İlke ve Değerlerinden Ödün Vermeden
Özgür Yayın Platformu Olarak Kalsın Diye
İkindi17:03 Akşam20:29 Yatsı22:12 İmsak03:42 Güneş05:33 İşrak06:18 Öğle13:06
Hava - Hava durumuAçık 25°C Nem %47
Türkçe
25 Zilka'de 1446 23 Mayıs 2025 Cuma
25 Zilka'de 1446
İMSAK GÜNEŞ İŞRAK ÖĞLE İKİNDİ AKŞAM YATSI
03:42 05:33 06:18 13:06 17:03 20:29 22:12
Giriş Yap

28.12.1991 - Zünnûn-ı Mısrî B

Tasavvuf Sohbetleri

Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm

El-Hamdülillâhi rabbi'l-âlemîne hamden kesîran tayyiben mübâreken fîh. Kemâ yenbeğî li-celâli vechihî ve li-azîmi sultânih.

Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidinâ ve senedinâ ve mededinâ Muhammedini'l Mustafa. Ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi ihsânin ilâ yevmi'l cezâ.

Emmâ ba'd:

Aziz, muhterem ve sevgili kardeşlerim!

Çok kıymetli bir âlimin; Ebû Abdirrahman es-Sülemî'nin -rahmetullâhi aleyh ve kaddesallâhu rûhahû- yazmış olduğu çok değerli, mümtaz bir kitap olan Tabakâtu's-sûfiyye’sini okuyoruz. Ebû Abdirrahman es-Sülemî tasavvuf büyüklerinin hayatlarını ve mübarek fikirlerini toplamış, böyle bir eser meydana getirmiş. Ve bu eseri çok kıymetli Mısırlı bir profesör de çok güzel dipnotlar, ilaveler, açıklamalar yaparak neşre hazırlamış. Henüz Türk dilimize tercüme edilmemiş bir kaynak eser olduğu için; tasavvuf konusunda en salahiyetli, en meşhur, en büyük, en kıymetli şahısların sözlerini ve fikirlerini buradan öğrenebiliriz diye bu kitabı okuyoruz.

Semi'tü İbrâhîme'bne Yûnus yekûlu, semi'tü Zennûn.

Râvî diyor ki: Ben İbrâhim b. Yunus'tan duydum, o da Zünnûn hazretlerinden duymuş; yekul, "O şahıs Zünnûn'un şöyle dediğini duymuş, ben de ondan size rivayet ediyorum." diyor.

Zünnun hazretlerinin sözlerini, hayatını anlattı, hadisi şerifini rivayet etti. Bu mübarek hadis alimidir de demiş oldu.

Bakalım ne demiş?

Muhterem kardeşlerim!

Burada bir şeyi daha size hatırlatmak isterim;

İslâmî bilgisi çok kuvvetli olmayan birisi bir makalesinde, "Tasavvuf ayrı bir dindir." diye yazmış. Sanki İslâm başka tasavvuf başkaymış, tasavvufun İslâm'la ilgisi yokmuş gibi.

Çok yanlış, gerçek mutasavvıf; takvâ ehli insan, en sağlam müslüman demektir.

Ve bu mübareklerin bütün arzuları aşkla, şevkle bütün ilimlerini irfanlarını aldıkları kaynak Kur'ân-ı Kerîm'dir, Peygamber Efendimiz'in hadîsidir.

"Sünnete uygun olmayan yolda yürüyen, bid'at sahibiyle bir miktar oturan insan mârifetullahtan bir koklam koklayamaz, bir daha erişemez."

Bu mübarek insanlar bid'atçilerin yanında bile oturmayı uygun görmemiş. Bu kadar Ehl-i Sünnet, bu kadar sünnet yolunda yürüyen insanlar bunlar.

Uyumaları, uyanmaları hep bu tarzda olan insanlar. Onun için size böyle sağlam bir kitabı, böyle ciddi bir alimin yazdığı eseri okuyoruz.

İnsanlar tasavvuf ve tarikat hakkında, büyükler hakkında ileri geri konuşuyor ama mesnedleri ne?

Bak, bu adam -Allah rahmet eylesin, kendisinden, isimlerini zikrettiği şahıslardan, hayatlarını anlattığı kimselerin hepsinden Allah razı olsun, şefaatlerine erdirsin- her şeyi sebebi ile, kaynağı ile söylüyor.

Sen neye dayanarak söylüyorsun, senin ölçün ne?

Bu mübarekler, hadis rivayet eden insanlar; alim insanlar, dikkatli insanlar, hayatları böyle geçmiş, hakiki tasavvuf da budur.

Bid'atin yoluna gitti mi tasavvufun "te"si bile kalmaz, insan felâkete düşer.

Ne yapacak?

Kur'ân-ı Kerîm'in, Peygamber Efendimiz'in yoluna sarılacak. Zaten Peygamber Efendimiz Kur'ân-ı Kerîm'in mücessem uygulaması. Kur'ân-ı Kerîm mushafta, satırlarda Fâtihâ'dan başlıyor, muavvizeteyne kadar satırlar içinde. Kâne hulukuhu'l-Kur'ân. Peygamber Efendimiz'in ahlâkı Kur'an'dı, o yürüyen Kur'ân-ı Kerîm'di. Canlı, mücessem Kur'ân-ı Kerîm. Bu Kur'ân-ı Kerîm, nasihatleri ihtiva ediyor, Peygamber Efendimiz de "Kur'an'a göre bir insanın nasıl olması lazım?" onu gösteriyor. İşte mücessem Kur'an, "İnsanda tatbik edildiği zaman ne sonuç meydana getirir?" onu gösteren canlı misal.

Onun için Peygamber Efendimiz'e üsve-i hasene diyoruz. Bizim en güzel modelimiz, nümunemiz, bakıp da kendisini örnek aldığımız, kendimizi ona benzetmeye çalıştığımız örnek insan, nümune, kendisini taklit etmemiz gereken model insan.

Muhterem kardeşlerim!

Bir taraftan tarihi anlatıyoruz, bir taraftan günümüzdeki olaylara, hastalıklara, zehirli sözlere ve çelmelere sizin dikkatinizi çekmiş oluyoruz.

Gerçek tasavvuf, Kur'an'ın hayata tatbikatıdır. Gerçek mutasavvıf, Peygamber Efendimiz'in izinde yürüyen, takvâdan tir tir titreyen, Allah korkusundan gözünden yaş akıtan, Allah yolunda yürüyen insandır.

Peki bu adamlar neden tasavvufa düşman?

Çünkü ya tasavvufu, mutasavvıfları bilmiyorlar veyahut da niyetleri kötü. Bunları bilen insan, tasavvufa söz söylemez.

"Kötü numuneleri de var."

Kötü numunelerinden dolayı koca bir gurup lekelenmez.

Kuyumculardan bir tanesi kalp altın yapsa bütün kuyumcuları suçlayacak mıyız? Öğretmenlerden bir tanesi talebelerden rüşvet alsa bütün öğretmenleri suçlayacak mıyız? Askerlerden bir tanesi düşmana sırrını satsa bütün askerleri, tarih boyunca gelmiş geçmiş hepsini, Fatih Sultan Mehmedleri, kahramanları, şehitleri, mücahitleri hepsini vatan haini mi ilan edeceğiz? Olur mu öyle şey?

İşte bir mutasavvıf, kitaplara adı geçmiş, anlı şanlı, namlı bir insan. Sünnet-i seniyyeye nasıl bağlı olduğunu görüyoruz.

Buradan bize çıkan ders nedir? Biz de sünnet-i seniyyeye bağlı olacağız. Gerçek bir derviş, gerçek bir mutasavvıf olmak istiyor muyuz? Kur'ân-ı Kerîm'in ehli olacağız, peygamber efendimizin sünnetinin, yolunun yolcusu olacağız. Bunun dışında bir tasavvuf yok. Tasavvuf ne güzel! Hocamız kitaplara yazmış; söyleyen de güzel, yazan da, nakleden de. Ne güzel sözdür:

Dervişlik olaydı tâc ile hırka,

Alırdık biz dahî otuza, kırka.

Çok güzel, latifeli gayet güzel söylemiş.

Üç aşağı beş yukarı pazarlık yapardık, "Ver bana on kilo, yarım kilo, bir cübbe dervişlik, Kâdirî dervişliğinden, Halvetî dervişliğinden ver, yok o olmadı dar geldi ötekisinden ver." Otuza kırka biz de alırdık. Dervişlik o değil ki. Dervişlik Kur'an'ı yaşamak, Efendimiz'in sünneti yolunda gitmek, Allah'ın sevgisini kazanmak. Allah'ın sevgisi başka yollarla kazanılmıyor.

Kul in küntüm tuhibbûne'l-llâhe fettebiûnî yuhbibkümullâh.

Eğer bir insan Allah'ı seviyorsa Peygamber Efendimiz'e uyacak, başka çaresi yok.

Bakalım Zünnûn-u Mısrî hazretleri ne buyurmuş;

İyyâke en tekûne bi'l-ma'rifeti müddeiyyen ev tekûne bi'z-zühdi muhterifen ev tekûne bi'l-ibâdeti muteallikan.

Zünnûn-u Mısrî hazretleri nasihat ediyor. Buyurmuş ki;

İyyâke en tekûne bi'l-ma'rifeti müddeiyen.

İyyâke Arapça'da "Aman sakın yapma!" demek. "Bak hatırında olsun, sakın o tarafa yanaşma, sakın böyle bir şey yapma!" demek. İyyâke, sakındırma ifade ediyor. Sakın yapma. İyyâke aslında seni demek, sana demek. Ama burada ne var? İyyâke, bak seni öğütlüyorum, sakın böyle yapma! İyyâkesini söylüyor, ötesini söylemiyor, sanki parmağını sallayarak nasihat ediyormuş gibi.

İyyâke en tekûne bi'l-ma'rifeti müddeiyen. "Sakın mârifetullah iddiasında, davasında bulunan bir kimse olma!"

Müddeî ne demek?

Bir davayı iddia eden, palavracı demek. Kısaca söylemek gerekirse, bir davayı iddia eden, yani şöyleyim, böyleyim diyen ama öyle değil.

"Sakın mârifetullah iddia edici bir müddei olma. Ben marifetullah ehliyim diye palavra sıkma, yüksekten atma!" demek. Mârifetullah Allah'ı bilme ilmi. Arefe, ya'rifu. Masdar-ı mîmîsi mârifet mârifetullah, masdarın mef'ûlüne izâfesi Allah'ı bilme, irfan; Allah'ı bilme ilmi.

"Ben Allah'ın yakınıyım, evliyâsıyım, Allah'ı bilen, ârif, irfan sahibi, mârifetullahı kazanmış bir kimseyim deme, sakın böyle yapma!" diyor.Çünkü Allah celle celâluh'u bilmek, onu bilen bir kul olmak, öyle kolay, palavrayla söylenecek bir şey değil. Çünkü bu işin sonu yok.

Allah ilmi, mârifetullah ilmi, söyleyen  mutlaka cahilliğinden söylüyordur.

Ben bildim. Dur bakalım, daha işin başlangıcındasın.

Sakın mârifetullahta iddiacı olma, marifetullah iddiasıyla ortaya çıkma!

İnsan neden böyle bir iddia ile ortaya çıkar?

Konunun ne kadar bilinmeyecek, engin bir konu olduğunu anlayamıyor, biliyorum diyor. İki kere iki dört eder, matematiği ondan ibaret sanıyor. Sakın böyle bir şey yapma! Bil ki bu işin dibi yoktur, derindir, yüksektir. Mânevî makamların yükseği, en yükseği, daha yükseği. Ve fevka külli zî ilmin alîm. "Her ilim sahibinin üstünde daha alim bir başka biri vardır." Hepsinin üstünde de her şeyi bilen Allahu Teâlâ hazretlerinin sonsuz ilmi vardır, Allah bildirirse kullar Allahu Teâlâ hazretlerini bilir. Yoksa kullar kendisi Allah'ı bilemez.

Kim, "Ben Allah'ı biliyorum." derse, o bilmediğini gösterir.

el-Aczü an dereki'l-idrâki idrakü. "Allah'ın bilinemeyeceğini kavrayabilmek, Allah'ı bilmektir."

Allah'ın zâtından bahsetmek, fe-lâ tadribu li'l-lahi'l-emsâl birtakım misaller vererek anlatmaya çalışmak okyanusa benzer, dalgaya benzer. Sus bakalım! "Siz bilmediğiniz şeylere kendiniz teşbih de yapmayın." diye Kur'ân-ı Kerîm yasaklıyor.

Onun için bu mübarek zât, büyük ârif, "Sakın Mârifetullahı iddia eden bir kimse olma, haddini bil, sükût et!" demek istiyor, bir.

En tekûne bi'z-zühdi muhterifen.

Muhterif bir hirfet, bir meslek sahibi olmak.

"Zahidliği, zühd ve takvâyı meslek etmiş bir kimse de olma!"

Senin işin ne?

Ben zahidim.

Kimisi doktor, kimisi mühendis, kimisi kuyumcu, kimisi bakkal, kimisi ziraatçı, kimisi tüccar, kimisi bezzâz, manifaturacı, sen nesin?

Ben de zahidim.

Böyle bir meslek var mı?

Zühd Allah'a karşı olacak bir şey, bir güzel sıfat, olursa ne mutlu. Meslek değil ki, başkasına satılacak bir şey değil ki, bununla para kazanacak değilsin ki, "Sakın ha mârifetullahı biliyorum iddiasında bulunma, sakın zühdü kendine meslek edinme. Benim mesleğim zühd deyip de ortalıkta dolaşma." diyor.

Ev tekûne bi-l-ibâdeti müteallikan. "İbadetle ilgili, ibadete bağlı bir kimse olduğunu da iddia etme."

Mârifetini, mârifetin sonsuzluğunu bil, zühdünü kendine sakla, ibadetini de mümkünse halka göstermeden gizli yap. Başkasına karşı bu konularda böbürlenerek gösteriş yapacak olursan bu riya olur, o zaman hiçbir şey demek olur, bütün mânevî makamlardan düşersin. İşte bu mânaya binâen, bundan dolayı bizim büyüklerimiz normal bir medrese talebesi kılığında dolaşmışlar, pek böyle dışarı renk vermemişlerdir.

Meşhur Abdullah b. Mübârek hazretleri çok büyük alim, mutasavvıf, evliyâullahtan, kerâmetleri zâhir bir kimse. Bir arkadaşı ile yolda gidiyormuş, susamış, bir çeşmenin başına gitmiş. Dış görünüşünde koca bir kavuğu olsa, cübbesi olsa, sırmalı bir şeyleri olsa "Buyurun Hoca efendi!" derler, herkes bir yol gösterir, yer açar. Kimisi "Buyurun efendim!" der, hemen maşrapayla su getirirler. Demek ki o kadar mütevazı, halktan bir insan gibi görünüyor. Halbuki zamanında "Şark'ın en büyük alimi" diye tanınmış. Halkın arasında, itile kakıla nihayet suyu içmiş zavallı. Ama içip de çıkıncaya kadar hiç kimse kadrini kıymetini bilmemiş, o telaşın arasında çeşmeden suyu içmiş gelmiş, arkadaşına, "İşte hayat bu." diyor.

Mübarekler meşhur olmayı, tanınmayı, gösterişi sevmiyor, sıradan bir insan muamelesi yapılmasını seviyor. "Ben büyük alimim, şöyle bir kenara çekil, yol aç bakalım, iki tarafa bir dizilin, bir eğilin bakalım." demiyor. Bilinmemeyi daha çok seviyorlar. Mütevazilikten, alçakgönüllülüklerinden dolayı yapıyorlar.

"Bu mânevî dereceleri dışarıya izhar etme, bunların iddiasıyla, palavrasıyla ortada görünme, varsa bile sakla." demek istiyor.

Ve bihî kâle.

O şahıs dedi ki;

Semi'tü Zennûne. "Zünnûn'un şöyle dediğini duydum. " Ve süile "kendisine soru sorulduğu zaman."

Ve süile, Arapça'da bir cümlenin başına vav harfi gelirse hal cümlesi derler. "Kendisine soru sorulmuş bir halde o da cevabını verirken şöyle dediğini duydum." demek oluyor.

Mâ ahfe'l-hicâbi ve eşeddühû. "Perdelerin en gizlisi, en kalını, en şiddetlisi hangisi?" diye sormuşlar.

Buradaki perdeden maksat ne, şu camlardaki perde mi?

Hayır. Allahu Teâlâ hazretlerinin sevgili kulu, olgun bir insan olmak, Allah'a kavuşmak, belli mânevî merhaleye ulaşmak için çok dikkat etmek lazım. Bu yolun çok perdeleri var, mânileri var. "Allahu Teâlâ hazretlerinin yetmiş bin hicabdan, yetmiş bin nurdan, yetmiş bin zulmetten perdesi vardır." deniliyor. Yedi değil, yetmiş değil yetmiş bin perdesi var, kolay değil. "Perde, Allah'tan alıkoyan, Allah'ın varlığını birliğini, mârifetullahı, mânevî makamları elde etmesini engelleyen, gözünü perdeleyen, görmesine mâni olan; ona ulaşmasını engelleyen mânilerdir.

Bu perdelerin en gizlisi hangisidir?

İnsan perdeyi anlar, mâniayı anlar, aşmak için çalışır. "Burada bir kalın perde var, duvar var." der, merdiven getirir aşar, kenarından dolaşır, perdeyi aralar. Ama ya gizli perdeyse; bir şey perde oluyor ama şahıs bir şeyi görmesini engellediğinin farkında değil, böyle bir perde. Gizli. Kişi onun perde olduğunun bile farkında değil. Bakıyor, etrafta bir şey yok, hâlbuki gözünde perde var, perdenin arkasını görmüyor. "Tamam yok." diyor. Çünkü gözü perdeli.

"Bu perdelerin en gizlisi, insanı yoldan alıkoymak bakımından, tehlike bakımından en şiddetlisi hangisidir?" diye sordular.

Bu insanların işi gücü Allah'ın sevgili kulu olmak, O'nun yolunda yürümek olduğu için perdeleri merak ediyor. Meraklılar da, "Bu yolda insana ne perde olur, ne yaparsak ulaşamayız, ayağımıza ne takılır, ne mâni olur?" diye soruyorlar.

Kâle, "O zaman buyurdu ki" rü'yetü'n-nefsi ve tedbîruhâ "Kişinin kendi nefsini görmesi ve nefsinin işlerini yapmaya koyulmasıdır."

Nefsini hoş edecek, memnun edecek, nefsinin arzusu yolunda işleri yapması, bu en büyük şey.

Derviş nefsine esir oldu mu, nefsini görüp de kendi benliğine düştü mü, kendi benliğini gördü mü, onu yerine getireceğim diye nefsinin arzusu peşinde gitti mi, nefsini tatmin yolunda yürüdü mü; işte perdelerin en şiddetlisi ve en görünmezi odur. Nefsine böyle bağlanmış, bu duruma düşmüş bir insan artık mânevî makâmâtı bulamaz.” demektir.

Nefis nedir?

Nefis insanın kendisidir. Kendi, Câe zeydün nefsühû "Zeyd geldi; bizzat kendisi geldi." demektir.

İnne'n-nefse le emmâratün bi's-sûi illâ mâ rahime rabbî. "Muhakkak ki nefis, insana kötülükleri çok çok emreder."

Emmâratün bi's-sûi.

Emmâre ne demek?

Âmir sözünün mübalağalısı. "Nefis insana kötülüğü emredicidir, kötülüğü âmirdir."

İnne'n-nefse âmirü's-sûi kötülüğü emredicidir dese; "Bir defa emrediyor bir daha emretmiyor." gibi bir mâna çıkar. Emmâr emretmeyi meslek edinmiş, işi gücü etrafa emir yağdırmak, hiç durmadan kötülük, emmâratün bi's-sûi.

Neden sonuna te gelmiş?

Nefis kelimesi müennes olduğu için, müzekker olsaydı le emmârün derdi.

Nefis çokça kötülüğü emreder. "Yat, uyu, boş ver kalkma, soğukta abdest alma, namaz kılma, tesbihi çekme, ye iç, yan gel, keyfine bak, işe gitme!" içeriden hep böyle kötü emirler yağdırır. Bi's-sûi kötülüğü emreder. "Şu kızın peşine takıl, şu kötülüğü yap, şu meyhaneye gir, şu içkiyi iç, bak ne kadar tatlı, kafayı bulduğun zaman ne kadar keyifli oluyor." Vesaire, boyuna insana kötü bir şeyler emreder.

Bunu duyar mısınız?

Bunu herkes duyar. İçinden bir arzu geliyor;

"Canım hiç istemiyor."

Nefsin istemiyor.

"Hadi gel şu işi yap."

"Hayır, canım hiç istemiyor."

Sen can kelimesini bir tarafa bırak, o nefis işte. Nefsin emmârei bi's-sûi olduğu için hayrı istemiyor.

Bizim arkadaşlardan bir tanesi, -Allah selamet versin her zaman anıyoruz- tarikate yeni girdiği zamanlarda hocası sormuş;

"Nasılsın, ne haber, nasıl gidiyor dervişlik?"

"Hocam vazifeleri yapmaya çalışıyorum da, ‘dargınlarla da barış,' demiştin ya işte o barışma işi nefsime çok ağır geliyor, izzet-i nefsime dokunuyor." demiş. Hocası;

"A evladım nefsin izzeti mi olur, nefis alçak bir varlık, insana boyuna kötülüğü emrediyor, düşman." demiş.

A'dâ aduvvuke nefsüke. "Senin en büyük düşmanın, kendinsin."

"Canım istemiyor." diyorsun ya, ondan ders çalışmıyorsun. "Canım çekti." diyorsun ya, elmayı ondan koparttın. "Canım çekti." diyorsun ya, içkiyi ondan içtin.

"Dayanamadım, çok arzuladım." diyorsun ya filancanın peşine ondan takılıyorsun.

Can dediğimiz o nefs, sana bütün bu kötülükleri yaptırıyor. Kendini kurtaramıyorsun.

"Hadi ders çalış!" çalışamıyor. "Hadi namaz kıl!" kalkamıyor. "Hadi abdest al!" alamıyor. "Hadi tesbih çek!" çekemiyor. "Hadi şu hayrı yap!" yapamıyor. "Vazgeç bu inattan!" vazgeçemiyor.

Neden?

Nefis insanın içinde, ona bir arzu yüklüyor, insan o arzunun pençesinden kurtulamıyor, o kötülüğü yapıyor. İnsan içinden gelen bir kötü emri tuttu da, yaptı mı nefsine mağlup olmuş, demektir.

Tasavvuf nedir?

Tasavvufun en mühim işlerinden bir tanesi, içindeki bu arzuları bastırıp yenebilmektir.

"Kalkma, yat. Dışarıda kar yağıyor, yatağın içi sıcacık, ne yapacaksın yataktan kalkıp da, sabah namazına bir de camiye gidecekmiş, bırak bu işi. Çek yorganı, kulakların da üşümesin."

Yatağın içi sıcak, hakikaten canı yatmak istiyor.

Kim istiyor?

Kendi nefsi istiyor.

Bunu kim yenecek?

Yine kendisi yenecek.

İşte İslâm'ın zorluğu burada. İnsan kendi kendisini yenmek zorunda ve insanın kendisi, kendisine düşman. Kendi arzusu, kendisine düşman. Tasavvuf işte bu mücadelede başlıyor; yeneceksin, kalkacaksın. Yataktan kalktın, uykuyu yendin, nefsini yendin. Bu kez de, "Yahu dışarısı çok soğuk, abdestini al, namazını şurada kıl, yine yatağa yat." diye tutturur. "Camiye kadar gitme." der. Camiye gider, "Sabah namazını kıldın, dua da ettin, bundan sonrası farz değil, kalk al pabucunu sıcak yatak seni bekliyor." der, duayı ettirmez.

Böyle her noktada içinden bir arzu geliyor, canın istiyor.

Sana kim engel olacak?

Birisi kolundan tutacak, seni bağlayacak mı?

Hayır, işte o noktada sen kendi kendini tutacaksın. İşin zorluğu, buradan kaynaklanıyor. Onun için insanlar, kolay kolay iyi insan olamıyor, kendi kendisini yenemiyor. Kendi içinden doğan arzusunu engelleyebilse ona mâni olabilse, onu aşabilse…

Peki onu aşacak da ne yapacak?

Dîni bilgisinin, sünnet-i seniyyenin gösterdiği işi yapacak.

"Namazın camide kılınması sünnet-i seniyyedir." camide kılacaksın. "Namazdan sonra oturmak Efendimiz'in sünnetidir." oturacaksın. Şöyle yaparsan sevap var, öyle yaparsan bir şey yok. "Sevaplı işe rağbet et." diye insanın kendi kendini yenmeye alışması lazım.

İnsan kendisini nasıl yenebilir, buna nasıl alışacağız?

Biz müslümanlar olarak, senede bir ay bunun egzersizini, eğitimini yapma nimetine sahip bir milletiz. Biz müslümanlar nasılız? Nefsi yenmek için bizim bir ay eğitim kampımız var: Ramazan ayı, nefsimizi yenmek için gerçekleştirdiğimiz kamp hayatımız, nefse karşı mücadele devremiz. Ramazan geliyor, "Sabahtan akşama kadar yemek yemeyeceksin, su içmeyeceksin, evliysen sabredeceksin." Vesaire. Orucun şartları nelerse yerine getireceksin; "Harama bakmayacaksın, ağzına, diline sahip olacaksın, kimseye sataşmayacaksın." Bu egzersizi bir ay yapıyorsun.

Yapmasını bilmeyen insan bile öğrenir.

"Bu evdeki ekmek senin ekmeğin mi?"

"Evet, ben ustayım, ocağın karşısında küt küt çekici sallaya sallaya helalinden bu ekmeği kazandım."

"Ama şimdi onu yiyemezsin, yemeyeceksin."

Neden?

"Allah gündüz yemeyin." demiş.

"Peki, Allah emretti o zaman yemeyeyim."

"Çok susadım, hava çok sıcak, ama buz gibi suyum var."

"İçmeyeceksin."

Peygamber Efendimiz, birisi oruçlu bir insana çattığı zaman karşılık vermesin, "Ben oruçluyum, desin ona uymasın." diyor. Başka zaman bir tane vurur, devirirsin, git işine dersin, karşılık verir, dövebilirsin ama "ben oruçluyum" diyorsun. Sataşana uymuyorsun, yemek imkânın var yemiyorsun, içme imkânın var içmiyorsun, diline sahip oluyorsun, gözüne tatlı gelen bir şeye bakmıyorsun, gözünü çeviriyorsun. İnsan bir ay egzersiz yapıyor. Rabbi ona, "Bak bir ay egzersiz yaptırdım, seni yetiştirdim, hazırladım on bir ay buna göre hareket et." demek istiyor. Biz bunu bilmediğimiz için nice Ramazanlar geçiyor bir Ramazan, iki Ramazan, beş Ramazan, on Ramazan, kırk Ramazan, elli Ramazan hâlâ nefsimizi yenmeyi öğrenemiyoruz. Hâlâ bir kızdı mı çanaklar tabaklar uçuyor, camlar kırılıyor, adamlar yerlere yıkılıyor kanlar dökülüyor vesaire. Bak hâlâ nefsini yenmeyi öğrenememiş.

İnsanın Allah'a ulaşmasını engelleyen yolu görmesini ve gitmesini engelleyen en şiddetli perdesi, nefsini görmesi, nefsini beğenmesidir.

Kendi nefsini görmek şöyle olabilir; "Ben neymişim be! Benim ne kemâlâtım, ne ilmim, ne meziyetlerim varmış, herkes bana izzet hürmet ediyor. Falanca arkadaş da, ‘Sen şu işi çok güzel yapıyorsun.' dedi, hakikaten güzel yaparım, laf aramızda eşim, emsalim yoktur, bir taneyimdir." gibi insanın kendini görmesi, nefsini beğenmesi. Bunun beğenilecek tarafı yok, inne'n-nefse le-emmâratün bi's-sûi. İnsana bol bol kötülüğü emrediyor. "A'da adüvvüke" İnsanı mahveden bu en büyük düşman bu.

Peygamber Efendimiz, "en büyük düşmanın" diyor, bunun nesini beğeniyorsun? Bu, senin istediğin şeyleri yaptırtarak seni cehenneme atıyor, ebedî cehenneme düşmene sebep oluyor. Onun için nefsini görmesi, ve tedbîruhâ, tebdir demek "Onun arzuları yerine gelsin diye nefsin karşısında el pençe divan durmak, onun işlerini yapmak, onun peşinde koşmak" demektir.

Tedbîrû'l-beyt, "evi idare etmek, evin işlerini görmek" demek. Tedbîru'n-nefs, nefsi ne istiyorsa yapmak.

Oturmuş gönlünün tahtına;

"Su isterim."

"Baş üstüne."

"Keyif isterim."

"Baş üstüne."

"Eğlence isterim."

"Baş üstüne."

"Zevk isterim."

"Baş üstüne."

"Hacivat isterim, Karagöz isterim…"

Boyuna istiyor. O da onun peşinde;

"Emret, baş üstüne, derhal." diye dolaşıyor.

İmam Gazzâlî diyor ki; "İnsanların gözünden perdeler kalksa, birbirlerinin mânevî durumunu görürlerdi, herkes nefsinin karşısına geçmiş, el pençe divan durmuş, kimisi rükûda, kimisi secdede, emret nefsim, diyor."

Bu adam nefsine tapıyor, nefsinin karşısında el pençe divan duruyor, nefsinin işlerini görmekten, onu tatmin etmekten başka bir şey yapmıyor. Bunu anladığımız zaman, dervişliği anlamış olacağız. İçimizde bir şey var, içimizden gelen duyguların kaynağı var, bu duyguları biz frenlemeliyiz, yapmamalıyız, tersini yapmalıyız, aklımıza göre, sünnet-i seniyyeye göre hareket etmeyi prensip edinmeliyiz.

Allah bize neyi emretmiş, Kur'ân-ı Kerîm, Peygamber Efendimiz, sünneti seniyye bize neyi emretmiş? Onu yapmayı esas alabildik mi, tasavvufu biraz anlamaya başladık. Bunun düşman olduğunu anlayıp buna karşı durduk mu?

Bazen insan sinirleniyor; bir şey saplanmış gibi, bir yerine iğne batırılmış gibi hop yerinden kalkıyor, ötekisinin yakasına yapışıyor, zor ayırıyorlar.

Neden?

Nefsinden. Birisinin burada damarı kabarıyor, ötekisinin orada damarı kabarıyor, yüzleri kıpkırmızı olmuş, yumruklar sıkılmış, nefisleri adamakıllı kabarmış, laf dinletebilirsen dinlet. Nefis, dizginleri ele geçirmiş, adamları oynatıyor.

Onun için göz yumup eyvallah diyor; her şeyi biliyor ama sabrediyor.

Bunun içinde fırtına yok mu?

Var ama yeniyor, yutmasını biliyor.

Senin anladığın şeyleri o anlamaz mı?

Anlar.

Sevilmeyi, alkışlanmayı, beğenilmeyi istemez mi?

Beğenilmeyi herkes ister ama bu, nefsi ne derse aksini yapıyor.

Rivayet edilir ki Musa aleyhisselam birisine dîni, hak yolu tebliğ etmiş, "îmana gel" diye teklif etmiş. Adam;

"Yâ Musa! Bekle, sana yarın cevap vereceğim." demiş. Ertesi gün;

"Tamam, senin dediklerini kabul ediyorum, sana tabi oluyorum." demiş, Hak yola girmiş, dîne, imana gelmiş. Hz. Musa demiş ki:

"Niye bir gün bekledin de öyle cevap verdin?"

"Ben eskiden beri kendi nefsimle mücadele içindeyim. O ne derse onun aksini yaparım. Akşam senin fikrini anlamak için onu kolladım, çağırdığın yola gelmeyi hiç istemiyordu, dine girmeyi hiç istemiyordu, oradan anladım ki senin çağırdığın yol doğrudur."

İnne'n-nefse le-emmâratün bi's-sûi.

"Bu insanın içindeki nefis hep kötülüğü emreder. Anladım ki senin yolun doğrudur, ona muhalefet ederek senin yoluna geldim." diyor.

Bu şuuru kazanabilmemiz lazım. Zor bir şey, kolay bir şey değil. Belki bu benim söylediğim sözleri, bu sizin dinlediğiniz sözleri, birçok kimse böyle bir olaydan, böyle bir meseleden, içlerinde böyle bir şey olduğundan haberdar değiller ve kendilerini kontrol ihtiyacını, lüzumunu duymuyorlar.

Neden?

Nefis terbiyesi diye bir iş vardı, eskiler bunları yapıyorlardı.

Nerede yapıyorlardı? Tekkelerde yapıyorlardı.

Bu tekkeler nefsi terbiye etme mektebiydi. Bu içerideki nefis inne'n-nefse le-emmâratün bi's-sûi. Bu nefse nefs-i emmâre derler. Bu mekteplerde nefs-i emmâreyi ele alıyorlardı. Burası bir mektep, sınıfları var başlarında müdür bey var. Bu nefs-i emmâreyi, emmârelikten vazgeçiriyorlardı. Nefs-i emmâre, oluyordu nefs-i levvâme.

Nefs-i levvâme ne demek?

Kendisini çok kınayan nefis, demek. Levm etmek, kınamak demek. Lâim demiyor.

Müslümanın bir vasfı nedir?

Ve lâ yehâfûne levmete lâim. "Müslümanlar, kınayanın kınamasından korkmaz."

Kim ne derse desin, yapması gereken işi yapar.

Lâim demiyor, nefs-i lâime demiyor, levvâme diyor yani mübalağa, emmâre gibi levvâme bu sefer nefsi çok levm ediyor. Sabah akşam nefsiyle mücadelede.

"Yine beni kandırdın, yine bana sabah namazını kaçırttın, günah işlettirdin, sen ne kötüsün! Senin elinden ne zaman kurtulacağım ben. Yâ Rabbi! Sen bana güç kuvvet ver, şu nefsimi yeneyim."

Nefsinin düşman olduğunu anladı, nefisle mücadele ediyor. Nefis kuvvetli bu zayıf, küt küt yere vuruyor, yatırıyor. Bu da her seferinde "Ah yine nefsime yenildim, eyvah yine mağlup oldum, yine günahı işledim, hatayı yaptım." diye nefsini levm ediyor. Kendisini kınıyor. "Çok kusurluyum, hatalıyım, pür hatayım, günahlara batmışım, benim halim ne olacak?" diye düşünüyor, bu nefs-i levvâme.

İlk önce nefisle bir mücadele başlıyor ve o mücadelede yenildikçe kişi kendi kendisini kınıyor, "Ne zaman kuvvetleneceğim." diye kendi kendisine kızıyor. Sonra bu yolda, bu mektepte levvâmelik halinde de bir müddet mücadele devam ediyor. Birinci sınıf, ikinci sınıf, üçüncü sınıf, böyle gidecek tabii. Sonra nefs-i mülheme.

Bu isimler nereden geliyor?

Kur'ân-ı Kerîm'den geliyor. Kur'ân-ı Kerîm'i incelemişler, Kur'ân-ı Kerîm'in âyetlerinden çıkıyor, terminoloji, tabirler oradan geliyor.

Mülheme, niye mülhime değil de mülheme?

Mülhime, ism-i fâil sîgasıdır. Mülhime ilham edici. Fe-elhemehâ fücûrahâ ve takvâhâ. Müfessirler, Kur'ân-ı Kerîm'i okuyanlar bu âyet-i kerîmeden anlıyorlar ki Allah nefse fücûrunu ve takvâsını ilham ediyor. Fısk u fücûr, günah yasaklar, haramlar veya takvâ, günahlardan sakınma hâli vesaire ilhâmât geliyor doğruyu anlayabiliyor; eğri burası, doğru burası. Onun için ism-i mef'ul sîgası ile olacak, doğrusu budur.

Fe-elhemehâ fücûrahâ. Elhemehâ, elheme fiilinin ha'sı, elheme'n-nefse, mef'ul olduğu için nefs-i mülheme. Ondan sonra nefs-i mülheme kendisine ilhamlar gelen, gerçekleri anlayabilen mânevî birtakım ışıklar, nurlar, güçler, kuvvetler ve feyizler gelen insan.

Ondan sonra nefs-i mutmainne…

Yâ eyyetühe'n-nefsü'l-mutmainne âyet-i kerîmesi; ismin kaynağı o âyet-i kerîme.

Mutmainne ne demek?

Karar tutmuş, istikrar bulmuş demek. Artık nefis emmârelikten geçmiş, levvâmelikten geçmiş, ilhamlar feyizler gele gele oturmuş, sağlam bir şey olmuş. Ne şeytana uyuyor, ne öyle arzulara, heveslere kapılıyor. Kale gibi sağlam, gemi gibi dümdüz yolunda gidiyor. İşte nefs-i mutmainne. Mânevi, güzel makamların ilki, mutmainne makamı diyorlar.

Çünkü;

Yâ eyyetuhe'n-nefsü'l-mutmainne irciî ilâ rabbbiki râdiyeten merdıyye.

Âyet-i kerîmeden bu nefs sahibinin cennetlik olduğu anlaşılıyor; cennetlik olmanın ilk şartı nefsi mutmainne hâle getirmek. Çalkalanan, dalgalanan, bir yenilen bir yenen, bir öf diyen bir kızan bu halden geçecek, istikrarlı, sağlam, sapasağlam bir müslüman olacak.

Haddesenâ Muhammedü'bnü Saîdini'l-Harezmî. Kâle semi'tü Zennûn. "Muhammed b. Saîd el Harezmî, Zünnûn hazretlerinin şöyle dediğini işitmiş." Ve süile ani'l-mahabbeti. "Kendisine ‘muhabbet nedir' diye soru sorulduğu zaman şöyle cevap verdiğini duymuş."

Kim bu?

Harezmî. Harezmî'yi hareke olarak ötre koymuş, Horezmî, Huarezmî gibi yazıyor. Araplar bunu bilmez, Farsça bir kelimedir. Onun için bunu neşreden müellif nasıl hareke koyacağını da bilemez.

Farsça'da bir başka çeşit hı harfi vardır. Biz noktalı ha'yâ hı diyoruz ya, Farsça'da bir başka çeşit hı daha vardır. Bizde bir c var, bir ç var; onun gibi. Onlarda bir hı var, bir de bir başka çeşit hı var. O başka çeşit hı'yı belirtmek için onun arkasına vav harfi eklerler, huva gibi yazılır, ama vav okunmaz. Bu vav'a okunmayan vav derler, vâv-ı resmiye derler. Hiç yokmuş gibi düşüneceksiniz. Yalnız bu hı harfi dudaktan yuvarlak çıkar. Hua diye çıkar.

O İranlılar'a, onların bir bölgesine mahsus bir telaffuz şekli. Biz onu yapamayız. Mesela bir Diyarbakırlı'nın konuşmasını şıp diye anlıyoruz, bir Karadenizli'nin "cel cel" demesini hemen anlıyoruz. Karadenizli mi, İspirli mi, -"Gelmişsinse" dedi mi-Erzurumlu mu hemen anlıyoruz. O da İranlılar'a, Farslılar'a ait. Bu ha'nın harekesi üstündür ama hı harfi yuvarlak telaffuz edilen hı olduğu için vav konulmuştur. Vav okunmaz, Harezmîdir. Harezmî, ama Huarezmî okunur. Aynı harf hoca kelimesinde de vardır. Hoace, harekesi üstündür ama dudaktan yuvarlak çıkar; onun için biz onu "hoca" haline getirmişiz,

bunu Horezmî haline getirmişiz. Kayserililer'in Hant Hatun'u var, honker kelimesi var, hor kelimesi var. Aslında har yazar, hor hakir olmak mânasına. Birkaç kelimede vardır. Huarezmî, Harezmî Hazar denizinin doğu kıyılarına verilen isimdir.

O bölgeden bu alim, Zünnûn hazretlerini duymuş.

Buradan şunu da anlıyoruz ki İslâm âlemi bir bütün. Ne kadar hoş bir şey düşünebiliyor musunuz? Adam Buhara'dan kalkıyor Mısır'a gidiyor. Oradaki ârif zâtla konuşuyor, Medine'ye, Mekke-i Mükerreme'ye geliyor, kalıyor. Yemen'e iniyor oradaki alimlerle konuşuyor. Biraz ileride bir şahıs gelecek, Tarsusluymuş. Bizim memleketten Tarsus'a yerleşmiş. Kimisi Tarsus'ta, kimisi Antakya'da, kimisi Maraş'ta, kimisi Urfa'da. Ama diyar diyar dolaşabiliyorlar çünkü her taraf İslâm beldesi.

Nerede, hangi alimi duymuşlarsa onun yanına gidiyorlar. Harezmî şimdiki Özbekistan veyahut Türkmenistan. Türkmenistanlı ama Mısırlı Zünnûn hazretlerini duymuş. Demek ki oraya tahsile gitmiş. Bizim, çocuklarımızı tahsil görsün diye Kahire'ye, Mekke-i Mükerreme'ye gönderdiğimiz gibi. Bu şahıs, "Muhabbet nedir?" diye sorulduğu zaman Zünnûn'un şöyle cevap verdiğini duymuş.

En tuhibbe mâ ehabballâh.

Muhabbet.

Muhabbet nedir?

Tasavvufta çeşit çeşit terimler dolaşıyor ortada. Mârifet, irfan, ârif, muhabbet, âşık, muhib, zahid kelimesi dolaşıyor; tarikat kelimesi, terminolojisi var. Her ilmin çeşitli tabirleri var.

Bir araba tamircisi "Lokmayı getir." diyor.

Sen şimdi ona hamurdan yapılmış fırında pişmiş lokma tatlısı götürebilir misin?

Hayır. Onun lokma dediği bir çeşit vida sökme anahtarı. Terminolojisi öyle.

Lokma. "İngiliz anahtarını, kurbağacığı getir." diyor. Gidip suyun içinden kurbağa mı yakalayacak?

Hayır. Ağzı kurbağaya benzediği için o ismi almış olan bir alet. Tasavvufun da terminolojisi, tâbiratı var.

Muhabbet nedir?

Muhabbet sevmek demek, herkes biliyor, soran da biliyor sorulan da biliyor. Ama "Nasıl tarif edersin, nasıl bir haldir?" diye soruyor. Kelimeyi sormuyor; herkes lügati açar bakar, hâli soruyor.

"Muhib olan insan, Allah âşıkı, âşık-ı sâdık olan bir insan nasıl olur?" demek istiyor.

En tühıbbe mâ ehabballâh. "Allah'ın sevdiği şeyi sevmendir."

Sen muhabbetten mi bahsediyorsun?

Muhabbet Allah'ın sevdiğini sevmendir.

Allah neyi seviyor?

Kendi yolunda cihat edilmesini seviyor. Cihatta yaralanmak, uykusuz kalmak, hapse düşmek, işkenceye uğramak, öldürülmek var.

Sevebiliyor musun?

Allah oruçluyu seviyor; orada aç kalmak var. Allah sabretmeyi seviyor.

Sabır olmasa, kavuşmak olsa da her şeyi yesek içsek daha iyi değil mi? Sabrı sevebiliyor musun?

Muhabbet, Allah'ın sevdiklerini sevebilmektir.

"Ben Allah'ı seviyorum; muhabbet ehliyim, ehl-i aşkım."

Dur bakalım; şu sıfatlar sende varsa öylesin, yoksa Zünnûn hazretlerine göre değilsin.

En tuhibbe mâ ehabballâh. "Allah'ın sevdiğini sevmendir." Ve tübğıda mâ ebğadallâh. "Allah'ın kızdığına kızmandır."

Allah kâfiri sevmiyor, sen kâfiri niye seviyorsun? Allah'ın kızdığına kızmak. İçkiyi de, sarhoş olmayı da sevmezsin, sarhoş olana acırsın, kurtarmaya çalışırsın. Allah yalanı sevmez; sen de yalan söylemeyeceksin; yalanı, yalancıyı sevmeyeceksin. Başkasını istismar etmeyi, gösterişi, riyayı sevmez. Bizim işimiz gücümüz süslenmek, taranmak, gösteriş, fiyaka, hava. Herkesin şeyi bu. Demek ki ölçü veriyor; Allah'ın sevdiğini sevmendir, Allah'ın kızdığına kızmandır.

Ve tef'ale'l-hayra küllehû. "Tamamen hayır işlemendir."

Hayır olan bütün işleri işlemendir. Yaptığın işler hayır olacak, hayır olarak neyi duyduysan onu yapacaksın. Peygamber Efendimiz'e birisi gelmiş;

"Rüya gördüm; ben secde ettim, arkamda ağaç vardı o da secde etti, şu tesbîhâtı söyledi." demiş.

Efendimiz bir secde âyeti okumuş, secde âyeti okuyunca secde etmek lazım; ondan sonra secdeye kapanmış, orada o sahabinin rüyasında gördüğünü söylediği tesbîhâtı söylemiş. Çünkü hayır olduğunu, güzel olduğunu anladı; "Ashabımdan birisi görmüş, ben Peygamberim ona uymam." demedi. Sâlih, rahmânî rüya olmasından dolayı rüyadaki ağacın tesbihini aynen o da yaptı.

Ve terfada külle mâ yeşgalü ani'l-lâh.

Rafada, yerfada, reddetmek, kabul etmemek demek.

Terfada külle mâ yeşgalü ani'l-lâh. "Allah'la meşgul olmaktan seni alıkoyan ne varsa onların hepsini reddetmen."

"Bunları istemiyorum." diye onlardan uzaklaşmak, kabul etmemek reddetmek. Allah'ı sevmek bu.

Seni Allah'tan ne alıkoyuyor? Çalgı mı, eğlence mi, keyif mi, iş mi, güç mü?

Seni Allah'la meşgul olmaktan ne alıkoyuyorsa onların hepsini itmek, reddetmek...

Ve ellâ tehâfe fi'l-lâhi levmete lâim. "Allah yolunda kınayanın kınamasından korkmaman."

Sevgi budur. Kınayan kınasın, beğenmeyen beğenmesin, ben Allah'ın sevdiği işi yaparım. Allah muhabbetiyle dolu insanın yapacağı iş.

Maa'l-atfi li'l-mü'minîn. Bir daha özetleyelim; Allah'ın sevdiğini sevmek, kızdığına kızmak, tamamen hayırları yapmak, Allah'tan uzaklaştıran ne varsa, onların hepsini reddetmek, Allah yolunda kınayanın kınamasına hiç aldırmadan, korkmadan yapması gereken vazifeleri yapmakta tereddüt etmemek.

Maa'l-atfi li'l-mü'minîn. "Mü'minlere şefkatli olacak."

Müşfik olacak, merhametli olacak, sevecek. "Bu mü'mindir." diyecek. Allah mü'minleri sevdiği için onlara karşı içinde atf yani şefkat, sevgi olacak.

Ve'l-gılzati ale'l-kâfirîn. "Kafirlere karşı da galîz yani şiddetli olacak, sert olacak."

Zünnûn hazretleri bu sözünü, eşiddâü ale'l-küffâri ruhamâu beynehüm tarifinden almış; mü'minlere yumuşak, kâfirlere sert olacaksın.

Ve't-tibâi resûli'l-lâh, maa ittibâi resûlu'l-lâh, Resulullah'a ittibâ ederek, mü'minleri severek, kâfirlere sert tavır takınarak, sallallahü aleyhi ve sseleme fi'd-dîn, dîni konuda Resûlullah'a ittibâ ederek gitmektir.

 

Allah-u Teâla Hazretleri cümlenizden razı olsun. Cümlenizi Peygamber Efendimiz'in sevgisine, şefaatine, iltifatına nail eylesin. Peygamber Efendimiz'in has ümmeti olmanızı nasip eylesin. Dünya ve ahiretin her türlü tehlikelerinden koruyup, dünya ve ahiretin her türlü hayırlarına erdirdiği kullarından eylesin. Firdevsi Âlâda Peygamber-i Zişan’ımıza cümlenizi komşu eylesin. Cennet nimetleriyle mütena'ım eylesin.

Diğer Kayıtlar
Başlık Eklenme Tarihi Paylaş Oku Ekle Süre Beğen
playlist play 01.04.1995 - A 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 21 playlist like
playlist play 01.04.1995 - B 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 34 playlist like
playlist play 01.05.1993 - Bayezid-i Bistami A 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 28 playlist like
playlist play 01.05.1993 - Bayezid-i Bistami B 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 32 playlist like
playlist play 01.06.1996 - A 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 39 playlist like
playlist play 01.08.1992 - Seriyy es Sakati A 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 21 playlist like
playlist play 01.08.1992 - Seriyy es Sakati B 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 22 playlist like
playlist play 01.10.1994 - A 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 18 playlist like
playlist play 02.05.1992 - İbrahim bin Edhem A 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 25 playlist like
playlist play 02.05.1992 - İbrahim bin Edhem B 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 28 playlist like
playlist play 02.07.1994 - Ebu Hafs el-Haddad A 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 30 playlist like
playlist play 02.07.1994 - Ebu Hafs el-Haddad B 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 25 playlist like
playlist play 02.12.1991 - Fudayl Bin İyad A 25.10.2019 playlist oku playlist ekle 41 playlist like
playlist play 02.12.1991 - Fudayl Bin İyad B 25.10.2019 playlist oku playlist ekle 28 playlist like
playlist play 03.06.1995 - Abdullah b. Hubeykini’l Antaki A 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 30 playlist like
playlist play 03.06.1995 - Abdullah b. Hubeykini’l Antaki B 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 31 playlist like
playlist play 03.07.1993 - Ebu Süleyman ed-Darani A 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 26 playlist like
playlist play 03.07.1993 - Ebu Süleyman ed-Darani B 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 24 playlist like
playlist play 03.08.1996 - Ebû Hüseyin en-Nûrî A 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 28 playlist like
playlist play 03.08.1996 - Ebû Hüseyin en-Nûrî B 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 32 playlist like
playlist play 04.07.1992 - Bişr-i Hâfî A 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 29 playlist like
playlist play 04.07.1992 - Bişr-i Hâfî B 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 31 playlist like
playlist play 04.12.1993 - A 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 27 playlist like
playlist play 04.12.1993 - B 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 33 playlist like
playlist play 05.08.1995 - Ebû Türab en-Nahşebî A 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 27 playlist like
playlist play 05.08.1995 - Ebû Türab en-Nahşebî B 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 26 playlist like
playlist play 05.10.1996 - Ebû Osmân el-Hîrî B 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 24 playlist like
playlist play 05.11.1994 - Mansur b. Ammar Ebus Serîi A 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 30 playlist like
playlist play 05.11.1994 - Mansur b. Ammar Ebus Serîi B 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 24 playlist like
playlist play 05.12.1992 - Haris el-Muhasibi A 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 31 playlist like
playlist play 05.12.1992 - Haris el-Muhasibi B 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 23 playlist like
playlist play 06.07.1996 - Cüneydi Bağdadi A 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 32 playlist like
playlist play 06.07.1996 - Cüneydi Bağdadi B 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 23 playlist like
playlist play 07.05.1994 - Ebu Hafs el-Haddad A 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 22 playlist like
playlist play 07.05.1994 - Ebu Hafs el-Haddad B 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 24 playlist like
playlist play 07.08.1993 - A 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 22 playlist like
playlist play 07.08.1993 - B 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 22 playlist like
playlist play 07.10.1993 - A 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 28 playlist like
playlist play 07.10.1993 - B 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 31 playlist like
playlist play 08.05.1993 - Bayezid-i Bistami A 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 20 playlist like
playlist play 08.05.1993 - Bayezid-i Bistami B 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 25 playlist like
playlist play 08.06.1996 - Cüneydi Bağdadi A 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 36 playlist like
playlist play 08.06.1996 - Cüneydi Bağdadi B 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 24 playlist like
playlist play 08.07.1995 - A 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 12 playlist like
playlist play 08.07.1995 - B 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 21 playlist like
playlist play 09.01.1993 - Haris el-Muhasibi A 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 32 playlist like
playlist play 09.01.1993 - Haris el-Muhasibi B 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 25 playlist like
playlist play 09.05.1992 - İbrahim bin Edhem A 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 46 playlist like
playlist play 09.05.1992 - İbrahim bin Edhem B 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 31 playlist like
playlist play 09.07.1994 - A 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 20 playlist like
playlist play 09.07.1994 - B 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 24 playlist like
playlist play 09.12.1991 - Fudayl Bin İyad A 25.10.2019 playlist oku playlist ekle 29 playlist like
playlist play 09.12.1991 - Fudayl Bin İyad B 25.10.2019 playlist oku playlist ekle 27 playlist like
playlist play 10.04.1993 - Şakik-ı Belhi A 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 27 playlist like
playlist play 10.04.1993 - Şakik-ı Belhi B 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 19 playlist like
playlist play 10.05.1996 - Ebu Osman el Hiri A 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 21 playlist like
playlist play 10.05.1996 - Ebu Osman el Hiri B 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 32 playlist like
playlist play 10.07.1993 - Ebu Süleyman ed-Darani A 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 29 playlist like
playlist play 10.07.1993 - Ebu Süleyman ed-Darani B 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 31 playlist like
playlist play 10.08.1996 - Ebû Hüseyin en-Nûrî A 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 35 playlist like
playlist play 10.08.1996 - Ebû Hüseyin en-Nûrî B 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 38 playlist like
playlist play 10.09.1994 - Hamdûn el-Kassâr A 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 35 playlist like
playlist play 10.09.1994 - Hamdûn el-Kassâr B 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 28 playlist like
playlist play 10.10.1992 - Seriyy es Sakati A 05.11.2019 playlist oku playlist ekle 24 playlist like
playlist play 10.10.1992 - Seriyy es Sakati B 05.11.2019 playlist oku playlist ekle 29 playlist like
playlist play 10.12.1994 - A 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 35 playlist like
playlist play 10.12.1994 - B 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 27 playlist like
playlist play 11.01.1992 - Zünnûn-ı Mısrî A 22.10.2021 playlist oku playlist ekle 35 playlist like
playlist play 11.01.1992 - Zünnûn-ı Mısrî B 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 32 playlist like
playlist play 11.06.1994 - Ebu Hafs el-Haddad A 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 32 playlist like
playlist play 11.06.1994 - Ebu Hafs el-Haddad B 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 19 playlist like
playlist play 11.12.1993 - A 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 28 playlist like
playlist play 11.12.1993 - B 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 31 playlist like
playlist play 12.06.1993 - Bayezid-i Bistami A 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 22 playlist like
playlist play 12.06.1993 - Bayezid-i Bistami B 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 19 playlist like
playlist play 12.10.1996 - Ebû Osmân el-Hîrî A 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 23 playlist like
playlist play 12.10.1996 - Ebû Osmân el-Hîrî B 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 30 playlist like
playlist play 13.07.1996 - Cüneydi Bağdadi A 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 37 playlist like
playlist play 13.07.1996 - Cüneydi Bağdadi B 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 24 playlist like
playlist play 14.09.1996 - Ebû Osmân el-Hîrî A 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 25 playlist like
playlist play 14.09.1996 - Ebû Osmân el-Hîrî B 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 24 playlist like
playlist play 15.04.1995 - Abdullah b. Hubeykini’l Antaki A 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 29 playlist like
playlist play 15.04.1995 - Abdullah b. Hubeykini’l Antaki B 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 27 playlist like
playlist play 15.05.1993 - Bayezid-i Bistami A 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 22 playlist like
playlist play 15.05.1993 - Bayezid-i Bistami B 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 22 playlist like
playlist play 15.06.1996 - Cüneydi Bağdadi A 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 27 playlist like
playlist play 15.06.1996 - Cüneydi Bağdadi B 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 29 playlist like
playlist play 15.10.1994 - Hamdûn el-Kassâr A 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 32 playlist like
playlist play 15.10.1994 - Hamdûn el-Kassâr B 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 29 playlist like
playlist play 16.04.1994 - A 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 28 playlist like
playlist play 16.04.1994 - B 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 16 playlist like
playlist play 16.12.1991 - Fudayl Bin İyad A 25.10.2019 playlist oku playlist ekle 28 playlist like
playlist play 16.12.1991 - Fudayl Bin İyad B 25.10.2019 playlist oku playlist ekle 32 playlist like
playlist play 16.12.1995 - Cüneyd-i Bagdadi A 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 30 playlist like
playlist play 16.12.1995 - Cüneyd-i Bagdadi B 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 29 playlist like
playlist play 17.07.1993 - A 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 34 playlist like
playlist play 17.07.1993 - B 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 26 playlist like
playlist play 17.08.1996 - Ebû Hüseyin en-Nûrî A 26.07.2021 playlist oku playlist ekle 27 playlist like
playlist play 17.08.1996 - Ebû Hüseyin en-Nûrî B 04.05.2023 playlist oku playlist ekle 26 playlist like
playlist play 17.10.1992 - Seriyy es Sakati A 05.11.2019 playlist oku playlist ekle 23 playlist like
playlist play 17.10.1992 - Seriyy es Sakati B 05.11.2019 playlist oku playlist ekle 24 playlist like
playlist play 18.01.1992 - Zünnûn-ı Mısrî A 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 23 playlist like
playlist play 18.01.1992 - Zünnûn-ı Mısrî B 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 29 playlist like
playlist play 18.04.1992 - İbrahim bin Edhem A 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 27 playlist like
playlist play 18.04.1992 - İbrahim bin Edhem B 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 32 playlist like
playlist play 19.03.1994 - A 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 26 playlist like
playlist play 19.03.1994 - B 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 25 playlist like
playlist play 19.10.1996 - Ebû Osmân el-Hîrî A 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 30 playlist like
playlist play 19.10.1996 - Ebû Osmân el-Hîrî B 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 24 playlist like
playlist play 20.07.1996 - Cüneydi Bağdadi A 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 37 playlist like
playlist play 20.07.1996 - Cüneydi Bağdadi B 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 33 playlist like
playlist play 20.11.1993 - A 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 28 playlist like
playlist play 20.11.1993 - B 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 26 playlist like
playlist play 21.01.1995 - Ahmed b. Asımini’l-Antaki A 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 23 playlist like
playlist play 21.01.1995 - Ahmed b. Asımini’l-Antaki B 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 16 playlist like
playlist play 21.02.1992 - Seriyy es-Sakatî A 10.07.2020 playlist oku playlist ekle 32 playlist like
playlist play 21.02.1992 - Seriyy es-Sakatî B 10.07.2020 playlist oku playlist ekle 25 playlist like
playlist play 21.08.1993 - A 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 29 playlist like
playlist play 21.08.1993 - B 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 28 playlist like
playlist play 21.09.1996 - Ebû Osmân el-Hîrî A 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 26 playlist like
playlist play 21.09.1996 - Ebû Osmân el-Hîrî B 20.08.2021 playlist oku playlist ekle 22 playlist like
playlist play 21.11.1992 - Seriyy es Sakati A 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 30 playlist like
playlist play 21.11.1992 - Seriyy es Sakati B 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 26 playlist like
playlist play 22.06.1996 - A 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 38 playlist like
playlist play 22.06.1996 - B 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 41 playlist like
playlist play 22.10.1994 - A 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 45 playlist like
playlist play 23.01.1993 - Şakik-ı Belhi A 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 35 playlist like
playlist play 23.01.1993 - Şakik-ı Belhi B 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 27 playlist like
playlist play 23.04.1994 - Yahya b. Muaz er-Razi A 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 24 playlist like
playlist play 23.04.1994 - Yahya b. Muaz er-Razi B 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 29 playlist like
playlist play 23.09.1995 - Cüneyd-i Bağdadi A 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 29 playlist like
playlist play 23.09.1995 - Cüneyd-i Bağdadi B 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 18 playlist like
playlist play 23.10.1993 - A 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 24 playlist like
playlist play 23.10.1993 - B 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 24 playlist like
playlist play 24.06.1995 - Ebû Türab en-Nahşebî A 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 34 playlist like
playlist play 24.06.1995 - Ebû Türab en-Nahşebî B 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 30 playlist like
playlist play 24.07.1993 - A 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 32 playlist like
playlist play 24.07.1993 - B 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 31 playlist like
playlist play 24.08.1996 - Ebû Hüseyin en-Nûrî A 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 23 playlist like
playlist play 24.08.1996 - Ebû Hüseyin en-Nûrî B 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 22 playlist like
playlist play 24.10.1992 - Seriyy es Sakati A 05.11.2019 playlist oku playlist ekle 29 playlist like
playlist play 24.10.1992 - Seriyy es Sakati B 02.10.2020 playlist oku playlist ekle 23 playlist like
playlist play 24.12.1992 - Haris el-Muhasibi A 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 21 playlist like
playlist play 24.12.1992 - Haris el-Muhasibi B 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 22 playlist like
playlist play 25.03.1995 - Ahmed b. Asımini’l-Antaki A 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 20 playlist like
playlist play 25.03.1995 - Ahmed b. Asımini’l-Antaki B 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 25 playlist like
playlist play 25.06.1994 - A 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 34 playlist like
playlist play 25.07.1992 - Bişr-i Hâfî A 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 27 playlist like
playlist play 25.07.1992 - Bişr-i Hâfî B 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 28 playlist like
playlist play 26.06.1993 - Ebu Süleyman ed-Darani A 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 29 playlist like
playlist play 26.06.1993 - Ebu Süleyman ed-Darani B 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 20 playlist like
playlist play 26.10.1996 - Ebû Osmân el-Hîrî A 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 38 playlist like
playlist play 26.10.1996 - Ebû Osmân el-Hîrî B 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 18 playlist like
playlist play 27.03.1993 - Şakik-ı Belhi A 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 24 playlist like
playlist play 27.03.1993 - Şakik-ı Belhi B 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 26 playlist like
playlist play 27.05.1995 - A 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 25 playlist like
playlist play 27.05.1995 - B 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 31 playlist like
playlist play 27.11.1993 - A 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 23 playlist like
playlist play 27.11.1993 - B 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 29 playlist like
playlist play 28.08.1993 - A 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 24 playlist like
playlist play 28.08.1993 - B 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 21 playlist like
playlist play 28.09.1996 - Ebû Osmân el-Hîrî A 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 26 playlist like
playlist play 28.09.1996 - Ebû Osmân el-Hîrî B 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 32 playlist like
playlist play 28.11.1992 - Haris el-Muhasibi A 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 23 playlist like
playlist play 28.11.1992 - Haris el-Muhasibi B 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 23 playlist like
playlist play 28.12.1991 - Zünnûn-ı Mısrî A 25.10.2019 playlist oku playlist ekle 33 playlist like
playlist play 29.06.1996 - Cüneydi Bağdadi A 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 37 playlist like
playlist play 29.06.1996 - Cüneydi Bağdadi B 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 22 playlist like
playlist play 30.09.1995 - Tasavvufta Emek ve Terbiye A 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 45 playlist like
playlist play 30.09.1995 - Tasavvufta Emek ve Terbiye B 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 20 playlist like
playlist play 31.07.1993 - A 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 30 playlist like
playlist play 31.07.1993 - B 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 28 playlist like
playlist play 31.08.1996 - Ebû Hüseyin en-Nûrî A 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 21 playlist like
playlist play 31.08.1996 - Ebû Hüseyin en-Nûrî B 09.12.2019 playlist oku playlist ekle 25 playlist like
Kabe
Canlı Yayın
Şuan Canlı Yayın
Canlı Yayın
AKRA CANLI
 / 
player image icon close icon
AKRA CANLI
Canlı Yayın
Canlı Yayın Add Icon volume up
 / 
Canlı Yayın
fast rewind
fast forward
Playlist
Bu özelliği kullanabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir
  
Fikrini Paylaş
TAAHHÜTNAME

Hazırlamış olduğum ve sitenize gönderdiğim/ teslim ettiğim, tamamen orjinal ve bana ait olan, projemin/görüntü veya kaydımın, AKRA MEDİA tarafından kendisine ait kablolu/karasal/uydu, şifreli/şifresiz, free/paralı TV, video, DVD, VCD,VHS ,radyo, kaset, sinema ve sair mevcut yada ortaya çıkacak her türlü İşaret, ses ve /veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletim hakkı ve tüm internet siteleri ve sosyal medya platformlarında yayınlamasına, çoğaltma hakkı, yayma hakkı, işleme hakkı ve temsil hakkının kullanılmasına süresiz olarak müsaade ediyorum.

Projemin/görüntü veya kaydımın, bant, CD, VCD, DVD, GSM, MP3 Player, dijital kayıt vb. tüm yollarla kayıt, çoğaltma ve dağıtım haklarını, bilişim veya iletişim ortamında görüntülenmesini, iletilmesini, okunmasını, izlenmesini, dinlenmesini vb. interaktif veya normal CD, VCD, DVD, GSM, MP3 Player vb. şekilde basılarak veya ses kayıtlarının metin haline getirilip kitap olarak piyasaya sunulmasını sağlayacak her türlü materyal üzerine kaydı ile çoğaltılması, kullanılması, işlenmesi, yeniden ve genişletilmiş şekilde sesli, yazılı ya da görüntülü yayın haklarını, bu suretle de çoğaltılarak kullanılması, dağıtılması, pazarlanması vb. fikri, mali ve manevi haklarımın tamamını, programda gerekli görülen değişiklikleri yapma haklarımı bila bedel olacak şekilde, AKRA.MEDİA sitesine ve bu site'nin yetkilisi ve sahiplerine devir ve temlik ettiğimi, beyan, kabul ve taahhüt ederim.

Şehir Seçin
Close