Kıymetli dinleyenler, yeni bir bölümde daha birlikteyiz.
Peygamber (s.a.v) Efendimiz zamanında güneş tutulması yaşanmıştı. Güneşin tutulduğu gün Resulü Ekrem’in oğlu vefat ettiği için, halk, güneşin bu yüzden tutulduğunu zannetmişti. Fahri Alem (s.a.v) Efendimiz yaptığı konuşmada, Güneş ve Ay’ın Allah (c. c) ‘ın kudretini gösteren iki alamet olduğunu, onların bir kimsenin doğumu veya ölümü sebebiyle tutulmayacağını söyledi. Oğlu İbrahim’in vefatı nedeniyle gözleri yaşaran Resulü Ekrem (s.a.v) Efendimize “Ey Allah’ın Resulü! Sen de mi ağlıyorsun.” diye sorulduğunda verdiği cevap şöyleydi: “Bu gördüğün gözyaşları rahmet ve şefkat eseridir. Göz yaşarır, kalp hüzünlenir. Biz ancak Rabbimizin razı olacağı sözleri söyleriz.”
Peygamber (s.a.v) Efendimizin Hz. Aişe (r. anha) Validemizin evindeki yatağın yüzü tabaklanmış deriden, içi de yumuşak hurma lifinden ibaretti. Hz. Hafsa (r. anha) Validemizin evindeki yatağı ise ikiye katlanmış bir keçeydi. Bir gün bu keçeyi biraz daha yumuşak olsun diye dörde katlayınca, yatağın yumuşaklığından namaza kalkamadığından şikayetle “onu eskiden yaptığınız gibi seriniz” buyurdu. Bir gün Ensar’dan bir hanım Peygamber (s.a.v) Efendimiz rahat yatsın diye Hz. Aişe (r. anha)’nın evine bir yün yatak gönderdi. Sultan-ı Enbiya (s.a.v) Efendimiz eve gelip de yatağı görünce canı sıkıldı ve hemen o yatağı sahibine iade edilmesini istedi. Hasır üzerinde yattığına üzülen sahabelerine “Bu dünyada bir ağacın altında bir süre dinlenen, sonra da oradan kalkıp giden bir yolcu gibiyim, üzülmeyin” demişti.
Fakirler, yoksullar, hatta zihinsel özrü olanlar bile Peygamber (s.a.v) Efendimize gelerek dertlerini anlatır, bazıları insanlardan uzak yerlerde, kimsenin duyamayacağı mesafede dertlerini anlatır ve yardımcı olmasını isterlerdi. Bu esnada kulağına bir şey fısıldayan kimse ağzını çekmedikçe ondan uzaklaşmaz, elini tutan biri elini bırakmadıkça elini çekmez, dertlerini dinleyerek onlara yardımcı olurdu. Resulü Zişan (s.a.v) Efendimiz son derece mütevazi idi. Hastaları ziyaret edip hatırlarını sorar, vefat eden ashabının cenaze namazlarında ve definlerinde bulunurdu.
Buna göre: Peygamber (s.a.v) Efendimiz son derece güzel ve heybetliydi. Özel işlerine ayırdığı zaman diliminde genellikle yakın dostlarıyla görüşür, onlar da bu sırada öğrendiklerini diğer insanlarla paylaşırdı. Ashabıyla muhabbetlerini artıracak şekilde görüşüp konuşur, onlara iyi olanı emreder, kötü olan şeylerden uzaklaştırır, fakirleri görüp gözetenlere çok değer verirdi. Hediye alıp verir ve ümmetini hediyeleşmeye teşvik ederdi. Hasta ziyaretlerine çok önem verir, hastaları ziyaret ederken çok sevap kazanmak için gideceği yere bazen yürüyerek giderdi. Mescide gidiş gelişlerde de atılan adım sayısına göre sevap yazıldığını söylerdi. Çocukları çok sever ve onlara dua ederdi.
Peygamber (s.a.v) Efendimiz ev işlerine yardımcı olur, elinden her iş gelirdi. Hane-i saadetlerine su taşıdıkları deveyi bağlar, onu yemler, koyununu sağardı. Gittiği dağda bayırda elbisesine takılan diken ve benzeri şeyleri kendisi ayıklayıp temizler, yırtık ve söküğünü bizzat kendisi diker ve yamardı. Çarşı pazara gidip evinin ihtiyaçlarını kendisi alır ve onları yine kendisi taşırdı. Kur’an-ı Kerim vahiy katiplerinden olan Zeyd İbni Sabit O’nu şöyle anlatıyor: “Resulü Ekrem (s.a.v) Efendimiz etrafındakilerle son derece uyumlu, ashabıyla beraber oturan, onların istedikleri konularda kendileriyle sohbet eden, son derece yüce bir ahlaka sahipti.”
Çok halim bir kimse olduğu için hizmet ehline bile yumuşak davranır, onları hizmete dair kusurları yüzünden asla azarlamazdı. Kimseyi gücendirmemek için sözlerini seçerek söylerdi. İyi tanıdığı, gücenmeyeceklerini bildiği müslümanlarda gördüğü kusurları kendilerine bizzat söyler, yeni müslüman olanlarda gördüğü kusurları ise onları incitmemek için başkalarına söyletirdi.
Peygamber (s.a.v) Efendimiz kendisine yapılan kabalıklara aynı şekilde karşılık vermez, çarşıda alışveriş yaparken kimseyle çekişmez, yüksek sesle konuşmaz, ticarette haksızlık yaptığını gördüğü kimselere nasihatte bulunur, insanları aldatanların müslüman olamayacaklarını söyler, kendisine kötülük yapana kötü davranmaz, onu affederdi.
Bir sonraki programımızda buluşmak dileğiyle hoşça kalınız.