İlke ve Değerlerinden Ödün Vermeden
Özgür Yayın Platformu Olarak Kalsın Diye
İmsak04:06 Güneş05:48 Öğle13:06 İkindi16:58 Akşam20:13 Yatsı21:48
Hava - Hava durumuAçık 18°C Nem %36
Türkçe
10 Zilka'de 1446 7 Mayıs 2025 Çarşamba
10 Zilka'de 1446
İMSAK GÜNEŞ İŞRAK ÖĞLE İKİNDİ AKŞAM YATSI
04:06 05:48 06:33 13:06 16:58 20:13 21:48
Giriş Yap

036.Bakara (63 - 66)

Tefsir Sohbetleri

es-Selâmü aleyküm ve rahmetullâhi ve berektüh!

Allah'ın selâmı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun. Cenâb-ı Hak Teâlâ ve Tekaddes hazretleri dünya ve âhiret hayırlarına cümlenizi erdirsin, gönüllerinizin muradlarını versin. İki cihanda aziz ve bahtiyar olun.

Tefsir sohbetimizde Bakara sûre-i şerîfesinin 63, 64, 65 ve 66. âyetlerini konu edineceğiz. Önce âyetlerin metinlerini okuyalım:

Bismillâhirrahmânirrahîm

Ve iz ehaznâ mîsâkaküm ve rafe'nâ fevkakümü't-tûra huzû mâ âteynâküm bikuvvetin ve'zkürû mâ fîhi lealleküm tettekûn. (63. âyet.)

Sümme tevelleytüm min ba'di zâlike felev lâ fadlu'llâhi aleyküm ve rahmetühû leküntüm mine'l-hâsirîn. (64. âyet.)

Ve lekad alimtümü'llezîna'tedev minküm fi's-sebti fe-kulnâ lehüm kûnû kıradeten hâsiîn. Fe-cealnâhâ nekâlen limâ beyne yedeyhâ ve mâ halfehâ ve mev'ızaten li'l-müttakîn.

Bunlar da 65 ve 66. âyet-i kerîmeler.

Bu âyet-i kerîmeler daha önceki haftalar okuduğumuz, izahını yaptığımız, üzerinde sohbet ettiğimiz konular gibi. İsrailoğullarına, Yahudilere; "Kendi tarihlerinden geçmiş olayları hatırlasınlar." diye hatırlatma yaparak onları iman etmeye, Peygamber Efendimiz'e uymaya davet eden âyetler cümlesinden o şekilde devam ediyor.

Konular aynı minval üzere aynı şekilde devam ediyor:

Ve iz. "Hani bir zamanlar şöyle olmuştu ya, hatırlayın." mânasında bir edat, çok geçti, biliyorsunuz.

Ehaznâ mîsâkakum. "Sizin misakınızı almıştım, almıştık."

Allahu Teâlâ hazretleri İsrailoğullarından, yahudilerden mîsaklarını almıştı.

Mîsak ne demek?

Mîsak-ı millî. M' denden sonra gelen i harfi uzun, mîsak, misak değil mîsak. Peltek s ile ve kaf ile. "Sıkı sıkı sözleşip anlaşmak" mânasına ismi âlet sîgasıyla if'al vezni ile. "Karşılıklı bir konu üzerinde konuşup konuyu bir sonuca bağlamak ve anlaşmak" demek. Ahd-ü mîsak etmek, "anlaşma yapmak" mânasına geliyor.

Allahu Teâlâ hazretleri İsrail oğullarına peygamber gönderip kitap indirince onlardan söz almıştı, Mısır'dayken Musa aleyhisselam denizi geçtikten sonra, Firavun boğulduktan sonra tekrar o anlaşmayı yenilemişti. Onlar kendilerine gönderilen Musa aleyhisselam'a itaat edecekler, emrini tutacaklar. Çünkü Allah'ın elçisi, Allah'ın peygamberi. Onun buyruğuna göre, getirdiklerine göre hareket edecekler, itaat edecekler.

Bu bütün peygamberler için böyle, her peygamber "Kendisine itaat edilsin." diye kavmine gönderilir. Gönderildiği kavmin kendisine itaat etmesi gerekir. Umumi hal ve kural, ilâhî kural bu. Peygamber; "Boşuna konuşsun." diye gönderilmiş değil. Ciddi bir görevle gönderilmiş ve gönderilenlerin de bu ciddi görevi anlayıp ona tâbi olmaları lazım.

Mîsâkaküm. "Ey yahudiler, bizim anlaşmamız vardı. Hani söz vermiştiniz. Bu anlaşmayı yapmıştık, sizden mîsak almıştık, söz almıştık, antlaşma almıştık ya onu hatırlayın." Ve rafe'nâ fevkakümü't-tûr. "Ve Tûr'u sizin üzerinize yükseltmiştik."

Bu ne demek?

Buradaki et-tûr, elif lam'lı geliyor. Belirli Tûr. Elif lam târif edatı. Belirli Tûr olduğu zaman Tûr-u Sîna, Musa aleyhisselam'a vahyin geldiği mukaddes Tûr-i Sînâ dağı.

Tûr, Süryanicide genel mânasıyla "dağ" demek imiş ama Tûr-i Sînâ artık özel isim oluyor. "Musa aleyhisselam'a vahyin geldiği özel bölgedeki o dağ" demek oluyor. Genel mânasıyla "dağ" sözüne Abdullah b. Abbas radıyallahu anh'in bir açıklaması var. Diyor ki;

"Her dağa Tûr denmez. 'Tûr' denilen dağ, üstünde ağaç olan, ağaçlı olan dağ. Çıplak ise ağaç bitmemişse, bitki yoksa ona 'Tûr' denmez. 'Ağaçlı dağ' demek."

İbn Abbas radıyallahu anh bu mânaya geldiğini özet olarak açıklamış. Eğer Tûr'dan kasıt bir dağ ise herhangi bir dağ ise olabilir. Tûr-i Sînâ ise o da mümkün. Çünkü elif lam'lı gelmiş; o olabilir o da olabilir.

"Size dağı yükseltmiştik."

Bu ne demek?

Tûr-i Sînâ'da Musa aleyhisselam'a vahiy gelip de, Allah'ın emirlerini levhalar üzerine yazıp Benî İsrail'e getirdiği zaman; "Şu emirleri tutacaksınız, şunları yapacaksınız, şu günahlardan kaçacaksınız." dediği zaman Benî İsrail bu yeni duruma muhatap olanlar, Musa aleyhisselam'ın çevresindekiler tereddüt ettiler, durakladılar. Hiç olmazsa bir kısmı veya büyük çoğunluğu durakladı.

Rivayet ediliyor ki onlar duraklayınca Allahu Teâlâ hazretleri Cebrail aleyhisselam'a emretti. Cebrail aleyhisselam dağı onların üzerine kaldırdı. Neredeyse üzerlerine yıkılacak gibi. Dağ, sanki gölge yapan bir bulut gibi onların üzerine geldi. Allahu Teâlâ hazretlerinin emriyle Cebrail aleyhisselam dağı tepelerine indirdi:

"Allah'ın emrini tutucak mısınız? Peygamberi'ne, Kitâbı'na tâbi olacak mısınız? Yoksa Allah sizi helâk etsin mi?" diye bir durum ortaya çıkınca bu manzara karşısında -Tepelerinde dağ, üzerlerine yıkılacak bir halde, altında ezilecekler.- "Tamam söz verdik, söz veriyoruz, kabul ediyoruz, emirleri tutacağız, itaat edeceğiz." dediler.

Ve Allahu Teâlâ hazretleri buyurdu ki;

Huzû mâ âteynâküm bikuvvetin. "Bizim size verdiğimiz şeyleri kuvvetle tutun."

Huz, "tut" ehaze'den geliyor, emir. Huzû, cem'i, "Siz tutunuz. Size verdiğimizi kuvvetle tutunuz."

"Kuvvetle tutunuz" dan maksat, "Ciddiyetle itaat ediniz."

Çeşitli kelimelerle karşılığını söylemişler. "Tevrat'ı; itaat ederek, içindekilerle amel ederek, ahkâmına uyarak, ciddiyetle, aşk ile şevk ile tutunuz." diye, Allahu Teâlâ hazretleri emretmişti

Ve'zkürû mâ fîhi. "Ve onun içindekileri hatırlayınız."

Tabi bu "Hatırlayınız." ifadesi, bu hatırlama; "Okuyunuz böylece unutmayınız, hatırınızda kalsın, gönlünüze yerleştiriniz, mucibince amel ediniz." mânasında.

Lealleküm tettekûn. "Ta ki ola ki böyle yaptığınız taktirde Allah'ın azabına uğramaktan sakınasınız, kurtulasınız, korunasınız."

Vikâye biliyorsunuz ittekâ, yettekî, "İnsanın kendisini bir tehlikeden, bir zarardan, bir hasardan koruması" demek.

Lealleküm tettekûn. "Ta ki bir zarardan korunasınız."

Bu korunma ya -o andaki- bu Tevrat'ın ahkâmını kast ederek; "Okuyup uyacak mısınız? Uyacaksanız kurtulursunuz, uymazsanız Allah'ın kahrına gazabına uğrar, helâk olursunuz. Helâkten kurtulmak için içindekileri iyice hatırınızda tutun, unutmayın, okuyun, okuduğunuzla da amel edin ve böylece günah işleyip azaba uğramaktan, Allah'ın kahrına gazabına uğramaktan korunun." demek.

Ya da ittikâ; insan salihane hareket ederek, günahlardan haramlardan kaçınarak, ibadetleri iyi yaparak ömür sürdü mü âhiret azabından korunmuş oluyor. O da bir korunma. Allah'ın âhirette azabından korunmuş oluyor. Müttaki insan, böylece iyi dindar, Allah'ın sevdiği dindar kimse oluyor.

Allahu Teâlâ hazretlerinin müttakî kimseleri sevdiğine dair Kur'ân-ı Kerîm'de ilerideki âyet-i kerîmelerinde çok müjdeler gelecek, teşvikler gelecek:

Va'llâhu yuhıbbü'l-müttekîn. "Allah, müttakîleri sever."

Enna'llâhe mea'l-müttekîn. "Allah, müttekîlerle beraberdir."

Ve'l-âkıbetü li'l-müttekîn. "Hüsn ü âkıbet, iyi sonuçlara ulaşmak, dünyada başarıyla ömrü tamamlayıp âhirete iyi kul olarak gitmek müttakîler içindir."

Ve men yetekı'llâhe yec'al lehû mahrecen. "Müttekıyâne hareket eden, ibadetlerini yapıp, günahlardan sakınıp, Allah'ın müttakî kulu olan kimselere Allah, sıkıntılardan kurtuluşlar, çıkışlar ihsan eder ve ummadığı yerlerden, hiç tahmin etmedikleri anlarda, zamanlarda onları çeşitli nimetlerle rızıklandırır, çeşitli lütuflara erdirir." diye çok müjdeler var.

İnsan Allah'ın emirlerini tutarsa müttakî kul olur. O zaman da çok lütuflara erer. Bu mânaya da gelir. Tabi her kavim peygamberleri ile kendilerine gönderilen kitabı okuyacak, ahkâmına uyacak, Allah'ın rızasını, sevgisini kazanacak, dünyada âhirette hayırlara nâil olacak. Bu kitaplar onun için indiriliyor, boş sözler değil, mâlâyânî değil, fayda vermeyen şeyler değil, insanlık için faydalı, yol gösterici ve uyulması gereken emirler.

Lealleküm tettekûn. "Ta ki takvâ ehli olasınız, müttakî kul sıfatına haiz olasınız." demek de olabilir. "Ta ki böyle yapmadığınız taktirde Allah'ın size gelecek azabından, gazabından korunasınız." mânasına da onlar için söylenmiş olabilir. İkisinde de mâna açık.

Sümme tevelleytüm min ba'di zâlike. "Bu sözü vermenize rağmen döndünüz."

Tevellâ; "arkasını dönüp, sırtını dönüp yan çizmek, gitmek."

Biz "yan çizmek" diyoruz, "yan tarafa doğru gitmek" diyoruz. "Arkasını dönüp gitmek, verdiği sözden dönmek" mânasına:

"Sonra siz ey yahudiler, böyle söz verdiğiniz halde, bu gibi mucizeleri gördüğünüz halde, dağ tepenize yıkılacak bir hâle geldiği halde ondan sonra yine döndünüz."

Felev lâ fadlu'llâhi aleyküm ve rahmetühû. "Eğer Allah'ın size fazl u keremi olmasaydı ve acıması, rahmeti, merhameti olmasaydı." Le küntüm mine'l-hâsirîn. "Muhakkak o zaman hüsrana, zarara ziyana uğrayanlardan olurdunuz. Eğer Allahu Teâlâ hazretleri bu yaptığınızdan dolayı size rahmetini kesseydi ve fazlını esirgeseydi, vermeseydi o zaman dünyada, âhirette ziyana uğrardınız."

Allahu Teâlâ hazretleri hilm sahibi olduğu için halîm olduğu için;

İnnehû kâne halîmen ğafûrâ.

Afv u mağfiret edici ve günahkâra cezayı birden vermeyip hilm ile halimlikle, halim selim muamele ettiğinden "Tevbe ederse affına fırsat olsun." diye cezayı birden indirmediğinden, onlara peygamberler gönderdi. Tevbe ettikleri zaman onlara;

"Yok, artık cezayı işlediniz ve sizin tevbenizi kabul etmiyorum, ceza mutlaka gelecek!" demedi.

Kullarının tevbesini kabul etmesi, Allah'ın bir lütfudur, fazlıdır. Çünkü suç işleyince cezaya müstahak oluyorlar. Ama Allahu Teâlâ hazretleri tevbe edenlerin tevbesini kabul ettiğinden ve bir de yanlış yolda olanların yanlış yoldan doğru yola gelmeleri için Benî İsrail'e Musa aleyhisselam'dan sonra nice peygamberler de gönderdi. Eğer başka peygamber göndermese hatalarında devam ederler, Allah'ın gazap ettiğini anlayamazlar, gazabının şiddetini bilemezlerdi. Tekrar tekrar peygamberler gönderdi.

Bir de âhir zaman peygamberi Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'i gönderdi ve o andaki yahudilere; "Bakın işte tarihte böyle şeyler olmuştu. Bakın bunları yapmayın, bunlardan ibret alın, hak yola gelin, Allah'ın rızasını kazanın." diye hitap ediyor. Bunların hepsi Allah'ın rahmeti, fazlı. Eğer böyle olmasaydı muhakkak;

Le küntüm mine'l-hâsirîn. Le, te'kid için geliyor. "Muhakkak ziyana uğrayanlardan olurdunuz. Allah'ın gazabı gelirdi, mahvolurdunuz. Dünya ve âhiretiniz perişan olurdu, hüsrana uğrardınız. buyuruyor.

Muhterem kardeşlerim!

Burada Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hadîs-i şerîflerini hatırlayarak eklemeyi yapalım, hatırlatmayı yapalım.

Bir kul günah işlediği zaman tevbe ederse Allahu Teâlâ hazretleri günahını affediyor. Günahkârların tevbe imkanları var, tevbe kapısı var. Tevbe ederlerse, dönerlerse afv u mağfiret ediyor ama tevbe etmezlerse, günahta ısrar ederlerse o zaman cezası gelir. Hadîs-i şerîflerde bildiriliyor ki;

"Bir kul bir günah işlediği zaman..."

Hani her kişinin omuzlarında sevaplarını, günahlarını yazan hafaza melekleri var ya. Sağdaki melek sevapları yazıyor, soldaki melek günahları yazıyor, kaydediyor, tespit ediyor:

İnnâ künnâ nestensihu mâ küntüm ta'melûn. "Her işledikleri Allah tarafından böylece tespit edilmiş oluyor."

"Bu tespitte sağdaki melek soldakinin fevkinde, âmiri konumunda, mâfevki olduğu için 'yazma' diye emreder. O da bir müddet günahı yazmaz. Tevbe ederse yazılmıyacak demektir." diye müjdeler var.

Kul tevbe ettiği zaman Allahu Teâlâ hazretleri çok memnun olur, tevbekârları sever. Allahu Teâlâ hazretleri Gaffâr-ı zünûb'dür. Günahları mağfiret eder, affetmeyi sever. Afuv'dur, Kerîm'dir, settâru'l-uyûb'dur, ayıpları setreder, lütfuyla muamele eder, yapılan bir iyiliği kat kat mükâfâtla mükâfâtlandırır, on misli, yetmiş misli, yediyüz misli, yetmiş bin misli bi ğayri hisâb mükâfâtları verir.

Bunların hepsi Allah'ın fazl u keremi. Yeter ki kul düşünsün hizaya gelsin, hatasını anlasın, iyi kul olsun, eski hatalarına, günahlarına pişmanlık duysun, bir daha yapmamaya azm ü cezm ü kast eylesin.

"Peki hocam," diye sorsa birisi;

"Ben böyle bir tevbe yapmıştım da ondan sonra yine kendimi tutamadım, nefsime hâkim olamadım, yine günah işledim."

Yine tevbe et, yine kabul eder Allah! Tevbe oyuncak değil ama ihlâsla tevbe ettin yine bir hata işlemiş olursan artık iş bitmiş olmuyor, yine tevbe imkânı vardır. Allahu Teâlâ hazretleri senin niyetine göre, içinin temizliğine göre, pişmanlığının samimiyetine göre, kuvvetine göre yine afv u mağfiret eder.

Bunlara da, bu eski kavimlere de bu rahmetinin icabı olarak çeşit çeşit hatalar yapmalarına rağmen, sözlerinde durmamalarına rağmen Allahu Teâlâ hazretleri hem tevbe ederlerse tövbesini kabul etmek suretiyle affediyor, hem de tekrar tekrar peygamberler göndererek düzelmeleri için her türlü lütfunu tamamlıyor. Bir kul bütün bunlara rağmen düzelmiyor. Düzelmeyince o zaman Allahu Teâlâ hazretleri;

Ve mâ ene bi zallâmin li'l-abîd. "Ben kullarıma zulmedici değilim." buyuruyor.

Kullar kendilerini perişan ediyorlar. Kendilerine zarar veriyorlar ve kendileri yanlış hareketlerinden dolayı cehennemi hak edip cehennemi boyluyorlar.

Onun için bu âyetlerden bizim de alacağımız çok dersler vardır. Her ne kadar yahudilere hitap etmiş, onlara hatırlatma yapmışsa da biz de Allahu Teâlâ hazretlerine söz vermedik mi?

Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve Resûlühû dedikten sonra "Kur'an'a uyacağım, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in yolundan yürüyeceğim, sünnetine tâbi olacağım, bid'atlerden uzak duracağım, haramlardan uzak duracağım." demedik mi? Tabi bu bizim için de bahis konusu.

Söz verdikten sonra bizim de sözümüze sâdık, sözümüzün eri insanlar olmamız lazım ve Allah'ın emrini tutmamız lazım, Allah'ın emirlerine itaat etmemiz lazım.

Emirleri neler?

Emirleri; işte Kur'ân-ı Kerîm, işte tercemeleri, işte tefsirler, işte çeşit çeşit imkânlar. Bu konuları tatlı tatlı anlatan hoca efendiler, müftü efendiler, vaiz efendiler, çeşit çeşit imkanlar var.

Ama insanın ne yapması lazım?

Duyduğunu uygulaması lazım, duyunca kendisini toparlaması lazım.

Âhir zaman Müslümanlığı, zamane Müslümanlığı ile Peygamber Efendimiz'in zamanındaki insanların Müslümanlığı arasındaki; sahabe Müslümanlığıyla zamane Müslümanlığı arasındaki fark nedir?

Onlar bir şey duyunca hemen uygularlardı, zaten uygulamadıkları zaman birbirlerini de ikaz ederlerdi:

"Sen Allah'ın emrine rağmen niye böyle yapıyorsun? Toparla bakayım kendini, uy bakalım Allah'ın şu emrine!" derlerdi, birbirlerini ikaz ederlerdi.

Bizimle onların farkı, bu zamanın müslümanları ile o zamanın müslümanları arasındaki fark; duyduğunu ihlâsla hemen uygulamaya geçmek. Bu devrin insanları böyle yapmıyor. Duyuyor, yine bildiği yolda yürüyor, yine gayri İslâmî yolda yürüyor, yine günahları işlemeye devam ediyor, yine ibadetlerden geri duruyor. Konuştuğun zaman söylüyor.

"Vallahi hocam, kusurluyum, biliyorum." diyor.

"Sen haklısın." diyor.

"Yapmam lazım ama işte yapamıyorum." diyor.

"Zor geliyor, şeytan yaptırmıyor."

Tabi o zaman ne olur?

Le küntüm mine'l-hâsirîn. "Allah'ın fazl u keremi olmazsa, Allah'ın fazl u keremi geldiği halde insanlar uyanmazsa o zaman hüsrana uğrarlar."

Hüsrana uğramak ne demek?

İş bittiği zaman bir baktı ki eyvah, sonuç aleyhinde, çok fena, mahvoldu! Sonra âhiretin hüsranı, dünyanın hüsranına da benzemez. Dünyada insan bir zarar eder; bir işten iflas eder, öteki işte bir kazanır, ötekisini bile birden te'lif eder. İlk zararını bile telafi eder, daha iyi bir duruma gelebilir.

Ne yapalım? Ömür oldukça ümit de olur, imkânlar da olur. Bu hayat böyledir; bazen zarar bazan kâr, senenin bazı günlerinde müşteri olmaz, bazı günlerinde çok müşteri olur, derken insanlar geçinip gider. Allah'ın verdiği rızık kendilerine gelir.

Ama âhirette hesap görüldüğü zaman mahkeme-i kübrâ bittiği zaman hüsrana uğramışsa artık o zaman telafi edilecek bir şey yok. O zamanki pişmanlığın faydası yok.

Şerrü'n-nedâmeti yevme'l-kıyâmeti. "Pişmanlığın en kötüsü kıyamet günündeki pişmanlıktır."

Çünkü artık o pişmanlık fayda etmiyor. Bizim de kendimizi toparlamamız lazım. "Allah yahudilere böyle söylüyor." deyip ileri gitmememiz lazım. Yahudilere söylüyor ama "Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla." gibi herkesin üzerine düşen şeyi anlaması ve görevini yapması lazım.

65. âyet-i kerîme:

Ve lekad alimtümü'llezînea'tedev minküm fi's-sebti fe-kulnâ lehüm kûnû kıradeten hâsiîn. "Siz çok iyi biliyordunuz ey yahudi cemaati! Sizden cumartesi gününün ahkâmını çiğneyen, cumartesi gününün ahkâmına uymayanları çok iyi biliyordunuz. Onların başına neler geldiğini kitaplar yazmıştı, okumuştunuz."

Çok iyi biliyordunuz, bildiğiniz bir husus bu.

Ne olmuş onlara?

Fe-kulnâ lehüm.

Onlar cumartesi gününün ahkâmına riayet etmeyince Allahu Teâlâ hazretleri buyurur ki; "Ben onlara emrettim ki buyurdum ki."

Kûnû kıradeten hâsiîn. "Sefil, tardedilmiş, hor maymunlar olun!"

Bu bir önemli olaydır. Yahudilerin kavmî dinî tarihlerinde mühim bir olaydır. Kendi kitaplarında da bildikleri bir olay.

Ve lekad alimtüm. "Siz bunu biliyordunuz, bu bildiğiniz bir husus" deniliyor.

Dâvud aleyhisselam'ın zamanındaki bir olay bu:

"Dâvud aleyhisselam zamanında Allahu Teâlâ hazretleri yahudilere -bizim cuma günümüz gibi- cuma gününde ibadet etmeyi, -kitapların yazdığına göre- cuma gününde iş yapmamayı, ibadete devam etmeyi, cuma gününü Cenâb-ı Hakk'a güzel kulluğa, dinî vazifeleri yapmaya tahsis etmelerini kabul etti. Ondan sonra onu cumartesiye kaydırdı." deniliyor.

Dinler tarihi kayıtlarında böyle bildiriliyor:

Cumartesi gününü ibadete tahsis edecekler, dünyevî işle uğraşmıyacaklar, haftanın altı günü uğraştıkları tamam, cumartesi günü ibadet edecekler. Bu onların şeriatlerinde, dinî ahkâmında onlara ait bir hüküm. Cumartesi günü çalışmamaları lazım. Söz verdiler, emir böyle, öyle teşekkül etti.

İ'tedâ ya'tedî, "hududu aşmak, tecavüz etmek, dereyi geçmek, sınırı çiğnemek" demek.

"Onlar cumartesi ahkâmının sınırını çiğnediler."

es-Sebt, Arapçada cumartesi gününe de denir. "Cumartesi gününün ahkâmına riayet etmek" mânasına da gelir.

Yahudiler, cumartesi gününün ahkâmına riayet edecekler, o günü ibadetle geçireceklerdi ama o ahkâma uymayıp o sınırı çiğnediler, o ahkamı çiğnediler.

Cenâb-ı Hak onlara ne dedi? Burada ne dediğini buyuruyor:

"Siz maymunlar olun."

Kıredeten. Kıred, "maymun" demek. Kıradeten, onun çoğulu. "Siz maymunlar olun!" buyurdu.

Hâsiîn, husû mastarından geliyor. "Tardedilmek" mânasına geliyor. Tardedilmek bir de "hor olmak" mânasına geliyor. Hâsiîn, onun çoğulu oluyor. Tardedilmiş, Allah'ın rahmetinden kovulmuş, men edilmiş.

"Böyle perişan, sefil, hor, aşağı kimseler hâlinde maymunlar olun!" buyurduk. Tabi böyle buyurunca onlar öyle oldular.

Maymun olmaları acaba hakikaten midir? Yoka mecâzen midir?

Hakikaten şekilleri değişti; kuyruklu, tüylü maymun hâline mi geldiler, yoksa gönülleri maymun gibi mi oldu?

Çünkü Allah'ın emrini duyup da şeklen yapıp aslında âsi olmak; işte maymun da insan gibi, şekli biraz benziyor ama maymun, insan değil... Suçun cinsine göre ceza verildiğinden; "Allah da onları hakikaten o hâle mi getirdi yoksa gönülleri mi öyle bir duruma geldi? Mânevî bakımdan mı maymunlaştılar?" diye bu hususta iki söz var, iki rivayet var.

Rivayetlerden birisi, Allah'u Teâlâ hazretleri bunları maymun hâline getirdi. Buna messh deniliyor. Hı harfiyle. Noktasız ha ile olsa "meslerin üzerine mesh etmek, elleriyle şöyle sürmek" mânasına gelir ama hı ile olunca noktalı ha ile olunca mesh, "şekil değiştirmek."

Allah'ın bir varlığın şeklini başka bir varlık şekline döndürmesi "mesh olayı" deniliyor. "Hakikaten olmuştur." diye rivayetler var.

Hatta bu hangi şehirde olmuş; bu hususu da anlatacağım. Kızıldeniz kenarında "Eyne" denilen bir şehir veyahut onun yakınındaki "Medyen" denilen şehirde Dâvud aleyhisselam'ın zamanında.

Allahu Teâlâ hazretlerinin hikmeti; o belde deniz kenarında, geçimleri herhalde denizcilik, balıkçılık olabilir. Cumartesi günü balıklar denize çok gelir. Hatta burunlarını çıkarırlarmış, kaynaşırlarmış ama cumartesi günü balık tutmak yok, çalışmak yok, avlanmak yok; dinlerinin emri böyle. Başka günler görünmezlermiş.

Bunları böyle yapan kim?

Cenâb-ı Hak. "Bakalım kulları sözlerinde duracaklar mı, iyi kulluk yapacaklar mı, yoksa ahkâmı çiğneyecekler mi?" diye her kulu sizleri, bizleri, hepimizi her vesile ile her zaman imtihan eder.

Bu dünya imtihan dünyasıdır. İmtihan dünyası olduğu için insanlar daima imtihan olurlar. Bu zamanın insanları da sizler de, bizler de her an imtihan oluyoruz. Bu imtihanın olduğunu bilip uyanık olanlar, imtihanı karşısında bulunca; "Bu bir imtihandır." deyip Cenâb-ı Hakk'ın rızasına uygun hareket ederlerse sevap kazanır, imtihanı başarır, iyi bir sonuca ulaşırlar. İmtihanı başaramayanlar da başarısız olur, cezaya uğrar, kaybeder.

Balıklar cumartesi günü geliyor, başka gün gelmiyor.

Bu ahâli ne yapmış? Bu âyet-i kerîmede işaret edilen yahudi topluluğu ne yapmış? Tabi bunları yahudi kitapları da yazıyor. Peygamber Efendimiz'in zamanındaki yahudilerin de bildikleri olay, hatırlatma bu.

Ne yapmışlar?

İki rivayet var. Bir; ağları, balık tutmaya mahsus şeyleri kurmuşlar, ağları ipleri germişler. Cumartesi günü tutulmuş, yakalanmış balıkları, pazar günü toplamışlar. "Biz cumartesi çalışmadık." demiş oluyorlar. Tabi bu bir hile oluyor. Hem Allah'ın emrini tutmamış oluyorlar, zahiren tutmuş gibi oluyorlar ama aslında tutmamış oluyorlar. Tutmadığını işaret ediyor. Çünkü Cenâb-ı Hak kabul etmedi.

Bir rivayete göre de ağlarını kurup tedbir alıp cumartesi günü gelen balıkları yakalamaya kalkışmışlar.

Bir rivayete göre denizin kenarından kanallar kazıp hendekler kazıp içeriye büyük çukurlar, göletler kazıp dalgaların çarpmasıyla cumartesi günü getirdiği balıkları yakalamaya çalışmışlar.

Büyük deniz, şiddetli dalgalar var. O çok balıklardan, bu şeyin içine kazdıkları kanallardan o geniş gölete gelenleri ondan sonraki gün cumartesi geçince toplamışlar. İlk önce bunu bir şahıs yapmışken sonra ötekiler bakmışlar ki balık kokuları geliyor, "Nereden oluyor?" derken bu hileyi, ahkâmı çiğneme hilesini hepsi yapmaya başlamışlar.

Ondan sonra bakmışlar ceza gelmiyor; bu işi alenî yapmaya başlamışlar, cumartesinin ahkâmını çiğnemeye başlamışlar.

"Bu durumda iken şehrin ahâlisi yetmiş bin kişi idi." deniliyor. Tabi rakamlarını Allah bilir ama kitaplar böyle teferruat veriyorlar. Bu insanların bir kısmı bu suçları işlemişler; "Cumartesi günü çalışmayın." denildiği halde çalışmışlar, çalışarak ahkâmı çiğnemişler. Günah işlemiş oluyorlar, Allah'ın emrini tutmamış oluyorlar.

Bir kısmı böyle yapmamış, bu işi yapmamış, bir de yapanları ikaz etmişler, vaaz etmişler, nasihat etmişler:

"Bakın, dinimizde bu haramdır, günahtır. Allah; 'Cumartesi günü çalışmayın.' dedi. Siz işi hileye döktünüz, Allah'ın emrini tutmuyorsunuz, başınıza felaket gelir." demişler.

Bu hususta ilerideki âyet-i kerîmelerde yine geniş teferruatlı atıflar gelecek:

Ve's'elhüm ani'l-karyeti'lletî kânet hâdıreta'l-bahri iz ya'dûne fi's-sebti iz te'tîhim hîtânühüm yevme sebtihim şürrean ve yevme lâ yesbitûne lâ te'tîhim. âyet-i kerîmesi geldiği zaman oralarda daha geniş olarak konuşulacak ama bazıları güzel nasihat etmişler. Ötekilerin bir kısmı da bu nasihat edenlere; "Boşverin, bunlar laf anlamıyor." demişler.

Lime teızûne kavmeni'llâhü mühlikühüm ev müazzibühüm azâben şedîdâ. "Allah'ın helâkine uğrayacak olan, Allah'ın helâk edeceği, şiddetli azaba uğratacağı bu insanlara -bak sizi dinlemiyorlar işte- boş yere ne diye vaaz edip duruyorsunuz, niye nasihat edip duruyorsunuz? Boşverin." demişler.

Onlar da demişler ki;

Kâlû ma'zireten ilâ rabbiküm ve leallehüm yettekûn. "Allahu Teâlâ hazretlerine; 'Bizden bir mazeret olsun yâ Rabbi! Biz hem yapmadık hem de yapılmamasını söyledik. Bizi affet, biz suçlu değiliz.' diyecekler."

Doğru olan bu. Vaaz etmeyenlerin de durumu iyi değil.

Bunların da sonradan cezaya uğradıkları, vaaz etmedikleri için felakete uğradıkları biliniyor. Vaaz edenler kurtuluyor. Nasihat edenler; hem iyi davranıp hem de iyiliği yaptırmak için gayret edenler kurtuluyor. Allah'ın sevdiği kul olmamız için bizim de böyle olmamız lazım.

Bir, iyi insan olmamız lazım. Kendimiz, şahsen, kişi olarak, özel bir mesele, tamam. Dindarlık kişinin kendi özel meselesi bu bir; ama bundan sonra ikinci bir adım lazım. Böyle olunca yetmiyor. İnsanın bir de başkalarını da iyi insan yapmak için gayret içinde olması lazım.

Peygamber Efendimiz geldi; "İyi bir peygamber olarak yaşayayım, 'İyi bir peygamber nasıl olur, insanlar görsünler.'" deyip gitmedi. Başka insanları da müslüman etmek için gayret etti, çalıştı. İslâm cihana yayıldı okyanusları geçti, kıtalara yayıldı. Milyonlarca, milyarlarca müslüman insan var.

Bir de İslâm'ın yayılması, öğrenilmesi, uygulanması için gayret göstermek lazım. Hiç olmazsa söylemek lazım. Bir iyiliği fiilen yapmak lazım, yaptırmak lazım, yaptırtmak lazım. Kötülüğü yapmamak lazım, yapmamasını söylemek lazım.

Bir de engelleyebilirse kötülüğünü yaptırtmamak lazım. Bir adam öteki adamı dövüyor; eğer babayiğitsen döveni dövdürtmezsin. Şu sırplar şu Arnavutlara saldırıyor. Babayiğitsen bu mütecâvizi durdurursun, saldırtmazsın. Bunu yapamazsa insanın söylemesi lazım. Hiç olmazsa "Yapmayın, etmeyin, yanlıştır." diye hatırlatması lazım. Söyleyen kurtulur. Söylendiği halde, anlatıldıgı halde dinlemeyen cezasını, belasını bulur.

Burada; bu nasihati dinlemeyen, cumartesi gününün dinî ahkâmını çiğneyenlerin maymun hâline geldikleri belirtiliyor.

Ama bu maymun hâline gelmek nasıl oldu? Şeklen maymun mu oldular?

Evet. Bazı rivayetlere göre bunlar maymun hâline geldiler. Çünkü kavim ikiye ayrılmış. Allah'ın emrini tutanlar, tutmayanlar. Hatta bunlar bölgelerini ayırmışlar, şehirde duvar yapmışlar, ayrı kapı yapmışlar, surlar yapmışlar:

"Tutmayanların mahallesi, tutanların mahallesi, tutmayanların kapısı, tutanların kapısı."

Sonra bir gün bakmışlar, öbür taraftan kapıdan kimse çıkmıyor. Çıkmayınca duvarın öbür tarafını delip baktıkları zaman görmüşler ki hepsi maymun şeklinde onlara bakıyor. "Gençleri maymun, yaşlıları hınzır domuz şekline girdi." diye rivayetler var.

"'Bakın biz size söylemiştik. Söylememiş miydik?' deyince, onlar başlarını salladılar; 'Evet, söylediniz ondan biz bu duruma geldik.' demek istediler." diye rivayetler var.

Bazı alimler de diyorlar ki;

"Bu; gönüllerinin maymunlaşması, içlerinin maymunlaşması, sûretlerinin değil de sîretlerinin maymunlaşması tarzında oldu."

Nitekim Cuma suresinde de;

Meselü'llezîne hummilü't-tevrâte sümme lem yahmilûhâ kemeseli'l-hımâri yahmilü esfârâ. diye bir benzetme yapılıyor:

"Allah'ın emrini telakki ettikten sonra kendilerine Tevrat indirildikten sonra Tevrat'ın ahkâmına uymayanlar; üzerine kitap yükletilmiş merkeplere benzer, merkepler gibidir." deniliyor.

"Böyle bir benzetmedir. Gönülleri benzemiştir. Allah'ın kahrına, mânevî cezasına uğramışlardır." diyenler de var.

Elmalılı merhum diyor ki;

"Bu çağın idrakine göre mânevî bir mesh, sîretlerinin, gönüllerinin maymunlaşması daha makul." ama ibn Kesir de tefsirinde diyor ki;

"Öteki rivayetler daha kuvvetli. Cenâb-ı Hak bir insanı maymun hâline getirmeye kâdirdir. Bunlar üç gün maymun hâline geldiler. Üç gün sonra öldüler."

Çünkü yemek yiyemiyorlardı ve çoğalmalarının da olmadığını belirtiyor.

Bizim Mekke'de bir kardeşimiz vardı. Taif'ten gelirken Taif dağlarında arabalar durduğu zaman kayalardan maymunlar gelmişler. Bunlar onlara ekmek filan vermişler. Biz de Mekke-i Mükerreme'den Medine-i Münevvere'ye giderken geçen sene baktık; yüzleri kırmızı tüylü, kürklü, bayağı güzel görünüşlü maymunlar var. Yolun kenarına bir aile şeklinde, kalabalık on beş, yirmi tane gördük, şaşırdık. Çünkü ben oralarda öyle bir şey olacağını hiç tahmin etmiyordum. Durduk. Geri geri geldik, gördük, oralarda maymunlar var.

Acaba o maymunlar bunların sülalesinden mi?

Kitaplarda yazıyor ki; "Bunlar tenasül etmediler, nesilleri devam etmedi. Üç gün sonra helâk oldular, öldüler." Böyle bir ceza oldu.

Fe-cealnâhâ nekâlen ve. "Biz onu ceza ibret cezası eyledik." Limâ beyne yedeyhâ. "Onun önündekilere." Ve mâ halfehâ. "Arkadakilere" Ve mev'ızaten li'l-müttekîn. "Müttekîlere bir öğüt eyledik."

Burada izah edilmesi gereken iki, üç husus var:

Fe-cealnâhâ. "Biz onu eyledik."

Neyi eyledik? Ha zamiri, o karyeye gidebilir. "O şehrin bu durumunu bir ibretli olay eyledik." mânasına. Yahut da buradaki zamir, cezaya gider, bu olaya gider. Yahut da ha zamiri o maymunlara gider.

"O maymunları niye böyle eyledik? Ne eyledik?"

Nekâlen, "ceza" demek. Ama bu nekâl, "bağ" mânasına geliyor. "Bir şeyi bağlamak." "Bir insanın yaptığı suç dolayısıyla onu bağlayan bir ceza" mânasına. "İbretli ceza" mânasına. Başkaları bu cezayı görünce korkup onu yapmamaya, kendilerini tuttukları için nekâl denmiş. Aslında "bağ" mânasından gelmesi ötekileri bağlıyor, o günahı işlemeye gitmekten tutuyor; "ceza" demek.

"Bu olayı bir ceza eyledik." veyahut "Bu şeyi veya bu maymunları bir ceza eyledik."

Limâ beyne yedeyhâ ve mâ halfehâ. "Öndekiler ve arkadakilere bir ceza eyledik."

Bu öndekiler ve arkadakilerden maksat; "O civardaki ve ötedeki kavimlere, beldelere, karyelere, şehirlere bir ceza eyledik." mânasına. Buradaki mekân kast ediliyor. Önlerindeki, yakınlarındaki, uzaklarındaki, arkalarındaki şehirler, çevredekiler bu olayı, Allah'ın bu dehşetli cezasını gördüler. "Onlara öyle bir ibretli ceza eyledik." mânasına, veyahut; "O zamandaki insanlara ve daha sonra gelecek insanlara tarih boyunca -Çünkü bu olay müthiş bir olay olarak, çok önemli bir olay olarak hep yazıldı.- bir ceza eyledik." mânasına.

Gönülleri maymuna dönmüş olsa dünyada gönülleri herhangi bir hayvana; sırplana, kaplana, tilkiye, köpeğe, maymuna, hınzıra benzeyen, çeşitli huylar dolayısıyla sîretleri onlar gibi olan insanlar her zaman var. "Böyle denmesinden de herkes için ibret olması da bu olayın gerçekten, maddeten olduğunu, mecazen değil de hakikaten olduğunu gösterir." diyor İbn Kesir.

Mühim bir olay ki "Allah Allah, falanca beldenin günahkâr ahâlisi Allah tarafından maymun hâline getirilivermişler. Sonra üç gün sonra da helâk olmuşlar." deniliyor, önemli bir olay!

"Biz işte böyle çevresindeki şehirler ve ülkeler için veyahut o zamandaki veya ondan sonraki insanlar için bunu bir ceza eyledik."

Ve mev'ızaten li'l-müttekîn. "Ve sakınan müttakîler için de bir öğüt eyledik."

Bu müttakîler ifadesinden; her yahudi kavminden Allah'ın emrine itaatli, dindar, iyi kulluk yapan insanlar kast edilmiş olabilir. Hem de müslümanlar kast edilmiş olabilir.

Kıyamete kadar Allah'tan korkan müttakî kullar için bu bir öğüttür ki Cenâb-ı Hak emrini dinlemeyen bazı insanları maymun ve hınzır hâline döndürüvermiş.

"Bu müttakîlerden maksat, Ümmeti Muhammed'dir." diye de; "Ey müslümanlar, bu sizin için bir öğüttür." diye de rivayet ediliyor.

Öğüt, öğüt alana verilir. Biz de öğüdü alanlardan olmalıyız. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'den Ebû Hüreyre radıyallahu anh'in rivayet ettiği bir hadîs-i şerîf var. Bu konuya uygun olduğu için onu da okuyarak sohbetimizi tamamlayalım:

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki;

Lâ tertekibû me'rtekebeti'l-yehûdü fe-testehıllû mehârima'llâhi bi edne'l-hıyeli.

Lâ tertekibû me'rtekebeti'l-yehûdü. "Yahudilerin işledikleri günahları işlemeye siz de kalkışmayın, siz de öyle günahları irtikap etmeyin" Fe-testehıllû mehârima'llâhi bi edne'l-hıyeli. "Onlar hileleri; en aşağısıyla Allah'ın haram kılmış olduğu konuları helal ettiler. Siz de onlar gibi yapıp Allah'ın haramlarını helal hâle getirmek için hileler düşünüp, uygulamayın!" diye Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyurmuş, yasak etmiş.

Güvenilir bir hadîs-i şerîf. O halde müslüman olarak bu emre çok dikkat etmemiz gerekiyor. Allah'ın bir emri var. Bu emri iyi anlamaya çalışmak her müslümanın görevi, vazifesi.

Allah ne buyurmuş? Acaba bu sözün altındaki mâna nedir? Bu âyetteki hüküm nedir, ahkâm nedir?

Tamam, bunu anlar, anlamak için çalışır, araştırır, sorar ama inceledikten sonra Allah'ın ahkâmı belli olduktan sonra onu uygulamamak için çeşit çeşit bahaneler ortaya atmak; işte o böyle cezayı gerektirir. Allah'ın emrini anladıktan sonra ona güzelce uymak lazım. Böyle yapanları Allah taltif eder, ters hareket edenleri cezalandırır.

Cenâb-ı Hak cümlemizi sevdiği, razı olduğu şekilde yaşayan, emirlerini tutan böyle hileli yollara sapmayan, saf, halis, hakiki, dindar, tertemiz müslümanlar eylesin.

Her türlü yanılmalardan, şeytanın aldatmasından, aklın, nefsin hilelerinden, oyunundan; dünya menfaati duygularının dini emirleri, ahkâmı uygulamaktan bizi saptırmasından hepimizi korusun. Yolunda dâim eylesin. Ömrümüzü rızasına uygun geçirip dîn-i mübîni İslâm'a güzel hizmetler etmeyi, müslümanlara faydalı olmayı nasip eylesin.

Ülkemizi güzelleştirmeyi, gül gülistan yapmayı nasip eylesin. İnsanlara mutluluk götürmeyi nasip etsin. Nice insanların gönlünü hoş edip hayır duasını almayı nasip eylesin. Nice açları doyurmayı, nice çıplakları giydirmeyi, nice nice yıkıkları âbâd etmeyi, viraneleri âbâdât eylemeyi nasip eylesin.

Arkamızda hayırlı eserler bırakıp, hayrât ü hasenât bırakıp, sadakât ı câriyât bırakıp Rabbimiz'in huzuruna, imtihanı başarmış olarak, sevdiği, razı olduğu kullar olarak varmayı nasip eylesin. Cennetiyle cemaliyle müşerref eylesin. Âhirette, Firdevs-i Âlâ'da Peygamber Efendimiz'e cümlemizi komşu eylesin.

Bi hürmeti esmâi'l-hüsnâ ve bi hürmeti habîbihî'l-Mustafa

es-Selâmü aleyküm ve rahmetullahi ve berekâtüh!

Diğer Kayıtlar
Başlık Eklenme Tarihi Paylaş Oku Ekle Süre Beğen
playlist play 001.Kur an-ı Kerim in Faziletleri 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 34 playlist like
playlist play 002.Kur an-ı Kerim Tefsirine Giriş 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 50 playlist like
playlist play 003.Kur an-ı Kerim Tefsirine Giriş, Besmele 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 50 playlist like
playlist play 004.Euzü Besmele 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 28 playlist like
playlist play 005.Fatiha (1 - 2) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 50 playlist like
playlist play 006.Fatiha (3) 16.04.2020 playlist oku playlist ekle 40 playlist like
playlist play 007.Fatiha (4) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 45 playlist like
playlist play 008.Fatiha (5 - 7) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 53 playlist like
playlist play 009.Bakara Giriş 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 31 playlist like
playlist play 010.Bakara (1) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 30 playlist like
playlist play 011.Bakara (2) 05.11.2019 playlist oku playlist ekle 50 playlist like
playlist play 012.Bakara (3) 05.11.2019 playlist oku playlist ekle 48 playlist like
playlist play 013.Bakara (4 - 5) 05.11.2019 playlist oku playlist ekle 45 playlist like
playlist play 014.Bakara (6 - 7) 05.11.2019 playlist oku playlist ekle 46 playlist like
playlist play 015.Bakara (8 - 10) 05.11.2019 playlist oku playlist ekle 33 playlist like
playlist play 016.Bakara (11 - 13) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 50 playlist like
playlist play 017.Bakara (14 - 22) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 49 playlist like
playlist play 018.Bakara (23 - 24) 16.04.2020 playlist oku playlist ekle 57 playlist like
playlist play 019.Bakara (25) 16.04.2020 playlist oku playlist ekle 39 playlist like
playlist play 020.Bakara (26 - 27) 16.04.2020 playlist oku playlist ekle 56 playlist like
playlist play 021.Bakara (28 - 29) 16.04.2020 playlist oku playlist ekle 46 playlist like
playlist play 022.Bakara (30) 16.04.2020 playlist oku playlist ekle 46 playlist like
playlist play 023.Bakara (31 - 33) 16.04.2020 playlist oku playlist ekle 36 playlist like
playlist play 024.Bakara (34) 16.04.2020 playlist oku playlist ekle 28 playlist like
playlist play 025.Bakara (35 - 36) 16.04.2020 playlist oku playlist ekle 35 playlist like
playlist play 026.Bakara (37 - 39) 16.04.2020 playlist oku playlist ekle 32 playlist like
playlist play 027.Bakara (40 - 43) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 51 playlist like
playlist play 028.Bakara (44 - 46) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 52 playlist like
playlist play 029.Bakara (47 - 48) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 41 playlist like
playlist play 030.Bakara (49 - 50) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 49 playlist like
playlist play 031.Bakara (51 - 54) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 58 playlist like
playlist play 032.Bakara (55 - 57) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 50 playlist like
playlist play 033.Bakara (58 - 60) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 39 playlist like
playlist play 034.Bakara (61) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 42 playlist like
playlist play 035.Bakara (62) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 55 playlist like
playlist play 037.Bakara (67 - 73) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 45 playlist like
playlist play 038.Bakara (74 - 77) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 48 playlist like
playlist play 039.Bakara (78 - 82) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 46 playlist like
playlist play 040.Bakara (83) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 55 playlist like
playlist play 041.Bakara (84 - 86) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 38 playlist like
playlist play 042.Bakara (87 - 88) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 40 playlist like
playlist play 043.Bakara (89) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 38 playlist like
playlist play 044.Bakara (90) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 42 playlist like
playlist play 045.Bakara (91 - 96) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 47 playlist like
playlist play 046.Bakara (97 - 98) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 46 playlist like
playlist play 047.Bakara (99 - 101) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 33 playlist like
playlist play 048.Bakara (101 - 103) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 45 playlist like
playlist play 049.Bakara (104 - 105) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 43 playlist like
playlist play 050.Bakara (106 - 107) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 44 playlist like
playlist play 051.Bakara (108) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 33 playlist like
playlist play 052.Bakara (109 - 110) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 42 playlist like
playlist play 053.Bakara (111 - 112) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 32 playlist like
playlist play 054.Bakara (113) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 49 playlist like
playlist play 055.Bakara (114 - 115) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 51 playlist like
playlist play 056.Bakara (116 - 117) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 46 playlist like
playlist play 057.Bakara (118 - 119) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 40 playlist like
playlist play 058.Bakara (120 - 121) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 46 playlist like
playlist play 059.Bakara (122 - 123) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 31 playlist like
playlist play 060.Bakara (124) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 54 playlist like
playlist play 061.Bakara (125) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 42 playlist like
playlist play 062.Bakara (126) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 44 playlist like
playlist play 063.Bakara (127 - 128) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 37 playlist like
playlist play 064.Bakara (129) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 46 playlist like
playlist play 065.Bakara (130 - 132) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 54 playlist like
playlist play 066 Bakara (133 - 134) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 35 playlist like
playlist play 067.Bakara (135) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 39 playlist like
playlist play 068.Bakara (136 - 138) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 33 playlist like
playlist play 069.Bakara (139 - 141) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 24 playlist like
playlist play 070.Bakara (142) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 37 playlist like
playlist play 071.Bakara (143) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 49 playlist like
playlist play 072.Bakara (144 - 147) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 37 playlist like
playlist play 073.Bakara (148 - 150) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 32 playlist like
playlist play 074.Bakara (151 - 152) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 40 playlist like
playlist play 075.Bakara (153 - 154) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 31 playlist like
playlist play 076.Bakara (155 - 157) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 47 playlist like
playlist play 077.Bakara (158) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 46 playlist like
playlist play 078.Bakara (159 - 162) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 50 playlist like
playlist play 079.Bakara (163 - 164) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 47 playlist like
playlist play 080.Bakara (165 - 167) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 45 playlist like
playlist play 081.Bakara (168 - 171) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 51 playlist like
playlist play 082.Bakara (172 - 173) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 39 playlist like
playlist play 083.Bakara (174 - 176) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 27 playlist like
playlist play 084.Bakara (177) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 61 playlist like
playlist play 085.Bakara (178 - 179) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 29 playlist like
playlist play 086.Bakara (180 - 182) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 37 playlist like
playlist play 087.Bakara (183 - 184) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 40 playlist like
playlist play 088.Bakara (185) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 50 playlist like
playlist play 089.Bakara (186) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 55 playlist like
playlist play 090.Bakara (187) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 66 playlist like
playlist play 091.Bakara (188) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 44 playlist like
playlist play 092.Bakara (189) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 33 playlist like
playlist play 093.Bakara (190 - 192) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 50 playlist like
playlist play 094.Bakara (193 - 195) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 55 playlist like
playlist play 095.Bakara (196) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 57 playlist like
playlist play 096.Bakara (197) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 39 playlist like
playlist play 097.Bakara (198 - 199) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 44 playlist like
playlist play 098.Bakara (200 - 202) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 43 playlist like
playlist play 099.Bakara (204 - 207) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 48 playlist like
playlist play 100.Bakara (208 - 210) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 41 playlist like
playlist play 101.Bakara (210 - 212) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 45 playlist like
playlist play 102.Bakara (213) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 54 playlist like
playlist play 103.Bakara (214) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 40 playlist like
playlist play 104.Bakara (215 - 216) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 42 playlist like
playlist play 105.Bakara (217 - 218) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 33 playlist like
playlist play 106.Bakara (219-220) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 32 playlist like
playlist play 107.Bakara (221) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 38 playlist like
playlist play 108.Bakara (222 - 223) 10.12.2019 playlist oku playlist ekle 47 playlist like
playlist play Ali İmran 92 - Furkan 74 - İnfak, Gıpta Edilecek Kimseler, Sadaka Vermek 19.03.2025 playlist oku playlist ekle 14 playlist like
playlist play Ali İmran 98 - 101 - Hristiyanların Allahın Ayetlerine Tutumları 05.02.2025 playlist oku playlist ekle 28 playlist like
playlist play Bakara 104 - Rahman 1- 4 - Kuranı Öğrenmek, Kıymet Bilmek 05.02.2025 playlist oku playlist ekle 19 playlist like
playlist play Bakara 146 - Hicr 2 -3 - Doğru İnançın Önemi 05.02.2025 playlist oku playlist ekle 19 playlist like
playlist play Hac 73 - 76 - Müminun 14 - İnsanın Yaratılışı Süreci 05.02.2025 playlist oku playlist ekle 37 playlist like
playlist play İnsan 1 - 31 - Dünya Sevgisi 05.02.2025 playlist oku playlist ekle 25 playlist like
playlist play Rahman 5 -13 - Herşeyin Dengeli Olması ve Her Varlığın Secde Etmesi 05.02.2025 playlist oku playlist ekle 25 playlist like
playlist play Tekvir 1-14 - Kıyamet Günü Alametleri, Mahşer Anı, Pişmanlıklar 05.02.2025 playlist oku playlist ekle 31 playlist like
Kabe
Canlı Yayın
Şuan Canlı Yayın
Hadis-i Şerifler
AKRA CANLI
 / 
player image icon close icon
AKRA CANLI
Hadis-i Şerifler
Hadis-i Şerifler Add Icon volume up
 / 
Canlı Yayın
fast rewind
fast forward
Playlist
Bu özelliği kullanabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir
  
Fikrini Paylaş
TAAHHÜTNAME

Hazırlamış olduğum ve sitenize gönderdiğim/ teslim ettiğim, tamamen orjinal ve bana ait olan, projemin/görüntü veya kaydımın, AKRA MEDİA tarafından kendisine ait kablolu/karasal/uydu, şifreli/şifresiz, free/paralı TV, video, DVD, VCD,VHS ,radyo, kaset, sinema ve sair mevcut yada ortaya çıkacak her türlü İşaret, ses ve /veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletim hakkı ve tüm internet siteleri ve sosyal medya platformlarında yayınlamasına, çoğaltma hakkı, yayma hakkı, işleme hakkı ve temsil hakkının kullanılmasına süresiz olarak müsaade ediyorum.

Projemin/görüntü veya kaydımın, bant, CD, VCD, DVD, GSM, MP3 Player, dijital kayıt vb. tüm yollarla kayıt, çoğaltma ve dağıtım haklarını, bilişim veya iletişim ortamında görüntülenmesini, iletilmesini, okunmasını, izlenmesini, dinlenmesini vb. interaktif veya normal CD, VCD, DVD, GSM, MP3 Player vb. şekilde basılarak veya ses kayıtlarının metin haline getirilip kitap olarak piyasaya sunulmasını sağlayacak her türlü materyal üzerine kaydı ile çoğaltılması, kullanılması, işlenmesi, yeniden ve genişletilmiş şekilde sesli, yazılı ya da görüntülü yayın haklarını, bu suretle de çoğaltılarak kullanılması, dağıtılması, pazarlanması vb. fikri, mali ve manevi haklarımın tamamını, programda gerekli görülen değişiklikleri yapma haklarımı bila bedel olacak şekilde, AKRA.MEDİA sitesine ve bu site'nin yetkilisi ve sahiplerine devir ve temlik ettiğimi, beyan, kabul ve taahhüt ederim.

Şehir Seçin
Close