İlke ve Değerlerinden Ödün Vermeden
Özgür Yayın Platformu Olarak Kalsın Diye
Öğle13:08 İkindi15:26 Akşam17:48 Yatsı19:14 İmsak06:48 Güneş08:20 İşrak09:04
Hava - Hava durumuÇok Bulutlu 5°C Nem %87
Türkçe
21 Cemaziyelahir 1446 22 Aralık 2024 Pazar
21 Cemaziyelahir 1446
İMSAK GÜNEŞ İŞRAK ÖĞLE İKİNDİ AKŞAM YATSI
06:48 08:20 09:04 13:08 15:26 17:48 19:14
Giriş Yap

İstanbul'un meczupları, divaneleri

14.03.2024    |

Eskiler “İstanbul’un velisi de delisi de çoktur.” demişler. Tarih boyunca İstanbul’un en ilginç şahsiyetleri meczuplar olagelmiştir. Alışılmışın dışındaki hareketleriyle ilgi çeken bu insanlara Anadolu’nun her semtinde rastlamak mümkündü.

Meczuplar bilhassa hafta tatilinin Cuma günü olduğu dönemlerde, kandil, hıdrellez, bayram gibi kalabalığın arttığı özel günlerde Eyüp Sultan’da toplanırlardı. Akgömlek Mehmed Efendi’nin mezarı ile Hacı Beşir Ağa Türbesi civarının meczupların merkezi olduğu kaynaklarda kaydedilir.

Meczuplar kıyafetlerine dikkat etmezler, pejmürde bir hâlde gezinirlerdi. Bazısı paraya önem vermezken bazısı da etraftan para toplamaktan çekinmezdi. Bir kısmı eli ile almaz ancak cebine konulursa da sesini çıkarmazdı. Hepsinin ayrı bir sembolü, kıyafeti, parola hâline gelmiş sözleri vardı. Bazen bu sözlerle anılırlardı.

Meczuplar tuhaf hâl ve hareketlerinin yanı sıra sarf ettikleri şifreli ve üstü kapalı sözleri ile insanların ilgisini çekerlerdi. Ama her konuştuklarında mutlaka bir gizli mânâ bulunurdu yahut “Söyleyene değil söyletene bak!” deyip her şeyi Hak’tan bekleyen ecdadımız onların sözlerini kendilerine duyurulmak istenen nasihatlerden kabul ederdi.

Meczup sözlükte cezbolunmuş, çekilmiş, yani yüksek mertebeye ulaşmış kişi anlamına geliyor. Tasavvufta, bir daha kendine gelmemek üzere Allah’ın aniden kendine çektiği, dost edindiği ve daimî sûrette huzurunda bulundurduğu velileri tanımlamak için kullanılmıştır.

Cezbe aklı baştan alan bir hâl olduğundan meczuplar ömür boyu kendilerinden tamamen veya kısmen geçmiş bir durumda yaşarlar. Günlük işlerini yönetip düzenleyemedikleri gibi dinî emir ve yasaklara görünüşte tam olarak uymazlar. Dinî yükümlülüğe temel oluşturan aklî dengeye tam anlamıyla sahip olmadıklarından dinin emir ve yasaklarıyla da yükümlü sayılmazlar. 

Gelecekle ilgili söylediklerinin bazen doğru çıkması, bazen da hikmetli sözler söylemeleri meczupların halkın gözündeki itibarını arttırmıştır. Bu da dinî hükümlere ve ahlâk kurallarına uymayan söz ve davranışlarının mazur görülmesine yol açar.

"Allah veli kullarını yalancı durumuna düşürmez!" der insanımız. Bu sebeple halk arasında meczubun duasını almak, kabul edileceğine inanılan bir dua almaktır.

Meczupların genel ahlakına göre kimseden para istemez, kimseden bir şey almazlardı, alırlarsa bu kendileri için değil muhtaç durumda olan ihtiyaç sahibi kimseler için olurdu.

İsteyenler, onları çağırır ve gönüllerinden ne koparsa verirlerdi. Bu yardımlar genellikle perşembe günü olurdu ve verilen paraya da “perşembelik” denirdi. Konuştuğu zaman söylediği sözün her kelimesinden derin mânâlar çıkarabilenlerin yanında hiç konuşmayanları da vardı.

Deli mi veli mi?

Çoğu insanın “deli” deyip geçivereceği bu insanları ahali oldukça dikkate alırdı. Zaman zaman şakalarıyla onları kızdırsalar da hiçbirini kırmayı akıllarının ucundan bile geçirmezlerdi. Aslında nerdeyse bütün İslam âleminde rastlanan meczuplar, bulundukları çevrelerde büyük saygı görmüş, meczup sıfatı birçok sufinin unvanı olarak kullanılmıştır. Ölen meczuplara türbeler yapılarak kabirleri ziyaretgâh haline getirilmiş, adlarına mescidler ve camiler yapılmıştır.

Onları herkes, bütün mahalle hatta şehir tanır. Kimisi dinî nasihatlerde bulunur, kimisi güzel sesiyle gazel çeker ve kimisi de meydanlarda siyasi nutuklar atardı. Bir düğün veya cenaze anında, nasıl oluyorsa, hepsi haber alır ve arzı endam ederlerdi. Aslında onlar davetsiz misafirlerdi. Her düğün pilavının baş konuğuydular. Onlara ölçüsüz yemek gönül hoşluğu ile verilirdi. Hatta giderken tencereleri veya zembilleri ayrıca doldurulurdu. Ramazanlarda ise topluca, özel olarak ağırlanırlardı.

Bazı şehirlerimizde meczuplar gül olarak tanımlanır. Mesela “Konya’nın gülleri” diye anılırlardı. Güller, ramazan ayını iftar davetlerinde geçirirlerdi. Bu iftar davetlerinin takvimi Ramazan girmeden ayarlanır, biterdi. Ben de davet edeyim, diyenler bir sonraki Ramazan-ı şerifi beklemek zorunda kalırdı.

Ecdadımız her meczubun bir göreve memur olduğuna inanmıştı. Bir işi tamamlamakla vazifeli olduğuna inanırlardı. Kimi yollara dökülen taşları toplardı Uşum Baba gibi, kimileri de Adam ol Mehmed Efendi gibi “Adam ol, adam ol!” nidaları ile hanımlara beylere ne olacaklarını hatırlatırlardı.

Anadolunun orasından burasında hâlâ hikayeleri dillerde olan güllerden bazıları şunlardır:

Bülbül Divânesi

Evliyâ Çelebi’nin seyahatnamesinde verdiği bilgiye göre, yaz kış kafeste bir bülbül gezdirirmiş. Her bülbül bahar günlerinde öterken bunun bülbülü kış ayında ötermiş.

Horoz Mehmed Dede

Horoz Mehmed Dede, Sultân II. Mehmed Hân, ordusuyla İstanbul’a gelirken, her saat başı horoz gibi çırpınarak öter ve “Kalkın, ey gâfiller!” dermiş. Bu nedenle askerler kendisine Horoz Baba, demişler. İstanbul’un en eski meczuplarından sayılır. Hoca Ahmed Yesevî’nin mürîdlerinden olduğu söylenir. Hatta Hacı Bektaş-ı Velî ile Horasan’dan gelip, II. Mehmed ile İstanbul’un fethinde bulunmuş ni’me’l-ceyş’dendir (mutlu asker) denilir. Kabri, Unkapanı Yavuz Er Sinan Camii hazîresinde bulunmakta.

Çöp Atlamaz Baba

Eyüp Sultan civarında yaşayan Çöpatlamaz Baba, nerede bir çöp görse onu oradan alır, ait olduğu yere koyarmış. 1800’lerde yaşayan Âtıf Efendi bir gün Eyüp Sultan’dan Karagümrük semtine gitmek üzere iskelede kayığa binerken Çöp Atlamaz Baba, Âtıf Efendi’nin bindiği kayığın baş kısmına ayağıyla üç kez basarak: “Hâlimi sana verdim! Hâlimi sana verdim! Hâlimi sana verdim!” demiş ve çekmiş gitmiş.

Âtıf Efendi, Balat iskelesinde karaya ayak basar basmaz, önüne gelen çöpleri atlayıp geçemez olmuş. İşte ondan sonra Âtıf Efendi de tıpkı Çöp Atlamaz Baba gibi önüne gelen çöpleri toplamak durumunda kalmış. "Keşke" demek hoş değil ama, keşke bugün birçok Çöp Atlamaz Babamız olsa da insanlarımızın her birinin önüne çıkıp "Hâlimi sana verdim!" deyiverse.

Hasan Dede

Evliyâ Çelebi yine Seyâhatnâmesi’nde Hasan Dede hakkında şunları anlatıyor: “Fatih Camii’nin Boyacılar Kapısı içinde otururdu. Göklere baş çekmiş kat kat, tabaka tabaka kulübeler yapardı. Ancak içinde oturma asla mümkün değil idi. O derece yüksek olurdu ki Fatih minaresi boyunda olup marangozlar da tepesine bir çivi çakmaya cesaret edemezlerdi.”

Köpekçi Hasan Baba

Köpekçi Hasan Baba da belki bizim hayvanseverlerimize bir ibret olur. İstanbul’un meşhur meczuplarından olan Hasan Baba, Köpekler Babası (Ebû’l-Kilâb) olarak tanınırmış. Yanına en az 5-6 sokak köpeği alır ve öyle gezermiş. Hasan Baba bu köpeklere dilediği gibi hükmedermiş. Hangisini isterse yanına çağırır, köpekler de Hasan Baba’nın emirlerine uyarlarmış. Hasan Baba, o tarihlerde İstanbul’da bulunan 12 meczubun reisi imiş. 

­

 

 

Kabe
Canlı Yayın
Şuan Canlı Yayın
Ayetlerle Peygamber Hayatları
AKRA CANLI
 / 
player image icon close icon
AKRA CANLI
Ayetlerle Peygamber Hayatları
Ayetlerle Peygamber Hayatları Add Icon volume up
 / 
Canlı Yayın
fast rewind
fast forward
Playlist
Bu özelliği kullanabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir
  
Fikrini Paylaş
TAAHHÜTNAME

Hazırlamış olduğum ve sitenize gönderdiğim/ teslim ettiğim, tamamen orjinal ve bana ait olan, projemin/görüntü veya kaydımın, AKRA MEDİA tarafından kendisine ait kablolu/karasal/uydu, şifreli/şifresiz, free/paralı TV, video, DVD, VCD,VHS ,radyo, kaset, sinema ve sair mevcut yada ortaya çıkacak her türlü İşaret, ses ve /veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletim hakkı ve tüm internet siteleri ve sosyal medya platformlarında yayınlamasına, çoğaltma hakkı, yayma hakkı, işleme hakkı ve temsil hakkının kullanılmasına süresiz olarak müsaade ediyorum.

Projemin/görüntü veya kaydımın, bant, CD, VCD, DVD, GSM, MP3 Player, dijital kayıt vb. tüm yollarla kayıt, çoğaltma ve dağıtım haklarını, bilişim veya iletişim ortamında görüntülenmesini, iletilmesini, okunmasını, izlenmesini, dinlenmesini vb. interaktif veya normal CD, VCD, DVD, GSM, MP3 Player vb. şekilde basılarak veya ses kayıtlarının metin haline getirilip kitap olarak piyasaya sunulmasını sağlayacak her türlü materyal üzerine kaydı ile çoğaltılması, kullanılması, işlenmesi, yeniden ve genişletilmiş şekilde sesli, yazılı ya da görüntülü yayın haklarını, bu suretle de çoğaltılarak kullanılması, dağıtılması, pazarlanması vb. fikri, mali ve manevi haklarımın tamamını, programda gerekli görülen değişiklikleri yapma haklarımı bila bedel olacak şekilde, AKRA.MEDİA sitesine ve bu site'nin yetkilisi ve sahiplerine devir ve temlik ettiğimi, beyan, kabul ve taahhüt ederim.

Şehir Seçin
Close