İlke ve Değerlerinden Ödün Vermeden
Özgür Yayın Platformu Olarak Kalsın Diye
Akşam19:32 Yatsı20:54 İmsak05:17 Güneş06:44 İşrak07:23 Öğle13:14 İkindi16:45
Hava - Hava durumuAçık 19°C Nem %60
Türkçe
19 Ramazan 1445 29 Mart 2024 Cuma
19 Ramazan 1445
İkindi
16:45
Akşam
19:32
Yatsı
20:54
İmsak
05:17
Güneş
06:44
İşrak
07:23
Öğle
13:14
Giriş Yap

Peygamber Efendimiz ve Tevhid İlkeleri

16.10.2023    |

Son Peygamber Muhammed-i Mustafa (SAS)’in dilinden, gönülden kulak vereni doğru yola ileten İlahi mesajlara yer verdiğimiz altıncı bölümden sonra tevhid usulünün yaşanan, vücut bulan ilkeleriyle devam ediyoruz.

7. Bölüm

Tevhid usulünün Muhammed-i Mustafa (SAS)’da vücut bulan ilkeleri

Mekke devri tevhid usulü, müşrikleri uyarma, iknâ etme ve öğüt verme; mü’minlere müjdeleme şeklinde kendini göstermekteydi.

“(Resûlüm! Onlara) öğüt ver (ve uyar). Sen ancak bir öğüt verici (ve uyarıcı)sın. Sen, o (inanmaya)nların üzerinde zorlayıcı/baskıcı değilsin.” (Gaşiye, 88/21-22)

“(Resûlüm! İnsanları) Rabbinin yoluna/dinine hikmetle ve güzel öğütle davet et. Onlarla en güzel (şekl)iyle (kırmadan, kızdırmadan) mücadele et. Şüphesiz Rabbin, kendi yolundan sapanları en iyi bilendir ve O, doğru yolda olanları da en iyi bilendir.” (Nahl 16/125)

Hikmet, güzel, veciz sözdü; Peygamber Efendimiz (SAS)’in hadisi şerifleriydi.

İlk davet günleri hiç şüphesiz en zor günlerdi. Böylesi günlerde Hz. Peygamber müşriklere katlanacak, onları kendi hallerine terk edecekti. Elbette bu terk edişin belli bir anlamı ve belli bir süresi olacaktı. Müşrikleri bırakmak onlardan yüz çevirmek, onların söylediklerine sabretmek; “Onları Allah’a havale etmek” demekti.

O halde sen (Resûlüm!) Beraberindeki tevbe edenlerle birlikte, sana emredildiği gibi, istikamet üzere (dosdoğru) ol. Aşırı gitmeyin (asla ilâhî hududun dışına çıkmayın). Çünkü O, yaptıklarınızı hakkıyla görendir. Zulüm (ve haksızlık) edenlere de sakın meyletmeyin/güvenip dayanmayın! Sonra size de ateş dokunur. Sizin Allah’tan başka dostunuz yoktur. Sonra size yardım da edilmez. Gündüzün iki tarafında (öğle ve ikindide) ve gecenin (gündüze) yakın (üç) vaktinde (akşam, yatsı ve sabahda) dosdoğru namaz kıl. Muhakkak ki iyilikler (beş vakit namazın sevâbı, aradaki) kötülükleri (küçük günahları) giderir. İşte bu, düşünen, Allah’ı ananlara bir öğüt/bir hatırlatmadır. Sabret. Çünkü Allah ‘iyilik yapan, iyi harekette bulunan’ların mükâfatını zâyi etmez.” (Hûd 11/112-115)

Ayetler Hz. Muhammed’e (SAS) usul öğretmekteydi. Usulsüz, ilkesiz vusul, hedefe ulaşma, kavuşma mümkün değildi. “Geri çevrilmesi asla mümkün olmayan (ecel), Allah tarafından, bir gün erişmeden önce, yüzünü dosdoğru dine (İslâm’a) yönelt. O gün (kıyamette insanlar, cennet ve cehenneme gitmek üzere) bölük bölük ayrılırlar.” (Rum, 30/43)

“Gece gündüz) Rabbinin ismini an ve (ibadet için) her şeyden (mâsivâdan/dünya sevgisinden) kesilerek O’na dön." (Müzzemmil, 73/8)

En etkili telkin bu yönelişti. Hak yolda Hakk’a gidişti, ilahi huzurda duruştu, iletişimin hasıydı. Bu da tereddütsüz olarak inanmış insanın işiydi. Muhammed (SAS) bu konuda erişilmez zirveydi. (Bakara, 2/285)

Hakka yönelişin, İlahi huzurda duruşun arkasından Kur’ân okumak gelirdi.

“(Resûlüm!) Rabbinin Kitabı’ndan sana vahyedilenleri oku. O’nun sözlerini değiştirecek kimse yoktur. O’ndan başka da asla sığınılacak (bir mercî) bulamazsın.” (Kehf, 18/27)   

“O (Allah’a yönele)nler, iman eden ve Allah’ı anmakla kalpleri huzura kavuşan kimselerdir. Şunu iyi bilin ki gönüller (ancak) Allah’ı anmakla huzura kavuşur.” (Rad, 13/28) buyurulmaktaydı.

Bir başka yol da mü’minlerle beraber olmaktı. Müşrikler Hz. Muhammed (SAS) ile inananlar arasına fitne sokmak, aralarını bozmak için pek çok yola başvurmaktaydı. Hatta önde gelenleri: “Biz yanına geldiğimiz zaman fakirleri yanından uzaklaştır. Onlarla beraber oturmak bizim şerefimize dokunur!” demekteydi. Hz. Peygamber (SAS), bu teklifi düşünmeye başlamıştı ki, Allah Teâlâ: “Rablerine sırf O’nun rızasını isteyerek sabah akşam yalvaran (fakir)leri, (müşriklerin arzusuna uyarak) kovma! (O müşrikler, sen fakirlerle birliktesin diye isterse iman etmeyecek olsunlar.) Onların hesabından sana hiçbir şey (hiçbir sorumluluk) yok, senin hesabından da onlara hiçbir şey yoktur. Bu nedenle o (bîçâre insa)nları kovmakla (sen) zalimlerden olursun.” (En’âm 6/52) anlamındaki ayeti gönderdi. (Müslim, Fedailu’s-sahabe, 36)

Aslında müşriklerin bu tür teklif ve sözlerinde bir yandan Peygamber’i (SAS) düşkünlerle düşüp kalkmakla ayıplamak, öte yandan da mü’minleri bölüp parçalamak niyeti gözlenmekteydi.

Mü’minler fakir de olsa ilgiye değerdi. “..Mü’minlere de (şefkat) kanadını yay (onlara kolkanat ger)”(Hicr 15/88) gereği buyrulmaktaydı. İman etmeyen zengin de olsa itibar, saygı görmeyecekti. Diğer bir ifadeyle, toplu namazlardan topluluk hayatına taşınan bir ilke olarak “safları sıkı tutmak” gerekti.

Hz. Muhammed (SAS) bir gün müşriklerin önde gelenleriyle konuşurken, onlara hakkı duyurmaya çalışırken, iki gözü görmeyen İbn Ummu Mektûm gelmişti. Durumu bilmediğinden: “Ey Allah’ın Resûlü! Allah’ın sana öğrettiklerinden bana da öğret!” diye birkaç kez seslenmişti. Muhammed (SAS) canı sıkkın bir şekilde yüzünü müşriklerden yana çevirmişti. Hemen ayet indi. Peygamber (SAS) uyarılıyordu: “(Peygamber) âmâ geldi diye yüzünü ekşitti ve döndü. (Resûlüm!) Sen ne biliyorsun, belki o, (senden öğrendiğiyle) arınacak (nefsini tezkiye edecek) veya öğüt alacaktı da o öğüt kendisine fayda verecekti! Ama (zenginliğinden öğüde) ihtiyaç duymayana gelince, sen ona yönel(ip ilgi göster)iyorsun. Halbuki onun arınmamasından sana ne? Fakat sana koşup gelen kimse, (Allah’tan) kork(arak gel)mişken, sen onunla (habersiz gibi) ilgilenmiyorsun. Hayır! (Böyle yapman doğru değil.) Çünkü o (âyetler) bir öğüttür; artık dileyen onu belleyip öğüt alır.” (Abese 80/1-12)

Hz. Muhammed (SAS) bu uyarıdan sonra, İbn Ummü Mektûm ne zaman yanına gelse: “Ey hakkında Rabbimin beni uyardığı zat, merhaba!” der, ona yer gösterir, ikram ve ihsanda bulunurdu. (İbni Kesîr, Tefsir; 4/470-471)

Bu olay, telkin ve tavsiyede en uygun zamanın, muhatabın istekli olduğu an olduğunu belirlemekteydi. Muhammed de (SAS) şerefli bir sözünde: “Nasihat istediği zaman nasihat etmek mü’minin, mü’min üzerindeki hakları” arasında olduğunu bildirecekti. (Buharî, Bûyu 68; Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 372,412; III, 418, 419; IV, 259)

Hz. Muhammed (SAS) tevhid yolculuğunu ilâhî kontrol altında yürütmekteydi. Onun uyguladığı usuller ilâhî onaya mazhar olan, değerli usullerdi. Bu gerçek şöyle belirlendi: “Rabbinin hükmüne sabret. Çünkü sen gözlerimizin önünde/gözetimimiz altındasın. (Her) kalktığın zaman Rabbini hamd ile tesbih et.!” (Tur, 52/48)

Tevhid yolu, orta yoldu. Zaten İslâm her işte orta gidişi öngörürdü:“... Namazda sesini pek yükseltme, pek de (duyamayacak kadar) kısma, bu ikisinin arasında bir yol tut.” (İsra 17/110)

“(Rahmân’ın o has kulları) ki harcadıkları zaman israf etmezler, cimrilik de yapmazlar, (harcamaları hususunda) bu (ikisi) arasında bir denge tuttururlar.” (Furkan, 25/67)

İtidal, orta yol, her zaman en geçerli yoldu. İşlerin hayırlısı da orta yollu olandı.

Tevhid yolunun usulünde insan özüne hitap etmek önemliydi. Bunun bir uygulama şekli de kötülüğe iyilikle karşılık vermekti. “İnsan ihsanın kulu” demekti. Allah da öyle emretti: “İyilik(ler) de eşit değildir, kötülük(ler) de. Sen (kötülüğü) en güzel olan (hareket)le sav. O zaman (görürsün ki) seninle kendisi arasında bir düşmanlık olan kimse, sanki yakın/candan bir dost (oluvermiş)tir. Bu (kötülüğü iyilikle önleme özelliği)ne, ancak sabredenler kavuşturulur. Ayrıca, buna, (sevaptan) büyük pay sahibi olandan başkası da kavuşturulmaz.” (Fussilet 41/34-35)

İnsanî ve İslâmî ölçülerle yürütülecek sistemde düşmanın ekonomik ve sosyal üstünlüğüne aldanmamak gerekti. Allah Teâlâ, bu esası resûlünü şöyle uyararak belirledi:

“Kendilerini denemek için, o (inkâr ede)nlerden bir kısmını faydalandırdığımız dünya hayatının ziynetine (zenginlik ve debdebesine) asla gözlerini dikme! Rabbinin rızkı daha hayırlı ve daha süreklidir.” (Taha, 20/131)

Tevhid yolunda başarıya ulaşmak, ilkeleri hayata geçirmekle mümkündü. Bu hem Peygamber (SAS), hem ümmeti için geçerliydi. “Ailene (ve ümmete) namaz kılmayı emret ve sen de ona sabırla devam et. Biz senden rızık istemiyoruz; (aksine) biz sana rızık veriyoruz. (Güzel) âkıbet, takvâ sahiplerinin (Allah’ın emrine uygun yaşayanların/karşı gelmekten sakınanların)dır.” (Taha, 20/132)

Hz. Muhammed (SAS) tüm hayatında ümmetine emrettiği her görevde mutlaka onlara öncü olmuş ve onlardan üstün bir seviyede bulunmuştu. Beş vakit namaz emredilmişti. O nafile namazlarla gününü bereketlendirirdi. Her gece teheccüd namazı kılmak için kalkar, gecenin üçte bir-ikisini ibadetle geçirirdi. (İsra, 17/79) Senede bir ay oruç emredilmişti. O senenin öteki aylarının belirli günlerini de oruçlu geçirirdi. (Buhari, Savm, 51)

Kendilerine yalnızca öğüt veren, yumuşak bir dil ve saygın bir üslupla tevhid yolunu tebliğ eden Hz. Peygamber’e (SAS) müşrikler sayısız ithamlarda bulundular. Kur’ân’ın birçok yerinde alay ettikleri konular açıklığa kavuşturuldu, ithamları çürütüldü (Şuara, 26/224). Tevhid yolculuğu nezih biçimde yürütülmeye devam etti.

Hz. Peygamberin ilk erkek çocuğu Kâsım, 4 yaşında iken vefat etmişti. Ne hikmetti? Resûlullah’ın öteki oğlu Abdullah da küçük yaşlarında iken vefat etmişti. Müşriklerin önde gelenlerinden As b. Vail: “Muhammed ebterdir” dedi. “Zürriyeti bitti, nesli, soyu kesildi...” Müşrikler bu türlü sözlerle Resûlullah’ı üzmek, ona inananları caydırmak, kendi yoldaşlarına da moral vermek istediler. Ne var ki Kevser Sûresi bu konuda da ilâhi cevabı yetiştirdi:

“(Resûlüm!) Şüphesiz ki biz, sana Kevser’i verdik. O halde Rabbin için namaz kıl, hem de nahret (boğazla/kurban kes). Şüphesiz sana kin tutan var ya (bütün hayırdan ve hayırlı nesilden) nesli kesik olan asıl odur!” (Kevser 108/1-3)

İki dünyanın; hem dünya hem ahiret hayatının iyiliği, bereketi, şerefi, izzeti, ilmi, fazileti, bütün insanlığın risâleti, en sürekli zürriyeti en kalabalık ümmeti, en mükemmel dini, en yüce kitabı O’na (SAS) verilmişti.

Her hayrın, her iyiliğin çekirdeği onun elindeydi. Kevser, Cennet’te bir havuzun ismiydi. O (SAS) de bir kevser ki çölü baştan başa gülistana, dünyayı cennete çevirir, gönülleri diriltir fazilet ve medeniyet kaynağı haline getirirdi.

Kevser, Hz. Peygamber’in getirdiği hidayetti, doğru yol idi. Allah’ın kaynattığı kaynağı kim kurutabilirdi. Hangi itham onu geri çevirirdi. Kevser’i veren, varlığın kaynağı Yüce Yaratıcı’ya şükrün en güzel ifadesi olarak kurban kesmek gösterildi. “Kevser havuzu” hala dipdiri, onun sahibi hala insanoğlunun tek önderi...

Hala onunla yeşeriyor dünya gezegeninin tüm çölleri, kurak gönülleri... 

▶️ 8. Bölüm: Tevhide Gönül Verenlerin Sınavları

 

 

 

Kabe
Canlı Yayın
Şuan canlı Yayın
Ramazan Söyleşileri
AKRA CANLI
 / 
close icon close icon
AKRA CANLI
Ramazan Söyleşileri
Ramazan Söyleşileri Add Icon volume up
 / 
Canlı Yayın
fast rewind
fast forward
Playlist
Bu özelliği kullanabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir
  
Fikrini Paylaş
TAAHHÜTNAME

Hazırlamış olduğum ve sitenize gönderdiğim/ teslim ettiğim, tamamen orjinal ve bana ait olan, projemin/görüntü veya kaydımın, AKRA MEDİA tarafından kendisine ait kablolu/karasal/uydu, şifreli/şifresiz, free/paralı TV, video, DVD, VCD,VHS ,radyo, kaset, sinema ve sair mevcut yada ortaya çıkacak her türlü İşaret, ses ve /veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletim hakkı ve tüm internet siteleri ve sosyal medya platformlarında yayınlamasına, çoğaltma hakkı, yayma hakkı, işleme hakkı ve temsil hakkının kullanılmasına süresiz olarak müsaade ediyorum.

Projemin/görüntü veya kaydımın, bant, CD, VCD, DVD, GSM, MP3 Player, dijital kayıt vb. tüm yollarla kayıt, çoğaltma ve dağıtım haklarını, bilişim veya iletişim ortamında görüntülenmesini, iletilmesini, okunmasını, izlenmesini, dinlenmesini vb. interaktif veya normal CD, VCD, DVD, GSM, MP3 Player vb. şekilde basılarak veya ses kayıtlarının metin haline getirilip kitap olarak piyasaya sunulmasını sağlayacak her türlü materyal üzerine kaydı ile çoğaltılması, kullanılması, işlenmesi, yeniden ve genişletilmiş şekilde sesli, yazılı ya da görüntülü yayın haklarını, bu suretle de çoğaltılarak kullanılması, dağıtılması, pazarlanması vb. fikri, mali ve manevi haklarımın tamamını, programda gerekli görülen değişiklikleri yapma haklarımı bila bedel olacak şekilde, AKRA.MEDİA sitesine ve bu site'nin yetkilisi ve sahiplerine devir ve temlik ettiğimi, beyan, kabul ve taahhüt ederim.

Şehir Seçin
Close