Hadis âlimi İmam Buhari’nin yetişmesine katkı sağlayan, ilmi çalışmalarını şekillendiren dönemin özellikleri nelerdir?
Buhari’nin, yaşadığı devirde olaylar karşısındaki tutumu nasıldı?
Hadis ilmi denilince akla ilk gelen âlimlerden biri şüphesiz İmam Buhârî’. Kendisi daha hayattayken büyük ilgi görmüştür. Her insan gibi o da yaşadığı dönemin etkileri altında ilmi faaliyetlerde bulunmuş, düşünmüş ve yazmıştır. Onu iyi tanımak ve anlamak için öncelikle yetiştiği çevreyi ve dönemini iyi bilmek gerekir.
Buhârî hicri 3, milâdî 9. yüzyılda, İslam medeniyetinin zirvede olduğu bir dönemde yaşamıştır. Onun yetiştiği çevreyi tanımak için, yaşadığı zamanın siyasal ve fikri yapısına ayrı ayrı bakmak gerekir.
İmam Buhârî’nin Yaşadığı Dönemin Siyasal Yapısı
İmam Buhârî, iktidarda bulunan on halifenin dönemine şahitlik etmiştir.
Abbasiler batıda Endülüs'ten doğuda Çin'e kadar uzanan geniş topraklara hâkim olmuşlardı. Aynı dönemlerde bazı bölgelerde özerk diyebileceğimiz devletler de ortaya çıkmıştı. Bunlardan birisi İmam Buhârî’nin yaşadığı bölgede Horasan'da kurulan ve Nişâbur'u başkent yapan Tâhirîler Devletidir.
Buhârî'nin doğduğu şehir olan Buhâra, Mâveraünnehir bölgesinin en büyük şehirlerindendir. Emevîlerin meşhur komutanlarından Kuteybe b. Müslim 706-709 yıllar arasındaki seferleri sonunda buradaki mukavemeti kırdı ve hâkimiyeti tekrar sağladı. Horasan valisi de olan Kuteybe Buhâra' ya camiler yaptırmış ve buralarda zamanla ilim halkaları oluşmuştur. Bu dönemde inşa edilen Kuteybe Câmii de İslam tarihinde önemli bir eğitim merkezi haline gelmiş, burada pek çok İslam âlimi yetişmiştir. Çok sayıda âlim, fakih, muhaddis ve zâhid yetiştiren Buhâra, daha çok hadis ilmiyle ön plana çıkmıştır.
Buhârî’nin Yaşadığı Dönemin Fikri Yapısı
Bir ilim ve fikir adamının düşüncelerinin şekillendiği ve ilmi-fikri birikimini kazandığı sosyal ve kültürel coğrafyası bilinmeden, görüşleri ve faaliyetleri sağlıklı bir şekilde anlaşılamaz.
İslam’ın ilk dönemlerinden itibaren başlayan fetih hareketleri, Abbasiler döneminde de devam ederek İslâm devletinin sınırları oldukça genişlemiş, değişik dil, inanç ve kültüre mensup toplumların İslâm sınırları içerisinde yaşamaları sağlanmıştır. Geniş bir coğrafyaya yayılmanın da etkisiyle bu dönemlerde pek çok fikir akımı da ortaya çıkmıştır.
Gerek Emeviler döneminde ve gerekse Abbasiler döneminde, başta fıkıh ve hadis olmak üzere pek çok alanda önemli âlimler yetişmiş ve her bir alanda ilk temel eserler ortaya konmuştur. Emeviler döneminde resmen başlatılan hadis tedvin (kitap haline getirme) çalışmaları, Abbâsiler döneminde zirveye çıkmıştır.
İmâm Buhârî, gerek el-Câmiu's-Sahîh’te oluşturduğu bazı bölümler ve gerekse diğer eserleriyle kendi dönemindeki ilim ve fikir hareketlerini iyi takip ettiğini ispat etmekle kalmamış, bizzat fikirleri gündem oluşturmuş ve kendisinden sonraki ilmî fikrî gelişmeleri de etkilemeyi başarmıştır.
Hadis ve Fıkıh İlimlerinin Altın Çağı
İmâm Buhârî’nin yaşadığı üçüncü asır, hadis ve kelâm ilimlerinde olduğu gibi fıkıh ilmi için de olgunluk ve altın çağ olarak kabul edilmektedir.
Sadece dini ilimlerde değil, felsefe, tıp, matematik, astronomi, kimya gibi ilimlerde de büyük gelişmeler olmuştur. Önceki medeniyetlere ait kitapların Arapçaya çevrilmeye başlanması da bu döneme rastlar.
Hadis, Tefsir, Fıkıh, Siyer gibi dini ilimler alanının en önemli kaynakların büyük bir kısmı yine bu dönemde yazılmıştır.
Abbasîler döneminde devlet, sahip olduğu geniş topraklar ile çok farklı kültürlerden insanları bünyesine katmıştı. Bu farklı milletlerin mirasının etkisiyle çok renkli yeni bir İslam kültür ve medeniyeti doğdu. İşte Buhârî de bu ortamda dünyaya gelmiş ve yaşamıştır. Me'mun gibi bazı halifelerin felsefi düşünceye ilgileri ve yüksek seviyedeki ilmi araştırmalar yapıldığı “Beytülhikme” gibi kurumların inşa edilmesi de bu kültürel zenginliği beslemiştir.
İşte bu zeminde çok bereketli bir fikir ve düşünce dünyası ortaya çıkmıştır.
Buhârî’nin yaşadığı döneme gelindiğinde islâmi ilimler oluşum süreçlerini tamamlamış, fıkhi ve itikadi mezhepler büyük oranda oluşmuştur. Ebû Hanîfe, İmamı-ı Mâlik ve İmam-ı Şâfiî gibi fıkıh önderleri Buhârî’den önce yaşamış ve fıkıh sistemlerini kurmuşlardı. Yine Ahmed b. Hanbel de onun çağdaşı ve Ehl-i Hadis'in imamı olarak tarihteki rolünü almıştır.
Yeni Fikirlerin Doğduğu İlim Merkezleri
Buhârî’nin zamanında, yaşadığı bölge olan Horasan; Nişâbur, Buhâra, Semerkant, Merv gibi şehirleriyle, önemli hadis alimlerinin yaşadığı bir bölgeydi.
Buhâra, tarih boyunca farklı düşüncelere ev sahipliği yapan önemli bir ilim ve kültür merkezi olmuştur. Dolayısıyla bu merkezde birçok değişik fikri hareketler de boy göstermiştir. Ancak burada öne çıkan ilim dalı hadistir denilebilir. Söz konusu tespit Kütüb-i Sitte yazarlarının ait oldukları coğrafyaya bakıldığında açıkça görülmekte. Nitekim bu duruma bağlı olarak Horasan ve Mâverâünnehir bölgesi bu dönemde Sünnî İslam anlayışının kalesi olarak görülmüştür.
Buhârî'nin sonradan gittiği Hicaz ise sünnetin merkezi (Dâru's-Sünne) olarak anılagelmiştir. Burası diğer bölgelerden farklı olarak felsefi, dini, fikri tartışmalardan daha uzaktı.
Onun ilim aldığı diğer bir merkez olan Irak çok sayıda fikir akımının doğduğu veya geliştiği bir merkez görünümündeydi ve kozmopolit yapıdaydı.
Nitekim isnad (sözü söyleyen ilk kaynağına kadar ulaştırmak) dâhil birçok hadis ilmi burada gelişmiştir.
Buhârî, Bağdat'a geldiğinde başta Ahmed b. Hanbel olmak üzere çok sayıda hadis aliminden ders almış ve bu, onun ilmî ve fikrî gelişmesinde önemli bir rol oynamıştır.
İmam Buhârî hayatı boyunca Ehl-i Hadis'in ilim ve fikir anlayışına uymayan görüşleri savunan hareketlerden uzak durmuş, onlardan güvenilirliğine ve doğruluğuna kanaat getirdiklerinden ise çok sayıda hadis nakletmiştir.
Buhârî siyasî ve sosyal çalkantıların en yoğun yaşandığı, ilmî ve fikrî tartışmaların zirve noktasına ulaştığı bir dönem ve çevrede yaşamıştır. Her alim gibi, görüşlerinin oluşumunda döneminin ilmî ve fikri hareketlerinden ve tartışmalarından etkilenmiştir.
Genellikle hadisçiliği ile şöhret bulan İmâm Buhârî, fıkhî ve itikâdî görüşleri ile de ilgi ve kabul görmüştür. Yaşadığı dönemde İslâm toplumuna yön verdiği, fikir ve görüşleriyle aydınlattığı gibi günümüze kadar İslâm dünyasını yüzyıllardır etkileyen isimlerinden biri olmuştur.
Allah ( C.C.) kendisinden razı olsun…