Fe-kâle’n-nebiyyü sallallahu aleyhi ve selleme Allahümme ehillehû 'aleynâ bi’l-emni ve’l-îmâni ve’s-selâmeti ve’l-islam rabbî ve rabbükallah hilali rüştin ve hayr.
Revâhü’t-tirmizî ve kâle hadîsün hasenün.
Talha bin Ubeydullah radıyallahu anh den rivayet edilmiş ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz yeni bir hilali gördüğü zaman şu duayı okurdu.
Bu Talha İbni Ubeydullah, aşere-i mübeşşeredendir. Talha, Zübeyir camilere böyle isimleri yazılanlardan aşere-i mübeşşereden, cennetle hayatında müjdelenen mübarek büyüklerimizden birisidir.
Allah şefaatine erdirsin. Cennette buluştursun.
Peygamber Efendimizin, yeni bir hilali gördüğü zaman bu duayı okuduğunu söylüyor, rivayet ediyor.
Biliyorsunuz hilal, ayın incecik haline deniliyor. Şöyle kıvrık haline deniliyor. Bu gökyüzünde takip edilirse ince hilal olur. Sonra büyür dörtte bir yarım ay olur. Sonra büyür dolunay olur. Sonra küçülür yine yarım ay haline gelir. Sonra küçülür küçülür gene hilal olur. Sonra kaybolur. Kaybolduktan sonra bir gün sonra tekrar görünür. İşte o kaybolduktan sonraki görünmesine yeni hilal derler. El-hilâlü’l-cedîd veya nev hilal derler. Dolunaydan sonra, gittikçe küçüle küçüle küçüle ince haline gelmesine de köhne hilal, el-hilâlü’l-kadîm filan belki denir. Arapça nasıl dendiğini bilmiyorum.
Yani iki [hilal] oluyor. Bir ilk büyümeye başladığı zamanki hilal, bir de küçüle küçüle küçüle küçüle geldiği hilal. İkisinin farkı şudur. Yeni hilal; akşamleyin güneş battıktan sonra, güneşin olduğu yerden görülür. Eski hilal de geceleyin görüle görüle incele incele, sabah namazı vaktinde görülür görülür, ondan sonra görünmez olur. Farkı budur yani. E gece görülen, sabah görülen hilal mühim değildir. Mühim olan; güneş battıktan sonra,, akşamleyin ufka baktığınız zaman orada hilali görmek mühimdir. Çünkü o ilk görüldüğü zaman ertesi gün yeni bir ay başlıyor demektir. Hilal görüldü mü yeni bir ay başlıyor. Hilal göründü, Ramazan başladı.
Yeniden, yeni hilal göründü mü yirmi dokuz, otuz gün sonra Şevval başladı. Yeniden bir daha görüldü mü yeni bir ay başladı. Böyle. Hilalin ilk göründüğü, yeni birinci ayın işareti olmuş oluyor. Yeni bir ayın başladığının işareti oluyor
Bu yeni bir zaman başlangıcı olduğu için, Peygamber Efendimiz hilali gördüğü zaman dua ederdi. Bu hilali, bu hilalle başlayan yeni ayı bizim hakkımızda hayırlı eyle manasına dualar ederdi. Burada rivayetlerden bir tanesi var. Dermiş ki;
Allahümme ehillehû 'aleynâ bi’l-emni ve’l-îmâni. Ya Rabbi! Bu hilali bize iman ile, emniyet ile geçireceğimiz bir ayın başlangıcı eyle.
Yani bu ayın; bizim için emniyet içinde geçmesi, iman ile geçmesine bize yardım eyle. Bu ayımız böyle güvenilirlik içinde, iman ile geçsin.
Ehillehû 'aleynâ bi’l-emni ve’l-îmâni ve’s-selâmeti ve’l-islami. Selametle geçsin. Selamet ayı olsun. Ve’l-islami. İslam ayı olsun. Allah'a tam teslim olduğumuz bir ay olsun.
Bir daha söyleyelim.
Allahümme ehillehû 'aleynâ bi’l-emni ve’l-îmâni ve’s-selâmeti ve’l-islâm.
Dört şey istiyor: O ayın emniyetle geçmesini, imanla geçmesini, selametle geçmesini, İslam'la geçmesini istiyor. O dilekleri var. Onu gördüğü zaman diyor ki;
Rabbî ve rabbükallah. Hilale hitap ediyor. Rabbî, benim Rabbım da ve rabbüke, senin Rabbın da Allah diyor.
Hilali rüştin ve hayr. Bu hayır ve olgunluk hilali olsun.
Yani rüşt, olgunluk demek. Reşit olmak, bir insan ergin hale gelmesi demek oluyor. Olgunluk ayı olsun ve hayır ayı olsun, hilali olsun. Olgunluk ve hayır hilali olsun, bu gördüğümüz hilal diye en sonunu böyle bitirirmiş.
Benim Rabbim de senin Rabbin de aynı Allah diyor. Öyle hitap ediyor yani Hilale, muhatap alıyor, hitap ediyor.
Bu duayı yazabilirsiniz, şey yaparsınız. Yeni böyle hilali güneşin battığı zaman, akşamı böyle grubu seyrederken yeni bir hilal gördüğünüz zaman, yeni bir Arabî ayın, Kamerî Ay'ın başladığını anlamış oluyorsunuz, böyle dua edeceksiniz.
Allahümme ehillehû 'aleynâ bi’l-emni ve’l-îmâni ve’s-selâmeti ve’l-islam rabbî ve rabbükallah hilali rüştin ve hayr.
Bu hadisi Tirmizî rivayet eylemiş ve hadîsün hasenün, hasen hadis buyurmuş. Yani kuvvetli, iyi hadis demek.
An enesin radıyallahu anhu kâl. Kâle resûlullahi sallallahu aleyhi ve selleme tesahharû fe-inne fi’s-sahûri bereketün.
Müttefekun aleyh.
Bunu daha önce duydunuz, söz arasında söyledim. Enes radıyallahu anh’ten rivayet edilmiş. Buyurmuş ki Enes, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz şöyle buyurdu;
Tesahharû. Sahura kalkın.
Sahuru ihmal etmeyin, uykum bölünüyor demeyin. Yatayım tam uyuyayım da ondan sonra işe öyle gideyim demeyin. Sahura kalkın.
Tesahharû fe-inne. Çünkü. fi’s-sahûri bereketün. Sahura kalkmakta, sahur yemeğini yemekte bereket vardır.
Fi’s-sahûri bereketün. Sahurda bereket vardır.
Sahuru küçümsemeyin. Umursamazlık yapmayın. Azıcık bir şey yemek bile olsa, kalkıp birazcık su içip bir hurma yemek bile olsa sahuru yapın, sünnet yerine gelmiş olsun.
Dört şeyi insan yaparsa orucu tutmaya kuvvetli olur. İftarı suyla açmak, sahur yapmak, kaylûle uykusu uyumak. Öğleyin uzanmak, dükkânın arkasında bir yerde filan böyle uyumak. Bir de koku. Güzel koku koklamak diyordu.
Suyla açınca dedim ki elhamdülillah. İşte Peygamber Efendimizin sünnetini uygulamış olduk. Zevk veriyor yani. Sünnete uymak insana tatlı oluyor.
An zeyd ibni sâbitin radıyallahu anhu kâle; tesahharna me’a rasûlullahi sallallahu aleyhi ve selleme sümme kumnâ ile’s-salâti. Kîle kem kâne beynehumâ hamsûne âyeten.
Müttefekun aleyh.
Zeyd İbn Sabit radıyallahu anh ki büyük alim sahabîden idi. Ciddi, bilgisi geniş, Kur'an-ı Kerim'i çok iyi ezbere bilenlerden.
Allah şefaatine erdirsin.
Diyor ki;
Tesahharna me’a rasûlullahi sallallahu aleyhi ve selleme. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizle bir keresinde sahuru beraber yaptık.
Sahur yaptık beraberce. Diyor.
Sümme kumnâ. Sonra kalktık. İle’s-salâti. Namaz kılmaya kalktık.
Sahur yaptık, sonra namaz kılmaya kalktık.
Kîle. Kendisine soruldu. Denildi ki; kem kâne beynehumâ. Yani bu sizin sahuru bitirmenizle namaz kılmanız arasında ne kadarlık bir zaman geçti? Arası ne kadar oldu?
Ölçü ne?
Metre demedi, dakika demedi.
Ölçü ne dedi?
Hamsûne âyeten. Elli ayet okuyacak kadar miktar dedi.
Böyle ayetle. Mesela ölü defnedildiği zaman kabrimin başında ve elli ayet kadar okuyacak kadar durun diyor mesela. Veyahut bir deve kesilip dağıtılacak kadar. Bunlar zamanı belirtmek için kullandıkları usuller yani.
Elli ayet kadar.
Elli ayet ne kadar eder?
Tabi ayetlerin uzunluğu kısalıkları çok farklı. Öyle ayetler var, iki harf. Ha, Mim. Bir ayet. Öyle ayetler var bir sayfa. Müdâyene ayeti, tedâyün ayeti. Âmenerresûlü'den bir sayfa önceki tam bir sayfa bir ayet.
Yani bu elli ayet ne demek?
Ortalama ölçekte, elli ayet demek.
Kur'an-ı Kerim'in sonundaki surelerden elli ayet okuyacak olursan Tebâreke suresi otuz ayettir. Tebâreke suresinden fazla. Yasin'i okuyacak olsan Yasin seksen altı ayettir. Elliden fazla. Elli ayetlik bir sure. Sonlarda kısa kısa olduğu için ayetler, kısa bir şey elli ayet tutabilir. Ortalardan ve başlardan olursa biraz uzun olabilir. Aşağı yukarı bir sayfada on ayet olsa beş sayfa filan ediyor yani.
An ibni ömera radıyallahu anhumâ kâle kâne li-resûlillahi sallallahu aleyhi ve selleme müezinâni bilâlün vebnü ümmi mektûm. Fe-kâle resûlullah sallallahu aleyhi ve selleme inne bilâlen yüezzinü bi-leylin fe-külû ve’ş-rebû hattâ yüezzinebnü ümmi mektûm.
Kâle ve lem yekün beynehumâ illâ en yenzile hâzâ ve yerkâ hâzâ.
İbn Ömer radıyallahu anhumâ’dan rivayet edildiğine göre; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin tanınmış iki tane müezzini vardı. Birisi Bilal-i Habeşî, ötekisi Abdullah İbn Ümmi Mektûm. İki gözü görmezdi, âmâ, ama sesi müezzinlik yapmaya elverişli demek ki müezzinlik yapardı. Birisi sahur ezanı okurdu, sahura kalksınlar diye. Birisi de sabah ezanını okurdu. Yani öyle bölüşmüşler vazifeyi.
Şimdi diyor ki; Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem dedi ki cemaate; inne bilâlen yüezzinü bi-leylin. Bilal geceleyin ezan okur, okuyacak veya okuyor.
Fe-külû ve’ş-rebû. Yiyin, için. O zaman, onun ezanını duyunca sabah oldu sanmayın. Sahura kalkın, teheccüd namazınızı kılın, yemeğinizi yiyin, için.
Ne zamana kadar?
Hattâ yüezzinebnü ümmi mektûm. Abdullah İbn Ümmi Mektûm radıyallahu anh ezanı okuyuncaya kadar.
O okuyunca sabah ezanını okuyor demektir. O zaman keseceksiniz diye böyle şey yaptı.
Ve lem yekün beynehumâ. Aralarındaki müddet. İllâ en yenzile hâzâ ve yerkâ hâzâ. Ve bunların arasındaki mesafe, iki ezan arasındaki mesafe birisi inip, ötekisi çıkıncaya kadardır diyor ama nereden iniyor nereden çıkıyor? Yani çok şey yapılmıyor. Burada elli ayet dediği biraz daha belirgin oluyor.
Bir hadis daha okuyayım bu sayfadan.
An amr ibni’l-âs radıyallahu anhu enne rasûlallah sallallahu aleyhi ve sellem kâl. Faslu mâ beyne ve siyâmi ehli’l-kitâbi ekletü’s-sahar.
Revâhü Müslim.
Amr İbni’l-As, Mısır'ı fetheden komutan radıyallahu anh. Oğlu da Abdullah ibni Amr ibni’l-As, meşhur fakih sahabedendir. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den şu hadisi rivayet etmiş.
Bizim orucumuzla ehli kitabın orucu arasındaki fark, ikisini birbirinden ayıran özellik, Ekletü’s-sahar. Seher vaktinde, bizim sahur yemeği yememizdir.
Demek ki çok önemli bayağı bir alamet oluyor. Ona dikkat etmemiz lazım geliyor.
Allahu Teâlâ hazretleri her işimizi, bizim Peygamber Efendimizin sünnetine uygun yapmaya bizleri muvaffak eylesin. Yüksek dereceler ihsan eylesin ama lütfuyla keremiyle; kahrına, gazabına uğramadan, büyük musibetlere, fitnelere, belalara düçar kalmadan lütfuyla, keremiyle, bizi yüksek derecelerin sahibi eylesin. Cennetiyle cemaliyle müşerref eylesin. Tevfîkini her zaman her yerde refîk eylesin. Şükrü yerinde; şükredecek şeylere, şükretmeyi nasip eylesin. Sabredilecek hususlarda da edebimizi muhafaza edip, takdire rıza gösterip, çünkü rıza en yüksek makamdır. Sabredip o dereceleri kazanmayı nasip eylesin.
Bi-hürmeti esmâihi’l-hüsnâ ve habîbihi’l-müctebâ ve bi-hürmeti esrârı sureti’l-fâtiha.