CÖMERTLİK
Cömertlik; gönülden vermek…
Cömertlik paylaşmaktır. Sevgiyi, şefkati, bilgiyi, zamanı, serveti paylaşabilmektir. Cömertlik öylesine yüce bir erdemdir ki, Yaratan’ın ikrâmını yaratılanlara sunabilmektir. Elindeki bir lokma ekmeği başkasıyla bölüşebilmek; karşılıksız ve gönülden ikrâm edebilmektir.
Cömertlik asla alın teriyle bin bir zahmetle kazanılan servetin yok olması, malın boşu boşuna başkalarına gitmesi, heba olması değildir. Bilakis kişinin malını, mülkünü kalıcı kılması, bu dünyada kazandıklarıyla ahiretini imar etmesidir. Cömertlik yapan kişi, yaptığı iyilik ve hayır için Allah rızasından başka hiçbir karşılık beklemediği gibi, ikrâmda bulunduğu insanların onurunu zedeleyecek davranışlardan da ısrarla kaçınmalı ve yaptığı iyiliği asla başa kakmamalıdır. Nitekim Allah Resulü de insanlara mal verirken, onları incitmemeye ve adaletli davranmaya önem vermiştir.
Cömert kişi ikrâm ve ihsanda bulundukça Allah’ın rızasını kazanır. Hz. Peygamber’in bildirdiğine göre, “Kulların sabaha eriştiği her gün (yeryüzüne) iki melek iner. Bu iki melekten biri, ‘Allah’ım, malını hayır yolunda harcayan kişiye (harcadığı malın yerine) yenisini ver.’ der. Diğeri de, ‘Allah’ım, malını (hayır yollarında harcamayarak) elinde tutan (cimrilik eden) kişinin malını telef et’ der.”
Cömertçe ikrâmda bulunan kimse, takdir edilen tutum ve davranışlarıyla bir yandan Allah’ın hoşnutluğuna, meleklerin duasına nail olurken, öte yandan da insanların sevgisini kazanır. Cömertlik yolunda attığı adımlar gıpta ile izlenir. Hz. Peygamber bu durumu şu sözleriyle ifade etmektedir: “Yalnızca iki kişiye gıpta edilir: Allah tarafından kendisine mal verilip de malını hak yolunda harcayan kimseye, Allah tarafından kendisine ilim verilip de onunla hükmeden ve onu başkalarına öğreten kimseye”.
ÎSÂR
Îsâr; Diğerkâmlık...
İslam dini, kıskançlığa ve bencil tutkulara meyilli olarak yaratılan insanı, bütün kötü sıfatlardan arındırarak kemâl seviyesine ulaştırmayı hedefler. Bu doğrultuda Allah-u Teâlâ, nefsinin bencilliğinden korunan kimselerin kurtuluşa ereceğini bildirmiş; “Zenginlik; malın çokluğu değil, gönlün tokluğudur” buyuran Hz. Peygamber de, inananlara güzel ahlâklı olmayı tavsiye etmiştir.
Fedakârlık ve îsâr; bu yönlendirmeler sonucu, bencillikten kurtularak diğer insanlara değer verme alışkanlığını kazanan insan ruhunu, arzulanan seviyeye eriştiren ahlâki meziyetlerdendir. Fedakârlık aynı zamanda, insanın sahip olduğu şeylerden bir başkası için vazgeçmesidir. Kimi zaman malından, kimi zaman rahatlığından, kimi zaman da canından vazgeçmektir. Bazen yapılan bir hatayı affetmek, bir sıkıntıya sabretmek, bazen daha fazlasına ulaşabilecekken azıyla yetinmek, bazen de kendi hakkından feragat etmektir. Kısacası bir müslümanın, kardeşinin ihtiyacını kendi ihtiyacına tercih etmesidir.
Allah Resulü yaşantısıyla, insanlara örneklik etmekle yetinmemiş; zihinlerde, mümin olmanın sorumluluk ve özveri gerektirdiği anlayışını hâkim kılmaya gayret etmiştir. Bu bağlamda, “Sizden biriniz kendisi için istediğini mümin kardeşi için de istemedikçe iman etmiş olmaz” buyurarak, kendini düşündüğü kadar başkalarını da düşünmenin, yani diğerkâmlığın, imanın gereği olduğunu vurgulamıştır.
Resulullah’ın teşvik ettiği, bireylerin kardeşçe yaşadığı örnek toplumun oluşması; bencillik, cimrilik, kıskançlık, dargınlık gibi duygulardan arınmayı gerektiren fedakârlık ve îsâr duygularının hâkim olmasıyla mümkündür. Zira birbiri için özveride bulunan ve kendinden önce bir başkasının ihtiyacını görmeyi ödev sayan erdemli bireylerden oluşan bir toplum; muhtaçların azaldığı, her kesimden insanın sevgi ve dayanışma içinde olduğu, haksızlıklardan uzak ve refah seviyesi yüksek sağlıklı bir toplum olacaktır.