Bebekliğimizden aşina olduğumuz ilk nağme, ilk musiki olarak ninniler hem çocukların hem de söyleyicilerin ruhunu okşayan, teskin eden yetiştiren ve olgunlaştıran öğütler, dualar, teşvikler bütünüdür.
Milletimiz fıtratı itibariyle güzel sanatlara yatkındır. Dolayısıyla tarihin derinliklerinden beri, söyleyeceği sözleri dilin imkânları çerçevesinde hoş, dokunaklı, manalı, kafiyeli söylemeye çalışmıştır.
Türkçe'nin çok güzel kullanıldığı önemli manzum (şiir formatında) eserlerimizden biri de annelerin çocuklarına, ahenkle, ezgiyle, duyguyla söylediği ninnilerdir. Ninniler, anne ile çocuk arasındaki gönül bağını kurar, iletişimin tohumlarını atar.
Ninni kelimesinin, ne zamandan beri kullanıldığını kesin olarak bilemiyoruz ama anadoluda “nen eylemek” şekline rastlıyoruz. Divânü Lugâti't Türk'te ninni karşılığı "balu balu" kelimesi kullanılmış.
Ninniler kültür öğretiminin bir parçasıdır
Ninniler, eğitim süreçlerinden duaya kadar sosyal hayatta gündeme gelen hemen tüm toplumsal olgu ve olayları içeren, sanki çocuklara bir çırpıda herşeyi öğretebilmek için geniş bir muhtevaya sahiptir. Bu niteliği ile ninniler çocuklara içinde yaşayacakları kültürü tanıtan, ona ısındıran aracılar konumundadır.
Anne, ninnilerle duygu ve görgü dünyasını çocuğuna musiki eşliğinde aktarır. Çocuğun susması, rahatlaması, oyalanması ya da uyuması gibi pek çok amaçla annenin dilinden dökülen ninni esasen sadece çocuk için değil, anne için de önemli bir psikolojik destek ve ifade imkânı sağlar. Anneler bazen eşinden, dostundan, derdinden, hevesinden bazen kaynanasından, akrabalarından yakınmalarını ninnilerinde dile getirirler.
Ninniler, psikologların ve eğitim uzmanlarının kritik dönem olarak adlandırdıkları dönemlere hitap eden bir geleneğimizdir.
Her anne ninni yakabildiği gibi çevresinden duyduğu ninnileri de tekrarlayabilir. Ninniler çocuğun kız veya erkek oluşuna göre de değişir.
Türk anaları çocuğun doğumundan diş çıkardığı zamana kadar birkaç önemli dönem sayarlar; lohusanın yedisi (yedinci gün) sırf anaya mahsus bir gün olup ana o gün yataktan kalkar. Bu zaman zarfında kırmızı şekerle yapılmış renkli ve sıcak şerbetin lohusayı ziyarete gelen her misafire takdim edilmesi önemli adetlerimizdendir. Yedinci günü kına gecesi diye anılan bir eğlence tertip edilir. Yedinci günden sonra bir de kırkıncı gün vardır ki ana da çocuk da o gün ilk defa sokağa çıkar ve hamama giderler.
Bu rakamların mutlaka belirli bir anlam taşıması gerekmez. Normal ve sıradan hayata alıştırmanın birer adımı gibidirler. Bu iki günde (yedi ve kırk) birtakım eğlenceler yapmak da âdettendir. Çocuk kırk hamamından sonra beşiğe veya salıncağa yatırılır. Çocuğun beşiğe geçmesiyle ninni de başlar. Bu uygulama üç dört yaşına kadar devam eder.
Kültürümüzde örf ve ananelerin şekillenmesinde İslâmî inanç ve değerlerin belirleyiciliği büyük önem arz eder. Çocuğun geçiş törenlerindeki dînî unsur ve motifler, tümüyle, eğitim sürecinde verilmek istenilen dînî-ahlâkî değerleri, öncelikle öğretip benimsetmeyi hedeflemektedir.
Ninniler, geleneğimizde eğitimin daha beşikte başladığını göstermektedir. Sade bir dille ve seçme kelimelerle söylenmesi, son derece duru olması; anadil ve karakter eğitimine büyük katkı sağlamaktadır.
Temel dînî değerler ve düşünce kalıplarının oluşmasında, erken çocukluk dönemlerine hitap eden edebî dînî metinlerin önemi büyüktür. Bu metinlerdeki dinî unsurlar, çocukların sonraki zamanlarda sahip olacakları ideallerin şekillenmesinde kültürel altyapıyı oluşturur. Bu çerçevede ninnilerin ve ninnilerdeki İslâmî motiflerin kültürümüz açısından ne derece büyük önemi olduğu anlaşılır.
Dualar da ninnilerle öğretilir
Temel dualar da beşikte öğretilmektedir: "La ilahe illallah; maşallah, kızım büyür inşallah, gelin de olur inşallah, Hak yoluna durur inşallah; Uyur da büyür inşallah, Ee ee ninni"
Dinî terbiyeye örnekler de beşikte verilmiştir: Babanın köşede Mushaf okuması, çocuğun Yaradan’ın kulu olması, bebeğin Allah deyip yürütülmesi, Tanrı’nın yoktan bebek vermesi, Mustafa’nın büyüyüp Kur’an okuması, sünnet olunması gibi.
Anneler, evladının uyuması, hastalığının iyileşmesi, büyümesi, yürümesi, okuyup büyük adam olması, Allah'ın onun üzerinden yardımını esirgememesi gibi dilekleri ninnilerinde terennüm ederler.
Dervişler, Türk İslâm tarihinde önemli bir yere sahiptirler. Anadolu'nun fethedilmesinde, İslâmlaşmasında onların rolü ihmal ve inkâr edilemez. Bu yüzden Anadolu insanı dervişlere ninnilerinde dahi özel bir yer vermiştir.
Türk milleti asker millettir. Mûsikîlerinin ritmi de yaşam tarzlarına uygundur. Bu durum ninnilerindeki motiflerde de açığa çıkar. Türk anası yiğidini askere, savaşa yollamış ve şehâdet haberini almıştır. Eşinden yadigâr yavrusuyla baş başa kalıp, ciğer paresi evladına ninni söylerken babalarını da her daim yanlarında hissetme, yavrusunda da hissettirmekte, şehitlerin ölmediğini ona da hissettirmektedir.
Anneler ninnilerinde, güzel Türkçemizi, çocuktur anlamaz diye düşünmeden, kelime kullanımını sınırlamadan ve çocuk konuşma diline indirgemeden kullanmışlardır. Böylece ninnilerde, dînî, tarihî, sosyal terimleri, örf adet ve gelenekleri içeren kavramları, günlük konuşma dilinin samimiyetiyle bebeklerine aktarırlar.
Bebekler yalnızca uyutulurken değil uyandırılırken de ninniyle uyandırılırdı.