On birinci asır Müslüman tıp alimidir. Asıl ismi, Ebu-l Kasım Ammar bin Ali el-Musûli’dir. Bazı kayıtlarda Mavsıli diye de bahsedilmiştir. Batı dünyasında ise Canamusali adıyla tanınmıştır. Önceleri Irak’ta, sonra Mısır’da oturdu. Kitabında anlattığına göre uzak ülkelere seyahatlerde bulunmuş ve gittiği yerlerde doktorluk ederek ameliyatlar yapmıştır.
Ammar, meşhur göz hekimi Ali Bin İsa’nın çağdaşıdır. Fatımi Hükümdarı Hâkim Biemrillah’ın hükümranlığı döneminde Mısır’da bulunmuş, göz hastalıkları ve tedavisi ile ilgili meşhur eserini yazmıştır.
İslam aleminde yetişen, önde gelen göz hastalıkları tabip ve cerrahlarından olan Ammar, yaptığı yerinde teşhis, tedavi ve ameliyat metotlarıyla tanındı. Özellikle gözün görmemesine sebeb olan katarakt hastalığını tedavi için keşfettiği altı çeşit ameliyat usulü üzerinde durdu. Ortaya koyduğu bu çok mühim ameliyat usulleri, kendi zamanına kadar bilinmiyordu. Yaptığı katarakt ameliyatı tekniği üzerinde yapılan araştırmalar sonucu, modern tıbbın elindeki modern alet ve edevat ile yapılan katarakt ameliyatları ile, Ammar’ın metodu birbirine çok yakın ve benzer bulundu. Hatta modern katarakt ameliyatları ile onun metotlarının prensip itibarıyla aynı kaidelere dayanmakta olduğu isbat edildi.
Kendisinden iki yüz elli sene sonra yaşayan tabip İbn-i Ebi Usaybiya, Ammar hakkında şunları söyler: “O, meşhur bir göz tabibi ve sözü çok edilen bir zat idi. Göz hastalıklarının tedavisinde tecrübe ve ameliyatlarda büyük maharet sahibiydi.”
Ammar, tıbbın oftalmoloji (gözle ilgili ilim) dalında çok değerli iki eser vermiştir. Bunlardan en meşhuru Kitab’ül-Müntehab fi İlac’il-Ayn (Göz Tedavisinde Kullanılan Seçme Maddeler) adındaki eseridir. Asırlar boyunca göz yapısı, hastalıkları ve tedavisi konularında eşsiz kalan bu eserin en belirgin özelliği; mantıki bir düzenleme içerisinde özlü bir ifade ile kaleme alınmış olmasıdır.
Ammar’ı asıl üne kavuşturan keşfi, kendine has bir metotla katarakt ameliyatını günümüzden bin yıl kadar önce ilk defa, bir örneği olmaksızın gerçekleştirmiş olmasıdır. Ammar, yumuşak cinsten kataraktlar için içi oyulmuş bir tüp kullandı. Bu tüple kataraktı emerek çıkarmayı başardı.
Ammar’ın gerçekleştirdiği katarakt ameliyatı aradan yüzyıllar geçtikten sonra Batıda, ancak 1846 da Blanchet tarafından yapılabildi.
Ayrıca, göz bebeğinin ışığa karşı olan tepkisi ile kataraktın ameliyata müsait olup olmadığına dair karar verme tekniği geliştirmesidir. Aslında benzer teknik aynı zamanda yaşayan Ali bin İsa ve İbn-i Sina tarafından kullanıldıysa da, Ammar tarafından geliştirilerek tatbik edilmiştir.