HELAL KAZANÇ
Helal Kazanç; El emeği, göz nuru, alın teri...
İslâm’a göre emek, helâl kazanç ve alın teri mübarektir, mukaddestir. Müslüman, bir taraftan dünyasını kazanmak, diğer taraftan da ahireti için hazırlık yapmak durumundadır. Rızkı veren Allah’tır, fakat onu elde etmek için çalışıp çabalamak insanoğluna düşmektedir. Zira dinimizde, ahiret hayatını kazanma adına da olsa uzlete çekilmek, münzevi bir hayat yaşamak, dünyayı ve çalışmayı terk etmek, kısacası ruhbanlık yoktur.
Bundan dolayıdır ki Müslümanlar; din, dünya ayırımı gözetmeksizin ama dengeli biçimde iki cihan saadetine erişebilmek uğruna durmadan, yorulmadan çalışmalıdır. Zira Yüce Rabbimiz’in de ifade ettiği gibi; “İnsan için, sadece kendi çalıştığı vardır ve çalıştığı da ileride görülecektir.”
Alın teriyle yetinen, yaptığı işle bir değer üreten ve bu üretimle kendine, ailesine, ülke ekonomisine fayda sağlayan bireyin hayatı anlamlı ve değerlidir. Peygamberimizin; “Bakmakla yükümlü olduğu kimseleri ihmal etmesi, kişiye günah olarak yeter.” buyurarak, “Kişinin kendi ailesi için harcadığı para sayesinde sadaka ecri alacağını” söylemesi, ne güzel bir vaattir!
Çalışmaya, insanın emeğine ve bilhassa helâl kazanca bu derece değer veren dinimiz, tembelliği de hiçbir zaman hoş karşılamamıştır. Zira tembellik, çalışmanın önündeki en büyük engeldir. Kişinin çalışma azmini köreltir, onu miskinleştirir ve başarısızlığına sebep olur. Ashabını çalışmaya ve helâl yollardan kazanmaya teşvik eden Sevgili Peygamberimiz, sayılamayacak kadar çok zararından dolayı olsa gerek, tembellikten Allah’a sığınmıştır. Bir gün ashabı ile otururken güçlü ve heybetli bir adamın geçtiğini görürler. Oturanlardan bazıları, “Ey Allah’ın Elçisi! Keşke bu kimse gücünü Allah yolunda kullansa!” diye temennide bulunur. Bunun üzerine Allah Resulü, “Eğer bu kimse çocuklarının geçimi için çalışırsa, Allah yolundadır. Eğer yaşlı ana babasının ihtiyaçlarını gidermek için çalışırsa, onun yaptıkları yine Allah yolunda hizmettir. Eğer kendi izzet ve erdemi için çalışırsa, onun yaptıkları yine Allah yolundadır. Fakat riya ve gösteriş için çalışmaya koyulursa, işte o zaman o, şeytanın yolundadır.” buyurur.
Böylece Sevgili Peygamberimiz, çevresine ve kendisine yardımcı olma amacını taşıyan bütün çabaların Allah rızasına uygun olduğunu belirterek, müminleri bu anlamda her türlü meşru çalışmaya ve bilhassa helâl kazanca teşvik etmiştir...
TİCARET AHLAKI
Ticaret ahlâkı; Alırken de satarken de dürüst olmak…
Resulullah (s.a.v.) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuştur:
“Alışveriş yapanlar birbirlerinden ayrılmadıkları sürece (alışverişi kabul edip etmeme konusunda) serbesttirler. Eğer dürüst davranırlar ve (malın kusurunu) açıkça söylerlerse, alışverişleri bereketlenir. Fakat kusuru gizler ve yalan söylerlerse, (yaptıkları) alışverişin bereketi gider.”
Allah Resulü, ticarette dürüstlük ve pazarlıkta açıklık hakkında sarf ettiği bu sözleriyle, alışverişte sıkça başvurulan usulü böyle düzenliyordu. Zira hangi durum ve şartta olursa olsun ve ne şekilde yapılırsa yapılsın, alışverişte karşı tarafa yapılacak her türlü hileden kaçınmak, doğru söyleyip dürüst davranmak, ticari ahlâkın gereğidir.
Peygamberimiz risalet görevinden sonra da şahsi ihtiyaçları için bizzat alışveriş yapmaya devam etmiştir. Mekkeli müşriklerin, O’nun kendilerinden biri gibi alışveriş yapmasını garipsemelerine karşılık; Yüce Allah ayetiyle, insanlar arasından görevlendirdiği elçisinin “onlar gibi ticaret yapması ve çarşı pazarda dolaşmasının gayet insani bir durum olduğunu” belirtmiştir.
“Ey insanlar, mallarınızı aranızda haksız yollarla yemeyin. Ancak kendi rızanızla yaptığınız ticaret bunun dışındadır.” buyruğuyla da Cenab-ı Hak, insanların hayatlarını devam ettirebilmeleri için mecbur oldukları mal değişimini, zorbalık ve bozgunculuk yoluyla değil, ancak ideal olan ticaret yoluyla gerçekleştirebileceklerini vurgulamıştır. Bu nedenledir ki Allah Resulü, ashabını daima üretmeye ve çalışmaya teşvik etmiştir. Çünkü bu şekilde onlar gelir elde edecek, ihtiyaçlarını temin etmek amacıyla çarşı pazara çıkacak ve kimseye yük olmayacaklardır.
Ticaretle meşgul olan sahabeler; doğruluk ve dürüstlüğün, ticaretin en temel gerekliliği olduğunu ve ticaretin her safhasında birinci derecede öneme sahip bulunduğunu da unutmamışlardır. Nitekim ticaret yaparken dürüst olmayı tavsiye eden birçok ayet ve hadis vardır. Ayrıca Yüce Rabbimiz pek çok ayet-i kerimede, bilhassa ticaret yaparken taraflardan birine zarar vermeden, kimsenin hakkını gasp etmeden açık ve şeffaf bir ticaret yapılmasını emretmektedir.