İlke ve Değerlerinden Ödün Vermeden
Özgür Yayın Platformu Olarak Kalsın Diye
Yatsı21:34 İmsak04:22 Güneş05:59 İşrak06:39 Öğle13:07 İkindi16:56 Akşam20:03
Hava - Hava durumuParçalı Bulutlu 15°C Nem %71
Türkçe
19 Şevval 1445 27 Nisan 2024 Cumartesi
19 Şevval 1445
Akşam
20:03
Yatsı
21:34
İmsak
04:22
Güneş
05:59
İşrak
06:39
Öğle
13:07
İkindi
16:56
Giriş Yap

Taşıdığı anlamlarla zarif bir vesika, mezar taşları

04.12.2023    |

Yolu payitahttan geçen hemen her seyyahın dikkatini şehrin siluetine damgasını vuran camilerden sonra mezarlarımız çekmiştir. O kadar ki, 19. yüzyılda İstanbul’u ziyaret eden o seyyahlardan biri, “İnsan, gözü mezarlıklara ilişmeden bir şehre ne girebilir ne de çıkabilir” demekten kendisini alamamıştır.

Halkımızın gözünde mezar sakinleri ne dünyayı terk etmiş fânilerdir ne de hatıralara defnedilmişlerdir. Onlar, bedenen diri oldukları vakit toprağın üstünde olduğu gibi altında da hayatımızın parçasıdır. O yüzden mezarlar evlerin avlularında yahut civarındadır. Evler mezarlıklarla, mezarlar mahallelerle çevrilidir Anadolu’da, birbirinden ayrılmamış, ayrışmamıştır.

Anadolu halkı mezarlarından, mezarda yatanlarından ayrı kalamaz, ayrılıkların kabir ehlini rencide edeceğini düşünür, yakınında bulunur olmazsa sık sık ziyaret eder. Ziyaretlerindeki hitapları bile bir diriye seslenir gibidir, Resulullah’ın “Siz onları duymasanız da onlar sizi duyalar.” hadisine itibar etmiş, kalanlarla göçenler arasında bir hususi dil geliştirilmiştir.

Ölüme dair zarif kavramlar

İnsanımız ölmek, ölü ifadelerini açıkça kullanmaz; zarif irfanı ile mesela “Hakk’a yürüdü” der, “sizlere ömür” der, "terk-i dünya etti”, “erenlere karıştı”, “Rahmet-i Rahman’a kavuştu”, “ruhunu teslim etti”, “emaneti sahibine tevdi etti”, “dar-ı bekaya irtihal eyledi”, “ebedi alâme göçtü”, “dünyadan yüz çevirdi” der. 

Tanpınar’ın deyişiyle ölümü ehlileştiren Anadolu halkının ölüleriyle arasındaki irtibatı sağlayan hususi ‘dil’ini anlamak için sadece lisana aşina olmak yetmez, bir de onun kültürünü tanımak lâzım gelir.

Nedir bu mezar taşları niye dikilir birer işaret taşı gibi her yere, manası mahiyeti, ehemmiyeti nedir?

Türklerde mezar taşı dikme geleneğinin atalar kültünün bir neticesi olarak ortaya çıktığı söylenir. “Beşik, eşik, keşik” üçlemesinin son unsuru olan “keşik”in (ölüm sırasını beklemek) Türk kültüründe çok önemli bir yeri vardır.  

Köktürkler döneminde dikilen mezar taşlarına kişinin “bengü”sü nazarıyla bakıldığını, ölen kişiyi simgelediğine inanıldığı için mezar taşı için “ebedî” anlamına gelen “bengü” kelimesinin kullanıldığını görüyoruz.

Anadolu’ya Türklerle gelen, mezar taşları, Osmanlı döneminde şekil ve muhteva olarak daha da zenginleşmiş. Özenle, birçok sanatla işlenen, kültürümüzü nesilden nesle taşıyan ve farklı dönemlerin sanat ve mimarî anlayışını yansıtan mezar taşları, Müslüman Türk’ün yaşadığı her yerde kimliğinin simgesi olmuştur.

Mezar taşları ne anlatır?

Mezar taşları, bir zamanlar aynı havayı teneffüs edip aynı mekânlarda yaşayan sakinlerin, inançları, dertleri, korkuları, üzüntüleri, nükteleri ve türlü hissiyatını bizlere aktaran belgelerdir. Başka milletlerin mezarlıklarında duyulan korku, ürperti, kasvet ve sıkıntının yerini Türk kabristanlarında huzur, tefekkür ve tatlı hayallerin aldığını yabancı ağızlardan bile duymaktayız.

Mezar taşları, tarihimize ışık tutan, hiçbir yerde ulaşamayacağımız bilgileri bünyesinde barındırır. Bazı coğrafi isimler, mülki bölümler, devlet müesseseleri, meslek, sanat ve zanaatlarımız ile bunları icra edenler, âlimler, şairler, devlet ricali ve kahramanlar için belki de sadece mezar taşlarını kaynak gösterebiliriz.

Mezar taşlarımız taş oymacılığımızın en seçkin örneklerini sunar. Taşlara nakşettikleri güzelliklerden hareketle ölüme ve ebedi âleme göçüşe yükledikleri anlamın güzelliğini okuyabilmek irfana hizmet eder. Mezar taşları yazıları, tezyinatı ve şekilleri itibari ile Türk taş işçiliğinin en mühim şubelerindendir.

Güzel bir mezar taşında hattat, nakkaş bazen şair ve mermer ustasının emeği bulunur. Her devirde mezar taşçılığı Türk mimari ekolleri ve üsluplarıyla paralellik arz eder. Dönemin mimari eserleriyle mezar taşları arasında malzeme motifler ve yöresel detaylarda büyük benzerlikler vardır.

Çeşitli sebeplerle heykel yapmayan Türk sanatkarı bütün maharetini mezar taşlarında ve bilhassa serpuşlarda (mezar taşlarındaki başlıklar) göstermiştir.

Başlıklar, fesler ve remizler kişinin sosyal sınıfına, vazifesine, mesleğine, sanatına hatta tasavvufi meşrebine işaret ettiğinden kıyafet tarihimiz ve müzeciliğimiz için belgesel değer taşıyan mezar taşları çağlar boyu süregelen değişiklikleri gözler önüne serer.

Mezarlıklarımız tükenmez birer etnoğrafik malzeme deposudur. Sayılamayacak kadar çok çeşitli kavuk, serpuş, fes gibi erkek başlıkları; tozak, terlik vb. pek çok kadın başlıkları gibi giyim eşyası; gerdanlık, broş, küpe gibi ziynet eşyaları; kemer, hançer, kılıç, şamdan, kandil, vazo, meslek aletleri, ibrik, divit, rahle gibi günlük hayatta kullanılmış malzemeler mezar taşları üzerinde bulunmaktadır. Bunların incelenmesi, atalarımızın yüzyıllar içerisinde geliştirdiği hayat tarzını daha iyi anlamamıza katkı sağlayacaktır.

Sanat eseri hüviyetindeki mezar taşları

Mezar taşı kitabeleri, nazım ve nesir ifadeleriyle, edebiyat tarihimizin ulaşılamamış hazinesi durumundadırlar, mezar taşı kitabeleri döneminin dil ve ifade özelliklerini yansıtarak Türk dilinin tarihi seyrini takip edebilme imkânı verir.

Ölüm gibi insanları derinden etkileyen bir mesele, mezar taşı kitabelerinde; ayet, hadis, vecize, atasözü, nesir, şiir, temenni ve dua olarak yankı bulmuş, Müslüman Türk 'ün hislerine bu kitabeler tercüman olmuştur.

Şairlerimiz ebced hususundaki kudretlerini en çok mezar taşı kitabelerinde sergilemektedir. Genelde son beyitte yer alan tarih düşürme metodunun bir örneğini Prof. Dr. M. Es’ad Coşan Hocamızın seng-i mezarında gördüğümüz şu beyitler hocamızın ebced hesabı ile irtihalinin tarihini verir:

"TARİHTE BİR GİDER FİRDEVS İÇRE BÖYLE BÜLBÜL, 
OLUR MAKÂM-I MAHMÛD ES' AD COŞAN'A GÜLŞEN."

Mezarlıklarımızda hüsn-i hat ve tezyini sanatlarımızın en muhteşem örnekleri görülür. Güzel yazı ve süsleme sanatlarımızın çeşit ve üslup olarak tarih içindeki değişimini, hangi devirlerde hangi tarzın daha fazla tercih edildiğini mezar taşlarından öğrenebiliriz.

Hat sanatımızın gelişim sürecini izleyebildiğimiz ve sürekli bir açık hava müzesi durumundaki mezarlıklarımızda, en büyük sanatkarlarımızın imzalarını görebilmek mümkündür.

Osmanlılar yazıya ayrı bir önem verdikleri için Osmanlı mezar taşlarında kitabe ve hüsn-i hat ön plana çıkmıştır. 19.yüzyıldan itibaren en nefis örneklerine rastladığımız celi yazılar, en meşhur hattatlarımız tarafından, Osmanlılar'ın son zamanlarına kadar mezar taşı kitabesi formunda icra edilmiştir.

Mezar taşları üzerindeki süslemeler farklı sanat dönemlerine göre değişiklik gösterir. Bunların tarihlerine göre süsleme sanatlarımıza dair bilgi edinmek mümkündür. Mezar taşları üzerindeki süslemeleri kronolojik olarak bir albüm çalışması ile tesbit etmek Türk bezemeciliğinin en doğru tarihini meydana getirmek demektir.

İslâm düşüncesine göre defnedilen insanın en uzun süre bulunacağı yer, mezardır, bu sebeple ebed-i istirahatgâh olarak adlandırılmıştır. Kabirlerin düzenli yapılması, temiz tutulması ve yeşillendirilmesi, hayatta olan insanların geçmişlerine karşı bir vefa borcu olarak kabul edilmiştir. Bununla birlikte çok süslü ve abidevi mezarlar İslam inancına aykırı kabul edilmiş, tevâzu ölçü kabul edilmiştir.

Son olarak bir Osmanlı mezar taşındaki mütevazı ve samimi satırlara bakalım.

Yusuf Efendi’nin ciğerparesi Fitnat Hanımın hâbgâh-ı Ebediyesi:

"Nûcivânım uçtu cennet bağına

Firâkı kaldı valideynin canına

Ziyarette maksat duadır.

Bugün bana ise yarın sanadır."

 

­

 

 

 

Kabe
Canlı Yayın
Şuan canlı Yayın
Canlı Yayın
AKRA CANLI
 / 
close icon close icon
AKRA CANLI
Canlı Yayın
Canlı Yayın Add Icon volume up
 / 
Canlı Yayın
fast rewind
fast forward
Playlist
Bu özelliği kullanabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir
  
Fikrini Paylaş
TAAHHÜTNAME

Hazırlamış olduğum ve sitenize gönderdiğim/ teslim ettiğim, tamamen orjinal ve bana ait olan, projemin/görüntü veya kaydımın, AKRA MEDİA tarafından kendisine ait kablolu/karasal/uydu, şifreli/şifresiz, free/paralı TV, video, DVD, VCD,VHS ,radyo, kaset, sinema ve sair mevcut yada ortaya çıkacak her türlü İşaret, ses ve /veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletim hakkı ve tüm internet siteleri ve sosyal medya platformlarında yayınlamasına, çoğaltma hakkı, yayma hakkı, işleme hakkı ve temsil hakkının kullanılmasına süresiz olarak müsaade ediyorum.

Projemin/görüntü veya kaydımın, bant, CD, VCD, DVD, GSM, MP3 Player, dijital kayıt vb. tüm yollarla kayıt, çoğaltma ve dağıtım haklarını, bilişim veya iletişim ortamında görüntülenmesini, iletilmesini, okunmasını, izlenmesini, dinlenmesini vb. interaktif veya normal CD, VCD, DVD, GSM, MP3 Player vb. şekilde basılarak veya ses kayıtlarının metin haline getirilip kitap olarak piyasaya sunulmasını sağlayacak her türlü materyal üzerine kaydı ile çoğaltılması, kullanılması, işlenmesi, yeniden ve genişletilmiş şekilde sesli, yazılı ya da görüntülü yayın haklarını, bu suretle de çoğaltılarak kullanılması, dağıtılması, pazarlanması vb. fikri, mali ve manevi haklarımın tamamını, programda gerekli görülen değişiklikleri yapma haklarımı bila bedel olacak şekilde, AKRA.MEDİA sitesine ve bu site'nin yetkilisi ve sahiplerine devir ve temlik ettiğimi, beyan, kabul ve taahhüt ederim.

Şehir Seçin
Close