İlke ve Değerlerinden Ödün Vermeden
Özgür Yayın Platformu Olarak Kalsın Diye
İmsak04:15 Güneş05:54 Öğle13:06 İkindi16:57 Akşam20:08 Yatsı21:41
Hava - Hava durumuÇok Bulutlu 11°C Nem %71
Türkçe
4 Zilka'de 1446 2 Mayıs 2025 Cuma
4 Zilka'de 1446
İMSAK GÜNEŞ İŞRAK ÖĞLE İKİNDİ AKŞAM YATSI
04:15 05:54 06:39 13:06 16:57 20:08 21:41
Giriş Yap

071.Bakara (143)071.Bakara (143)

Tefsir Sohbetleri

es-Selâmu aleyküm ve rahmetullâhi ve berekatüh!

Geçen hafta Bakara Sûre-i Şerîfe’sinin 142. âyet-i kerîmesini, kıblenin Beytül-Makdis’ten, Kudüs’ten Beytullah’a, Kâbe-i Müşerefe’ye dönülmesini anlatan âyet-i kerîmeyi sohbet konumuz yapmıştık. Bugünkü sohbetimde ondan sonraki 143. âyet-i kerîmeyi konu edineceğim.

Allah sevaplarımızı, sevaplarınızı bol eylesin. Kur’ân-ı Kerîm’in sevgisine, âhirette şefaatine cümlemizi nail eylesin. 

Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm 

Ve kezâlike cealnâküm ümmeten vasatan li-tekûnû şühedâe ale’n-nâsi ve yekûne’r-resûlü aleyküm şehîdâ ve mâ cealne’l-kıbletelletî künte aleyhâ illâ lina’leme men yettebiu’r-resûle mimmen yenkalibü alâ akıbeyhi ve in kânet lekebîreten illâ alellezîne hedallâhü ve mâ kânellâhu liyudîa îmâneküm innallâhe bi’n-nâsi le raûfün rahîm. 

Önce kelimelerin ne anlama geldiğini kısaca bir söylemiş olalım. Cenâb ı Hak Tebâreke ve Teâlâ hazretleri buyuruyor ki; 

Ve kezâlike cealnâküm ümmeten vesatan. “İşte biz, ben Allahu Azîmüşşân sizi böyle ümmet-i vasat kıldık.”

“Kıldık” şeklinde söylenmesi, azamet siygası olduğundan; yoksa Cenâb-ı Hakk’ın vâhid, ehad, ferd; şerîki nazîri olmayan bir olduğu kesin!

Ümmeten vasaten. “Sizi vasat ümmet kıldım.”

Li-tekûnû şühedâe alen-nâs. “Sizler insanlara şahitler olasınız diye böyle yaptım.”

Ve yekûne’r-resûlü aleyküm şehîdâ. “O Resûl de size şahit olsun diye.” 

“O Resûl”den elif-lam ile gelen “resûl”den kasıt da Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz. 

Ve mâ cealne’l-kıbletelletî künte aleyhâ illâ lina’leme men yettebiu’r-resûle mimmen yenkalibü alâ akıbeyh. “Üzerinde olduğunuz kıbleyi de ancak ve sadece Resûlullah’a kim tâbi olacak, bunu ortaya çıkaralım ve bilinsin; kim de sözünden cayıp topuğu üstünde gidecek, bu belli olsun, bunu bilelim diye kıbleyi böyle değiştirmeyi irade buyurdum.” demiş oluyor âlemlerin Rabbi Mevlâmız. 

“Ben sana tâbi oldum ey Allah’ın Resûlü!” dedikten sonra dönüp vazgeçecek [olanları bilmek amacıyla kıbleyi değiştirmeyi irade buyurdum].

 Ve in kânet lekebîreten illâ alellezîne hedallâh ve mâ kânellâhu li-yudîa îmâneküm. “Bu, ancak hidayete erenlere büyük gelir. Allahu Teâlâ hazretleri sizin imanınızı ziyana uğratacak, zayi edecek değildir.” İnnallâhe bi’n-nâsi le raûfün rahîm. “Hiç şüphe yok ki Allahu Teâlâ insanlara çok re’fetlidir, çok merhametlidir. Acır ve onlara merhamet eder, rahmetiyle muamele eyler.” 

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Medine-i Münevvere’ye hicret eyleyince orada 16-17 ay kadar Beytü’l-Makdis’e, Kudüs-ü Şerîf’e doğru namaz kılmıştı. Ama gözünü semaya çevirip kıblenin Kâbe-i Müşerrefe olmasını içinden murad ediyor, temenni ediyordu, emir bekliyordu. Mekke’deyken müezzin mahfeli olan tarafta durup oradan Kâbe’ye doğru namaz kıldığı zaman, hem Kâbe önünde oluyordu hem o cihet kuzeye doğru Beytü’l-Makdis, Kudüs tarafı oluyordu. 

Medine daha kuzeyde olduğu için öyle bir durum mümkün değil! Beytü’l-Makdis’e, Kudüs’e döndüğü zaman mecburen Kâbe arka tarafta kalıyordu. Kâbe-i Müşerrefe’yi çok sevdiğinden buna üzülüyordu. Ecdâdı olan İbrahim aleyhisselam’ın İsmail aleyhisselam’la bina ettiği Kâbe’yi çok sevdiğinden temenni ediyordu. Bir taraftan da yahudiler;

“Ebu’l-Kâsım Muhammed hem bizim dinimizi tenkit ediyor, hem de bizim kıblemize dönüyor.” diyorlardı. 

Hâlbuki bunda bir şey yok! Çünkü Kur’ân-ı Kerîm yahudilerin hatalarını, dindeki değiştirmelerini tenkit ediyor ve dolayısıyla Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem yanlışlıklarını gösteriyor. Yoksa Peygamber Efendimiz’in yahudilerin peygamberlerini de sevdiği ve tasdik ettiği hadîs-i şerîflerle de sabit. Geçtiğimiz haftaki âyet-i kerîmelerde de onların isimlerini okuduk. Onlara sevgisinin, saygısının tam olduğunda bir şüphe yok. 

Ama onlar; “Hem bizi tenkit ediyor hem bizim kıblemize dönüyor!” diyorlardı. 

“Sizin kıbleniz değil, Allah’ın emrettiği bir şey! Sizi tenkit etmesi de sizin hatanızdan kaynaklanıyor!” diye cevaplandırılabilir. 

Allahu Teâlâ hazretleri, Resûlünün bu arzusunu bildiğinden lütfeyledi. Bundan sonra Kâbe-i Müşerrefe tarafına, İbrâhim aleyhisselam’ın binâ etmiş olduğu Kâbe-i Müşerrefe’ye dönmeyi emretti. Bu büyük bir ikram, çok büyük bir inayet, çok büyük bir lütuf. 

Oraya döndürünce başkalarının da bundan sevinmeleri lazımdı. Çünkü aslında İbrahim aleyhisselam’a yahudiler de sahip çıkıyor. Ne diye ona kızsınlar? Kızmaya herhangi bir şekilde hakları da yok! İbrahim aleyhisselam’ın binâ etmiş olduğu mübarek Beytullah’a teveccüh ediliyor. Ama işte onlar o sözleri söylemeğe devam ettiler. 

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, Hz. Âişe anamız radıyallahu anhâ’nın rivayet ettiğine göre Ehl-i Kitabı, yahudileri ve hristiyanları kastederek bir seferinde buyurmuş ki;

İnnehüm lâ yahsudûnenâ alâ şey’in kemâ yahsudûnenâ alâ yevmi’l-cumuah elletî hedânallâhu lehâ ve dallû anhâ ve ale’l-kıbletilletî hedânallâhu lehâ ve dallû anhâ ve alâ kavlinâ halfe’l-imâmi âmîn. 

Sadaka Resûlullâh fî mâ kâl ev kemâ kâl. 

Buhârî, Tirmizî, Neseî ve Hanbelî mezhebinin imamı ve büyük muhaddis Ahmed b. Hanbel; Hz. Âişe anamızdan merfûan rivayet eylemiş. Kaynakları gösterilen bu hadîs-i şerîfte Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki; 

İnnehüm lâ yahsudûnenâ alâ şey’in kemâ yahsudûnenâ alâ yevmil-cumuah. “Onlar, bizden önce kendilerine peygamber gönderilmiş, kitap indirilmiş olan kişiler, yahudiler ve nasrânîler, hristiyanlar bize cuma günümüzden dolayı hased ettiklerinden daha çok, başka bir şeye hased etmezler.” Elletî hedânallâhu lehâ. “O cuma günü ki Allah bize onun şerefini gösterdi. Bizi ona sevk etti ve cumayı bize haftanın bayram günü eyledi. Mübarek, önemli bir gün eyledi. Ve dallû anhâ. “Ama onlar o mübarek günden saptılar. Bundan dolayı onların müslümanlara bu konuda hasedleri çok fazladır. Başka bir şeye hased ettiklerinden çok daha fazla buna hased ederler.” 

Cuma günü haftanın en şerefli günüdür, mü’minlerin bayramıdır ve cuma günü Cuma namazı vardır. Öğle vaktinde öğle namazı değil de Cuma namazı kılınır. Cuma namazı içinde de namazdan önce, çok çok önemli olan hutbe vardır ki cuma farz olduğundan bütün mükellef müslüman erkekler camiye gelecekler ve hutbeyi dinleyecekler. Karşınızda toplanmış olarak müslümanlar bulunuyor; siz de öğreteceksiniz, anlatacaksınız, irşat edeceksiniz, teşvik edeceksiniz, yönlendireceksiniz, dertleneceksiniz, derdinizi açacaksınız, çareleri söyleyeceksiniz. Ne kadar önemli!

Onun için Cuma günü çok önemli, Cuma namazına hazırlanmak çok önemli, cumaya erken gelmek çok önemli! Hutbe okunurken hiç konuşmamak çok önemli! Cumaya gitmek çok sevaplı ama hutbe okunurken yanındakiyle konuşursa sevabı kaçar, lağvetmiş olur. Hatta konuşan bir kimseye, “Konuşma, sus; hutbe okunurken konuşulmaz!” dese onun [sevabı] da kaçar. Demek ki ikaz bile işaretle yapılacak, pürdikkat cuma hutbesi dinlenecek. Çok önemli!

İşte ötekiler [yahudiler ve hıristiyanlar] buna hased ederler. O hâlde biz de bunun şerefini, Peygamber Efendimiz’in bize bildirdiği gibi, Cenâb-ı Hakk’ın Kur’ân-ı Kerîm’de Cuma sûresi diye bir sûre vahiy buyurduğu gibi bizim de cumaya son derece büyük değer vermemiz ve cumayı çok büyük bir zevkle, şevkle değerlendirmemiz, ihyâ etmemiz lazım!

Cuma namazını mutlaka kılmamız lazım! Üç cuma namazını mazeretsiz olarak kılmayan kimsenin gönlü mühürlenir; mâneviyatının kapıları kapanır, çok fena olur. Onun için Efendimiz’in bu ifadesinden cumanın kıymetini bir daha hatırlamış oluyoruz, size de anlatmış oluyoruz. 

Başka neye hased ederlermiş?

Ve ale’l-kıbletilletî hedânallâhu lehâ ve dallû anhâ. “Ve Allah’ın bizi sevk ettiği Kâbe-i Müşerrefe’nin kıblemiz olmasına da çok hased ederler. Onlar bundan sapmışlardır.” 

Hâlbuki Cenâb-ı Hak bize “O tarafa dönün!” diye emir buyurmuştur. Elhamdülillah bu da çok büyük bir nimet!

Ve alâ kavlinâ halfü’l-imâmi âmîn. “Bir de imamın arkasında imam Fâtiha’yı okuduktan sonra; “Hamd âlemlerin Rabbi, Rahmân ve Rahîm olan, din gününün, mükâfat ve ceza gününün sahibi olan Allah’adır. Yâ Rabbi, sen bizi sırât-ı müstakîme sevk eyle, hidayet eyle! Kendilerine nimet verdiğin, mükâfatlandırdığın, sevdiğin kullarının yoluna bizi sevk eyle. Kendilerine gazap ettiklerinin veya yoldan sapmış olanların yoluna değil.” [âmîn denmesine hased ederler].

“Eski Ehl-i Kitabdan yahudileri ve hristiyanları kasdediyor.” diye bu sözden kastın onlar olduğunu Peygamber Efendimiz açıklamış. 

Böyle dua ettikten sonra; “Âmîn.” diyoruz. Topluca namaz kılınıyor, ne kadar şerefli! Dua ediliyor, ne kadar güzel! Duanın sonunda da; “Âmîn.” deniliyor, topluca o duaya iştirak edilmiş, o tasdik edilmiş oluyor. “Biz de onu istiyoruz.” denmiş oluyor. Bunlara hased ederler. 

Demek ki kıblemiz, Kâbe-i Müşerrefe’miz çok kıymetli! Elhamdülillah hacılar geliyorlar, görüyorlar Gelemeyenlere de Allah zenginlik versin, sıhhat versin, imkân versin, kudret versin de bu mübarek ibadeti yapsınlar. Bu güzel yerleri haclar, umreler yaparak görsünler. Peygamberlerin cevelangâhı olan yerlerde dolaşsınlar. Haccın güzelliklerini tatsınlar ve nimetlerinden, menfaatlerinden faydalansınlar. Temenni ederiz ki herkes görsün. Demek ki Kâbe-i Müşerrefe’miz son derece önemli, kıymetli. 

Bizim Avustralya’daki kardeşlerimiz de kendi derneklerinin işareti olarak bir hilâl yapmışlar, hilâlin iki ucu arasına da Kâbe resmini koymuşlar. Buluşları çok hoşuma gitti. Dernek için fevkalâde sevimli bir işaret olmuş. Amblem diyorlar ya, o kelime benim hoşuma gitmiyor; “rumuz, remz” diyelim, derneğin remzi. 

Şimdi bunları geçen haftaki izahlarımızdan anlamıştınız. 

Bugünkü âyet-i kerîmede Cenâb-ı Hak buyuruyor ki;

Ve kezâlike cealnâküm ümmeten vasatan. “İşte böyle biz sizi ümmet-i vasat eyledik. Ey müslümanlar, siz ümmet-i vasatsınız!” 

Burada “vasat” ne demek?

Vasat kelimesi, Türkçe’de “orta” demek. Vasatî, “ortalama” demek. Ama burada vasatın “orta” demekten daha özel bir mânası var. Müfessirler buyuruyor ki;

el-Vesatu hâhünâ el-hıyâru ve’l-ecvedü. “Burada vasat, ‘en hayırlı ve en iyi’ demek.” 

Ecved, ceyyîd kelimesinin ism-i tafdîlidir. 

Ceyyid, “güzel, iyi” demek. Arapça’nın konuşulduğu diyarlarda notları yazarken ceyyid yazıyorlar, iyi demek. “Pek iyi”ye de ceyyid cidden yazıyorlar. 

Ecved de “en iyi” demek. 

Demek ki; “Sizi ümmet-i vasat kıldık.” demekten, “Ben Azîmüşşân sizi en iyi ümmet kıldım, en hayırlı ümmet kıldım.” mânası kast ediliyor. Vasat kelimesi burada şerefi gösteren bir sıfat. Bunun kullanım olarak başka yerlerde de misalleri var: 

Araplar Kureyş için evsâtü’l-arab, “Arap’ın en hayırlısı!” derler; “Kendilerinden peygamberler gelmiş, soyları peygamberlere dayalı, asaletli kimseler” demek. Nesepçe ve mevkice, ikamet ettikleri bölge bakımından da en şerefliler. Çünkü ikamet ettikleri bölgede Beytullah var: 

İnne evvele beytin vudıa li’n-nâsi lellezî bi-bekkete mübâreken ve hüden li’l-âlemîn. 

İnsanlar için ilk yapılmış mübarek ibadetgâh Kâbe-i Müşerrefe’nin çevresinde oturuyorlar. Oturdukları yer bakımından en şerefliler. Soylarının, neseblerinin bağlı olduğu yer bakımından da İbrahim aleyhisselam’a, İsmail aleyhisselam’a bağlılar, çok şerefliler. Onun için evsâtü’l-arab, eşrefü’l-arab, “Arap’ın en şereflisi, en iyisi, en hayırlısı” diyorlar. 

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e de;

Vasaten fî kavmihî. “Kavmi içinde vasat bir kimse.” diye tavsifte bulunurlardı. Eğer bizim mânamıza olsaydı “orta bir kimse, orta hâlli bir kimse” demek olurdu. Hayır, o mânaya değil; “en şerefli, en iyi, en mükemmel, en hayırlı” demek. Buradan, Resûlullah’a verilişinden anlaşılıyor.

Eşrefühüm neseben, “Arapların neseb bakımından en şereflisi” demek. Bir de;

es-Salâtü’l-vustâ, “orta namaz” var ama ikindi namazı kast ediliyor. Birçok rivayetler, açıklamalar var, çok kıymetli olduğu için bu ad verilmiş. 

Kıymeti nereden belli?

İkindi vaktinde, artık çarşı pazarda telaşın çok olduğu bir zamanda, insanın işine iyice daldığı bir zamandır. O arada Cenâb ı Hakk’ı unutmayıp ikindi namazını kılmak son derece önemli oluyor. Onun için ona da şerefinden dolayı es-Salâtü’l-vustâ denilmiş. 

Demek ki Allahu Teâlâ hazretleri bu ümmeti en şerefli bir ümmet kılmıştır. 

Bunun böyle öyle olduğu nedendir? 

Çünkü en mütekâmil şeriatı, İslâm şeriatını kabul etmişler, ona girmişler ve Allah’ın en sevdiği yola girmişler. En güzel, en açık seçik, en tabii, doğal, insanın tabiatına, yaratılışına, hilkatine uygun hükümler ihtiva eden en güzel, en uygulanması suhuletli dine sahibiz. 

Başka âyet-i kerîmeler de var demiştim, onlardan bir misal vereyim. Rabbimiz buyuruyor ki;

Hüvectebâküm ve mâ ceale aleyküm fi’d-dîni min harac. “O Allah sizi seçti ve din konusunda size meşakkat yüklemedi.”

Millete ebîküm İbrâhîm hüve semmâkümü’l-müslimîne min kablü ve fî hâzâ. “Sizi, babanız İbrahim aleyhisselam’ın dini üzere kıldı. Daha evvelce de şimdi bu zamanda da sizi ‘müslümanlar’ diye adlandıran o Allah’tır.”

Li-yekûner-resûlü şehîden aleyküm ve tekûnû şühedâe alen’-nâs. “Tâ ki Resûlullah sizin üzerinize şahit olsun, size şehadet etsin ve sizler de insanlara şahit olasınız diye Cenâb-ı Hak sizi ‘müslüman’ diye isimlendirdi, sizi seçti ve size nice kolaylıklar ihsan eyledi.” mânâsına. 

Demek ki Allahu Teâlâ hazretleri böylece bizi en şerefli ümmet kıldı. 

Bakara sûresinin âyet-i kerîmesinin kelimelerine dönüyoruz:

Li-tekûnû şühedâe alen-nâs. “Tâ ki insanlara şahitler olasınız.” 

İnsanlara, bütün halka, bütün beşere, başka milletlere de âhiret gününde şahit olacağız. Resûlullah da bize şahit olacak. Bunun nasıl olacağını biraz sonraki hadîs-i şerîflerle siz de anlamış olacaksınız. 

Ebû Saîd el-Hudrî hazretlerinden rivayet olunmuş ki;

Kâle Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem. “Peygamber Efendimiz bir keresinde şöyle buyurmuş, ümmetine anlatmış.” Yud’â nûhun yevme’l-kıyâmeh. “Kıyamet gününde Nuh aleyhisselam dîvân-ı ilâhîye çağrılır, davet olunur. Mahkeme-i kübrâda sorgu sual edilir.” Feyükâlü lehû hel bellağte? “Ona denilir ki: Sen tebliğ vazifeni yaptın mı?”

“Allah’ın sana bildirdiği hükümleri, emirleri yasakları ümmetine bildirdin mi yâ Nuh?” diye kendisine sorulur. Nuh aleyhisselam;

Fe yekûlü: Neam. “Evet, vazifemi yaptım.” der. 

Feyud’â kavmühû. “Onun arkasından da Nuh aleyhisselam zamanında yaşamış, onun muhatabı olan kavmi, mahkeme-i kübrâya çağrılır. Fe yukâlü lehüm hel bellağaküm. “Onlara denilir ki: Nuh aleyhisselam size tebliğ etti mi?”

“Size vazifesini getirdi mi, peygamberliğini yaptı mı, emirleri nakletti mi, Allah’ın buyruklarını öğretti mi?” diye sorulur. Çoğu kâfir ya, tufanda helâk oldular ya…

Fe yekûlûne: Mâ etânâ min nezîrin ve mâ etânâ min ehadin. “Bize böyle bir uyarıcı, ikazcı hiç gelmedi. Böyle bir görevli kimse bize hiç gelmedi.” diye yalan söylerler.

Demek ki kâfirin kâfirliği mahkeme-i kübrâya kadar dayanıyor, devam ediyor; Allah ıslah etsin. Kıyamet kopmuş, Allah’ın divanına gelmişler, hâlâ dîvân-ı ilâhîde söylediklerine bak! 

Fe yukâlü li-nûhin men yeşhedü leke? “Onun üzerine Nuh aleyhisselam’a buyrulur ki: Sana şimdi kim şahitlik yapacak?”

 “Kavmin, ‘Hayır, bize kimse gelmedi!’ diyor, sen de ‘Tebliğ ettim.’ diyorsun. Şimdi senin şahidin kim olacak?” diye sorulur.

Fe yekûlü: Muhammedün ve ümmetühû. “Muhammed aleyhisselam ve onun ümmeti bana şahit olur.” der. 

Peygamber Efendimiz; 

“Bundan dolayı Cenâb-ı Hak Kur’ân-ı Kerîm’de Ve kezâlike cealnâküm ümmeten vasatâ, “Sizi Allah ümmet-i vasat kıldı.” diye bu âyet-i kerîmeyi indirdi.” diyor. 

Kâle: Ve’l-vesatu el’adlü. “Vasat; tam adaletli, dosdoğru söyleyen, âdil demek.”

Ve tüd’avne teşhedûne lehû bi’l-belâği. “Siz çağrılacaksınız ve tebliğ edip etmediği hususunda sizin şehadetiniz alınacak.”

Sümme eşhedü aleyküm. “Sonra ben de size şahitlik edeceğim.”

“Evet, bunlar mü’minlerdir. Bunlar benim emirlerimi tuttular yâ Rabbi, benim tebligatıma göre böyle söylüyorlar, diyeceğim.”

Kitaplarda yazılan çok önemli bir nokta var. İslâm dini o kadar önemli ki eğer İslâm dini gelmeseydi, Peygamber Efendimiz gelmeseydi, Peygamber Efendimiz ve Kur’ân-ı Kerîm; “Şu şu peygamberler hak peygamberdir.” demeseydi, İbrahim aleyhisselam’dan bahsetmeseydi, Musa aleyhisselam’dan, İsa aleyhisselam’dan bahsetmeseydi kimse onların yirminci yüzyılda bile kabul edilecek bir şeyi olduğunu anlayamazdı. 

Ama Peygamber Efendimiz geldi, hem ümmetine eskileri anlattı, tasdik etti hem de hepsinin kaynağının Cenâb-ı Hak olduğunu, Cenâb-ı Hak’tan gelen emirler olduğunu bildirdi. Hem de hepsinin Allah’ın hak peygamberi olduğunu bildirdi. Dinlerin de Allah tarafından [gönderildiği şekliyle] kendi zamanlarındaki bozulmamış hâliyle makbul dinler olduğunu bildirince o zaman onlar kuvvet kazandı. Mucizeleriyle her şeyiyle âhir zaman peygamberi olan Peygamber Efendimiz’in o bildirmeleri sayesinde onlardan da kimse şüphe etmez duruma geldi. 

Binâenaleyh, hristiyanların ve yahudilerin İslâm’a, müslümanlara, Peygamber-i Zîşân’ımıza sonsuz şükran borçları var, medyûn-u şükrandırlar. Çok teşekkür etmeleri lazım! Çünkü üst üste yığılmış şeylerin temeli çekilirse paldır küldür hepsi yıkılır gider. İslâm’ı kabul etmezlerse kendileri de bindikleri ağacı kesmiş olurlar, dayandıkları yeri tahrip etmiş olurlar. Yıkılır giderler, hiçbir şeyleri kalmaz. Çok şükran borçları vardır. 

Ebû Saîd el-Hudrî hazretlerinden şu rivayet de var:

Kâle Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem yecîü’n-nebiyyü yevmel-kıyâmeti ve meahû racülâni ev ekserü min zâlike. “Peygamber Efendimiz buyurdu ki: O mahkeme-i kübrâya o gün bir peygamber gelir, yanında ikiden fazla insan var.” 

Peygamber Efendimiz mahkeme-i kübrânın hâlini anlatıyor. Demek ki çok kimse kabul etmemiş, birkaç kimse onun peygamberliğini anlamış. Demek ki ötekiler inkâr etmişler. 

Feyüd’â kavmühû. “Gönderildiği kavmi huzur-u ilâhîye, dîvân-ı ilâhîye çağrılır. Fe yukâlü: Hel belleğaküm hâzâ. “Onlara: ‘Bu size tebligâtını yaptı mı?’ diye sorulur.” Fe yekûlûne: Lâ. “Onlar da; ‘Hayır, yapmadı!’ derler.” Fe yukâlü lehû: Hel-bellağte kavmeke? “Divân-ı ilâhîde o peygambere sorulur: Sen kavmine tebliğâtını yaptın mı?” Fe yekûlü: Neam. “Yaptım, der.” Fe yukâlü: Men yeşhedü leke. ‘Sana kim şahitlik edecek?” Fe yekûlü muhammedün ve ümmetühû. “Muhammed şahitlik edecek ve ümmeti şahitlik edecek.” Feyüd’â muhammedün ve ümmetühû. “Onun üzerine Muhammed aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm Efendimiz ve ümmeti mahkeme-i kübrâya çağrılacak.” Fe yukâlü lehüm: Hel belleğa hâzâ kavmehû. “Bu peygamber bu kavme peygamberlik vazifesini tebliğ etti mi? Tebligâtını yaptı mı, duyurdu mu?” Fe yekûlûne: Neam. “Ümmet-i Muhammed, ‘Evet’ diyecekler.” Fe yukâlü: Ve mâ ilmüküm? “Onlara, ‘Bunu nereden biliyorsunuz?’ denilecek.” Fe yekûlûn câenâ nebiyyünâ fe ahberanâ enne’r-rusüle kad bellağû. “Müslümanlar şahitlik makamında, mahkeme-i kübrâda; ‘Peygamberimiz bize geldi ve bize bildirdi ki: Şu şu peygamberler vazifelerini, tebliğâtını yaptılar.’ Biz de o sözü sâdık olan, âhir zaman peygamberi, Habîbullah’ın o sözüne dayanarak biliyoruz ki bu vazifeyi yaptı.” 

Fe zâlike kavlühû azze ve celle. 

“İşte bu, Cenâb-ı Hakk’ın şu âyet-i kerîmesinde!” diye Peygamber Efendimiz bu üzerinde durduğumuz âyet-i kerîmeyi okumuş:

Ve kezâlike cealnâküm ümmeten vasatan. “Böylece sizi ümmet-i vasat eyledik, adalete şehadet eden şerefli kimseler eyledik.” Li-tekûnû şühedâe ale’n-nâs ve yekûne’r-resûlü aleyküm şehîdâ. “Siz insanlara şahitler olasınız diye ve Resûlullah da size şahit olsun diye [böyle yaptık]!” 

Yine Peygamber Efendimiz’den rivayet olunmuş ki; 

Ene ve ümmetî yevme’l-kıyâmeti alâ kûmin müşerrefîne ale’l-halâik. “Ben ve ümmetim kıyamet gününde bir tepenin üzerinde, insanlara yüksek mevkiden aşağıya doğru tepeden ovaya bakar gibi yüksekten bakacağız, orada duracağız.” Mâ minen-nâsi ehadün illâ vedde ennehû minnâ. “İnsanlardan hiçbir kimse olmayacak ki bizden olmayı istemesin.”

Hepsi, “Ah, biz de şunların yanında olsak şunlarla beraber olsak!..” diye temenni edecekler, isteyecekler. İçleri gidecek, canları çekecek.

Ve mâ min nebiyyin kezzebehû kavmühû illâ ve nahnü neşhedü ennehû kad belağa risâlete rabbihî azze ve celle. “Ve hiçbir peygamber yok ki kavmi onu yalanlamış, inkâr etmiş, kabul etmemiş; biz o peygamberi tasdik edeceğiz. Hiçbir peygamberi bırakmayacağız, hepsini tasdik edeceğiz. ‘O Rabbinin kendisine verdiği vazifeyi yerine getirdi. Aziz ve Celîl olan Allah celle celâlühû ve amme nevâlühû hazretlerinin peygamberlik vazifesini yerine getirdi.’ diye şahitlik edeceğiz.” 

Sevgili kardeşlerim!

Demek ki bizim âhirette böyle bir şahitlik durumumuz var! Çünkü Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bize ulûm-u evvelîni vel-âhirîni anlattı. Geçmişleri de anlattı; Âdem aleyhisselam’ın cennetteki hayatından, yeryüzüne inişinden, Havvâ anamızdan, Nuh aleyhisselam’dan, İbrahim aleyhisselam’dan, Musa aleyhisselâm’ın Firavunla mücadelesinden, Yakub aleyhisselam’dan, Yusuf aleyhisselam’dan… hepsini anlattı. Onun için biz peygamberler tarihini biliyoruz, peygamberleri tanıyoruz. Allah’ın bildirdiği kadarını, Peygamber Efendimiz’in bize öğrettiği kadarını tanıyoruz. Peygamber Efendimiz de Allahu Teâlâ hazretlerinin bildirmesiyle biliyor: 

Ve mâ yentıku ani’l-hevâ. İn hüve illâ vahyün yûhâ. “O kendi heva ve hevesinden konuşmaz, söylediği bilgiler Cenâb-ı Hak’tandır!” 

Tabii biz de onu biliyoruz. Peygamberleri tanıyoruz, tasdik ediyoruz ve şahitleriz. O bakımdan önemli bir görevimiz var. 

Ve mâ cealne’l-kıbletelletî künte aleyhâ illâ lina’leme men yettebiu’r-resûle mimmen enkalibü alâ akıbeyh ve in kânet lekebîreten illâ alellezîne hedallâh.

Neden Cenâb-ı Hak Teâlâ kıbleyi değiştirdi, “Yâ Muhammed, ey benim sevgili habibim! Bundan sonra yönünü İbrahim aleyhisselam’ın binâ ettiği Kâbe-i Müşerrefe’ye dön!” dedi? Bu tahvilin, bu değiştirmenin ilâhî hikmeti ne? 

Burada, kim Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e tâbi olacak kim dönüp vaz geçip inkâr edip kabul etmeyip cehenneme doğru gidecek; bunu imtihan etmek için ve bilinsin diye böyle bir hikmete dayalı olarak Cenâb-ı Hak böyle eylemiş, takdir buyurmuş.

“Kim Peygamber Efendimiz’e tâbi oluyorsa onun hâli belli olsun, kim mürtet olarak irtidat ederek küfre dönecek, belli olsun!” diye bir imtihan, bir sınama olmuş oluyor. 

Ve in kânet lekebîreten illâ alellezîne hedallâh. “Bu -Beytü’l-Makdis’ten Kudüs tarafına dönmekten vazgeçip Kâbe-i Müşerrefe’ye dönmek- çok büyük bir olay! Muazzam bir olay, çok önemli, çok anlamlı bir olay! Ancak Allahu Teâlâ hazretlerinin hidayete erdirdikleri bu olaydan başarı ile çıkabilir, imanı ile hazmedebilirler.” 

“Allahu Teâlâ hazretlerinin emri madem bu sefer böyle imiş, ben de Cenâb-ı Hakk’ın emrini yine tutarım.” derler. Kalbi Allah tarafından nurlandırılmış olan, doğru yola sevk edilmiş, hidayet edilmiş olan insanlar ancak bunu tasdik ederler, tereddüt etmezler. 

Burada hemen Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz’i hatırlıyoruz. Mühim olaylarda imanı kuvvetli insanların nasıl davrandığının misalidir. Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz’in imanıyla ümmetin imanı tartılsa Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz’in imanının daha kuvvetli olduğu hadîs-i şerîflerde söylenmiştir. 

Mesela müşrikler koşarak geliyorlar:

“Bak senin bu arkadaşın şimdi ne dedi?” 

“Ne dedi?” diyor. 

“Ne diyecek, güya bu gece miraca çıkmış, Kudüs’e gitmiş. Oradan Cenâb-ı Hakk’ın dîvân-ı ilâhîsine gitmiş. Böyle anlatıp olmayacak şeyler söylüyor. Artık bu sefer de onaylamazsın ya?..” gibilerinden soruyorlar. 

Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz diyor ki; 

“Bu sözleri ondan duydunuz mu? O mu söyledi yoksa siz mi atıp tutuyorsunuz?” 

“Yok, o söyledi.”

“Eğer gerçekten o öyle söylediyse öyledir, Kudüs’e de gitmiştir, miraca da çıkmıştır!” diyor. 

İşte kuvvetli tasdik böyle oluyor. Pırıl pırıl nurlu bir kalp olduğu zaman, iman kuvvetli olduğu zaman Cenâb-ı Hak ne derse razı oluyor. 

“Cihada çıkın!” 

“Pekiyi yâ Rabbi! Madem sen öyle emretmişsin, o hâlde emrin başım üstüne!”

Doğu Anadolu tabiriyle söyleyelim: Başım gözüm üstüne!

Cihatsa cihat, oruçsa oruç, namazsa namaz, masrafsa, zekâtsa zekât… 

Dikkat edilirse Cenâb-ı Hak kullarına nefislere ağır gelecek şeyleri emrediyor: 

“Ver bakalım paranın bir kısmını!”

Kimisi cimriliğinden vermiyor. Vermeyince de tabii mahvoluyor. 

“Hadi bakalım; yemeğini yeme, oruç tut!”

Kimisi dayanamıyor, kıvırttırıyor. Tabii Cenâb-ı Hak onun art niyetini, hilesini, her şeyini bildiği için o zaman kaybetmiş oluyor. 

İmtihan!

İşte kalbinde Allah’ın nur vermiş olduğu kimseler, Allah’ın hidayet ettiği kimseler bu büyük olaydan sarsılmadılar. “Tamam, Beytül-Makdis’e dönülüyordu, şimdi Kâbe’ye dönülecek.” [deyip] hemen kabul ettiler. İşte bu mühim, çok muazzam olay; bir imtihan olarak bu Cenâb-ı Hakk’ın hikmeti! Ondan dolayı emredildi. 

Böyle şeylerde, bu gibi olaylarda insanlar ikiye ayrılır. Bir kısmı kabul eder bir kısmı da ters yönden bakar, reddeder kâfir olur. 

Mesela: 

Ve izâ mâ ünzilet sûretün feminhüm men yekûlü eyyüküm zâdethü hâzihî îmânâ.

Kur’ân-ı Kerîm’den bir sûre indiği zaman etraftaki insanlardan bunu duyanlardan bir kısmı ne dediler?

Fe minhum men yekûl eyyüküm zâdethü hâzihî îmânâ. “Derler ki: Sizin hanginizin imanını bu inen âyetler kuvvetlendirdi?” 

Fe emmellezîne âmenû fe zâdethüm îmânen ve hüm yestebşirun. “İman edenlerin imanları arttı, imanca takviye oldular, kuvvetlendiler ve sevindiler, müjdelendiler. Sûreler indiği zaman müjde verilmiş gibi memnun oldular, olurlar.” 

Ama aynı olay bunların imanlarını arttırırken sevinçlerini arttırırken gönüllerinde hastalık olan, kalplerinde maraz olanlar ne yapar?

Ve emmellezîne fî kulûbihim maradun fezâdethüm ricsen ilâ ricsihim. “Gönüllerinde hastalık olan, kalplerinde maraz olanların kötülüklerine, pisliklerine imansızlıklarına, küfürlerine küfür eklenir, inatları, kötü huylulukları artar.”

Ve mâtû vehüm kâfirûn. “Kâfir olarak ölür giderler.” 

İmtihanı kaybediyor veya kazanıyor. 

Kul hüve lillezîne âmenû hüden ve şifâ’. “Allah’ın âyetleri, iman edenler için hidayet gösteren bir ışıktır ve gönüllere, akıllara, kalplere şifadır.”

Vellezîne lâ yü’minûne fî âzânihim vakrun. “Ama inanmayanlara gelince onların kulakları sağırdır, kulakları tıkalıdır.”

Ve hüve aleyhim amâ’. “Bu konulardaki incelikleri göremezler, imanı anlayamazlar!” deniyor.

Yine başka bir âyet-i kerîme: 

Ve nünezzilü mine’l-kur’âni mâ hüve şifâün ve rahmetün li’l-mü’minîn. “Biz Kur’ân-ı Kerîm’den, mü’minlere şifa olan rahmet olan bazı âyetleri indiririz.” 

Ve lâ yezidü’z-zâlimîne illâ hasârâ. “Ama bu âyetler, zalimlerin ancak hüsranını arttırır; kızarlar, köpürürler, iç gayzlarından, kinlerinden içlerinde çeşitli duygular çarpışır.” 

İman güzel telakkiyi sağlıyor; imansızlık da red ve küfre düşürüyor. İşte bu imtihan!

Cenâb-ı Hak her zaman âyetlerle, olaylarla insanları, bizleri imtihan ediyor. Bizim de hayatımızda karşılaştığımız çeşitli olaylar birer imtihandır. Zorlama oluyor: “Bakalım namazı bırakacak mı?” Zorlama oluyor: “Bakalım Allah’ın dininden dönecek mi?” Zorlama oluyor: “Bakalım küfre girecek mi?” Bulgaristan’da, Sırbistan’da, Kosova’da, Bosna’da, Keşmir’de daha başka yerlerde geçtiğimiz yıllarda, geçtiğimiz asırlarda ve günümüzde bunları hep görüyoruz. 

Cenâb-ı Hak herkesin dinindeki sağlamlığı ölçüyor. Kânun-u ilâhîsi veya âdet-i ilâhiyyesi böyle. İmtihan dünyası olduğu için hep imtihan oluyoruz. 

Buradan çıkan ana dersimiz nedir? 

Bu âyetlerden bizim maksadımız şunu veya bunu kınamak değil. İbret almaktır, kıssadan hisse çıkartmaktır: “Onlar öyle yapmış, aman biz bu hataya düşmeyelim! Aman imanı baş tacı edelim, imanı en üstün tutalım! Aman, imanımızı kaybetmeyelim! Aman dünyayı tercih edip âhireti berbat etmeyelim! Aman zevke keyfe dalıp da Allah’ın gazabına uğrayacak günahları işlemeyelim!” diye dikkat etmemiz lazım! 

Allah bazen insanın bedenine imtihan verir, hastalık verir. Kimisi dayanamıyor, intihar ediyor. İntihar eden cehenneme gidecek. İntihar etmek yok! Sabrederse mükâfatı var. 

Kimisinin malına geliyor, malı gidiyor. Eyyûb aleyhisselam’ın neleri neleri varmış; sürüleri, malları, evlâd ü iyâli… Cenâb-ı Hak hepsini almış ama o yine sabretmiş. Ondan sonra da Allah’ın çok sevdiği, methettiği bir kul oluyor. 

İmtihan peygamberlere de geliyor. Hatta en şiddetli imtihanlar peygamberlere, ondan sonra Allah’ın yakın evliyâullah kullarına, ondan sonra derece derece müslümanlara gelir. İmtihanını başarılı cevaplandıran, davranışını güzel ayarlayan cennete gider, mükâfatını alır, Allah’ın lütfuna erer; yapmayanlar da cezasını çeker. Bunun misalleri pek çoktur. 

Demek ki bu gibi durumlarda kendimize dikkat edelim! Sahâbe-i kirâm da bu işi böylece yapmışlar, şek ve tereddüde düşmeden Resûlullah Efendimiz ne tavsiye etti ise onu aynen yapmışlar. 

İbn Ömer, Ömer’in oğlu radıyallahu anhümâ Hz. rivayet ediliyor, sahabenin durumunu gösteren bir rivayet: 

Beyne’n-nâsü yusallûne’s-subha fî mescid-i kubâ. 

Beynâ, izâ mânasına.

Beyne’n-nâsü yusallûne’s-subha fî mescid-i kubâ. “O vakit ki insanlar Kuba mescidinde sabah namazını kılıyorlardı. İz câe racülün. “Onlar namaz kılarken birden bir adam geldi.” 

Ne dedi? 

O da müslüman. Kuba Mescidi Medine-i Münevvere’nin kenarında, yakınında bir başka mıntıkada. Medine’den ayrı, epeyce yürünerek gidilen bir yer. 

Fekâle: Kad ünzile ale’n-nebiyyi kur’ânün. “Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz’e Kur’ân-ı Kerîm âyeti indirildi. Kesin olarak, tereddütsüz bir âyet-i kerîme indirildi.”

“Kad” burada mâzînin evveline gelince kesinlik ifade eder.

Ümira en yestakbile’l-kâ’bete. “Bu âyet-i kerîmede Kâbe’ye dönmesi Allah tarafından Peygamber Efendimiz’e emredildi.

Festakbilûhâ. “Siz de Kâbe’ye dönün bakalım!” dedi. 

Namazdalardı, sabah namazı kılıyorlardı, böyle dedi.

Feteveccehû ile’l-kâ’beh. “Onlar bu sefer Kâbe-i Müşerrefe’ye döndüler.”

Bu olayı anlatan bir diğer rivayette de: 

Kânû rükûan. “Rükû etmiş durumdalardı, rükû hâlinde idiler.” 

Rükû’ burada râki’ kelimesinin çoğuludur, masdar değil. Fuûl vezni bazen fâil vezninin çoğulu olur. 

Festedârû kemâ hüm ile’l-kâ’beti ve hüm rükû’. “Onlar bunun üzerine yine rükû hâlinde olarak Kâbe’ye döndüler. Rükû hâlinde iken Kâbe-i Müşerrefe’ye döndüler.” 

Bu neyi gösteriyor? 

Hâzâ yedüllü alâ kemâli tâatihim lillâhi ve li-resûlihi. “Sahabenin Allah’a ve Resûlullah’a itaatinin ne kadar sağlam olduğunu gösteriyor. Allah’ın emirlerine nasıl olduklarını gösteriyor, radıyallâhu anhüm ecmaîn.”

Böyle yaptılar, hemen namazın içinde tehir de etmeden değiştirdiler. 

Ve mâ kânallâhu li-yudîa imâneküm. “Allah sizin imanınızı zarara uğratacak, ziyan edecek, kaybettirecek değildir.”

Bu ne demek? 

“Sizin Kâbe’ye dönmenizden evvel 15-16-17 ay kadar, namaz farz olduktan sonraki zamanınızda Kudüs-ü Şerîf’e döndüğünüz zamanki ibadetlerinizi, namazlarınızı Allah zayi edecek değildir. O kıldıklarınız da makbuldür. Sevabını Allah verecek!” demek. 

el-Berâ b. Âzib radıyallahu anh’ten rivayet edilmiş ki; 

Mâte kavmün kânü yüsallûne nahve beyti’l-makdîs. “Birtakım insanlar Kudüs’e dönüldüğü sırada dünyalarını değiştirdiler, vefat ettiler.”

Bu kıblenin değiştirilme zamanına yetişmedikleri için Kâbe tarafına hiç namaz kılmamış oldular. Bunun üzerine;

Fekâle’n-nas mâ hâlühüm fî zâlike. “İnsanların bazıları dediler ki: Şimdi bunların bu konuda hâli ne olacak?”

Kâbe’ye dönmeden kıldıkları namazlar ne olacak, dediler.

Fe enzelallâhu teâlâ. 

Onun üzerine Allahu Teâlâ hazretleri bu âyet-i kerîmede okuduğum bu kısmı indirdi:

Ve mâ kânellâhu liyudîa imâneküm. “Allah sizin imanlarınızı, imanlı olarak kıldığınız evvelki namazlarınızı ziyan edecek, yok edecek, silecek, kabul etmeyecek değildir; kabul edecektir.” 

İbn İshak, Abdullah b. Abbas radıyallahu anhümâ’dan bu konuda rivayet sevk etmiş: 

Ve mâ kânellâhu liyudîa imâneküm ey bi’l-kıbletil-ûlâ ve tasdîkaküm nebiyyeküm vettibâihi ile’l-kıbleti’l-uhrâ.

“İlk kıbleye doğru namaz kıldıklarınızı kabul edecektir, etmeyecek değildir. Resûlullah’ı hemen tasdik edişinizi sevmiştir, mükâfatlandıracaktır. İkinci kıbleye ‘Baş üstüne!’ deyip uymanızdan dolayı da mükâfatlandıracaktır. Bunların sevabını alacaksınız, ecrine nâil olacaksınız.” 

İnnallâhe bi’n-nâsi le-raûfün rahîm. “Allahu Teâlâ hazretleri insanoğullarına, mü’min olanlara Raûf’tur, Rahîm’dir; çok re’fetlidir, çok yumuşaktır, sevgilidir, çok merhametlidir.” 

Hasan-ı Basrî rahmetullahi aleyh de;

Ve mâ kânellâhu li-yudîa îmâneküm’den maksat; Ve mâ kânellâhu li-yudîa muhammeden sallallahu aleyhi ve sellem ve ensarâküm meahû haysü insarafen. “Resûlullah’a tâbi olmanızı ve O Kâbe’ye dönün dediği zaman dönmenizi mükâfatsız bırakacak değildir, [Allah sizi] mükâfatlandıracaktır.’“ mânasına. 

Allahu Teâlâ hazretleri çok merhametlidir. 

Raûf ve Rahîm kelimeleri üzerine İbn Kesîr tefsirinde bu hadîs-i şerîfi zikrediyor. 

Bu size zaman zaman anlattığım bir hadîs-i şerîf; uygun olduğu için buraya koymuş, biz yine anlatalım. 

“Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz müşrik kabilelerle savaşıldığı zaman alınan esirleri gördü. İçlerinden bir kadın; çocuğundan ayrı düşmüş.”

Yoldan getirilirken çocuğu bir tarafta kendi bir tarafta! Tabii harp hâli, esir olarak getirilmişler. 

Vecealet külle mâ vecedet sabiyyen mine’s-sebyi ehazethü feelsakathü bi-sadrihâ ve hiye tedûru alâ veledihâ. “Çocuklar kısmına gidip çocukların olduğu bölüme gidip oradaki çocukların her birine bakıyor, kucaklıyor ama asıl maksadı kendi çocuğunu arıyor.”

Felemmâ vecedethü dammethu ileyhâ. “Kendi çocuğunu orada bulunca hemen kucağına aldı, bağrına bastı.”

Ve elkamethu sedyehâ. “Ve hemen çocuğunun ağzına memeyi tutuşturdu.”

Çocuğunu bulunca sevgiden, muhabbetten hemen ağzına memeyi verdi.

Fe kâle Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem e teravne hâzihî taâihatün veledehâ fin-nâr ve hiye takdiru alâ en lâ tatrahahû. “Bunun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Ey ashabım, ey bu manzarayı görenler! Ne dersiniz, kanaatiniz nedir? Bu kadın çocuğunu ateşe atmamaya gücü yettiği müddetçe, diretme gücü olduğu müddetçe bu çocuğunu kendi isteğiyle kaldırır ateşe atar mı? Atacak bir kimse gibi mi? Bak nasıl muhabbetle çocuğunu aradı, nasıl kucağına aldı, bağrına bastı, nasıl emziriyor?!.. Bu şimdi böyle çocuğunu ateşe atar mı?” 

Kâlû: Lâ yâ Resûlallâh! “Hayır, atmaz yâ Resûlallah, bak nasıl seviyor!”

Ana şefkati nasıl bir tablo burada, annesinin sevgisi ne kadar kuvvetli görünüyor. Onun üzerine Efendimiz şu müjdeli mübarek sözleri buyurdular, bizim için müjdedir:

Kâle: Fe vallâhi lallâhu erhamü bi-ibâdihî min hâzihî bi-veledihâ. “O hâlde Allah’a yemin olsun ki…”

Yemin etti, “Vallahi!..” dedi.

Lallâhu: “Buradaki Allah kelimesinin başına te’kit lam’ı gelmiş, lallâhu olmuş.

Allâhu değil, le allâhu demek. Ama elif-i vasl olduğu için o bağlanıyor.

Lallâhu erhamu bi-ibâdihî. “Muhakkak ki Allah kullarına daha merhametlidir.”

Kimden?

Min hâzihî bi-veledihâ. “Bu kadının bu çocuğa olan sevgi ve merhametinden Allahu Teâlâ hazretleri kullarına daha merhametlidir.” diye buyurdu.

Elhamdülillah ki Rabbimiz erhamür-râhimîndir, merhametlilerin en merhametlisidir. 

Pekiyi cehenneme gidenler niye gidiyor? 

Çünkü öyle isyan ediyorlar, öyle azıyorlar, öyle suçlar işliyorlar ki kul hakkını alıyorlar, yiyorlar, içiyorlar ki öyle canlar yakıp cezayı hak ediyorlar ki kendi kendilerine kötülük yapmış oluyorlar, ondan cehenneme giriyorlar. Cenâb-ı Hak zulmetmiyor, adaletini işletiyor, adaletini gösteriyor. 

Allahu Teâlâ hazretlerinin rahmetine erenlerden olmayı dileriz. 

Cenâb-ı Hak bizi ne emrederse her hâlükârda, her şartta kendisine itaat eden kullarından eylesin. Her karşılaşılan olayda kendisine vefa ile tam vefakâr olarak bağlı olup ibadeti taati, din ü imanı, görevleri terk etmeyen kullarından olmayı Cenâb-ı Hak cümlemize nasip eylesin. 

O engin rahmetini kaçırmamayı, rahmetinden mahrum kalmamayı nasip eylesin. Rahmetine erip cennetine bigayrihisâb girenlerden eylesin, cemâlini görenlerden eylesin. Selamına mazhar olup şerefyâb olanlardan eylesin. 

Bi-hürmeti ismihi’l-a’zam ve bi-hürmeti sâiri esmâihi’l-hüsnâ ve bi-hürmet-i habîbihî Muhammedini’l-mustafâ. 

Ve bi-hürmeti esrâr-ı sûreti’l-fâtiha!

Diğer Kayıtlar
Başlık Eklenme Tarihi Paylaş Oku Ekle Süre Beğen
playlist play 001.Kur an-ı Kerim in Faziletleri 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 34 playlist like
playlist play 002.Kur an-ı Kerim Tefsirine Giriş 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 50 playlist like
playlist play 003.Kur an-ı Kerim Tefsirine Giriş, Besmele 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 50 playlist like
playlist play 004.Euzü Besmele 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 28 playlist like
playlist play 005.Fatiha (1 - 2) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 50 playlist like
playlist play 006.Fatiha (3) 16.04.2020 playlist oku playlist ekle 40 playlist like
playlist play 007.Fatiha (4) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 45 playlist like
playlist play 008.Fatiha (5 - 7) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 53 playlist like
playlist play 009.Bakara Giriş 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 31 playlist like
playlist play 010.Bakara (1) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 30 playlist like
playlist play 011.Bakara (2) 05.11.2019 playlist oku playlist ekle 50 playlist like
playlist play 012.Bakara (3) 05.11.2019 playlist oku playlist ekle 48 playlist like
playlist play 013.Bakara (4 - 5) 05.11.2019 playlist oku playlist ekle 45 playlist like
playlist play 014.Bakara (6 - 7) 05.11.2019 playlist oku playlist ekle 46 playlist like
playlist play 015.Bakara (8 - 10) 05.11.2019 playlist oku playlist ekle 33 playlist like
playlist play 016.Bakara (11 - 13) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 50 playlist like
playlist play 017.Bakara (14 - 22) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 49 playlist like
playlist play 018.Bakara (23 - 24) 16.04.2020 playlist oku playlist ekle 57 playlist like
playlist play 019.Bakara (25) 16.04.2020 playlist oku playlist ekle 39 playlist like
playlist play 020.Bakara (26 - 27) 16.04.2020 playlist oku playlist ekle 56 playlist like
playlist play 021.Bakara (28 - 29) 16.04.2020 playlist oku playlist ekle 46 playlist like
playlist play 022.Bakara (30) 16.04.2020 playlist oku playlist ekle 46 playlist like
playlist play 023.Bakara (31 - 33) 16.04.2020 playlist oku playlist ekle 36 playlist like
playlist play 024.Bakara (34) 16.04.2020 playlist oku playlist ekle 28 playlist like
playlist play 025.Bakara (35 - 36) 16.04.2020 playlist oku playlist ekle 35 playlist like
playlist play 026.Bakara (37 - 39) 16.04.2020 playlist oku playlist ekle 32 playlist like
playlist play 027.Bakara (40 - 43) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 51 playlist like
playlist play 028.Bakara (44 - 46) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 52 playlist like
playlist play 029.Bakara (47 - 48) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 41 playlist like
playlist play 030.Bakara (49 - 50) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 49 playlist like
playlist play 031.Bakara (51 - 54) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 58 playlist like
playlist play 032.Bakara (55 - 57) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 50 playlist like
playlist play 033.Bakara (58 - 60) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 39 playlist like
playlist play 034.Bakara (61) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 42 playlist like
playlist play 035.Bakara (62) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 55 playlist like
playlist play 036.Bakara (63 - 66) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 45 playlist like
playlist play 037.Bakara (67 - 73) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 45 playlist like
playlist play 038.Bakara (74 - 77) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 48 playlist like
playlist play 039.Bakara (78 - 82) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 46 playlist like
playlist play 040.Bakara (83) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 55 playlist like
playlist play 041.Bakara (84 - 86) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 38 playlist like
playlist play 042.Bakara (87 - 88) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 40 playlist like
playlist play 043.Bakara (89) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 38 playlist like
playlist play 044.Bakara (90) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 42 playlist like
playlist play 045.Bakara (91 - 96) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 47 playlist like
playlist play 046.Bakara (97 - 98) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 46 playlist like
playlist play 047.Bakara (99 - 101) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 33 playlist like
playlist play 048.Bakara (101 - 103) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 45 playlist like
playlist play 049.Bakara (104 - 105) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 43 playlist like
playlist play 050.Bakara (106 - 107) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 44 playlist like
playlist play 051.Bakara (108) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 33 playlist like
playlist play 052.Bakara (109 - 110) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 42 playlist like
playlist play 053.Bakara (111 - 112) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 32 playlist like
playlist play 054.Bakara (113) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 49 playlist like
playlist play 055.Bakara (114 - 115) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 51 playlist like
playlist play 056.Bakara (116 - 117) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 46 playlist like
playlist play 057.Bakara (118 - 119) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 40 playlist like
playlist play 058.Bakara (120 - 121) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 46 playlist like
playlist play 059.Bakara (122 - 123) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 31 playlist like
playlist play 060.Bakara (124) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 54 playlist like
playlist play 061.Bakara (125) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 42 playlist like
playlist play 062.Bakara (126) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 44 playlist like
playlist play 063.Bakara (127 - 128) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 37 playlist like
playlist play 064.Bakara (129) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 46 playlist like
playlist play 065.Bakara (130 - 132) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 54 playlist like
playlist play 066 Bakara (133 - 134) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 35 playlist like
playlist play 067.Bakara (135) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 39 playlist like
playlist play 068.Bakara (136 - 138) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 33 playlist like
playlist play 069.Bakara (139 - 141) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 24 playlist like
playlist play 070.Bakara (142) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 37 playlist like
playlist play 072.Bakara (144 - 147) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 37 playlist like
playlist play 073.Bakara (148 - 150) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 32 playlist like
playlist play 074.Bakara (151 - 152) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 40 playlist like
playlist play 075.Bakara (153 - 154) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 31 playlist like
playlist play 076.Bakara (155 - 157) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 47 playlist like
playlist play 077.Bakara (158) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 46 playlist like
playlist play 078.Bakara (159 - 162) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 50 playlist like
playlist play 079.Bakara (163 - 164) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 47 playlist like
playlist play 080.Bakara (165 - 167) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 45 playlist like
playlist play 081.Bakara (168 - 171) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 51 playlist like
playlist play 082.Bakara (172 - 173) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 39 playlist like
playlist play 083.Bakara (174 - 176) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 27 playlist like
playlist play 084.Bakara (177) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 61 playlist like
playlist play 085.Bakara (178 - 179) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 29 playlist like
playlist play 086.Bakara (180 - 182) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 37 playlist like
playlist play 087.Bakara (183 - 184) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 40 playlist like
playlist play 088.Bakara (185) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 50 playlist like
playlist play 089.Bakara (186) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 55 playlist like
playlist play 090.Bakara (187) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 66 playlist like
playlist play 091.Bakara (188) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 44 playlist like
playlist play 092.Bakara (189) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 33 playlist like
playlist play 093.Bakara (190 - 192) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 50 playlist like
playlist play 094.Bakara (193 - 195) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 55 playlist like
playlist play 095.Bakara (196) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 57 playlist like
playlist play 096.Bakara (197) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 39 playlist like
playlist play 097.Bakara (198 - 199) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 44 playlist like
playlist play 098.Bakara (200 - 202) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 43 playlist like
playlist play 099.Bakara (204 - 207) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 48 playlist like
playlist play 100.Bakara (208 - 210) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 41 playlist like
playlist play 101.Bakara (210 - 212) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 45 playlist like
playlist play 102.Bakara (213) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 54 playlist like
playlist play 103.Bakara (214) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 40 playlist like
playlist play 104.Bakara (215 - 216) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 42 playlist like
playlist play 105.Bakara (217 - 218) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 33 playlist like
playlist play 106.Bakara (219-220) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 32 playlist like
playlist play 107.Bakara (221) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 38 playlist like
playlist play 108.Bakara (222 - 223) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 47 playlist like
playlist play Ali İmran 92 - Furkan 74 - İnfak, Gıpta Edilecek Kimseler, Sadaka Vermek 19.03.2025 playlist oku playlist ekle 14 playlist like
playlist play Ali İmran 98 - 101 - Hristiyanların Allahın Ayetlerine Tutumları 05.02.2025 playlist oku playlist ekle 28 playlist like
playlist play Bakara 104 - Rahman 1- 4 - Kuranı Öğrenmek, Kıymet Bilmek 05.02.2025 playlist oku playlist ekle 19 playlist like
playlist play Bakara 146 - Hicr 2 -3 - Doğru İnançın Önemi 05.02.2025 playlist oku playlist ekle 19 playlist like
playlist play Hac 73 - 76 - Müminun 14 - İnsanın Yaratılışı Süreci 05.02.2025 playlist oku playlist ekle 37 playlist like
playlist play İnsan 1 - 31 - Dünya Sevgisi 05.02.2025 playlist oku playlist ekle 25 playlist like
playlist play Rahman 5 -13 - Herşeyin Dengeli Olması ve Her Varlığın Secde Etmesi 05.02.2025 playlist oku playlist ekle 25 playlist like
playlist play Tekvir 1-14 - Kıyamet Günü Alametleri, Mahşer Anı, Pişmanlıklar 05.02.2025 playlist oku playlist ekle 31 playlist like
Kabe
Canlı Yayın
Şuan Canlı Yayın
Hadisler Deryası
AKRA CANLI
 / 
player image icon close icon
AKRA CANLI
Hadisler Deryası
Hadisler Deryası Add Icon volume up
 / 
Canlı Yayın
fast rewind
fast forward
Playlist
Bu özelliği kullanabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir
  
Fikrini Paylaş
TAAHHÜTNAME

Hazırlamış olduğum ve sitenize gönderdiğim/ teslim ettiğim, tamamen orjinal ve bana ait olan, projemin/görüntü veya kaydımın, AKRA MEDİA tarafından kendisine ait kablolu/karasal/uydu, şifreli/şifresiz, free/paralı TV, video, DVD, VCD,VHS ,radyo, kaset, sinema ve sair mevcut yada ortaya çıkacak her türlü İşaret, ses ve /veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletim hakkı ve tüm internet siteleri ve sosyal medya platformlarında yayınlamasına, çoğaltma hakkı, yayma hakkı, işleme hakkı ve temsil hakkının kullanılmasına süresiz olarak müsaade ediyorum.

Projemin/görüntü veya kaydımın, bant, CD, VCD, DVD, GSM, MP3 Player, dijital kayıt vb. tüm yollarla kayıt, çoğaltma ve dağıtım haklarını, bilişim veya iletişim ortamında görüntülenmesini, iletilmesini, okunmasını, izlenmesini, dinlenmesini vb. interaktif veya normal CD, VCD, DVD, GSM, MP3 Player vb. şekilde basılarak veya ses kayıtlarının metin haline getirilip kitap olarak piyasaya sunulmasını sağlayacak her türlü materyal üzerine kaydı ile çoğaltılması, kullanılması, işlenmesi, yeniden ve genişletilmiş şekilde sesli, yazılı ya da görüntülü yayın haklarını, bu suretle de çoğaltılarak kullanılması, dağıtılması, pazarlanması vb. fikri, mali ve manevi haklarımın tamamını, programda gerekli görülen değişiklikleri yapma haklarımı bila bedel olacak şekilde, AKRA.MEDİA sitesine ve bu site'nin yetkilisi ve sahiplerine devir ve temlik ettiğimi, beyan, kabul ve taahhüt ederim.

Şehir Seçin
Close