Bugün şehrin sembolü kabul edilen Registan meydanını, bu meydanda medresesi bulunan ilim ve devlet adamı Uluğbey’in ve şehrin mimârı kabul edilen dedesi Emir Timur’un türbelerini ziyaret etmeye ne dersiniz?
Gezimizin sonuna doğru yaklaştık ama etkisi uzun süre devam edecektir. Hele ki ihtişamlı birer âbîde ve üçü birbirinin yanı sıra bulunan Registan Meydanı’ndaki medreseleri ziyâretin ardından.
Registan Meydanı
Aslı “Rigistan” olan ve “kumlar ülkesi” mânâsına gelen Semerkand’ın sembolü haline gelmiş bir meydan. Bu sembol, birbirine bakan üç muazzam medreseden oluşuyor. Ulugbey, Sher-Dor ve Tillya-Karı (Uluğbey, Şirdar ve Tillâkâri) Medreseleri. Meydanın üç tarafına inşa edilmiş medreselerin parıldayan mozaikleriyle renk cümbüşlü kuleleri ve turkuaz kubbeleri âdetâ gökyüzüne doğru uzanıyor.
Bu medreselerden ilki meydanın batısında yer alıyor. Uluğbey tarafından 1417’de kurulmuş. Uluğbey Medresesi, onun ismiyle anılıyor. Uluğbey Medresesi Semerkand’da en büyük ilim-irfân merkezi olma rolünü üstlenmiş. Burada felsefe, astronomi, matematik ve dini ilimler işlenmiş. Avlu etrafında 110 öğrencinin kaldığı 54 hücre tipi odada günümüzde hediyelik eşyalar satılıyor. Dikdörtgen şeklindeki medresenin iki minaresi, arkada avluya açılan sınıfları, ana kapıda 15 metre yükseklikte on yıldız motifi, gökyüzü ve astronomiyi temsil ediyor. İçerde parıldayan mozaiklerse yıldızları andırıyor.
Ortadaki medrese 17. asır eseri olan Tillya Karı(Tillâkâri / Tilla Kori ) Medresesidir. Altın işlemeli camisi ve ışıltılı işlemeleriyle göz dolduruyor. Tel kari altın kaplama anlamına geliyor. Dönemin bu ismi taşıyan eski bir kervansarayından medreseye çevrilmiş.
Meydanın doğusunda, Uluğbey Medresesi’nin karşısına yapılan Sher-Dor (Şirdar) Medresesi, 1600’lü yıllarda dönemin emîri Bahadur tarafından yaptırılmış. Medresenin cephesindeki süslemelerde aslanların ceylan avının resmedildiği görülüyor. Bu yüzden ismi Aslanlı Medrese olarak anılmış ve anılmaya devam ediyor. Mîmârî ihtişâmı bir yana, binlerce öğrencinin asırlar boyu ilim - irfân yurdu olan bu mekânlar elbette görülmeye değer.
Registan Meydanı Semerkand için her dönem halkın toplandığı, ticaretin yapıldığı en önemli meydan olma özelliği taşıyor. Bir dönem bu vasfını kaybetmiş olsa da 20. asrın başlarında metrûk tarihî eserlerin aslına uygun yenilenmesiyle bugün yine toplu etkinlik ve kutlamaların yapıldığı bir meydan olma özelliğini koruyor. Geceleri Registan meydanında medreselerin duvarlarına yansıtılan bir ışık-sinevizyon gösterisiyle şehrin asırlık hikayesi resmediliyor.
Semerkand’ın ilim ve kültür merkezi olmasında büyük emeği olan hükümdâr Timur’un türbesini de ziyaret etmeden olmaz
Emir Timur’un Türbesi: Gûr-ı Emir/ Gur Timur
Bugünkü Semerkand, büyük oranda devlet adamı Emir Timur’un ve Timur İmparatorluğu'nun 4. sultânı olan torunu, âlim Uluğbey’in mirâsıdır. Emir’in, Semerkand’ın güneyindeki tarihî Keş şehri Şehr-i Sebz’deki sarayı ve karargâhı olan Aksaray, bugün ayakta kalan haliyle ziyaretçilerin ilgisini çekmeye devam ediyor.
Timur, 1402 yılında Osmanlı’da Yıldırım Bayezid döneminde yaptığı Ankara Savaşı’nın ardından komutanının ismi “Esenboğa” ile şehre iz bırakmış. 1405 yılında bugün Kazakistan’da bulunan Otrar bölgesinde vefat eden Timur’un, hocası, evlatları ve torunlarıyla ebedi istirahatgâhı Gûr-ı Emir yani Emir Timur Türbesidir. Yeşim taşından lâhidin altında, bir Timurlu, Selçuklu ve Osmanlı geleneği olan zîr-i zemîn mezarında Timur, hocası Aziz Nûr Seyyîd Bereke’nin ayak ucunda medfûn. Kendisinden sonra tahtı devralan oğlu Mirza Şahrûh sol yanında, torunu Uluğbey ise Timur’un ayak ucunda.
Mezarların konduğu salonda önce Timur’un resmi ve fethettiği toprakların haritası göze çarpıyor. Timur’un hakimiyetindeki toprakların ne kadar geniş bir alanı kapsadığı açıkça görülüyor. Şehrin merkezinde karşılaşılan Amir Timur/Emir Timur Heykeli, diğer mîmârî eserler kadar tarihî değil. 1941 yılında Sovyet rejimi altında Rus arkeologlar Timur’un mezarından çıkarılan kemikleri analiz etmiş ve heykelini ortaya koymuşlar, daha sonra bu heykeller ülkenin pek çok noktasına dikilmiş.
Özbekistan’ın tarihî şehri Semerkand’da atalara ve ata yâdigârı mîmârî yapılara gösterilen hürmeti ve özeni görmemek, takdîr etmemek mümkün değil. “Mihmân, atandan uludur.” atasözüyle yaşayan bu halkın mihmândarlıkları yani misâfirperverlikleri ise dillere destân. Dilerseniz Özbek misâfirperverliği ve meşhûr geleneksel mutfağından bir sonraki durağımızda bahsedelim.
Diğer duraklarımızda Orta Asya’nın rûhanî kalbi Buhârâ-ı Şerif’i ziyaret etmeye, Özbekistan’ın modern yüzü ve bugünkü başkenti Taşkent sokaklarında dolaşmamızda bizlere eşlik etmeye ne dersiniz?
© İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.