“Bir resim bizi esir aldı. Ve bunun dışına çıkamadık çünkü bizim dilimizde yatıyordu ve dilimiz bunu bize karşı bir şekilde tekrarlıyordu”
—Ludwig Wittgenstein
Gerçekleri algılarken, çoğu zaman kelimelerin oynadıkları rollerin farkına varamayız. Doğduğumuz andan itibaren, kelimeler, diller ve fikirlerle iç içe yaşarız. Büyütülürken ebeveynlerimiz bir nesneyi ya da bir kişiyi göstererek, ne olduklarını bize açıklar. Örneğin: Bu bir sandalyedir, bu bir kaşıktır. Bebek, kötü, iyi, güzel, orta, çirkin, hoş vs. Bunlarla ve diğerleriyle yargılarımızı şekillendiririz (“Ben iyi bir insanım”, “Dünyanın en iyi anne-babasına sahibim”, “Bazı insanlar kötüdür”, “Bu tür şeyler çirkin veya iğrençtir” gibi). Doğuştan gelen toplummerkezci yanımız yüzünden genellikle toplum tarafından onaylanma veya onaylanmama durumuna göre yargılarımızı ve kararlarımızı oluştururuz. Toplumun onayladığı bakış açılarını çoğunlukla kritik etmeden, sorgulamadan kabulleniriz.
Büyüdükçe ve yaşlandıkça, çeşitli şekillerde zihnimizde bir araya getirdiğimiz kelime ve anlamlara dayanarak ideolojiler, bakış açıları ve dünya görüşleri oluştururuz. Kelimelerin üzerine kurulmuş bu inançlar, zihinlerimizin dokusunu şekillendirir; dünya görüşümüzü, formüle ettiğimiz varsayımları ve bir şeyleri açığa kavuşturmak için kullandığımız teorileri belirler.
Genellikle kişisel menfaatlerimize hizmet eden ya da toplum merkezci bakış açılarımızı destekleyen kelimeleri seçeriz. Bir kelimenin kasıtlı olarak kök anlamını gizleyen ya da anlamını çarpıtan bir dil olan ikili konuşma kavramı buna örnek olabilir. Şu örneklerle daha iyi anlayabilirsiniz:
• Sivil zayiat terimi, savaşta ölen masum insanlar gerçeğini örtbas etmek içindir.
• Biz kendine güvenen insanlarız onlarsa (bize karşı olan herkes) küstah.
Aynı şekilde şu örtülü ifadelere de göz atın:
• Bazen davranışlarımız “senin için yaptıklarımı unutmuş olamazsın” derken, dilimiz “seni severim bilirsin” der.
• Bazen davranışlarımız “başkalarının sorumluluğunu üstlenmekten çekiniyorum” derken, dilimiz “biraz özgürlüğe ihtiyacım var” der.
• Bazen davranışlarımız “işlenen hatalardan daha fazlasını örtbas ediyorum” diye imada bulunurken, dilimiz “hatasız kul olmaz” der.
• Bazen “çok rahat bir insan” dediğimizde, davranışlarımız söz konusu kişinin görgü kurallarını önemsemeyen biri olduğunu ima edebilir.
• “Sadece gerçekten lezzetli yiyecekleri severim” dediğimizde, davranışlarımız “sağlıksız yiyeceklere karşı bağımlıyım” der.
• “Para biriktirmeye çalışıyorum” dediğimizde, davranışlarımız alışveriş bağımlısı olduğumuzu ima eder.
Seçtiğimiz kelimeler "gerçekler" hakkında nasıl düşündüğümüzü belirler. Meslektaşlarınızın makul olmayan düşünme tarzlarına paralel düşünmezseniz, iş birliğine yanaşmayan uyumsuz biri olarak görülebilirsiniz. Bu mantığa göre “iş birliği yapmak”, ne kadar mantıksız olursa olsun, grubun düşüncesini kabul etmek anlamına gelir.
Özetle, davranışlarınız çoğunlukla gerçeği kavramsallaştırmalar- dan ve bu gerçekliklerle ilgili olarak kendinizi nasıl gördüğünüzden (tasavvur etme yoluyla) kaynaklanır. Bu kavramsallaştırmalar seçtiğiniz sözcüklerle çok derin bir şekilde bağlantılıdır.
Kritik düşünürler sözcük seçiminde çok titizdir. “Seni seviyorum” diyorlarsa, size karşı sergiledikleri davranışlarında bu sevginin emarelerini çok rahat bir şekilde görebilirsiniz. “Hayatı sorgulayarak yaşamaya çalışıyorum” dediklerinde, her geçen gün daha akılcı davrandıklarını gözlemleyebilirsiniz. Kritik düşünürler zihinlerinde gerçekte ne olup bitiyorsa onu yansıtmaya ya da kavramsallaştırmaya çalışır. Gerçekte olanı anlatan kelimeleri kullanmaya gayret ederler. Seçtikleri kelimeler vasıtasıyla davranışlarını yönetirler. Örneğin, “Kendi hayatımın patronuyum”, “Kendi gemimin kaptanıyım” vb. Kendini kandırmanın, çoğu zaman olayları gerçeğe değil kendi çıkarlarına hizmet edecek şekilde kavramsallaştırmalarına neden olduğunun farkındadırlar.
Bugün dikkat edeceğiniz şey: Kelimelerin kullanımı
Kelimelerin yanlış kullanımlarına dikkat edin. Başkalarını kendi menfaatlerini önde tutmak için kelimeleri ustaca kullanırken yakala- yın. İnsanların gerçekte olup bitenle alakası olmayan kelimeleri kullanmalarına dikkat edin. Mantıklı ya da doğru olmayan açıklamalara odaklanın. Seçtiğiniz kelimelere de dikkat edin. Hep kendi çıkarlarınıza uygun kelimeleri mi seçiyorsunuz? İnsanları ve durumları daha iyi anlamak için zihninizdeki kelimeleri silin ve hakikati görmeye çalışın. Anlam bilimciler (Semantikçiler) şunu söyler: Sözcük bir eşya değildir. Bu içgörüyü içselleştirdiğimizde, tanımlamalarımıza ve dolayısıyla yaşamlarımıza hâkim olabileceğimiz güçlü bir araca sahip oluruz.
Kelimeleri dikkatli seçme stratejileri:
• Herhangi birisiyle görüş ayrılığına düştüğünüzde, iyi niyetli bir şekilde karşınızdaki insanın bakış açısını mümkün olan en doğru şekilde ifade edin. Karşınızdakinin bakış açısını tasvir ederken kullandığınız kelimeleri fark edin. Bakış açısını daha iyi anlatabilecek farklı kelimeleri arayın. Aynı fikirde olmadığınız bir kişiye -yapabiliyorsanız- görüşlerinizi açık bir şekilde dile getirin. Sözlerinizin bu kişinin bakış açısını yeterince yansıtıp yansıtmadığını sorun. Eğer yansıtamamışsanız karşınızdaki insan tatmin oluncaya kadar yeniden ifade edin.
• Kullandığınız mantıksız kelimeleri fark edin. Gerçek düşüncelerinizi saklayan kelimeleri kullandığınızı fark edin. Neyi saklıyorsunuz? Düşünmenizde neleri görmezden geliyorsunuz? Neler ile yüzleşmekten kaçıyorsunuz? Örneğin, iş hayatında kapana kısılmış hisseden insanlar, esasında kendilerini kapana kısılmış gösteren bir dili kullanırlar. Tuzağa düşüren kelimeleri kullanmak yerine sizi özgürleştiren kelimeleri kullanın. "Durumumu değiştirmek için yapabileceğim hiçbir şey yok" demek yerine "Durumumu değiştirmek için yapabileceğim bir şey var. Sadece bunun ne olduğunu bulmalıyım ve bu yönde ilerlemeye başlamalıyım" deyin. İlk konuşma şekli sizi tuzağa düşürürken ikincisi ise özgür kılar.
• Başkalarının kelimeleri kullanma şekline dikkat edin. Bağlam içerisinde gerekçelendirilebilir kelimeleri kullandıkları zaman dikkat edin.
• İnsanların, başkalarının haklarını göz önünde bulundurmak zorunda kalmadan kelimeleri, istediklerinden daha fazlasını elde etmelerini sağlayacak şekilde kullandığına dikkat edin (Örneğin, insanlar bir şeylerin “ihtiyaç” olduğunu ifade ettiğinde, aslında o şeyler ihtiyaç değil sadece kendi “istek”leridir. Bu, kapitalist ülkelerde bazı ürünlerin aşırı üretimine ve dünya kaynaklarının israfına götüren çok yaygın bir durumdur).
• İnsanların kelimeleri aşağılayıcı şekillerde kullandığına dikkat edin
• Toplumdaki farklı ırk, cinsiyet, din, meslek ya da ideolojiden insanlarla ilgili kullanılan bazı terimler, anlamından ziyade kullanılış amacı yüzünden aşağılayıcı ve ötekileştirici olabilir.
• Birisiyle fikir ayrılığına düştüğünüzde yorumunuzu aktarmak yerine sadece gerçekleri ifade edin. “Bunu hep yapıyorsun ve asla şunu yapmıyorsun” yerine “Bu durumda olup biten hakkında görebildiğim budur. Bunlar gerçeklerdir. İfade ettiğim şeyle hemfikir misin? Bu gerçekleri yorumlamanın en makul yolu nedir?” Bu alıştırmayı yaparken özellikle nefsinizin devreye girerek gerçekleri çarpıtma ihtimalini de hesaba katın.
• Kelime tercihlerinizin farkına varın. Seçtiğiniz her kelimenin gerçeği veya durumu olabildiğince iyi yansıtmasını sağlayın. Çok az insanın sözlerine hâkim olduğunu ve buna bağlı olarak da düşünme ve yaşam kalitelerinin arttığını idrak edin.