Göz hastalıkları üzerine ilk defa kitap yazan, yaptığı çalışmalarla ün kazanan Ortaçağ İslam dünyasının en ünlü hatta en büyük Müslüman göz tabibidir. Asıl adı Ali bin İsa el-Kehhal olup Bağdat’ta yaşayan ve Müslümanlar arasında Kehhal, Batı dünyasında Jesu Hali olarak tanınan Ali bin İsa'nın hayatıyla ilgili bilgiler az ve tartışmalıdır. Bazı kaynaklarda Hıristiyan olduğu kayıtlı ise de bunun taşıdığı İsa (Jesu) adından kaynaklanmış olması muhtemeldir. Zaman zaman kendisinden 1,5 asır önce yaşayan vezir Ali bin İsa ile karıştırılır.
Ali bin İsa el-Kehhal öğrenimini Bağdat'ta Ebu'l-Ferec bin Tayyib'in yanında yapmış, mesleki çalışmalarına da yine Bağdat'ta devam etmiştir. Eserinde cerrahlara verdiği öğütlerden, deontolojik kaidelere çok riayet eden dikkatli ve basiretli bir hekim olduğu anlaşılmaktadır. M.1039/H.430 senesinde vefat etmiştir.
Dr. Sigrid Hunke’nin ifadesine göre Ali bin İsa, “Ortaçağın en büyük göz doktoru” dur. İlmi üstünlüğünü, sadece çağına değil, daha sonraki çağlara da kabul ettirmiştir. Göz hastalıklarıyla ilgili olarak yazdığı eseri yüzyıllarca rakipsiz kalmıştır.
Yaptığı keşifle göz tababetine “antimuan tozu” nu kazandıran o oldu. Bizzat kendisi de kullanıp bu konuda göz doktorlarına öncülük etti.
Ali bin İsa’nın hayatı hakkındaki bilgilerin azlığına karşılık, onu Ortaçağın en meşhur göz doktoru haline getiren eseri Risaletü Tezkiretü’l-Kehhalin adlı eseri bugüne eksiksiz ulaşabilmiştir. Kısaca Tezkire, Risale veya Tezkiretü'l- Kehhalin olarak bilinen bu kitap, göz ve göz hastalıkları konusunda yazılmış ve günümüze kadar gelebilmiş Arapça eserlerin en genişi ve en eskisidir. Tıp tarihçileri, on dokuzuncu asrın ortalarına kadar, gözle ilgili daha iyi bir eserin bulunmadığını, o zamana kadar bu eserin temel müracaat kaynağı olduğunu kaydederler. Tıp tarihi mütehassıslarından, 1884-1951 yılları arasında yaşamış olan göz hekimi Max Meyerhof “İlim dünyası sadece Doğuda değil, batıda bile ondan daha iyisini yazabilmek için on dokuzuncu yüzyılın ortalarına kadar beklemek zorunda kalmıştır” der. Gerçekten bu eser, gözün yapısından ve göz hastalıklarından bahseden, en eski ve en değerli ve tesirini yüzyıllarca sürdürebilen eserler arasında yerini almıştır. Orijinal bir çalışmadır ve Arapça olarak yazılmıştır.
Ali bin İsa kitabının önsözünde, eserini yazarken başta Galen ve Huneyn b. İshak olmak üzere Hipokrat, Dioskorides, Oribasius ve Paulus'un eserleriyle, kendi tecrübeleri ile bu tabipliği yaparken elde ettiği bilgilerden ve zamanının hocalarının bilgilerinden istifade ettiğini belirtir. Gerçekten Ali bin İsa bu eseriyle göz tababetine büyük yenilikler getirmiş, yenilik ve orijinalliğini yüzyıllarca sürdürebilen abide bir eser bırakmıştır.
Kitapta ele aldığı konuları etraflıca işlemiş, kendinden sonraki göz hekimleri, eserden gerek teorik ve gerekse pratik olarak oldukça istifade etmişlerdir. Daha sonra bu konuda eser verenler, Ali bin İsa’nın eserinden birçok bölümleri olduğu gibi kopya etmek zorunda kalmışlardır.
Gözle ilgili her hususa geniş yer ayrılan eserde, önsözden sonra şu konular işlenmiştir.
Birinci bölümde; göz anatomisi ve fizyolojisi, tabakaları, damar ve sinirlerin incelenmesi, her bir tabakanın başlangıç ve sonu, sağladığı faydalar ve beslenme kaynakları anlatılmaktadır.
İkinci bölümde; Gözün dış hastalıkları ve tedavileri, göz kapakları, gözyaşı bezleri, kornea ve uveanın hastalık ve tedavileriyle katarakt ve ameliyatı hakkında bilgi verilir.
Üçüncü bölümde; gözün iç hastalık ve tedavileri, görme bozuklukları belirtileri, miyopi, hipermetropi, gece ve gündüz körlüğü, billur ve albuminüri hastalığında gözün değişiklikleri, saydam tabaka, retina, görme siniri ve iris hastalıkları, şaşılık ve görme hastalıkları gibi gözün çeşitli kısımlarına ait hastalıklar hakkında bilgi verilmekte ve yüz otuz üç hastalığın tarifi yapılmakta, çocuklarda ortaya çıkan şaşılığın, düz bakma eksersiz ve alışkanlığının kazanılması ile düzeltilebileceğini belirtilmektedir.
Dördüncü bölümde; 133 çeşit göz hastalığı tarifinin yer aldığı kitabın bu bölümünde göz sağlığının ve genel sağlığın korunması için yapılan bazı tavsiyeler yer alır.
Beşinci bölümde; Alfabetik şekilde tasnif edilmiş 141 basit ilaç ve bunların göze olan etkileri anlatılır.
Ali bin İsa’nın eseri Risaletü Tezkiretü’l-Kehhalin’in en çok dikkat çeken orijinal yönlerinden biri de o güne kadar bilinen lokal anestezi maddelerinin yanı sıra, ağrılı ameliyatlarda ilk defa mandragor (adamotu) ve oplum (afyon) buharı gibi genel anestezi yapan maddelerin yardımıyla göz ameliyatlarının nasıl yapılacağını tarif etmiş olmasıdır.
Tezkiretü'l- Kehhalin yazıldığı XI. yüzyılın başlarından itibaren büyük ilgi görmüş ve tamamının veya bazı bölümlerinin çeşitli şerhleri yapılmıştır. Eser daha çok Ortaçağda İbranice'ye ve iki defa da kötü bir tercüme ile Latince'ye “Tractatus de Oculis Jesu bin Hali” adıyla Venedik’te 1497, 1499, 1500 yıllarında tercüme edilerek yayınlanmıştır. Ayrıca Paris’te 1903 te yeniden ve İbranice'den yapılmış bir tercümesiyle birlikte Pansier tarafından neşredilmiştir.