Endonezya, asırlar boyunca Asya, Orta Doğu ve Avrupa’nın birçok ülkesinden tüccarların uğradığı ve yerleştiği stratejik bir konuma sahiptir. Binlerce adadan oluşan, yer altı zenginlikleri ve doğal güzellikleri ile ön plana çıkan Endonezya, Güneydoğu Asya’da bir takımadalar ülkesidir.
Toprak ve nüfus bakımından dünyanın en büyük İslam ülkesi Endonezya’nın nüfusu yaklaşık 270 milyon olup, ülkenin % 87’si Müslümandır.
İlk göçler ve ticaret
Kaynaklar, İslamiyet’in hicrî birinci asırdan itibaren Müslüman deniz tüccarlarları vasıtasıyla Güneydoğu Asya’ya ulaştığını haber vermektedir. Sahabe ve tabiun döneminde Çin’in Kanton limanı bölgesinde yayılmaya başlayan İslam, Miladi 9. yüzyıla tekabul eden Tang hanedanlığı döneminde binlerce tüccar tarafından benimsenmiştir. Çin ile İslam dünyası arasında sık temaslar, öncelikle Endonezya sularından geçen deniz yolları aracılığıyla sürdürülmüştür.
Güneydoğu Asya ve İslam dünyası arasındaki en erken karşılaşmalar, Çin ticaretine dahil olan Müslüman tüccarlara dayanmaktadır. Bu tarihlerde Sumatra ve Cava'da Kanton, Hint ve Araplardan oluşan bir Müslüman topluluğu oluşmuştur. İslam'ın Hindistan alt kıtasında pekiştirilmesinden sonra mutasavvıf tüccarlar bölgeyi ziyaret ve İslam’ı tebliğ etmeye başlamışlardır. 13. yüzyılda Güneydoğu Asya; Çin, Bengal, Gujarat, İran, Yemen ve Güney Arabistan Müslümanları ile temas halindedir. Tarihi vakıalar İslami etkilerin ana kaynağı olarak Güney Hindistan'ı doğrular.
Orta Çağ'ın en kapsamlı kaşifi olan Faslı seyyah İbn Batuta (1304-1378), 1345 ve 1346 yıllarında Çin'e gidip gelirken Sumatra'dan geçmiş ve hükümdarın bir Müslüman olduğunu, halk içinde Arap ve Çin ırkından Müslümanlar bulunduğunu, yerli Malaylarınsa budist olduğunu yazmıştır. Çin’in Yunan bölgesinden Müslüman amiral Zheng Ho'nun Ming hanedanlığı döneminde Endonezya’ya ilk yolculuğu sırasında (1405-1407 CE) Orta Asya ve Çin’deki Moğol istilasından kaçarak bölgeye gelen Çin asıllı Hui Müslümanları mevcuttur. 14. yüzyılın sonlarına gelindiğinde Zheng Ho’nin seyahatleri ve görevlendirdiği yerli Hui’ler, İslam’ın Çinli Müslümanlar tarafından Endonezya’ya yayılmasına katkıda bulunmuştur . İslam'ın kitlelere yayılmasının Endonezya'ya 1258 civarında Moğolların Bağdat'a saldırmasının ardından gelen mutasavvıf Müslüman tüccarlar vesilesiyle olduğu da söylenir . 13. Yüzyıldan itibaren Yemen, Mısır ve Orta Asya’dan Cava’ya gelen sufi tüccarlar bölgeye yerleşerek İslam’ın takım adalarda akın halinde yayılmasına vesile olmuşlardır.
Amiral Cheng Ho ve seferleri tasviri
Yemen’in Hadramevt bölgesi ailelerinden bir kısmı için sefer ve hicret bir aile geleneğidir. İlk etapta daha çok Hicaz bölgesine ilmi, ticari ve dinî nedenlerle göç eden aileler daha sonraki asırlarda oldukça geniş bir coğrafyaya açılmışlardır. Hindistan, Pasifik Okyanusu adaları, Endonezya, Malezya ve Doğu Afrika gibi daha önce gidilmemiş, İslami fetihlerin gerçekleşmediği coğrafi bölgelere deniz yoluyla yayılmışlardır. Hacimlerinin küçüklüğüne rağmen deniz ve okyanusları aşabilen, rüzgâr ve fırtınalara dayanıklı gemileriyle denizcilikte mahir kabul edilen Yemenliler hem deniz ticaretini ellerinde tutmuş, hem İslamiyet’in yayılmasında büyük hizmet görmüşlerdir.
Hicri 597 yılında, miladi 13. yüzyılda Sumatra Adası Âlu ‘Azamat Hân olarak bilinen soyu Hz. Hüseyin’e dayanan kişilerce İslâmî hükümlerle yönetilmiştir. 13. ve 14. yüzyıllarda takımadaların çeşitli yerlerinde gerek yazılı mahalli kaynaklarda gerekse sözlü geleneklerde "fakir", "veli", gibi doğrudan tasavvufla alakalı teknik terim ve unvanlar bulunur. Şeyh İsmail adındaki bir velinin faaliyetleri sonucunda Sumatra adasındaki Perlak ve Samuelra-Fasai şehir devletleri Müslüman olmuş, hükümdarı Merah Silau, Müslüman olduktan sonra Melik es-Salih (ö. 1297) adını almıştır. Mezar taşı, İslam'ın bölgede ne zaman yayılmaya başladığının tarihsel bir işareti olarak gösterilmektedir.
Cava Adası ve Jakarta’da çoğunlukla Hadramevt’ten, bir kısmı Mısır’dan, Orta Asya ve Çin’den gelerek buralarda yaşamış ve vefat etmiş önemli şahsiyetlerin türbeleri bulunur. Seyyid Cemâleddin Hüseyin el Ekber, Hindistan’dan Endonezya’ya gelen ilk kişi kabul edilir. Aile bireyleri Âlu Azamet Hân olarak bilinirler. Mekke’den göç ederken sırasıyla Medine, Basra, Hadramevt, Hindistan, Çin ve en sonda da Endonezya’ya gelmişlerdir. Miladi 14. yüzyıldan itibaren Cava bölgesinde irşad faaliyeti yürütmüşlerdir. Seyyid Cemâleddin Hüseyin el Ekber İslami ilimlerin neşri için oğlu İbrahim’i Açe’de bırakmış, aile efradı ile birlikte Hindistan’dan Endonezya’ya geçmiş ve Tevâcu’da vefat etmiştir. Vefatının ardından oğulları ve torunları ile Çin’den gelen aile üyeleri ile birlikte İslâm hızlı bir şekilde yayılmıştır. Azamet Han sülalesi tebliğ ve irşat çalışması yaptıkları beldelere yerleştikleri ve yerli halkla akrabalık bağları kurdukları için günümüzde çoğu fiziksel ve kültürel olarak yerel nüfustan ayırt edilemez.
Bu kimselerin, bölgenin dinî ve sosyo-kültürel alanlarında etkisi vardır. Arap dili ve belagatı, buna bağlı da Arap şiir edebiyatı oralarda tesis edilmiştir. Gittikleri bölgenin dilini öğrenmiş, İslamiyet ile bağdaşan örf ve âdetlerini benimsemiş, onlarla evlilik yoluyla akrabalık kurmuş, İslâm ilim ve felsefesini bölgede yaygınlaştırmışlardır. Hatta temel hak ve hürriyetlerinden mahrum bırakılan köleleri satın alarak, onlara insani muamelelerde bulunmuş, şahsiyet ve onuru koruma altına almışlardır.
Endonezya’da İslam nasıl yaygınlaştı?
Endonezya takım adalarında İslamiyet’in yayılması, barışçıl yollarla gönüller fethedilerek, kardeşlik köprüsü kurmak suretiyle icra edilmiştir. Böylece bölge halkının İslam’a rağbeti artmış, mescit, medrese ve kütüphaneler tesis edilmiştir. Halk tarafından tasavvuf kültürü benimsenmiş, âdet, kültür ve ananeler yaygınlaşmış, zikir ve virtler okunur hale gelmiştir. Bütün bu gelişmeler bölgede önemli bir kültür sentezi inşa edildiğini, dinî, sosyal ve kültürel alanlarda müesseseler kurulduğunu neticede de bölgenin maddi-manevi açıdan kalkınmasında muhacirlerin önemli rol üstlendiklerini göstermektedir.
Gördükleri muamele ve tavırlara güven duyan yerli halk mutasavvıf tüccarlara saygı duymuş, hatta yönetim tarafından vatandaşlık dahi verilmiştir. Bir asırlık süreçte İslâmiyet’i seçenlerin sayısı milyonları geçmiştir. Dağlık ve ormanın derinlikleri gibi ulaşılması zor yerler hariç günümüzde İslâmiyet Endonezya’nın her tarafına yayılmıştır.
Endonezya’ya göç eden velilerin uyguladığı davet yöntemlerinden biri de kabile reisleri ve yöneticilere İslam’ı anlatmalarıdır. Kabile hayatı yaşayan toplumlar liderlerine bağlıdırlar. Müslümanlığı benimseyen lider, beraberinde halkının da İslâm’a girmesine öncülük etmiştir. Devlet reisleri ile kurulan yakın temas ve evlilik yoluyla kurulan akrabalıklar netice vermiş, mescit ve medreselerin kurulmasına zemin hazırlamış, İslâm’a girenlerin sayısını arttırmıştır. Dinî saiklerle hareket eden veliler böylece, kabile reisleri ile ilişkiler, kabileler arası anlaşmazlıkları çözme girişimleri ve benzeri siyasi etkinliklerde rol oynamaya başlamışlardır. Bunlara bir örnek olarak Müslüman Mataram kralı Sultan Agung döneminde ulemanın yönetimde aktif rol almasına izin verilmiştir. Onun teşviki ile yerel takvim olan Saka takvimine Hicri takvimi de eklenmiş, eski dönemlere ait eserler İslami kavramlar eklenerek yeniden neşredilmiş böylelikle İslam Kejawen (İslami-Cava) edebiyatı adı verilen yeni bir literatür oluşmuştur.
Kültürel ve sosyal gelişmeler
Bu kimseler bir cemiyet veya bir dernek çatısı altında değil, tamamen ferdi ve kendi imkânları ile hasbî bir şekilde çalışmışlardır. Kendilerine has tebliğ yöntemleri uygulamışlardır. Zira bulundukları yerin iklim şartları, bölge halkının dini ve sosyal hayat düzeyleri farklı farklıdır. Allah inancı benimsenmediği bölgelerde Allah inancı üzerinde çok durulmuş, gönüllerde tevhit inancının yer etmesi hedeflenmiştir. İçine İslami unsur ve ilkelerin serpiştirildiği güzel sanatlar tatbik edilmiş; bölgede söylenen yaygın türkülerin dizelerine İslâmî kavramlar eklenerek ibadete ve Allah sevgisine yaklaştırmaları sağlanmıştır.
Mesela Seyyid İshak b. İbrahim tedavi ve ilaç yöntemini kullanmış; hekimlik vasfı taşıyan bu zat, teknesi ile bölgedeki en ücra adalara ulaşarak tedavi işlemlerini uygularken irşat vazifesini de icra etmiştir. Kullanılan metotlarda başarı sağlandığı vakit bunu daha sistemsel hale getirmek amacıyla medrese ve mescitler inşa edilmiştir.
Cava'da pesantren adı verilen geleneksel dini eğitim merkezlerinin büyük kısmı söz konusu kimselerin ilim ve irşat faaliyetlerinde bulundukları mekanlardır. Pesantrenler, Cava'da kiai adı verilen din alimi veya bir hoca tarafından yönetilir ve genellikle aile geleneği olarak alimin çocukları ve torunları da aynı medresede ilim ve irşat faaliyeti yürütür. Böylece ilim ve eğitimden uzak kalan bölge halkı bu zatların ders halkalarına iştirak etmiş, İslâmiyet’in daha geniş kitlelere ulaşması sağlanmıştır .
İlim sahasında gelişme
El emeği ile helal para kazanıp iaşelerini temin etmeye önem verdiklerinden dolayı ticaretle meşgul olmuşlardır. Hicret sebepleri arasında ilk etapta ticaret ve maddi kazanç izlenimi görünse de ana gayelerinin İslamiyet’i yaymak olduğu net bir şekilde anlaşılmaktadır. Akaid ve fıkhın yanı sıra ahlak kaidelerini ön plana çıkararak Kur’an ve sünneti sevgi yoluyla ve hal ilmiyle anlatmışlardır. İrşat faaliyetlerinde nefsin arzu ve isteklerinden arınma (nefis tezkiyesi), ahiret hayatına yönelme, takva, sünnet-i seniyyeye uyma gibi konulara önem verilmiştir. İslâmî ilimlerin yanı sıra pozitif ilimlerin öğretilmesi, sahih akidenin yaygınlaşması ve manevî ıslah hareketlerine büyük önem verilmiştir.
15. ve 16. asırlarda da İslâmiyet hızla yayılmış, putperest bir toplum olan Cava halkı içerisinde İslamiyet’in yayılmasını da dokuz mutasavvvıfın sağladığı kaydedilmiştir. Cava Adası’nda “Dokuz evliya” lakabıyla anılan bu zatlar farklı dönemlerde yaşamış olan, kimi zaman aralarında akrabalık bağı bulunan kimselerdir.
Cava'nın kuzey kıyısında, Doğu Cava'da Surabaya-Gresik-Lamongan, Orta Cava'da Demak-Kudus-Muria ve Batı Cava’da Şirbun olmak üzere üç temel bölgede irşat faaliyetleri yürütmüşlerdir. Bu üç muhitte yer alan Ampel Denta medresesi, Giri medresesi ve Watu Layar; halk nazarında ilim ve feyiz membağı haline gelmiştir. İslam medeniyetinin tüm Endonezya'ya yayıldığı ve takımadaların ilim ağını oluşturan merkezler olmuşlardır.
© İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.