Asıl adı Ebu Nasr Muhammed bin Muhammed bin Tarhan bin Uzluğ et-Türki el-Farabi’dir. Miladi 873 (Hicri 259) senesinde Türkistan’ın Farab şehri (bugünkü Kazakistan sınırları içinde eski bir şehir olan Otrar) yakınlarındaki Vesiç şehrinde doğdu. Batı felsefe aleminde Alfarabius adı ile bilinir.
Farabi'nin tahsilini tamamladıktan sonra bir süre kadılık yaptığı, fakat ilim ve kültürün tadına varınca kendisini ilme vererek bu yöndeki amacını ve babasının tavsiyesini gerçekleştirmek üzere bilinmeyen bir tarihte memleketinden ayrılarak hayatı boyunca devam edecek olan bir seyahate başladığı kaynaklarla bilinir. İlerlemiş yaşına rağmen Farabi Mısır'a kısa bir seyahat yaptıktan sonra Dımaşk'a döndü ve Aralık 950 yılında seksen yaşlarında orada vefat etti. Nâşı Babüssağir denilen semtin dışında toprağa verildi.
Farabi kısa boylu, köse sakallı, zayıf nahif bir bünyeye sahip olup yaşadığı sürece giydiği Orta Asya Türk kıyafetini hiç değiştirmemişti. Maddi servete değer vermeyen, şöhret ve gösterişten nefret eden, ruh ve ahlak temizliğini her şeyin üstünde tutan bir zâhid idi. İlim ve sanat adamlarına büyük değer vermesiyle tanınan Seyfüddevle, filozofa ikram ve ihsanda bulunarak yüksek bir maaş bağlamak istemişse de Farabi günlük ihtiyacını karşılayacak 4 dirhem gümüş paradan başkasını kabul etmemiştir. Genellikle münzevi bir hayat yaşamayı seven Farabi hiç evlenmemiş ve mal mülk de edinmemiştir.
İslam dünyasında ilk defa Kindî'nin başlattığı felsefi harekete, kendi inanç ve kültürünün temelini oluşturan ulûhiyet, nübüvvet ve ahiret akidesinin yanı sıra Eflatun ve Yeni Eflatun’culuktan aldığı bazı unsurları da katarak seçmeci yanlısı bir sistem kuran Farabi, kazandığı haklı şöhretten dolayı Aristo'dan sonra "Muallim-i Sani" unvanıyla anılmıştır.
"Sürekli damlayan su, taşı deler" özdeyişinden hareketle başarının sırrının, belli bir konu üzerinde yoğunlaşmada olduğunu belirtir.
Fizik alanında da önemli çalışmalar yapan Farabi, sesin fiziki açıklamasını yapan ilk alimdir. Yaptığı deneyler sonucunda titreşimlerin dalga uzunluğuna göre azalıp çoğaldığını tespit etti. Farabi bu keşfi sonucu, musiki aletlerinin yapımında gerekli kuralları da bulmuş oldu. Fizik konusunda İhsâü’l-Ulûm (İlimler Ansiklopedisi) isimli eseri kaleme alarak devrinin tüm fizik ilimlerini bunda özetledi.
Farabi tıp alanında yaptığı çalışmalarda sağlıklı bir bedene sahip olmak için neler yapılması gerektiğini araştırarak bu doğrultuda tıp ilmi için yedi esası saptadı. Özellikle insan bedenindeki tüm organların tanınması, hastalıkların çeşitlerinin bilinmesi, bunların teşhislerinde yardımcı olacak belirtilerin bilinmesi, tıp aletlerini ve bu aletlerin nasıl kullanılacağını bilinmesi, ilaçlarla ilgili detaylı bilgilere sahip olunması konularına öncelik verdi.
Farabi’nin fizyoloji görüşüne göre kalp, bütün organların çalışma kaynağıdır. Gövdeye sıcaklığı, hareket gücünü veren kalptir. Beyin, kalbin çalışmalarına bağlıdır. Kalpten çıkan ruh (nefes) bütün gövdeye yayılır. Sinirler aldıkları sinyallerle adaleleri hareket ettirir. Beyinle kalp karşılıklı olarak birbirlerine yardım ederler.
Yazdığı eserler ders kitabı olarak uzun süre okutulan Farabi, yalnızca İslam alimlerini değil, kendisinden sonra gelen birçok Batılı bilim adamını da etkiledi. Mantık, felsefe, matematik, tıp ve musiki alanında bir çok kitap yazan Farabi'den geriye büyük küçük 100'den fazla eser kalmıştır.