Yaşadığımız çevrenin korunması her geçen gün daha çok önem kazanıyor. İnsan eliyle kirletilen doğa tahrip oluyor ve bunun dönüşümü yine insanoğlunu olumsuz etkiliyor. Hava kirliliği, çevre kirliliği, ışık kirliliği, gürültü kirliliği ve su kirliliği yine buna sebep olan bizlerin yaşamına etki ediyor.
Atmosfer salınan sera gazların etkisiyle artan ısınma, su kaynaklarının azalmasına; aşırı ve bilinçsiz su kullanımı, su kaynaklarının ve neticede tarımsal sahaların kurumasına sebep oluyor. Özellikle son günlerde Marmara Denizi’nde görülen müsilaj ( deniz salyası) nehirlerden denize ulaşan kirletilmiş sular, endüstriyel ve evsel atıklar vb. birçok sebep ile gitgide artıyor.
Tüm bunlar, yaşadığımız çevreyi, su kaynaklarını, havayı kirletmemek, atıkları geri dönüşüm ile yeniden kullanılır hale getirmek gerektiğini bir kez daha hatırlatıyor.
5 Haziran Çevre Günü sebebiyle bir bildiri yayınlayan Çevre Vakfı, bilinçli hareket etmek noktasında herkese görev düştüğünü şu ifadelerle aktarıyor: “Çevresel Ekosistemi tahrip etmeden, sürdürülebilir yönetiminin geliştirilerek korunması, gelecek nesillerimiz için hayati önem taşımaktadır. Toplum ve devlet olarak, “Koruma-kollama ve sorumluluk bilinciyle kullanma” düsturundan hareket etmek, çocuklarımıza örnek aileler olmak, ilkokuldan itibaren çevre ahlakına yönelik eğitimler vermek gibi çok önemli sorumluluklar taşımaktayız. Önleyici tedbirler, sorunların zamanında tespiti ve bu sorunlara müdahalenin, ekosistem restorasyon çalışmalarını daha başarılı kılacağı ve hatta ihtiyacı azaltacağı aşikardır.”
Açıklamada, Marmara Denizi’nde yaşanan kirlilik ile ilgili; denizcilik faaliyetlerinden kıyı yapılaşmasına ve atıksu deşarjlarına kadar birçok uygulamada, tedbir ve yaptırımlarda eksiklikler olduğu ifade edilirken çevresel ekosistemlerin, tedbirler ve restorasyona yönelik eylemlere ancak belli bir noktaya kadar olumlu cevap verebileceği; bu noktanın aşılması durumunda tekrar eski, sağlıklı yapısına kavuşmasının zor olacağı belirtiliyor.
Tasarruf kültürü yaygınlaştırılmalı
Bütün canlıların yaşam hakkına saygı duyulması gerektiğine vurgu yapılan açıklamada, “Modern zamanların tüketim anlayışının bu saygıyı ortadan kaldırdığı tasarruf kültürünün yeniden ve kuvvetle hatırlanması gerektiği ortadadır. Bu pervasız tutumun doğanın dengesini bozduğu, gelecek nesillere daha yaşanabilir bir dünya bırakma potansiyelini giderek azalttığı düşünülürse tasarruf kültürünün hayatımıza yeniden ve acilen alınmasının ne denli önemli olduğu bir kez daha görülecektir.” ifadelerine yer verildi.
Toplumsal dayanışma ve işbirliği vurgusu
Dünya genelinde doğal kaynaklar herhangi bir çevresel önlem alınmaksızın kullanılıyor ve ekosistem tahrip ediliyor. Yaşanan afetler, gelişmemiş ya da gelişmekte olan ülkelere fatura ediliyor.
Çevre Vakfı, bütün bu sorunların çözümünde bireysel ve toplumsal farkındalığın her zamankinden daha çok çalışarak ortadan kaldırılmasının mümkün olabileceğini ifade ederek; özelde ülkemizdeki genelde ise dünyadaki önemli çevre konularında sivil toplum kuruluşlarının bir araya gelebilme yollarını bulması, çevresel meseleleri temel alarak konuşabilmesi ve tartışabilmesi gerektiğini vurguluyor.
Bu anlamda, Dünya Çevre Gününün, çevrenin anlaşıldığı bir gün olması temennisi de dikkat çekiyor.