Astronomi ve matematik âlimidir. İsmi Muhammed bin Hüseyin bin Abdulsamet’tir. H.953 / M. 1547 yılında Lübnan’da bulunan Baalbek’te doğdu. Aslen Hemedanlı’dır. Doğum yeri olan Baalbek’teki Amil dağına nispetle Âmilî lakabıyla anılıp meşhur oldu.
Babası ile birlikte İran’a giderek o devirde Safevi Hanedanının başşehri olan Kazvin’e yerleştiler. Âlim yetiştiren bir aile içinde dünyaya geldiğinden, daha küçük yaşlarda ilme karşı kendisinde merak uyandı ve ilk olarak babasından Arapça, hadis, tefsir, fıkıh okudu. On üç yaşında iken çok güzel Arapça ve Farsça konuşup eser mütalaa edebiliyordu. Din âlimi olan babası, bir müddet sora Herat’a müftü tayin edilince kendisi Kazvin’de tahsiline devam etti. On yıl süren öğrenim hayatı boyunca devrin tanınmış âlimlerinden kelam, felsefe, riyazi ilimler ve tıp tahsil etti. Arap dili gramer ve edebiyatını okudu. Hikmet ve tarih alanında incelemeler yaptı. Fen ilimleri, bilhassa matematik ve astronomi ile meşgul oldu. Cebir ve mantık ilimlerine ağırlık verdi. Devrinin âlimleri arasında keskin zekâsı ile meşhur oldu. Daha sonra Kudüs’e giderek Muhammed el-Makdisi’den Sahih-i Buhari okudu. Bundan sonraki hayatında ise, otuz yıl süre ile derviş kılığında seyahat etmiş, bu sırada Mısır, Irak, Hicaz, Suriye ve Anadolu’yu gezmiş, bir taraftan da gittiği yerlerdeki çeşitli âlim ve zahit kimselerle görüşmüş ve ilmini genişletmiştir. Bazı eserlerini de bu seyahatleri sırasında kaleme almış, bir ara da Kazımiye ve Necef’te talebe okutmuştur. Âmilî seyahatinden dönünce İsfahan’a yerleştiğinde 1. Şah Abbas tarafından takdir edilerek, kendisine bazı önemli devlet hizmetleri teklif edildi ise de ilimle meşgul olmayı tercih ederek verilen vazifeyi kabul etmedi. Daha sonra şeyhülislamlık makamına getirildi. Vefat tarihi ile ilgili farklı rivayetler olmakla beraber H.1031 / M.1622 yılında İsfahan’da vefat ettiği, cenazesinin Tûs’a (Meşhed) nakledilerek orada defnedildiği, mezarının bu günde ziyarete açık olduğu kaydedilmektedir.
Âmilî, âlimler arasında benzeri ender rastlanan efsanevi bir şöhrete sahip olmuş, servete ve makama önem vermeyen, insanları iç âlemleri ve yaptıkları iyi işlerle değerlendiren mütevazı şahsiyetiyle herkesin gönlünde yer etmiştir. Bazıları tarafından yaşadığı yüzyılın müceddidi olarak kabul edilmiştir. Ders halkasında yetişmiş ve kendisinden icazet almış otuza yakın âlimlerin isimleriyle hayat hikâyesi kaynaklarda mevcuttur. Yaşadığı dönemin hemen bütün ilim dallarında eser vermiş, dini ilimlerdeki otoritesinin yanı sıra, daha çok pozitif ilimlerdeki çalışmalarıyla tanınmıştır. Yazdığı eserler İran’da, Irak’ta ve Osmanlı ülkesinde asırlarca okutulmuştur. Ana dili Arapça olduğu halde, Farsça yazdığı, manzum eserlerini, bilhassa Mevlana’ya örnek türünde başarılı sayılır. Şiirlerinde Bahai mahlasını kullanmıştır.
Âmilî, asrının bilim adamlarını zor durumda bırakan birçok matematik problemine çözüm getirdi. Hocası ve üstadı kabul ettiği Kerhi’nin matematik ve cebirle ilgili eserlerini açıklayıp, yorumladı. Birçok konularda Kerhi’ye uymuşsa da bununla yetinmeyip kendi orijinal buluşlarını da ortaya koymuştur. Dizilere ait muhtelif toplama eşitliklerine ait formül, doğal tek tam sayılar dizisinin toplamını veren formül, doğal çift tam sayılar dizisinin toplamını veren formüller hep onun bulduğu formüllerdir. Ayrıca bir cebirsel denklemin yaklaşık gerçek kökünü bulma metoduna dair yeni bir usul ortaya koydu ve buna Tarikat-ül-keffeteyn(İki kefe usulü) veya Tarikat-ül-mizan-ir-riyazi(Matematik terazisi usulü) adını verdi. Bu metotla çok hassas, dakik çözümler ortaya koydu. Âmilî, Mizan(Terazi) metodunda, Harezmî’nin keşfettiği Hataeyn(Çift hata) metodunu kullandı. Bu yolla yaptığı araştırmalar sonucu kısa bir süre içinde tamamen orijinal yeni bir metot geliştirdi. Bununla birçok cebir denklemini çözdü. Bu metoda Mizan(Terazi) metodu denmesinin sebebi ise, iki taraflı bir şekil üzerinde çözüm yolu bulunmasındadır. Âmilî’nin bulduğu bu çözüm metodu, günümüzde deneme yanılma yoluyla kök bulma ve çok dereceli denklemlerin çözümünde kullanılmaktadır.
Âmilî’nin ortaya koyduğu bu çözüm metodu 17. asrın sonlarına kadar bütün Avrupa ilim çevrelerinde kullanıldı. Ünlü İngiliz ilim adamı İsaac Newton, Âmilî’nin kitaplarını inceleyerek bu metodu öğrendi ve bundan istifade ederek yaklaşık hakiki kök bulma meselesinde yeni bir yöntem geliştirmiştir. Newton-Raphson metodu adı verilen bu metot diferansiyel ve integral hesaplarına ağırlık verdiği için, tabiatıyla daha dakik ve hassas hesaplamalara sebep oldu. Bu metot, günümüzde bilgisayarlarda nümerik analizde çok kullanılmaktadır.
Âmilî, ömrünü din ve fen ilimleri üzerinde araştırma yapmakla geçirdi. Bütün vaktini okumaya, incelemeye ve eser yazımına hasretti. Hemen hemen her ilim dalı ile ilgilendi. Yazdığı eserleri bütün kütüphanelerde mevcuttur. Eserlerinin başlıca özelliği, zor ve güç anlaşılan problemleri gayet akıcı ve açık bir ilmi üslupla ele alıp incelemesi, cebirsel ifadelerin pratik hayatta nasıl kullanılacağının misallerle açıklanmasıdır.