İbn-i Atâ (rahmetullahi aleyh) buyurmuştur ki:
“Kişiyi önce ilim, sonra hikmet, sonra da tevhid meydanında ararlar. Şayet bu üç meydanda bulunmazsa onun dindarlığından ümidini kes!”
İbn-i Atâ (rahmetullahi aleyh) diğergâmlık hakkında buyurmuştur ki:
“Bir kimsenin yirmi sene münafıklık yolunda taban tepip, bu müddet içinde bir kardeşinin menfaati için bir kerecik bir adım geri atması, altmış sene ihlâslı bir şekilde kendi kurtuluşu için ibadet etmesinden faziletlidir.”
İbn-i Atâ (rahmetullahi aleyh) dünyayı şöyle tarif etmiştir:
“Kulu ahretten alıkoyan neyse, dünya odur. Buna göre kiminin dünyası saray ve mesken, kiminin dünyası ticaret, kimininki izzet ve galebe, kimininki ilim ve onunla iftihar etme, kimininki meclis kurup konuşma, kimininki de nefs ve arzudur. Halktan herkesin himmeti kendi haddine göredir. Her ne hadde ve istidatta iseler onunla bağlıdırlar.”
İbn-i Atâ (rahmetullahi aleyh) nefs hakkında buyurmuştur ki:
“Nefsin tabiatı edepsizlik üzerinedir. Halbuki kul sıkı bir şekilde edebe sarılmaya memur kılınmıştır. Nefis cibilliyeti icabı muhalefet meydanında at koşturur. Kul, çabasıyla nefsin fena arzularına ulaşmasına mani olur. Nefsini doludizgin salıveren fesadta onun ortağı olur.”
İbn-i Atâ (rahmetullahi aleyh) tevekkül hakkında şunları söylemiştir:
“Allah’a Allah için tevekkül edenin işini, Allah dünyada da ahirette de yoluna koyar. Bu suretle tevekkül eden, diğer herhangi bir nisbet ve sebeple değil, sadece kendi tevekkülüyle Allah’a güvenmiş olur. Tevekkül, Yüce Allah’a güzel bir biçimde sığınıp samimi bir şekilde O'na muhtaç olmandır. Tevekkül, şiddetle ihtiyaç duyduğun halde rahatsızlanıp, sebeplere meyletmemen, sebepler üzerinde durmakla birlikte Hak ile sükun bulma halinin hakikatinden ayrılmamandır.”
İbn-i Atâ (rahmetullahi aleyh) rızayı şöyle tanımlamıştır:
“Rıza, Allah Teala’nın kadim iradesiyle kul için ezelde tercih ettiği şeye kalbin bakmasıdır. Bu ise kızmayı terk etmekten ibarettir. Rıza, kalp ile şu iki şeyi seyretmendir: Biri "Halihazırda bana ulaşan her şey ezelde benim için tercih olunmuştur" deyip hadiseleri bu gözle görmendir. Diğeri, "Bana benim için en iyi ve en faydalı tercih edilmiştir" deyip hadiselere bu gözle bakmandır.”
İbn-i Atâ (rahmetullahi aleyh) insaf hakkında buyurmuştur ki:
“Allah ile kul arasındaki insaf üç mertebedir: Yardım istemek, cehd harcamak, edebe riayet etmek. Yardım istemek kuldan, kuvvet vermek Allahu Teala'dan. Cehd kuldan, muvaffak kılmak Allahu Teala'dan. Edebe riayet etmek kuldan, keramet vermek izzet ve celal sahibi Allah’tandır.”
İbn-i Atâ (rahmetullahi aleyh) Allah’a yakınlık edebi hakkında şöyle söylemiştir:
“Yakınlık halinde edepte kusur etmek uzaklık halinde edepte kusur etmekten daha zordur. Çünkü cahilleri büyük günahlar içinde kendi halleriyle baş başa terk ederler ama sıddîkları göz kırpmaları ve bakış tarzları sebebiyle bile muaheze ederler.”
İbn-i Atâ (rahmetullahi aleyh) buyurmuştur ki:
“Her kim Allah’tan başka bir şeyde sükun ve huzur bulursa, onun belası işte o şeydedir. Sebeplerle tatmin olup rahat etmek aldanmışlıktır. Haller üzerinde durmak halleri verip alan Muhavvil’den yani Allah’tan kopmaktır.”