Muhammed b. Ali Tirmizî (rahmetullahi aleyh) takva ve fütüvvet hakkında şöyle buyurmuştur:
“Takva kıyamet günü hiçbir kimsenin yakana yapışamamasıdır, fütüvvet ise hiç kimsenin yakasına yapışamamandır.”
Muhammed b. Ali Tirmizî (rahmetullahi aleyh) şöyle buyurmuştur:
“Aziz, kendisini günahın zelil kılmadığı kimsedir. Hür, kendisini tamahın köleleştirmediği kimsedir. Hoca, kendisini şeytanın esir almadığı kimsedir. Zeki, Allah’tan sakınan kendisini bizzat hesaba çeken kimsedir. Hakka’a giden yola düşen ve hakikati bilen bir kimsenin günahkârlara hiç itirazı kalmaz. “
Muhammed b. Ali Tirmizî (rahmetullahi aleyh) Allah korkusu hakkında şöyle söylemiştir:
“Her kim bir şeyden korkarsa ondan kaçar, her kim Allah’tan korkarsa Ona doğru kaçar!”
Muhammed b. Ali Tirmizî (rahmetullahi aleyh) ahlaka dair şöyle buyurmuştur:
“Bir kişideki huyların en beteri kibri sevmesi ve işlerde ihtiyar sahibi olması ve iradeyi kullanmasıdır. Çünkü kibir, kendisinde kusur bulunmayan zata layıktır. İhtiyar, ilminde hiç cehalet bulunmayan bir zattan vaki olursa sıhhatli olur.”
Muhammed b. Ali Tirmizî (rahmetullahi aleyh) şöyle buyurmuştur:
“Mü’minin neş’esi yüzünde, hüznü kalbindedir. Münafığın hüznü yüzünde neş’esi kalbindedir!”
Muhammed b. Ali Tirmizî (rahmetullahi aleyh) iyilik hakkında şöyle buyurmuştur:
“Dünyada iyilikten daha ağır bir yük yoktur. Çünkü sana iyilik yapan seni bağlamış, kötülük yapansa seni serbest bırakmış olur!”
Muhammed b. Ali Tirmizî (rahmetullahi aleyh) buyurmuştur ki:
“Çocukların maslahatı mekteplerde, eşkıyanınki hapishanelerde, gençlerinki ilimde, kadınlarınki evlerinde ve yaşlılarınki camilerdedir!”
Ebu Bekir Verrak (rahmetullahi aleyh) topluma dair demiştir ki:
“İnsan üç sınıftır: Biri ümera, diğeri ulema, üçüncüsü fukara! Emriler bozulunca halkın geçim durumu bozulur. Âlimler bozulunca halkın dini eksilmeye yüz tutar. Fukara bozulunca halk arasındaki zühd ve himmet bozulur. Ümeranın bozulması cevr ve zulüm, ulemanın bozulması dünyaya meyil, heva ve hevese uyma, fukaranın bozulması taati terk ve rızaya muhalefet şeklinde kendini gösterir.”
Ebu Bekir Verrak (rahmetullahi aleyh) nefs, huy ve cemiyete dair şöyle buyurmuştur:
“Nefsin galip gelişinin kökü, arzularla beraber olmak ve cismani isteklere sahip olmaktır. Heva galip gelince kalbi karartır. Kalp kararınca, can sıkılır. Can sıkılınca huy kötüleşir. Huy kötüleşince insanlardan nefret eder. O, insanlardan nefret edince insanlar da ondan nefret eder. İnsanlara düşman kesilip onlardan nefret edince, kendilerine eza ve cefa ederler. Cevr u cefa edince de insan şeytanlaşır. Ahlak bozulunca, fasıklar Salihlere, zalimler adillere, kafirler Müslümanlara galip gelirler.”
Ebu Bekir Verrak (rahmetullahi aleyh) hikmete dair şöyle buyurmuştur:
“Hükema nebilerin halefidir. Nübüvvetten sonra şer’i hususları sağlamlaştırmaktan ibaret olan hikmetten başka bir şey kalmamıştır. Hikmetin ilk nişanı da sükût etmek ve ihtiyaç miktarı konuşmaktır.”
Ebu Bekir Verrak (rahmetullahi aleyh) şeytanın oyunlarını şöyle anlatır:
“Şeytan der ki: Ben bir mü’mine önce “kafir ol” diyecek kadar budala değilim. Ben onu ilk önce helal arzulara karşı haris hale getiririm. Buna haris olunca ondaki heva ve heves kuvvet bulur ve galip hale gelir. Heva ve hevesine esir düşünce o zaman işim daha kolay olsun diye onu günah işlemeye kışkırtırım. Daha sonra da “kafir ol” diye vesvese veririm.”
Ebu Bekir Verrak (rahmetullahi aleyh) şöyle buyurmuştur:
“Her kim sabahleyin kalkar kalkmaz dilini boş lafla, gıybetle ve sövüp saymakla meşgul ederse bilirim ki o haram yemiştir. Her kim de sabahleyin kalktığında dilini yüce Allah’ın zikri, kelime-i tevhid ve istiğfarla meşgul ederse anlarım ki helal yemiştir.”