ZEKÂT
Zekât; malın arındırılması…
Abdullah b. Ömer tarafından nakledildiğine göre, Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “İslâm beş esas üzerine kurulmuştur: Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Resulü olduğuna şahitlik etmek, namazı dosdoğru kılmak, zekât vermek, Kâbe’yi haccetmek ve Ramazan orucunu tutmak.”
Kur’an-ı Kerim’in Mekke’de nazil olan ayetlerinde zekâta vurgu yapılması, risaletin ilk dönemlerinden itibaren konunun önemsendiğini göstermektedir. Nitekim Cafer b. Ebû Tâlib Habeşistan kralı Necâşi ile konuşmasında, Peygamber Efendimiz’in insanlara zekât vermeyi tavsiye ettiğini belirtmiştir. Hicretin ikinci yılından sonra da Resulullah (s.a.v) hangi mallardan verileceğini, verilecek malın miktarını ve şartlarını anlatarak farz olan zekâtın sınırlarını belirlemeye başladı.
Kur’an-ı Kerim’de, “Sana Allah yolunda ne harcayacaklarını soruyorlar. De ki: İhtiyaç fazlasını” ayetiyle, ancak belli bir miktarda malı olanların zekâtla yükümlü olduğu bildiriliyordu. Aynı şekilde Allah yolunda yapılan harcamalarda, “ne elin sıkılığı, ne de büsbütün açık olması” istenmekteydi.
Zenginin, Rabbinin rızasına ermek arzusuyla yerine getirdiği farz bir ibadet olan zekâtın birçok hikmetleri vardır. Öncelikle zekât, bir yandan fakirlerin ihtiyacını karşılarken, diğer yandan da veren kişinin şahsiyetini geliştirmektedir. Zekât, hem maldaki kirleri temizlemekte hem de sahibini arındırmaktadır. Nitekim Yüce Allah Hz. Peygamber’e hitaben:
“Onların mallarından zekât al ki, bununla onları temizleyesin ve arındırasın.” buyurmaktadır. Bu ise, zekâtın kişilere sağladığı maddi yararları vurguladığı gibi, konunun manevî/rûhi boyutuna da işaret etmektedir. Bu açıdan bakıldığında zekât vermek, hem malın hem de nefsin temizlenmesine yardımcı olmaktadır. Çünkü nefis, cimrilik ve aşırı dünya sevgisi ile yoğrulmuştur.
SADAKA
Sadaka; sadakatin göstergesi…
Bir gün Allah Resulü, “Her Müslüman’ın sadaka vermesi gerekir” buyurdu. Bunu duyanlar bir an için şaşırdılar. Çünkü aralarında zengin olmadıkları için mal ile sadaka veremeyenler de vardı. Hemen sordular:
“(Sadaka verecek mal) bulamayana ne dersin?” Allah Resulü, “Eliyle (emek verir) çalışır. Hem kendisi faydalanır, hem de sadaka verir” buyurdu.
“Ya buna gücü yetmezse ne dersin?” diye sordular. “İhtiyaç sahibi, darda kalmış ve mazlum kimselere yardımcı olur.”
Sahabe tekrar, “Ya buna gücü yetmezse ne dersin?” diye sorunca, Resulullah “İyiliği veya hayrı ister” buyurdu.
“Bunu da yapmazsa ne dersin?” diye dördüncü kez sorulunca, “Kötülükten uzak durur. Bu da bir sadakadır” buyurdular.
Değişik vesilelerle sadaka vermenin önemini ve kapsamını izah eden Peygamber Efendimiz (s.a.v.) yine bir gün ashabına bu konuda şunları söylüyordu:
“Güneşin doğduğu her gün, insanın bütün eklemleri için sadaka vermesi gerekir. İki kişinin arasını düzeltmen sadakadır. Bir kimseyi kaldırarak hayvanına binmesine yardımcı olman veya eşyasını ona yüklemen sadakadır. Güzel söz de sadakadır. Namaza giderken attığın her adım sadakadır. Yoldaki rahatsızlık veren şeyleri kaldırman sadakadır. Kendini doyurmak için harcadığın senin için sadakadır. Çocuğuna yedirdiğin şey senin için sadakadır. Eşine yedirdiğin şey senin için sadakadır. Hizmetçini doyurduğun şey senin için sadakadır.” Bu ifadesiyle Efendimiz, bir anlamda helâl lokmanın da sadaka yerine geçtiğini dile getirmektedir.
Müslüman kişinin; bir insana selam vermesi, Müslüman kardeşine güler yüzlü davranması, kovasındaki sudan onun kabına boşaltması, kaybolan birine yolu tarif etmesi, iyi göremeyen birine rehberlik etmesi ve üzerinde hakkı olduğu kimseye veya borçlusuna anlayışlı davranarak süre tanıması da, Allah Resulü tarafından sadaka olarak tanımlanmıştır. Öyle ki bir kimsenin diktiği ağaç veya ekinlerden her türlü canlının yedikleri bile sadaka kapsamındadır.
Sıdk, sadakat, sadık kelimeleri ile ortak kökten gelen sadaka, bu anlamları ifade edebilecek bütün davranışları içerisine almaktadır.
Gücü kudreti yerinde olan gücüyle, malı olan malıyla, ilmi olan da ilmiyle sadaka vermelidir. Zira sadaka vermek insanların imkân ve fiziki durumları ile yakından ilgilidir. Varlıklı bir insan için mal ile tasaddukta bulunmak akla gelen ilk sadaka şekli iken, gücü kuvveti yerinde olan kişinin emeğini insanların hayrına sunması da sadaka sevabına eriştirecektir. Yaşlı ve hasta bir kimsenin güzel bir nasihati, iyiliğe çağırması bir sadaka iken; genç ve dinamik bir kimsenin de o yaşlıya göstereceği saygı ve hizmet yerinde bir sadakadır.