Modern şehir hayatımızda kullanım alışkanlıklarımız ve yaşam biçimimizle dünyanın doğal kaynakları ve doğal alanları üzerinde ciddi bir ayak izi bırakıyoruz. 11 maddede ileriye ve iyiliğe dönüşümün yolları dosyamızda
Kırsal kesimle bağı bulunanlarımızın hafızasında tatlı hatıralar vardır mutlaka.
Bahçeden gelen enfes kokulu sebze meyvelerle leziz yemeklerin yapılışı, yemek artıklarının hayvanlara doğal yem oluşu, çam sakızının yaralara merhem oluşu, sarımsak kokusunun sinek ve haşereleri kovuşu, taze yumurtanın sarısının parlayışı, yumurta kabuklarının ve sebze artıklarının mineral kattığı bahçeyi, dolaşan tavukların gübreleyişi, rüzgarın esintisi yahut derenin akışıyla değirmenin dönüşü, ambalajların dikkatle muhafaza edilip yeniden kullanılışı, koyunların yünlerinden dinlenme eşyalarının binbir emekle işlenişi, kışın yanan sobanın/kuzinenin üzerinde çaydanlığın kaynayışı, ateş ya da sıcak değerlendirilerek yemişlerin kurutuluşu ve közlenişi, kıyafetlerin -aslında kimyasal bir kirlilik aracı bulunmasa da -kirlenmemesine özen gösterilişi, mahsullerin ve pişirilen yemeklerin komşularla paylaşılarak bereketlenişi, her bir eşyanın gerekirse elden geçirilerek yeniden değerlenişi ve eskimeye meydan okuyuşu…
Tüm bu sahneler yaratılmış varlıklar olarak tabiatla bağımız devam ettiği ölçüde tüketeceği kadar üretme sorumluluğunu ve diğer canlılarla bir arada-bir bütünün parçası olma bilincini de taşıdığımızı gösteriyor.
Modern şehir hayatımızda kullanım alışkanlıklarımız ve yaşam biçimimizle dünyanın doğal kaynakları, yaban hayatı ve doğal alanları üzerinde ciddi bir ayak izi bırakıyoruz.
Verilere göre dünyada yılda 2 milyar tonu aşkın kentsel atık oluşuyor, Türkiye’nin buna katkısı 34 milyon ton ve bu miktar gittikçe artıyor. Dünya üzerinde 8 milyarı aşkın insan yaşamakta ve hergün bir kişinin oluşturduğu atık miktarı azımsanacak gibi değil: 1,17 kg.
Satın aldığımız şeyleri gerçekten ihtiyacımız olduğu için mi alıyoruz? Tabiatın içinde, kendi döngüsünde var olabilmek, atmayacağımız şeyler satın almak, elimizde olanı yeniden değerlendirmek ve paylaşmak, daha az tüketmek, sadeleşmek göründüğü kadar zor mu?
Atıksız ya da daha gerçekçi söylemiyle “az atıkla yaşam” biçimini dünya genelinde benimseyen aileler söz konusu. Hiç atık oluşturmadan yaşamak pek gerçekçi bir hedef değil. Ancak oluşturduğumuz atıkları en aza indirgemek ve yönetmek, kullanım döngümüzü değiştirerek israftan tasarrufa kapı aralamak mümkün.
Birkaç maddede ele alacak olursak:
1. İhtiyacımız olmayan ürüne hayır diyebiliriz. Reklam broşürleri, kartvizitler, promosyon ürünler, restoranda verilen ıslak mendiller, deneme boyu market ürünleri, bakım ürünleri… moda kıyafetler, süslü paketli gıdalar, oyuncaklar, teknolojik ürünler...hepsi olabilir, örnekler çoğaltılabilir. “İhtiyacım var mı?” sorusu dikkat kesilerek özverili bir cevap almayı hak ediyor. İhtiyacımız değilse ve sadece bedava verildiği için ya da anlık bir dürtü ile alacaksak bir kere daha durup düşünelim, almama hakkımız saklı duruyor.