıldığı Levh-i Mahfuz’unda; Kuran-ı Kerîm’in ayetleri belli, olacak olaylar belli, onlar semayı dünyaya indi. Olayların gelişmesi, senelerin geçmesi üzerine, bu Kur’an-ı Kerîm’in ayetleri, insanlara okundu. Olaylar üzerine ayetler nazil olarak, parça parça, bölüm bölüm, böyle 23 yılda inmesi tamamlandı.
Ama ilk inişi, Levh-i Mahfuz’dan semâ-yı dünyaya inişi, Kadir Gecesi’nde olmuştur.” diye açıklanıyor.
Kadir Gecesi’nin çok şerefli bir gün olduğu belirtiliyor. Bin aydan daha hayırlı.
Bu hususta, yani bu sûre ne sebeple nazil olmuş, sebeb-i nüzûlü nedir?
Mücahid’den rivayet edildiğine göre, Resulullah sallallahu aleyhi vessellem Beni İsrail’den yani eski ümmetlerden, Ya’kub aleyhisselam’ın neslinden gelen mübarek, dindar, ehl-i tevhid insanlardan bir mübarek, lebise silâha fi sebîli’llâhi elfeşehr belinde kılıç bin ay gezmiş... Peygamber sallallahu aleyhi vessellem Efendimiz bunu anlattığı zaman, müslümanlar böyle duyunca, hayran kalmışlar. Hayret etmişler:
“Maşaallah bu kadar uzun zaman, sevap kazanacak şekilde belinde kılıç gezdi diye.“
Bunun üzerine, bu kişinin bu kadar sene kılıç belinde cihad ederek vakit geçirmesi gibi, Allahu Teâlâ Hazretleri müslümanlara da, ondan daha hayırlı, Kadir Gecesini ihsan etti. Demek ki, Ümmet-i Muhammed’e bir ikram olmuş oluyor.
Bir başka rivayete göre de, Peygamber sallallahu aleyhi vessellem Efendimiz, yine Beni İsrail’den, düşmanla çarpışan, seksen yıl çarpışan, dört isimden bahsetmiş:
Zekere rasûlü’llâh sallallahu aleyhi vessellem yevmen, erbaaten min benî isrâîle abedu’llâhe semânîn eâmen. Günlerden bir gün, Peygamber sallallahu aleyhi vessellem Efendimiz, Benî İsrail’den dört kişiyi ümmetine anlattı. Bunlar seksen yıl Cenâb-ı Allah’a ibadet etmişler, lemya’sûhü tarfete aynin bir göz yumup açıncaya kadar bile, Allah’a isyan
etmeden...”
Bunlar kimler ?
Eyyûb aleyhisselam, Zekeriyyâ aleyhisselam, Hezkîl aleyhisselam ve Yûşâ aleyhisselam... Efendimiz’in anlatılanlarını duyunca, sahabe-i kiram bunlara hayran kalmışlar, hayret etmişler. Onun üzerine Cebrâil aleyhisselam gelmiş ve demiş ki:
Ya Muhammed, acibet ümmetike min ibâdetihâülâi nefer. “Senin ashabın, ümmetin bu geçmiş, adı anılan o dört kişinin Allah’a güzel kulluk edişine hayran kaldı, şaştılar. Semânîne seneh. “İsyan etmeden, bir göz yumup açıncaya kadar bile âsî olmadan, seksen sene böyle ibadet yaptılar diye hayret ettiler.
Fekad enzela’llâhu hayran min zâlike. Onlar hayret ettiler, imrendiler diye, Allah da müjde olarak, size bu sûreyi indirdi.” diyerek, İnna enzelnâhü fî leyleti’l-kadr sûresini okumuş. Böylece bundan dolayı, bu sûre nazil olmuş oluyor.
Hâzâ efdalü mimmâ acibte ente ve ümmetike. “Bu, senin ve ümmetinin imrendiğinizden daha kıymetli bir gecedir.” diye bildirince;
feserre bi-zâlike rasûlü’llâh sallallahu aleyhi vessellem ve’n-nâsümeahû bu haberden, Cebrail’in aleyhisselam böyle bildirmesinden, Peygamber Efendimiz de çok sevindi, insanlar da çok sevindi, sahabe-i kiram da çok sevindiler.” Yâni Cenâb-ı Hakk’ın biz Ümmet-i Muhammed’e, Peygamber Efendimiz’e bir güzel ikramı olmuş oluyor.
Şimdi, Cenâb-ı Hak böyle bir geceyi bizlere ihsan eylemiş, Elhamdülillâh. Peygamber Efendimiz bunu, daha sonraki yıllarda da Ramazan geldikçe, ümmetine hatırlatmış.
Meselâ; büyük hadis alimi, mezheb kurucusu Ahmed ibn-i Hanbel’in rahmetullahi aleyh, Ebû Hüreyre radıallahu anh’dan rivayet ettiği hadis-i şerifte, Cenâb-ı Peygamber sallallahu aleyhi vessellem buyurmuşlar ki:
Etâküm şehru ramadân. “ Ramazan ayı gelmiş bulunuyor. Şehrun mübârekün. Bu ay çok mübarek, bereketli bir aydır. Farada’llâhu aleyküm sıyâmehû. Cenâb-ı Hak bu ayda oruç tutmayı size farz etmiştir.” Tüftehu fîhi ebvâbü’s-cenneh. “Bu ayda cennetin kapıları açık tutulur.”
Ve tu’lekufîhiebvâbü’l-cehım. “Cehennemin kapıları da kapatılır.
Ve tügallü fîhimeredetü’ş-şeyâtîn.
Şeytanlar, Ümmet-i Muhammedi; azdırmasınlar, saptırmasınlar, kandırmasınlar diye zincirlere vurulur, kelepçelenir, bağlanır.
Ve fîhi leyletün hayrun minelfi şehrin. Bu ayın içinde öyle bir gece vardır ki, bin aydan daha hayırlıdır!” diye bildirmiş.
Tabi bin aydan hayırlı olması nasıl?
Yine Ebû Hüreyre radıyallahu anh’dan Sahihayn’da, yâni İmam Buhari ve Müslim’in sahihlerinde kaydediliyor ki, Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuş:
Men kâme leylete’l-kadri îmânen va’htisâben. “Kim inanarak, iman ile ve sevabını Allah’tan umarak, bekleyerek; Kadir Gecesine kalkar, onu ihyâ ederse, zikirle ve saireyle, o geceyi değerlendirirse; gufira lehû mâtekaddeme min zenbihî o zamana kadar olan geçmiş günahları affolunur.”
Demek ki; eski ümmetlerin güzel, mücahid, mübarek insanlarının yaptıkları amellere imrenince; Peygamber Efendimiz’e ve ümmetine, Allahu Teâlâ Hazretleri bir büyük hediye olarak bu Kadir Gecesini takdir buyurmuş, lütuf buyurmuş ve bunu anlatan Kadir Sûresi’ni indirmiş. Peygamber Efendimiz ve ashabı çok sevinmişler.
Öteki Ramazanlarda da, “Bak, bu Ramazanın içinde Kadir Gecesi var!” diye P,eygamber Efendimiz ümmetine bildiriyor.
Şimdi bu Kadir Gecesi ne zaman?.. Ramazan otuz gün, Kadir Gecesi hangisinde?
Ebû Said el-Hudri Hazretleri’nden rivayet edilmiş olan hadis-i şerifte bildiriliyor ki:
İ’tekefe rasûlü’llâh sallallahu aleyhi vessellem. “Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vessellem i’tikâfa girdi, fi’l-aşri’l-evveli minramadân. Ramazan’ın ilk on gününde...”
Biliyorsunuz, Araplar ayı anlatırken, üçe bölüyorlar; el-aşrü’l-evvel ilk on gün. El-aşrü’l-evâil de diyorlar; ilk günler mânâsına... Ortasına el-aşru’l-evsat veya evâsıt diyorlar; ortadaki günler, on gün, on birden yirmiye kadar... Ondan sonra da el-aşru’l-evâhir,sonundaki günler diye. On on öyle üçe bölüyorlar ayı; yirmi dokuz gün de olsa, otuz gün de olsa.
Şimdi, Peygamber Efendimiz Ramazan gelince, itikâfa girmiş. Sonra halk da Peygamber Efendimiz’in i’tikâfa girdiğini görünce, onlar da sevinerek, heveslenerek, biz de sevap kazanalım diye, onlar da i’tikâfa girmişler.
Fe etâhü cibrîlü fekâle. Fakat,Cebrâilaleyhisselam Peygamber Efendimiz’e gelmiş, buyurmuş ki:
İnne’llezi tatlübu emâmeke. “Yâ Rasûlallah, aradığınız, yakalamak istediğiniz önünüzde... Yâni, Kadir Gecesi şu sizlerin i’tikaf ettiğiniz zamanlarda değil, önde...”, buyurmuş. Bunun üzerine onlar el-aşru’l-evsat’ta, yani on biriyle yirmisi arasındaki zamanda i’tikâf etmeye devam etmişler. İtikâflarını o tarafa kaydırmışlar. Peygamber sallallahu aleyhi vessellem, ashabıyla beraber itikâf etmişler.
Fe etâhü cibrîlü fekâle. Sonra Cebrâilaleyhisselam yine gelmiş; Ellezî tatlübu emâmeke “Beklediğiniz bundan da ötede...” buyurmuş. Bunun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi vessellem, Ramazan’ın yirminci gününde kalkmış, demiş ki; hutbe irad edip camide buyurmuş ki:
Men kânei’tekefemaî “Kim benimle bugüne kadar i’tikâf etmişse, felyeci’ leylete’l-kadri ben Kadir Gecesi’ni gördüm; ve innî ünsiytühâ gördüm ama, Allah bana unutturdu. Görmüştüm ama, bana unutturuldu.” Fakat sonuncu on günde olduğunu söylüyor: Feinnehâfi’l-aşri’l-evâhiri “Hiç şüphe yok ki, o Kadir Gecesi son on gündedir.”
Bir de daha tahsis edici bir bilgi veriliyor: Fî vitrin “Tek günlerde...” Yirmisinden sonra tek günler ne olur?.. Yirmi bir olur, yirmi üç olur, yirmi beş olur, yirmi yedi olur, yirmi dokuz olabilir. Beş tane tek gün var.
Peygamber sallallahu aleyhi vessellem Efendimiz sonra demiş ki:
Ve innî raeytüke ennî escüdü fî tînin ve mâin. “Rüyamda öyle gördüm ki, sanki ben çamura, suya secde ediyorum.” Rüyasını anlatıyor. Tabii Peygamber sallallahu aleyhi vessellem Efendimiz’in rüyası rüyâ-yı sâdıkadır. Gün gibi çıkardı zaten. Peygamber Efendimiz’in gördüğü rüyalar aynen çıkardı. Önceden gördüğü şeyler vukû bulurdu.
Ve kâne sakfü’l-mescidi cerîden mine’n-nahli ve mânerâfi’s-semâişey’en. “Mescidin üstü hurma dallarıyla örtülüydü, gökyüzü görünmüyordu. Fecâet kaz’atünfemutırnâ. Birden bir yağmur yağmış.
Fe sallâbine’n-nebiyyi sallallahu aleyhi vessellem. Peygamber Efendimiz namaz kıldırmış. Hattâ raeytü esere’t-tîneve’l-mâialâcebhetihî.
Tabii yukardan damlalar damlayınca, —mescid de böyle döşemeli değil, toprak, kendisi sade gölgelik gibi— namaz kıldırınca, alnına su ve çamur sürülmüş.
Böylece ne olmuş oluyor? Peygamber Efendimiz’in rüyası tam çıkmış oluyor, rüyada Peygamber Efendimiz’in gördüğü şey, bizzat yaşanmış oluyor.
Bu hususta çok rivayetleri kaydettikten sonra, bu mübarek alim, en kuvvetli rivayet olarak buyuruyor ki: “Yirmi yedisidir.” Yirmi yedisi demek, yirmi altıyı yirmi yediye bağlayan gece demektir. O, en kuvvetli ihtimal olmuş oluyor. Fakat yine de, son on günün bazı farklı günlerin de olabileceği, rivayetleri de var. Meselâ, yirmi üç, yirmi beş, yirmi yedi, yirmi dokuz.
Hattâ Ramazan’ın on yedisinde olduğuna dair, başka rivayetler de var. Ama bütün bu rivayetlerin incelenmesinden en kuvvetlisi yirmi yedisi olduğundan; bizim ulemamız, büyüklerimiz de bunları bizden önce okuduklarından, Ramazan’ın yirmi yedinci gecesini Kadir Gecesi kandili olarak tesbit edip kutluyoruz.
Bu hususta, Ebû Zerri’l-Gıfârî’nin rivayetini okuyalım:
Ene küntü es’elü’n-nâseanhâ “İnsanlara bu Kadir Gecesi hakkında bilgilerini ben soruyordum.” Ebu Zerri’l-Gıfârî bu sözü söyleyen. Kultü.Peygamberimiz’e sallallahu aleyhi vessellem demiş ki Yârasûla’llâh, ahbirnî an leyleti’l-kadri, e fî ramadânhiye ev fî gayrihî? “YâRasûlallah, bu Kadir Gecesi Ramazan’da mı, yoksa Ramazan’ın dışında mı?” diye soruyor.
Peygamber Efendimiz cevap veriyor: Bel hiye fî ramadân “Hayır, başkasında değil Ramazan’da...”
Kultü: Tekûnü mea’l-enbiyâi mâkânû, feizâ kubidû rufiat ev ilâ yevmi’l-kıyâmeh? “Yâni, peygamberler varken oluyor da, peygamberler vefat ettirilip, ruhları kabzolunup, insanların arasından giderse kalkacak mı, yoksa duracak mı?” diye soruyor. Tabii, kastı Peygamber sallallahu aleyhi vessellem Efendimiz. Yâni, “YâRasûlallah, bu senin sağlığına mı mahsus, öldükten sonra da olacak mı?.. Bu asr-ı saadete mi mahsus?” demiş oluyor.
Peygamber Efendimiz ona da cevaben buyurmuş ki: Bel hiye ilâ yevmi’l-kıyâmeh “Hayır, benim asr-ı saadetime mahsus değil; kıyamete kadar Ramazanlarda, Kadir Gecesi olacak!”
Kultü. Bu sefer yine soruyu sormuş. İyi ki sormuş, biz de öğreniyoruz: Fi eyyi ramadân hiye?“Ramazanın hangi günündedir o, yâRasûlallah?” diye sormuş.
Kâle Efendimiz buyurmuş ki: İltemi sûhâfi’l-aşri’l-evvel, ve’l-aşri’l-âhir “Bunu birinci onlukta ve sonuncu onlukta, ayın ilk onluğunda ve son onluğunda araştırın!”
Sonra pek anlayamamış, bir karışıklık olmuş. Fî eyyi’l-işrînehiye “Hangisini dediniz yâ Rasûlallah?” diye bir daha sorunca: İbteğûhâfi’l-aşri’l-evâhir “Son on gününde arayın!” buyurmuş, Peygamber sallallahu aleyhi vessellem Efendimiz.
Ama arkasından bir söz daha söylüyor, Peygamber Efendimiz:Ve lâ tes’elnî an şey’inba’dehâ “Bu sorudan sonra, bana artık başka sorma!” diye buyuruyor.
Demek ki, tam tayin edilmesini, Efendimiz engellemek istiyor. Kendisi bilse bile, bildirmek istemiyor.
Fakat o biraz şey yapmış, yine bir fırsat yakalamış. Bakın ifadesine: Fekultü: Yârasûla’llah, aksemtü aleyke bi-hakkî aleyke “Yâ Rasûlallah, seninle olan tanışıklık hukukumun adına, namına sana and veriyorum; lemâ ahbertenî fî eyyi aşrin hiye bu hangi on gündedir?” diye bir daha sorunca; fegadıbe aleyye gadaben lemyağdab mislehû, minzüsahibtühû “Efendimiz ben bu soruyu bir daha sorunca, tanıştığımız zamandan beri hiç kızmadığı kadar kızdı.” diyor.
Peygamber Efendimiz’in kızdığını söylüyor. Demek ki, bilgi vermek istememiş oluyor, son on günde aramayı tavsiye ediyor.
Peygamber sallallahu aleyhi vessellem Efendimiz kendisi, Kadir Gecesi’ni aramak için, istifade etmek için, son on günü evinden ayırılıp, hanımlarının yanından ayrılıp, mescidde yatıp kalkmağa başlardı. Buna i’tikâf ibadeti diyoruz, çok sevaplı bir ibadet. Böyle güzel bir şekilde, şartlarına uyarak, imânen va’htisaben yâni inanarak ve sevabını Allah’tan bekleyerek insan i’tikâf ederse; hacceteyni ve umreteyni iki nafile hac ve iki umre sevabı alır.
Çok büyük bir sevap bu i’tikâf. Onun için, Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vessellem, ibadeti çok sevdiğinden, sabahlara kadar ibadet ettiğinden; Ramazan zâten hoş bir ay olduğundan, Ramazanın son on günü kendisi i’tikâfa girerek, arada da insanlara girmelerini söyleyerek; ama Kadir Gecesinin gününü tam beyan etmeden, on gün i’tikâf etmeyi tavsiye buyurmuş oluyor. Tabii, o on gün mescide i’tikâf eden, o Kadir Gecesini yakalar.
Pekiyi hanımlar ne yapacak?.. Erkekler bu sevabları kazanacak da, hanımlara bir şey yok mu?.. Hanımlar da sevabı kazanır. Biliyorsunuz, onların i’tikâf etmeleri evlerinde oluyor. Evlerinin bir odasını mescid edinirler, kendilerine... Orada i’tikâfın şartlarına uygun olarak, ilmihalde yazılan,usullere uygun olarak, zamanlarını ibadetle geçirirler.
Bey camide, o da evinde; veya beyinin işi gücü olur, i’tikâfa girmemiş olabilir ama, beyi artık hanımının yanına gelmeyecek. Onun için, izinsiz olmaz, kocası izin vermezse olmaz. Kocasının izni şart... İzni oldu,ğu zaman, hanım i’tikâfa başladı mı, artık kocası yanına gelmez. On gün orada ibadet eder, Kadir Gecesini de yakalar.
Kadir Gecesinin içinde olan olayları da, sûrede beyan ediliyor. Bir kere melekler iniyorlar.
Tenezzelü’l-melâiketü ve’r-rûh.Tenezzelü, tetenezzelü’nün daha kısa şekli, mâzî değil muzâri; melekler iner demek. “Melekler iner, ve’r-rûhu bir de Ruh iner.” Rûh, elif lâm ile, belirli, er-Rûh...
Şimdi bu Rûh isimli melek nedir?..
Tefsiri yazan zat-ı muhterem:
Ve emme’r-rûhu fekîle’l-murâdü bihî hâhünâ cibrîl aleyhisselam “Burada bu ruhtan murad Cebrail aleyhisselam’dır. Cebrâil iner.” diyor.
Neden böyle söylüyor?.. Çünkü ruh kelimesinin başka ayetlerde, başka anlamları da var, onun için söylüyor.
Burada hadis-i şerifler de var... Cebrâil aleyhisselam ile bazı meleklerin yeryüzüne inip, bazı Müslümanlarla musafaha ettiğini; musafaha edilen müslümanın, zevkten mânevî hazdan ürperti duyduğunu, hadis-i şerifler bildiriyor.
Ve kîlehüm darbün mine’l-melâikeh “Bu ruh Cebrâil değil de, meleklerden başka cins meleklerdir.” diye açıklayan da var. Bu rivayetler böyle.Burada, “Ruh iner, melekler iner.” buyruluyor. Min külli emr Yâni;
Selâmün hiye min külli emrin “Bu gece, her işten selâmet olur.” Ne demek?.. Hoşa gitmeyen arızalar, kaza vs. gibi şeylerden uzak, sakin bir gece, olur. Mücahid’in mânâ vermesi böyle.
Selâmün hiye “Bu gece selâmdır.”
Bunun açıklaması:
Hiye sâlimetün lâ yestatîu’ş-şeytânü en ya’melü fîhâsûen. “Şeytanın bu gecede bir kötülük yapması, ona müslümanları aldatması imkânı verilmiyor. Onun için, selâmetlik bir gecedir Kadir Gecesi.” mânâsına izah ediyor.
Bir de İbn-i Abbas radıyallahu anh’nın, bu min külli emrin selâm’ı minkülli’mriin selâm diye okuyuşu varmış. Tabii imriin olursa, “Her bir kişiden selâmetlik vardır.” mânâsına gelir.
Min külli emrin selâm’ın mânâsı, Lâ yahdüsü fihâ emrün “Hoşa gitmeyen bir şey olmaz!” demektir. Veyahut, selâm oraya bağlı değildir. Önceki ayet, min külli emr’de bitiyor. Selâmün hiye ayrı bir cümle oluyor. O zaman mânâ: Hiye hayrün küllihâ “Bu gece başladığı ,akşam vaktinden, bittiği fecr vaktine kadar, tan yeri atıncaya kadar hep hayırdır. Yâni, şer yoktur, çok güzel mükâfatlar vardır.”
Ubâdetü’bnü Sâmit radıyallahu anh’dan, bu mevzu etrafında Peygamber sallallahu aleyhi vessellem’in şöyle buyurduğu rivayet edilmiş:
Leyletü’l-kadri fi’l-aşri’l-bevâkî. “Kadir Gecesi bâki kalan, ayın en sonunda kalan son on günlerdedir. Men kâme hünne. Bu günlerde kim kalkarsa...” Kalkıp da tabii ayakta durmak mânâsına değil, namaz kılmak demek. Biz Ramazanda geceleri kalkıyoruz, yâni ne yapıyoruz?.. Teravih namazı kılıyoruz. Teravih namazı, işte Ramazanın kıyamıdır.
Men kâme hünne ibtiğâen fî hisbetihinne. “Kim kalkar, sevabını Allah’tan umarak, bu son günlerin gecelerini ibadet ile değerlendirirse; feinna’llâhe teala yağfirulehû mâtekaddeme min zenbihî. Allah-u Teâlâ Hazretleri, böyle yapan kulun geçmiş günahlarını affeder.” Bir de,Ve mâteahhara. Geriye kalan günahlarını da affeder.” diye ibare var. Yâni, bu geceyi değerlendiren kimseni,n geçmişteki günahlarını ve sonraki günahlarını da affeder.
Bu rivayette, Hiye leyletün vitrun “Bu tek gecedir.” diye devam buyurmuş Peygamber sallallahu aleyhi vessellem Efendimiz... Tis’un. “Dokuz, ev seb’un veya yedi, ev hâmisetün veya beşinci, ev sâlisetün veya üçüncü; ev âhiru leyleh yahut da Ramazan’ın son gecesi...” buyurmuş.
Bu gecelerin Kadir Gecesi olduğu zaman; güneşin doğuşunda, gecenin kendisinde bir letafet, bir hoşluk olduğu da hadis-i şeriflerde beyan edilmiş. Allahu Teâlâ Hazretleri, kullar, “Ben Kadir Gecesini ihyâ ettim; binaen aleyh, tamam, bu kadar senelik işi hallettim.” gibi bir duyguya düşmesinler diye, saklamış.
Biz de, Ramazanın her gününde, gayret edelim, ibadet edelim! Hele şu günlerde, şu konuşmayı dinledikten sonraki zamanlarda, geceleri daha hazırlıklı olun! Geceyi ihyâ etmeye daha çok gayretli olun!.. Hatta büyüklerimiz daha güzel bir söz söylemişler:
“İnsan her gecesini Kadir bilmeli!”
Çünkü, insanların özel Kadre erdikleri günler de olur. Bir insanın Cenâb-ı Hakk’ın hoşuna gidecek, rızasını kazanacak bir hareketi yaptığı bir gece, onun için dünyalara değer, cihanlara değer, onun Kadri olur.
Onun için, her geceyi insan, Kadir bilmeli, güzel geçirmeli!..
Şimdi düşünün: Memleketimizde zelzele oldu. Akşam yattı insanlar, ne halde yattılar?.. Kimisi belki abdest aldı, iki rekât namaz kıldı, abdestli yattı. Dervişane şekilde, Efendimiz’in tavsiye ettiği şekilde yattı. Kimisi belki içti, sızdı yattı. Kimisi kumar oynadı. Kimisi nasıl yaşadıysa... Belki ondan sonra, zelzele oldu, bina yıkıldı üstüne... İnnâlillâhi ve innâ ileyhi râciûn... İşte ölüm geliveriyor birden, belli olmuyor; bir onun için...
Bir de o gece Kadir olabilir. Kadir Gecesi’ni insan, değerlendirmeden kaçırmış olabilir. Onun için, ihtiyat etmeli, her gecesini Kadir bilmeli!.. Hele hele Ramazan’ın içindeyken, bu son günlerde artık iyice, “Acaba Kadir bu gece mi?.. Acaba Kadir bu gece mi?..” diye, iyice gayretimizi artırmalıyız. Çünkü,Cenâb-ı Hak kulun ibadete gayretini seviyor ve meleklerine gösteriyor:
“Bakın şu kullarımın ibadete koşuşmalarına, ibadete gayretlerine, aşklarına, şevklerine!..” diye mübâhat ediyor meleklerine... Kullarının, güzel halleriyle öğünüyor.
Onun için, duygular önemli, kalbinin, gönlünün hali önemli; insanın, aşkı, şevki, ihlâsı önemli... Böyle olmağa, kalbimizi temiz tutmağa gayret edelim!.. Çünkü Cenâb-ı Hak insanın gönlüne nazar ediyor. Rütbesine, omuzuna, makamına, kasasına, parasına, yaşına bakmıyor; gönlündeki güzel duygulara bakıyor. Gönlümüzü temiz tutmağa çalışalım!
Aşk ile, şevk ile kendimiz için, Ümmet-i Muhammed’e, sevdiğimiz özel, yakın kardeşlerimize, has yakınlığımız olan kimselere, annemize, babamıza, evlatlarımıza olmak üzere, böyle yakınlarımızı düşünerek, Cenâb-ı Hakk’a dualar edelim!
Kadir Gecesi nasıl ihyâ edilir?
Gecenin en güzel ihyâsı, tabii hiç uyumamaktır. Uyumazsan, uyumamağa güç yetirebilirsen, akşamdan sabaha kadar hiç uyumazsın, ibadet edersin... Kur’an okursun, namaz kılarsın, tesbih çekersin. Böylece geceyi, ibadetle geçirmiş olursun.
Efendimiz böyle yapardı. Sabahlara kadar secdelerle, namazın içinde Kur’an-ı Kerîm kıraatiyle, gecesini geçirirdi. Ya öyle olur. Öyle yapamayanlar, hiç olmazsa yatsı namazını camide kılsın! Sabah namazını da camide, cemaatle kılsın!..Çünkü, yatsı ile sabah namazını camide cemaaatle kılanlara, gecesiyle gündüzünü ibadetle geçirmiş gibi sevap veriliyor.
Başka?.. Hiç olmazsa erken yatsın, Kadir Gecesi denilen gecede...
Ama yatarken nasıl yatacak?..
Abdestli yatacak. Abdestli yatınca, uykusu da ibadetten yazılır. Biraz dinlendikten sonra kalksın, gecenin şöyle yarısı falan geçtikten sonra, artık imsak vaktine doğru, imsak vaktinden geriye doğru düşünelim; o arada yaptığı şeylere dikkat etsin, güzel değerlendirmeye, ibadetle ihyâ etmeye çalışsın!
Böylece hem uyumuş olur, ama uykusu da ibadete yazılacak şekilde, abdestli yatarsa; kazanmış olur.
Allahu Teâlâ Hazretleri, tabii niyetlere göre ihsan ediyor. İsteyene, dua edene istediğini veriyor. Cenneti isteyene, cenneti veriyor. Kendisine cehennemden sığınanı, cehenneme atmıyor, cehennemden koruyor.
İstemek önemli, isteyip de gayret etmek de önemli. Karınca kararınca yolunda olunca, belki Cenâb-ı Hakk; kulların acizliğine nazar eyler, rahmeyler, azını çoğa sayar, rahmetine bahane eyler. Âcizâne, nâçizâne, eksikli, kusurlu ibadetleri, rahmetine erdirir, lutfu deryasına daldırır, nimetlerine kandırır kullarını. Bol bol ihsan eder.
Allahu Teâlâ Hazretleri, böyle ihsanına erdirdiği, kullarından eylesin cümlemizi.
Es-selâmüaleyküm ve rahmetu’llâh, aziz ve sevgili izleyiciler ve dinleyiciler! Bizi de duadan unutmayın.