İlke ve Değerlerinden Ödün Vermeden
Özgür Yayın Platformu Olarak Kalsın Diye
İmsak03:50 Güneş05:38 Öğle13:06 İkindi17:01 Akşam20:24 Yatsı22:03
Hava - Hava durumuParçalı Bulutlu 15°C Nem %67
Türkçe
19 Zilka'de 1446 17 Mayıs 2025 Cumartesi
19 Zilka'de 1446
İMSAK GÜNEŞ İŞRAK ÖĞLE İKİNDİ AKŞAM YATSI
03:50 05:38 06:23 13:06 17:01 20:24 22:03
Giriş Yap

14.02.1997 - Hanımların Sosyal Hayattaki Rolü, İslamda Hizmette Kadınlar

Konferanslar

Elhamdülillâhi Rabbi'l-âlemîn. Es-salâtu ve's-selâmu alâ seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn. Ve-men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

Emmâ ba'd.

Muhterem hanımefendiler;

Birkaç güzel mutlu günde bir arada olma fırsatını ele geçirince... Benim acizane görüşüme göre hanımlarında zaten pek çok işleri var, pek çok hizmetleri, pek çok sevaplı faaliyetleri var. Ama İslâmî, içtimaî, toplumsal çalışmalarda görev alması da lazım; benim görüşüm bu!

Başka görüş nedir?

Başka görüş, belki İslâmî görüş: Hanım evinde durur, çoluk çocuğunu yetiştirir, evinin işlerine bakar, kocasıyla böyle yaşayabilir.

Ben böyle düşünmüyorum. "Hanımların toplumsal çalışmalarda görev alması gerekir" diye düşünüyorum.

Neden?

Çünkü hanımların eğitilmesi lazım, hanımların İslâmî yönden bilgilenmesi lazım.

Erkekler hocalardan İslâm'ı öğreniyorlar da hanımlar geri mi kalacak?

Hanımların da öğrenmesi lazım. Hanımların öğrenmesi için de birilerinin öğretmesi lazım. Bir doktor hanımın öne çıkması lazım, bir hoca hanımın öne çıkması, onlara bir şey öğretmesi lazım. Bir şey öğretmesi için bir yer olması, mekân olması lazım, bir vakıf binası, bir salon, bir caminin belli zamanlarda belli yerleri vs. olması lazım. Bazı ev hanımları belli zamanlarda oraya gitmeli, o hoca hanımları dinlemeli. Başka türlü olmuyor İslâm'ı öğrenemiyor!

Namaz nasıl kılınacak, abdest nasıl alınacak, hanımlara mahsus meseleler nasıl çözülecek?.. Bunları bilmesi lazım;

çocuğunu nasıl yetiştirecek, doğru yaptığı zaman sevap kazanacağı, yanlış yaptığı zaman günaha gireceği konular...

öğrenecek?

Allah'ın rızasını nasıl kazanacak? Yaşamını nasıl sürdürecek? Yemeği nasıl pişirecek? Çamaşırı nasıl yıkayacak?..

Çamaşırın yıkanmasında bile bir usul var. Bunların hepsi birer incelik. Bunların hepsinin öğrenilmesi, öğretilmesi lazım.

Toplumda bir kesimi, bir yarım küreyi; kadınlar yarım küresini ihmal etmek çok büyük bir yanlışlık! Kadınların ihmal edilmemesi lazım, kadınlara da hizmet edilmesi lazım.

Erkeklere hizmet edildiği kadar kadınlara da hizmet edilmesi lazım ama kadınların hizmetini kim yapacak?

Başaramıyorlar!

Neden?

O çileyi çekmemiş insan, o durumda olan insanlara hizmet veremiyor. O çileyi çekmiş insan bilir ve hizmet verebilir. O bakımdan hanımların çalışması gerekli! Bunu ben doğrudan doğruya yapmaya güç yetiremiyorum. Zaman bakımından güç yetiremiyorum, bir de cinsiyet farklı olduğundan, dünyalar farklı olduğundan; kadınlar yarım küresi, erkekler yarım küresi dolayısıyla farklılık olduğundan olmuyor.

Camide biraz oluyor, kadınlar kısmında oluyor. Hoca efendi konuşuyor, kadınlar da erkekler de dinliyor ama yeterli değil! Onun için biz vakıf kurduğumuz zaman; "Vakfımızın kadınlar kolu olsun, çalışsın!" dedik. "Hepiniz bulunduğunuz yerde bir hanım derneği kurun!" dedik. "Hanım; ilim irfan, eğitim çalışması yapacağı tarih vs. derneği kursun!" dedik. Allah razı olsun, kurdunuz.

Ben şu anda sayısını söyleyemeyeceğim.

Türkiye üzerinde hanım derneklerimizin epeyce bir sayısı var ama bence yeterli değil! Aslında her topluluğun olduğu yerde bizim bir derneğimizin olması lazım. Her yerde bir caminin olduğu gibi her yerde bir hanım derneğimizin olması lazım!

Her yerleşim yerinde, sizin olduğunuz her yerde faaliyet olması lazım!

"Siz neredesiniz?"

"Falanca yerde."

"Tamam, orada sizin bir İslâmî, imanî, tasavvufî, ahlâkî çalışma yapmanız lazım."

"Bunu nasıl yapacağız?"

Bunu bilmek de önemli!

Bir hanım, bulunduğu yerde Allah'ın rızasına uygun bir çalışmayı nasıl yapar?

Bunun ananevî, geleneksel şekli var: Cuma günleri, haftanın belli günlerinde toplanıyorlar. Taze hanımlar geliyor, o yaşlı hanımlardan İslâm'ı öğreniyor filan. Bu geleneksel yol var.

Bunun dışında bizim kurduğumuz çeşitli dernekler var, bu derneklerin çalışmaları var. Bu derneklerin çalışmaları da geleneksel çalışmaların ötesinde şimdiki tahsili almış olan hanımlara, bizim dışımızda büyük kalabalıklar, İslâm’ın dışında bir hayat sürüyorlar.

Biz bunların içinde böyle bir azınlığız, az bir insanız.

Peygamber Efendimiz diyor ki;

"Cennet içinde sizin miktarınız nasıl biliyor musunuz?"

Cennetliklerin miktarı bütün insanlar içinde ne kadar?

"Bir siyah sığırın derisindeki bir beyaz kıl kadar az!"

Ve-mâ ekseru'n-nâsi ve lev haraste bi-mü'minîn.

Ne kadar uğraşsan insanların çoğu, milyarlar gayri İslâmî yaşıyor! Avustralya, Brezilya, Avrupa, Amerika, Afrika!..

Televizyonu biraz karıştırıyorum, Brezilya'da karnaval... Düşündüm tabii amazon ormanlarından vahşiler biraz medeniyet gördü; Brezilya'nın Rio De Janerio'suna çıktı. Tabii böyle yapacak! İslâm'ı görmedi ki! İslâm kulağına girmedi ki! Allah'a imanı yok ki! Âhirette bu yaptıklarının hesabı olduğunu bilmiyor ki!..

Çılgın kalabalık eğleniyor eğleniyor! Bunlar bizim dışımızda!

Biz de kendi çocuklarımızı bıraktığımız zaman bunlar da o tarafa gidiyor, büyük kalabalık onları çekiyor. Bazen annesinin karşısına çıkıyor, "Sen anlamazsın! Sen gerisin, sen bilmezsin bunu! Sen tahsilli değilsin ki! Bilemezsin ki!.." diyor. Bu da bir ayrı felaket! Kadın kendi çocuğunun kendisinin karşısına çıktığını görüyor.

Bizim, bu insanlara Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in tebliğini götürmemiz lazım.

Peygamber Efendimiz bu devirde sağ olsaydı ne yapardı?

Sağlığında ne yapmışsa öyle yapacaktı. Peygamber Efendimiz sağlığında her yere imanı öğretti, öğretmek için insanlar gönderdi. Hatta Bizans imparatoruna, Sasanî imparatoruna, Mısır hükümdarına, Bahreyn hükümdarına, Habeş hükümdarına elçi gönderdi. O zamanki dünyanın bilinen yerlerine haberci gönderdi.

Nasıl haberci gönderdi?

Mesela Bizans İmparatoruna ne diyor?

Min Muhammedin resûlillâhi ilâ azîmi'r-rûm hirahil. "Allah'ın elçisi Muhammed'den Doğu Roma imparatoru Heraklius'a!" İnni edûke bi deâyeti'l-İslâm. "Ben seni müslüman olmaya çağırıyorum." Eslim teslem. "Müslüman ol da saadet-i dâreyni bul, kurtul!" Yu'tikallâhu ecrake merreteyn. "Allah sana iki kat ecir versin, hem senin müslüman olmanın sevabını kazan hem de ahalinin seninle beraber müslüman olmasının sevabını kazan!" diye ona İslâm'ı tebliğ ediyor. Heraklius'a, bir imparatora elçi gönderiyor. Arabistan'dan imparatorluk merkezlerine elçi gönderiyor.

Bu ne demek?

İslâm'ı dünyanın her yerine yayması lazım geldiğini bilen, vazifeli bir peygamber olarak herkese İslâm'ı anlatmak istiyor.

Bizim vazifemiz ne, biz müslümanların vazifesi ne?

Bizim de birinci vazifemiz kendimizin müslüman olması!

İki kişi çamurda, batakta ise ikisi de bataklığın içine batıyorsa birisi ötekisini kurtaramaz ki! Birisi sağlam yerde olursa ötekisinin elini tutar çeker, kurtarır. İp atar kurtarır. Sağlam yerde olmayan kurtaramaz. İnsan; önce müslüman olacak, kendisini kurtaracak! Salih insan olacak! Mü'min insan olacak! Allah'ın sevdiği insan olacak! İlk işiniz bu, önce kendinizi düşüneceksiniz.

Uçakta ne diyor?

"Uçakta herhangi bir şey olursa yukarıdan oksijen maskeleri düşecektir. Önce kendinize takın!" diyor.

"Çocuğunuza takmaya çalışırsanız kendiniz takamazsanız oksijensiz kalırsınız, bayılırsınız. Çocuğunuza da faydanız olmaz. Önce oksijeni kendinize takacaksınız, sonra çocuğunuza takarsınız." demek istiyor. Bunu ısrarla söylüyor.

Önce kendini kurtaracaksın, önce müslüman olacaksın; "eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve resûlühû" diyeceksin, İslâm olacaksın! Müslüman olacaksın, selamete ereceksin, sahil-i selâmete çıkacaksın!

Salih bir insan olduktan sonra ne yapacaksın?

Başkalarını kurtarma çalışması yapmaya başlayacaksın.

Salih insan olmaktan sonraki adım nedir?

Muslih insan olmak, ıslahçı, başkalarını kurtaran insan olmak!

"Bunu erkekler yapsın…"

Tamam, peki, baş üstüne biz yapalım. Zaten emri aldık, o işi yapıyoruz, erkeklere söylüyoruz ama hanımlar camiye gelmiyor, kocası göndermiyor; olmuyor.

O zaman hanımlara da bu işin öğretilmesi için birilerinin onlara İslâm'ı götürmesi lazım.

Onun için toplumsal çalışmalar yapmanız gerektiğini düşünüyorum. Herhalde haklıyım, herhalde haksız değilim.

Kendiniz için, çevrenize İslâm'ı yaymanız için, çoluk çocuğunuza İslâm'ı öğretebilmeniz için teşkilatlanmanız lazım.

Teşkilatlanma ne demek?

Kurumlaşma demek. Kurumlarınız olması lazım. Yeriniz olması lazım.

"Benim evim müsait değil kardeşim, kusura bakma. İki odacık. Ben, benim evde bu kalabalık işleri yapamam…"

"Benim ev de müsait değil…"

"O zaman bu işler dursun!"

Hayır, durmasın! Bir yer tutalım, geniş bir yer olsun, o yerde bu işleri yapalım! Çanakkale'de öyle yaptık, Bursa'da böyle yaptık, Isparta'da şöyle yaptık… Böyle olacak! İslâm öğretilecek, İslâm ahlâkı öğretilecek, bilgiler öğretilecek!

Herkes bu çeşit çalışmalarla İslâm'ı en yakın çevresine öğretecek, çoluk çocuğuna öğretecek. Hanımlar arasında da İslâm'ı yaymaya çalışacak.

Bunu yaptığımız zaman ne kadar insan kurtarabilirsek o kadar insanın hayatı boyunca yaptığı bütün sevaplı işlerin o kadar sevabının bir mislini de biz alacağız.

Diyelim ki ben bir insana gittim, İslâm'ı anlattım; adam veya kadın İslâm'dan habersiz, içki de içiyor anlattım; tevbekâr oldu, namaza başladı örtündü, ibadetlerini yapmaya başladı. Bu sene de hacca gitti, şöyle oldu böyle oldu, şimdi birçok şeyler yapıyor.

Bu insanın yaptığı birçok şeyin sevabı kendisine var mı?

Var! Hacca gitti, sevap var; örtündü, sevap var; hayır yaptı, sevap var! Bu sevabın bir misli, aynısı ondan hiçbir şey eksilmeden bunu doğru yola çeken insana da veriliyor.

Peygamber Efendimiz'in ne kadar sevap kazandığını düşünün. Çünkü hepimiz Peygamber Efendimiz'e uyuyoruz, hepimizin sevabının bir misli Peygamber Efendimiz'e veriliyor. Ne kadar insanı ıslah etmişlerse o kadar insanın yaptığı ibadetlerin sevabından hiçbir şey eksilmeden ona sevap veriliyor! Düşünün evladını hayırlı bir evlat olarak yetiştirmiş annenin sevabını; çünkü evlâdı ömrü boyu ne kadar ibadet, taat, hayırlı iş yaparsa onun sevabı annesine veriliyor.

Benim rahmetli anneme ben camide vaaz verdikçe sevap gidiyor.

Neden?

Beni anam yetiştirdi, babam yetiştirdi. Ona sevap gidiyor.

Bu hususta çok hadîs-i şerîfler var da duymuş olabileceğinizi düşünüyorum.

Ed-dâllü ale'l-hayrike fâilihî. "Hayrı yapmaya vesile olan kimse, hayrı yapmış gibi sevap alır."

Siz de hayra vesile olacaksınız. Bazı insanların hayırlı insan olmasına vesile olacaksınız, kendi çocuğunuzun hayırlı evlat olmasına vesile olacaksınız, o sevabı alacaksınız.

İkincisi:

Onun iyi insan olması size yarayacak. Evladınızın hayırlı bir insan olması ihtiyarlığınızda size yarayacak.

Bir insanın en büyük sermayesi nedir?

Hayırlı evlattır! Hem dünyada hayırlı sermayedir, ihtiyarladığı zaman anasına-babasına gül gibi bakar hem de âhiret için hayırlı sermayedir. Çünkü öldükten sonra bile sevap kazanmasına sebep olur! Hayırlı evlat yaşadıkça ananın babanın defterine sevap yazılır. Hesabı kesilmez, sadaka-yı câriye olarak sevaplar defterine carî hesap olarak yazılır.

Onun için evlatlarımızı hayırlı evlat yetiştirmeye çalışacağız. Komşularımızı müslüman yapmaya çalışacağız. Yanlış fikirlerden, yanlış âdetlerden, yanlış davranışlardan kendimizi çevremizi korumaya çalışacağız.

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem gibi İslâm'ı yaymaya çalışacağız. Ta Orta Asyalar'a kadar, ta Brezilyalar'a kadar, Alaskalar'a kadar, Kanadalar'a, Avustralya'ya kadar İslâm'ı yaymaya çalışacağız!

Onun için teşkilatlanmamız lazım, örgütlenmemiz, düzenli çalışmamız lazım. Bu çalışmaları yapmanız için dernekler kurmanızı öneriyoruz, teklif ediyoruz, teşvik ediyoruz.

Tabii bu derneklerin bir arada bulunması, bir yönden, bir elden sevk edilmesi; kendi başına tek tek bir yerde çalışmasından daha faydalıdır. Çünkü az bilgili olan, çok bilgili olanın bilgisinden istifade eder, daha güzel çalışmalar yapar.

Şunu vurgulamak istiyorum ki hanımların da İslâm için İslâmî çalışma yapması şarttır, gereklidir, mecburidir. Çünkü çalışmazlarsa dünyanın yarısı cahil kalacak. Kadınlar da çalışırsa kadınlar kısmı, kadınlar dünyası da aydınlanacak. O tarafın da aydınlanması lazım.

Belki kadınlar dünyasının aydınlanması, erkekler dünyasının aydınlanmasından daha faydalı sonuçlar doğuracak. Çünkü hanımlar, çocuklarını da yetiştiriyor. Genellikle anne, çocuğa babadan daha tesirli oluyor. Anne terbiyesi çok önemli!

Küçükken bir çocuğun yüznumaraya çıkma alışkanlığının bile ileride nasıl kötü sonuçlar doğuracağını, "Ben seni yakarım, iğnelerim…" filan demenin, "Kibritle şöyle yaparım böyle yaparım…" demenin nasıl zararlı olduğunu orada öğrendim. Bunlar yapılıyordu, yapılmıyor değil!

"Çişini yaparsan altını ıslatırsan kibritle yakacağım! İşte burada kibrit; bak cıss gördün mü?.."

Ama bunların ters tesiri oluyormuş, öğrendik. Uzman doktorlardan ruh sağlığı ile ilgilenen doktorlardan öğrendik.

Demek ki anne evladını iyi yetiştirirse ileride o evladın iyi bir müslüman olmasına faydası oluyormuş. Eğer baba çocuğunu iyi yetiştirmezse mesela çok döverse çocuk, ergenlik çağına gelince babaya isyandan Allah'a isyana dönüyormuş. Ruh sağlığı uzmanı böyle söylüyor. Allah Allah! İnsan hiç tahmin etmez! Pat küt ensesine patlattığın tokatların acısı nasıl nereden çıkıyor?..

Çocuk müslüman olmuyor, camiden kaçıyor Allah'a âsi oluyor!

Neden?

Doktor onu uzun uzun anlatıyor. Bu ilim birden anlaşılmaz.

Dünyanın yuvarlaklığını buradan anlayabilir misin? Akdeniz'e, denize doğru bakarak dünyanın yuvarlaklığını anlayabilir misin?

Anlayamazsın ama dünyanın yuvarlaklığını alimler söylüyor. Uzaydan resmi çekilince de anlaşılıyor. "Yuvarlakmış demek ki!" diye ilim [öğretiyor]. O bakımdan annelerin çok önemi var, anne terbiyesinin büyük önemi var, annenin bilgilenmesinin de önemi var.

Demek ki çocuk sıfır yaş ile on sekiz aylık oluncaya kadar bir devre, ondan sonra on sekiz aylıktan üç yaşına kadar bir devre, üç yaşından sekiz yaşına kadar bir devre, ondan sonra bir devre, ondan sonra bir başka devre… Bunların hepsinde annenin çocuğa karşı gösterdiği şefkatin veya gaddarlığın; çocuğun karakteri üzerinde, gelişimi, şahsiyeti, kişiliği üzerinde olumlu veya olumsuz tesiri olduğunu öğreniyoruz.

Şimdi anneler bunu bilmeli değil mi?

Çocuk altını ıslatınca yakmaması gerektiğini öğrenmesi lazım. Önceden öğrenmesi lazım ki ileride çocuk ruh sağlığı bakımından kötü bir duruma düşmesin, kötü bir çocuk olmasın!

Bunu annelere öğretmemiz gerekmiyor mu?

Mesela çeşitli kurslar yaptık. Kur'an öğretme kursları yaptık vs. Derneklerimizde ilkyardım kursları yaptık. En çok ilgi uyandıran kurslardan birisi buymuş.

İlkyardım önemli!

Arabayla giderken bir kaza oluverir, adam yere düşer bayılır…

Hanım ne yapacak?

Şaşırmayacak. Kollarından kıvıracak, ilkyardımın gereği neyse onu yapacak, şaşırmayacak! Şaşırmanın faydası yok! Kaza olmuş dağın başında!.. Bunların öğretilmesi lazım.

Demek ki eğitim çok kıymetli, çok sevaplı bir faaliyet! Eğitim çalışmaları yapacaksınız, İslâm'ı yayma çalışmaları yapacaksınız. Kendiniz İslâm'ı güzel öğrenme çalışmaları yapacaksınız, başkalarına İslâm'ı güzel öğretme çalışmaları yapacaksınız. Bunlar gerekli, ben gerekli görüyorum. Herhalde siz de gereğini anlıyorsunuz. Onun için sizin olduğunuz her yerde bir ışık yanacak, bir çalışma olacak; bu çalışmalar yapılacak.

Burada toplandık; burada biz keyif için mi toplandık, zevk için mi toplandık?

Hayır! Amacımız birbirimizle tanışmak, kaynaşmak, birbirimize bazı şeyleri ulaştırmak. Çünkü iki müslüman bir araya gelince mutlaka birinden Allah ötekisini faydalandırır, mutlaka faydalandırır. Müslümanın müslümanı araması, ziyaret etmesi lazım. Müslümanın müslümanla görüşmesi lazım. Müslümanın müslümanla kaynaşması, tanışması lazım. "Selâmun aleyküm." demesi lazım, "Kimsiniz?" demesi, tanışması lazım.

Bir müslüman yeni bir müslüman tanıdı mı Allah onun derecesini bir derece yükseltir. Bir müslüman daha tanırsan bir derece daha yükseltir. Yeni bir müslüman daha tanırsa bir derece daha yükseltir ve insan, bir müslüman kardeş tanıdığı için başka hiçbir ibadetle ulaşamayacağı kadar yüksek mertebeye çıkar.

Onun için müslümanları tanımaya çalışacaksınız. Yeni bir insanı tanımaya çalışacaksınız, adresini alacaksınız, öğreneceksiniz, soracaksınız, tanışacaksınız.

Tatlı dilli olacaksınız. Biz de öyle olacağız. Sadece hanımlara mahsus değil. Güleç yüzlü olmamız lazım.

"Ben sakallıysam da Nasreddin Hoca gibi sakallıyım. Bunda korkulacak bir şey yok." demek lazım. "Nasreddin Hoca'yı sevmiyor musun, Yunus Emre'yi sevmiyor musun?.." filan demek lazım, dememiz lazım. İslâm'ı davranışlarımızla sevdirmemiz lazım.

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki;

Tebessümüke fî vechi ehîke leke sadakatün.

"Kardeşinin yüzüne mütebessim bakmak senin için bir sadaka vermek gibi sevaptır!"

Tebessüm sevap, müslümanın müslümana mütebessim bakması sevap!

Mesela birisi; "Yahu ben falanca hanıma ne yaptım? Yanımdan geçerken somurttu hiç benim yüzüme gülmedi. Ben ona ne yaptım ki?.. Hiçbir şey yapmadım!" der.

Bak gülmediği için ötekisi rahatsız oluyor. Tebessüm etse; "Komşu geçerken yanımdan bana tebessüm etti, ne kadar iyi bir komşu!" der. Bir tebessümün bu kadar gücü var, faydası var, bir de sevabı var.

Onun için her şeye dikkat edeceğiz. Tebessümümüze dikkat edeceğiz, davranışımıza da dikkat edeceğiz, hareketlerimize de dikkat edeceğiz. Bileceğiz ki; biz bu kıyafetimizle iddialı olarak ortaya çıkmışız. Biz müslümanız, diyoruz. Müslümanın nasıl olması gerektiğini onlara göstereceğiz. Onlar da İslâm'ı sevecekler; "Ben de müslüman olayım." diyecek.

Bunların hepsinin olması için bizim muhabbetli olmamız gerekiyor. Bizim, İslâm'ı güzel öğrenmemiz gerekiyor, bizim bilinçli olmamız gerekiyor. Ne yapacağımızı, nasıl yapacağımızı bilen, usta kişiliklere sahip kimseler olmamız gerekiyor.

"Şu durumda olan bir insanı nasıl yola getirebilirim?"

Benim rahmetli babaannem çok güzel kedi terbiye edermiş.

Rahmetli, nasıl terbiye edermiş?

Çarşıdan et geldiği zaman yemek pişsin diye eti doğrarken kedi yanında dururmuş. Kedi iki arka ayağı üstüne oturmuş vaziyette dururmuş, ete saldırmak yok! O sırada kapı çalınırmış. Babaannem rahmetli kapı çalındı diye aşağıda kapıya gidermiş.

Biliyorsunuz eşik sohbetleri çok tatlı olur, hanımlar bunu çok iyi bilir. Tatlı tatlı orada sohbet edermiş. Yukarıda kedi, etin başında beklermiş. Yemiyor! Eğer pencereden bir yabancı kedi etin kokusunu duyar da o eti çalmaya gelirse babaannemin kedisi onun üstüne saldırır, onu oradan kaçırtırmış. Eti koruyor, yemediği gibi bir de koruyor!

Bu nedir?

Kediyi terbiye etmek, hem de tabiatının hilafına terbiye etmek. Kedi, eti sever. Ciğeri görünce yutkunmaya başlar. Kedi, eti sever. Eti yememesi çok büyük bir terbiye sonucu olur. Bir de başkasına yedirmemesi de ayrı bir eğitim işidir.

Demek ki terbiye edilebiliyor, kedi bile terbiye edilebiliyor. Arslan terbiye edilebiliyor. Bunların misalleri var, görüyorsunuz. Yunus balıkları terbiye ediliyor, ben gördüm. Ne dersen yapıyor. Ayılar terbiye edilebiliyor.

Bir eğitim!

Dağdan gelmiş bir mahluka bazı sözlerle bazı şeyleri anlatmak... O hâlde eşref-î mâhlukât olan insan çok daha güzel eğitilebilir!

İşte biz bu eğitim işlerini yapmalıyız. Bizim eğitim işinde serverimiz, önderimiz Peygamber Efendimiz'dir. Bundan sonra evliyâullah büyüklerimizdir. Biz de onların evlatlarıyız, yolundayız. Biz de insanları eğiteceğiz. Nasıl eğiteceğimizi bileceğiz.

"Bu adam İslâm'a karşı, bu kadın İslâm'a düşman, bu kadın tasavvufa yan bakıyor, yamuk bakıyor, ağzından ateş püskürüyor, gözünden kıvılcımlar saçılıyor!.."

Hasta, bir çeşit hastalık! Hani doktor hastayı uzaktan tanıyor.

Şunda şu hastalık var…

Tanır.

Allah selamet versin, bizim Sedat Bey Alman hastanesinde çalışırken cumaya gidiyormuş. Koridorda bir insan görmüş. "Aaaa" demiş. Çok nadir bir hastalık, bin kişide bir olan bir hastalık... "Filanca hastalık!.." demiş. [Başhekim]; Hemen orada kapıdan başını uzatmış, başhekime;

"Sus! Hastalığın adını söyleme!" demiş.

Bu da şaşırmış;

"Allah Allah! başhekim niye böyle dedi?.."

Cuma'ya gitmiş. Cuma namazını kılmış gelmiş. Başhekim Alman hastanesindeki bütün hekimleri toplamış. Hastayı da karşısına dikmiş, demiş ki;

"Söyleyin bakalım, bu hastanın hastalığı ne?"

Sağına soluna bakmışlar, hastayı evirmişler çevirmişler:

"Ağzını aç…" vs.

Bilememişler. Sedat Bey'e dönmüş:

"Bu ne hastası?"

Sedat Bey şıp diye söylemiş. Bir bakışta uzaktan bildi.

"Nadir bir hastalık, bin kişide bir, binde bir olan bir hastalık!"

Bir bakışta bilmiş. Siz de öyle olacaksınız, uzman olacaksınız:

"Bu adamın, bu kadının hastalığı şu. Bunun tedavisi şöyle olur, yavaş yavaş olur, birden olmaz…"

Bir defada olsaydı baklava ile börek olurdu.

Bir defada biz iyi insan olsaydık her evlat hayırlı evlat olurdu. Çünkü hayırlı sözleri herkes duyuyor!

İyi insan olmak kolay değil! Eğitim kolay bir iş değil, uzun bir süreç. Süren bir iş, aylarca yıllarca süren bir iş; sabırlı olmak gerekiyor, kızmamak, sabretmek gerekiyor.

"Kızmanın hiç faydası yokmuş. Ciddi olmak lazımmış, anlatmak lazımmış" vs.

Bunları öğreneceksiniz, bunlara göre insanlara İslâm'ı götüreceksiniz.

"Kardeşim! İslâm budur, cennetin yolu budur. Siz de gelin, cennete beraber gidelim…" diyeceksiniz. Vazifeniz var, bu vazife için de beraber çalışmamız lazım.

Allah hepinizden razı olsun.

Bunlar benim sözlerim. Benim sözlerimden ayrı bir de Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in bir hadîs-i şerîfini okumak istedim. Onun için bu kitabı yanımda getirdim. Sohbetimizde bereket olsun, sevap olsun diye sözlerimi onunla bitireyim.

An Osman ebni Hanîfin radıyallahu anhü;

Enne a'mâ etâ ilâ resûlillah sallallahu aleyhi ve sellem fe-kâle.

Osman b. Hanîf isimli sahabi rivayet ediyor ki;

"İki gözü görmeyen âmâ kişi Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerine geldi."

Size mühim bir hadis okuyacağım. Kâğıt kalem olur da yazarsanız çok istifade edeceksiniz.

"İki gözü görmeyen, âmâ kişi Resûlullah'a geldi, dedi ki: Yâ Resûlallah!"

Üd'ullâhe en yekşife lî an basarî. "Yâ Resûlullah! Sen Allah'a dua ediver de Allah benim gözümün âmâlığını, körlüğünü açsın. Gözüm görsün, benim körlüğüm, âmâlığım gitsin. Dua et de gören bir insan olayım yâ Resûlullah!" dedi.

Kâle ev-edeuke. "Peygamber Efendimiz dedi ki: Yoksa sana başka bir şeye mi dua etsem. Bu hâline dua etmesem de âmâlık konusunun dışında başka bir şeyine mi dua etsem?.. 'Allah seni cennetlik etsin, âfiyet versin.' filan mı desem? Nasıl istersin?"

Kâle yâ Resûlullâhi innehû şakka aleyye zehâbu basarî. "Dedi ki: Yâ Resûlallah! Gözümün görmemeye başlaması, âmâlık bana çok ağır geldi. Sen benim gözümün açılmasını iste, ona dua et!" Kâle fentalik fetevadda. "Peygamber Efendimiz buyurdu ki: Madem öyle, pekâlâ! O zaman evine git, sonra abdest al." Sümme salli rek'ateyni. "Sonra iki rekât namaz kıl."

Bunları yapamaz mıyız?

Eve gitmesini biliriz, Abdest almasını da biliriz, iki rekât namaz kılmasını da biliriz; kolay! Şimdiye kadarki şeyler kolay!

Sümme kul. "Sonra şöyle söyle!"

Allahümme innî es'elüke ve eteveccehû ileyke bi-nebiyyî Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem nebiyyi'r-rahmeti yâ Muhammedü innî eteveccehû ilâ Rabbihî bike en yekşife lî-an basarî Allahümme şeffi'hü fiyye ve şeffi'nî fi'n-nefsî.

Peygamber Efendimiz bu duayı öğretti.

"Evine git, abdest al, iki rekât namaz kıl, şu duayı yap." dedi.

Duayı okudum mânasını da söyleyeyim, herhalde mânasını merak ediyorsunuzdur.

Ne diyecekmiş?

Allahümme innî es'elüke ve eteveccehû ileyke bi-nebiyyî muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem nebiyyi'r-rahmeti. "Ey Allah'ım! Ben rahmet peygamberi olan peygamberin Muhammed-i Mustafâ'nın aşkına, hatırına senden istiyorum ve sana yöneldim! Onun hatırına, onun hatırını öne sürerek sana yöneldim yâ Rabbi!"

Bu kadar!

Allahümme innî es'elüke ve eteveccehû ileyke bi-nebiyyî muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem nebiyyi'r-rahmeti.

Sonra duanın öbür tarafında sözü döndürecek:

Yâ Muhammedü innî eteveccehû ilâ Rabbihî bike en yekşife lî an basarî.

Evinde, gözü kapalı veya Resûlullah burada yok ama diyecek ki;

"Yâ Muhammed! Ben Rabbime senin adını öne sürerek, senin aşkını söyleyerek teveccüh ettim, yöneldim, yakardım. Gözümün körlüğünü gidermesi için, seni öne sürdüm."

İki şey diyecek!

Allahümme innî es'elüke ve eteveccehû ileyke bi-nebiyyî muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem nebiyyi'r-rahmeti, diyecek. Bir de Resûlullah'ın gıyabında hitap edecek: Yâ Muhammedü innî eteveccehû ilâ Rabbihî bike en yekşife lî an basarî Allahümme şeffi'hü fiyye.

Sonra yine Allah'a yönelecek, diyecek ki;

"Yâ Rabbi! Şu Muhammed-i Mustafâ'nı benim hakkımda şefaatçi eyle!"

Ve şeffi'nî fi'n-nefsî. "Kendimi de kendim hakkında isteğim şefaatimi kabul eyle, şefaatçi olarak kabul eyle! Ben kendim için gözüm açılsın diye istiyorum ya, Muhammed'i de benim için şefaatçi olarak kabul eyle! Beni de benim için kendim için şefaatçi olarak kabul eyle!"

Peygamber Efendimiz böyle demesini tavsiye etmiş.

Ne dediğini anladınız mı?

Türkçe olarak söyleyeyim:

"Yâ Rabbi! Ben senden habibin Muhammed-i Mustafâ aşkına istiyorum. Sana habibin Muhammed-i Mustafâ, rahmet peygamberi Muhammed'in adını öne sürerek teveccüh ediyorum, yöneliyorum. Yâ Muhammed! Gözümün körlüğünü gidersin diye ben Rabbime senin adını söyleyerek teveccüh ediyorum. Yâ Rabbi! Muhammed'i benim için şefaatçi eyle, beni de kendim için şefaatçi eyle!"

Dua bu! Böyle dua etmesini söylemiş.

"Git evine, abdest al, iki rekât namaz kıl, bu sözleri söyle!" demiş.

Fe-racea ve kat keşifallâhü an basarihî. "Adam Peygamber Efendimiz'in yanına gözü gören bir kimse olarak âmâlığı gitmiş olarak geri döndü!"

Allah'ın kudretine bakın, Resûlullah'ın Allah indindeki kıymetine, şefaatine bakın; Resûlullah aşkına dua edilince Allah'ın nasıl kabul ettiğini anlayın!

Güzel bir hadîs-i şerîf diye bunu size okumak istedim.

Ümmü Enes isimli kadın sahabi rivayet ediyor. O, Peygamber Efendimiz'e demiş ki;

Yâ Resûlallah evsini. "Ey Allah'ın Resûlü! Bana bir nasihat et!"

Peygamber Efendimiz de ona nasihat etmeye başlamış.

Neler söylemiş dinleyelim.

Niye size bunu okuyorum?

Çünkü siz hanımsınız, çünkü hanımın birisi Peygamber Efendimiz'den nasihat istemiş de Peygamber Efendimiz de o hanıma bu nasihatleri söylemiş.

Ne yapmış oluyorum?

Size Resûlullah'ın nasihatlerini aktarmış oluyorum, yansıtmış oluyorum. Sanki ben bir yansıtıcıyım, sanki Resûlullah'ın sözlerini Resûlullah söylüyor da ben yansıtıyorum siz Resûlullah'tan dinliyor gibisiniz.

Peygamber Efendimiz ne nasihat etmiş?

Ühcüri'l-maâsiye fe innehâ efdalü'l-hicreti. "Günahlardan, isyanlardan, haramlardan uzak dur, uzaklaş. Çünkü hicretin en faziletlisi budur."

Peygamber Efendimiz Mekke-i Mükerreme'den Medine-i Münevvere'ye hicret etmişti, kolay bir şey değil.

Oradaki evini tarlasını bıraktı, Adapazarı'ndaki akrabalarının yanına geldi, hicret etti. Kolay mı?

Değil!

Bosna Hersek'teki bir Boşnak aile Sırplar saldırdı diye geldi, Edirne'de kampa sığındı. Dinimi, imanımı, ırzımı namusumu koruyayım, diye hicret etti.

Kolay mı?

Zor... Hicret zor ama çok sevaplı bir şey!

İnsanın dinini yaşamak için korumak için hicret etmesi gerekebiliyor, bu da önemli! Tavsiye de ediliyor, bazen de gerekli oluyor, farz oluyor!

Peygamber Efendimiz burada ne diyor?

"İsyanlardan, günahlardan, haramlardan uzak dur, uzaklaş; bu hicretin en faziletlisidir!"

Demek ki ne yapacakmışız?

Günahlardan kaçınacakmışız. Bir yerden bir yere düşmandan kaçar gibi, biz de günahlardan kaçınacakmışız.

Günahlar neler?

Günahların uzun bir listesi var.

Bu liste nerede vardır?

[Mehmed Zahid Kotku] Hocamız'ın kitaplarında var, Tasavvufî Ahlâk'ta var. Büyük-küçük günahları sıralamış.

Ne günahtır?

İçki içmek günahtır, yalan söylemek günahtır, gıybet etmek günahtır.

Başka?

Zulmetmek günahtır vs.

Bunları öğreneceğiz ve çocuklarımıza öğreteceğiz.

Çocuklarımıza ne zaman öğreteceğiz, hangi yaşında öğreteceğiz?

Buluğa ermeden önce... Melekler onların sevaplarını günahlarını yazmaya başlamadan önceki yaşta, çocuklara günahları öğreteceğiz ki başladığı zaman melekler günah yazmasın, günah işlemesinler de günah yazmasınlar.

Demek ki çocuklara ilkokulda ilk önce, abece'den önce ne öğretecekmişiz?

İlkokul çağında, daha buluğa ermeden günahları öğretecekmişiz.

"Yavrum, yalan söylemek günahtır. Yavrum, zulmetmek günahtır. Karıncanın üstüne basıp ezmek günahtır. Komşunun elmasını, eriğini kopartmak günahtır. Yandaki komşunun camına taş atıp kırmak günahtır…"

Kendimiz de bileceğiz, çoluk çocuğumuza da zamanında öğreteceğiz!

"Hocam, biraz müsaade edin de kırk yaşında öğreteyim…"

İş işten geçti! Kırk yaşına kadar bütün o günahları işleyecek. Kırk yaşında; "Hay Allah, bu da günah mıymış, tüh, ben bunu kırk yıldır işliyordum!.." diyecek, iş işten geçmiş olacak.

Ne zaman öğretmek lazımmış?

Çocuk sorumluluk yaşına basmadan önce annelerin babaların vazifesi... Babaların daha büyük vazifesi ama babalar bu işi yapamaz, yapamıyor.

Neden?

Sabah gidiyor, akşam geliyor, akşam da yorgun geliyor. Çocuk;

"Babacığım." [deyip] boynuna sarıldığı zaman;

"Yavrum, çok yoruldum. Uzak dur, şurada dur, ayaklarım zonkluyor…" diyor, yemeği yedikten sonra çayı içerken uyuklamaya başlıyor.

Kim öğretecek?

Anne öğretecek! Siz öğreteceksiniz, sevabı siz alacaksınız.

Babam hafızdır ama bana Kur'an'ı annem öğretti, sevabı annemin. Babam da söyler her zaman. Bana Kur'an'ı annem öğretti, öteki şeyleri annem öğretti; siz de öğreteceksiniz.

Günahların hepsinden kaçınmayı, Peygamber Efendimiz tavsiye ediyor. Hicretin en faziletlisi bu! Hem siz kaçınacaksınız, hem de çoluk çocuğunuzu kaçındıracaksınız.

"Evladım, aç kal ama haram yeme! Zarara uğra ama yalan söyleme evladım!"

Sana yalan söylemeye sebep olacak işi yapmaz o zaman. Yalan söylememek insanı doğru olmaya götürür. Yalan söylemeye alışmak; "Canım, ben bu işi yapayım da bir yalan kıvırttırırım." demeye götürür. Kötü insan olmaya götürür.

Anlatabiliyor muyum?

Onun için hadîs-i şerîfin birinci tavsiyesini kendiniz ve çocuklarınızda uygulayacaksınız. Günahların hepsinden hicret edeceksiniz, uzaklaşacaksınız. Çünkü en hayırlı hicret bu!

Ve hâfizî ale'l-ferâidi fe innehâ efdalü'l-cihâd. "Allah'ın farzlarına sımsıkı sarılın, emirlerini tutun, yasaklarından kaçının; çünkü cihadın en faziletlisi budur!"

Üçüncü tavsiyesi:

Ve eksirî min zikrillâhi. "Allah'ı çok zikredin, zikretmeyi çoğaltın!"

Peygamber Efendimiz ne tavsiye ediyor?

Dervişlik tavsiye ediyor.

Bak Peygamber Efendimiz ne diyor?

Ve eksirî min zikrillâhi fe inneke lâ te'tîne'llâhe bi-şey'in ehabbe ileyhim min kesreti zikrihî. "Allah'ı zikretmeyi çok yapın ki Allah'ın huzuruna çok zikretmekten daha kıymetli bir ibadetle asla gidemezsiniz!"

İşte terazi, işte meydan, işte ölçü... Sen ölç biç; Peygamber Efendimiz'in ne dediğini gör, onların ne dediğini gör. Kimin doğru söylediğini, kimin eğri söylediğini, kimin yanlış yaptığını kendin ölç!

"Aklın yok mu?"

"Var!"

"Ne kadar?"

"Çok... Satacak kadar!"

Hepimizin aklı var, fazla geldiğinden fazlasını satıyoruz.

Yoksa insan akılsız kalıp da akıl satar mı?

Fazlasını satıyoruz. Bize yine yeteri kadar kaldığı için fazlasını satıyoruz. Demek ki aklımız var.

O hâlde aklın varsa Allah'ın sözünü dinle, Resûlullah'ın sözünü dinle; onlara aykırı söz söyleyenlerin notunu ver:

"Bu, Allah'ın sözüne karşı söz söylüyor. Bu, Resûlullah'ın tavsiyesine aykırı söz söylüyor."

"Ama çok yaldızlı çok çok tirajlı, çok satan, çok meşhur…"

Ben onu bunu bilmem! Allah'a karşı söz söylüyor! Allah bir şey söylüyor, o aksini söylüyor. Resûlullah bir şey söylüyor, o aksini söylüyor.

"Hocam, bu kararı vermek çok zor."

Sen bilirsin! Buyur, serbest! Yollar serbest, meydanlar serbest, hayat serbest!

Meyhanenin yolu, günahın yolu kapalı değil! Askerler geçit vermiyor değil, yasak değil! Herkes her istediğini yapıyor, nasıl istersen yaşa! Neyi istersen karar ver, hangi şeyi doğru görürsen onu yap, sen bilirsin! Yalnız, sonunda pişman olmayacağın işi yap! Sonunda pişman olmayacak hayatı sür!

"Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden

Eteklerinde güneş renkli bir yığın yaprak

Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak

Bir öyle ömür geçir ki olsun

Mevtin sana hande halka mâtem"

Bir şiir var, onunla bitirmiş olayım.

Arap şairlerinden birisi diyor ki;

"Doğduğun zamanları hatırlıyor musun?.."

Hatırlamaz, kimse hatırlamaz. Ben hatırlamıyorum. Kimse doğduğu zamanı hatırlamaz, çünkü o zaman hafıza vs. hatırlayacak durumda değil!

"Doğduğun zaman hatırında mı?"

Hatırlamazsın ama ben söyleyeyim:

Sen ağlar idin, gülerdi âlem

Sen ciyak ciyak bağırırdın. Hatta dışarıdan baban; "Hah bizim çocuk doğdu." diye sırıtmaya başladı.

Neden?

Ciyaklamandan anladı ki çocuk doğdu.

Sen ağlar idin gülerdi âlem

Baban da dışarıda gülüyor, dayın da akrabalar da gülüyor.

Annenin canıda acımış, doğum kolay değil ama;

"Nasıl oldu?"

"Nur topu gibi bir oğlun oldu."

Annen de gülüyor, bak herkes gülüyor!

Sen ağlar idin, gülerdi âlem

Herkes gülerdi.

"Bir öyle ömür geçir ki olsun

Mevtin sana hande halka mâtem."

Hande ne demek?

Hande; "gülücük, tebessüm demek, gülümseme" demek.

Mevt ne demek?

Ölüm.

"Bir öyle ömür geçir ki olsun

Mevtin sana hande, halka mâtem."

"Kardeşim, ey insan, ey muhatabım! Öyle bir ömür geçir ki sen ölürken sen gül, arkadakiler ağlasın!"

Ölen niye güler, ölen ne zaman güler?

Gözünden perdeler kalkar, cenneti görür, cennetteki köşklere gözünü diker, Allah'ın kendisine verdiği imkânları görünce tebessüm eder ruhunu teslim eder.

Neden?

Cennetteki makamını gördü, cennetlik olduğunu gördü. Aşk ile şevk ile gidiyor, bir gül bahçesine girercesine gidiyor.

Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve resûlühû!

Dünya da neymiş?

Arkasına bile bakmıyor! Çünkü cenneti gördü. Cenneti, cennetin güzelliklerini gördü, gülerek gidiyor. Ölürken gülerek gidiyor.

Bu sefer arkadakiler ne diyecekler?

"Ah! Evliyâullahtan filanca göçtü yahu!.."

Hüngür hüngür, hüngür hüngür, hüngür hüngür… Seller gibi yaşlar akacak.

Neden?

"Bir mübarek insan öldü, aramızdan ayrıldı. Biz ne yapacağız şimdi…" diye başlayacaklar ağlamaya!

Ömrü böyle geçirmek lazım. İnsan öyle bir ömür geçirmeli ki âhirete göçerken gülerek gitmeli. Arkadakiler ağlasın, varsın onlar ağlasın. Zaten bir başkası da diyor ki;

"İnsan ölüye ağlamasın, kendisine ağlasın. 'Bunun imtihanı bitti benim hâlim ne olacak?!..' diye insan kendisine baksın!"

Hepimiz imtihandayız. Bu dünya imtihan yeri! Bu dünyada hepimiz imtihan oluyoruz. Şimdi de imtihan oluyoruz, bundan önce de imtihan oluyorduk. Evimize döndüğümüz zaman da imtihan olacağız, ölünceye kadar imtihan devam edecek:

"Bakalım bu parayı nasıl kullanıyor, bakalım bu bilgisini nasıl kullanıyor.  Bakalım bu parayı pulu ziynete mi harcıyor, gösterişe mi harcıyor, fiyakaya mı, cakaya, şaşaaya debdebeye mi harcıyor, kibre mi harcıyor, ucuba mı harcıyor Allah yoluna mı harcıyor. Vaktini ibadetle mi geçiriyor günahla mı geçiriyor. Zevkle mi geçiriyor eğlenceyle mi geçiriyor?.."

Hep imtihan! Hepsi yazılıyor. Zerre kadar hayır yazılıyor, zerre kadar şer yazılıyor.

Allah bizi rızasına uygun ömür sürenlerden eylesin. Faydalı işler yapanlardan eylesin. Gülerek âhirete göçüp cennetiyle cemâliyle müşerref olanlardan eylesin. Arkasında hayırlı eserler bırakanlardan eylesin. Ömrü boş geçirmeyip İslâm için, müslümanlar için, iman için, irfan için çalışanlardan eylesin.

Allah hepinizden razı olsun. Duadan unutmayın.

Diğer Kayıtlar
Başlık Eklenme Tarihi Paylaş Oku Ekle Süre Beğen
playlist play 00.00.1994 - İslamda Tasavvufun Önemi 31.10.2023 playlist oku playlist ekle 30 playlist like
playlist play 01.07.1994 - Hizmet Şuuru, Değişen Dünyada Üzerimize Düşen Görevler 29.11.2022 playlist oku playlist ekle 20 playlist like
playlist play 01.09.1997 - Doğru İnanç, Allah İnancı, Hayattaki Gayemiz 14.07.2023 playlist oku playlist ekle 26 playlist like
playlist play 01.12.1990 - Hayatımızın Gayesi ve Şuurlu Olmak, Kendini Yetiştirmek 31.10.2022 playlist oku playlist ekle 42 playlist like
playlist play 02.02.1993 - Peygamber Sevgisinin Gerekilikleri, 14.07.2023 playlist oku playlist ekle 39 playlist like
playlist play 02.08.1989 - Alim ve İlmin Önemi, İslama Hizmet, Şuurlu Olmak 31.10.2023 playlist oku playlist ekle 38 playlist like
playlist play 03.02.1992 - İslam ve Tasavvuf 14.07.2023 playlist oku playlist ekle 41 playlist like
playlist play 03.07.1994 - İslam Hizmetinin Önemi 31.10.2023 playlist oku playlist ekle 31 playlist like
playlist play 04.02.1992 - Zikrullahın Fazileti ve Çeşitleri 14.07.2023 playlist oku playlist ekle 40 playlist like
playlist play 04.07.1997 - Güzel Huyun Önemi, Tasavvuf 31.10.2023 playlist oku playlist ekle 26 playlist like
playlist play 05.01.1991 - Çalışma ve İcraatın Önemi 31.10.2023 playlist oku playlist ekle 39 playlist like
playlist play 05.02.1992 - Güzel Ahlakın Önemi, Tasavvufta Güzel Ahlak 31.10.2023 playlist oku playlist ekle 45 playlist like
playlist play 06.04.1995 - Dünyadaki Değişiklikler, İslamda Hizmet 31.10.2023 playlist oku playlist ekle 18 playlist like
playlist play 07.07.1994 - Kendini Geliştirmek, Hizmet Şuuru, Mesleki Yeterlilik, Bilim ve Teknoloji, Mimar Sinan 12.05.2023 playlist oku playlist ekle 29 playlist like
playlist play 07.11.1996 - Allahı Zikretmenin Önemi 31.10.2023 playlist oku playlist ekle 34 playlist like
playlist play 10.02.1981 - Hayatın Gayesi ve İmanın Önemi 31.10.2023 playlist oku playlist ekle 47 playlist like
playlist play 11.02.1992 - Din Nedir 25.10.2022 playlist oku playlist ekle 40 playlist like
playlist play 15.02.1997 - Sevginin Önemi ve Sevmeyi Öğrenme 12.05.2023 playlist oku playlist ekle 22 playlist like
playlist play 15.03.1997 - İslamda Sevginin Önemi 10.10.2022 playlist oku playlist ekle 46 playlist like
playlist play 16.05.1997 - Aşure Günü 28.11.2023 playlist oku playlist ekle 28 playlist like
playlist play 16.06.1990 - Gençlere Tavsiyeler, Gençlik ve Allah Rızası, Hedef 31.10.2023 playlist oku playlist ekle 37 playlist like
playlist play 17.06.1998 - Doğru İnanç, Güzel Kulluk 28.11.2023 playlist oku playlist ekle 33 playlist like
playlist play 19.12.1991 - Tebliğ Metodları, Yeni İctimai Çalışmalara Yönelmek 19.09.2023 playlist oku playlist ekle 15 playlist like
playlist play 20.08.1990 - Dini Eğitimin Önemi 28.11.2023 playlist oku playlist ekle 26 playlist like
playlist play 22.12.1997 - Aile Eğitimi, İlmin Eğitimin Sevginin Önemi 28.11.2023 playlist oku playlist ekle 33 playlist like
playlist play 23.04.1992 - Ümmetin Görevi, Hizmet, Peygamber Sevgisi 28.11.2023 playlist oku playlist ekle 54 playlist like
playlist play 23.11.1995 - Hayatımızın Gayesi, Tasavvuf ve Nefis Terbiyesi 29.11.2022 playlist oku playlist ekle 36 playlist like
playlist play 23.12.1997 - Dinler Tarihi 28.11.2023 playlist oku playlist ekle 47 playlist like
playlist play 25.09.1992 - Hizmet, İletişim, Medyanın Önemi 28.11.2023 playlist oku playlist ekle 37 playlist like
playlist play 26.05.1990 - Hayatın Gayesi, Nefis Terbiyesi 28.11.2023 playlist oku playlist ekle 30 playlist like
playlist play 26.12.1990 - İslam Dininin Önemi 05.01.2023 playlist oku playlist ekle 32 playlist like
playlist play 27.04.1993 - Hacı Bektaşı Veli ve Tasavvuf 28.11.2023 playlist oku playlist ekle 43 playlist like
playlist play 27.11.1992 - Üniversite Öğrencilerine Tavsiyeler, Değişen Dünya 13.12.2022 playlist oku playlist ekle 18 playlist like
playlist play 29.10.1992 - Değişen Dünya, Müslümanlara Düşen Vazifeler, Uyanık Olmak 16.01.2023 playlist oku playlist ekle 16 playlist like
playlist play 29.12.1992 - Tebliğ ve İrşad Çalışmaları 25.11.2022 playlist oku playlist ekle 21 playlist like
Kabe
Canlı Yayın
Şuan Canlı Yayın
Hadisler Deryası
AKRA CANLI
 / 
player image icon close icon
AKRA CANLI
Hadisler Deryası
Hadisler Deryası Add Icon volume up
 / 
Canlı Yayın
fast rewind
fast forward
Playlist
Bu özelliği kullanabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir
  
Fikrini Paylaş
TAAHHÜTNAME

Hazırlamış olduğum ve sitenize gönderdiğim/ teslim ettiğim, tamamen orjinal ve bana ait olan, projemin/görüntü veya kaydımın, AKRA MEDİA tarafından kendisine ait kablolu/karasal/uydu, şifreli/şifresiz, free/paralı TV, video, DVD, VCD,VHS ,radyo, kaset, sinema ve sair mevcut yada ortaya çıkacak her türlü İşaret, ses ve /veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletim hakkı ve tüm internet siteleri ve sosyal medya platformlarında yayınlamasına, çoğaltma hakkı, yayma hakkı, işleme hakkı ve temsil hakkının kullanılmasına süresiz olarak müsaade ediyorum.

Projemin/görüntü veya kaydımın, bant, CD, VCD, DVD, GSM, MP3 Player, dijital kayıt vb. tüm yollarla kayıt, çoğaltma ve dağıtım haklarını, bilişim veya iletişim ortamında görüntülenmesini, iletilmesini, okunmasını, izlenmesini, dinlenmesini vb. interaktif veya normal CD, VCD, DVD, GSM, MP3 Player vb. şekilde basılarak veya ses kayıtlarının metin haline getirilip kitap olarak piyasaya sunulmasını sağlayacak her türlü materyal üzerine kaydı ile çoğaltılması, kullanılması, işlenmesi, yeniden ve genişletilmiş şekilde sesli, yazılı ya da görüntülü yayın haklarını, bu suretle de çoğaltılarak kullanılması, dağıtılması, pazarlanması vb. fikri, mali ve manevi haklarımın tamamını, programda gerekli görülen değişiklikleri yapma haklarımı bila bedel olacak şekilde, AKRA.MEDİA sitesine ve bu site'nin yetkilisi ve sahiplerine devir ve temlik ettiğimi, beyan, kabul ve taahhüt ederim.

Şehir Seçin
Close