İlke ve Değerlerinden Ödün Vermeden
Özgür Yayın Platformu Olarak Kalsın Diye
İmsak03:24 Güneş05:25 Öğle13:10 İkindi17:10 Akşam20:46 Yatsı22:37
Hava - Hava durumuAçık 24°C Nem %73
Türkçe
23 Zilhicce 1446 18 Haziran 2025 Çarşamba
23 Zilhicce 1446
İMSAK GÜNEŞ İŞRAK ÖĞLE İKİNDİ AKŞAM YATSI
03:24 05:25 06:10 13:10 17:10 20:46 22:37
Giriş Yap

003.Kur an-ı Kerim Tefsirine Giriş, Besmele

Tefsir Sohbetleri

Esselâmü aleyküm ve rahmetullàhi ve berekâtühû!

Allah'ın rahmeti, bereketi, ihsânı, ikrâmı, dünyada ahirette üzerinize olsun. Allah cümlenizi iki cihanda aziz ve bahtiyar eylesin.

Kur'an-ı Kerim'i, o mübarek Allah kelâmı kitab-ı mukaddesimizin ilk sayfasını açtığımız zaman, Bismillâhir-rahmânir-rahîm ile başlıyoruz. Fâtiha'nın başında Bismillâhir-rahmânir-rahîm var. Demek ki Kur'an-ı Kerim'in sırasına göre açıklanmasına oradan başlamamız gerekiyor.

Çok iyi biliyorsunuz, duymuşsunuzdur şimdiye kadar ki, Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem Efendimiz kırk yaşına ulaştığı zaman, insanlardan ayrı dururdu, sakin sessiz bir yerde tefekküre dalmak arzusu içinde çoğaldı ve Mekke-i Mükerreme'nin o güzelim, çeşit çeşit, görünüşü muhteşem, heybetli dağları içinde Hıra dağının tepesine çekilmeğe başladı.

Bu Hıra dağını Mekke-i Mükerreme'ye hac ve umre için giden kardeşlerimiz görmüşlerdir. Çok heybetli bir manzarası vardır. Mevlevî külâhı gibi Mekke ovasında tek başına yükselir. Bakışı bile insanın içine sevinç doldurur, seyri bile hoştur. Fakat çıkışı çok zordur,buraya çıkmak bana nasib oldu. Herkes kolay kolay çıkamıyor. Çok zorlukla çıkılıyor, bir saat kadar sürüyor. Sıcak var, yokuş var, tehlikeli yerleri var, adetâ emekleyerek çıkılan yerleri var.

Yukarıya çıkıldığı zaman çok muhteşem, çok güzel bir yer; insanın içi ürpertiyle doluyor. Hakîkaten çok yüksek bir zevk mahsulü orayı seçmek. Allah-u Teâlâ Hazretleri'nin habîbi, halîlür-Rahmân, habîbullah Muhammed-i Mustafâ Efendimiz orayı seçmiş. Öyle bir yer ki herkes istese de, "Gideyim bakayım, şu ne yapıyor, göreyim!" dese bile, kolay kolay uğrayamaz, yanına gelemez.

Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem Efendimiz oraya gitmeğe başladı. Hattâ orada gecelemeğe başladı. Bizim de çıktığımızda gece olmuştu. Oradan şöyle etrafımıza baktık. Bir kere çok latîf bir hava esiyor. Sanki o manzarayı seyredecek yere, küçük bir halı kadar düz bir kaya konulmuş. Sanki onun üzerinde durulsun da, geceleyin etraf seyredilsin gibi. Ordan bakıldığı zaman Harem-i Şerif ve Kâbe-i Müşerrefe görünüyor. Bu çok önemli bir nokta. Kâbe-i Müşerrefe'yi gören bir yer orası.

Mağara da, içe doğru gittikçe daralan çok hoş bir mağara. Oraya girdiğiniz zaman, yukarıya doğru bir yarık tarzında, ileriye doğru gittikçe daralıyor. Bir kişinin rahatlıkla namaz kılacağı bir yer. Bir iki kişi daha olabilir, ama o kadar, yâni çok geniş bir yer değil. Uç tarafı kıvrılıyor, kıvrıldığı için dibi görülmüyor. O çatlaktan bu tarafa doğru, sanki latîf bir hava esiyor. Sıcakta bile gayet hoş bir hava esiyor.

Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem Efendimiz işte böyle yüksek, çıkılması son derece zor, hattâ tehlikeli bir yere tek başına inzivaya çekilmeye başlamış idi kırk yaşlarında. Zâten Muhammedül-Emîn diye tanınmış, herkesin hürmet ettiği, sevdiği, saydığı, hakemliğine müracaat ettiği, emanetini getirip teslim ettiği, dullara, yetimlere merhametle yardım eden, çok sevilen, çok güzel huylu bir insan. Oraya gidip, gıdasını alıp geceleri de kalmaya başlayınca; - hattâ bazen Hazret-i Hatice Validemiz götürürmüş.- orada bir kaç gün kalınca Araplar dediler ki:

(Aşıka muhammedün rabbehû) "Muhammed Mevlâsına, Rabbine aşık oldu." Yâni öteki insanlar gibi bir hareket yapmıyor; değişik, hiç görülmemiş bir şeyi yapıyor.

O mağarada kalırken, hicretten on yıl kadar önce, mîlâdî 610 tarihlerinde, orada ilk defa vahiy geldi Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem Efendimiz'e. Olağanüstü görüntüler görmeğe ve olağanüstü sesler duymaya başladı. Her şeyi mükemmel bir insan olduğundan, herkeste olmayan bu gibi şeylere şaşırdı hayret etti. Görülmeyen, rastlanılmayan bir olay olduğu için, bu duruma kendisi şaşırdı.

Bir keresinde Hıra mağarasında iken ona hak geldi füc'eten, ânîden öyle bir hal geldi. Kendisine bir melek geldi ve اقْرَأْ (İkra') dedi. O ilk defa karşılaşıyor böyle bir olayla. اقْرَأْ İkrâ', oku demek. Okumak için de, ille önünde yazılı bir metin olmak şartı yok, ezbere oku diyoruz ya ezbere okumaya da şâmil bu tabir.

(İkra') "Oku! Önünde bir şey olmasa bile, ezberinde olan bir şeyi oku!" dedi. Fakat ortada okunacak bir şey yok, sadece bir oku emri geliyor, bir görülmemiş varlıktan, yâni melekten.

o da: (Mâ ene bikàriin) "Ben okuma bilen bir kimse değilim, okuyamam! Okuyucu değilim, okuyabilen bir kişi değilim!" diye cevap verdi. Çünkü daha önceden yazı ile yazma ile , okuma ile ilgili bir çalışması olmamış bir kimse idi. Yazı yazmamıştı.

O zaman, melek onu şöyle sımsıkı tuttu ve vücudunu sarıp öyle sıktı ki, fazla sıkılmaktan dolayı tâkati kesildi. Sonra salıverdi. Yine, اقْرَأْ (İkra') dedi. مَا أَنَا بِقَارِئٍ (Mâ ene bikàriin) "Ben okuma bilen bir kimse değilim!" der demez yine tuttu, yine sardı, sıktı. Sonra yine salıverdi. Sonra yine اقْرَأْ (İkra') diye emretti. Bu bir emir tabii, kıraat fiilinin emir şekli. "Ben okuma bilmiyorum!" diyor . Çünkü ortada okunacak bir şey de yok, ne okunduğunu da kendisi henüz tesbit etmiş olmadığından öyle söyledi.

Üçüncü olarak tekrar sardı ve ondan sonra bir açıklama mâhiyetinde:

(İkra' bismi rabbikellezî halak. Halekal-insâne min alak. İkra' ve rabbükel-ekrem. Ellezî alleme bil-kalem. Allemel-insâne mâ lem ya'lem) sözlerini kendisine söyledi.

Bu ayetleri ilk defa o melekten Peygamber Efendimiz orada duydu. Tabii bu gördüğü görüntü, duyduğu sesler onu çok etkiledi. Eve döndü. O sırada zevcesi Hazretleri Hatîce Vâlidemiz, Hatîce bint-i Huveylid radıyallahü tealâ anhâ... Onun yanına geldi. Dediki ; "Beni örtün”

Titreme, üşüme hali vardı. "Beni örtün, beni örtün!.." (Zemmilûnî, zemmilûnî!) dedi. Hani, (Yâ eyyühel-müzzemmil) ayeti var ya; Müzzemmil, mütezemmil demek beni örtün dediği zaman örttükleri için, müzzemmil sözü ordan geliyor. (Yâ eyyühel-müzzemmil) "Ey böyle örtünüp bürünen rasûl!" demek.

Tabii örttüler üstünü. Biraz dinlendikten sonra, bu hal geçti. "Kendi canımdan korktum, başıma bir hal gelecek!" dedi. Hazret-i Hatîce vâlidemiz àrife bir hanımdı, mü'min bir kimseydi. Peygamber Efendimiz'i iyi tanıyordu. Dedi ki: "Vallàhi, Allah seni hiç bir zaman perişan etmez! Sen iyi bir insansın. Akrabana iyilik edersin, sabredecek külfetlere tahammül edersin, sabredersin. Yoksulu kollarsın, misafire ikram edersin, musîbete uğramışlara yardımcı olursun. Yâni iyi bir insansın!" dedi.

Sonra bu işleri iyi bilen amcazâdesi Varaka ibn-i Nevfel ibn-i Esed ibn-i Abdül-uzzâ isimli bir kimse vardı. Bu zat amcazadesi oluyor akrabası oluyor İbrânice bilirdi, yazı yazmayı bilirdi. İbrânîce İncil yazardı. İhtiyarladığı için a'mâ olmuştu o sırada. Bir rivayete göre de Arapça da yazardı. Hazret-i Hatice böyle yanına varınca, dedi ki:

"Amcazâdem, biraderzâdeni dinle! Yâni benim eşim Muhammed-i Mustafâyı bir dinle, bak bir şeyler anlatacak sana!" dedi.

Varaka sordu: "Birâderzâdem, yeğenim ne görüyorsun?"

Peygamber Efendimiz de gördüklerini haber verince, Varaka dedi ki:

"Müjdeler olsun! O melektir..., İsâ aleyhisselam'a Mûsâ aleyhisselam'a gelen bir melektir. Sen Hazret-i İsâ aleyhisselam'ın geleceğini müjdelediği ahir zaman peygamberi olacaksın. Ne mutlu sana!" dedi. "Ah ben de keşke a'mâ olmasaydım, genç olsaydım da, sana yardımcı olsaydım. Seni kavmin senin doğduğun şehirden çıkartacağı zaman sağ olsaydım da sana yardım etseydim!" deyince Peygamber Efendimiz şaşırdı:

"Acâib. Hayret... Onlar beni yurdumdan çıkartacaklar mı?" dedi

"Evet... Senin getirdiğin gibi böyle bir yeniliği, doğru bir şeyi getiren hiç bir kimse yoktur ki, eski düzenlerinin bozulmasını istemeyen kimseler ona düşman olmasın, düşmanlık etmesin, engellemeğe çalışmasın... Bu olağan bir şeydir, sana da engel olacaklar. Herhalde O günleri ben görürsem, sağ olursam, sana kuvvetli bir şekilde yardımcı olmayı düşünüyorum sana yardımcı olurum." dedi ama Varaka çok yaşamadı, vefat etti. Ama Peygamber Efendimiz' sallallahü aleyhi ve selleme, Mûsâ aleyhisselam'a gelen, İsâ aleyhisselam'a gelen meleğin geldiğini kesin olarak söyledi. Çünkü dinlerle ilgili mâlûmatı vardı, Ahd-i Atîk'i yâni Tevrât'ı ve Ahd-i Cedîd'i yani İncil'i bilen bir kimse idi.

Şimdi burada ne denmiş oluyor Peygamber Efendimiz'e? İlk defa karşılaştı Kur'an-ı Kerim'le Peygamber Efendimiz.

(İkra' bismi rabbikellezî halak.) Seni sözü yok , halakake demiyor ama "Seni Yaratmış olan Yaradan Rabbinin ismi ile oku!"

Kur'an-ı Kerim'in başından başlayacağız açıklamalara demiştik, burada niçin bu olayı zikrediyorum? Bir kere Kur'an-ı Kerim'in ilk gelen ayetleri bu ayetler, peşpeşe gelen beş tane ayet-i kerîme ama, biz geliş sırasına göre anlatmayacaktık. Kur'an-ı Kerim'de bu sûrelerin ve sûrelerin içindeki ayetlerin sıralanışı ilâhî menşe'li idi. Tevkîfîdir; târihî değildir, keyfî değildir, ihtiyârî değildir. Allah öyle emretmiştir, öyle sıralanmıştır.

Onun için biz bu sıraya riayet edeceğiz. Yâni Fâtiha'dan başlayacağız, Allah nasib ederse, ömür verirse, Kul eûzü birabbin-nâs'le bitireceğiz.

İlk vahyi niçin okuyoruz? İlk vahiyde Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem Efendimiz'e Allah-u Teàlâ Hazretleri, "Seni yaratan Rabbinin adı ile oku!" demiş olması... yâni okumaya Allah'ın adını söyleyerek, Allah'ın adını anarak başlamasını emretmiş olması.

E bizim şimdi Kur'an-ı Kerim'i açtığımız zamanda ilk karşımıza çıkan,(Bismillâhir-rahmânir-rahîm) satırıdır. Ondan sonra (Elhamdü lillâhi rabbil-àlemîn.) geliyor.

Bu “Rabbının adıyla oku “ Araplar zaten, "Ey Allahım, ey Mevlâm, senin adınla bu işe başlıyorum." mânâsına;

(Bismikellàhümme) derlerdi. (İkra' bismi rabbikellezî halak.) ayetinde de Allah'ın ismiyle başlanması emrediliyor.

Fakat bu olaylar birkaç defa tekerrür etmiş olmalı. Bir rivayette de Peygamber Efendimize , yine o Hıra mağarasında iken ilk defa başına gelenleri Varaka'ya anlattıktan sonra:

"Yalnız halvette kaldığım zaman, tek başıma kaldığım zaman, arkamdan 'Yâ Muhammed! Yâ Muhammed!' diye ses işitiyorum, kaçıyorum." filân diye söylemiş.

Varaka bu sözü duyunca:

"Kaçma, öyle yapma! Sana geldiği zaman, ne söyleyeceğini dinle, bekle, sebat et! Sonra gel bana, ne olduğunu haber ver." diye nasihat etmişti.

Demek ki ilk karşılaştığı olayı Varaka'ya anlatınca, o da böyle bir tavsiyede bulundu. Sonra Peygamber Efendimiz yine oraya gidince:

(Yâ Muhammed, kul: Bismillâhir-rahmânir-rahîm...Elhamdü lillahi Rabbil alemin ) diyerek. (Veled-dàllîn)'e kadar bu sesleri duydu.

Sonra;(Kul: Lâ ilâhe illallah) "Lâ ilâhe illallah de!" denildi.

Peygamber Efendimiz Varaka'ya bunları nakletti. Varaka yine:

"Şehadet ederim ki, sen Meryem'in oğlu İsâ aleyhisselam'ın müjdelediği ahir zaman peygamberisin!" dedi.

Zâten biliyorsunuz, İncil söz olarak müjde mânâsına geliyor. Hazret-i İsâ aleyhisselam'ın da konuşmalarının ana konusu, "Ahir zaman peygamberi gelecek, müjdeler olsun!" tarzında Peygamber Efendimiz'i müjdelemesiydi.

"Mûsâ aleyhisselam'a gelen melek gibi bir melektir bu... Sen Allah'ın tayin ettiği bir peygambersin. Sen cihadla mükellef olacasın!" demişti.

Şimdi burdan anlaşılıyor ki, Varaka'nın yanına iki defa gidilmiş. İlkinde o bazı nasihatlarda bulunmuş; ikincide , (Bismillâhir-rahmânir-rahîm. Elhamdü lillâhi rabbil-àlemîn...) diye Fâtiha Sûresi gelmiş.

Demek ki, "Bismillâhir-rahmânir-rahîm." ilk inen Fâtiha Sûresi'nin başında bulunan bir ibâre. Buradan, bu rivayetten onu anlıyoruz. Ama ilk karşılaştığı vahiy (İkra' bismi rabbikellezi halak.)

Demek ki Cenâb-ı Hak ilkönce, Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem'i hazırlamış oluyor. "Rabbinin adıyla oku! O insana bilmediğini öğretmiştir, kalemi öğretmiştir." diyerek o hususlarda bir hazırlama oluyor. Ondan sonra, ona bir kitap ihsân olunacağını imâ ettikten, hatırlattıktan, alıştırdıktan sonra; kitap okumaya, kalemle yazmağa teşvik ettikten sonra, (Bismillâhir-rahmânir-rahîm. Elhamdü lillâhi rabbil-àlemîn...) diye Fâtiha Sûresi'ni indirmiş oluyor.

Demek ki Fâtiha Sûresi, Kur'an-ı Kerim'in İkra' ayetlerinden sonra inen, ama sûre olarak ilk inen sûresidir Allah'ın ismiyle başlamak meselesi, Alak Sûresi'nin ilk ayetlerinde emredilmişti. Burada da fiilen (Bismillâhir-rahmânir-rahîm.) denilerek gösterilmiş ve öyle okuması, öyle söylemesi ifade edilmiş oluyor.

Bu bakımdan (Bismillâhir-rahmânir-rahîm.) Kur'an-ı Kerim'dendir. Nitekim daha önceki peygamberlere de o tarzda, bazı işlere başlaması veya bütün işlere Allah'ın adını anarak başlanması emredilmiş olmalı.

Çünkü Sûre-i Neml'de anlatıldığına göre, Sabâ melikesi Belkıs Hazret-i Süleyman aleyhisselam zamanında yaşamış. Süleyman aleyhisselam ona bir mektup göndermişti; "Putperestliği bırak, aya güneşe, yanlış şeylere tapmayı bırak, imana gel!" diye. O mektup kendisine ulaşınca, o da vezirlerini toplamış, olayı onlara haber vermişti:

(İnnî ülkıye ileyye kitâbin kerîm.) "Bana soylu, güzel, değerli bir yazı gönderildi. (İnnehû min süleymâne ve innehû bismillâhir-rahmânir-rahîm.) Bu gelen yazı Süleyman'dandır; yâni Yemen'in kuzeyinde olan, şimdiki Filistin'de olan o büyük devletin başındaki Süleyman aleyhisselam'dandır ve Bismillâhir-rahmânir-rahîm diyerek başlıyor." diye bildiriyor.

Demek ki Süleyman aleyhisselam'ın da bildği, daha önceki peygamberlerin de bildiği bir ibare. Peygamber Efendimiz'e de Fâtiha Sûresi'nin başında böylece bildirilmiş oluyor.

Aziz ve muhterem kardeşlerim! Tabii, Fâtiha Kur'an-ı Kerim'dendir ve her sûrenin başında da ayrıca "Bismillâhir-rahmânir-rahîm" diye var; sadece Tevbe Sûresi'nin başında yok. 114 sûre olduğuna göre, 113 sûrenin başında Bismillâhirrahmânirrahîm var.

Sözleri itibariyle ilâhî olan, Kur'an'dan olan bu Bismillâhir-rahmânir-rahîm, her sûrenin başına Allah öyle emrettiği için mi yazılmıştır, yoksa o sûrelerin birinci ayeti midir? Sûreleri birbirlerinden ayırmak için başlığın altında mı yazılmıştır? "Sûrenin birinci ayeti değildir ama, o da ilâhî menşe'lidir, onun için sûreyi bununla başlatalım!" diye başına ondan mı konulmuştur? Yoksa, birinci ayet Bismillâhir-rahmânir-rahîm'dir de, ondan sonra öteki ayetler mi gelmektedir?

Bu hususta iki rivayet var, onları size biraz açıklamak istiyorum:

Rivayetlerin bir tanesi: Sûrelerin başındaki bu besmeleler, sûrelerin birinci ayetidir. O halde Fâtiha'nın başındaki Bismillâhir-rahmânir-rahîm de yedi ayetlik seb’ul-mesânî olan Fâtiha Sûresi'nin birinci ayetidir. Bir görüş bu...Bu kanaatte olanlar diyorlar ki: "Peygamber Efendimiz'in ashabı, o mübarek alimler, Peygamber Efendimiz de öyle tavsiye ettiği için, Kur'an-ı Kerim'le karışmasın diye Kur'an-ı Kerim'in kenarına, içine, yanına bir şey yazmazlardı. Mâdem yazmışlar, mâdem iki sûrenin arasında, yeni başlayan sûrenin başında var; demek ki Kur'an'dandır ki, ondan yazmışlar. Yazdıklarına göre birinci ayettir, yoksa yazmazlardı." demişler.

Bu hususta İbn-i Abbas radıyallahu anh'dan rivayet var: "Besmeleyi terkeden, 114 ayeti terketmiş olur." buyurmuş. Ebû Hüreyre radıyallahu anh de: "Peygamber Efendimiz, 'Fâtihatel-kitâb yedi ayettir. Bunların evveli Bismillâhir-rahmânir-rahîm'dir.' buyurdu." demiştir.

Ümm-ü Seleme radıyallahu anha da: "Peygamber Efendimiz Fâtiha'yı okurdu, 'Bismillâhir-rahmânir-rahîm, elhamdü lillâhi rabbil-àlemîn'i bir ayet sayardı." demiş. O halde bu son rivayete göre, birinci ayetin bir bölümü olmuş oluyor. “Elhamdülillahi rabbil alemîn” le bir ayet oluyor..

İşte bunlardan dolayı, o da sûreden olduğundan, imam namazı yüksek sesle kıraat ederek kıldırdığı zaman, bunu da “Bismillâhir-rahmânir-rahîm” diye yüksek sesle okuyup sureye Fâtiha'ya öyle başlamalıdır demişler. Şimdi bu İmam Şâfiî Hazretleri'nin görüşü.

Ahmed ibn-i Hanbel Hazretleri bu iki hususta tereddüt etmiş. Mâlikî mezhebinin imamı olan imam Malik hazretleride, aynı zamanda hadis alimi olan, Muvatta' isimli kitabı yazmış olan İmam Mâlik ibn i Enes rahmetullah-i aleyh Hazretleri de, Kur'an'ın içine başka şey yazılmadığını düşünerek: "Medine ahalisi, ehl-i Medine, Peygamber Efendimiz'den sonra Medine'de yaşayan ahalinin teâmülünde "Bismillâhir-rahmânir-rahîm" yüksek sesle okunmuyordu. Binâen aleyh bu besmeleler ne Fâtiha'da, ne de öteki sûrelerde sûrenin birinci ayeti değildir; sûreleri birbirlerinden ayırmak için ve teberrüken, Allah'ın adıyla başlasın denildiği için, emredildiği için yazılmıştır. Onun için ne âşikâre, ne gizli bu besmeleleri okumak doğru değildir, muvâfık olmaz." demiştir.

Demek ki İmam Şâfiî "Okunması lâzım!" diyor. İmam Mâlik de, "Medine ahalisi, Peygamber Efendimizin tatbikatını tam bilen insanlar besmeleleri okumuyorlardı; binâen aleyh okunmaması lâzım! Fâtiha'nın birinci ayeti o değildir." demişler.

Biz Hanefîyiz, İmâm-ı A'zam Ebû Hanife Hazretleri'nin mezhebine bağlıyız çoğunlukla... Bizim Türkiyemizdeki tatbikatımızda "Bismillâhir-rahmânir-rahîm" okunmuyor. Bizim mezhebimize göre bu besmele Kur'an'dan bir cümledir ama, sûrelerin başında onun bir parçası, bir ayeti değildir. Onların aralarını ayırmak için konulmuştur. Mâdem ki Kur'an-ı Kerim'in içine başka bir şey yazılmıyordu, o halde besmeleler de Kur'an'dandır. İmâm-ı Şâfiî Hazretleri bir bakıma haklıdır ama, bunların sûrelerin bir parçası olduğuna dair mütevâtir bir rivayet yoktur. O halde sûrenin kendisinden değildir. İmâm-ı Mâlik de bu bakımdan haklıdır.

Onun için bizim yapmamız gereken, bunu Fâtiha'da namazın içinde okumak vacib değildir. Ama gerek namazda ve gerek namazın dışında her işin başında okunması sünnettir. Bunun için namazın her rekatında, kıraatin evvelinde sessizce besmele okuruz. Ortasında okumayız, yâni o sûrenin bir parçası anlaşılmasın diye. Cehrî namazlarda da içimizden okuruz. Herhalde en isabetli olan bu olmuş oluyor ve ecdâdımız da böyle yapagelmişlerdir. Böylece içimizden okuyarak, "Ayettir ama, Fâtiha'nın ayeti değildir." diye bu tarzda meseleyi toparlamış oluyoruz.

"Bismillâhir-rahmânir-rahîm" üzerine, besmelenin fazîleti üzerine çok kitaplar yazılmıştır. Fakat ben şunu ifade etmek istiyorum: Kur'an-ı Kerim'in ilk inen ayetleri Sûre olarak ilk inen Fâtiha Sûresi'nin başında "Bismillâhir-rahmânir-rahîm" vardır. Yâni Allah'ın ismiyle bir şeyin yapılmış olması çok önemli bir husustur. Bunun husus üzerinde biraz durmamız gerekiyor.

Neden bu böyle okunuyor? Onun sebebi üzerinde derin derin düşünmemiz gerekiyor. Hemen onu açıklayalım.

Bunu okumaktaki maksadımız ne oluyor? "Ne kendim, ne başkası... hatıra gelebilen hiç bir nam ile değil, ancak Allah-u Teàlâ'nın nâmı ile şu başladığım işe başlıyorum, başlarım." demiş oluyoruz. Yâni, burda (Bismillâh) diye “Başlarım Allah’ın ismiyle” demeyipte "Allah'ın ismiyle başlarım!" demek, Allah'ın ismini öne almak ancak mânâsı ifade ediyor, tahsis ifade ediyor. Yâni başka hiçbir sebeple değil, kendi adıma da değil, başkası adına da değil; sadece ve sadece Allah rızası için, Allah adına bu işe başlıyorum, başlamaktayım." demiş oluyor insan.

Yâni, "Bu işi kendim için değil, Allah namına, onun emriyle ve onun için yapıyorum!" demiş oluyor. Burada hem te'kid var, hem de Allah'a tam itaat var. Allah'tan başka hiçbir şeyi nazar-ı dikkate almamak, sadece Allah'ın rızasını düşünmek var. Çok önemli bir nokta. Çok önemli olduğu için de, Allah-u Teàlâ Hazretleri ilk ayetlerde Allah'ın ismiyle başlanmasını söylemiş oluyor.

Demek ki biz, yapacağımız her işi nasıl yapmalıyız? Allah için yapmalıyız.

Allah adıyla, Allah namına, Allah ile, Allah'a dayanarak, Allah'a güvenerek, Allah yolunda, Allah rızası için yapmalıyız. Bunları hepsi "Bismillâhir-rahmânir-rahîm"in içinde, mânâsında saklı olduğu için... "Lâ ilâhe illallah" mânâsı var, (İlâhî ente maksûdî ve rıdàke matlûbî) "Yâ Rabbi, ben ancak senin rızanı istiyorum! Başka hiçbir şey beni ilgilendirmiyor, başka hiçbir şeyin peşinde değilim." mânâsı var. İmanın tam has, gönlünün tam ihlâslı hâlis muhlis görünümü olmuş oluyor. O bakımdan çok önemli bir ibare olmuş oluyor.

Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem Efendimiz Hazretleri de bu önemi vurgulamak için bu hususlarda nasihat buyurmuş, bazı hadis-i şerifler irad etmiştir.

Meselâ: (Bismillâhir-rahmânir-rahîm, miftàhu külli kitâbin) "Besmele, şu Bismillâhir-rahmânir-rahîm ibaresi her yazının, kitabın anahtarıdır, başlangıcıdır." buyurmuş

Demek ki bir yazıya başlarken Bismillâhir-rahmânir-rahîm ile başlamak lâzım! Kendisi de öyle yapardı. Başka yerlere mektup gönderirken önce besmeleyi yazdırırdı.

Sonra buyurmuş ki: (Küllü emrin zî bâlin lem yübde' fîhi bibismillâhi fehüve ebter.) "Her mühim bir iş ki, besmeleyle başlanmamışsa, besmele okunmadan o işe girişilmişse; o iş kesiktir, sonu yoktur, güdüktür."

Demek ki, her mühim işe Bismillâhir-rahmânir-rahîm diye, bu mânâları düşünerek başlamamız emredilmiş oluyor.

Onun için Bismillâhir-rahmânir-rahîm fevkalâde önemlidir. Biz de her işimizi bu mânâları düşünerek yapmalıyız. "Kendim için değil, keyfim için değil, zevkim için değil, menfaatim için değil, bir başkasının hatırına değil, bir başkasının gönlü hoş olsun diye değil, bir başkası istiyor diye değil; bu işi sırf Allah rızası için yapıyorum!" demiş oluyor.

Tabii burda da bir işaret var, hayatımızı böyle geçirmeliyiz. Başkasının hatırı için, başkasına dalkavukluk yapacağız diye, başkasının gönlü hoş olsun diye veya kendi keyfim olsun, nefsimin arzusu yerine gelsin diye yaşamamalıyız! Hayatımızın bütün fiilleri sırf Allah rızası için olmalı!

Onun için büyüklerimiz bize neyi öğretmişlerdir? Bir hadis-i kudsîden alınıp, bizim ifademize uygun hale getirilip söylenmiş olan: (İlâhî ente maksûdî ve rıdàke matlûbî) "Ey benim Rabbim, sadece sen benim maksûdumsun ve ben sadece senin rızanı kazanmak istiyorum!" düşüncesini öğretmişlerdir.

İşte hayatın en mühim düşüncesi budur. Bir müslümanı diğer insanlardan ayıran en mühim nokta budur. Başkası menfaat için çalışır, keyf için çalışır, zevk için çalışır, yapacağı her işi böyle yapar. Ama bir müslüman sırf Allah için yapar, Allah'ın rızasını kazanmak için yapar.

Bismillâhir-rahmânir-rahîm'in başındaki bi- harfi, yani esreli B harfi bi... aslında bi-ismillâh şeklindedir. İsim kelimesinin başındaki hemze atlandığı için, bismillâh deniyor. Allah kelimesinin başındaki hemze de hemze-yi vasıldır, isim kelimesinin başındaki hemze de hemze-yi vasıldır. İki söz arasında kaldığı zaman vasledilir, yâni ulanır, eklenir. Onun için bi-ismi-allah demiyoruz, bismillâh diyoruz.

İsim, bildiğimiz bir kelime; Allah-u Teàlâ'nın yarattığı varlıkların adlarına isim deriz. Bir şeyin zihinde anlaşılmasına alâmet olan, delâlet eden kelimedir. Bismillâh; Allah'ın ismiyle mânâsına da gelir, Allah ismi ile mânâsına da gelir. Çünkü Allah sözü mâbudumuzun, yaratanımızın, bizi halkeden, bize rızık veren Mevlâmızın, Rabbimizin ism-i hassıdır; belki ism-i zâtıdır, ism-i alemidir. Bunlar arasında ince farklar vardır.

Meselâ, bir şeyi önce zihinde düşünüyor, ondan sonra o kelime vasıtasıyla onu tanıyorsak, o ism-i has oluyor. Ama doğrudan doğruya tanıyorsak, daha başka bir düşünceye varmadan bizzat idrak edip tanıyorsak, o zaman ism-i alem oluyor. Bu Allah sözü, Allah-u Teàlâ Hazretleri'nin ism-i alemidir. Yaradanımızın adı budur, Allah'tır.

Allah kelimesinin kökeni, ne zamandan çıktığı araştırıldığı zaman, çok derinlere gittiği görülüyor. Araplarının eslâfının, ecdâdının tâ kökenlerinin zamanına kadar gidiyor. Çok mühim bir kelime... Çeşitli izahlar var. Ama o uzun teferruatı bir tarafa bırakacak olursak, Arapçada dışarıdan gelmiş bir kelime değil. Dışarıdan gelen bir kelime olsa, ucme olduğu için gayr-i münsarif olur diyor alimler.

Başındaki elif-lâm ta'rif olsa, o zaman yâ denildiği zaman "Yâ Allah!" denmez, "Yâ eyyühallàh!" demek gerekir. Öyle denmediğine, göre o değil. Böyle ince dilbilgisi izahları yaparak söylüyorlar.

"Allah" yaradanımızın ismi, ism-i alemidir. Bundan ne çıkar?.. Allah sözü başka bir varlığa söylenemez! Yâni putlar için, insanların, kavimlerin tapındığı başka varlıklar için söylenemez! Sadece vâcibül-vücûd olan Allah u Teàlâ Rabbimiz, o isimle isimlendirilir.

Başka varlıkların isimleri, meselâ tanrı diyebilirler; Lât, Uzza, Menât vs. insanların tapındığı şeylerin başka isimleri olabilir. O isimler ayrı... Ama Allah kelimesi, tarihi çok derinlere giden bir muhteşem kelimedir. Onu İngilizce god kelimesiyle, veya Almanca got gelimesiyle veya Fransızca dio kelimesiyle karşılamak ve tercüme etmek de çok yanlış olur! Çünkü o kavimler, “ God ”sözünü, "Got" sözünü, “ Dio ” sözünü düşündükleri zaman onların hatırına başka şeyler gelir. Binâen aleyh Allah sözünün delâlet etmediği başka şeyler hatıra geldiği için Allah sözünün tercümesi olmaz Allah sözü Allah diye tercüme edilir.

Eskiden ezanı Türkçeleştirmeğe kalkışmışlar. Dini bilmeyen, Arapça'yı bilmeyen, ilimde eksik olan kimseler, Allàhu ekber'i "Tanrı uludur." diye tercüme etmişler. Olmaz! "Allah uludur" olur, "Tanrı uludur" olmaz. Neden? Çünkü tanrı, eğer Hintlilerin taptığı inekse, o zaman niye ulu olsun; ondan daha büyük fil var, zürâfa var... Yâni öyle şey olmaz! Allah yerine tanrı kelimesi kullanılamaz. Kullanılırsa, kâfi gelmez. Bunu bileceğiz. Ona göre Allah kelimesini o tarzda kullanacağız.

Başka hiçbir tanrıya Allah adı verilmemiş. Kavimlerin tapındığı bâtıl putlara dahi hiç bu isim verilmemiştir. O bakımdan bunun ayrıca böyle olduğunu bilmek çok önemli oluyor.

"Mürteceldir; yâni irticâlen ve Allah-u Teàlâ Hazretleri'ne verilmiş, sırf ona mahsus bir isimdir." diyor alimler. Gayr-i müştaktır, yâni bir başka yerden çıkmış değildir. İmam Fahreddin Râzî de öyle demiş: "Lâfza-i celâl..." Allah sözüne, kelimesine lafza-i celâl derler. "Lâfza-i celâl ism-i alemdir, müştak değildir. Bütün eski usül alimleri, fakihler bu kanaate varmışlardır." diye söylüyorlar. Demin anlattığım sebeplerle böyle izah ediyorlar.

Rahmân kelimesi, bu da hâs isimdir. Allah-u Teàlâ'ya has, yâni Allah-u Teàlâ'ya mahsus bir isimdir. Aslında rahime- yerhamu, merhamet etmek sıfatından geliyor ama eğer o sıfat gàlib halde ise, çoksa o zaman sıfat-ı gâlibe, böyle ism-i has olur. Galebe, çok artınca, yâni o mânâ çok kuvvetli olunca isim olarak kullanılır.

Rahmân böyle bir sıfattır. Yâni sıfat olmasına rağmen isim haline gelmiştir ve insanlardan, mahlûklardan hiçbirisine Rahman denmez. Sadece Allah'a Rahman denilir. Çünkü merhameti o kadar çoktur, o kadar gàlibtir, o kadar mukayese kabul etmez miktardadır ki, ondan dolayı Rahmanlık sadece Allah-u Teàlâ Hazretlerine lâyıktır. Sırf onun için kullanılır. Öyle kullanılmıştır. Başkası için de kullanılmamıştır, hiç kullanılmışı yoktur dilde. Demek ki, Allah-u Teàlâ Hazretleri'ne mahsustur o söz.

Rahîm kelimesi, yine rahime-yerhamü fiilinden sıfat-ı müşebbehe veyahut mübalağa-i ism-i fâildir. Yâni çok merhamet eden. Ama bu insanlar için kullanılır. Çok merhamet edici demektir. Mânâsı Rahman'dan daha aşağıda olduğundan, dar olduğundan Cenâb-ı Hakk'ın sıfatlarından biridir, Allah'tan başkası için de kullanılabilir. Nitekim, Tevbe Sûresi'nin 128. ayetinde de Peygamber Efendimiz'i anlatırken, Allah-u Teàlâ Hazretleri;

(Lekad câeküm rasûlün min enfüsiküm azîzün aleyhi mâ anittüm harîsün aleyküm bil-mü'minîne raûfur-rahîm.) O Muhammed-i Mustafâ, habîbullàh, rasûlüllàh size çok düşkündür. Mü'minlere çok merhamet edicidir, çok re'fetlidir, yumuşak kalplidir; onları çok sever, onlara çok merhamet eder." buyurmuştur.

Şimdi, tabii, burda yine anlatmak istediğim, söylemek istediğim bir husus var. Rahman'la, Rahim arasındaki fark nedir? Allah-u Teàlâ Hazretleri'nin rahmanlığı ezeldendir ve ebede doğru yaygındır. Bütün varlıklara şâmildir. Böyle bir şey hiçbir yaratığa ait olamadığından, bu sadece Allah için kullanılıyor. Allah-u Teàlâ Hazretleri Rahmanlığının eseri olarak bütün yaratıklara lütfetmiştir. Ezelden, vehbî olarak yâni hiç kimsenin kesb-ü ihtiyârıyla değil, sırf onun Rahman’lığıyla.

Meselâ Allah bizi niçin insan yarattı? Bu bizim ihtiyarımızla değil, kesbimizle, çalışmamızla değil. Ağacın ağaç olması, taşın taş olması; onların arasından bizim seçilip de insan olmamız, bizim çalışmamıza bağlı değildir.

Ama rahimlik kulun kesbine, ameline bağlıdır. O bakımdan "Allah-u Teàlâ Hazretleri rahmâned-dünya ve rahîmül-ahireh." denmiştir. Başka rivayetler de var. Yâni dünyada mü'min-kâfir, hepsine merhamet ediyor, rızık veriyor. Mahlûku olduğu için bir takım ikramlarda bulunuyor. Kâfir olsun, müşrik olsun veriyor. Ama ahirette sadece mü'mine verecek, hak edene verecek, amelinin karşılığı olarak verecek. İşte o ahiretteki verişi rahimliğinden; ama evvelden, ezelden takdir buyurduğu şeyler Rahmanlığından.

Demek ki Rahmanlık, kâfirlere ve diğer bütün varlıklara, müşriklere, diğer canlılara, cansızlara... hepsine birden olduğundan, umûmî olduğundan, bu kadar umûmî bir merhamete hiçbir varlık sahib olamadığından, Rahmanlık Allah'a mahsustur. Ama Rahimlik, acımak – acımak da demiyeceğiz bunu da izah edeceğiz biraz sonra merhametlilik insanlarda da kendi çapında, kendi miktarında olabiliyor.

Şimdi bunların tercümesini yapmaya kalktıkları zaman, Allah’a Tanrı demek doğru olmadığı gibi, çünkü Allah-u Teàlâ Hazretleri'ne tanrı diye tercüme etmek doğru olmadığı gibi . Evet Allah tanrıdır, çünkü ma'buddur, ibadet ediliyor. Ama ma'budlar, ibadet edilen varlıklar; insanların kimisi Allah'a ibadet etmiş de, kimisi de maalesef Allah'tan gayrı yalan yanlış şeyleri ma'bud sanmış ibadet etmiş. Onlar da ma'bud deniliyor, tanrı deniliyor. Demek ki Allah kelimesini karşılamıyor, Allah kelimesinden farklı.

Arapçada da öyledir. Arapçada tanrı kelimesinin karşılığı ilâh'tır. Ama Allah kelimesinin karşılığı Türkçede tanrı olamaz; Allah diye tercüme etmek lâzım. Çünkü başka türlü söylersek mânâ ifade edilmemiş olur. Fransızcada da böyledir, Almancada da böyledir, İngilizcede de... O kelimeler Allah'ı ifade etmez. O kelimeyi sorduğunuz zaman o, saçları uzun, sarışın Hazret-i İsâ'yı düşünür. Veya daha başka bir şeyi düşünür. Demek ki medlûlu, zihindeki kavramı tam ifade etmediğinden Allah demek lâzım.

Rahmanlığı; esirgeyici diyorlar, bağışlayıcı diyorlar, acıyıcı diyorlar. Bunlar da karşılığı olamaz. Bunu uzun uzun izah etmiştir alimler. Çünkü Türkçede esirgemek bir şeyi kıskanıp da vermemek, mahrum etmek mânâsına da gelir. Meselâ, "Benden niye bir selâmı bile esirgedin?" derler. Yâni niye vermedin, niye cimrilik yaptın mânâsına. Allah-u Teàlâ Hazretleri'ne esirgeyici dersek o zaman tam ters bir mânâ çıkmış oluyor. Rahmanlığı değil de sanki cimrilik isnad edilmiş gibi oluyor. "Esirgemek" doğru olmuyor, Rahman diyeceğiz.

Acıyan... Acımak da işte, "Kolum acıyor, başım acıyor, dizim acıyor..." filân diyoruz. Yâni ağrısı olmak mânâsına da geliyor. O da uygun değil.

Binâen aleyh, bizim ecdâdımız "yarlıgayıcı" demiş. "Rahmetinle yarlıgagıl yâ Ganî!" diye geçiyor biliyorsunuz. Yarlıgamak Süleyman Çelebi tarfından kullanılmış. Ne demek? O da yâr kelimesinden, dost kelimesinden geliyor Farsçadan. Yâni yar muamelesi, dost muamelesi yapmak. Yâni dostça, severek muamele etmek demektir. Eh biraz, yâni yar muamelesi yapmak, yarlıgamak biraz oluyor ama, o da isim değil sıfat... O bakımdan tam ifade etmiyor.

Sonra, "Rahmân ve Rahîm olan" desek, "Önce değildi de, sonradan mı oldu?" diye bir zorluk çıkıyor, tam ifade etmiyor. Acımak uygun olmuyor.

Demek ki Rahmân'ın ne olduğunu öğreneceğiz. Sırf Allah'a mahsus, çok engin bir merhamet ifade ettiğini, her varlığa merhametinin çokluğunu anlayacağız. Almanlar Alles Barmherzigen diye böyle bir ifade kullanıyorlardı. Yâni herkese karşı böyle sevgi, merhamet duyan filân... Biraz böyle uzun açıklamışlar.

Demek ki Rahman'ı Rahman olarak ezberleyeceğiz. Allah'ı Allah diye kullanacağız. Yerine ötekiler tutmuyor, tam karşılamıyor. Rahim de, merhametli mânâsına bir sıfattır.

Demek ki rahmeti mü'mine, kâfire ezelden şâmil olan, hepsine erişmiş olan Rahman ve mü'minleri de ahirette itaat ettikleri için, yolunda gittikleri için, yaptıkları işleri kendi rızası için yaptıkları takdirde mükâfatlandıracak olan Allah'ı düşünerek, insan besmeleyi çektiği zaman, işe öyle başlamış oluyor. O halde bu, besmeleyi çekerek her işe başlamak çok önemli bir husus oluyor.

Bu mânâları düşüne düşüne, inşaallah Bismillâhir-rahmânir-rahîm'i bundan sonra böylece zevkle okuyalım inşaallah

Kur'an-ı Kerim'e başlanırken bir de biliyorsunuz eûzü çekiliyor. O da bir ayet-i kerimede Allah'ın emridir bize:

(Fe izâ kara'tel-kur'âne festeiz billâh) "Kur'an-ı Kerim'i okuduğun zaman Allah'a istiàze et. Yâni racîm olan şeytanın şerrinden Allah'a sığın!" buyruluyor.

Çünkü ne olabilir? İnsan ya Allah'ın rızasını kazanmak için iş yapar, ya da şeytana uyar. Şeytanın kandırmasıyla günah olan, haram olan, yanlış olan bir işi yapar. O bakımdan şeytana uymamayı da, şeytana tapınmamayı, şeytanın yanlış vesveselerine aldanmamayı da düşünmesi lâzım bir insanın.

Onun için eûzü-besmele çekmemiz lâzım. Yâni Allah'a şeytandan sığınmak lâzım. Rahmetinden koğulmuş, tard edilmiş, huzurundan atılmış o şeytandan Allah'a sığınmak lâzım Çünkü insanları kandırmak için uğraşan bir varlık ve rahmeti engin olan, merhameti engin olan; kullarını da ahirette, mutì kullarını, mü'min kullarını mükâfatlandıracak olan Allah'ın o mükâfatını düşünerek ezelde bize ihsan ettiğini lütuflarını, nimetlerini düşünüp şükür dolu olarak; ahiretteki mükâfatları da kaçırmamayı, azaba uğramayıp, aksine lütfa ermeyi düşünerek bir işi yapmayı sağlayan bir ibare olmuş oluyor bu Bismillâhir-rahmânir-rahim. Yâni insan okudukça, derin derin düşündükçe besmeleye karşı muhabbeti daha çok artıyor. besmeleye karşı muhabbeti daha çok artıyor.

İnşaallah besmele bundan sonra gözümüzün önünde daha çok bulunsun. Her işimizi bu mânâları düşünerek yapmaya gayret edelim! Allah-u Teàlâ Hazretleri her işi rızâsına uygun yapmayı cümlenize, cümlemize nasib eylesin.

Hocamız'ın öğrettiği bu duayla sohbetimi bitirmek istiyorum:

Bismillâhir-rahmânir-rahîm.

Allàhümme innî es'elüke bihakkı bismillâhir-rahmânir-rahîm, ve bi hürmeti bismillâhir-rahmânir-rahîm, ve bifadli bismillâhir-rahmânir-rahîm, ve bi azameti bismillâhir-rahmânir-rahîm, ve bicelâli bismillâhir-rahmânir-rahîm, ve bicemâli bismillâhir-rahmânir-rahîm, ve bikemâli bismillâhir-rahmânir-rahîm, ve biheybeti bismillâhir-rahmânir-rahîm, ve bimenzileti bismillâhir-rahmânir-rahîm, ve bimelekûti bismillâhir-rahmânir-rahîm, ve biceberûti bismillâhir-rahmânir-rahîm, ve bikibriyâi bismillâhir-rahmânir-rahîm, ve bisenâi bismillâhir-rahmânir-rahîm, ve bahâi bismillâhir-rahmânir-rahîm, ve bikerâmeti bismillâhir-rahmânir-rahîm, ve bisultàni bismillâhir-rahmânir-rahîm, ve bibereketi bismillâhir-rahmânir-rahîm, ve biizzeti bismillâhir-rahmânir-rahîm, ve bikuvveti bismillâhir-rahmânir-rahîm, ve bikudreti bismillâhir-rahmânir-rahîm, en yüveffikanâ liitmâmi tefsîril-kur'ânil-kerîm.

Yâ ilâhenâ! İrfa' kadrenâ, veşrah sudûrenâ, ve yessir umûrenâ, verzuknâ min haysü lâ yahtesib. Bifadlike ve keremike yâ men hüve kâf hâ yâ ayn sâd, hâ mîm ayn sîn kàf. Ve nes'elükellàhümme bicelâlil-izzeti ve celâlil-heybeti ve ceberûtil-azameh. En tec'alenâ min ibâdikes-salihîn. Ellezîne lâ havfun aleyhim ve lâ hüm yahzenûn, birahmetike yâ erhamer-râhimîn...

Ve en tüsallî alâ seyyidinâ muhammedin ve alâ âli seyyidinâ muhammed, birahmetike yâ erhamer-râhimîn. Allahümme innâ nes'elüke minel-hayri küllihî, ve neûzü bike mineş-şerri küllihî. Allahümerham ümmete muhammeden rahmeten âmmeh...

Rabbımız, ümmet-i Muhammed'e lütfuyla keremiyle muamele eylesin. Bizi dünyanın ve ahiretin her türlü hayırlarına bu dua berekâtıyla, lütfuyle, keremiyle, habîb-i edîbi hürmetine nâil eylesin. Hem dünyada, hem ahirette aziz ve bahtiyar eylesin.

Esselâmü aleyküm ve rahmetullàhi ve berekâtühû!

Diğer Kayıtlar
Başlık Eklenme Tarihi Paylaş Oku Ekle Süre Beğen
playlist play 001.Kur an-ı Kerim in Faziletleri 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 34 playlist like
playlist play 002.Kur an-ı Kerim Tefsirine Giriş 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 50 playlist like
playlist play 004.Euzü Besmele 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 28 playlist like
playlist play 005.Fatiha (1 - 2) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 50 playlist like
playlist play 006.Fatiha (3) 16.04.2020 playlist oku playlist ekle 40 playlist like
playlist play 007.Fatiha (4) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 45 playlist like
playlist play 008.Fatiha (5 - 7) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 53 playlist like
playlist play 009.Bakara Giriş 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 31 playlist like
playlist play 010.Bakara (1) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 30 playlist like
playlist play 011.Bakara (2) 05.11.2019 playlist oku playlist ekle 50 playlist like
playlist play 012.Bakara (3) 05.11.2019 playlist oku playlist ekle 48 playlist like
playlist play 013.Bakara (4 - 5) 05.11.2019 playlist oku playlist ekle 45 playlist like
playlist play 014.Bakara (6 - 7) 05.11.2019 playlist oku playlist ekle 46 playlist like
playlist play 015.Bakara (8 - 10) 05.11.2019 playlist oku playlist ekle 33 playlist like
playlist play 016.Bakara (11 - 13) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 50 playlist like
playlist play 017.Bakara (14 - 22) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 49 playlist like
playlist play 018.Bakara (23 - 24) 16.04.2020 playlist oku playlist ekle 57 playlist like
playlist play 019.Bakara (25) 16.04.2020 playlist oku playlist ekle 39 playlist like
playlist play 020.Bakara (26 - 27) 16.04.2020 playlist oku playlist ekle 56 playlist like
playlist play 021.Bakara (28 - 29) 16.04.2020 playlist oku playlist ekle 46 playlist like
playlist play 022.Bakara (30) 16.04.2020 playlist oku playlist ekle 46 playlist like
playlist play 023.Bakara (31 - 33) 16.04.2020 playlist oku playlist ekle 36 playlist like
playlist play 024.Bakara (34) 16.04.2020 playlist oku playlist ekle 28 playlist like
playlist play 025.Bakara (35 - 36) 16.04.2020 playlist oku playlist ekle 35 playlist like
playlist play 026.Bakara (37 - 39) 16.04.2020 playlist oku playlist ekle 32 playlist like
playlist play 027.Bakara (40 - 43) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 51 playlist like
playlist play 028.Bakara (44 - 46) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 52 playlist like
playlist play 029.Bakara (47 - 48) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 41 playlist like
playlist play 030.Bakara (49 - 50) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 49 playlist like
playlist play 031.Bakara (51 - 54) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 58 playlist like
playlist play 032.Bakara (55 - 57) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 50 playlist like
playlist play 033.Bakara (58 - 60) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 39 playlist like
playlist play 034.Bakara (61) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 42 playlist like
playlist play 035.Bakara (62) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 55 playlist like
playlist play 036.Bakara (63 - 66) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 45 playlist like
playlist play 037.Bakara (67 - 73) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 45 playlist like
playlist play 038.Bakara (74 - 77) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 48 playlist like
playlist play 039.Bakara (78 - 82) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 46 playlist like
playlist play 040.Bakara (83) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 55 playlist like
playlist play 041.Bakara (84 - 86) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 38 playlist like
playlist play 042.Bakara (87 - 88) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 40 playlist like
playlist play 043.Bakara (89) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 38 playlist like
playlist play 044.Bakara (90) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 42 playlist like
playlist play 045.Bakara (91 - 96) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 47 playlist like
playlist play 046.Bakara (97 - 98) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 46 playlist like
playlist play 047.Bakara (99 - 101) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 33 playlist like
playlist play 048.Bakara (101 - 103) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 45 playlist like
playlist play 049.Bakara (104 - 105) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 43 playlist like
playlist play 050.Bakara (106 - 107) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 44 playlist like
playlist play 051.Bakara (108) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 33 playlist like
playlist play 052.Bakara (109 - 110) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 42 playlist like
playlist play 053.Bakara (111 - 112) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 32 playlist like
playlist play 054.Bakara (113) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 49 playlist like
playlist play 055.Bakara (114 - 115) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 51 playlist like
playlist play 056.Bakara (116 - 117) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 46 playlist like
playlist play 057.Bakara (118 - 119) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 40 playlist like
playlist play 058.Bakara (120 - 121) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 46 playlist like
playlist play 059.Bakara (122 - 123) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 31 playlist like
playlist play 060.Bakara (124) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 54 playlist like
playlist play 061.Bakara (125) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 42 playlist like
playlist play 062.Bakara (126) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 44 playlist like
playlist play 063.Bakara (127 - 128) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 37 playlist like
playlist play 064.Bakara (129) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 46 playlist like
playlist play 065.Bakara (130 - 132) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 54 playlist like
playlist play 066 Bakara (133 - 134) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 35 playlist like
playlist play 067.Bakara (135) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 39 playlist like
playlist play 068.Bakara (136 - 138) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 33 playlist like
playlist play 069.Bakara (139 - 141) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 24 playlist like
playlist play 070.Bakara (142) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 37 playlist like
playlist play 071.Bakara (143) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 49 playlist like
playlist play 072.Bakara (144 - 147) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 37 playlist like
playlist play 073.Bakara (148 - 150) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 32 playlist like
playlist play 074.Bakara (151 - 152) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 40 playlist like
playlist play 075.Bakara (153 - 154) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 31 playlist like
playlist play 076.Bakara (155 - 157) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 47 playlist like
playlist play 077.Bakara (158) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 46 playlist like
playlist play 078.Bakara (159 - 162) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 50 playlist like
playlist play 079.Bakara (163 - 164) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 47 playlist like
playlist play 080.Bakara (165 - 167) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 45 playlist like
playlist play 081.Bakara (168 - 171) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 51 playlist like
playlist play 082.Bakara (172 - 173) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 39 playlist like
playlist play 083.Bakara (174 - 176) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 27 playlist like
playlist play 084.Bakara (177) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 61 playlist like
playlist play 085.Bakara (178 - 179) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 29 playlist like
playlist play 086.Bakara (180 - 182) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 37 playlist like
playlist play 087.Bakara (183 - 184) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 40 playlist like
playlist play 088.Bakara (185) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 50 playlist like
playlist play 089.Bakara (186) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 55 playlist like
playlist play 090.Bakara (187) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 66 playlist like
playlist play 091.Bakara (188) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 44 playlist like
playlist play 092.Bakara (189) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 33 playlist like
playlist play 093.Bakara (190 - 192) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 50 playlist like
playlist play 094.Bakara (193 - 195) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 55 playlist like
playlist play 095.Bakara (196) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 57 playlist like
playlist play 096.Bakara (197) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 39 playlist like
playlist play 097.Bakara (198 - 199) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 44 playlist like
playlist play 098.Bakara (200 - 202) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 43 playlist like
playlist play 099.Bakara (204 - 207) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 48 playlist like
playlist play 100.Bakara (208 - 210) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 41 playlist like
playlist play 101.Bakara (210 - 212) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 45 playlist like
playlist play 102.Bakara (213) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 54 playlist like
playlist play 103.Bakara (214) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 40 playlist like
playlist play 104.Bakara (215 - 216) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 42 playlist like
playlist play 105.Bakara (217 - 218) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 33 playlist like
playlist play 106.Bakara (219-220) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 32 playlist like
playlist play 107.Bakara (221) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 38 playlist like
playlist play 108.Bakara (222 - 223) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 47 playlist like
playlist play Ali İmran 92 - Furkan 74 - İnfak, Gıpta Edilecek Kimseler, Sadaka Vermek 19.03.2025 playlist oku playlist ekle 14 playlist like
playlist play Ali İmran 98 - 101 - Hristiyanların Allahın Ayetlerine Tutumları 05.02.2025 playlist oku playlist ekle 28 playlist like
playlist play Bakara 104 - Rahman 1- 4 - Kuranı Öğrenmek, Kıymet Bilmek 05.02.2025 playlist oku playlist ekle 19 playlist like
playlist play Bakara 146 - Hicr 2 -3 - Doğru İnançın Önemi 05.02.2025 playlist oku playlist ekle 19 playlist like
playlist play Hac 73 - 76 - Müminun 14 - İnsanın Yaratılışı Süreci 05.02.2025 playlist oku playlist ekle 37 playlist like
playlist play İnsan 1 - 31 - Dünya Sevgisi 05.02.2025 playlist oku playlist ekle 25 playlist like
playlist play Rahman 5 -13 - Herşeyin Dengeli Olması ve Her Varlığın Secde Etmesi 05.02.2025 playlist oku playlist ekle 25 playlist like
playlist play Tekvir 1-14 - Kıyamet Günü Alametleri, Mahşer Anı, Pişmanlıklar 05.02.2025 playlist oku playlist ekle 31 playlist like
Kabe
Canlı Yayın
Şuan Canlı Yayın
Canlı Yayın
AKRA CANLI
 / 
Canlı Yayın close icon
AKRA CANLI
Canlı Yayın
Canlı Yayın Add Icon volume up
 / 
Canlı Yayın
fast rewind
fast forward
Playlist
Bu özelliği kullanabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir
  
Fikrini Paylaş
TAAHHÜTNAME

Hazırlamış olduğum ve sitenize gönderdiğim/ teslim ettiğim, tamamen orjinal ve bana ait olan, projemin/görüntü veya kaydımın, AKRA MEDİA tarafından kendisine ait kablolu/karasal/uydu, şifreli/şifresiz, free/paralı TV, video, DVD, VCD,VHS ,radyo, kaset, sinema ve sair mevcut yada ortaya çıkacak her türlü İşaret, ses ve /veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletim hakkı ve tüm internet siteleri ve sosyal medya platformlarında yayınlamasına, çoğaltma hakkı, yayma hakkı, işleme hakkı ve temsil hakkının kullanılmasına süresiz olarak müsaade ediyorum.

Projemin/görüntü veya kaydımın, bant, CD, VCD, DVD, GSM, MP3 Player, dijital kayıt vb. tüm yollarla kayıt, çoğaltma ve dağıtım haklarını, bilişim veya iletişim ortamında görüntülenmesini, iletilmesini, okunmasını, izlenmesini, dinlenmesini vb. interaktif veya normal CD, VCD, DVD, GSM, MP3 Player vb. şekilde basılarak veya ses kayıtlarının metin haline getirilip kitap olarak piyasaya sunulmasını sağlayacak her türlü materyal üzerine kaydı ile çoğaltılması, kullanılması, işlenmesi, yeniden ve genişletilmiş şekilde sesli, yazılı ya da görüntülü yayın haklarını, bu suretle de çoğaltılarak kullanılması, dağıtılması, pazarlanması vb. fikri, mali ve manevi haklarımın tamamını, programda gerekli görülen değişiklikleri yapma haklarımı bila bedel olacak şekilde, AKRA.MEDİA sitesine ve bu site'nin yetkilisi ve sahiplerine devir ve temlik ettiğimi, beyan, kabul ve taahhüt ederim.

Şehir Seçin
Close