Manevi bahar mevsimi üç ayları yediden yetmişe tüm coşkusu ve heyecanıyla idrak etmekteyiz.
Hanelerimizde ailecek bu mevsime özel bir ihtimamla Kur’an-ı Kerim meali ve hadisi şerif okumaları yapılmakta, mübarek gecelerin ihyasına çalışılmakta, on bir ayın sultanı Ramazan için hazırlıklar planlanmakta.
Zaman kavramını tam olarak idrak edemeyen çocukların gözünde “Ramazan ayı” bazen gelmesi beklenen bir misafir; sahur sofraları rüyaları andıran gizemli bir merasim olabiliyor. Bu ve benzeri durumlar dile getirildiğinde yüzlerde tatlı bir tebessüme yol açıyor.
Pek çok ebeveynin ve çocuk dostlarının aklına gelebilecek “Çocuk dünyasında oruç ibadeti nasıl inşa edilir?” sorusuna İlahiyatçı Eğitimci Muhlise Arzu Özdirek şöyle cevap veriyor:
“Çocuklar duyduklarıyla değil gördükleriyle öğrenirler” ilkesi sadece çocuklar için değil her yaş için geçerli olsa gerek. Diğer yandan çocukluk döneminde bir kat daha önem kazanıyor. Zira insan yaşamındaki inanç ve değer tecrübesinin; bu tecrübeyle oluşan duygu, düşünce ve davranışların görgüye dönüştüğü bir dönemin başlangıcı. İlk tecrübe edinildiği yer ise aile içi yaşam.
Oyundan tecrübeye ve ibadete
Kişi akil ve baliğ olduğu ergenlik döneminde ibadetlerden sorumlu hale gelir. Çocukluk dönemi sorumluluk olmaksızın gerçekleştirilen tecrübeler dönemidir bir nevi. Bir çocuğun kurguladığı oyunun bir parçası olarak namazda secde halindeki ebeveyninin sırtına binmesiyle başlayan süreç; zamanla seccadesini alıp anne-babasına eşlik etmesiyle olgunlaşır. Anne-babanın manevi kimliğinden bir parça olan ibadetler çocuğun da manevi kimliğine rehberlik eder.
Tıpkı namaz gibi oruç ibadeti de çocuklar için ev içindeki tatlı telaşlar ile dikkat çekici hale gelir… Özellikle ebeveynler için kendi ailesinden ve tecrübelerinden edindikleri orucun manevi yansımalarını çocuklarına sunabilme imkanıdır.
Ramazana özel süslemeler, hazırlıklar
Bu aylardaki mübarek gecelerde evler süslenir, hediyeler alınır. Çocukların gözleri, süslenen evlere, camilere asılan kandil ve Ramazan mahyalarına şahitlik eder. Annelerin binbir ihtimamla hazırladığı iftar sofralarını, babaların ikramlarını ve en çok da oruçlu iken evin o sükûnetli hallerini zihinlerine nakşeder çocuklar…
Sahur için kalkıldığında hazırlanan sofralara, pişen yemeklerin kokusuna ve tatlı sahur telaşına; gece namazı vakti ellerin semaya açılıp dua edilmesine ve arkasından okunan Kur’an-ı Kerim tilavetine tüm masumiyetleriyle şahitlik ederler.
Tekne orucu
Nihayet oruç için niyetler edilir… Çocuklar ise adına tekne orucu denilen öğle vaktine kadar oruç tutarak anne-babaları gibi oruç tutmanın başarısını deneyimler… Tekne orucu, geleneksel evlerde bulunan yufka ekmeği teknesinden öğle vakti çocuğa açlığını yatıştırmak üzere ikram edilen ekmek parçasından ismini alır. Çocuklar öğleye kadar yemeyerek iradelerini kullanıp kendini tutma ve yönetme becerisi kazanmanın ilk adımlarını atar. Ardından iftara kadar kendilerini tutmaya devam edebilirler. Bu durum, çocuklar için irade eğitiminde bir eşik atlamasını, disiplin kazanmasını, zaman kavramını ve zaman yönetimini öğrenmekte bir eğitim sürecidir.
İftar vaktini beklemenin zaman yönetimine etkisi ve katkısı ev ahalisiyle birlikte deneyimlenir. Tekne orucuyla çocuk, Allah’a (CC) olan sevgisini göstermiş duygu ve düşüncelerini yönetmenin onurunu iliklerine kadar hissetmiş olur.
İftar duası
İftar etmeden hemen önce yapılan duaların Peygamber Efendimiz SAS’in müjdesiyle kıymetini öğrenen çocuk; Cennet’in oruçlulara özel kapısı olan “Reyyan” kapısından girmeyi diler. Sadece kendi evi, mahallesi, şehri, ülkesi değil; yeryüzündeki tüm Müslümanları ekler duasına; onlarla aynı hassasiyetle bir deneyim yaşadığının idrakine varır.
Kimi yörede sünnet üzere su ve hurmayla açılan oruçların kimi yörede zeytinle kimi yörede pirinçle, en kolay erişilen gıdalarla açıldığını öğrenir. Farklı renk ve kıyafetlerde aynı tecrübeyi paylaştığı çocukların olduğunu bilmek, oruç ibadetini çocuk için eğlenceli bir irade terbiyesine dönüştürür.
Birlik ve paylaşma duygu ve düşünceleri sorumluluk duygusunu da besler. Üzerine düşen görevi başlayıp bitirmesiyle sorumluluğu yerine getirilebileceğini anlar. Sorumluluğun zor, aşılamaz değil, yapılabilir bir şey olduğunu öğrenir. Kendine güveni her iftar vakti Rabbine ettiği dualar eşliğinde gelişir.
Paylaşma ve yardımlaşma ayı Ramazan
Acıkanların durumunu, paylaşmanın önemini ve lezzetini oruçla fark eden çocuk, bu mübarek mevsimde ihya edilen diğer geleneklerle de idrakini artırır. Bunların birer paylaşma ve yardımlaşma şekli olduğunu uygulamalı olarak öğrenebilir. Babasıyla, tanımadıkları bir mahallenin bakkalına gidip satın aldıkları zimem defteriyle ihtiyaç sahibi olan kimselerin borçlarını ödemiş olduklarını zihin ve gönül defterine kaydeder…
Böylece iyilik yapanın görünür olmaktan sakındığı, iyilik görenin gönül hoşluğu ve huzurunun temin edildiği bir iyilik modeli deneyimlemiş olur. İnsanlara ve insanlığa kadim bir mesaj olan bu değerlerle geçmişine de güven duyar.
Oruç da tıpkı diğer ibadetler gibi çocuğun manevi kimliğinin gelişiminde bir fırsat ve basamaktır. Bu süreci iyi değerlendirmek ve gelecek nesillerimizin manevi dünyalarını ihya ve inşa etmek bahsettiğimiz örnekler ve daha pek çok yöntemle mümkündür, yeter ki gayret gösterelim.
© İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.