Aziz Mahmud Hüdayi (kaddesallahu sırrahul aziz) buyurmuşlardır ki:
"Ey oğul! Bir mecliste bulunduğun zaman az konuş. Sana sorulmayan şeye cevap verme. Bir şey sorulursa cevabını bilmiyorsan, bilmiyorum de. Bilmediğine bilmem demek ilmin yarısıdır. Eğer cevabını biliyorsan, kısa cevap ver. Sözü uzatma. Mecliste bulunanlara imtihan için bir şey sorma. Onlarla münazara ve münakaşa etme. Kendini beğenerek en başa, yukarıya oturma.”
“Edebe çok riâyet eyle. Edepsizlik her zaman ve her yerde yasak ve sevimsizdir. Her yerin kendine mahsus bir edebi vardır. Arkadaşlarına cömertlik et ve iyi muamelede bulun. Dünya sevgisini gönülden çıkar. Allahu Teâlâ’nın rızasına kavuşmak yolunda senin önüne ve yoluna bir şey engel olursa onu terk eyle.”
“Dünya ve dünya nimeti hayaldir. Gök kubbesi altında hiçbir şey aynı hal üzere kalmaz, hep değişir. Onun için dünya malına, makamına ve dünya hayatına güvenme. Biz bu dünyada misafiriz, yolcuyuz. Sonunda ayrılıp gideceğiz. Sıkıntın varsa üzülme. Bir an sonra ne olacağımız belli değil.”
Aziz Mahmud Hüdayi (kaddesallahu sırrahul aziz) sâlik ve mürid hakkında ise şunları buyurmuştur:
“Sâlik kalbini sadece bir mürşide bağlamalıdır. Bütün âlem mürşitlerle dolu olsa bile, ilahî feyzi ancak kendi seçtiği mürşidden alabileceğini düşünmelidir. Çünkü müridin kalbinde başka mürşide temâyül olursa, onun bâtın yüzü vahdet makamına açılmaz.”
“Mürid zâhir ve bâtınını temiz tutmalı, nefsanî ve seytanî arzularla mücadele ederek, gönül âlemlerini riya, haset, gıybet, gammazlık, malâyânî söz söylemek gibi çirkinliklerden pak etmeli, ahlak güzelliğine ermesi, riyazat ve mücahede ile nefsini daima muhasebe altında tutmalı, güzel ahlâka ermeli, fütüvvet sahibi olmalı, halkın iltifatından gurur duymamalıdır.”
Aziz Mahmud Hüdayi (kaddesallahu sırrahul aziz) bir şiirinde Peygamber Efendimiz’e şöyle nida etmiştir:
“Kudûmun rahmet ü zevk u safâdır yâ Rasûlallâh!
Zuhûrun derd-i uşşâka devâdır yâ Rasûlallâh!
Nebî idin dahî Âdem dururken, mâ ü tîn içre
İmâmü'l-enbiyâ olsan revâdır yâ Rasûlallâh!
Hüdâyî'ye şefâat kıl eğer zâhir eğer bâtın!
Kapına intisâb etmiş gedâdır yâ Rasûlallâh.”
Aziz Mahmud Hüdayi (kaddesallahu sırrahul aziz) Allah-u Teâlâ’ya şöyle dua etmiştir:
“Ya Rabbi! Kıyamete kadar bizim yolumuzda bulunanlar, bizi sevenler ve ömründe bir kere türbemize gelip ruhumuza Fatiha okuyanlar bizimdir. Bize mensup olanlar, denizde boğulmasınlar; ahir ömürlerinde fakirlik görmesinler; imanlarını kurtarmadıkça ölmesinler; öleceklerini bilsinler ve haber versinler ve de ölümleri denizde boğularak olmasın!”