Ebu Abdullah ibn Cella (rahmetullahi aleyh) zühd hakkında buyurmuştur ki:
“Övülmek ve yerilmek nazarında eşit olan kimse zahiddir. Farzları ilk vaktinde eda eden kimse abiddir. Bütün fiilleri Allah’tan gören kimse muvahhiddir. Zahid o kimsedir ki gözde küçülsün de gönül kolaylıkla vazgeçsin diye dünyaya zeval gözüyle bakar.”
Ebu Abdullah ibn Cella (rahmetullahi aleyh)'e sordular:
“Kişi ne zaman 'fakr' ismini almaya müstehak olur?” Dedi ki:
“Ondan geriye hiçbir şey kalmadığı zaman”. Sordular ki:
“Bunun böyle olduğu ne zaman ve nasıl sabit olur?” Buyurdu ki:
“Soldaki melek yirmi sene müddetle aleyhinde yazacak bir şey bulamadığı vakit!”
Ebu Abdullah ibn Cella (rahmetullahi aleyh) fakirliğe dair buyurmuştur ki:
“Bir kimse fakirken kendisine takva yoldaş olmazsa katıksız haram yer. Sufi, sebeplerden mücerred olan fakir kişidir. Rızkına ihtimam göstermen, seni Hakk’tan uzaklaştırır ve halka muhtaç eder.”
Ebu Abdullah ibn Cella (rahmetullahi aleyh) tevazuu şöyle anlatmıştır:
“Eğer tevazuun şerefi olmasaydı, yeryüzünde böbürlene böbürlene yürümek fakirin hakkı olurdu. Takva marifetin şükrü, tevazuu izzetin şükrü, sabır musibetin şükrüdür.
Ebu Abdullah ibn Cella (rahmetullahi aleyh) şöyle buyurmuştur:
“Her kim nefsi için ve nefsi ile bir mertebeye ulaşırsa oradan çabucak düşer. Her kim bir mertebeye ulaştırılırsa o zat o makamda sabitkadem olabilir.
Ebu Abdullah ibn Cella (rahmetullahi aleyh) hak ve batıl hakkında şöyle buyurmuştur:
“Batılla iştiraki bulunan her hak, Hakk’ın kısmetinden çıkıp batılın kısmeti olur. Çünkü Hak Teala Gayûr’dur. Batılın kendisine ortak olmasından hoşlanmaz.”
Semnûn Muhîb (rahmetullahi aleyh) şöyle buyurmuştur:
“Muhabbet Allah'a giden yolun aslı ve esasıdır. Muhabbete nisbetle bütün haller oyuncak ve birer menzil olmaktan ibarettir. Talibin, tanınmış olduğu her mahallin zevale ermesi mümkündür. Halbuki salikin zatı veya yol mevcut oldukça muhabbet mahallinin zevale ermesi caiz değildir.”
Semnûn Muhîb (rahmetullahi aleyh) tasavvuf hakkında şöyle buyurmuştur:
“Tasavvuf; hiçbir şeye malik olmaman, hiçbir şeyin de sana malik olmamasıdır."
Semnûn Muhîb (rahmetullahi aleyh) sufiler hakkında buyurmuştur ki:
“Sufilerin nasıl bir zümre olduklarına dikkat ediniz ki kendilerini inkar edenlere bile sonunda tevbe nasip olmaktadır. Onlara ikrar veren bir kimsenin hali nasıl olur! Bundan dolayı sufilerle muamelesi olan hiçbir kimse onlardan zarar ziyan görmez denilmiştir.”