HAMDELE
Hamdele; Yüce Allah’a şükrümüzü ve övgümüzü ifade etme
Hamd; iyilik, güzellik ve üstünlükle niteleme, övme anlamına gelmekte; ayet ve hadislerde genellikle, Yüce Allah’a yönelik şükür, senâ, tâzim ve her türlü övgüyü ifade etmektedir.
“Hamd” kelimesi, “şükür” kelimesiyle birlikte kullanılsa da, hamd şükürden daha kapsamlıdır. Zira hamd; değer bilme, kadir bilme, takdir etme anlamlarına da gelir. Yeni bir nimete kavuşma, güzel bir iş yapma veya musibetten kurtulma durumunda, kendisine o nimeti veren, o iyi işi nasip eden veya o musibetten koruyan Allah-u Teâlâ’yı hatırlama ve yüceliğinin bilincinde olmadır.
Bir hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz (s.a.v); “Allah’a hamd ile başlanılmayan her önemli iş noksandır, bereketsizdir.” buyurmuştur. Hz. Aişe validemiz de, bu konu hakkında şöyle demektedir; “Allah Rasulü (s.a.v.), hoşuna giden bir şey gördüğünde, ‘Hamd olsun Allah’a ki yararlı şeyler O’nun nimetiyle tamamlanır.’ der; hoşuna gitmeyen bir şey gördüğündeyse, ‘Her halükarda Allah’a hamd olsun’ derdi”.
Dilin hamdi “Elhamdülillah” demek; kalbin hamdi inanmak; azaların hamdi itaat etmek; aklın hamdi tefekkür etmek; hayatın hamdi ise onu Allah yolunda geçirmektir.
Resul-ü Ekrem hutbesine başlarken, uykudan uyandığında ve yemekten sonra Allah’a hamd ederdi. Müminleri de güzel bir rüya görünce ve aksırınca hamd etmeye teşvik ederdi. Allah Resulü ayrıca; “Allah-u Teâlâ, kulunun bir şey yedikten sonra hamd etmesinden veya bir şey içtikten sonra hamdetmesinden hoşnut olur” buyurur; yemeği yediği zaman da “Hamd, bizi yediren, içiren ve Müslüman kılan Allah’a mahsustur” derdi.
Allah’a kulluk ifadesi olan hamd, insanlık tarihi boyunca örnek şahsiyetler olan peygamberlerin ve Rabbine karşı şükran ve minnettarlık bilinci içinde olan bütün insanların ortak vasfı olmuştur. Kur’an-ı Kerim, yaşlandığında kendisine verilen çocuklardan dolayı Hz. İbrahim’in; kendilerine verilen ilimden dolayı Hz. Davud ve Hz. Süleyman’ın hamd edişlerinden bahsetmektedir. Yine Kur’an, ideal müminlerin niteliklerini sayarken onların “hamd edenler” olduğunu da ayrıca zikretmektedi. Zira Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) bildirdiğine göre; “Allah’ın verdiği nimet karşısında kulun “Elhamdülillah” diyerek hamd etmesi, o nimetten daha da değerlidir”.
SALVELE
Salvele: Yüce Resul’e salât ve selam…
Abdullah bin Mesud’dan rivayet edildiğine göre, Resulullah (s.a.v.) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuştur; “Kıyamet günü insanların bana en yakını, bana en çok salavat getirendir”.
Dua, rahmet ve mağfiret anlamına gelen “salât” ile esenlik ve barış anlamındaki “selam” kelimelerinden oluşan “ salât ü selam”, “salavat getirme” yahut kısaca “salvele” tabiriyle ifade edilir. Değişik lafız ve mânâlara gelen salavat çeşitleri içerisinde, kültürümüzde en yaygın olanları “aleyhi’s-selam”, “aleyhi’s-salâtü ve’s-selam” veya “sallallahu aleyhi ve sellem” cümleleridir. Peygamber Efendimiz’e bu tür ifadelerle salavat getirmek, O’na olan bağlılığı teyit etme, O’na karşı en derin sevgi ve hürmeti arz etme anlamına gelir.
Ali b. Ebu Tâlib’in naklettiğine göre, Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur; “Cimri, yanında anıldığım halde bana salavat getirmeyen kimsedir”.
Kur’an-ı Kerim’de, Yüce Allah’ın müminlere salavatından bahsedilmektedir. Aynı şekilde Resulullah’ın salavatından da söz edilmekte ve O’ndan müminlere salât getirmesi istenmektedir. Bir başka ayette ise; “Şüphesiz ki Allah ve melekleri Peygamber’e salât eder (onu kutsar/övgü ve iltifatla anar)lar! Ey iman edenler! Siz de ona salât-ü selam edin (kutsayın, onun şanını yüceltmeye ve ona tam bir teslimiyete özen gösterin)” buyurulmaktadır.
Kur’an ayetlerinde de açıkça belirtildiği gibi, Hz. Peygamber, ümmetine çok düşkün, son derece şefkatli ve merhametlidir. O’nun duası, müminler için sükûnet ve huzur kaynağıdır. Zira insanların hidayet bulması için kendini harap edecek kadar çalışıp çabalayan Allah Resulü, müminlere kendi canlarından daha yakındır.
İnsanın öz benliğine yabancılaşıp kendini kaybetmesine engel olmak için Allah resulünün mesajına yönlendiren salvele aynı zamanda hayatın akışı içerisinde önemli bir aidiyet işaretidir. Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle tavsiye etmiştir: “Bana salât getirin, dua etmeye gayret gösterin ve ‘Allahümme salli alâ Muhammed ve alâ ali Muhammed’ deyin.” “Allah(c.c.) kendisini hamd edip O’nu tesbih edene on misli sevap verir; Bana bir kez salavat getirene Allah on kez salavat getirir (rahmet eyler)’ .