Kıymetli dinleyenler, yeni bir bölümde daha birlikteyiz.
Peygamber (s.a.v) Efendimiz her hareketiyle çevresindekilere bir şeyler öğretme gayret ve çabasındaydı. Bu çerçeveden olmak üzere insanları yemekten sonra ellerini yıkamalarını, bazı uygulamaları ile etrafı kirletmemek kaydıyla mescitte yemek yenilebileceğini, sofra hazır olduğunda bile önce yemek yenmesini tavsiye etmiş, örnekleri ile göstermiştir. Resulü Ekrem (s.a.v), çok çabuk pişen, yumuşak, lezzetli ve hazmı kolay olan etin kol kısmını sevmekteydi. Zira yemekle uğraşarak vakit kaybetmeye yol açmazdı.
Bir gün deve kesilen bir mekânda ashabı ile birlikte bulunan Peygamber (s.a.v) Efendimize, orada bulunanlar devenin neresinin daha lezzetli olduğunu sordular. Cevaben “Onun en nefis, en lezzetli yeri kesinlikle sırt etidir.” buyurarak, daha önce deve etinin sırt kısmından tattığını ve beğendiğini belirtmiş oldu.
Peygamber (s.a.v) Efendimiz Hz. Safiyye binti Huyey (r. anha) ile evlendiğinde, misafirlere kavrulmuş un ile çekirdeği çıkarılmış hurmanın yağ ve çökelekle karıştırılarak pişirilmesiyle elde edilen kavut yemeği ve hurma ikram edilmişti. Ashab-ı Kiram, bazen Peygamber (s.a.v) Efendimizi evlerine davet eder ve ona ikramda bulunmak için ellerinden geleni yaparlardı. O’da bu davetlere icabet ederek kırmazdı. Bu davetler kimi zaman bir fakirin bozulmaya yüz tutan yağla yaptığı yemek olur, kimi zaman da evin tek koyunu kesilerek ikram edilirdi. Pişirilen yemeğin bir kısmı sabah, bir kısmı da akşam yenilir, yemeğin üstüne meyve de yenilebilirdi. Bir seferinde, Hz. Ali (r. a) ile birlikte teyzesi Ümmü-l Münzir (r. anha)’in evine gittiklerinde, Hz. Ali (r. a) evde tavana asılı taze hurma salkımlarından yemeye başlayınca Resulullah (s.a.v) “Sen yeme Ali! Çünkü hastalıktan yeni kurtuluyorsun, taze hurma sana dokunur!” buyurdu. Hz. Ali (r. a) yerine otururken, O hurmadan yemeye devam etti. Ev sahibinin ikramı olan arpa unuyla pazı yemeğini gördüğünde de Hz. Ali (r. a)’ye “Ali! İşte bundan ye! Bu senin için daha faydalıdır.” dediler.
Böylece hastalıktan yeni kalkan birisine perhizi tavsiye ederek koruyucu hekimliğin önemini de vurgulamış oldular. Kimi günler de evinde yiyecek bir şey bulunmadığından kahvaltı yapmaz nafile oruç tutardı.
Buğday ekmeğini nadiren bulan Peygamber (s.a.v) Efendimizin çoğu zaman yediği arpa ekmeği idi. Yanına bir de hurma bulunursa “bu bunun katığıdır” diye her ikisini de zevkle yerdi. Ailesi ile yahut başka biriyle yemek yerken sofradakilere tencerenin üstünden verir, tencerenin dibinde kalan yemeği kendi yer, su dağıtırken de kendisi en sonra içer, her zaman başkalarını kendisine tercih ederdi.
Resulü Ekrem (s.a.v) sadece yemekten sonra değil yemekten önce de elleri yıkamanın yemeğin bereketlenmesine sebep olduğunu tavsiye ederdi.
Yemeğe başlamadan önce besmele çekmek Peygamber sünneti olup, yemeğin bereketlenmesine neden olur. Besmele çekilmeyen yemeğin bereketi azalır, şeytan o yemeğe ortak olur. Biriniz yemeğe başlayıp besmele çekmeyi unutursa, hatırladığı anda “Bismillah evvelehû ve ahirahû” desin. Böylece baştan sona bismillah demiş olur.
Ömer İbni Seleme (r. a) şöyle anlatmakta: “Ben Resulullah (s.a.v) terbiyesinde yetişen bir çocuktum. Yemek yerken elim yemek kabının her tarafında dolaşıp dururdu. Resulullah Efendimiz beni şöyle uyardı: “Oğlum yemeğe başlarken besmele çek. Sağ elinle ye ve hep önünden ye!” Bende o günden sonra Resulü Ekrem’in (s.a.v) buyurduğu gibi yemeğe besmele çekerek başladım, sağ elimle ve hep önümden yedim.” Yemeği bitirince de şöyle dua edilmesini tavsiye etmişti: “Bizi yediren, içiren ve bizi İslam ile şereflendiren Allah (c.c) ‘a hamdolsun.”
Nebiyy-i Ekrem (s.a.v) Efendimiz taze karpuzla taze hurmayı birlikte yerdi. Ayrıca tereyağı ile kuru hurmayı birlikte yemeyi pek severdi. Hatta bu durumda insan kilo bile alır. Sahabe-i Kiram turfanda çıkan bir meyveyi önce Peygamber (s.a.v) Efendimize getirirler, O’da Cenabı Hakk’a hamd-ü sena eder, sonra da etrafındaki çocukları çağırır, onlara ikram ederdi.
Bir sonraki programımızda buluşmak dileğiyle hoşça kalınız.