İlke ve Değerlerinden Ödün Vermeden
Özgür Yayın Platformu Olarak Kalsın Diye
Öğle13:07 İkindi16:56 Akşam20:04 Yatsı21:35 İmsak04:22 Güneş05:59 İşrak06:44
Hava - Hava durumuAçık 13°C Nem %50
Türkçe
29 Şevval 1446 28 Nisan 2025 Pazartesi
29 Şevval 1446
İMSAK GÜNEŞ İŞRAK ÖĞLE İKİNDİ AKŞAM YATSI
04:22 05:59 06:44 13:07 16:56 20:04 21:35
Giriş Yap

00.00.2000 - Ramazan, İftar Ettirmek

Ramazan Sohbetleri

Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdü lillahi Rabbi’l-âlemîn. Nahmeduhû bi-cemî’i mehâmidih. Ve’s-salâtu ve’s-selâmu ‘alâ seyyidi’l-evvelîne ve’l-âhirîn, Muhammedini'l-Mustafâ ve alâ  âlihî ve sahbihî ve men tebi’ahû  bi-ihsânin ilâ yevmi’d-dîn.   

Emmâ ba'dü:

Ve an zeydi’bni hâlidini’l-cühenî radıyallahun anhu ani’n-nebbiyyi sallallahu aleyhi ve selleme kâle;

من فطر صائمًا، كان له مثل أجره غير أنه لا ينقص من أجر الصائم شيء‏

Men fattara sâimen kâne lehû misli ecrihî ğayra ennehû lâ yünkasu min ecri’s-sâimi şey’ün.

Ravâhu’t-tirmiziyyü ve kâle hadûsun hasenün sahîhun.

Zeyd İbn Hâlid el-Cühenî radıyallahu anh’dan Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin şöyle buyurduğunu İmam Tirmizi rivayet ediyor ve bu hadis-i şerife, hadis-i hasen sahih buyuruyor. Hasen ve sahih hadis.

Men fattara sâimen. Kim bir oruçluya iftar yaptırırsa.

Gel benim evime, çorbayı beraber içelim, yemeği beraber yiyelim veyahut al şunu orucunu aç diye, bir oruçluya iftar yaptırırsa bir kimse, iftar ettirirse bir oruçluyu.

Kâne lehû misli ecrihî. Oruçlunun kazandığı sevap kadar sevabı o iftar yaptırana da Allah verir, o sevabı da verir.

Oruçlunun sevabı kadar sevabı oruçluya ikram yapan iftar ettirene de verir.

Ğayra ennehû. Şu kadar var ki. Lâ yünkasu min ecri’s-sâimi şey’ün. Amma oruçlunun sevabından alarak değil, onun sevabından bir şey eksiltilmeden buna verir.

O kadar bir sevap ona verir ama, bundan alıp ona vermek değil. Cenâb-ı Hakk’ın hazinesi sonsuz, mülkü sonsuz.

Bi-yedihî melekûtü’s-semâvâti ve’l-ardı.

Ve lillâhi hazâinü’s- semâvâti ve’l-ardı.

Yerlerin, göklerin hazineleri O’nun elinde. Birisinden alıp ötekisine vermek değil, onun ecri kadar ona da sevap vermek.

Onun için Ecdâd-ı izâmımızdan, selef-i salihimizden bugüne kadar ramazanlarda akşam davetlerine çağırmak âdet olmuştur. Bizim davetlerimiz ne. Eski vezirler davet ederlermiş de yemek yedirdikten sonra teşekkür ederlermiş bize sevap kazandırdın diye, diş kirası verirlermiş. Yani bir de oruçluya para verirlermiş, o iftar ettirenler. Allah razı olsun, evime geldin, bize sevap kazandırdın, dişin kirası diye bir de para verirlermiş.

وعن أم عمارة الأنصارية، رضي الله عنها أن النبي صلى الله عليه وسلم دخل عليها فقدمت إليه طعامًا فقال ‏"‏ كلي‏"‏ فقالت‏:‏ إني صائمة، فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم‏:‏ ‏"‏إن الصائم تصلي عليه الملائكة إذا أكل عنده حتى يفرغوا‏"‏ وربما قال‏:‏ ‏"‏حتى يشبعوا‏"‏ ‏(‏‏(‏رواه الترمذي وقال‏:‏ حديث حسن‏)‏‏)‏‏

Ve an ümmi umârate’l-ensâriyyeti radıyallahu anhâ en-nebiyye sallallahu aleyhi ve selleme dehale aleyhâ fe-kaddemet ileyhi ta’âmen. Fe-kâle kulî fe-kâlet innî sâimetün. Fe-kâle resûlullâhi sallallahu aleyhi ve selleme inne’s-sâime tusallî aleyhi’l-melâiketü izâ ükile indehû hattâ yefruğû ve rubbemâ kâle hattâ yeşbe’û.

Ravâhu’t-tirmiziyyü ve kâle hadûsun hasenün.

İmam Tirmizi rivayet etmiş bu ikinci okuduğum hadis-i şerifi, hasen hadis buyurmuş.

Ümmü Umârete el-Ensariyye, ensarın saliha hatunlarından, sahabiye hanımlarından, Ümmü Umâre’ye Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem ziyarete gitmiş. Onun yanına varmış, evine gitmiş Ümmü Umâre’nin radıyallahu teâlâ anhâ.

Ümmü Umâre, Bey’atü’r-rıdvan da bulunmuş sahabiye hanımdır. Yani Peygamber Efendimiz daha Mekke’deyken, hicret etmeden, gel ya Rasulallah Medine-i Münevvere’mize diyen, davet eden, biz seni kendimiz gibi koruruz, canımızı koruduğumuz gibi seni koruruz, mallarımızı koruduğumuz gibi seni koruruz. Bağrımıza basarız, başımıza taç ederiz diyenlerden. Yemâme harbine katılmış mübarek bir kadın. On bir yara da almış savaşta. On bir yara da almış, Peygamber Efendimizden hadis de rivayet etmiş, bir ensardan mübarek hatun.

Allah şefaatine erdirsin, cennette buluştursun, görüştürsün bizi de.

Ona gidince Peygamber Efendimiz, evine ziyarete.

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’den vefâ denilen şeyden çok şey öğreneceğiz. Her şeyden öğreneceğiz de Peygamber Efendimizin vefâsı vefâsı vefâsı… Çok dikkat etmemiz gerek.

Yani çok vefakâr idi, çok kollar idi, iyiliği unutmazdı, ziyaretini yapardı. Medeniye ilk geldiği zaman Kuba’da misafir edildi diye her cumartesi Kuba’ya giderdi. Hicret ederken yolda birisi süt ikram etmiş diye onu kollardı. Yani vefâsı çok önemli. Vefâsızlık etmeyeceğiz. İyilikleri unutmayacağız. Ahbablıkları kesmeyeceğiz. Küçük sebeplerden darılmayacağız, vefalı olacağız.

Şimdi bu hatunu da tabi savaşlara katılmış, on bir yara almış, bir iman ateşi kalbinde ışıl ışıl yanan bir mübarek hatun, ziyarete gitmiş. O da Peygamber Efendimize yiyecek çıkarmış. Ta’âm diyor. Yenilecek bir şeyler, artık ne idi bilmiyoruz burada söylenmiyor, meyve mi, yemek mi.

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki;

Külî. Külî, kül kef harfiyle. Kül dersek yani kömürden sonra yandıktan sonra kalan demek değil, kül, ye demek. Kül, ye, kadına söylerken küli deniliyor, sonuna i geliyor. Üktüb, yaz, kadına söylerken üktübî, kızına söylerken üktübî. Yani kadına hitap değişik oluyor.

Peygamber Efendimiz dedi ki, fe-kâle. Buyurdu ki. Külî. Sen de ye.

Madem bana yemek ikram ediyorsun sen de ye mübarek dedi. Fe-kâlet. O hatuncuk da dedi ki.

Yani hatuncuk diyoruz, bu -cik takısı iki sebeple kullanılır. Bir küçültme maksadıyla. Kuzu, kuzucuk, küçük filan manasına. Bir de sevgi. Yavrucuğum, anacığım, babacığım. Babam! demiyoruz, babacığım diyoruz.

Tabi bu Avustralya’da yetişen şeyler [çocuklar] bunları bilmeyebilirler, öğrensinler diye de arada Türkçe dersi de [vermiş oluyoruz.] Babam demeyeceksin, babacığım. Yani -cik -cık sevgi de gösteriyor.

Dedi ki bu hatuncuk, sevdiğimizden söylüyoruz o valideyi.

Fe-kâlet innî sâimetün. Ya Resulallah ben oruçluyum dedi.

Demek ki ramazandan bir başka zamandaki Peygamber Efendimiz ziyarete gittiği zaman, yemek koymuş önüne Peygamber Efendimiz oruçlu değil. Sen de ye diyor Peygamber Efendimiz, buyur beraber yiyelim, sen de ye.

Diyor ki ben oruçluyum.

Ben oruçluyum dedi. İsterseniz burada keseyim cevabını yarına. N’olur diye yalvarın biraz veyahut da. Söyleyeyim.

Fe-kâle resûlullâhi sallallahu aleyhi ve selleme. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz buyurdu ki;

İnne’s-sâime. Hiç şüphe yok ki oruçlu kimseye. Tusallî aleyhi’l-melâiketü. Melekler dua eder durur oruçluya. İzâ ükile indehû. Yanında yemek yendiği zaman.

Bu oruçlu da ötekiler yiyorlar ya. Yutkunuyor, canı çekiyor, su güzel, bardak buzlanmış, meyveler kırmızı yanaklı filan yutkunuyor, canı istiyor.

Ha, yanında yemek yenildiği zaman, hattâ yefruğû. Yemekten kalkıncaya kadar melekler ona dua edermiş o oruçluya. Ve rubbemâ kâle. Belki de dedi ki rivayet eden. Hattâ yeşbe’û. Doyuncaya kadar.

O yiyenler doyuncaya kadar veyahut yemeği bırakıncaya kadar. Hangisini dedi, belki öyle demiştir diyor.

Yani demek ki bir insan oruçlu ise yanında birileri bir şeyler yiyorsa onun da canı çekiyorsa melekler ona dua ediyorlar.

Şimdi bizim burada olur mu bu olay?

Olur.

Sen şimdi yemek dağıtıyorsun dükkanında, kendin oruçlusun. Yiyorlar, içiyorlar çeşit çeşit şeylerle lezzetli lezzetli. Melekler sana yine kazandın, gördün mü bu akşam. Bir de iftar verdiklerine para vermekten yüksünüyorsun bir de. Hem melekler bu kadar sevap yazıyor, diş kirası vermekten şey yapıyorsun. Herkes, âlem ağzını senin için çalıştırıyor.

Kolay mı o kadar yemeği yalamak, yutmak, çiğnemek az bir iş mi?

Elbette bir kira gerekmez mi?

عَنْ أَنَسٍ، أَنَّ النَّبِيَّ صلى الله عليه وسلم جَاءَ إِلَى سَعْدِ بْنِ عُبَادَةَ فَجَاءَ بِخُبْزٍ وَزَيْتٍ فَأَكَلَ ثُمَّ قَالَ النَّبِيُّ صلى الله عليه وسلم ‏ "‏ أَفْطَرَ عِنْدَكُمُ الصَّائِمُونَ وَأَكَلَ طَعَامَكُمُ الأَبْرَارُ وَصَلَّتْ عَلَيْكُمُ الْمَلاَئِكَةُ ‏"‏ ‏.‏

Ve an enesin radıyallahu anhu en-nebiyye sallallahu aleyhi ve selleme câe ilâ sa’d ibn ubâdete radıyallahu anhu fe-câe bi-hubzin ve zeytin fe-ekele sümme  kâle’n-nebiyyü sallallahu aleyhi ve selleme eftare ‘ındekümü’s-sâimûne ve ekele ta’âmekümü’l-ebrâru ve sallet aleykümü’l-melâiketü.

Revâhu Ebû Dâvûd bi-isnadin sahih.

İmam, hadis alimi, Ebû Dâvûd es-Sicistânî rahmetullahi aleyh rivayet etmiş bu hadis-i şerifi Enes radıyallahu anh’dan. Sahih isnat ile rivayet olunmuş.

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem Sa'd İbn Ubâde radıyallahu anhı ziyarete gitti. Sa'd b. Ubâde’nin yanına gitti Peygamber Efendimiz.

Sa'd İbn Ubâde, sahabe hakkında bazen bilgiler verir verir, burada bunu atlamış.

Sa'd İbn Ubâde radıyallahu anh’ın yanına gitti. Fe-câe bi-hubzin ve zeytin. Hubz ekmek, zeyt zeytinyağı.

Fe-câe geldi demek, ama -bi- [harfi cerri] ile kullanıldığı zaman, getirdi manasına geliyor.

Getirdi bu zat, ekmekle zeytinyağı getirdi Peygamber Efendimize. Peygamber Efendimiz de ekmekle zeytinyağını yedi. Fe-ekele. Efendimiz yedi.

Sümme kâle’n-nebiyyü sallallahu aleyhi ve selleme. Sonra Peygamber Efendimiz dedi ki;

Eftare‘ındekümü’s-sâimûne. Sizin yanınızda oruçlular iftar etsin inşallah.

Neden, neden böyle dua ediyor?

Çünkü oruçlunun sevabını hemen kazanacak, kaç kişi ise. On bir, on iki, on üç, on beş, on bir erkek, 9 kadın, 20 filan hepsinin sevabı geliyor.

Eftare‘ındekümü’s-sâimûne. Sizin yanınızda, evinizde oruçlular iftar etsin. Ve ekele ta’âmekümü’l-ebrâru. Yemeklerinizi iyi kullar yesin, salih kullar yesin.

Çünkü salih kul, dua eder, duası makbuldür, Allah’ın sevdiği kuludur. Kötü kul da karnı doyduktan sonra, ulan karnım doydu şimdi gideyim de biraz keyif yapayım nerede eğleneyim diye, yar bana bir eğlence diye, Karagöz’ün karagöz meydanına çıktığı gibi, aman aman diyerek böyle.

Ramazan’da çıkıyordu hep onlar buralarda hiç yok mu Hacivat Karagöz filan?

Sahnelere çıkıyorlardı, bağırıyorlardı beberuhu, belinde bıçak filan böyle.

Görmediniz mi siz onları?

Sahneye çıkıyor var mı bana yan bakan, yar bana bir eğlence aman aman diyor.

Ne bağırıyorsun diyor Hacivat yanına gidince pat diye bir tane patlatıyor.

Niye vuruyorsun diyor filan. Böyle bir şeyler, ramazanda gölge oyunları olurdu.

Yemeğinizi iyi kimseler yesin diyor. İyiler yiyince ibadet eder, o ibadet ettikçe sevap kazanır, dua eder, dua ettikçe sevap kazanır. Kötüler de günah işlerler, günaha vesile olmasın diye böyle diyor.

Ve sallet aleykümü’l-melâiketü. Melekler size dua eylesin.

Meleklerin duası kıymetli, çünkü onlar Allah’ın makbul kulları, onlar da dua etsin.

Şimdi bunlar mazi sigasıdır Arapça’da, hem mazi manası vardır, hem dua manası vardır. Yani Eftare‘ındekümü’s-sâimûne.  Sizin yanınızda oruçlular iftar etti manasına da gelir etsin manasına da gelir. Arapça’da mümkün ikisi de.

Radıyallahu anh demek Allah ondan razı oldu demek, ama olsun manasında kullanıyoruz.

Rahimekellah, Allah sana rahmeylesin. Rahmet etti demek halbuki. Yani iki türlü kullanılır.

Kaddesallahu sırrahu, Allah sırrını takdis eylesin, etti demek halbuki.

Peygamber Efendimiz onun yanında iftar etmiş, ondan daha sâlih kimse mi olacak?

Yani oruçlu, ama belki oruçlu değilken ikram etmişse dua olduğu anlaşılıyor.

Ve ekele ta’âmekümü’l-ebrâru. İyi kullar yedi manasına, yesin manasına. Ve sallet aleykümü’l-melâiketü. Melekler dua etsin, etti manasına.

Evet. Bu yemek dualarından bir duadır, Peygamber Efendimiz bazen böyle dua eylerdi. Evinde yemek yediği kimselerin sofrasında böyle dua ederdi: Eftare ‘ındekümü’s-sâimûne ve ekele ta’âmekümü’l-ebrâru ve sallet aleykümü’l-melâiketü diye dua ederdi, böyle dua eylerdi.

وعن عمر بن الخطاب رضي الله عنه قال‏:‏ استأذنت النبي صلى الله عليه وسلم الله عليه وسلم في العمرة، فأذن ، وقال‏:‏‏ "‏لا تنسانا يا أخي من دعائك‏"‏ فقال كلمة ما يسرني أن لي بها الدنيا‏.‏

وفي رواية قال‏:‏ “أشركنا يا أخي في دعائك” ‏(‏‏(‏رواه أبوداود، والترمذي وقال‏:‏ حديث حسن صحيح‏)‏‏)‏‏.‏

Ve an ömera’b-ni’l-hattâbi radıyallahu anhu kâle iste’zentü’n-nebiyye sallallahu aleyhi ve selleme fi’l-umreti fe-ezine ve kâle lâ tensenâ yâ ehiyye min du’âike fe-kâle kelimetün mâ yesirrunî inne lî bi-he’d-dünyâ.

Ve fî rivâyetin kâle eşriknâ yâ ahiyye yâ uhayye fi du’âike.

Ravâhu Ebu Davud ve’t-tirmiziyyü ve kâle hadisün hasenün sahihun.

Hz. Ömerü’b-nü’l-Hattâb radıyallahu anh’den rivayet olunmuş ki.

Hz. Ömer ikinci halife, Peygamber Efendimizin kayınpederi, kızı Hafsa’yı Peygamber Efendimize verdiği için kayınpederi, kabrinde kabir arkadaşı. Efendimizin türbesinde yatan mübareklerden birisi de bu. Peygamber Efendimizin kubbesi altında, bir Peygamber Efendimizin kabri var, bir Ebu Bekir Sıddîk efendimizin kabri var, bir de bu Ömerü’l-Faruk efendimizin kabri var. Ne mutlu ki kabirde onun yanındalar.

Bu Ömerü’b-nü’l-Hattâb radıyallahu anhu aşere-i mübeşşereden, hayatındayken cennetle müjdelenmiş olan on kişi var, onlara; el-aşeretü’l-mübeşşeretü fi-l-cenneti fî-hayâtihim. Hayatlarında cennetle müjdelenmiş olan on kişi adı veriliyor. Aşere-i mübeşşere deniliyor kısaca. Burada bazılarının isimleri var. Bazı camilerde hepsi yazılıdır, burada bazıları eksik bulunuyor.

Şimdi bu Ömer efendimiz, Hz. Ömer adaletiyle tanınmış, Hz. Ömer Efendimiz diyor ki;

İste’zentü’n-nebiyye sallallahu aleyhi ve selleme. Peygamber Efendimizden izin istedim.

İzin istemiş Peygamber Efendimizden, fi’l-umreti. Umre yapmak konusunda.

Ya Resulallah müsaade et ben Medine’den umre yapmaya Mekke’ye gitmek istiyorum diye izin istedim. 

Fe-ezine. Peygamber Efendimiz de ona izin verdi.

Haydi git bakalım diye izin verdi Peygamber Efendimiz.

Tabi bu ne zaman oluyor?

Mekke fethedildikten sonra oluyor.

Umre ne demek?

Mekke-i Mükerreme’yi ibadet maksadıyla ziyaret etmek demek. Eğer bu ziyaret zilhiccenin dokuzuna onuna rastlar da dokuzunda Arafat’ta bulunur da farz tavafı yaparsa, bu ziyaretin adına hac derler veya el-haccü’l-ekber derler. Eğer bunun dışındaki bir zamanda bu ziyaret yapılmışsa, o zaman Arafat’ta vakfe yapmaya lüzum yoktur. Kâbe-i Müşerrefe tavaf edilir, Safa ile Merve arasında sa’y yapılır, tıraş olunur. Böyle bir ziyaret ibadetine umre deniliyor. Bu umreyi yapan kimseye ‘âmir denir ayn ile veyahut mu’temir denilir. İ’temera ya’temiru, umre yapmak demek.

Umre için izin istemiş Hz. Ömer Efendimiz. Demek ki Mekke’nin fethinden sonra, bir sene hac mevsiminin dışında, Mekke’ye gidip bir umre yapmak istemiş, o mübarek yerleri tavaf etmek, Kâbe’de namaz kılmak, canı çekmiş demek ki.

Fe-ezine. Peygamber Efendimiz ona müsaade verdi de.

Sonra diyor ki;

Ve kâle. Buyurdu ki Peygamber Eendimiz bir de.

Çok dikkatli dinleyin ha! Karışmam ha!

Lâ tensenâ yâ uhayye min du’âike.

Lâ tensenâ. Bizi unutma. Yâ uhayye. Ey kardeşciğim.

Demiştim ya size Arapça’da -cik, iki sebepten, kardeşciğim diyor ya, iki sebepten söylenir. Ya küçük olduğu için söylenir ya çok sevildiği için söylenir. Ama Hz. Ömer küçük değil. Hz. Ömer maşallah baba yiğit, boylu poslu, iri yarı, güçlü kuvvetli, kahraman cesur. Hz. Ömer.

Şimdi uhayye dediği, o zaman kardeşciğim dediği küçük Ömer demek istemiyor, sevgili kardeşim demek istiyor. Ey benim kardeşciğim. Lâ tensenâ yâ uhayye min du’âike. Duandan bizi de unutma.

Hz. Peygamber Efendimiz Hz. Ömer Efendimizden, umreye gidiyorsun madem, bize de dua et diyor, duanda bizi de unutma diyor.

Allahu ekber! Ve lillahi’l-hamd.

Bizi de duandan kardeşciğim unutma buyurdu.

Hz. Ömer diyor ki; Fe-kâle kelimetün. Öyle bir söz ki bu söylediği. Mâ yesirrunî. Beni sevindirmezdi. İnne lî bi-he’d-dünyâ. Bu sözlerin yerine dünyaları verseler bu kadar sevinmezdim.

Ne demiş?

Kardeşciğim demiş, Peygamber Efendimiz Hz. Ömer’e. Bu dünyaları vermekten daha kıymetli benim için diyor. Dünyaları verselerdi bu kadar sevinmezdim diyor.

Gerçekten öyle.

Ve fî rivâyetin kâle. Başka bir rivayette de şöyle geçiyor. Eşriknâ yâ uhayye fi du’âike. Ey kardeşciğim duanda bizi de ortak eyle.

Yani istediğin şeyleri bizim için de ben de ortak olayım demiş oluyor.

Bu hadisi Ebu Davud ve Tirmizi rivayet etmişler ve hadîsin hasenün sahihun demişler, yani sıhhatli hadis.

عَنْ سَالِمٍ، أَنَّ ابْنَ عُمَرَ، كَانَ يَقُولُ لِلرَّجُلِ إِذَا أَرَادَ سَفَرًا ادْنُ مِنِّي أُوَدِّعْكَ كَمَا كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يُوَدِّعُنَا ‏.‏ فَيَقُولُ ‏ "‏ أَسْتَوْدِعُ اللَّهَ دِينَكَ وَأَمَانَتَكَ وَخَوَاتِيمَ عَمَلِكَ ‏"‏ ‏.‏ قَالَ هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ صَحِيحٌ غَرِيبٌ مِنْ هَذَا الْوَجْهِ مِنْ حَدِيثِ سَالِمِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ ‏.‏

Ve an sâlimi’b-ni abdillahi’b-ni umara enne abdillahi’b-ni umara radıyallahu anhüma kâne yekûlü li’r-racüli izâ erâde seferan üdnü minnî hattâ üveddi’ake ke-mâ kâne rasûlüllahi sallallahu aleyhi ve selleme yüveddi’unâ fe-yekûlü estevdi’ullâhe dîneke ve emâneteke ve havâtîme amelike.

Ravâhu’t-tirmiziyyü ve kâle hadisün hasenün sahihun.

Bu hadisi de İmam Tirmizi rivayet etmiş ve sahih hasen hadistir buyurmuş.

Abdullah İbn Ömer’in oğlu Salim rivayet ediyor ki. Babası Abdullah İbn Ömer radıyallahu anhuma kendisinden birisi izin isteyip de sefere gideceği zaman derdi ki;

Üdnü minnî. Yaklaş bana. Hattâ üveddi’ake ke-mâ kâne rasûlüllahi sallallahu aleyhi ve selleme yüveddi’unâ. Seninle vedalaşmayı yapayım. Resulallah Efendimiz böyle sefere çıkarken nasıl vedalaşıyor ise, senin ile vedalaşmayı öyle yapayım, yaklaş bana derdi. Sonra şu duayı yapardı.

Estevdi’ullâhe dîneke ve emâneteke ve havâtîme amelike. Senin dinini, emanetini ve işinin sonucunu Allaha havale ediyorum, ısmarlıyorum, Allaha ısmarlıyorum.

Yani sana bu seyahatte dinine bir zarar gelmesin, dinin bir zarara uğramasın, günah filan işleme, dinine bir gölge düşmesin. Ve emâneteke. Emniyetine bir zarar gelmesin, güven içinde git gel, herhangi bir zarar zulüm tehlike şer gelmesin.

Ve havâtîme amelike. Ve yaptığın işlerin sonucu, hatimelerini de Allaha ısmarlıyorum, onları da korusun.

Çünkü inne’l-umûra bi’l-havâtîm. İşlerin önemli olanı sonucudur, sonuç önemlidir.

Yani son sınıfta karneyi alacağı zaman o önemli. Yoksa birinci sınıfta çok çalışkandı filan.

Sen onu geç de şöyle bakalım son sınıfta ne oldu, son sınıfa vardı mı?

İşin en önemlisi işin en sonudur ve işler sonuna göre hesaba girer. Öyle adamlar yaşamıştır ki mümin olarak yaşamıştır, namaz kılmıştır, oruç tutmuştur, hacca gitmiştir, zekât vermiştir. En sonunda bir sapıtmıştır, âhir ömründe imansız göçmüştür.

Allah saklasın!

Çok korkulacak bir durum, öyle yaşayıp yaşayıp…

Öyle insanlar da vardır ki, tarihte misalleri vardır isimleri vardır. Sarhoştur, ayyaştır, eşkıyadır, yol kesmiştir, filandır falandır, her türlü böyle olumsuz işi yapmıştır. Ama Allah sonradan ona bir tövbe nasip etmiştir bir dönüş yapmıştır, ahir ömründe bir güzel kul olmuştur. Evliya olmuştur öyle ölmüştür.

Son, sonuç önemli.

En sevdiğim bir ölüm. Çarşıkapı’da bir caminin imamı, anlattılar, çok hoş bir şey. Ramazan’da sahura kalkmış, yemeğini yemiş, oruca niyetlenmiş, camiye gitmiş, sabah namazından evvel cüzünü okumuş mukabele, ondan sonra namaza durmuşlar, Allahu Ekber birinci rekâtı kılmışlar, secdeye varmışlar, imam kalkmıyor. Cemaat beklemiş beklemiş, beklemiş beklemiş… Bu işin içinde bir iş var diye anlamışlar, gitmişler bakmışlar ki secde halinde innâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn. Oruçlu iken, ramazanda camide, ağzı oruçlu, vücutlu abdestli, namazın içinde, secde halinde ruhunu teslim etmiş.

Şu hâle bak yahu, şu ölüme bak! Ne kadar güzel!

Ben cuma hutbesi okuyordum Kalaba camiinde, arkadan bir gürültü koptu, hutbeyi kesmedim tabi. Hutbeyi okuduk, cuma namazını kıldırdım, baktım caminin içinde işçi kardeşlerden bir tanesi ruhunu teslim etmiş. Cuma namazında.

Kâbe’de tavaf ederken, Arafat’ta vakfedeyken, hac vazifesini yaparken, yoldayken vefat edenler var. Türkiye’den karayoluyla hacca gidiyorduk bir sene. Bir astsubay, bir işçi, dört kişi küçük bir arabaya binmişler, murat arabaya. Aşk ile şevk ile onlar da izin almışlar, Suriye’den yola çıktılar. Bizimle bir iki defa karşılaştılar, tamam hepimiz hacca doğru gidiyoruz, Suriye’den Ürdün’e, Ürdün’den Suud’a gideceğiz. Suud’a geçtik. İlk bizim hac yolculuğumuz. Ondan sonra bir yerde geceledik. Tebük’ten sonra Medine’ye giderken yolda baktık ki araba bir kaza yapmış. Bizim arabayı kullanan hemen baktı aa, bu bizim tanıdık araba dedi. Kenara çektik arabayı, indik. Muradın içindekiler Türkiye’den üç tanesi innâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn. Orada hac yolunda ruhlarını teslim etmişler, kazada ölmüşler. Bir tanesi yaralı hastaneye kaldırılmış. Araba yumak gibi hurda olmuş, Murat. Murat 124.

Sonra o yaralananı, hoşuma gitti, Suud idaresi hastaneden helikoptere almış, helikopterle Arefe günü Arafat’a getirmiş. Hasta adam, yüzü gözü, elleri ayakları sargılı haccı olsun diye. Çünkü orada bulundu mu haccı oluyor, bulunamadı mı Arafat’ta haccı olmuyor. El-haccu arafeh. Hacda Arafat’ta bulunmak şart, o olmadığı zaman olmuyor.

Arafat’a getirmişler, sonra görüştük, yüzü gözü sargılı, sollamışlar, bilmem ne olmuş, karşıdan araba gelmiş vesaire. Ölüm gelince baş ağrısı bahane. Hac yolunda öldüler.

İyi ölümler var, kötü ölümler var.

Ne diyor?

Ve havâtîme amelike. Amellerinin sonuçlarını Allaha ısmarlarım.

Yani sonuç önemli, sonucu iyi olsun. İyi gidip gidip de sonra yamulup sapıtmasın. Yarışa herkes başlıyor da kimisi yarı yolda arabası kaza yapıyor bilmem ne yapıyor çarpıyor, televizyonlarda görüyorsunuz filan. Bir o duvara bir o duvara hastaneye, kimisi mezara. Arabalar hurda, tekerler bir tarafta şeyi bir tarafta, cayır cayır tutuşuyor filan.

Yarışa başlamak mühim değil, bitirmek önemli, en son çizgi.

Allah öyle iman ile ahirete sevdiği kul olarak varmayı nasip etsin.

Çok önemli. Ne oldum demeyeceksin ne olacağım diyeceksin. Ne oldum delisi! Adam biraz para kazandı. Şu herife bak yahu piyango vurdu, baksana cakasından yanına yanaşılmıyor. Sen ne oldum deme ne olacaksın onu düşün. Akıbetin hayır olsun. Mühim olan akıbetin hayır olması.

وعن عبد الله بن يزيد الخطمي الصحبي رضي الله عنه قال‏:‏ كان رسول الله صلى الله عليه وسلم إذا أراد أن يودع الجيش قال‏:‏ ‏ "‏أستودع الله دينكم، وأماناتكم،وخواتيم أعمالكم‏"‏‏.‏

حديث صحيح، ‏(‏‏(‏رواه أبو داود وغيره بإسناد صحيح‏)‏‏)‏‏.‏

Ve an abdillah ibni yezide’l-hutamî/hatmî es-sahabi radıyallahu anhu kâle kâne rasulullahi sallallahu aleyhi ve selleme izâ erâde yüveddi’a el-ceyşe yekûlü estevdi’ullahe dîneküm ve emâneteküm ve havâtîme a’mâleküm.

Hadîsün sahîhun. Revâhu Ebu Davud ve ğayruhû bi-isnadin sahîhin.

Orduyu da sefere gönderirken Efendimiz uğurlarken böyle dua edermiş.

“Sizin dininizi, güvenirliğinizi, emniyetinizi ve işlerinizin sonuçlarını Allaha ısmarlıyorum.”

Allah sizi korusun yani, işlerinizi korusun, dininizi korusun, emniyetinizi sağlasın demek yani. Böyle dua ederdi.

Ve an enesin radıyallahu anhu kâle câe raculün ile’n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve sellem fe-kâle yâ Resulallahi innî ürîdü seferen fe-zevvidnî.

Adamın mübarek sahabeden birisi Peygamber Efendimize geldi dedi ki; ey Allah’ın Resulü! Ben yolculuk yapmak istiyorum, bana yol azığı ver: Fe-zevvidnî.

Zâd, yol azığı demek. Zevvidnî, yol azığı vermek demek. Amma yani buradan maksadı yola çıkıyorum bana nasihat et demek istiyor. Yolda istifade edeyim, yani yiyecek içecek değil de galiba, nasihat istiyor Peygamber Efendimizden.

Fe-kâle. Buyurdu ki Peygamber Efendimiz;

Zevvedekallahu’t-takvâ. Allah sana takvâyı yol azığı olarak bahşeylesin, ihsan eylesin.

Takvâlı ol. Yani sana takvâlı olmayı diliyorum Allah’tan. Allah seni muttaki bir kul eylesin. Çünkü Allah;

İnnallâhe yuhibbü’l-müttakîn. [1]

Allah kimi sever?

Muttaki kulları sever. Takvâyı.

Kâle zidnî. Daha ver, ziyade eyle.

Yani maksat ne? 

Daha nasihat et.

Takvâyı nasihat etti Peygamber Efendimiz. Muttaki ol, Allah’tan sakın, haramlara günahlara yanaşma, takvâ ehli olarak git gel demiş oldu.

Zidnî. Arttır, ikramını, nasihatini.

Ve ğafara zenbeke. Ve Allah senin günahını da mağfiret eylesin.

Ona öyle dua etti.

Âmin ecmain, bize de. Bizi de Allah mağfiret eylesin.

Kâle zidnî. Daha arttır ya Resulallah!

Daha da istedi. Yani koparttı şeyi, Allah sana takvâ nasip etsin. Bir daha ısrar etti. Allah seni mağfiret eylesin. Mağfiret duasını da aldı. Daha artır.

Yessere leke’l-hayra haysümâ künte. Allah sana hayır işlemeyi kolaylaştırsın, nerede olursan ol.

Hayrı yapmayı sana kolaylaştırıversin Cenâb-ı Hak dedi. Bu nasihatleri aldı şahıs gitti.

Bu hadisi de Tirmizi rivayet etmiş, hasen hadis diye buyurmuş.

Allahu Teâlâ hazretleri bu dualara bizi de mazhar eylesin, ortak eylesin.

قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلى الله عليه وسلم ـ ‏ "‏ يَقُولُ اللَّهُ عز وجل‏ مَنْ جَاءَ بِالْحَسَنَةِ فَلَهُ عَشْرُ أَمْثَالِهَا وَأَزِيدُ وَمَنْ جَاءَ بِالسَّيِّئَةِ فَجَزَاءُ سَيِّئَةٍ مِثْلُهَا أَوْ أَغْفِرُ وَمَنْ تَقَرَّبَ مِنِّي شِبْرًا تَقَرَّبْتُ مِنْهُ ذِرَاعًا وَمَنْ تَقَرَّبَ مِنِّي ذِرَاعًا تَقَرَّبْتُ مِنْهُ بَاعًا وَمَنْ أَتَانِي يَمْشِي أَتَيْتُهُ هَرْوَلَةً وَمَنْ لَقِيَنِي بِقِرَابِ الأَرْضِ خَطِيئَةً لاَ يُشْرِكُ بِي شَيْئًا لَقِيتُهُ بِمِثْلِهَا مَغْفِرَةً ‏"‏ ‏.‏

Kâle kâle’n-nebiyyü sallallahu aleyhi ve selleme yekûlullâhu azze ve celle men câe bi’l-haseneti fe-lehû aşru emsâlihâ ev ezîdü ve men câe bi’s-seyyieti fe-cezâü seyyietin müslehâ ev eğfiru ve men takarrabe minnî şibran tekarrabtü minhü zirâ’an ve men takarrabe minnî zirâ’an tekarrabtü minhü bâ’an ve men etânî yemşî eteytühû herveleten ve men lekıyenî bi-kurâbi’l-ardı hatîeten lâ yüşrikü bî şey’en lekiytühû bi-mislihâ mağfiraten.

Revâhu Müslim rahmetullahi aleyh.

Hadis alimlerinin büyüklerinden, İmam Müslim’in mübarek güzel kitabında kaydettiği bir hadis-i şerif var. Ebu Zerri’l-Gıfârî radıyallahu anh Peygamber Efendimizden rivayet etmiş ki; Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor,

Yekûlullâhu azze ve celle. İzzet ve celâl sahibi, pek azîz olan, pek celîl olan Allahu Teâlâ hazretleri buyurur ki;

Men câe bi’l-haseneti fe-lehû aşru emsâlihâ. Kim ortaya bir iyilik yapar, koyar, iyilik getirirse benim huzuruma, iyi bir amel yaparsa. Fe-lehû aşru emsâlihâ ev ezîdü. Ona en aşağı on misli fazla mükâfat veririm, ya da daha da artırırım.

Belli olmaz belki de artırırım da. Ama en aşağı on misli.

Ve men câe bi’s-seyyieti. Kim ortaya bir kötülük koyarsa, bir kötülük yaparsa, benim huzuruma kötülük getirirse, ortaya bir kötülük getirirse, kötü amel işlerse. Fe-cezâü seyyietin müslehâ. Kötülüğün cezası onun gibi bir kötülüktür. Yani bir kötülük cezası veririm ona.

Ev. Yahut da. Eğfiru. Bağışlarım da, belki de bağışlarım.

Çünkü çoook sebepler yaratmış Cenâb-ı Hak Teâlâ kulları bağışlansın diye. Bir namaz kıldı mı bağışlanıyor, bir abdest aldı mı bağışlanıyor, oruç tuttu mu bağışlanıyor, hacca gitti mi bağışlanıyor. Çok. Estağfurullah dedi mi bağışlanıyor, kalbinden pişmanlık duydu mu bağışlanıyor. Daha diliyle söylemeden bu kulum kalbinden pişman olmaya başladı işlediği hataya diye bağışlıyor.

Belki de affederim.

Ve men takarrabe minnî şibran tekarrabtü minhü zirâ’an. Bana bir karış gelene ben bir kol boyu giderim. Daha çok yani. Kulum bana biraz böyle gelmek istedi mi ben ona daha çok yaklaşırım. Bana yakınlık yapan kuluma, yakınlaşmak isteyen kuluma ben daha çok yaklaşırım.

Ve men takarrabe minnî zirâ’an tekarrabtü minhü bâ’an. Kim bana bir arşın yaklaşırsa ben ona bir kulaç yaklaşırım, daha çok yaklaşırım.

Ve men etânî yemşî eteytühû herveleten. Hangi kulum bana yürüye yürüye yönelir gelmeye kalkarsa ben ona koşarak giderim o kuluma.

Ve men lekıyenî bi-kurâbi’l-ardı hatîeten lâ yüşrikü bî şey’en lekiytühû bi-mislihâ mağfiraten. Yeryüzünün dolusu kadar fazla hata ve günahla benim huzuruma gelip bana, benim huzuruma kavuşan kuluma. Lâ yüşrikü bî şey’en. Bana hiç şerik koşmamış olan bir mümin kuluma. Lekiytühû bi-mislihâ mağfiraten. Ben de yeryüzü dolusunca mağfiretle karşılarım.

İmam Müslim rivayet etmiş bu müjdeli hadis-i şerifi.

Ne mutlu ki Cenâb-ı Hakk’ın sevdiği din üzereyiz. Ne mutlu ki Cenâb-ı Hak bu dinde böyle güzel hükümler koymuş, af olunma imkanlarımız çok.

وعن جابر قَالَ : جاء أعرابي إِلَى النَّبيّ فَقَالَ : يَا رَسُول الله ، مَا الموجِبَتَانِ ؟ قَالَ : « مَنْ مَاتَ لا يُشْرِكُ بالله شَيئاً دَخَلَ الجَنَّةَ ، وَمَنْ مَاتَ يُشْرِكُ بِاللَّهِ شَيْئاً دَخَلَ النَّار » . رواه مسلم .

Ve an câbirin radıyallahu anhu kâle câe a’rabiyyun ile’n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme Fe-kâle yâ Rasulallahi ma’l-mûcibetâni kâle men mâte lâ yüşrikü billâhi şey’en dehale’l-cennete ve men mâte yüşrikü billâhi şey’en dehale’n-nâra.

Yine aynı büyük alimin, İmam Müslim’in rivayet ettiği bir hadis-i şerif.

Cabir radıyallahu anh’den.

Bir bedevi çölden, çöl ahalisi dağlı deriz biz. Çöllü, taşralı birisi Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’e geldi dedi ki; Ya Resulallah! İnsanı zaruri olarak, mecburi olarak cennete veya cehenneme götüren şey nedir?

Cebren, muhakkak böyle insanı cennete ve cehenneme götüren iki şey nedir dedi?

Peygamber Efendimiz buyurdu ki;

Men mâte lâ yüşrikü billâhi şey’en dehale’l-cennete. Allah’a şerik koşmadan, müşrik olmadan ölen kimse cennete girer. Çünkü imanlıdır, cennete girer.

Ve men mâte yüşrikü billâhi şey’en dehale’n-nâra. Kim de müşrik olarak, Allaha şirk koşan bir kişi olarak ölürse o da cehenneme girer.

Yani şirk cehenneme girmeye mecbur eden, mecburi muhakkak cehenneme sokan bir şeydir. İman da mutlaka cennete sokan bir şeydir.

Amma şimdi biz müminiz, Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve resulühü. İnsanın bu imanını koruması zordur. Çünkü bu iman bir mücevher gibidir, çok kıymetli bir mücevher gibidir. Bunun etrafında bunu senden çalmak için dolaşıp duran, senin etrafında çok kuvvetli çeteler, haydutlar, mafyalar vardır. Bu mücevheri senin elinden çalmak için tarassut eden, etrafında dolaşan haydutlar vardır. Bir tanesi şeytan ve ordusu. Bu imanı almak için dolaşır etrafında böyle. Bir de sürülerle kafirler, sürülerle imansızlar; kapkara, simsiyah, kıpkızıl insanlar. Bunların hepsi bu imanı senden almak için uğraşırlar. Olmadık fikirler kafasına sokar, şeytan gelir insana vesvese verir, fıs fıs fıs içinden.

Vesvese ne demek?

Fısfısçı demek.

Fısfıs verir içinden, bir düşünce gelir aklına. Şimdi çocuk mektup yazıyor bana, hocam diyor ben dersliyim ama aklıma çok kötü şeyler geliyor. Şeytan getiriyor. Şeytan boş durmaz, en son anda da rahmetli anacığım nerede okumuşsa anlatırdı. Böyle insana hararet basarmış, ölümün harareti yanıyor. Su istermiş, şeytan buzlu bardakta karşısına belirirmiş dermiş ki, suyu sana vereceğim. Aman ver filan dersen, yoo! İmanını ver öyle dermiş.

Küçükten rahmetli anacığım böyle anlatırdı, ödüm patlardı benim.

En son âna kadar peşinde dolaşır şeytan. Koyunu kurtlar parçalar, ağılın etrafında dolaşır durur köyün etrafında ulur durur, köpekler olmasa gelir sürünün etrafında dolaşır. İnsanın kurdu da şeytandır. İnsan kuzu gibidir, şeytan da kurt gibidir, o da insanın etrafında dolaşır durur dolaşır durur, insan bu düşmanın farkında değil. Hem de kalbine fikri verir, aklına fikri getirir, olmadık fikirler, imanını almaya zedelemeye çalışır.

Allah yardımcımız olsun.

Müminiz, çok şükür ama bunun korunması için çok çalışmak lazım. Kalbinin önünde bekçilik yapacak insan. Kalbi, gönlünün bekçiliğini yapacak, kimseyi öyle olur olmaz herkesi paldır küldür gönlüne sokmayacak yani. Orası Cenâb-ı Hakk’ın yeri orası. Cenâb-ı Hak gönlüne tecelli ediyor kulun. Bekleyecek, öyle içeriye haydut filan girmesin diye. Çok önemli. Her an huş der dem, her nefes alışta şuuru yerinde olacak, aklı yerinde olacak. Benim etrafımda düşmanlarım var, ben Allah’ın kuluyum, tehlikeler arasında yaşıyorum. Amman dikkat edeyim nefis bir oyun etmesin, şeytan bir oyun etmesin. Amman gözümü açayım diyecek uyumayacak, uyanık duracak. Her an şuurlu olmak.

Allahu Teâlâ hazretleri ibadetlerimizi kabul etsin. Cümlemizi rızasına erdirsin. İki cihanın hayırlarına nail eylesin. Şu dünya imtihanı başarıp, başarılı bir şekilde ahirete geçip, cennetiyle cemaliyle müşerref olmayı nasip eylesin cümlemize.

Bi-hürmeti esmâihi’l-hüsnâ ve habîbihi’l-müctebâ ve bi-hürmeti esrârı sûreti’l-Fâtiha.

 


[1] 9/Tevbe 4, 7

Diğer Kayıtlar
Başlık Eklenme Tarihi Paylaş Oku Ekle Süre Beğen
playlist play 00.00.0000 - İyi ve Kötü Huy, Toplum Ahlakı, Kullara İyilik, Kullara Kötülük 25.10.2019 playlist oku playlist ekle 28 playlist like
playlist play 00.00.0000 - Kuranı Kerimin Anlayarak Okunması, Akra 25.10.2019 playlist oku playlist ekle 29 playlist like
playlist play 00.00.0000 - Peygamber Efendimiz (SAS) 25.10.2019 playlist oku playlist ekle 26 playlist like
playlist play 00.00.1999 - Güzel Ahlak, Münafığın Alametleri 25.10.2019 playlist oku playlist ekle 22 playlist like
playlist play 00.00.1999 - Ramazan, Orucun Faydaları 25.10.2019 playlist oku playlist ekle 22 playlist like
playlist play 00.00.2000 - İftar Ettirmek, Oruçlunun Yanında Yemek Yemek 25.10.2019 playlist oku playlist ekle 16 playlist like
playlist play 00.00.2000 - Ramazanda Sahura Kalkmak, Hilalin Görünmesi 25.10.2019 playlist oku playlist ekle 14 playlist like
playlist play 00.12.2000 - Cennetin Ramazan Ayında Süslenmesi 02.10.2020 playlist oku playlist ekle 35 playlist like
playlist play 00.12.2000 - İftarı Suyla Açmak, Sahura Kalmak, Yalan Yere Yemin, Gıybet 25.10.2019 playlist oku playlist ekle 22 playlist like
playlist play 00.12.2000 - Orucun Önemi, Orucu Zedeleyen Şeyler, Oruçlunun Mükafatı 25.10.2019 playlist oku playlist ekle 22 playlist like
playlist play 02.11.2000 - Ramazanın İlk Gecesinin Fazileti, Kadir Gecesi, İftar Ettirmek 05.11.2019 playlist oku playlist ekle 42 playlist like
playlist play 03.01.2000 - Kadir Gecesi 05.11.2019 playlist oku playlist ekle 50 playlist like
playlist play 03.02.1995 - Ramazanın İlk Haftası, İlk Cuması, Ramazanı Değerlendirmek 07.04.2022 playlist oku playlist ekle 23 playlist like
playlist play 03.12.2000 - Orucun Mükafatı, Oruç Adabı 05.11.2019 playlist oku playlist ekle 24 playlist like
playlist play 04.00.0000 - Allahın Seveceği Kullar 05.11.2019 playlist oku playlist ekle 43 playlist like
playlist play 04.05.2000 - Takva Sahibi Olmak, Zikir, Evde Kuranı Kerim Okumak 18.04.2023 playlist oku playlist ekle 17 playlist like
playlist play 05.01.1998 - Ramazanda Takva Sahibi Olmak 05.11.2019 playlist oku playlist ekle 21 playlist like
playlist play 05.02.1992 - Güzel Ahlakın Önemi 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 15 playlist like
playlist play 07.01.2000 - Ramazanın Son Günü 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 31 playlist like
playlist play 07.02.1997 - Ramazanın Son Cuması ve Bayram, Niyetin Önemi, Allah Yolunda Para, Aileye Masraf 28.04.2022 playlist oku playlist ekle 35 playlist like
playlist play 07.12.2000 - Oruc Tutmak, İftar Ettirmek 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 26 playlist like
playlist play 08.01.1999 - Kadir Gecesinin Önemi 29.03.2024 playlist oku playlist ekle 30 playlist like
playlist play 08.12.2000 - Ramazan, Sıcak Günlerde Oruç, Tevhidi Yaymak 14.03.2025 playlist oku playlist ekle 31 playlist like
playlist play 10.01.2001 - Güzel Ahlak Sahibi Olmak, Zikir 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 23 playlist like
playlist play 11.01.1998 - Ramazandan Sonra Hali Muhafaza Etmek 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 32 playlist like
playlist play 12.03.1999 - İtikafın Sevabı, Allahı Zikretmek, Çocuklar Arasında Adalet 02.04.2024 playlist oku playlist ekle 24 playlist like
playlist play 13.01.1999 - İslamda Kardeşlik 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 35 playlist like
playlist play 13.12.2000 - Cennet ve Oruç 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 33 playlist like
playlist play 14.01.1999 - Kadir Gecesi 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 39 playlist like
playlist play 15.07.1990 - Tevhid, Namaz, Zekat 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 23 playlist like
playlist play 15.12.1999 - Müminin Güzelliği, Hikmet, Kardeşinin İhtiyacını Görmek 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 39 playlist like
playlist play 15.12.2000 - İtikaf Fazileti 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 23 playlist like
playlist play 16.01.1999 - Sabah ve İkindi Namazlarının Önemi 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 22 playlist like
playlist play 17.12.2000 - Gece Namazı, Ramazandan Sonra Alışkanlıkların Devam Etmesi 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 37 playlist like
playlist play 19.06.2000 - Kuran Kıraati 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 16 playlist like
playlist play 21.12.2000 - İtikaf, Eşlerin Birbirine Olan Hakları 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 25 playlist like
playlist play 23.12.2000 - Kadir Gecesinin Önemi, Kuran-ı Kerim 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 34 playlist like
playlist play 24.01.1997 - Takva Ehli Olmak, Cehennemden Korunmak 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 17 playlist like
playlist play 25.12.1992 - Hasta Ziyareti, Misafir Bereketi, Ramazanda Tevbe Etmek 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 28 playlist like
playlist play 25.12.1997 - Ramazanın İlk Günü, Ramazanda Yapılması Gerekenler 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 33 playlist like
playlist play 26.12.2000 - Ramazan Sonrası, Allahın Adını Anmak 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 24 playlist like
playlist play 27.11.2000 - Ramazan Ayının Başı, Sahur Vakti İbadet 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 18 playlist like
playlist play 28.12.1999 - İtikafın Önemi 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 44 playlist like
Kabe
Canlı Yayın
Şuan Canlı Yayın
Günün Sohbeti
AKRA CANLI
 / 
player image icon close icon
AKRA CANLI
Günün Sohbeti
Günün Sohbeti Add Icon volume up
 / 
Canlı Yayın
fast rewind
fast forward
Playlist
Bu özelliği kullanabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir
  
Fikrini Paylaş
TAAHHÜTNAME

Hazırlamış olduğum ve sitenize gönderdiğim/ teslim ettiğim, tamamen orjinal ve bana ait olan, projemin/görüntü veya kaydımın, AKRA MEDİA tarafından kendisine ait kablolu/karasal/uydu, şifreli/şifresiz, free/paralı TV, video, DVD, VCD,VHS ,radyo, kaset, sinema ve sair mevcut yada ortaya çıkacak her türlü İşaret, ses ve /veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletim hakkı ve tüm internet siteleri ve sosyal medya platformlarında yayınlamasına, çoğaltma hakkı, yayma hakkı, işleme hakkı ve temsil hakkının kullanılmasına süresiz olarak müsaade ediyorum.

Projemin/görüntü veya kaydımın, bant, CD, VCD, DVD, GSM, MP3 Player, dijital kayıt vb. tüm yollarla kayıt, çoğaltma ve dağıtım haklarını, bilişim veya iletişim ortamında görüntülenmesini, iletilmesini, okunmasını, izlenmesini, dinlenmesini vb. interaktif veya normal CD, VCD, DVD, GSM, MP3 Player vb. şekilde basılarak veya ses kayıtlarının metin haline getirilip kitap olarak piyasaya sunulmasını sağlayacak her türlü materyal üzerine kaydı ile çoğaltılması, kullanılması, işlenmesi, yeniden ve genişletilmiş şekilde sesli, yazılı ya da görüntülü yayın haklarını, bu suretle de çoğaltılarak kullanılması, dağıtılması, pazarlanması vb. fikri, mali ve manevi haklarımın tamamını, programda gerekli görülen değişiklikleri yapma haklarımı bila bedel olacak şekilde, AKRA.MEDİA sitesine ve bu site'nin yetkilisi ve sahiplerine devir ve temlik ettiğimi, beyan, kabul ve taahhüt ederim.

Şehir Seçin
Close