Yaşadığımız hayatın, bize bahşedilen nimetlerin farkında olmak ve bu nimetlere teşekkür etmek yaşama gayemizi taçlandırıyor.
Hocamız, Gönül Dostumuz, Mürebbi’miz Mahmud Es’ad Coşan, “Biz şuna inanıyoruz ki hayat sadece bu hayat değil. Bundan sonra, bundan çok daha uzun, devamlı -ona ebedî diyoruz- bir başka hayat var.
Şu yeryüzünü, yerküreyi ve bunun çevresinde bulunan semaları halk etmiş, yaratmış olan Allah'a hamd olsun veya hamd O'na, yerleri ve gökleri yaratmış olan Allah'a aittir.
Hamd, övgü ama reel olan, elle tutulur, gözle görülür bir iyiliğin, bir nimetin, bir şeyin, vâkıanın karşısında nimetten dolayı, elde edilen şeylerden dolayı, ihsanlardan, ikramlardan dolayı yapılan bir sevgi. Kuru bir sevgi değil.” Diyerek hamd ve şükrün önemini şöyle anlatıyor:
“Allah'ın üzerimizde nimetleri sonsuz olduğu için o nimetlerin karşısında insanoğlu da şükran duygularıyla dolduğundan tabi hamd edecek. Hatta sadece iyi durumlara değil her hâle hamd edecek. Kötü dediğimiz durumların içinde bile çeşitli güzellikler olduğu için, çeşitli hikmetler olduğu için hamd edecek.
‘Her çeşit hamd, her çeşit övgü Allah'a gider.’
Gülü görürsün, koklarsın, mest olursun; "Ne güzel koku!" dersin. Nereye gider?
Övgü güle mi gitti, gülde mi kaldı?
Hayır! Gülü yaratana gider. Kara topraktan gül gibi bir çiçeği yaratana gider. Rengine bakarsın, yaprağının kadifeden daha güzel oluşuna bakarsın; "Mâşaallah!" dersin. Biz mü'min olduğumuz için öyle diyoruz, "Ne güzel yâ Rabbi!" diyoruz.
Öyle demesen bile "Ne güzel!" dediğin zaman o sevgi yaprağa mı gidiyor?
Hayır! Yaprağı yaratana gidiyor. "Hava ne güzel!" Havayı yaratana gidiyor. "Güneş ne kadar tatlı!" Güneşi yaratana gidiyor.
Onun için elhamdülillah çok muazzam bir sözdür. Yerleri, gökleri dolduran bir sözdür.”
“Yüce kitabımız elhamdülillah ile başlıyor”
“Bizim Kitabımız elhamdülillah diye başlıyor. el-Hamdü lillahi rabbi'l-âlemîn ile başlıyor. Yani ilk öğrenmemiz gereken şey. Önce; Bismillahirrahmânirrahîm diyoruz, "Allah'ın adıyla" ondan sonra elhamdülillah duygusu geliyor. Demek ki kulda çevreyi inceleme, çevredeki güzellikleri anlama, kendisine yapılan iyilikleri sezme ve bu iyiliğin karşısında iyiliği yapana karşı bir bağlılık, bir sevgi, bir şükran duygusu duyma en önemli olay. İlk önemli iş bu.
Bizim de hemen bu duygu içine girmemiz lazım. Çünkü münevver insanız, tahsil görmüşüz. Kimimiz doktoruz, kimimiz mühendisiz. Baktığımız zaman etrafı taş olarak, ağaç olarak görmüyoruz. Biliyoruz ki taşın molekülleri var, moleküllerin atomları var. İnce bir yapılaşmanın, bir düzenin sonucu olduğunu biliyoruz.
Biz onun için hamd duygusuna erişmekte mutlu bir nesiliz. Çünkü münevver bir nesiliz, cahil değiliz, her şeyi dümdüz görmüyoruz. Derinliğini ilmen biliyoruz veya elimize mikroskop geçmişse müşahede yoluyla biliyoruz veya kitlesel büyüklükleri görebiliyorsak uyumu fark ediyoruz.”
“Hamd duygusuna sahip olmalıyız”
“Bizim hamd duygusuna sahip olmamız lazım. Yaratanımız olduğunu idrak etmiş insanlar olmamız lazım. Mü'min insanlar olmamız lazım. Ondan bir adım öte, bizi yaratanın bize iyilik ettiğini anlamış olmamız lazım. Çeşitli iyiliklerinin içinde yüzdüğümüzü, varlığımızın O'nun iyiliklerinden kaynaklandığını, onunla devam ettiğini idrak içinde olmamız lazım. İşte hayatın en mühim işi bu. Tahsil değil, kazanç değil, kazancını keyfince harcamak değil, keyif yapmak değil;en önemli duygu bu. Tahsilin de aslı esası bu. İlmin de aslı esası bu duyguya erişmek.”
Elhamdülillah" derken nasıl demeli?
Mahmud Es’ad Coşan Hocamız, “Güç kuvvet sahibi, sanat ve sonsuz bilgi sahibi. Mühendislerin doktorların, atom alimlerinin, filozofların, tarihçilerin bilgileri; her türlü bilgi lafta kalmamış semâvât ve arz meydana gelmiş. Karşınızda muazzam bir eser var. Muntazam, tıkır tıkır çalışıyor. Üstelik "Tıkır tıkır" yapmadan çalışıyor, sesi bile yok, ses bile sıfıra indirilmiş.
Güneşin dönüşünü hesaplıyorsunuz; ay tutulmasını, güneş tutulmasını, güneşin doğuş saatini, batış saatini, baharı, mevsimi hesaplayabiliyorsunuz. Çünkü nizam var, güveniyorsunuz.
"İleride böyle olup olmayacağı ne mâlum?"
İşte bu nizamın bir tanzim edicisi vardır. Ortada bir düzen varsa, dizim varsa, bir dizi varsa, bir dize varsa bunun düzenleyicisi vardır. “ diyerek etrafımızdaki güzellikleri farkedip yaratıcımıza her daim şükretmemiz gerektiğini hatırlatıyor:
“Yerleri ve gökleri yaratan Allah'a hamd edeceğiz. "Niye hamd edeceğiz?" diye bir duygu içine düşersen yerlere, göklere bak. Yere bir bak! Yüksek bir tepeye çık, Yûşâtepesi'ne çık; Boğaz'ın bir Kuzey tarafına bak, bir de Güney tarafına bak. Gör, Allah nasıl güzel yaratmış.”
Allahu Teâlâ hazretleri hayırlara muvaffak etsin. Sevdiği kul olmayı, sevdiği kul olarak yaşamayı nasip etsin.
Hocamız, Gönül Dostumuz, Mürebbi’miz Mahmud Es’ad Coşan’ın 01.12.1990 tarihli “Yaşam Gayemiz ve Nimetlerin Farkında Olmak” konulu sohbetinden derlenmiştir.
© İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.