İlke ve Değerlerinden Ödün Vermeden
Özgür Yayın Platformu Olarak Kalsın Diye
İmsak04:37 Güneş06:11 Öğle13:08 İkindi16:53 Akşam19:56 Yatsı21:23
Hava - Hava durumuAçık 15°C Nem %59
Türkçe
23 Şevval 1446 20 Nisan 2025 Pazar
23 Şevval 1446
İMSAK GÜNEŞ İŞRAK ÖĞLE İKİNDİ AKŞAM YATSI
04:37 06:11 06:56 13:08 16:53 19:56 21:23
Giriş Yap

16.Mevlam Sana Ersem Diye, Yunus Emre

Sükunetin Sesi

Hocam Cenâb-ı Yunus’dan ikinci programımız olacak. Hazretin bestelenmiş olan nutk-u şerifleri ile başladık. 

-Bir küçük girizgâh, peki efendim. Bu aşk bahçesinde söylenmiş nutk-u şerîfler bunlar, ilhamatla söylenir bunlar.  Allah dostları da eski, doğru tabiriyle -evliyaullah hazeratı- kendilerine bahşedilen nimetleri diğer insanlara iletmekle vazifelendirilmişlerdir. Hem hâlleri ile hem kavilleri ile, kâl’i ve hâli ile bize de Cenâb-ı Yunus’dan... Yalnız kavillere hâl de giydirilmiştir. Her kavlin bir zâhiri vardır, bir de bâtını vardır. Bu kavilleri onlar hâllerini giydirip söylerler, onun için etkilidir. Yâni gönülden söylenmiş sözlerdir bunlar, gönülden çıkan her sözün bir hâli vardır. Gönülden “ah” ettiğiniz zaman o “ah” mutlaka yerine varır. Ben böyle uzatıyorum ama kusura bakmayın siz. 

Dolayısıyla, Kâşâne-i gerdûn yıkılır, âha dayanmaz, diyor şair. Yâni padişahların kâşânesini bir ah yıkar. Canlar yakanın sanma ki canı dili yanmaz, gönülden çıkan ah, Kâşâne-i gerdûn yıkılır, âha dayanmaz / Canlar yakanın sanma ki canı dili yanmaz. Gönülden çıkan sözler bunlar, onun için burada zaman ve mekân çok fazla mühim değil. Siz de çünkü, siz esasında bu kavle değil o kavlin içindeki ah’a talipsiniz, onu arıyorsunuz o gizli cevher, onun içindeki özü arıyorsunuz siz. Yeni tabirle buna şimdi “tin, tin“ diyorlar. Tin, tin manevi mânayı arıyorsunuz, o rengi arıyorsunuz. Yunus ve diğer Allah dostları, bunlara ‘söyle’ derler söyler, ‘sus’ derler susarlar, böyledir bunların hâli. Bazısına ‘sen hiç söyleme’ derler o susar. Söylese belki divânlar dolacak, ciltler. ‘Sen sus’ demişler susar. Bundan dolayı, ‘yahu ben niye söylemiyorum’ demez. Zaten söylese o Allah dostu olmaz, emir dinler, muhabbetle emeği ittiba eder, muhabbetle tabî olur. 

Evet Cenâb-ı Yunus böyle bir hazret, bunu sözündeki muhabbetten anlıyoruz. Zaten nutk-u şerîfleri biraz peçesini kaldırmaya cüret edersek izin verdiği nispette, kendisi de zaten çıkıyor ortaya ne beyan buyurduğu. İlhamat-ı Rabbânî’de söylenmiş sözler ve tabi arkasında bir mürebbî var, yâni bir şeyh efendi var arkasında,  o ona tâlim etmiş. O ‘şimdi söyle’ demişler, o da söylemiş. Biz de onu dinliyoruz yâni. 

Yunus’da Tapduk Hazretleri…

-Tapduk hazretleri, görünen bilinen Tapduk hazretleri, bilinmeyen kimler var bilmiyoruz onları yâni. Çünkü bu işlerde görünen bir mürşid vardır eyvallah, ona hiçbir itirazımız yok, başımızın üzerine, -baş göz üzerine, diyor yâni Araplar-. Ama bir de görünmeyenler vardır. Böyle nadide kulları Cenâb-ı Allah birçok elle terbiye ediyor.

Hocam çok güzel buyurmuştunuz, aile büyüklerinizden de bahis mevzu olunurken “Görgülü kuşlar, gördüğünü işler”. Okumak, çok sahife karıştırmaktan ziyade, bizzat görmek, hâl ile kâl’in bürünmüş şekli.

-Estağfurullah biz buyurmayız söylüyoruz, naklediyoruz. İrfan başka bir hadise efendim, irfan insandan öğreniliyor, ilim kitaptan öğrenilir. İrfan insandan öğrenilir, irfan âriften de öğrenilir. Ârif var ya ârifan hazeratı, irfan onlardan öğrenilir. 

Bana –buyurdu- demeyin. Hobs’un lafı o. İngiliz feylesof Hobs’un dediği o. Şeyde işte bu kapitalizmde yâni modernitede, rasyonelde ‘insan insanın kurdudur’. Nerde açığı var oradan yakalayayım, onu yiyeyim diye bakar, kendi kalacak çünkü. Ama kendi de dünyada bâkî değil, gel dediğin anda gidiyor, hiç çaresiz. Bizde ufuktur, ondan ne öğrenebilirim, onun hâliyle nasıl hâllenebilirim? Bizdeki usûl budur. İnsan insanın ufkudur bizde. Ufuk nedir? varılmayan bir sonsuzluk. Çünkü her merhalede önümüze yeni güzellikler çıkar. Biz beşeriz, abd’iz biz, -abd- bak üzerinde duruyorum abd, isimler koyarlardı evvelden,  Abdülaziz; aziz’in kulusun. Aziz ne esmâda? onun kulusun. Abdülmecid, Abdülhamid, Abdülsamed gibi isimler koyarlardı. Kulluğu hatırlatır insana, Abdullah çok konurdu eskiden, Abdullah -Allah’ın kulu-, Ubeyd –kulcağızı-  Ubeydullah gibi yâni.   

Biz sonlu varlıklarız ama ufka doğru öyle emir olunmuş, ufka doğru gideceğiz. Necip Fazıl beyin ‘ufuk peygamberi’ var ya hani işte, onu söylüyor yâni. Makam-ı Mahmud,  onun yeri o. Bir ufuk o, o kadar. Neticede bizim şeyimiz insan insanın kurdu değil, ne münasebet insan insanın yardımcısı, hâmîsi, hizmetkârı, hâdimi ve ufku. Hangi güzel hâller varsa onlarla hem ruhumuzu, hem kalbimizi tezyin etmek mecburiyetindeyiz, süslemek mecburiyetindeyiz. Zaten insana da yakışan odur. Biz halifetullahız, yeryüzünde yaratılmış halifetullahız. Bütün bu evren bize musahhar kılınmış, emrimize verilmiş. Gizli-aşikâr, bir kısmı aşikâr, bir kısmı gizli onu bulup çıkarıyoruz. 

Önceki programlarda bestekâr isimlerini zikretmemiştik. “Mevlâm sana ersem” diye başlayan nutk’un bestekârı da Zeki Hâfız Altun.

-Aaa Hâfız Zeki Altun, Zeki amcamız kabri nur olsun, nur içinde yatsın, hem hâfız, hem mevlidhan, hem hâfız-ı Kur’an, hem bestekâr. Çok mühim bir zat hazret yâni, evet efendim.

Mevlâm sana ersem diye
Aşka düşen pervaneyim
Cemâlini görsem diye
Aşka düşen pervaneyim

Gözyaşlarım durmaz taşar
Seller gibi çağlar coşar
Vuslat ümidiyle yaşar
Aşka düşen pervaneyim

Derdinle ağlar inlerim
Aşka düşer hep inlerim
Bülbül şakır ben dinlerim
Aşka düşen pervaneyim

Kevni temaşa eylerim
Nevâyı aşkı söylerim
Sensiz cihanı neylerim
Aşka düşen pervaneyim

-Efendim eyvallah teşekkür ederiz, Bârekallah. Yine fakirin zihnine ve gönlüne düşenlerden başlayacağız. Biz burada bir metin şerhi yapmak durumunda değiliz ama bu nutk-u şerîfi bu mekânda ve bu zamanda duyduğumuz zaman,  hangi kelimeler, hangi kavramlar hangi tecelliyat zuhur etti onu söylemeye çalışacağız.

Aşka düşen pervaneyim / Mevlâm sana ersem diye, diyor. Demek ki, bir pervane benzetmesi metaforu vardır edebiyatta -şem-i pervane-. Bir mum yanar, şimdiki gibi elektrik yok, çok romantik olur yâni mum ışığı,  hâlâ da öyledir romantizm arayanlar mühim yemeklerde mum yakarlar efendim yâni. Pervane de o muma gelir ışığın etrafında döner, cezbeder ışık onu, döner, döner, döner sarhoş olur, muma şem’a temas ettiği anda da yanar yok olur. Bu bir tabiî hadise, bunun hilkatindeki, bunun halk edilmesindeki sırrı bilmiyoruz. Ama Allah dostları bu tabiî hadiseyi alıyorlar o hilkatin sırrına vakıf olmuşçasına bunu bir başka noktada bir mecaz olarak kullanıyorlar. 

Varlık âlemi, işte mum yanıyor ve bir pervane insan. Bir ışık görüyor hayatında, niye? çünkü insanın hayatında ışığa ihtiyacı var. Işığa ihtiyacı olmadan yaşayan varlıklar, -tabi buradaki ışığı manevi mânada kullanıyorum bir cazibe merkezi- insanların emrine verilen diğer mahlûkattır. Onların ışığa ihtiyacı yoktur. Çünkü onların seçme ve terkib kabiliyetleri yok, iradeleri yok. İçgüdü dediğimiz, bir mânada içgüdü değil Cenâb-ı Allah ‘ın onlar için takdir ettiği kaderi onlar yaşamak durumundalar ama insan öyle değil. İnsanın bir ışığa ihtiyacı var. Bu ışığın sahteleri var, hakikîleri var. İşte pervane dediğimiz; yâni ampul var bir de yanan şem var. Şimdi bazı mukaddes mahallerde evvelden kandil veya çerağ uyandırılırdı. O oradaki nurun bir tecellisidir ve o çerağ üzerinde bir manevi hâl zuhur ederdi. 

•Bir aziz, bir türbedar, İstanbul’ da, geçtiğimiz yüzyılda her akşam pir’in başucunda bir kandil uyandırıyor. -O kandilin yağı da bir vakıftan geliyor- Neden? o çerağın ışığında oradan gelip geçenler bir Fatiha okuyorlar. Bu zâhir mi bâtın mı bilmiyoruz. O ışığı hatırlıyorlar, pir’i hatırlıyorlar, yolu hatırlıyorlar, ahireti hatırlatıyorlar, varlığı hatırlatıyorlar, yokluğu hatırlatıyorlar vs. bu işin zâhiri. Hazret rahatsızlanmış, çerağı yine uyandıranlar var. Bir akşam hazret göçmüş. Bakmışlar ki, çerağ da sönmüş, daha dibinde yağ durduğu halde. Bu fizikî bir hadise, yâni birebir olmuş olan bir hadise, mum deyip geçmemek lâzım.

İşte o varlık âleminin pervanesi o cazibeye kapıldığı anda etrafında halekalar çizmeye başlar, ayıklık gidemiyor ondan. Gidemiyor, gidemiyor ve yokluğa var olduğu zaman, yokluğa vardığı zaman bir mânada yeniden doğuyor bir başka âlem içerisinde. ‘Mevlâm sana ersem diye / Aşka düşen pervaneyim / Cemâlini görsem diye / Aşka düşen pervaneyim’ bakın ‘düşen’ diyor, etrafını devreden demiyor. Düştüğü anda şem’a uyandı. Burada manevi merhaleleri kat ederken daha evvel de söylemeye çalıştığımız, gayret ettiğimiz gibi bize söylenenleri bugünün diliyle söylemeye çalışıyoruz. Bize öyle bir emanet tevdi edilmiştir şeklinde ve diyoruz ki buradaki yokluk demek sizin iç âleminizde yokluğa vasıl olmanız yâni dünya ile alâkalı hiçbir şeyi iç âleminizde var kabul etmemeniz. Ama bunun dışardan anlaşılmaması lâzım. “Bu zor bir iş, ben dünyadan elimi eteğimi çektim, çoluk çocukla alâkadar olmuyorum, hanımla uğraşmıyorum, daireye gitmiyorum, dükkânı açmıyorum, ne iş yapıyorsam bunları yapmıyorum, ben inzivaya..”  böyle bir şey yok, siz orda varsınız o dünya kıyl-ü kâl’ini bütün gücünüzle yükleneceksiniz hatta üzerinize vazife olmayan şeyleri de.  Ha bu ne demek, üzerine vazife olan, olmayan şeyler? Şimdi biz ya kanunda ya örfte an’anede veya işte kitapta, yâni normal insan için sıradan insan için bir takım vazifeler var medeni vazifeler var, bunları yapacaksın. Ama Allah dostları üzerlerine vazife olmayan şeyleri bile üzerlerine dert edinirler. Çünkü onlar, onların üzerine vazifedir. Bize vazife değilmiş gibi görünür onlar için öyle değildir, o vazifeler onlara verilmiştir. Bunu yaparken de sadece gülümserler, çok sıkılırlarsa “Aman Yarabbi” derler, üzerindeki yükü o alır. İşte aşka düşen pervaneler, cemâlini görsem diye. 

Şimdi insan dediğimiz varlık bir karşılık görmeden bir gayretin içine girmez. Biz böyle çok egoist mi diyeyim, hodbin mi diyeyim, bencil mi diyeyim varlıklarız, mahlûklarız. Bu maddi de böyle manevi de böyle. Cemâl görmek demek işte yokluğa eriştiğin anda, bu yola girdiğin anda, dönmeye başladığın anda, ateşe yaklaştığın anda cemâli görmeye başlarsın. Bu cemâl öyle hoş bir şeymiş ki, öyle diyorlar yâni, birçok insan da zaman zaman bu cemâlle karşılaşmıştır da ne olduğunu fark etmemiştir. Yâni hiçbir dış etken, dış saik yokken bir huzur hâli, bir sükûnet hâli, lâtif bir hâl. Cenâb-ı Allah bunu her kuluna nasip eder, az veya çok. İşte bu insanlar, yâni pervane olmaya talip insanlar, cemâline sık sık müşerref olurlar. Yandıkları anda da onlar artık cemâl bahçelerindedirler. O bahçede devamlı kalınmaz, gidilir ve gelinir hadise bu.  

Ne diyor, devam ediyor, biraz daha şerh ediyor, Gözyaşlarım durmaz akar, zaten bu hasret, bu cemâl hasreti. Cemâli bir defa fark ettiniz mi, sezdiniz mi hasret başlar. Evvelki şiirde, bir önceki programda, bahçesinde hurma vardı. Hurmayı sevdiğiniz zaman hasret başlar. Hasretin de insan bedenindeki göstergesi gözyaşıdır, istersiniz ama kavuşamazsınız. Hasret gözyaşlarıdır, gözyaşları seller gibi olur. 

Bir büyük, Allah dostu rahatsızlanmış, dervişi huzuruna geldiği zaman efendiyi öyle görünce ağlıyor. “Derviş” diyor, “Gözyaşlarını içine akıt”

Dedik ki, biraz evvel yâni. Biz dedik diyoruz ama bu dediklerimiz bizim duyduğumuz şeylerdir. Onun da altını çizerek söyleyelim bize bugün söylettiriyorlar. Yokluğa talip olan cemâle kabul edilir ama yokluğun dışardan fark edilmemesi lâzım. Gene işe gidip geleceksin, çoluk çocuk derdinle, pabuç aldım, ayakkabı aldım,  işte bayram geliyor harçlık ver. Onların hepsi olacak, hatta daha da çok yüklenecekler, hiç sesin gıkın çıkmayacak ‘eyvallah’ diyeceksin yâni. Çok yüklenirlerse de “Aman Yarabbi” diyeceksin. Yine her zaman için ‘Aman’. O bizim silahımız Aman Yarabbi, Aman Yarabbi. İltica. Gözyaşlarım seller gibi akıyor ama içine akıtacaksın gözyaşlarını.

Yaşlar dökerek belki söner zerresi aşkın                
Ağlatma da yak, hâl-i perişanıma bakma

diyor, Yaman Dede. Uzun bir nutk-u şerîfi Yaman Dede’nin, belki onu da okurum bu programlarda yâni. “Ağlarsam eğer belki söner zerresi aşkın” diyor yâni. Suya, benzin gibi bir şey, diyor, burada hâlet nedir? içerdeki hadise. Evet, Vuslat ümidi ile yaşar, haa dedik ya, bahçeye girer çıkarsın, girdin tadını aldın, çok hoşuna gitti ama çıkartırlar tekrar. Bir daha girerim inşallah dersin. Girer misin? nasip, bilmiyoruz. Burada matematik kat’iyet yok. Hayatın hiçbir yerinde matematik kat’iyet yok.  

Ben işte bir zamanlar Frenk diyarında doçentlik çalışması yaparken, trene biniyorum bir arkadaşı ziyarete gideceğim. İstasyona gidiyorum, yazıyor; ‘saat 10’u 2 geçe tren gelecek buraya’ diyor. Ben de yâni ‘ulan bu tren gelmesin’ diyorum, geliyor kerata tren yâni, ‘10’u 5 geçe kalkacak’ diyor, kalkıyor. Böyle yaşayan bir adamda vuslat olur mu? bu kadar mekanik hayat yâni. Ha oluyor sonra bir anda hiç ummadıkları bir şey çıkıyor, onlar daha da çok şaşırıyorlar. Ya bir hadise oluyor ya bir şey patlıyor, ya bir şey düşüyor, ya birisi ölüyor, onlar daha da çok şaşırıyorlar. E biz Türkler, ne olacak? nasip, ne olacak? kısmet, ne olacak? inşallah. 

Benim bir arkadaşım vardı üniversitede, o zaman biraz spor yapıyoruz, benle beraber spor yapıyor, muhabbet ediyoruz. O da profesör oldu sonra Ortadoğu’da. Ben ona ‘inşallah’ diyormuşum ‘yav yeter artık yâni gitcen mi gitmicen mi? dedi. İnşallah gideriz, diyormuşum ben de. Daha üniversitede okuyoruz, genciz yâni on sekiz-yirmi iki yaşında o zamanlarda. Niye? evden öyle duymuşum çünkü yâni -  İnşallah- .O da hep ‘kesin istiyorum’ diyor, ‘gelecen mi gelmiyecen mi ?’, ‘İnşallah gelirim’ dedim ya kardeşim.

Frenkler daha çok şaşırıyorlar, olacak şey değil, diyorlar ama oluyor. Dünyada olmayacak şey yok ama oluyor. Nasip onun için -vuslat ümidi ile yaşa-. Biz dâima ümit içindeyiz, ümit. Allah’ın rahmetinden ümit kesmiyoruz. Vuslat işte böyle bir hadise. 

Derdinle ağlar inlerim / Aşka düşer hep inlerim / Bülbül şakır ben dinlerim. Bu bülbül dervişan-ı kiram hazeratı, onlar şakıyorlar. Bu da muhib ya dışardan. Dinliyor, hoşuna gidiyor garibin yâni. Bakarsın onun da eline bir asâ verirler, diline lebbeyk öğretirler. O da gider söyler, söylemiş de umumuna hâlini burada tavsif ediyor, kendi hâliymiş gibi tecâhül-ü âriften geliyor. 

Kevni temaşa eylerim, dünyaya bakıyor, hepimiz bakıyoruz, bakmak mecburiyetindeyiz emir var emr-i ilâhi var. Yaratılmış her şeye bakacağız, ibret nazarı ile. Kapitalist öyle bakmıyor, modernist,  ‘ben bundan ne menfaat sağlarım’. Müslüman öyle bakmıyor ‘önce ibret sonra hizmet’ nazarı ile bakıyor. 

Yine büyüklerimiz buyurmuşlardır ki; “Evlâdım ümmet-i Muhammed’in fakiri çok zengini azdır, hastası çok, sağı azdır”. Hizmet için bundan büyük bir imkân olmaz. Bütün insanlığa bakın, önce kendi yakınlarınıza, akraba-i taallukata.  Sonra çoluk çocuktan,  evlâd ü ıyâlden vs. Mahalle, köy, kasaba, şehir, ümmet bitmez. Şimdi yapıyoruz elhamdülillâh. Ne işi var? diyorlar, filan kıtada bu insanların? hizmete gidiyor adam, orada su yokmuş, su çıkarıyor. Türkiye’de su var ne yapsın yâni, böyle. 

Sonunda da, Nevâyı aşkı söylerim, bülbül ya,  Sensiz cihanı neylerim. İşte şah dize, şah mısra burası. Sensiz cihanı neyleyim. 

Yine şöyle bir zat, bir eve misafir oluyor, izaz ü ikram mükemmel, sofralar, kalacaksa yatak yorgan, banyo yapacaksa her türlü hizmet var ama ev sahibi yok. Cennet ve cemâli fakire böyle anlatmışlardı. Biz tabi nasıl anlıyoruz hayatımızdan örnek verilmesi lâzım bize. Biz öyle mücerred şeyleri anlayamayız. Ev sahibi yok ama hizmet mükemmel. İşte o hizmet   ”la teşbih cennet” ama cemâl yok. Sensiz cihanı neyleyim, diyor yâni. Bence de bu kadar yeterli nutk-u şerîf üzerinde. İnşallah hep onunla cihanımız olsun. 

Biliyorsunuz biz iki cihan üzere yaratıldık. Efendimize “Dü cihan serveri” derler. Neticede bu cihanda da Cenâb-ı Allah’ın tecelliyatı ile inşallah müşerref olalım ama öbür tarafta da inşallah onun cemâlini temaşa eyleyelim. Biz lâyık olamayız o lûtfedecek, o kadar. 

Bir eser- Mevlâm sana ersem diye / Aşka düşen pervaneyim

Diğer Kayıtlar
Başlık Eklenme Tarihi Paylaş Oku Ekle Süre Beğen
playlist play 01.Genel Giriş, Olanlar Şeyhi'nin Tasavvuf Manzumesi 27.05.2020 playlist oku playlist ekle 29 playlist like
playlist play 02.Olanlar Şeyhi'nin Tasavvuf Manzumesi 2 27.05.2020 playlist oku playlist ekle 27 playlist like
playlist play 03.Dede Ömer Ruşeni ve Eşrefoğlu Manzumeleri 27.05.2020 playlist oku playlist ekle 21 playlist like
playlist play 04.Peygamber Efendimiz ve O'na Yazılan Naat Örnekleri 27.05.2020 playlist oku playlist ekle 25 playlist like
playlist play 05.Peygamber Efendimize Dayanan Tasavvufi Neşve 1 28.05.2020 playlist oku playlist ekle 14 playlist like
playlist play 06.Peygamber Efendimize Dayanan Tasavvufi Neşve 2, İlk Mutasavvıflar 28.05.2020 playlist oku playlist ekle 18 playlist like
playlist play 07.Aktab-ı Erbaa, Abdülkadir Geylani 28.05.2020 playlist oku playlist ekle 17 playlist like
playlist play 08.Aktab-ı Erbaa, Abdülkadir Geylani 2, Ahmed el Rufai 28.05.2020 playlist oku playlist ekle 24 playlist like
playlist play 09.Aktab-ı Erbaa, Ahmed Bedevi, İbrahim Dussuki 01.06.2020 playlist oku playlist ekle 20 playlist like
playlist play 10.Evtad-ı Erbaa, Mevlana Celaleddin-i Rumi, Hacı Bektaş Veli 01.06.2020 playlist oku playlist ekle 31 playlist like
playlist play 11.Evtad-ı Erbaa, Hacı Bayram-ı Veli, Şeyh Şaban-ı Veli 01.06.2020 playlist oku playlist ekle 28 playlist like
playlist play 12.Genel Olarak Mutasavvıf Şairler 01.06.2020 playlist oku playlist ekle 21 playlist like
playlist play 13.Ah Nice Bir Uyursun, Yunus Emre 01.06.2020 playlist oku playlist ekle 18 playlist like
playlist play 14.Mail Oldum Bahçesinde Hurmaya, Yunus Emre 01.06.2020 playlist oku playlist ekle 14 playlist like
playlist play 15.Dağlar İle Taşlar İle, Yunus Emre 01.06.2020 playlist oku playlist ekle 15 playlist like
playlist play 17.Gelin Gidelim Efendim Allah Yoluna, Yunus Emre 05.06.2020 playlist oku playlist ekle 11 playlist like
playlist play 18.Milki Bekadan Gelmişem, Yunus Emre 05.06.2020 playlist oku playlist ekle 23 playlist like
playlist play 19.Gönül Hayran Olupdur Aşk Elinden, Yunus Emre 05.06.2020 playlist oku playlist ekle 16 playlist like
playlist play 20.Kabenin Yolları Bölük Bölüktür, Yunus Emre 05.06.2020 playlist oku playlist ekle 17 playlist like
playlist play 21.Gani Mevlam Nasib Etse Varsam Ağlayı Ağlayı, Yunus Emre 05.06.2020 playlist oku playlist ekle 14 playlist like
playlist play 22.Noldu Bu Gönlüm, Hacı Bayram Veli 06.10.2020 playlist oku playlist ekle 26 playlist like
playlist play 23.Çalabım Bir Şar Yaratmış, Hacı Bayram Veli 06.10.2020 playlist oku playlist ekle 21 playlist like
playlist play 24.Bağrımdaki Biten Başlar Muhammedin Aşkındandır, Seyyid Seyfullah 27.10.2020 playlist oku playlist ekle 21 playlist like
playlist play 25.Mevlam Ver Aşkını Bana, Seyyid Seyfullah 27.10.2020 playlist oku playlist ekle 23 playlist like
playlist play 26.Esma-i İlahiyede Bihad Hünerim Var, Niyazi Mısri 01.01.2021 playlist oku playlist ekle 22 playlist like
playlist play 27.Gir Semaya Zikrile Gel Yane Yane Hu Deyu, Niyazi Mısri 01.01.2021 playlist oku playlist ekle 14 playlist like
playlist play 28.Derman Arardım Derdime, Niyazi Mısri 01.01.2021 playlist oku playlist ekle 30 playlist like
playlist play 29.Çün Sana Gönlüm Mübtela Düştü, Niyazi Mısri 01.01.2021 playlist oku playlist ekle 21 playlist like
playlist play 30.Allah Emrin Tutalım, Yunus Emre 06.01.2021 playlist oku playlist ekle 20 playlist like
playlist play 31.Bu Aklu Fikrile Mevla Bulunmaz, Yunus Emre 06.01.2021 playlist oku playlist ekle 10 playlist like
playlist play 32.Aşk Bezirganı Sermaye Canı, Yunus Emre 06.01.2021 playlist oku playlist ekle 20 playlist like
playlist play 33.Dolap Niçin İnilersin, Yunus Emre 22.02.2021 playlist oku playlist ekle 25 playlist like
playlist play 34.Ben Dervişim Diyene Bir Ün Edesim Gelir, Yunus Emre 22.02.2021 playlist oku playlist ekle 16 playlist like
Kabe
Canlı Yayın
Şuan Canlı Yayın
Canlı Yayın
AKRA CANLI
 / 
player image icon close icon
AKRA CANLI
Canlı Yayın
Canlı Yayın Add Icon volume up
 / 
Canlı Yayın
fast rewind
fast forward
Playlist
Bu özelliği kullanabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir
  
Fikrini Paylaş
TAAHHÜTNAME

Hazırlamış olduğum ve sitenize gönderdiğim/ teslim ettiğim, tamamen orjinal ve bana ait olan, projemin/görüntü veya kaydımın, AKRA MEDİA tarafından kendisine ait kablolu/karasal/uydu, şifreli/şifresiz, free/paralı TV, video, DVD, VCD,VHS ,radyo, kaset, sinema ve sair mevcut yada ortaya çıkacak her türlü İşaret, ses ve /veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletim hakkı ve tüm internet siteleri ve sosyal medya platformlarında yayınlamasına, çoğaltma hakkı, yayma hakkı, işleme hakkı ve temsil hakkının kullanılmasına süresiz olarak müsaade ediyorum.

Projemin/görüntü veya kaydımın, bant, CD, VCD, DVD, GSM, MP3 Player, dijital kayıt vb. tüm yollarla kayıt, çoğaltma ve dağıtım haklarını, bilişim veya iletişim ortamında görüntülenmesini, iletilmesini, okunmasını, izlenmesini, dinlenmesini vb. interaktif veya normal CD, VCD, DVD, GSM, MP3 Player vb. şekilde basılarak veya ses kayıtlarının metin haline getirilip kitap olarak piyasaya sunulmasını sağlayacak her türlü materyal üzerine kaydı ile çoğaltılması, kullanılması, işlenmesi, yeniden ve genişletilmiş şekilde sesli, yazılı ya da görüntülü yayın haklarını, bu suretle de çoğaltılarak kullanılması, dağıtılması, pazarlanması vb. fikri, mali ve manevi haklarımın tamamını, programda gerekli görülen değişiklikleri yapma haklarımı bila bedel olacak şekilde, AKRA.MEDİA sitesine ve bu site'nin yetkilisi ve sahiplerine devir ve temlik ettiğimi, beyan, kabul ve taahhüt ederim.

Şehir Seçin
Close