İFFET
İffet; Öz Saygı…
Sözlükte, “harama yaklaşmamak, helâl olmayan söz ve fiilerden kaçınmak” mânâsına gelen “iffet”; kişinin, nefsin aşırı arzularını dizginleyerek dengeli ve ölçülü davranmasını, dinin belirlediği çerçevede hareket etmesini ifade eden ahlâki bir terimdir.
İmanla olan sıkı ilişkisi sebebiyle iffet, başlangıçtan itibaren, inanç esasları ve diğer bazı ibadetlerle birlikte, İslâm’ın temel prensipleri arasında yer alan çok önemli bir meziyet olmuştur.
İnananlardan daima iffetli olmalarını isteyen sevgili Peygamberimiz (s.a.v.); iffetli davranışlar sergileyenleri övmüş ve onları, Rabbin rızasına erişmekle müjdelemiştir. “Allah, yoksul olmasına rağmen iffetli, çoluk çocuk sahibi mümin kulunu sever.” buyurmuş; Kur’an’dan Hz. Musa’nın kıssasını okurken, onun Şuayb Peygamber’in yanında ücretli çalıştığı sekiz-on yıl boyunca iffetini koruduğuna dikkat çekmiştir.
Bir başka hadis-i şeriflerinde ise Peygamber Efendimiz (s.a.v.); “İffetli kimselerin cennete girecek ilk üç grup arasında yer alacaklarını” bildirmiş, gücü yettiği halde Allah’ın rızasını gözeterek harama yaklaşmayan kimselerin, ayrıca mükâfatlandırılacaklarını müjdelemiştir...
Allah Resulü bu gerçeği, şu mübarek sözleriyle dile getirmektedir; “Allah bir toplumun bekasını ve gelişmesini dilerse, onları hoşgörü ve iffetle rızıklandırır.”
İbn Ömer ve Hz. Âişe’den rivayet edildiğine göre, Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Hakkını talep eden kişi bunu tam olarak alsa da alamasa da iffetli bir şekilde istesin.” Resûlullah’ın sözlerini duyan Übey’in kafası karışmıştı. Onun yanına gelerek, “İffet nedir?” diye sordu. Resul-i Ekrem de ona şöyle cevap verdi: “Ona (kardeşine) hakaret etmeden, onu zorlamadan, ona çirkin söz söylemeden ve ona eziyet etmeden istemektir!”
EVLİLİK
Evlilik; Hayatı paylaşmak…
Temiz ve iffetli bir hayat sürmenin yolu, ilk insandan beri var olan ailedir. Bu yüzden İslâm’da evlenip aile kurmak özendirilmiş, ömür boyu bekâr kalmak hoş görülmemiştir. Allah’a daha fazla ibadet edebilmek gayesiyle de olsa, aile hayatının terkine izin verilmemiştir.
Resulullah (s.a.v.), evliliği ve eşini ihmal edenlere yönelik uyarılarıyla, ileride dinde çıkabilecek aşırılıkların yolunu daha baştan kapatmıştır. Yemek, içmek, dinlenmek, evlilik, sosyal hayatın içine karışmak gibi dünyevi zevk ve ihtiyaçlardan uzaklaşmanın takva olmadığını belirtmiştir. Dünya ile irtibatı kesip sadece ibadetle meşgul olmayı da ruhbanlık olarak değerlendirmiş ve yasaklamıştır.
Evlilik, Peygamberlerin değişmeyen sünnetlerindendir ve Peygamberlerin de eşleri ve çocukları olmuştur. Risalet öncesinde Hz. Hatice, onun vefatından sonra da diğer eşleriyle evlenmiş olan Sevgili Peygamberimiz, “Evlenmek benim sünnetimdir. Kim benim sünnetime uygun davranmazsa benden değildir” demiştir.
İnsanoğlunun neslinin devamının helâl yolu evlilik iledir. Bizden sonraki zamanın insanı olan çocuklar bu aile kurumunun içerisinde yetişir. Bu nedenle âlimler eş seçiminin, evliliğin hatta eşlerin evlilik öncesindeki hallerinin dahi evlatları üzerinde etkisinin olacağını belirtmişlerdir.
Allah bir insanın hayrını murad etti mi, ona unuttuğunu hatırlatan, hatırladığı şeyi yapmakta yardımcı olan iyi bir arkadaş nasip eder. Hayat arkadaşı da böyledir.