Evrensel anlamda bütün canlılar arasında bir yakınlaşma ve bağlılık meydana getiren, varlıkların sevgisi ve yakınlığı yoluyla Hakk’ın sevgi, yakınlık ve hoşnutluğuna götüren bir ibadet “kurban”.
Kurban, Arapça "yakınlaşmak, yaklaşmak, yanaşmak" anlamında ''kariba (قرب)'' kökünden gelen, “yakın olma, yakınlık, akrabalık” ifade eden bir mastar kelimedir.
Kurban ibadeti de gerek maddî gerekse mânevî her türlü yakınlığı ve yakın olmayı kuşatacak bir anlam yelpazesiyle birlikte “kendisiyle Allah’a yaklaşılan şeyi” ifade eder.
Allah’a yakınlık sağlamak, “kurbet” elde etmek niyetiyle Kurban bayramı günlerinde uygun hayvanları kesmeye, kestirmeye ve kesime uygun hayvanlara “kurban” ismi veriliyor. “Kurban” kelimesi Aramice, Süryanice ve İbranice’de dillerinde de bulunmaktadır. İlâhî dinlerin hepsinde kurban hükmünün bulunduğunu Yüce kitabımız Kur’an bize bildirilirken (22/34); Adem (AS)’ın oğullarının Allah’a takdim ettikleri kurban gibi (5/27), babası İbrahim (AS)’ın ilahi görevi gereği kurban edilme imtihanına tabi tutulan, imtihanı kazanarak bizlere kurban ibadetinin hakikatini, mal ve can fedakarlığını öğreten, bir sıfatı “Allah’ın kurbanı” “zebiyullah” olan İsmail (AS) kıssası da haber verilmektedir. (37/99-107).
Allah Teala “Rabbin için namaz kıl, hem de kurban kes” (Kevser, 108/2) buyurduğunda Hicretin 2. Senesinde Medine’de bulunan Peygamber Efendimiz (SAS), Allah’a bir şükür eseri olarak kuşluk vakti namazı kılmış ve kurban kesmiştir. Sonrasında her sene kurban ibadetine devam ederek bizlere en güzel örneği teşkil etmiştir.
“Ey insanlar! Her sene her bir ev halkına kurban kesmek vâciptir.” (İbn-i Mâce) buyurduğu bilinmektedir.
“Kurban”, farklı hükümlerde kurban çeşitlerini de kapsayan derin anlamlı bir kavram, yöresel olarak Kurban Bayramı’nda vacip olarak kesilen hayvanı ifade eder. Ayrıca ibadet amacıyla kesilen hayvana “duha/kuşluk vakti” kesilmesinden dolayı “udhiyye”, eti için kesilen hayvana “kesilen” anlamında “zebîha” da denilir.. Hac ve umrede kesilen vacip kurbanlara “sevkedilip götürülen, sunulan şey” anlamında “hedy”, kesilen kurbana “nesîke”, büyükbaş kurbanlığa “bedene”, küçükbaş kurbanlığa “dem”, yeni doğan çocuk için kesilen şükür kurbanına “başındaki saç” anlamında “akîka” denir.
Kurban bayramı haricinde adak ve kefaret niyetiyle kesilen vacip hükmünde kurbanlara “adak/nezir kurbanı”, “kefâret kurbanı”; herhangi bir adama ve vazife olmaksızın kesilen kurbana ise “nafile/tatavvu’ kurbanı” ismi verilmiştir.
Kurban bayramı günleri, senenin en önemli günlerindendir:
Peygamber Efendimiz (SAS) “Allah indinde günlerin en büyüğü, Kurban Bayramı günüdür, bunu, fazilette yevmü’l-karr (bayramın ikinci günü) takip eder.” (Ebu Davud) buyurur. Yine Efendimiz (SAS):“Âdemoğlunun, Kurban Bayramı’nın birinci günü yaptığı işlerin Allah’a en sevimli olanı, (kurban) kanı akıtmaktır, (O gün Allah katında bundan daha sevimli bir amel yoktur. Kıyâmet günü o kurban, boynuzları, tırnakları ve kıllarıyla gelir. Kurbanın kanı da, henüz yere düşmeden Allah’ın rızâsına nâil olur ve kabul edilir. O hâlde, kurbanlarınızı gönül hoşnutluğu ile kesin!” (İbn-i Mâce) buyrularak bizlere yol gösterilmektedir.
Kurban, maddî fedâkârlığı; bedeni ve manevi her yönüyle vericiliği/vermeyi gerektiren bir ibadettir. İnsanın mükafatını Allah’tan umarak, O’nun hoşnutluğunu gözeterek gönülden, bile isteye kurban kesmesi/kestirmesi ve paylaşması tavsiye edilir. Kurban ibadetinin, et ve kan gibi somut simgelerle ifa edilse de esasen Allah’a itaat, teslîmiyet ve rağbetini arz etmesi olduğu şöyle belirtilir: “O (kurban)ların ne etleri ne de kanları Allah’a ulaşır. Fakat sizden O’na (yalnız) takvânız (saygı ve itaatiniz) ulaşır…”. (22/37)
“…Allah, ancak kendisinin emrine uyan/ karşı gelmekten sakınanlardan (kurbanı) kabul eder.” (Mâide 5/27) Ayeti kerimesi, kurban ile takvâ arasında çok sıkı bir bağ bulunduğunu ortaya koyar ve kurban sahibini takvâ duygularıyla ziynetlendirerek Allah’a yaklaştırır. “Hiç şüphesiz ki sizin Allah yanında en şerefliniz, en takvâlınız (Allah’ın emirlerine en uygun yaşayanınız ve günahlardan sakınanınız)dır”.(Hucurât 49/13)
Peygamber Efendimiz (SAS)’in kurban kesmesi şöyle aktarılıyor: “Resûlullah, kurban günü alacalı ve boynuzlu iki koç kesti. Onları (yatırıp kıbleye) yöneltince: “Doğrusu ben, yüzümü Hanîf (Allah’ı birleyici) olarak, tamamen gökleri ve yeri yaratan (Allah’)a çevirdim. Ben (dinde Allah’tan başka otoriteler tanıyan) müşriklerden değilim.” (En’âm 6/79) “De ki: “Benim namazım, (hac, umreve diğer) ibadetlerim, hayatım ve ölümüm âlemlerin Rabbi Allah içindir. O’nun hiçbir ortağı yoktur. Ben bununla emrolundum. Ben (bu ümmette) Müslümanların ilkiyim.”(En’âm 6/162-163) âyetlerini okudu ve: “Ey Rabbim! (Bu kurban bize) sendendir ve senin için kesiyoruz. Bismillahi vallâhu ekber!” deyip koçu kesti.” (Ebu Dâvud)
© İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.