NAMAZ
Namaz; Allah Resulü’nün göz nuru
Namaz, Peygamber Efendimiz’in (s.a.v) kendisiyle sükûnet ve teselli bulduğu, huzura erdiği ve en çok sevdiği bir ibadettir. Sevgili Peygamberimiz’in namazdan bahsederken “Gözümün nuru” tabirini kullanmaları, bu ibadetin kutsiyetine, önem ve şerefine işarettir.
İmandan sonra, Allah Teala’nın kullarına emrettiği en büyük ve en mühim ibadet, hiç şüphesiz namazdır. Zira namaz; şümul, muhteva ve rütbe bakımından bütün ibadetlerin zirvesi durumundadır. Namaz kişinin bedeni, dili ve kalbiyle, kısaca bütün varlığıyla Allah’a yönelmesi halidir. Bu özelliğinden dolayı da diğer bütün ibadetlerin özü sayılan namaz Hz. Adem’den itibaren tüm peygamberlerin ortak sünnetidir.
Namazın ibadetler içindeki özel konumu ve önemi sebebiyle olağan dışı durumlarda namazın terkedilmesine izin verilmesi yerine eda edilmesi hususunda bazı kolaylıklar sağlanması cihetine gidilmiştir. Genel olarak zorluk ve sıkıntı söz konusu olduğu için hastalık ve yolculuk halleri namazda bir kolaylaştırma sebebi sayılmıştır. Hastanın namazı kendi gücüne göre belirlenmiş, hastalığın ağırlaşması ölçüsünde namazın eda şeklinde kolaylık sağlanmıştır.
Namaz o kadar kapsamlı bir ibadettir ki; hem maddi görünen hem de manevi yönü ile içerdiği hususların her biri Müslüman şahsiyetin oluşmasında çok önemli birer yapı taşıdır. Allah ve Resulünün çeşitli şekillerde emrettiği ve her biri ayrı bir vasıf taşıyan birçok farkındalık unsuru tek bir namaz ibadetinde bir araya toplanmıştır. Örneğin temizlik, zaman, Allah’ı anmak, şükür, bedenin gayreti, samimiyet, birlik ve beraberlik, düzen…
Namaz insanı, günün beş vaktinde çekip Allah'ın çizgisine getirme ibadetidir. Günün beş vaktinde ayarlanma ibadetidir. Dünyanın yaşamına, meşgalesine dalan insanın, günde beş defa akordunu düzeltme ibadetidir. Günlük hayatını mesai saatlerine göre tanzim eden günümüz insanına alternatif farklı bir zaman farkındalığı sunar. Hayat planının namaz vakitlerine göre yapılması zaman kaçaklarını azaltır. İnsanı kötülüklerden de alıkoyar, disiplin ve tutarlılık sağlar.
Sahabeden meşhur Abdullah b. Mes’ûd diyor ki:
Bir gün, Peygamber Efendimiz’e sordum: “Yüce Allah katında hangi iş en sevgili ve sevimlidir?”
Buyurdu ki:“Vaktinde kılınan namaz en sevimlidir.”
“Bundan sonra hangi iş gelir?” diye sordum,
“Ana babaya saygılı ve iyi davranmak.” cevabını verdi.
“Bundan sonra hangisi?” dedim,
“Allah yolunda savaşmak.” diye buyurdu.
Dinimizde namaza niçin bu denli önem verilmiştir?
Çünkü İslâm dini, kul ile yaratıcısı olan Allah’ın arasında kesintisiz ve aracısız bir bağlantı kurmayı amaçlar. Kulu unutkanlıktan ve gafletten kurtarmaya, devamlı bir şuur ve uyanıklık içinde tutmaya çalışır. Çünkü ancak böyle olduğu zaman kul kendi içini dinleyebilir, kontrol edebilir, nefsini kötülüklerden alıkoyar, iyiliklere ve erdemlere yöneltir. İşte namaz, istenen bu bağlantıyı kuran, günde en az beş kez tazeleyen bir kulluk ilânıdır. Namaza bu amaçla devam eden kimsenin Allah’a olan sevgisi, bağlılığı, bilgi ve irfanı günden güne sağlamlaşır. Mânevî güçleri gelişir, idealleri yücelir ve olgunluğu artar.