Abdullah ibn-i Mübarek (rahmetullahi aleyh) edeb hakkında buyurmuştur ki:
“İnsandaki en faydalı haslet tam akıldır. O yoksa güzel edeptir. O da yoksa kendileriyle istişare edilecek şefkatli bir birader. Bu da bulunmazsa; sürekli olarak sükût etmek. Bu bulunmazsa, derhal ölmek!”
“Şimdilerde biz az edebe, çok bilgiden daha çok muhtacız. Edep öğrenmek istiyorlar ama edip olan zevat çoktan göçüp gitmiştir. Ulema edep hakkında çok şey söylemiştir. Benim nazarımda edep nefsi tanımaktan ibarettir.”
Abdullah ibni Mübarek (rahmetullahi aleyh) tevekkül hakkında ise şöyle buyurmuştur:
“Kendini mütevekkil olarak görmen tevekkül değildir. Tevekkül, Yüce Allah’ın seni mütevekkil olarak bilmesidir. Kazanmak tefvize ve tevekküle mani değildir. Kazanmada bunlardan her biri bir ibadettir. Tevekkül ve tefviz hali içinde kazanmak taattir. Kazanma zilleti çekmemiş bir adamdan hayır gelmez.”
Abdullah ibni Mübarek (rahmetullahi aleyh) yine şunları buyurmuştur:
“Zenginlere karşı gururlu, fakirlere karşı alçak gönüllü olmak tevazudandır. Bir kimsenin halk nezdindeki itibarı ne kadar yüksek olursa nefsi nezdinde kendisini o kadar hakir görmesi icap eder.”
“Ulemayı hafife alanın ahireti, ümerayı hafife alanın dünyası, dostlarını hafife alanın mürüvveti yıkılır. Zühd iddiası insanı zühdden çıkarır. Namaz kılmak caiz olacak kadar Kur’an’ı bellediniz mi artık ilimle meşgul olunuz. Zira Kur’an'ın manalarına sizi vakıf kılacak olan ilimdir.”
“Basiretli kişiler şu dört husustan emin olamazlar:
1. İşlenmiş günah: Acaba bu hususta Cenab-ı Hak ne yapacak?
2. Ömrün geri kalanı: Acaba insan bu süre içinde ne gibi tehlikelerle karşılaşacak?
3. Verilen lutuf: Acaba bu mekr ve istidrac mıdır?
4. Hidayet: Acaba bu allanıp pullanıp verilmiş dalalet midir?”
“Bir ateşperest ile çalışıyorduk. Namaz vakti gelince ondan, namaz kılarken, bana zarar vermeyeceğine dair söz aldım. Bunun üzerine namaz vaktinde rahatça bir namaz kıldım. Sonra ateşperest şahsın ibadet zamanı geldi. Şimdi sıra bende, ben ibadet ederken, sen de zarar vermeyeceğine dair söz ver deyince, rahatça ibadet edebileceğini bildirdim.
Fakat ateşperest ateşe tapmak üzere secdeye varınca, sözümde duramadım ve üzerine atıldım. O anda; "Söz verdiğin zaman ahdini yerine getir!" diye bir ses duydum ve hemen geri çekildim. Ateşperest ibadetini bitirince; "Evvelâ hücum ettin. Sonra niye vazgeçtin?" diye sordu. "Ben Allah'tan başkasına secde ettiğin zaman, dayanamadım, üzerine atıldım. Seni öldürmek istiyordum. Fakat tam o anda; "Söz verdiğin zaman, ahdini yerine getir!" diyen bir ses, beni bu işten alıkoydu." dedim. Bunun üzerine ateşperest; "Rab, senin rabbindir! Kendi düşmanı için, dostunu bile azarlıyor! İşte huzurunda Müslüman oluyorum." diyerek kelime-i şehâdet getirdi.”