Ebu Hüseyin Nuri (rahmetullahi aleyh) şöyle buyurmuştur:
“Ey bedenim! Maddi varlığım! Yıllarca hevesine ve keyfine göre yedin içtin, konuştun, gördün, dinledin, dolaştın, aldın, tuttun, uyudun, dilediğince yaşadın, arzularını tatmin ettin. Bütün bunlar sana kafi! Yeter artık! Şimdi eve dön ki seni orada bukağıya vurup boynuna Hak’ın hukuku olan şeyleri asayım. Eğer bu hal üzere kalırsan devlet sahibi olursun, aksi takdirde hiç değilse Hakk’ın yolunda yük yüklenmiş olursun!”
Ebu Hüseyin Nuri (rahmetullahi aleyh) nefs hakkında şöyle buyurmuştur:
“Nefis kalple bir ve eşit olunca, kalpte pırıldayan her şey nefis hazzını alır ve bu da beladan başka bir şey değildir. Bu sebeple nefsin rahat bulduğu hiçbir şeyin etrafında dolaşma, onun hoşnut olmadığı şeylere yaklaş.”
Ebu Hüseyin Nuri (rahmetullahi aleyh) insanlara hizmeti şöyle anlatmıştır:
“Benim yolum isar ve fedakarlık temeli üzerine kurulmuştur. En aziz şey candır. Şu birkaç nefesi ve soluk alacak zamanı kardeşlerime sarfetmek istiyorum. Çünkü ben dünyadaki bir nefes alacak kadar zamanı, ahretteki binlerce yıllık hayata tercih ediyorum. Zira burası hizmet orası kurbet mahallidir. Orada Allah’a yakın olmak buradaki hizmete göredir.”
Ebu Hüseyin Nuri (rahmetullahi aleyh)i sınamak için kendisine çeşitli meselelerde sorular sordular. İstenilen cevabları verdikten sonra şöyle buyurmuştur:
“Ey kadı! Bütün bunları sordun ama şunu hala sormadın: Acaba Allah’ın öyler erleri var mıdır ki bunların kıyamları hep onunla, hareket ve sükunları aralıksız olarak Onunla, bütün hayatları Onunla, müşahededeki bekaları da daima Onunla olsun? Öyle ki Hakk’ı temaşa etmeleri hali bir lahza kesintiye uğrasa canları bedenlerinden çıksın. Onunla uyusun, Onunla yesin içsin, Onunla tutsun, Onunla yürüsün, görsün, Onunla işitsin ve Onunla olsun! İşte ilim bu sorulara verilen cevaptır, senin sorularına verilen cevap ilim değildir.”
Ebu Hüseyin Nuri (rahmetullahi aleyh) sufileri şöyle anlatır:
“Sufiler öyle bir zümredir ki, ruhları beşeri bulanıklıktan azad olmuş, nefsin afetinden arınmış, heva ve hevesten uzaklaşıp halis hale gelmiş, bu suretle Hak’la sükun ve rahata erip, Ondan gayrı olan her şeyden uzaklaşıp, ilk safta ve en yüksek derecede yerlerini almışlardır. Onun için onlar ne maliktirler ne memlük! Fakir oldukları için malik, nefsin ve hırsın kölesi olmadıkları için de memlük yani kul değillerdir. Sufinin bedeninde hiçbir şey yoktur. Sufi de hiçbir şeyin derdinde değildir. Ne o bunu bağlar, ne de bu onu.”
Ebu Hüseyin Nuri (rahmetullahi aleyh) tasavvufu şöyle tanımlar:
“Tasavvuf ne ilimlerden ibarettir ne de resim ve suretlerden. O ancak ahlaktır. Yani eğer tasavvuf resim ve şekil olsaydı mücahede ile ele geçerdi, bilgi olsaydı talimle hasıl olurdu. Daha açıkçası: tasavvuf sadece ahlaktır. ‘Allah'ın ahlakıyla ahlaklanınız’ ifadesi bunu gösterir. Allah'ın ahlakı ile ahlaklanıp insanların içine karışmak ve dışarı çıkmak ne resim ile ne de ilimle mümkündür. Tasavvuf hürriyet, civanmertlik, külfeti terk ve cömertliktir. Tasavvuf, dünyaya düşman Mevla’ya dost olmaktır.”
Ebu Hüseyin Nuri (rahmetullahi aleyh) şöyle buyurmuştur:
“Terk, Hakk’ın nasibi için nefsin bütün nasiplerini terk etmendir.”